Ana səhifə

Gazeteci Philip Willan: 'Papa'yı vur emrini P2 verdi' 24. 06. 2010 'Papa'yı vur emrini P2 verdi'


Yüklə 1.95 Mb.
səhifə8/17
tarix26.06.2016
ölçüsü1.95 Mb.
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   17

Okur Yorumları


Darbe marbe? - 4/5/200916:13

4 kez darbe girişimi yapilmiş olan bir hükümet hemde solunda düşman olduğu bir hükümet nasıl olucakta 40 yıldır çözülemeyen herşeyi çözecek merak ediyorum. Samimiyet testlerini önce solun kendisi yapmalı. Siz AKP düşmanlığı yapacaksiniz,sonra da solun bütün mağduriyetlerini kaldıracak hareketler bekleyeceksiniz hükümetten. Birde bu Ergenekon hükümetin işi neden oluyor anlamadım. Bence hükümet bu durumdan hiçte hoşnut değil. Bu durum birazda hükümetin kucağına düştü. Eğer o bombalar öle ulu orta bulunmasaydı ve her yakalanan ne biliyorsa anlatmasaydı,bu hadise bu kadar büyümezdi. Ama çok maalesef ki içeri alınan herkes ne biliyorsa anlatıyor,birde belgede veriyorlar.Böle olunca da ister istemez savcilar hareket ediyorlar.Herkesi içeri almak zorunda kalıyorlar. Birde sol böle acaba mı kacaba mı deyince de toplumsal bir destekte olmayınca mevzuyu en kısa yoldan kapatmak arzusu güçleniyor. Benim şahsi kanatim budur. Bu konu yine ve çok maalesef ki yine solun milliyetçilerinin tutumundan dolayı kapanıp gidecek. Bizler elbette kamuoyunun bu süreci desteklemesi için bilgilendireceğiz. Daha fazlası için mitingler düzenleyeceğiz ama geri kalan acaba mı kacaba mı solcularıda destek verseler de yuzbinler sokaga dokulse de savcılar dediğiniz o konularada korkusuzca baksa.Ama neredeeeeee...Oturun analiz üstüne analiz yapin.Dünyanın en iyi emperyalist analizcileri Türkiye de.Acaba bir bakan var mı bu analizlere dünya halklarından.Garipler okumuyorlarsa çok şey kaçırıyorlar. 1980 den beridir esamasi okunmayan ve hala ahh vahhh 1980 olmasaydı demekten öte bir icraati olmayan sol,kendi yapamadığını bir kapitalist,emperyalist işbirlikçisinden bekliyor.Onu samimiyet testine sokuyor.Neyse ki sol onlardan ibaret değil,yoksa binyil sürecek bir askeri sol kokulu diktatörlükten kurtulamazdık.."Türkiye Anti Emperyalistlerin Ordu ile ikidar olacağını sananlarin demokratik kızıl ülkesi"

ESPENDAS -

Akıl tutulması - 4/5/200913:46

son yarım asırda bir çok darbe, darbe girişimi, muhtıra vb. yaşanan Türkiye'de ilk defa bunları yapmaya teşebbüs edenlerin yargı önüne çıkartıldığı, Generallerin tutuklandığı, darbe yaptırmak için, ortamı hazırlamak üzere cinayetler işleyen ve daha da işlemek üzere hazırlık yapan karanlık bir örgütün soruşturulduğu bir durumda, bazılarımızın, "ama bunu AKP yapıyor, savıcının kaşının üstünde gözü var, Mustafa Suphi'yi kimin boğdurttuğunu da bulmadan olmaz vb" diye burun kıvırmasına tek verebildiğim cevap bu: akıl tutulması. hepimiz komplo teorisyeni ve niyet okuyucu olduk. yapılan olumlu işlere, olumlu diyemiyor, arkasında tezgah arıyoruz. benim ömrümün yarısından çoğu 12 Eylül rejiminin karanlığında geçti. izin verin de, ufukta görünen demokrasi ihtimalinden umut duyayım. umut duymanın da ötesinde, soruşturmanın yetersiz kaldığı noktalarda ya da sınırlanması için olabilecek olası siyasi baskılara karşı, şimdiden toplumsal bir talebin örgütlenmesi gerekirken, bu burun kıvırmalar, ayak diremeler... yıllarca hapiste kaldıktan sonra, dışarı çıkmak bazılarına ürkütücü gelebilir. adı nedir bilmem ama sanki bu sendromu yaşıyor bizim sol.

sufyan -

Sayın Sufyan, - 3/5/200912:54

sorun bir samimiyet sorunudur. Eğer "Ergenekon" denen davanın gerçek amaçı "derin devlet" denen gizli örgütlenmeleri temizlemek olsaydı, şu ön koşulları doğal olarak yerine getirmesi gerekirdi: 1) 1977 de 1 Mayıs Taksim alanında barış içinde demokratik gösteri haklarını kullanan 34 insan, bir suakestle öldürülmüş, 100 lercesi yaralanmıştır. Ertesi 1978 yılının 19 aralıkda Maraş'ta henüz karanlıkta kalan olaylarla 105 kişi ölmüş, yüzlercesi yaralanmıştır. 2) Anayasa'nın 15 maddesi yeniden düzenlenerek 12 Eylül 1980 askeri darbesinin faillerine "yargı" yolu açıla bilirdi. İktidardaki AKP'nin parlementoda bunu yapabilecek yeterli çoğunluğu 6,5 yıldan beri vardır. Bilindiği gibi 12 Eylül darbesiyle ülkemiz ilericilerine, yurtseverlerine, solcularına işkenceler yapılmış, özgürlükleri gasp edilmiş, idam cezalarına çarptırılmış, işçi sınıfının ve diğer demokratik güçlerin örgütlenme hakları (özellikle sendikal alanda) kısıtlanmış, liberalizme, vahşi kapitalizme, emperyalist bağımlılığa gerekli hukuki ve siyasal ortam hazırlanmıştır. 3) Daha sonrası bilinen yüzlerce faili meçhul cinayetler, Sivas Katlıamı v.s. hepsi ortadadır.. Eğer "Ergenekon" denen dava gerçekten samimi ise, işe en azından yukarıda saydığımız bütün Türkiye ve Dünya'nın gözleri önünde cereyan etmiş bu olayların, işlenmiş bu cineyatlerin ve suçların soruşturma ve koğuşturmalarıyla başlardı. Ne yazık ki bu dava gerçek suçluları bir tarafa bırakarak "işlenmesi muhtemel cezalar"ın peşine düşmektedir. Elbette herkes gibi ben de gerçeklerin ortaya çıkmasından, mutlak olarak suçluların cezalındırılmasından yanayım. Temiz, içinde güvenle ve huzurla yaşanabilirli bir toplum, suçluların yaptıklarının yanında kalmadığı bir toplumdur. Benim öngörüm, bu davanın samimiyetsizliğinden duyduğum kaygının bir ifadesidir. Anlatmak istediğim "Ergenekon" denen dava, "sol" gösterip "sağ" vururken, bu arada gerçek suçluların "temize çıkma" ihtimalidir. Zaten bu davanın sadece içeriği değil ayrıca işleyiş biçimi de bu kaygıları artırmaktadır: "Masumiyet karinesi" çiğneniyor, "Soruşturmanın gizliliği" açıkca hiçe sayılıyor, sanıklara "temel insan haklarına aykırı" ve "yargısız infaz" biçiminde davranılıyor, iddianame, soruşturma olabildiğince uzatılarak "adil yargılama" ilkesi ayaklar altına alınıyor. Bu davanın bütün bu özellikleri bu davanın görünen amaçlarından farklı amaçlar taşıdığını kanıtlıyan somut delillerdir. Saygılarımla.



Paylaş |



0 Yorum - Yorum Yaz


* SDP: Pislikler halının altına süpürülüyor    08.05.2009

SDP: Pislikler halının altına süpürülüyor

30/04/2009

SDP Genel Başkan Yardımcısı Ecevit Piroğlu: Kürt sorununda demokratik çözüm yolunda gerçek adımları atabilecek emekçi halkların iradesi ortaya çıkıp politik arenada ağırlığını koymadan derin devletin derin örgütlenmeleri faaliyetlerine dün olduğu gibi yarın da devam edeceklerdir

Türkiye tarihinde 6-7 Eylül (1955) olaylarından Kanlı Pazar’a, 1 Mayıs 1977 öldürümlerinden Kahramanmaraş faşist katliamına, Sivas’tan Gazi olaylarına, Newroz saldırılarından binlerce “faili meçhul”e ve Şemdinli’ye, Susurluk’tan Ergenekon’a her tür “karanlık” işin arkasında, provokatif psikolojik harp taktikleri uygulayan ve kontrgerilla olarak bilinen devlet içindeki gizli örgütlenme vardır. İkinci Dünya Savaşından sonra CIA tarafından NATO ülkelerinde ve ABD’ye bağımlı ülkelerde “Özel Harp Dairesi,” “Özel Kuvvetler Komutanlığı” vb. adlarla oluşturulan bu derin devlet örgütlenmesi soğuk savaş boyunca “Sovyet yayılmasını önlemek” gerekçesiyle, aslında bu ülkelerdeki devrimci ve sosyalist hareketlerin engellenmesi ve bastırılması için faaliyet gösterdi. Türkiye’de de 1960’lar ve 70’ler boyunca işçi sınıfı hareketine ve sosyalist harekete karşı pasifikasyon faaliyetlerinin, 80’lar ve 90’lar boyunca da Kürt halkına karşı yürütülen kirli savaşın başlıca öznesi oldu.


Ergenekon yargılaması, bu örgütlenmenin kısmen denetim dışına çıkan, kısmen deşifre olan bir kesiminin Genelkurmay’la ve ABD ile mutabakat halinde tasfiye edilmesidir. Ergenekon çuvalına doldurulanların bir bölümü bu kirli savaşın, devlet gücüyle donatılmış meçhul olmayan failleridir ama Ergenekon iddianameleri devlet adına işlenen bu suçların yanına yaklaşmamakta, bu yapılanmayı devletle ilişkisiz bir yapılanma olarak göstermek için özel bir gayret sarfetmekte, öte yandan AKP hükümetinin, muhalefetinden rahatsızlık duyduğu hemen her kesimi Ergenekon’la ilişkilendirmek konusunda ucu açık bir spekülatif rota izlenmektedir. Bu yapılanmanın devlet güdümlü bir suç örgütü olma vasfını ortaya çıkarma niyeti ve iradesi gösteremeyenlerin, bu iradesizliklerini bir cadı avıyla örtmeye çalışmaktan daha uygun bir yol bulamamaları doğaldır.
Kürt sorununda çözümsüzlük politikasının sürdürücülerinin, devlet içindeki illegal yapılanmalardan değil, kendi iktidarlarının önündeki engellerden kurtulmaya çalışmalarında anlaşılmayacak bir yan yoktur. Kürt sorununda demokratik çözüm yolunda gerçek adımları atabilecek emekçi halkların iradesi ortaya çıkıp politik arenada ağırlığını koymadan derin devletin derin örgütlenmeleri faaliyetlerine dün olduğu gibi yarın da devam edeceklerdir.
SDP, gizli savaş örgütlerinin, derin devlet bağlantılı çetelerin, beyni Ankara’da, kolları her yeri sarmış olan bir ahtapota benzediğini, kollarının Susurluk’ta, Şemdinli’de ortaya çıktığını ama beyni ortaya çıkarılmadan ve hukuk önünde ve halkların önünde hesap vermesi sağlanmadan, demokratikleşme yolunda bir adım bile atılmış olmayacağını savunmaktadır. Gizli savaş örgütlerini, derin devlet bağlantılı çeteleri, beyni Ankara’da olan bu ahtapotu, kollarından tutup günışığına çıkarmak ve halklara karşı işledikleri suçların hesabını sormak ve demokratikleşme yolunda bir adım atabilmek ancak emek ve demokrasi güçlerinin birleşik mücadelesinin yükseltilmesiyle mümkün olabilecektir. Bugün bu mücadelenin en pratik adımının da tüm demokrasi güçlerinin söz ve eylem birliğini sağlama amacına sahip Çatı Partisi olduğu açıktır.

Ecevit Piroğlu: SDP (Sosyalist Demokrasi Partisi) Genel Başkan Yardımcısı

Politika kategorisindeki tüm haberler »

 

Formun Üstü

Formun Altı


1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   17


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət