Ana səhifə

Gazeteci Philip Willan: 'Papa'yı vur emrini P2 verdi' 24. 06. 2010 'Papa'yı vur emrini P2 verdi'


Yüklə 1.95 Mb.
səhifə10/17
tarix26.06.2016
ölçüsü1.95 Mb.
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   17

Okur Yorumlar

  

POSTHAYALET ,EMPERYALİZM ANLAYIŞI!... - 2/5/200914:30

Emperyalizm Ulus Devlet sömürgeciliğiymiş?Yahu Lenin daha 20.yy başında emperyalizm tanımını yaparken,emperyalizmde Finans Kapitalin başatlığını ve emperyalizmin küreselleşmeye evrildiğini saptamıştı.Emperyalizmi devletler bazına indirgemek,onu küresel tekellerden soyutlamak komik!Emperyalizmin ulusüstü niteliği gösterileli yüz yıl oldu.ULUS DEVLETLERİN ortadan kalkmasıyla emperyalizm de ortadan kalkacak mı?Yoksa küresel emperyalizm mi (Lenin'in de öngördüğü gibi) olacak?Öyle olunca adı mı değişecek?Ulus devletlerin ortadan kalkacağı iddiası da,gelinen noktada pek gerçekçi görünmüyor ayrıca.En azından kapitalizm döneminde.

marengel -

"Ergenekon" davası ta başından siyasal bir davadır! - 1/5/200917:36

Sayın Kozanoğlu "Ergenekon" denen davayı oldukça nesnel ve hak ettiği bir biçimde değerlendirmiş. Yalnız bu davanın siyasallaşmasını "Darbeden yana mısın demokrasiden mi" sorusuna bağlamış. Bir davanın siyasal olması demek, hukuki bir sorunu, hukukun kendi kurallarına göre bizzat hukukçuların (savcı ve yargıçların) çözmesi gerekirken, bu görünüm altında siyasal amaçlar için kullanılması demektir. "Ergenekon" denen davanın siyasal hedefler için kullanıldığı daha Başbakan R.E. Erdoğan'ın "ben bu davanın savcısıyım" demisiyle belli olmuştur. Ayrıca davayı ilk hazırlıyanın, normal olarak cumhuriyet "savcılık" makamı olması gerekirken, yürütmenin emrindeki ve Fethullah Gülen cemaatinin etkisinde oluğu söylenen emniyet güçleri olmuştur. Hatta hala soruşturmayı büyük ölçüde polisin yürütmekte olduğunu YARSAV başkanı Sayın Eminağaoğlu iddia etmektedir. Zaten AKP'nin bu davayı siyasal amaçlarla sömürdüğünü gene bizzat Sayın Kozanoğlu bu yazısında çok net olarak ta saptamıştır: "Liberal ve dinci basının yürüttüğü demagoji eşliğinde AKP karşıtı her türden muhalif Ergenekon soruşturmasının sanığı haline getirilebilmektedir. Bir yandan da polis gücüne dayanan bir korku ve baskı rejiminin temelleri atılmakta, potansiyel muhalefet güçlerine peşinen gözdağı verilmektedir." Bütün bunlar siyasal hedeflerdir. AKP bu siyasi hedeflerini gerçekleştirmek için bu davayı alet etmektedir.

seyitler -

Yaklaşım doğrudur...sosyalist tavır budur... - 1/5/200915:59

AKP'den ''demokratikleşme'' bekleyenler,DTP ve diğer devrimcilere yönelik baskılara sessiz kalmaktadırlar...AKP , hangi tutumuyla ''ırkçılığa'' karşı olmuştur,hangi tutumuyla emekçilerden yana olmuştur...bütün operasyonlar tek ve aynı merkezden yapılmaktadır..operasyonlar herzaman solculara yönelmiş ancak hiç bir zaman devrimcilerle sınırlı kalmamıştır...iktidarda olan ''güç'', terörünü , iktidarını sağlamlaştırma adına kendine muhalif her kesime uyguluyor...durum budur...ve bu durum kimsenin sosyalistliğinin kıstası,turnusolu olamaz...sosyalistliğin turnusolu olabilecek çok daha farklı mücadele alanları da vardır.

oğuzhan61 -



Paylaş |



0 Yorum - Yorum Yaz


- DSİP: Darbelere dur demek sosyalistlerin görevidir    23.07.2009


 DSİP: Darbelere dur demek sosyalistlerin görevidir

DSİP Genel Başkanı Doğan Tarkan: Sosyalistler bir önkoşul olarak özgürlüklerden yanadır ve darbelere karşıdır. Seçilmiş yönetimleri, onları devirmeye çalışanlara karşı savunurlar. Bu olmazsa olmaz bir koşuldur.



DOĞAN TARKAN
Ergenekon davası uzun süredir Türkiye’de gündemin belirleyicisi. Birçok sorun Ergenekon davası ile bağlantılı.
Ergenekon davası iki düzeyde ele alınmalı. Birinci düzey, bir süredir şimdi bir kısmı emekli olmuş bazı generallerin darbe girişimlerinin yargılanmasıdır.
İkinci düzey ise devlet içinde daima var olmuş olan bazı gizli ilişkilerin ve örgütlenmelerin bir kısmının ortaya çıkması ve yargılanmasıdır. Bu iki düzey zaman zaman iç içe geçmektedir çünkü devlet içindeki gizli örgütlenmeler darbeye yardımcı olmaya çalışmışlardır ve çalışmaktadırlar.
Türkiye’de darbe tehdidi Ergenekon davası sonuçlanmadan ve ardından veya onunla birlikte daha önceki darbelerin sorumluları yargılanıp cezalandırılmadan ortadan kalkmayacaktır.
Asker ve sivil bürokrasinin bir kısmı kendilerini Türkiye Cumhuriyeti’nin sahibi olarak görmektedir. Bu bürokrasi AKP hükümetini kendi iktidarına karşı bir tehdit olarak görmektedir. Daha önce de Menderes’in Demokrat Parti’sini tehdit olarak görmüşler ve toplumun çoğunluğunun iradesine aldırmadan darbe yapmışlardı.
Bugün de bazı generaller darbeler planlıyor. Planladıkları darbelere meşruiyet kazandırmak için bir yandan Cumhuriyet mitingleri gibi kitle gösterileri düzenlettiler, diğer yandan bir dizi terör eylemi gerçekleştirdiler. Cumhuriyet gazetesinin bombalanması, Danıştay saldırısı, Trabzon’da bir Hıristiyan rahibin öldürülmesi, Malatya’da misyonerlerin katli ve nihayet Hrant Dink’in öldürülmesi. Bunlar bilebildiklerimiz.
Kimileri darbe girişimini küçümsüyor ya da yok sayıyor. Ama artık en azından dört darbe girişiminin planları ortaya çıktı. Sayısız silah ve cephane ele geçirildi. Artık bir kısım solcunun daha önce söylediklerinin hiçbir değeri ve inandırıcılığı kalmadı.
Bazı solcular Ergenekon davasını AKP’nin darbesi olarak görüyordu, yargılananlara isnat edilen suçlamaları yok sayıyordu, iddiaları “fasa fiso” diye yorumluyordu. Bazıları da “Yesinler birbirlerini” diyerek aslında Ergenekon davasının iddianamesini bütünüyle reddedenlerin yanına düşüyordu. Bu tür solcuların hepsi Ergenekon davasının sanıklarının avukatlığını yapıyor.
Ergenekon davası tüm toplumda da, solda da büyük bir yarılma oluşturdu. Dava bitip darbeciler mahkûm olana kadar da bu ayrışma devam edecek. Toplumun büyük çoğunluğu darbelere karşı tutum aldı, Ergenekon davasının darbecileri yargılamasını destekliyor. Aralarında bazı solcuların da olduğu küçük bir azınlık ise davayı küçümsüyor ya da karşı devrim olarak tanımlıyor.
Bütün bu süreçte Ergenekon davası ağır bir baskı altında. Bazen generallerin tutukluları ziyareti biçiminde, bazen bazı solcuların ve bazı sendikacıların tutumları ile, bazen İlhan Selçuk veya Türkan Saylan gibi kişilerin etrafında koparılan fırtına ile dava baskı altına alınmaya çalışılıyor.
Sosyalistler bir önkoşul olarak özgürlüklerden yanadır ve darbelere karşıdır. Seçilmiş yönetimleri, onları devirmeye çalışanlara karşı savunurlar. Bu olmazsa olmaz bir koşuldur.
Biz, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) olarak bu nedenle 28 Şubat dahil bütün darbelere karşı çıktık. Geçtiğimiz sene 21 Haziran günü İstiklal Caddesi’nde “Darbelere dur de” gösterisini düzenledik.
Önümüzdeki dönemde de Ergenekon davasının sonuna kadar gitmesi ve tüm darbecilerin ve yandaşlarının yargılanması için aktif olarak mücadele edeceğiz.
İşçi ve emekçilerin, bu toplumun büyük çoğunluğunun gözünde, Ergenekon davasına karşı tutum alanların hiçbir değeri kalmayacaktır ve herkes bu tutumlarının sonuçlarına katlanacaktır.


Doğan Tarkan- Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, DSİP Genel Başkanı

 

OKUR YORUMLARI


Darbelere dur demek sosyalistlerin görevidir

 


7/5/2009

10:47


Darbeye karşı mücadele etmeyen AKP'ye karşı da mücadele edemez

DSİP liberalmiş... Sebebi ise özgürlükleri savunuyor ve darbeye amasız karşı çıkıyor oluşu... İlginç bir denklem eğer toplumda özgürlüklerden yana tavır alırsanzı liberal, Veli'li ve Yalçın'lı küçükgillerden yana tavır alırsanız devrimci oluyorsunuz. Böyle bir denklem solun adını kirletmek dışında hiçbir işe yaramaz. Eğer Türkiye'de solun büyük bir bölümün net bir şekilde darbe sürecine karşı durmuş, her türlü yasakçı, milliyetçi söylem karşısında tavrını özgürlüklerden yana koymuş olsaydı bugün AKP özgürlük havarisi gibi görünmezdi, neoliberal politikaları daha kolay teşhir edilebilirdi. DSİP hem darbelere hem de AKP'nin neoliberal politikalarına karşı mücadele ediyor. DSİP'e liberal diyenler ne yapıyorlar? Darbelere karşı sokakta attıkları tek bir somut adım göstersinler. Sosyalistler, bu yarılmada bir taraf tutmalıdırlar. Tarafsızlık, bananecilik işe yaramaz. Ergenekon sonuna kadar gitmeli, darbe girişimleri yargılanmalıdır. Mevcut darbe girişimlerini yargılamazsanız 12 Eylül generallerini de yargılayamazsınız, darbecilerin yargılanmasından yana tavır almazsanız AKP'nin neoliberal yüzüne karşı kitlelere anlatacak bir şeyiniz de olmaz, ona karşı mücadele de edemezsiniz.



Can Irmak

5/5/2009

8:42


Anti kapitalist bir sol

Toplumda politik bir saflaşma var. Saflaşma en çok Ergenekon örgütü davası etrafında yaşanıyor. Vapurda, dolmuşta, otobüste, evde, kahvede Ergenekon tartışılıyor. Sol içinde de bir saflaşma yaşanıyor ve bu saflaşmada da Ergenekon davası çok belirleyici. Biliyoruz ki, Ergenekon davası başka bir hükümet döneminde, iktidarda AKP yerine başka bir partinin olduğu bir dönemde başlasa ve sürdürülseydi, tartışma daha değişik biçimlerde sürebilir, sol Ergenekon’a bu kadar mesafe almayabilirdi. Bu yüzden sol içinde Ergenekon tartışması etrafında başlayan ve süren yarılma, aynı zamanda bir AKP tartışması, Kemalizm ve şeriat tartışması olarak da cereyan ediyor. Susurluk kazasının ardından “Katil devlet hesap verecek!” sloganını atarak, kontrgerillanın dağıtılmasını talep edenler, bütün medya, bürokrasi, siyasi ve askeri bağlantılarının açığa çıkartılmasını talep edenler, bugün tam da kontrgerillanın tüm bağlantılarını açığa çıkartan Ergenekon davasına en iyimser yaklaşımla mesafeliler. En vahim yaklaşımı sergileyenler ise “Ne Ergenekon ne AKP”, “Ergenekon davası Fettullah Gülen operasyonudur”, “Şeriatçı birikimin devleti ele geçirme operasyonudur” türü, özetle Ergenekon davasını sulandıran, anlamsızlaştırmaya çalışan bir politik eğilime sahipler. Ne yer altından çıkan silahlar ne de asit kuyularından çıkan insan kemikleri önemli bu sol için! Ne veli Küçüklerin tutuklanması ne de Hrant Dink cinayeti. Varsa yoksa AKP! Varsa yoksa AKP’nin kadrolaşması. Solu anlamsız ve büyük bir şeriat korkusu sarmış vaziyette. O kadar anlamsız ki darbe günlüklerine bir ilk okul öğrencisinin sevimli hatıra defteri gibi yaklaşılıyor. Ergenekon davasından tutuklananların, bir darbe girişimi içinde oldukları görmezden geliniyor. Darbe girişimi içinde oldukları çok açık olan generallerin tutuklanmasından üzüntü duyuluyor. Demokrasi düşmanı, Kürt düşmanı, Ermeni düşmanı ve Müslüman düşmanı, bütün özgürlüklere düşman darbeciler, hükümette AKP olduğu için görmezden geliniyor. Gözleri bu kadar kararmasaydı, “derin devlet” propagandasını bu kadar kolay benimsemeselerdi, AKP’nin şeriatçı olmadığını, muhafazakâr bir merkez partisi olduğunu görebilirlerdi. Toplumun büyük çoğunluğu, AKP’nin şeriatçı bir parti olmadığını çok net görüyor. Darbecilerin yasa dışı, kendi kazanımlarını, kısıtlı da olsa tüm demokratik alanı gasp etmek isteyen ve bu yüzden cinayet işlemekten geri durmayan bir örgütlenme içinde olduklarını görüyor. İşte, Ergenekon’u önemsizleştirmeye çalışan, zaman zaman avukatlığını yapan bu solun göremediğini gören toplumun bu çoğunluğuna hitap edecek yeni bir sol lazım bize. Dönem, yeni bir dönem! Bu döneme uygun, kemalizmle tüm göbek bağlarını kesmiş, misak-ı milliyi değil, özgürlük alanlarının genişlemesini düşünen yeni bir sol. Sahte bir anti emperyalizmi savunan değil, anti kapitalist olan, kendi egemen sınıfının hiçbir kanadıyla uzlaşmayan bir sol. Ermeni olmaktan, Kürt olmaktan, eşcinsel olmaktan, kadın olmaktan, başörtülü olmaktan, emekçi olmaktan korkmayan bir sol. Şimdi bu solu kurmanın tam zamanıdır!

senolk




4/5/2009

11:41


Darbelere "ama"sız karşı çıkan, herkes için hak ve özgürlükleri savunan bir sol

Radikal'in yazı dizisi soldaki büyük yarılmayı ortaya koymuştur. Bir darbe ve karşısında iki sol. Bir eski Genelkurmay Başkanı "bir darbeyi önledim" diyor. Bir general "bu 28 Şubat'a benzemeyecek, 10-15 yıl iktidarda kalacağız" diyor. Topraktan cephanelikler fışkırıyor, Ergenekon sanıklarının cebinden suikast listeleri çıkıyor. Üstelik bu darbe kayıtlı, Darbe Günlükleri'nin gerçek olduğu açıklandı. Ama solun bir bölümüne göre darbe girişimi yok! Ancak Türkiye halkının çoğunluğu Ergenekon davasına doğru bakmaktadır. bu davanın darbelerle ve çetelerle bir yüzleşme fırsatı olduğunu düşünmektedir. Türkiye halkının çoğunluğunun demokrasiden yana tutumu yeni bir dabeyi, engellemiş, darbe planlarını deşifre etmiştir. Sosyalistler sadece halka, emekçilerin kendi güçlerine güvenmelidir. Darbelere karşı çıkmayan bir solun yaşaması mümkün değildir. Sosyalistler darbelere ve çetelere karşı 'ama'sız tutum almalı, hak ve özgürlükleri herkes için savunmalıdır.



Fox Mulder

2/5/2009

14:51


KENDİNE GÜVENİ OLMAYAN,TESLİM OLMUŞ BİR BAKIŞ AÇISI!...

Bu durumda demokrasinin ve sosyalizmin kitabı yeniden yazılsın,demokrasiyi de ,sosyalizmi de AKP kursun.Sosyalizmle uzaktan yakından ilişkisi kalmamış,teslimiyetçi,ezik,çaresiz,zavallı ve hatta LİBERAL bir ruh hali.



marengel




2/5/2009

9:4


türk solu ve kümeler

türkiye'de solun içerisnde kendini konumlandıran kişilerin bence ilk olarak matematikteki kümeler konusunu tekrardan bir gözden geçirmeleri ve anlam konusunda netliğe varmaları gerekir. emperyalizm özgürlükçü müdür? peki ya darbeciler özgürlükçü müdür? TSK yı savunan anlayış işçi-emekçiden yana tavır alabilir mi peki? Türkiye'de askeri vesayet rejiminin sosyalist düşüncenin üzerinde demoklesin kılıcı gibi durmadığı söylenebilir mi? Fethullahçı anlayışın ne olduğu zaten ortada. Peki bir adet F 16 ile kaç tane okul hastane yapılabilir bunu sorgulayabiliyor muyuz? f 16 lıları gereksiz kılıp daha çok sosyal harcamalar diyebilmek için fethullahçı anlayışla mı yoksa darbeci halk düşmanı anlayışla mı esas anlamda hesaplaşmak gerek. savaşa akıtılan parayla emekçiden yana bütçe için uğraşırsak insanların yoksulluğunu istismar eden fethullahçı anlayışla başa çıkmak daha kolay olmaz mı? neden bu ülkede hep özgürlükler savunulduğunda evet daha fazla özgürlük demek kültüründen yoksunuz da özgürlüğü savunduğunu söyleyenleri samimiyetsilikle suçlarız. türkiyede sol örgütlerin bir çoğundaki örgüt veya parti içi özgürlüğün olmamasından kaynaklanıyor olabilir mi bu? ayrıca marksın "din kitlelerin afyonudur" sözü de sadece bu ifadeden ibaret değildir devamı vardır. anlatılmak isteneni türk solu maalesef anlamamakta ısrar etmektedir. sonuç olarak başa dönecek olursak: darbe karşıtı olmak "kapsar" anti emperyalist olmayı ve ezilenlerden işçiden-emekçiden yana olmayı. ve son söz yerine ateist propaganda yaparak da devrim olmaz ve kitleler arkasını döner.



jethrotull

2/5/2009

0:27


sol içerisinden doğru bir yorum.

özgürlükçü sol açısından aynı yorumu kozanoğlu'ndan da beklerdim. doğan tarkan oldukça açık ve doğru bir söylemle darbelere karşı durmadan devrimci olunamayacağını anlatıyor. bir ödp'li olarak da ona sonuna kadar katılıyorum. sorun akp'nin ne düşünüp ne düşünmediği değil,sorun bizlerin darbeciliğe, militarizme,totaliter sistemlere daha ne kadar tahammül edeceğimiz.



posthayalet




1/5/2009

0:43


Bize yeni bir sol lazım

buraya yorum yazanların çoğunun hayatlarında fiili bir darbe görmemenin keyfiyetiyle bol keseden konuştuklarını düşünüyorum. 12 Eylül'ün yarattığı vizyonsuz zihniyetin, teslimiyetin, latent devletçiliğin pençesinde yetiştiler. onlar için sağcı bir partinin iktidarda yaptıkları en büyük sorundur çünkü büyük resmi göremiyorlar. Ergenekon soruşturmasının en önemli sonuçlarından biri şu oldu: kendine sosyalist diyen parti ve örgütlerin bu davaya karşı aldıkları tavırla, gerçekte ne kadar sosyalist ne kadar devletçi, kemalist, ulusalcı olduklarını açığa çıkardı. şimdi eski 'sol'u bırakıp, yeni şeyler söylemek lazım. DSİP darbeci ve kemalist çizgiye karşı net tavrıyla, Türkiye solunun içinde bulunduğu aciz halde umut veren nadir odaklardan başlıcası oldu.



sufyan

30/4/2009

23:11


KB'ye....

KB Arkadaşımız genellikle yaklaşımlarını beğendiğim bir yorumcu, ancak bu yazıdaki ifadelerinin bazılarını benimsemiyorum. 1. "Halkın oyu" meselesini bu kadar fetişleştirmek ne kadar doğru? Acaba bir refarandum yapsak, halkın % kaçı gerçek demokrasiden yana taraf olur? %kaçı Kürt sorununun demokratik çözümünü, % kaçı yıllardır uygulanan faşizan yöntemlerin belki de daha da azgın bir şekilde uygulanmasını tercih eder? Bu ülkede biraz dolmuşa taksiye biniyorsak, biraz insanlarla diyaloga giriyorsak özellikle emekçi halk kesimlerinin yılların önyargıları ile dinci ya da faşist yaklaşımları benimsediklerini görmüyormuyuz? Bunun yanında "halkın oyu" meselesini gündemin başı olarak belirlemek, adeta Meclise "siz isterseniz şeriatı isterseniz faşizmi getirirsiniz" demek olmuyormu ? Çok bilinen sandıkla gelen Hitler örneğini vermeyeyim. Verdik galiba:)) Ya da töre cinayetlerini düşünelim. İnsanların yaşam hakkını doğrudan yok eden bu uygulamayı Urfa'da halka sorsan belki de büyük bir destek olacacaktır. Ben kendi adıma bugunkü demokrasi oyunundansa, temel insan haklarının (ki içine bence sosyal haklar da dahildir ) %99 oyla dahi zedelenmeyeceği bir sistemi tercih ederim. Nasıl olabilir ayrı bir tartışma... 2. AKP'nin konumuna gelince. Ben de AKP'nin şeriatçı bir parti olduğu kanaatinde değilim.(Ama bir ANAP ya da DYP de olmadığını söylemeliyim) Öyle olsaydı yukarıdaki görüşüm gereği kesinlikle halkın oyu hilafına devrilmesi gerektiğini söylerdim. Bir de size sunu sorayım : MHP ya da BBP %50 oyla iki dönem peşpeşe iktidara gelse Kürtlere, Alevilere, solculara, demokratlara dönük bir zulumler uygulasalar, yine "halk oyu" meselesini bu kadar umursar mıydınız? Yoksa yandım Allah kurulacak bir ittifak ile halkın oyu hilafına bu yönetimi devirmeye mi çalışırdınız? 3. Ergenekon kapsamında göz altına alınan insanlardan hiç biri ile politik bir birlikteliğim olamaz. Sevdiğim ya da saydığım diyebileceklerim Türkan Saylan ile birlikte bir elin parmaklarını bulmaz. Ama şunu da görmemiz gerekiyor. Mustafa ÖZBEK işçilere emekçilere ihanet ettiği için orada değil. Kemal KERİNÇSİZ Hırantımızın katline yol açan zehri saldığı için orada değil. Doğu PERİNÇEK sol adına faşizmi savunduğu için orada değil. Hürşit TOLON Sezen AKSU'yu Kürtçe şarkı söyledi diye azarladığı için orada değil. Sistemin ve AKP'nin bekası için bir ölçüde de olsa tehdit oluşturdukları için bir şekilde olmayacak bir darbe hayaline kendilerini kaptırdıkları için oradalar. Rektörlerin çoğunun, bazı belli kişilerin de sadece 28 Şubat dönemindeki uygulamalarından ötürü olduğu bence ortada. Biz niye değiliz? Zira bu ülkenin demokratları, solcuları, sosyalistleri olarak ciddiye alınır bir konumda değiliz de o nedenle. Yoksa o zindanlar halk oyuyla seçilmiş iktidar eliyle olsun, darbeci subaylar ile olsun sosyalistlerle de dolu olurdu. Merak etmeyin.. 4. AKP olayı sulandırıyor demişsiniz. Sadece sulandırma değil, olayı kendi pisliklerini temizleme, solu topyekün suçlamanın bahanesi haline getiriyor. Gazi olayları üzerinden MLKP'nin ÇYDD üzerinden PKK'nın olayla ilişkilendirilmesi boşa mı? Sivas katliamı Ergenekon'a yıkılırken Temel Karamollaoğlunun , Cafer Erçakmak'ın, alkış tutan yobaz sürüsünün aklanması da bir yan hedef değilmi ? 5. Operasyonun ciddi bir aktörünün de ABD olduğu artık Mehmet ALtan'ın ağzından ifşa edildi. Yani asıl dert Türkiye'nin demokratikleştirilmesi değil, bir şekilde ABD çıkarları aleyhinde %1 de olsa hareket etme ihtimalini yok etmek. Bu noktada bir şey yazmamışsınız, sadece ne düşündüğünüzü merak ettim.

mgulgunsoy




30/4/2009

22:47


Eh bunuda duyduk sonunda....

Demek, bunca yıllık sosyalist hareketlerin darbeye karşı olup olmamalarının turnusolu AKP nin Ergenekon davası olacakmış...Demek, bunca yıllık sosyalistlerin iki mahalle evi dolduracak yazdıkları çizdikleri,yaşadıkları yetmemiş..darbelere karşı olduklarını anlatmak akıllarına gelmemişte, ergenekon davasını beklemeleri gerekmiş...neoliberal politikaların hızlı savunucusu AKP işçi ve emekçilere iyilik yapıyormuşta biz göremiyormuşuz...bizlerin yıllardır bildiği katliamların AKP'liler tarafından tescillenmesi gerekiyormuş,demek sosyalistliğimizin miladı AKP iktidarı döneminden başlayacakmış...başlasın bakalım..Darbelere Karşıyım...oldumu..saflara kabul edildim mi?.



oğuzhan61

30/4/2009

21:25


Bu sürecin şaşkınları

Doğan Tarkan'a aşağıdaki yazımla destek vermek istiyorum Birisi bana bugünlerde, “şu anda toplumun en şaşkın kesimi kimler” diye sorsa “1-Darbeciler, 2-Sosyalistler” derim Darbeciler şaşkın. Evlerinde, ofislerinde ele geçenlere bakıldığında, ortaya çıktıkları Teşkilat-ı Mahsusa’dan bu yana, –arada görünmez kazalar olsa da- bes belli böyle şeylere pek alışık değillermiş. Kaderde Evren olmak varken, dört duvar arasında olmak zorunda kaldılar. Şaşkın olmalılar.... Darbe kelimesinin ne anlama geldiğini ilk anlamaya başladığımda, ilk mektebin ilk sınıfına yeni başlamış bir çocuktum. Babaannem ağlıyordu. Sorduğumda, “Menderes’i astılar“ demişti. Babaannemin de oy verdiği başbakanmış asılan. İkincisinde liseli bir delikanlıydım. Sınıfta, Necati –Okutan- ile birlikte ağlamıştık. Denizleri asmışlardı. Üçüncüsünde, sıkı bir örgüt militanı, bir sendika başkanıydım. Bu kez çok insanı idam etmiş, işkencede öldürmüş, sokaklarda kurşuna dizmiş, sakat bırakmışlardı. İçlerinde arkadaşlarım yoldaşlarım da vardı. Çoğuna ağlayacak “lüksüm“ olmadı. Aslında bu şaşkınlar listesine 3. olarak kendimi de eklemem gerek. Çünkü ben de sosyalistlerin şaşkınlığına şaşkınım. Hem kendimin hem de onların şaşkınlığını birlikte yazayım. Bizim coğrafyada ilk kez, daha darbe olmadan 10 bine yakın insan sokaklara çıkıp, “Darbeye Hayır” diye yürüdüğünde –sosyalistlerin yüzakı, sınırlı sayıdakilerin dışında- eylemde sosyalistler yoktu. Onlar şaşkın olmalıydı, ben de şaşkındım… Ardından Ergenekon’un önemli kadroları tutuklandığında, Sosyalistlerin, darbe karşıtı cepheyi genişletip, darbecileri iyice teşhir edeceklerini beklerken, onlar yine –olmadıkları- piyasadan çekildiler. Oysa, “darbe dönemlerinde biz solcuların yanı sıra işçilerin, sendikacıların, darbecilerle anlaşmayan herkesin ne acılar çektiğini bilenlerin, darbecilerin karşısına çıkacağını“ sanmıştım. Onlar şaşkın olmalıydı, ben de şaşkındım… Günler geçtikçe şaşkınlığım biraz dağılmaya başladı… Ama biraz… Aman yarabbim! Meğer herkesin dağarcığında,“benim bilmediğim“ ne cevherler varmış da, ortaya dökmek için bu günü beklemişler. “12 Eylül darbecilerinden hesap sorulmadan yenilerinden hesap sormanın abesle iştigal“ olmasından mı, “AKP nin kapatılma davasının rövanşına alet olmak istemeyenlerden mi“, “laik darbecilerin, islamcı AKP‘ye yeğ tutulabileceğini ima edenlerden mi“, “seçilmiş AKP ile darbeciler arasında fark görmeyip yiyin birbirinizi diyenlerden mi“… Hangi birini saysam ki ! Ama aylardır ben de birçok insan gibi bu darbe haberleriyle uyuyup, uyandığımdan, artık bazı şeyler hafızama yer etmiş. İzninizle bunların aklımda kalan bazılarını aktarmak istiyorum: Şu tutuklanan generallerden birinin, 7 genç sosyalistin katili ile 180 kez telefon görüşmesi yaptığını bizzat meclis araştırma komisyonu saptadı mı, saptadı. Darbe günlüklerinin gerçek olduğunu yetkili makamlar doğruladı mı, doğruladı. Ümraniye ve Eskişehir’de ele geçirilen askeri el bombalarının, Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalarla aynı seri numarasına sahip olduğu tescil edildi mi, edildi. Daha „tescil edilemeyen“ ama bizim tahmin edebildiğimiz –metropollerde ve Güneydoğu’da- onlarca karanlık cinayetle bu grubun ilişkisi olma ihtimali çok yüksek mi, yüksek… Yani birader, sen neyin peşindesin? Sana “kurtuluşumuz AKP nin elinden olacak“ diyen mi var? AKP denen partinin TÜSİAD ve IMF reçetelerini halka ilaç gibi sunduğunu bilmiyor muyuz? Bu darbeci çete eğer bir halk ayaklanması sonucu tasfiye edilmeyecekse, zaten bir düzen partisinin iktidarı döneminde tasfiye edilmeyecek miydi? Dünyanın birçok ülkesinde kapitalist partilerin iktidarı döneminde defterleri dürülmedi mi (İtalya Portekiz İspanya vb) Bunun bizim ülkemizde bilmem ne partisi döneminde olmasının ne önemi var? Yoksa sen, “biz darbecilerin ancak bir devrimle tasfiye edildiği durumda saf tutarız” mı demek istiyorsun? Senin için, “işçi sınıfı ve emekçi halkın hak ve özgürlüklerinin –bu düzende- az ya da hiç olmamasının bir anlamı yok mu?” (13 Eylül de ne sendikamız kalmıştı ne de hak ve hukukumuz. Bugün hala o günlerin yarattığı dağınıklığını yaşamıyor muyuz? Eğer halen 11 milyon işçi SİGORTASIZ sa –dikkat sendikasız demiyorum- bu bize o darbenin de mirası değil mi) Sen,bu “taze” darbecilere sessiz kalıp, yerini açıkça darbe karşıtı safta belirlemeden , eski darbecilerle, düzen partileriyle hesaplaşabileceğini mi sanıyorsun? Demirel de bize düşmandı Evren de. Evren iktidar olduğunda, Demirel’le hesaplaşabildin mi? Taze darbecileri bertaraf etsen, “bayatlarıyla” daha kolay hesaplaşacağını görmüyor musun? Bir de ben ve benim gibi, “darbecilere karşı açık tavır alıp, darbelerden usanmış demokrasi güçleriyle birlikte davrananlara” –aklınca- kulp takmaya çalışıyorsun, çalışma, yemezler. Durumunuza şaşkın, kendimden eminim. Size akıl ve sağduyu diliyorum. Darbeciler ve onlara “yol açanların” da canı cehenneme. Selami Gürel

selami1954




30/4/2009

18:56


halkın seçtiğini savunacaksınız ha?

vay be.ne iyiymiş.sen git ülkeyi borç batağına batıran,devletin en kar eden kurumlarını satan,insanları yoksulluğa,işsizliğe sürükleyen,cuntacıları yargılamayan,incirliği kapattırmayan,çoluk çocuğunu milyoner,milyarder ve hatta trilyoner yapan,fakat halkı kuru ekmeğe mahkum eden akp hükümetini savun ha?evet,halk seçti malesef akp'yi.ama niye?çünkümuhalefet akp'nin kirli çamaşırlarını meydana dökemedi,iyi muhalefet yapamadı.halk memnun mu yoksa?tabiki de hayır.sayın doğan tarkan,gidin sorun bakalım halka.sokaklara çıkın,insanlara muhabbet edin,dertlerini dinleyin.sonra doğuya gidin.karadenizde fındık ve çay mevsimidir.gidin ordaki kürt kökenli çay ve fındık için getirilen mevsimlik işçilere.bakalım hallerinden memnunlar mı?bütün gün çalışmalarına rağmen çoluk çocuğuna bakabiliyorlarmı?onlarmı okutabiliyorlarmı?biraz daha doğuya gidin.erzurum-kars-ığdır-ağrı taraflarına gidin.bakalım ordaki çobanlar otlattıkları koyun,kuzu,sığır,koç vb.ye ot bulabiliyorlarmı?sonra biraz daha güneye inin.hakkari-siirt-van-mardin taraflarına doğru.orada halka sorun.terör meselesinden nasıl etkileniyorlar?orada 19-45 yaşlarındaki erkek babalarına sorun.bakalım çocukları için endişelilermi?asker,terörist veya korucu hiç farketmez.sonra ekonomik durumlarını sorun.çocuklarını okutabiliyorlarmı?sonra biraz adana-hatay-mersin taraflarına gidin.orada pamuk işçileriyle konuşun.durumları nasıl?sonra tüm bu konuşmalardan ekim ayında bir analiz çıkarın.halkın seçtiği akp hükümeti halkı nasıl hale getirmiş?iyi hale mi,kötü hale mi?iyice bir araştırın ekim ayına kadar.sonra o insanların mı cuntacı olduklarını,yoksa esas cuntacıyı çankaya köşkünde ağırlayan akp hükümetininmi?ne şeriat,ne darbe demokratik türkiye diye bağıranların mı darbeci olduğunu,yoksa darbecilere kalkan olan 15. maddeyi kaldıracak çoğunluğa sahip olduğu halde bu maddeyi kaldırmayanlarınmı?iyi bir araştırın bence.bu arada bol bol balık yiyin.içki sigara vs. kullanmayın.bu kadar büyük araştırmalar sırasında kafanız bulanabilir.ama en mühimi:stresten uzak durun.aman ha.bu kadar büyük araştırmalar sonucunda allah korusun hık diye öteki tarafa gidersiniz.araştırmaya fazla yoğunlaşmayın.arada dinlenin.tatil yapın.kendinizi fazla yormayın.ama iyi düşünün.iyi araştırın.sağlıcakla kalın.



lazoli

30/4/2009

17:33


Darbelere dur demeyen sosyalist olamaz

Halkın oyu ile (ki bu oyların önemli bir bölümü "darbe karşıtı" görüntüye verildi) iktidara gelen bir partinin klasik devlet güçleri (kemalist ordu, kemalist yargı ve diğer kemalist bürokrasi mensupları) tarafından bir darbe ile alaşağı edilmesi girişimine hangi cevabı veriyor DSİP’i eleştirenler? "AKP Ordu'dan daha tehlikeli olduğu için darbeyi desteklemek gerekir", mi diyorlar yoksa "ne darbe ne AKP" mi? Birinci cevabı verecek kimselerle zaten tartışacak bir şey yok. İkinci cevap, ya utangaçça ya da farkında olmadan darbe girişimine destek vermekte. Denklem yanlış kuruluyor bu cevapta. Gerçekte, darbe ile AKP arasında değil, darbe ile "kırıntı düzeyindeki" parlementer demokrasi arasındaki bir mücadele söz konusu. Bir sosyalist olarak parlementer demokrasinin devrilip yerine işçi konseylerinin iktidara gelmesini istiyorum, ancak benim bunu istiyor olmam, kitlelerin bu isteğin çok uzağında olması gerçeği ile çelişmemeli. Kitleler, şu anda parlementer demokrasi kırıntılarını koruma derdinde. Bu kırıntıların korunması mücadelesi sürdürülürken elbette AKP ve parlementer demokrasi de teşhir olacak. "İki pislik de bizden uzak dursun" (yani boykot) diyebilmek için kitleler nezdinde bu talebin kabul edilmesi gerekiyor. Şu an için böyle bir durumdan bahsetmek mümkün değil. Kaldı ki bu güce ulaşılan durumlarda bile, öldürücü vuruşu yapmak için, önce daha tehlikeli olan pisliği temizleyip ardından diğer pisliği ortadan kaldırmak daha doğru bir taktik olarak kanıtlanmış durumda. Bolşevikler, kendileri hakkında idam kararı veren Kerensky hükümetini Kornilov darbesine karşı korudular. Bu sayede, hükümete destek veren işçilerin de desteğini alıp darbeyi püskürttüler ve bir kaç ay sonra iktidarı ele geçirdiler. Diğer taraftan, bu kadar açık kutuplaşmanın olduğu bir ortamda bir şey yapmayıp beklersek (ne darbe ne şeriat demek bu kutuplaşma ortamında aslında hiç bir şey dememektir) a) darbeciler kazanırsa önce "şeriatçıları" ardından bizi temizleyeceklerdir, b) AKP'liler kazanırsa, devleti baştan aşağı kendi istedikleri şekilde düzene sokup, bir kaç darbeci pisliği temizledikten sonra eskisi gibi yollarına devam edecek ve bu arada oylarını daha arttıracaklardır. Bize de nal toplamak kalacaktır. Yapılması gereken, AKP'nin "Ergenekon karştı görüntüsünü" etkisiz hale getirmek yani, Ergenekon'un üzerine sonuna kadar gidilmesi için mücadele etmektir. Ergenekon'u JİTEM'e, JİTEM'i Hizbulkontra'ya Hizbulkontra'yı Susurluk'a, Susurluk'u MHP-BBP-12 Eylül'e bağlayacak bir politika izlemek gerekiyor. Sol bir güç olarak ortaya çıkmadığı müddetçe AKP olayı sulandırmak için elinden geleni yapacaktır, ki yapıyor zaten. İçinde Cemil Çiçek gibi onlarca kişiyi barındıran, işçi ve öğrencilere azgınca saldıran, Kürtlere ölüm yağdırmaya devam eden bir parti ve onun emrindeki devlet güçleri elbette Kenan Evren'e dokunmak istemez. Ancak, derdi ne olursa olsun, bir şekilde bazı pislikleri de temizlemek zorunda ve temizliyor. Bunlar kim: Darbeci generaller JİTEM ülkücü mafya üniversitelere kan kusturan rektörler Türk-Metal sendikası hayatında bir defa bile anti-demokratik uygulamalar hakkında tek satır yazmamış, tersine bunları kamufle etmek için her türlü manipülasyonu yapan medya mensupları polise taş atan Kürt çocuklarına 21 yıl hapis cezası veren, Hrant'ı Türklüğe hakaretten yargılayan, işkenceci polis ve jandarmalara beraat kararı veren, sosyalist ve Kürt partilerini kapatan yüksek yargı mensupları ve Kemal Kerinçsiz gibi "vatandaşlar". Kendisine sosyalistim diyenlerin savunabileceği bir tek kişi var mı bu güruhun içinde? Aynı AKP, Ergenekon'dan çok DTP'ye ve Kürt halkına saldırıyor. Türkan Saylan kıyameti koparan malum şahıslardan şimdiye kadar Kürtlerin lehine tek bir destek sözü işitmedik, işte "ne darbe ne AKP" demenin olumsuz yanlarından biri de bu malum şahıslarla yanyana düşme tehlikesidir. Analizi doğru yapmalıyız. AKP'yi şeriatçı değil de Obama'nın emir eri, özgürlük düşmanı, neo-liberal, emek düşmanı, milliyetçi-muhafazakar vb şekilde görmek, onu alaşağı etmek için doğru politikaları geliştirmemizin önünü açacaktır.

kb




30/4/2009

15:0


etacarinea2...

Barlarda içmek Taksim partilerinin ve kaldırım kenarından yürüyerek protesto yaptığını sananların işidir...kimin nerde durduğunu,kime karşı olduğunu hayatın pratiği belirler...''karşıyım'' demekle ve iki bildiri okumakla olsaydı bu işler solun içinde bulunduğu durum böyle olmazdı..bizde birşeyler söyleriz elbette ama..ergenekonun ''derin'' tahlillerini, burjuva partilerinden medet umanlar ve ittifak arayanlar yapsınlar..bizi ilgilendirmez...''işimize'' bakarız.



oğuzhan61

30/4/2009

14:57


Ergenekon ve sosyalistler

Muhafazakar ve sağcı bir partinin döneminde başlatılan Ergenekon Operasyonu, Türkiye'de sosyalist olarak bilinen birçok örgüt ve kişinin sol safları hızla terk etmesine sebep oldu. Ergenekon Terör Örgütü'nün yargılanmasına dair davayı kimi komünist(!) partiler "sola karşı bir operasyon" olarak adlandırıyor, kimileri ise bunun emekçileri ilgilendirmeyen, "fasa fiso" bir operasyon olduğunu düşünüyor ve ülkede siyasetin gündemini belirleyen bu davayı görmezden geliyor. Düşündükleri ne olursa olsun, yaptıkları darbecilerin değirmenine su taşımak olan bu cephe, AKP'nin demokrat bir parti olmadığını ve Ergenekon Operasyonu'nun derin devleti tasfiye etmeyeceğini iddia ediyor. Buna katılmamak elde değil. Egemen sınıf, kendi eliyle kendi derin devletini tabi ki tasfiye etmeyecek, kendisini korumak üzere var olan düzenli ordusunu fazlaca yıpratmayacaktır. Aynı şekilde, operasyonun tüm darbecileri yargılamadığını söylemek de mümkün. Ancak bu, sayısız cinayet işlemiş, Kürtleri, Alevileri, Gayrimüslimleri katletmiş, greve çıkan işçileri kurşunlamış, ülkedeki demokrasi mücadelesini baltalamak için sayısız provokasyona imza atmış bir zümrenin yargılanmasını haksız kılmaz. Darbecilerin günlükleri her yerde yayınlandı, kendileri dahi itiraz edemiyorlar. Ülkenin her yerinde, yerin altından silahlar çıkıyor, kafatasları çıkıyor. Kendine 'sosyalist', 'solcu' diyen biri bunları görmezden gelemez. Ergenekon Operasyonu ile yargılanan darbeciler, önümüze bir kapı açmaktadır. Bir düzen partisi olan AKP'nin bu davayı tatmin edici bir noktaya kadar ilerletmesi beklenemez. Yine de, halka karşı suç işleyenlerin bir kısmı cezalandırılmaktadır. Bu davanın yükü, sosyalistlerin, işçilerin, emekçilerin ve yoksulların omzundadır. Yapılan tüm anketlerde, halkın %70'lik bir kısmının operasyonun arkasında olduğu ortaya çıkıyor. Solcular, sosyalistler de artık gevelemeyi bırakıp karar vermelidirler, bu tarz keskin dönemeçlerde tarafsız kalmak, ıslık çalmak mümkün değildir: ya sessiz kalarak darbecilerin ekmeğine yağ süreceksiniz, ya da demokrasi için mücadele vereceksiniz. Bu operasyonun Ayşe teyzeyi ilgilendirmediğiyle ilgili iddialar ise 15 Şubat'ta, İstanbul'da sendikaların krize karşı düzenledikleri mitingde ispatlandı. Kapitalizmin küresel krizi Türkiye'de de etkilerini hissettiriyor olmasına rağmen, mitingin gündemini ergenekon belirledi. İşçiler, Ergenekon sanıklarını savunan bir avuç militanı döverek alandan kovdular. Sınıfın birleşik mücadelesini savunmak için, işçileri bölen fikirlerden kurtulmak gerekir. Türkiye solu da 'milliyetçilik' ve 'kemalizm' ile bağlarını kesip, bir an evel darbecilere karşı tutum almalıdır.



latent




30/4/2009

15:14


Darbeye karşı olmak liberallikse solcu kim?

Bu ülkede bir süreden beri her tür darbeye karşı olanlar, özgürlükleri, demokrasiyi savunanlar liberal olarak adlandırılmaya başlandı. Ergenekon davasının olumlu bir adım olduğunu savunuyorsanız, bu davanın sonuna kadar gitmesini ve darbe planlamanın ya da yapmanın yasaklanmasını savunuyorsanız, seçilmişlerin zorla devrilemeyeceğini savunuyorsanız, Ergenekon'un "fasa fiso" olmadığını, sadece AKP hükümetinin derin devletin kendisine karşı olan kesimini tasfiye operasyonu olmadığını savunuyorsanız liberalsiniz? Peki o zaman kim solcu? Bildiğim kadarıyla solcu olmak illa ki her fırsatta "emperyalizm" gibi büyük laflar etmek değil, gözümüzün önünde olan biten somut gelişmelere demokrasinin daha da geliştirecek, ezilenlerin hayatını kolaylaştıracak yönde müdahale etmektir. Bu ülkede ilk defa elimizde darbecilerin yargılanması için somut bir fırsat var. Her gün yeni bir cephanelik ortaya çıkıyor. Ve ben bir solcu olarak, çıkan cephaneliklere değil, 'nasıl böyle bir şey olabilir?, bu silahlar işlenen cinayetler açıklansın!' diyerek ortalığı ayağa kaldırmadığımıza şaşırıyorum. Biz yıllarca bunu anlatmadık mı? Yıllarca faili meçhul cinayetlerin faillerinin aslında belli olduğunu söylemedik mi? İşte şimdi elimizde bu faillerin yakalanması ve yargılanması için büyük bir fırsat var. Neden şikayet etmek, 'acaba AKP'nin ekmeğine yağ sürmüş olur muyuz olmaz mıyız?' diye sormak yerine bu davanın sonuna kadar gitmesi için mücadele etmiyoruz? Bence asıl soru budur. Susurluk zamanını hatırlayalım. 'Çeteler halka hesap verecek' diye günlerce ışık kapatmadık mı? Mitingler yapmadık mı? Şimdi neden yapılamıyor? AKP'nin işine yara diye mi? Bize ne AKP'nin işine yarayıp yaramamasından. Darbecilerin yargılanıp ceza almasının ve darbe planlamanın yasaklanmasının sonuçlarını düşünebiliyor musunuz? Ben bunu talep etmenin liberallik olduğunu kesinlike düşünmüyorum. Bence ikinci iddianamenin ilk davasının görüleceği 20 Temmuz'da büyük bir miting yapmalıyız ve bu ülkede darbe karşıtlarının sesinin ne kadar güçlü olduğunu göstermeliyiz.



arifekose

30/4/2009

14:40


Ergenekon ve Sol

DSİP Genel Başkanı Sayın Doğan Tarkan,çok net bir görüş sergiliyor.Gerekçelerin arkasına sığınmadan bir çete örgütünü teşhir edip,açık bir tavır ortaya koyuyor.Bu anlamda ulusalcılarla, Marxist sol arasındaki farkı görmek mümkün oluyor.Yıllardır bilinen ''doğru''lar ters yüz ediliyor.Bu ''doğru''larla beraber oluşan alışkanlıklara hafif dokunmalar bile aşırı bir tepkiye neden oluyor.Çünkü,uzun yıllara dayalı Kemalizmin sol üzerindeki hegemonyası genel bir kabule dönüşmüş.Onun için,herhangi bir konuda bir solcu bir fikir beyan edecekse,andımız gibi öncelikle 'anti emperyalizm,tam bağımsızlık''amentüsüyle başlaması gerekirki hakiki ve öz bir solcu olduğuna inansınlar.Tüm sol bilincini İlhan Selçuk gibi Kemalistlerden edinmiş tekçi bir solcu tipi,bunun dışındaki sosyalist bakışa asla tahammül edemez.Hakikaten eğer böyle olsaydı Türkiye çok büyük bir (potansiyel değil)kinetik sol bir enerjiye sahip olurdu.Eğer böyle bakarsak büyük bir güçten söz etmek mümkün.CHP,İP,ÇYYD,ADD,DSP,TÜRK SOLU ve TKP azımsanmayacak bir (TKP görüşeleri yayımlandığında ayrıca değineceğim)güce tekabül ediyor.İstisnasız anti emperyalist ve tam bağımsızlıkçıdırlar.''Devrime,Cumhuriyet değerlerine''sahip çıkyorlar.Bundan kuşku duyulmuyor.Aynı zamanda ulusal ve anti emperyalist mücadelerinde kendilerine en yakın gördükleri müttefik Ergenekon'dur.Ulusal ve bağımsızlık mücadelesinde bu tür ittifakların olması gayet doğaldır.Doğrusuda budur.Böylesi bir mücadeleden sosyalist mücadele sonucu çıkarılamaz.Doğan Tarkan,kendini böyle cephenin dışında tutyor olması da aynı şekilde doğal ve doğru bir duruştur.Bu ayrışma nettir.Ergenekon'un ,darbecilerin,jitemcilerin yargılanmasını istiyor,talep ediyor.Ulusalcıların Ergenekon'a bakışını belirleyen Amerika ve AKP karşıtlığıdır.Bu söylem her derde deva şahane bir söylemdir. Amerika,Ergenekon'un dağıtılmasını istiyor diye,Ergenekon'un için hafifletici bir neden veya masum olduğunu mu gerektriyor.Yani anti emperyalist bir darbeyi sosyalist bir devrim olarak mı nitelendireceğiz.Amerika şu darbeyi örgütledi,şuna karşı çıktı darbelerden darbe mi beğenceğiz.Sosyalistlerin işi darbe kötü darbe tasnifleri mi yapmaktır.17500 faili meçhul cinayet,77 bir mayıs ,maraş,Çorum,hapishalerdeki öldürmler kimin eseridir.Bunlar somut bir şekilde orta yerde mevcut mu.Peki suçları bağışlayacak gerekçeler arkasına neden saklanılıyor.Bu suçları hiçbir gerekçe bağışlayamaz.Falan hoca filan aydın nasıl olur gibi vahvahlarla,Kemalist aydınların darbecilikten tutklanmalarını dramatize etrmek solun üstüne vazifemidir. ''AKP ve gericiliğe karşı anti emperyalist yesinler birbilerini asker eskisi'' garip bahaneler,suçluları yargılama talebi yerine ,açık bir desteğe dönüşüyor.Ergeneko'na AKP,karşıtlığı gibi bir misyon yükleniliyor. AKP,karşıtı olbilir.Harika bir mantık.AKP,aklanma makamımıdır.Hrant Dink, Uğur Kaymaz gibi cinayetler,bombalama,silahlar darbe planları AKP karşıtı eylem olarak yorumlayalım, bunlar onlara bir masumiyet mi kazandırıyor.AKP karşıtı olsunda devrimci katili olsun fark etmez anlayışı ortaya çıkıyor.Onun için Ergenekon'da yargılananların kamuoyuna empoze etmeye çalıştığı anlayış budur.Tüm karanlık işlerde profesyonelce yer alan adamlar ''anti amerikan'cı ve AKP karşıtı'' olduğunu vurguluyor.Ulusalcılar açık bir şekilde bu propagandayı yürütüyorlar.

Kendal Deniz




30/4/2009

13:56


Sayın oğuzhan61 a

Emperyalizm ile darbelerin ilişkisini,darbeleri üç beş generalin işi olmadığını zaten burada uzun uzadıya yazılmasına gerek olduğunu düşünmüyorum..Savcılarında böyle bir işin üstesinden ne kadar gelebileceği de ayrıca tartışılabilir,buda başka bir filmin konusu ama..Adamın dediği son derece basit ve yalın "Mahalle düzeyindeki bir kültür derneğinin açıklaması" kadar basit olan bir yazının içeriğini anlamışsınız gördüğüm kadarı ile.. "Ya darbeden yanasınız dır yada değilsiniz dir” Yani ya bu ülkeyi generallerin darbe cennetine çevirmelerinden,binlerce faili meçhullerden,kuyulardan çıkan kemiklerden,köşe başlarında azınlıkların katledilmesinden yana olacaksınız.Öbür yanda iyi kötü seçilmiş bir hükümetin kör topal bu işin üzerine gitmesine destek olacaksınız..”Yada Tasfiye edenle edilen arasında fark yok” deyip 10 yıl önceki gibi “Ne şeriat ne darbe diyeceksiniz” Barlarda içmeye devam edeceksiniz…



etacarinea2

30/4/2009

12:7


Bu sosyalist bir parti açıklamasımı ?...

daha çok mahalle düzeyindeki bir kültür derneği açıklamasına benziyor...tek bir ''emperyalizm'' kelimesi ve onun darbelerle ilişkisini vurgulayan cümle yok...türkiyede darbeler böylemi yapıldı bugüne kadar..birkaç general toplandı ve karar aldı..öylemi?...ve bu operasyon birkaç ''cevval'' savcının işi ..öylemi?..çok şaşırdığımı söyleyemem...''sol neden güdük kaldı'' diye merak edenler..bu içerikten yoksun yazıdan bir sonuç çıkaracaklardır.



oğuzhan61




30/4/2009

12:12


Dsip mi önemli İşçi Partisi mi?

Kendine sol deyip tarikatları savunan, seçime bile giremeyen "sol"cuların görüşlerini buraya aktaran ama yine kendine solcuyum deyip 150 binden fazla oy alan, aynı zamanda ergenekonda hedef olan işçi partisi'nin görüşlerini aktarmayan "demokrat" gazetecilik anlayışını tebrik ediyorum.



babel fish

30/4/2009

12:6


Sosyalistler mutlu olmalidir.

Türkiye tarihinde bir ilk gerçekleşiyor. Böyle düşünüyor ve ayricada gözlerimle görüyor ve yaşıyorum. Yargilanmasi ve hatta yanlarina yaklaşılması mümkün olmayanların, kalitesi ne olursa olsun mahkeme karşısına ve buradan da kamunun vicdanının huzuruna getirilmiş olmaları inanılmaz. Geldiler mi gelmediler mi? Bir sosyalist olarak,elbette onlarin sosyalist bir yargilamadan geçmesini arzu ederim ama sosyalizmin gelmesinide bekleyemem. Çünkü bende ve diğer ezilenlerde artik faaili meçhul olmak istemiyoruz. En azindan ben istemiyorum. Bu ülkede ne hukuk var ne de adam gibi bir kapitalizm. Konu bu değil ki.Konu sosyalistlerin ve başta da kürtlerin yaşamını kabusa çeviren bir zihniyetin yargilanmaya başlanması. Peki bu yargilama neden önemli,şundan önemli biz sosyalistler yıllardır bildiklerimizi anca birbirimize anlatabiliyorken,şimdi tüm Türkiye okuyor ve görüyor. Bu inanılmaz olumlu bir gelişme? Bu iyi değil mi? Gözümüzün önünde 17 bin kişi öldürüldü. Bu konuda biz sosyalistler Cumartesi annelerinden daha büyük nasil bir eylem yaptık. Bizler oturduk PKK nasil kürt hareketini bölüyoru konuştuk,tartıştık durduk. Bu arada da 17 bin kişi ve milyarlarca dolar uctu uctu. Bu yargilama bir aşama olamaz mı? Bugün yeni model darbeciler yargilanir,yarinda eskileri.Ama bir aşama kaydetmek gerekmiyor mu? Sanki çok daha iyileri mi yapildi geçmişte de bu ne ki tarzi yaklaşımlar sergileniyor. Bu işin AKP ile ne alakası var. İçeri alınanların sosyalizm ya da demokrasi taleplerimizle ne alakası var. Bu yargilamalar tamda bizimle tüm ezilenler ile alakalı iken hala acabalar, felanlar,filanlar ile niye uğraşıyoruz. Yoksa gerçektende niyetimiz yok mu sosyalizmin gerçekleşmesi için? Emekçilerin gözünde kahraman olan apoletliler ve benzerlerinin etkisini bu yargilama sürecinin kirmasina neden destek vermiyoruz. Daha da fazlasini istediğimiz dev gibi mitingler neden organize etmiyoruz. Neden sosyalistler olarak haykırmıyoruz topluma dahasida var diye. Yok illeme şüphe ve acabalar üreteceğiz. Dur bakam beya diyeceğiz,vaa bunda bi alengerli taraf diyeceğiz. 17 bin faaili meçhul yapilirkende öle diyorduk. Emperyalistlerin oyunu diyorduk da diyorduk. Böle sürekli teoriler ve acabalar üretmek bir futbol maçı üzerine 10 saat konuşan yorumcuların yaptığı gibi bir şey geliyor bana.



ESPENDAS




30/4/2009

11:40


Eleştirilerim var

Öncelikle solun solu ergenekon'a nasıl bakıyor diye bir yazı dizisi yapıp sadece parti yetkililerinin görüşlerini tırnak içine alıp buraya aktarmanın neresi gazetecilik? ben bu yazı dizinin röportajlar şeklinde pek çok farklı konunun sorgulanacağı bir çalışma olacağını düşünmüştüm. pek çok insan yukarda sıralanan düşünceleri parti sitelerinden de okuyabilir yada parti bildirilerinden. ikincisi, solun solu diyerek doğu perinçek'in başkanı olduğu işçi partisi'ni buna dahil etmemek ne demek oluyor? bir yayın kuruluşu ki demokrasiden vs. sürekli dem vuran bir gazete bu, işçi partisi'nin sol olmadığına nasıl karar veriyor? burada gazeteci partilere kendi yüklediği anlamlarla değil partilerin kendine yüklediği anlamlarla hareket etmeli şayet amacı gazetecilik yapmaksa. bugün işçi partisi'ni soldan saymayan bu partilerin toplamı ve yorumcular gibi düşünenlerin sayısı işçi partisi'nin oyundan az. her işçi partili ve seçmeni solcu olduğunu söyler, madem solla az yada çok ilgili olan biri işçi partisi'ni soldan saymıyorsa işçi partisi seçimlerde bu solcuları nasıl ikiye katlıyor? dsip ve emep ise siyasal olarak bittiklerini ifade ettikleri bu görüşlerle bir kere daha kanıtlamış oldular. yukarda ifade edilenler, olgular karşısında söyleyecek sözü olmayanların, tahminler yürüterek, afaki çıkarımlar yaparak, karanlıkta el yordamıyla bir şeyler bulmaya çalışmanın bir ürünü. söyleyecek sözleri yok çünkü ideolojileri iflas etmiş.



babel fish

30/4/2009

11:4


kabul edebilmek

türkiye tarihine bakıldığında ergenekon adlı örgütün varlığı kabul edilmesi gereken bir gerçek hatta bu ülkemizde yeni bir olgu da değil can dündar ve celal kazdağlının ''ergenekon'' adlı kitabına bakarsanız ki bu kitap susurluk soruşturması sonrası yazılmış bir kitaptır bu örgütün varlığını belgeleriyle ortaya koyuyorlar şimdi soru şu gerçekten günümüzde ergenekon mu yargılanıyor yoksa AKP hükümetine ters düşen insanlar mı ve yapılanlar gerçek manada insan haklarına uygun mu herkese can dündarın ergenekonunu tavsiye ederim son dönemin safsatalarından uzak ve gerçek anlamda bu örgütün içerisinde kimlerin olduğunu gözler önüne seren bir kitaptır böylelikle anlıyoruz ki bu örgütün gerçek sahipleri hala dışarda ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor veya geçirdikleri helikopter kazası sonucu kahraman olarak adlandırılıyolar



hknkbs




30/4/2009

10:30


Darbelere karşı olmak!

Sayın DSİP Genel Başkanı Darbelere karşı çok duyarlı. Ergenekon'un Dünyadaki tüm kötülüklerin anası olduğunu düşünüyor. Bu kendince özgürlükçülük ifadesi. Madem ki Ergenekon Davası Darbelere karşıdır, o halde kusurlarına bakmayacağız, eksiklerini görmeyeceğiz, bu tür yargıya güveneceğiz... / Aynı dönemin yargı organlarının yaptıklarına bakalım Pınar Selek'in başına gelen, olmayan suçtan ceza alması istemi... Polise taş atan çocuğa örgüt üyeliğinden ceza... Baran Tursun, Engin Ceber gibi vakalarda, suç işleyen polisi koruma... Küçük çocuğa taciz suçundan tutuklanan İslami Basın mensubunu serbest bırakma... Say say bitmez. / Peki Ergenekon soruşturmasında aksayan yönler, eksiklikler hiç mi yok... Sosyalistlerin gerçek temsilcilerinin hiç biri darbe yok demedi. İşçi Partisi, CHP vb.'de bence sol bile değildir. Üstelik bugün, Cumhuriyet Gazetesi, CHP dahil tüm taraflar 'Ortada bir darbe girişimi var. Bu belli. Ve bu girişimi yapanlar elbette yargılanmalı.' deme noktasına gelmiş durumdayken, DSİP'in hala dava hakkında 'şüphesi' olan herkesi 'Darbeci' olarak konumlandırmaya çalışması bana garip geliyor. Sanırım DSİP Başkanı Taraf ve Cemaat gazeteleri hariç Medyayı takip etmiyor. Ancak bence, Ergenekon Davasını hepten yanlışlayanlar kadar, sorgulamadan, Yargının Siyasetten arınmamış olmasını değerlendirmeden, Yargı bütünündeki ve dava özelindeki özensizlikleri görmeden savunanlar da, bu ülkede 'KUTUPLAŞMA' siyasetine alet olmaktadır. Kutuplaşma tek taraflı oluşmaz. Eğer bir tarafta bir kutup varsa, diğer tarafta da bir kutup vardır. Kutuplaşma siyaseti, ideolojiyi topluma hakim kılma siyasetidir. Kutuplaşma siyaseti sayesinde bu ülkede Sağlık ve Sosyal Güvenlik sistemi adım adım paralı hale getirilmiş, emekçiler aleyhine pek çok yasa çıkarılmış, toplumsal muhalefet güncel ideolojik bombardımanın ardında sesini duyuramamıştı. / DSİP bu gün, bu görüntüsüyle maalesef ki, bu kutuplaşmanın, bu ideolojinin bir parçası gibi görünmektedir. Ergenekon davası genelinde belirgin bir özensizlik var. Bu konuda endişesi olanların bazıları haklıdır, bazıları abartıdır bence. Ancak hep söylerim Bu tür bir dava toplumsal uzlaşma zemininde çözülür diye. Hatta yapılan özensizlikler o derece ki, bu davanın başarısızlığına neden olabilir. Ki bu bence olabilecek en berbat durumdur. Zira bu darbelerin yargılanması için önemli bir fırsatın kaçırılması olur. Bundan sonra bu işlerin daha da zor ve içinden çıkılmaz hale gelmesine neden olur. Bu nedenle ben bu davanın başarılı olmasını en çok isteyenlerdenim. / Ancak tüm bunlardan daha önemli ve vahim bir konu var sayın TARKAN Sosyalistlerin 'Bırakın birbirlerini yesinler.' mantığında olanlarını da ben yalnızca Ergenekon davasını koşulsuz şartsız destekleyen medyadan okudum. Henüz kendileri ile tanışma fırsatım olmadı. Kimlermiş bunlar. Türkiye'de yaşayan örnekleri varmıymış. Doğan bey, bu tür bir iddiada bulunduğunuzda, örneğin şu kişiler diyemiyor, yazılı örnekler veremiyorsanız, siz en iyi ihtimalle sosyalistler hakkında dedikodulara alet ediliyorsunuz. Bence bu tür sözleri söylerken çok daha dikkatli olmalısınız. Çünkü, deneyimlerle sabitti. Bir sosyalistin kendisi dışındaki sosyalistlere attığı çamur döner kendine yapışır.

ufukpeker

30/4/2009

10:5


Liberalizmle dans etmek...

Özgürlükler bir sosyalist için eşitlik temelinde ele alınabilir. Yoksa işte böyle AKP'nin ergenekon soruşturmasından da medet umar hale gelir insan...Tüm darbeciler yargılansın ama Ergenokon'la tüm darbeciler yargılanmıyor, bu nasıl hala görülemiyor şaşkınlık içerisindeyim. Devletin liberal ve gerici yapılanmasını nasıl göremiyorsunuz? Adamlar Ergenekonla Deniz Gezmiş'i 68 hareketini Ergenekoncu yaptılar. Arada Veli Küçük, İbrahim Şahin göz altına alındı falan diye Ergenekon'u "özgürlükçü" "darbe karşıtı" mı sandınız?



rasim_1920

Paylaş |



0 Yorum - Yorum Yaz


"Solun solu Ergenekon'a nasıl bakıyor?"    08.05.2009

 


  Radikal gazetesi tarafından yayımlanan

"Solun solu Ergenekon'a nasıl bakıyor?"

28/04/200

13 Haziran 2007’de Ümraniye`de bir gecekonduda bulunan el bombalarının Cumhuriyet Gazetesi`ne atılan bombalarla ilişkili olduğunun anlaşılmasının ardından başlayan Ergenekon operasyonu 12. dalgaya kadar ulaştı. Başlangıçta ulusalcı derneklerle ve düşük rütbeli askerlerle başlayan gözaltılar yüksek rütbeli subaylara kadar uzandı. 

Bugün 2003-2004 darbe girişimi iddialarından Danıştay davasına; Susurluk’tan faili meçhul cinayetlere kadar Türkiye tarihinin karanlıkta bırakılmış pek çok önemli hadisesi davanın kapsamı içerisinde.  Dava bütün Türkiye siyasetini etkiler ve taraf olmak zorunda bırakırken Sosyal demokrasinin daha solunda kalan siyasi parti ve yapılar da bunun dışında kalamadı. Bazıları Ergenekon davasını Türkiye’deki askeri vesayetin geriletilmesi için İtalya’daki Gladio operasyonu benzeri bir fırsat olarak görürken bazıları ise cumhuriyetin çağdaş kazanımlara yönelik gerici bir girişim olarak niteledi. Biz de solun solunun Ergenekon davasına nasıl baktığını size kısaca onların dilinden aktarmak istedik. 

GÖKHAN KAYA

Radikal gazetesi tarafından yayımlanan



"Solun solu Ergenekon'a nasıl bakıyor?"

  • DSİP'Darbeye bulaşan herkes adilce yargılansın!'

  • Türkiye Komünist Partisi Genel Başkanı Erkan Baş: “Ergenekon operasyonu” adı verilen sürecin bir yargı süreci olarak tanımlanması mümkün değildir.

  • ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras: Ergenekon Davası'nı karartma girişimlerine duyarsız kalınmamalıdır.

  • SDP: Pislikler halının altına süpürülüyor

  • Halkevleri: Neoliberalizm kendi kontrgerillasını yaratıyor

  • Sosyalist Parti: Sol, darbecileri görmezden gelemez

  • Sosyalist Emek Hareketi  "Ergenekon" solda saflaşmanın bağlamı değil, yansısı

  • Yeşiller Partisi: Ergenekon bu devlet mantığı ile hesaplaşmak için,

  • EMEP: Tasfiye edenle edilen arasında fark yok

  • ÖDP: AKP marifetiyle demokrasi geleceği fikri ham hayaldir

 

TKP, ÖDP ve Halkevleri Ergenekon soruşturmasına karşı el ele...


Radikal gazetesi tarafından yayımlanan "Solun solu Ergenekon'a nasıl bakıyor?" yazı dizisi soldaki büyük yarılmayı gözler önüne serdi. 2006 yılında Ümraniye'de bir evde Ergenekon'a ait cephaneliğin bulunmasıyla başlayan soruşturma geçen 3 yıla yakın sürenin sonunda önemli bir dönemece geldi. 2003-2004 yılları arasında gerçekleştirilmek istenen 4 darbe girişimi hakkında sayısız belge ve bilgi ortaya döküldü. Bu kez "bu darbe" kayıtlıydı! Emekli Oramiral Özden Örnek'e ait Darbe Günlükleri'nde her şeyin notu ayrıntılı olarak tutulmuştu. Daha önce mahkemeler tarafından gerçekliği tespit edilen Günlükler hakkında geçen hafta bilir kişi raporu da yayımlandı. "Darbe Günlükleri" Özden Örnek tarafından yazılmıştı ve gerçekti.

Dönemin genelkurmay başkanı Hilmi Özkök, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara ifade verdi. Özkök, "bir darbeyi engelledim" demişti.

Türkiye'de dört başarılı darbe yaşandı. Gerekçleri ne olursa olsun darbeler hep işçi sınıfına ve sola vurdu. İlk kez darbeler ve darbe girişimleriyle yüzleşme, bu karanlık defteri kapatma olasılığı belirdi.



"BİR DARBE YOK Kİ!"

Solun bir kısmı bu olgulara rağmen bir darbenin varlığını inkar ediyor.

Ergenekon soruşturması ve darbecilerin yargılanmasına karşı çıkıyor. Radikal'e yazan TKP ve ÖDP genel başkanları ile Halkevleri Genel Sekreteri Ergenekon soruşturmasına açıkça karşı çıktı.

TKP'ye göre; darbe falan yok. Darbeciler de yargılanmıyor. Her şey ABD'nin bir oyunu, 12 milyondan fazla insanın oy verdiği AKP ise ABD kuklası:
"Daha önce defalarca dile getirdiğimiz gibi ortadaki darbelere karşı bir sivil direniş olduğu iddiası açık bir yalandır...

Operasyon, ABD'nin Türkiye siyasetini AKP eliyle kendi hedefleri doğrultusunda yeniden düzenleme girişimlerini temel almaktadır. Bu plan ülkemizi daha büyük bir karanlığa ve piyasa faşizmine sürüklemektedir. Bu hedeflere itirazı ya da çekincesi olanlar tasfiye edilmekte, onlarla yakın ya da uzak teması olan, hatta temas kuracağı varsayılan herkes "suçlu" ilan edilmektedir." (Türkiye Komünist Partisi Genel Başkanı Erkan Baş)



Darbe girişimine katılmış bir Ergenekoın sanığına yazarlık yaptıran TKP, halka karşı suç işleyenleri muhalif olarak gösteriyor.

"ÖDP'YE HAKİM OLAN ÇİZGİNİN TKP'DEN FARKI YOK"

ÖDP'ye hakim olan çizginin TKP'den bir farkı yok. ÖDP başkanına göre demokrasi sınıfsal bir şey! Yani ABD'nin kuklası olarak gördüğü AKP bir darbeyle devrilebilir, çünkü "bizim sınıftan" değil, karşı sınıftandır:

"Ergenekon soruşturması etrafında oluşan toz bulutuna baktığımızda, esasen ABD’nin içinde yer aldığımız bölgeye dönük planlarına uygun bir yapılanmanın inşa edilmeye çalışıldığını görürüz...

Böylelikle hukuk çerçevesinde sürmesi gereken bir dava zorla siyaset zeminine çekilmek istenmektedir." (ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu)

Nasıl olur da işçileri, Kürtleri, azınlıkları, toplum büyük çoğunluğunu ilgilendiren bir dava siyaset dışı tutulabilir ki? Ergenekon davasının salt hukuk düzeyinde ilerlemesi gerektiğini, davanın politize edilmemesi gerektiğini son günlerde dile getiren diğer iki ismi hatırlamakta fayda var: CHP lideri Baykal ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ.



Halkevleri'ne göre ise; darbe suçuyla yargılananlar rejim muhalifleri, aslında muhalefet sindiriliyor.
"Ergenekon operasyonu, kimilerinin iddia ettiği gibi askeri vesayet sistemine karşı bir demokratikleşme operasyonu değil, kontrgerillanın, emperyalist ilişkilerin yeni dönem ihtiyaçları doğrultusunda dönüştürülmesi ve safralardan arınma operasyonudur." (Halkevleri Genel Sekreteri Oya Ersoy)
Milliyetçi solun üç örgütü Ergenekon soruşturmasının bir an önce son bulmasını istiyor.

"DARBE VAR AMA, BU DÜZEN İÇİ HESAPLAŞMA, BİZİ İLGİLENDİRMEZ"

Bir de 3. yolcular var. Darbe suçu işlenmiş, darbeciler var, devletin derin bir örgütlenmesi ve onun döktüğü kan da var. Ama bu dava önemsiz! Çünkü seçilmiş bir hükümetle onu devirmek isteyen generaller aynı. EMEP, SDP ve SEH'e göre bu dava ve sonuçları bizi hiç mi hiç ilgilendirmiyor.



EMEP'e göre; işçiler ve emekçiler bu davadan kendi çıkarlarına dönük bir sonuç beklememeli:
"Tasfiye edilenlerle, tasfiye edenler arasında fikri gericilik ve emperyalizm işbirlikçiliği açısından bir fark yoktur..." (EMEP Genel Başkan Yardımcısı Kamil Tekin)

SDP'ye göre; ise 4 başarılı darbenin gerçekleştiği Türkiye'de ilk kez generallerin darbe suçundan yargılanmasının bir önemi yoktur.
"Ergenekon yargılaması, bu örgütlenmenin kısmen denetim dışına çıkan, kısmen deşifre olan bir kesiminin Genelkurmay’la ve ABD ile mutabakat halinde tasfiye edilmesidir." (SDP Genel Başkan Yardımcısı Ecevit Piroğlu)

SEH adına yazan ve daha önce Ergenekon soruşturmasının "Ayşe teyzeyi" yani sıradan halkı ilgilendirmediğini söyleyen Kürkçü’ye göre Genelkurmay, ABD, AKP hepsi aynı ve işbirliği içerisinde. ABD yanlıları Avrasyacıları tasfiye ediyor, bizi ilgilendirmez.
Üçüncü yolu çizdiğini iddia edenlerin yolu da milliyetçi solcularla aynı yere çıkıyor: Sol, darbelere ve Ergenekon'a karşı mücadele etmemeli.

DARBEYE 'HAYIR' DEYİP, 'ERGENEKON SORUŞTURMASI DERİNLEŞTİRİLSİN' DİYENLER

DSİP'in başını çektiği solun bir başka kanadı ise darbelere 'ama'sız karşı çıkıyor ve Ergenekon soruşturmasının sonuna kadar devam etmesini talep ediyor:

"Sosyalistler bir önkoşul olarak özgürlüklerden yanadır ve darbelere karşıdır. Seçilmiş yönetimleri, onları devirmeye çalışanlara karşı savunurlar. Bu olmazsa olmaz bir koşuldur." (DSİP Genel Başkanı Doğan Tarkan)



Sosyalist Parti ve Yeşiller Partisi, darbe ve darbe girişimlerine karşı demokrasiden yana saf tutmanın gerekli olduğunu söylüyor.

Darbe girişimlerinin aydınlatılması için meclise araştırma önergesi veren İstanbul Milletvekili Ufuk Uras da Ergenekon soruşturmasını demokrasi için bir fırsat olarak değerlendiriyor:

"Ergenekon Davası’nı karartma girişimlerine duyarsız kalınmamalıdır. Bilinmelidir ki, Ergenekon Davası karartılırsa, kararan bir kez daha Türkiye’nin bugünü ve geleceği olacaktır."

"BU BÖLÜNME GEREKLİ VE İYİDİR"

Radikal yazı dizisi, toplumdaki gerçek saflaşmanın solu nasıl böldüğünü sergiledi. Bu bölünme gereklidir ve iyidir.

Doğan Tarkan, soldaki yarılmanın sonuçlarını Radikal’e yazmıştı:

"Darbelere karşı tutum almayanlar ve Ergenekon soruşturmasını önemsiz olarak görenler siyasetten silinecektir. Darbelere karşı demokrasinin ve özgürlüklerin koşulsuz savuncuları ise geleceği belirleyecektir.

İşçi ve emekçilerin, bu toplumun büyük çoğunluğunun gözünde, Ergenekon davasına karşı tutum alanların hiçbir değeri kalmayacaktır ve herkes bu tutumlarının sonuçlarına katlanacaktır." (Sosyalist İşçi, Sayı: 361)

Kaynak:[Sesonline]



Paylaş |



0 Yorum - Yorum Yaz


Eski Bakan: Katliamı JİTEM yaptı    08.05.2009
Eski Bakan: Katliamı JİTEM yaptı

1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   17


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət