Ana səhifə

Gazeteci Philip Willan: 'Papa'yı vur emrini P2 verdi' 24. 06. 2010 'Papa'yı vur emrini P2 verdi'


Yüklə 1.95 Mb.
səhifə9/17
tarix26.06.2016
ölçüsü1.95 Mb.
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   17

Okur Yorumları (3 Yorum)


Neye inanmak lazım... - 1/5/200921:27

Bir tarafta derin devlet..Bir tarafta AKP iktidarına karşı halihazırda planları ortaya çıkarılmış darbe ''tasarıları''...Bir tarafta tüm bunların AKP ' nin darbe tasarılarını, tamda şimdi ortaya çıkartarak lehine kullandığı iddiası..Üç farklı iddia izliyorum,okuyorum,takip ediyorum dahada çok sarpa sarıyor düşüncelerim.Şimdi SDP lideri güzel özetlemiş en azından onun tarafından bakarak durumu, ama şu soru geldi aklıma.Şimdi o taraftan bakıldığında yargı yani davayı devam ettiren yargı AKP 'nin emrine amade ise bu olayların devletle ilgisi yokmuş, yani derin devlet'in bir kolu değilmiş gibi göstermeye çalışan AKP niye bu sürece Susurluk,Dink cinayeti vb olayların dahil edilmesine müsade etsin yada göz yumsun ki bu olayların Derin Devlet diye bilinen SDP liderinin bahsettiği şekildeki örgüt tarafından yönetildiğini sokaktaki çocuk bile biliyor artık.Kim cevap verecek benim sorularıma???

sedonay -

Babel (yüzelli başı)... - 1/5/200921:4

Bir yorumcu size ''adalet bakanı'' demiş ama...ben değiştiriyorum...SDP'li değilim ..burada size cevap verecek çoktur ..ancak..sol'un solu tartışmaları size uzak kalır..biz sizin yorumlarınızı,..MİT ne diyor acaba?...Generaller ne düşünüyor bu konuda ?...Cumhuriyet acaba nedir ?...Sosyalizme -Komünizme ve kürtlere karşı mücadele taktikleri ?...MHP ve CHP ile ortak yanlarımız hakkındaki güncel tespitler nelerdir?..Ergenokonun faydaları 1.2. 3.. ?.. konularında seve seve okuyabiliriz....sevgili radikal editörleri buna izin verdiği sürece buna mecburuz...saygılarımla.

Ne şiş yansın ne kepab - 1/5/200911:45

Bunlar ilk etapta Ergenekon'dan aydınlanma bekleyen çevrelerin "ne şiş yansın ne kebap" siyasetine geri dönmesi demek. Çünkü artık klişe haline gelmiş fikirleri savunmak ve mevcut konjonktürde etkisiz elemanlığı kanıksamış olmanın bir sonucu.

Paylaş |



0 Yorum - Yorum Yaz


ÖDP: AKP marifetiyle demokrasi geleceği fikri ham hayaldir    08.05.2009

 ÖDP: AKP marifetiyle demokrasi geleceği fikri ham hayaldir

ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu: Ergenekon soruşturması etrafında oluşan toz bulutuna baktığımızda, esasen ABD'nin içinde yer aldığımız bölgeye dönük planlarına uygun bir yapılanmanın inşa edilmeye çalışıldığını görürüz

HAYRİ KOZANOĞLU

 

30/04/2009



Türkiye’de siyaset, Ergenekon soruşturmasıyla birlikte milliyetçi/devletçi kesimler ile liberal çevreler tarafından da desteklenen muhafazakar/dinci kesimler arasında derin bir yarılmaya uğramıştır.
Bu iki kampın düzeniçi iktidar kavgasına özgü argümanları, muhtelif düzeylerde sol içinde de ideolojik etki alanları oluşturmuştur. Hiç kuşkusuz bunda, solun özellikle 90’lardan sonra içine girdiği ideolojik kriz ve kafa karışıklığının payı büyüktür.
Solun bir kısmı içe kapanmacı, geleneksel devlet merkezli ve milliyetçi bir siyaset anlayışına savrulurken, bir diğer kısmı ise bugün AKP’den demokratikleşme beklentisi içine girmiştir.

ÖDP ise büyük güçlere dayanmadan siyaset yapmayı ilke edinen; devletten, sermayeden, cemaatlerden bağımsız; anti-kapitalist, anti-emperyalist, enternasyonalist bir sosyalist çizginin temsilcisidir.


Bu mercekten Ergenekon soruşturması etrafında oluşan toz bulutuna baktığımızda, esasen ABD’nin içinde yer aldığımız bölgeye dönük planlarına uygun bir yapılanmanın inşa edilmeye çalışıldığını görürüz. Türkiye için öngörülen siyasi rolü üstlenecek başlıca güç, -en azından bugüne kadar- AKP’dir. Türkiye Cumhuriyeti’nin köklü ve yerleşik dış politika geleneklerine aykırı düşen dayatmalar ile AKP’nin özellikle muhafazakar tabana yönelik ‘ideolojik’ tavırları bir kenara bırakılacak olursa, siyasi ve ekonomik alanda ABD politikalarıyla dikkate değer bir uyum döneminden geçilmektedir.
Bu noktada, ülkenin iç dinamiklerinin yanısıra, ABD ile yakın ilişki temelinde oluşan neoliberal-İslamcı akım, Soğuk Savaş döneminde oluşmuş askeri bürokrasi merkezli geleneksel devlet güçleri karşısında, iktidar mücadelesinde inisiyatifi ele geçirmiştir.
ABD açısından, bugünün siyasi ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaklaşmış, dahası AKP’nin toplumu din esaslarına dayalı bir biçimde muhafazakarlaştırma politikaları karşısında, “laik yaşam tarzını” tehlikede gören kesimlerin hassasiyetlerini kaşıyarak, sürece askeri müdahalede bulunmayı tasarlayan güçlerin tasfiyesi kaçınılmaz hale gelmiştir.
Öte yandan, AKP iktidarı ve ittifak halinde olduğu Fethullah Gülen cemaati ve onun özellikle polis ve yargı içindeki uzantıları, Ergenekon operasyonlarını, deyim yerindeyse miyadı dolmuş darbeci/militarist kesimlerin tasfiyesinden öte, okları farklı siyasi hedeflere yöneltmek için fırsat bilmektedir. Operasyonlar, halka karşı suç işlemiş, Susurluk döneminde teşhir olmuş isimlerle, demokratik ve sivil alanda AKP’ye muhalefet edenlerin aynılaştırılmasının bir aracı haline dönüştürülmek istenmektedir.

Liberal ve dinci basının yürüttüğü demagoji eşliğinde AKP karşıtı her türden muhalif Ergenekon soruşturmasının sanığı haline getirilebilmektedir. Bir yandan da polis gücüne dayanan bir korku ve baskı rejiminin temelleri atılmakta, potansiyel muhalefet güçlerine peşinen gözdağı verilmektedir. Halihazırdaki yasaların dahi hiçe sayıldığı, onbinlerce kişinin dinlendiği, devletin sızdırdığı bilgilerle özel hayatların gazete sayfalarına, televizyon ekranlarına taşındığı muazzam bir korku ortamı giderek ülkenin iklimine hakim olmaktadır.


İşte bu koşullar altında, süreci tanımlamaktan ziyadesiyle uzak aynı sığ soru tekrar edilip durulmaktadır: “Darbeden yana mısın demokrasiden mi?” Böylelikle hukuk çerçevesinde sürmesi gereken bir dava zorla siyaset zeminine çekilmek istenmektedir.
Türkiye’de sosyalistlerin, herhangi bir askeri darbe yanında yer alması düşünülemez. Böyle bir siyasi savrulma eşyanın tabiatına aykırıdır. Askeri darbeler, emekten yana güçlerin ezildiği, sermayenin çalışanlar üzerinde tahakkümünü güçlendirdiği, demokratik hak ve özgürlüklerin geriletildiği, buna karşı gericiliğin güç kazandığı, kök saldığı en karanlık dönemlerdir.12 Eylül dönemi bu tahlili doğrulayan en açık örnektir.
Sosyalistlerin herkesten fazla demokrasiden yana olması gerekir. Bu nedenle gerçek demokrasinin bir sınıf meselesi olduğunu unutmadıkları gibi, düzen içinde kazanılmış demokratik hakların korunması ve genişletilmesi sorumluluğunun da farkındadırlar. Lakin bu, Ergenekon operasyonları bağlamında dile getirilen “AKP marifetiyle demokrasi geleceği” ham hayaline karşı çıkmayacakları anlamına gelmez. Aksine, bu yersiz beklenti, neoliberal İslamcı hareketin kendi iktidarını tahkim etmesine, kendi derin devlet yapılanmasını oluşturmasına, ülkenin giderek totaliter bir rejime sürüklenmesine hizmet etmekten başka bir işe yaramaz.

 

Formun Üstü

Formun Altı


1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   17


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət