Ana səhifə

Gazeteci Philip Willan: 'Papa'yı vur emrini P2 verdi' 24. 06. 2010 'Papa'yı vur emrini P2 verdi'


Yüklə 1.95 Mb.
səhifə7/17
tarix26.06.2016
ölçüsü1.95 Mb.
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   17

ABD'ye 'bizi baştan yarat' mı diyeceğiz?


Türkiye Komünist Partisi Genel Başkanı Erkan Baş: “Ergenekon operasyonu” adı verilen sürecin bir yargı süreci olarak tanımlanması mümkün değildir. “Ergenekon operasyonu” sermaye sınıfının siyasal temsilcisi olarak AKP'nin gücünü emperyalist merkezlerden alan gerici bir hamlesidir

ERKAN BAŞ

TKP’nin Ergenekon operasyonunun hangi amaçla ve kimler tarafından başlatıldığı konusunda en küçük bir tereddüdü yoktur. Geride kalan 2 yıllık dönem boyunca tutuklanan veya gözaltına alınanların önemli bir kısmı işledikleri suçlardan değil, AKP'ye muhalefet ettiklerinden, ABD projeleri konusunda itiraz ya da çekincelerini dile getirdiklerinden Ergenekoncu ilan edilmişlerdir.


Bu operasyon, Türkiye'deki sömürü düzeninin emekçi halka, devrimcilere, Kürtlere karşı işlediği suçları aydınlatmak ya da suç işlemiş devlet görevlilerini yargı önüne çıkarmak için yapılmıyor. Tutuklanıp mahkeme önüne çıkarılanlar, gözaltına alınanlar arasında kimi katillerin, işkencecilerin veya çetecilerin olması bile bu gerçeği değiştirmemektedir.
Daha önce defalarca dile getirdiğimiz gibi ortadaki darbelere karşı bir sivil direniş olduğu iddiası açık bir yalandır. Darbe teşebbüslerini yargılayacağı iddiasındaki bir siyasi odağın darbe yapmış isimleri yargılamak konusunda en küçük bir adım atmamış olması oldukça önemlidir.

AKP, Amerikancılık, karanlık ve piyasacılıktır.


AKP’nin bunu yapamamasının temel nedeni, kendisinin de ABD tarafından “our boys” olarak tanımlanan darbecilerin gerçekleştirdiği 12 Eylül’ün bir ürünü olmasıdır.
Sorulması gereken soru şudur: Türkiye’nin üzerinde ABD emperyalizminin yönlendiriciliği olmasaydı, gerici-faşist 12 Eylül müdahalesi gerçekleşmeseydi, AKP zihniyetinde bir parti kurulabilir, bu derece yüksek oylar alabilir miydi?
AKP bizim mahallenin çocuğu değildir. Ülkemizde işçi sınıfının, emekçilerin sömürüsü üzerine kurulu, emperyalizme göbekten bağlı düzenin bekası için örgütlenmiş bir partidir. Gücünü ABD’nin başını çektiği emperyalist güçlerden ve temsilcisi olduğu sermaye sınıfından almaktadır.
TKP’nin karşı çıktığı ve tavır aldığı mesele tam da bununla bağlantılı olarak operasyonun amacıdır. Operasyon, ABD'nin Türkiye siyasetini AKP eliyle kendi hedefleri doğrultusunda yeniden düzenleme girişimlerini temel almaktadır. Bu plan ülkemizi daha büyük bir karanlığa ve piyasa faşizmine sürüklemektedir. Bu hedeflere itirazı ya da çekincesi olanlar tasfiye edilmekte, onlarla yakın ya da uzak teması olan, hatta temas kuracağı varsayılan herkes "suçlu" ilan edilmektedir.

Çıkış vardır.


Ülkemiz tehdit altındadır. Emperyalizm, tarikatlar, tekelci sermaye hep beraber Türkiye'yi mutlak karanlığa ve yıkıma götürmektedir.
Emekçi halkımız tehdit altındadır. Sermaye sınıfı krizden işçi sınıfını köleleştirerek çıkmanın, toplumun geniş kesimlerini daha da yoksullaştırmanın hesabını yaparken, bu doğrultudaki adımlarını emperyalizmin sömürge siyaseti ile birleştirmektedir..
İlerici düşünce tehdit altındadır. Siyasi iktidar solu kötürümleştirmek için her yolu denemekte, sahte solcular ve akılsızlar yardımıyla devrimci siyaseti devre dışı bırakmaya çalışmaktadır.
Ancak çaresiz değiliz, çıkış vardır. Çıkış vardır, ancak sermayenin, onun partilerinin, hükümetin, devletin ve onun içindeki çekişmelerin şekil veremeyeceği bir emekçi karakteri taşımadan; AKP faşizminden, CHP gölgesinden ve liberal-milliyetçi geriliminin kanlı ve kirli tezgâhından kurtulmadan bu çıkışa ulaşılamaz.
TKP herkesi, aynı anda işsizliğe, yoksulluğa, yolsuzluğa, İsrail – ABD işbirliği ile oluşturulan bölgesel zorbalığa ve onun buradaki ikiyüzlü işbirlikçilerine, NATO'ya ve AB'ye, hukuksuzluğa ve gericiliğin karanlığına karşı bayrak açmaya çağırmaktadır.
TKP, ülkemize ve emekçi halka karşı sorumluluk hisseden herkesi piyasacılığa, gericiliğe ve işbirlikçiliğe karşı ortak tavır geliştirmeye çağırmaktadır.

Erkan BAŞ Türkiye Komünist Partisi Genel Başkanı



Okur Yorumları

Bu arada bir dipnot: Hrant kimsenin ekelinde değil - 6/5/20099:48


Bu arada bir dipnot: Hrant kimsenin ekelinde değil... Katledildiğinde ben de 1 saat içinde oradaydım ve ben de onun katledilmesinin acısı ve zalimliğe maruz kalan bir insana destek verme çabasının umuduyla "Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz" diye bağırdım... Hrant'ın farkı ise öldürüldüğünde gazetelere yansıyan fotoprafındaki ayakkabısının altındaki delikti... Ve elbette Ermenilerin maruz bırakıldığı kitlesel vahşette sürekli Türkleri (biraz daha akıllıysa aslında Kürtleri de) değil ama çok daha akıllı olup esasen bir tarafı (Ermenileri) silahlandıran, kışkırtan Fransız ve Rusları ve diğer tarafa (Osmanlıya) silah, akıl hocalığı yapan Almanları teşhir etmesi, kınamasıydı... O yüzden onun yüreğindeki gerçek "halkların kardeşliği" çok daha inandırıcı ve bizler için çok büyük bir kayıp... Belki de o yüzden susturuldu... Ama şimdi sen kalkıp bana onun adını nasıl ağzıma aldığımı soruyorsun, işte ben de bu mentaliteyi lanetliyorum... Neden? Hrant senin tekelinde mi? Bence onu hiç anlamamışsın... Neyse... Sen sana verilen gündemi takip etmeye devam et.

jah people -



benim tahammül edemediklerimi anlayamamışsın - 6/5/20099:42

benim tahammül edemediklerimi anlayamamışsın ZA arkadaşım... Ben Halepçe'de Saddam'ın yaptıklarını muhtemelen senden bile daha iyi biliyorıum... Çook Halepçe yıldönümlerinde polisten cop yedik... Ama biz 90'larda üniversite sol hareketleri Halepçe Halepçe diye eylem yaparken aynı anda Bosna'da TV'lerde gözümüzün önünde bir soykırım yapılıyordu, neden buna hiç ses çıkaramadık? Bence bunu sormalıyız... Sen farkında olmayabilirsin ama birileri bu ülkede kendini İslami zannedenlere ayrı bir gündem, kendini demokrat devrimci zannedenlere ayrı bir gündem, kendini Kürtçü yurtsever zannedenlere ayrı bir gündem, kendini liberal zannedenlere ayrı bir gündem dayatıveriyor... Sen farkında olmayabilirsin ama AB'nin Türkiye gözlem raporlarında, uluslararası konferanslarda, dünyanın neyi kendine dert edinip edinmeyeceğini belirleyenler var... Mesela Afrikalı akademisyenler neyi artışacak, Suriyeliler neyi, Lübnanlılar neyi, Iraklılar neyi, Koreliler neyi tartışacak bunu Paris'te, Londra'da, New York'ta belirleyenler var... Ve bizim payımıza da hep Kürt sorunu düşüyor... Bu ülkenin tek sorunu da, en öncelikli sorunu da Kürt sorunu değil... Zaten sorunlarımız o kadar içiçe geçmiş ve birbirini şekillendiren, biçimlendiren bir halde ki... Biraz analitik ve diyalektik bakmalısın bence... Fazla statiksin... Ben Kürt sorununun bu ülkenin insanlarınca çözülmesi için çabalıyorum artık. Bu sorunu biz çözeriz. Bu sorun nedense hep Cenevre'de, Paris'te, Londra'da, Moskova'da düzenlenen uluslararası konferanslarda çözülmez... Bugüne dek hep böyle oldu... Ve sen farkında olamayabilirsin ama ben Türk milliyetçiliği olduğu kadar Kürt milliyetçiliğini de reddediyorum. Sen gitmemiş olabilirsin ama biz Mardin'de Süryanilerin bölgeye geri dönüşü ve kültürlerinin yöreye geri kazandırılması için çaba gösterirken bundan en fazla rahatsız olanların başında Süryani taş evlerini gasp eden, işgal eden Kürtler vardı ve bunların büyük bir kısmı da bugün kendini DTP çizgisinde ifade edebilen Kürtlerdi... Yani kendi yutar salkımı aleme verir talkımı hesabı... Sen farkında olmayabilirsin ama bu ülkede Sevr sendromu diye küçümsenen, basit bir Kemalist saldırganlığa ve inkarcılığa indirgenen şey hiç te o kadar basit değil. Bu ülke kesinlikle kolay kurulmadı ve biz Kemalizmi de eleştiririz, cumhuriyeti de eleştiririz ama onun kazanımlarından geriye düşmek değil derdimiz, onu daha adil, daha temiz, daha eşit, daha dengeli bir toplum ve ülke ve bölge haline getirmektir... O yüzden sana Yugoslavya ve Irak örneklerini verdim... Neden bugün Kerkük'te Barzani'nin iğrenç tyarı feodal yarı işbirlikçi sülalesinin egemenliğinde yükselen kukla Kürt bölgesi Türkmenlere ve Araplara ve Yezidilere vs. etnik temizlik ve ayrımcılık uyguluyor madem? Neden buna eleştiri yok DTP'den? Bana inanmıyorsan her zaman buradaki faşist Türk milliyetçiliğini teşhir eden Uluslararası Af Örgütü'nün raporlarına bak... Kaldı ki ben ne Türkiye'de ne de İran, Irak ve Suriye coğrafyasına muhtelif dağılmış olan Kürtleri de inkar etmiyorum. Neden edeyim? Kendi yaşamımda en yakın birçok candostum Kürttür ve Kürtlerin demokratik haklarına da hep destek vermişizdir... Bunda bir sorun yok. Ama ne zaman ki kalkıp Antalya'dan Mersin'e, Adana'ya, Ardahan'a, Kars'a, Si,vas'a koca bir coğrafyayı Kürtlerin kendi malı gibi gören hayali Kürdistan haritaları görürsem buna da tabii ki şiddetle karşı çıkarım... Bence sen de çıksan iyi edersin yoksa birgün sen de onbinlerce Süryaniyi kesen Mardinli Kürt ağası Bedirhan Ağa ya da Ermenileri yolda gasp eden Kürt çetelerinin yayılmacı saldırganlığından nasibini alabilirin... Sanırım bu biraz da Ortadoğunun makus talihi ve bu zalimlik ve gaddarlık ve vahşette sınır tamımama sendromundan Kürtlerin de kültüründe fazlasıyla var... Bak Mardin'de olanlara... Başbakan STK'ları göreve davet ediyormuş... E madem neden ÇYDD'ye pervasızca saldırıyorsun? Neden Vakit gazetesinde hakarete varan pis ifadelere göz yumuyorsun? Komik olmayalım... Bu ülkede 2004'te Diyarbakır'da çocuk felci aşısı yapan ebe ve hemşireleri bile boykoy ettirdiler, neymiş güya T.C. Kürtleri kısırlaştırıyormuş... Yani, siz bu hamleleri görmeyeceksiniz ve yapmacık bir "halkların kardeşliği" nden bahsedeceksiniz... PeKeKa 1993'te de ateşkes ilan etti ve sonra Şemdin Sakık denen o herkesle işbirliği yapabilecek şahıs gidip silahsız 33 eri kurşuna dizdi... Geçen gün 9 askeri mayınla öldürmediler mi? Bu nasıl ateşkes? PeKeKa 1990'larda Dersim'de kaç tane Marksist devrimci örgütün gerillasını kurşuna dizdi senin haberin var mı? Biz bu pis oyunu bozmaya çalışıyoruz, sen kendini aydın sanmak için sürekli bir Kürt sempatisi içine girmeyi ön koşul sayabilirsin ama biz o suları çoktan geride bıraktık... Zira kendini sadece ve sadece Kürt ya da Türk ya da Alevi ya da Müslüman ya da Hindu vs. diye tanımlayan tek kutuplu insanlar değil bu küresel krizin çıkış noktası... Şimdi herkesin oturup bu işte herkesin üstüne başına bulaşmış bu iğrenç kibiri, bu tiksindirici milliyetçiliği, bu aşağılık tahammülsüzlüğü ortadan kaldırmanın yollarını düşünmesi gerekiyor... Ve evet bunda inan bana çok ciddi bir pay da PeKeKa ve DTP çizgisindeki Kürtlere, korucu Kürtlere, Iraklı Kürtlere vs. düşüyor... Kürtlerin ve ne yazık ki PeKeKa ve DTP'nin de bugün içine düştüğü o iğrenç şark fırsatçılığının, o iğrenç komploların, o korkunç şiddet-inkar ve inha politikasının dışına çekilmesi gerekiyor... Çünkü bu şekilde ne DTP, ne PeKeKa'nın davasına kendilerinden başka inanan kimse çıkmıyor... Neden çıksın? Ben adamın gözlerinden eline fırsat geçse bana ve aklındaki düşman bellediğine kendisine yapılandan çok daha gaddarcasını yapacağını görüyorum... Neyse, daha konuşacak çok şey var ama bence sen de tartışırken biraz zihnini kklasik basmakalıp jargonların dışına çek... İnan bana kendini hümanist göstermeye gerek yok, bu gösterilecek bir şey değil yaşanacak birşey... O zaman bize insan hakkı dersi veren ve asla kalbinde ölen insanların acısını tatmamış ve üstelik kendi devleti burada ve orada ve şurada yüzbinlerce ve hatta milyonlarca insanın ölümünün asıl sorumlusu olan ve ayda 15 bin euro maaşla buralarda hümanizma raportörlüğü yapan o mavi gözlü İsveçli, Fransız, Avrupa sözde aydınları kadar yapmacık olmazsın... Burada bir İspanya iç savaşının erdemi yok... Burada içine binlerce gizli servis bulaşmış, kördüğüm olmuş bir yumak var... O yüzden birarada yaşamı savunalım ama herkese eşit mesafede durarak, herkesi aklımızın analitik-diyalektik süzgecinden geçirebilerek...

Yorumu Oyla    

hayret ya!!! - 5/5/200923:44

jah people arkadaşın söylediğine bakın,,, bana yugoslavya , ırak örneğini veriyor, bu örnekleri benim sana vermem gerekiyor asıl... ne biçim bi mantık örgüsü seninki, sen kürtlerin dilini kültürünü inkar edeceksin, 30 yılda binlerce evladını öldüreceksin, 17 bin faili meçhul cinayet işleyeceksin, kürtler hakkını arayınca saldırgan milliyetçi olacak, anlamıyor musun bu insanların doğumdan gelen hakları gaspedilmiş , ediliyor, bak doğumdan gelen diyorum , bunu anlayabiliyor musun sen? ırak'a gelelim, saddam enfal ile 180 bin kürdü öldürdü, 1. körfez savaşı sonrası şii ayaklanmasında 500 bin şii öldürüldü ırakta, ve sen bana ırak örneğini vereceksin ??? bak bu örnekleri asıl ben sana veriyorum ve çoğaltıyorum, 1 milyon nüfuslu kosava, 500 bin nüfuslu abhazya ve 200 bin nüfuslu güney osetya devlet oldular değil mi? sen birleşme istiyorsan kendine şunu sor: " ben bırak 200 bini 1 milyonu 20 milyon nüfuslu bir halkın en temel haklarını gasp ediyorum ve onlar direnince de onları saldırgan milliyetçi ilan edip, birleşme vaazı veriyorum, bu doğru mu? bunu kendine sor ,, çok ayıp oluyor!!! evet bölünme iyi birşey değildir ama sen bu tür söylemlerle bunun için çaba veriyorsun farkında olmadan,,, ayrıca bi anektot, barzani yönetiminin senin tavana vurmanı sağlamış insan hakları ihlalleri olabilir, birincisi bu konuda barzani bile türkiye ile yarışamaz, ikincisi anlayabilirsen söyleyeyim, barzaninin hükümetinde şu an türkmen kökenli bakanlar bile var (ama bunlar bizdeki gibi değil kendini türkmen olarak tanımlayıp bu kimlikleri ile bakanlık yapanlar, şimdi bana başlama bizde var zırvalarına) ve türkmen kültürünün geliştirilmesi bakanlığı diye özel bir bakanlık da kurulmuş ve çalışıyor, seçimlerde kürt listelerinden birçok türkmen parlomento üyesi olarak seçiliyor... hani sen kürt kimliği ile mecliste bulunan 20 milletvekiline bile tahammül edimiyorsun ya ! onlar türkmenlere tahammül edebiliyor... !!! senin türkmen cephesi örgütün ise orada yaşayan türkmenlerin gerçekten çok az bi kısmını temsil edebiliyor.... türkmenler bile yüzvermiyor.. sen bilmezsin tabi bunları... bi de senin gibiler hrantın adını nasıl ağzına alabiliyor ya, hrant 1915 olayları için bir soykırımdır diyordu sen diyebiliyor musun? var mı o yürek?



Paylaş |



0 Yorum - Yorum Yaz


Temizlik şart, hukuk önemli    08.05.2009

 Temizlik şart, hukuk önemli

01/05/2009

Yeşiller Partisi: Ergenekon bu devlet mantığı ile hesaplaşmak için, JİTEM, kontrgerilla gibi Gladyo tipi örgütlenmelerin açığa çıkması, Fırat'ın öteki yakasında olup biten kirli operasyonların ortaya serilmesi için büyük bir fırsat



Bilge Contepe-Dilaver Demirağ

 

Ergenekon davasını kimileri AKP’nin kendi derin devletini inşa etme operasyonu olarak, kimileri de “yanlış cumhuriyet” dedikleri rejimle hesaplaşmak ve demokratik bir Türkiye kurmak için en önemli dönemeç olarak görüyor.


Bu eksende her iki tarafın da kamuoyunu kendi tarafına çekme çabasında olduğu görülüyor. Enformasyon kirliliğinin yarattığı tozdan dumandan kurtulmak için öncelikle yakın tarihe başka bir gözle bakmak, Türkiye’nin siyaset felsefecisi Agamben’in sık kullandığı bir kavram olan ‘istisna hali’nden, yani olağanüstü rejimden neden çıkamadığını anlamak gerek.
Türkiye’nin modernleşmesi Batı’daki gibi uzun bir tarihsel mücadelenin doğal ürünü olamadı. Bizler modernleşmeyi Batı karşısında yitirdiğimiz üstünlüğü yeniden ele geçirmek için keşfettik. Ancak bu modernleşmenin devlete ait bir olgu olarak ve güç eksenli bir biçimde algılanmasına neden oldu. Modernleşmenin sosyolojik ve zihinsel alt yapısını kavrayamadık. Batı’ya ait kurumları devlet aklının devamlılığı içinde yüzeysel bir şekilde kavrayıp ithal ettik.
İşte Ergenekon toplum yerine devleti merkeze alan modernleşme mantığının bir sonucudur. Devleti her şeyin üzerinde gören, modernleşmeyi topluma yayılan ve toplumdan gelen geri beslemeler ile dönüşen bir şey olarak değil, topluma yukarıdan dayatılacak bir şey olarak görenlerin ürünü.
Buna karşılık, Ergenokon’u kendisine dikensiz bir iktidar bahçesi kurmak için fırsat olarak gören muhafazakâr kesim de bu devlet mantığından azade değil. Onlar da aynı güç dilini konuşuyorlar ve demokrasinin bir haklar ve yükümlülükler manzumesi olduğunu düşünemiyorlar. Bu bakımdan Kemalizm kisvesine bürünmüş İttihat Terakki zihniyeti? ile sözde demokrat muhafazakârlık aynı madalyonun iki yüzü. Aynı ataerkil zihniyeti paylaşıyorlar ve her olguyu güç mücadelesinin bir aracı olarak görmekte birleşiyorlar.
Dolayısıyla Ergenekon bu devlet mantığı ile hesaplaşmak için, JİTEM, kontrgerilla gibi Gladyo tipi örgütlenmelerin açığa çıkması, Fırat’ın öteki yakasında olup biten kirli operasyonların ortaya serilmesi için büyük bir fırsat. Ama ne yazık ki AKP ve onunla birlikte hareket eden bazı çevreler bu süreci Türkiye’de gerçek demokrasinin yerleşmesi için bir fırsata dönüştürmeyi beceremiyorlar. Hem yapılan ciddi hukuk ve hak ihlalleri nedeniyle, hem de tüm alanlarda gereken gerçek demokratikleşme adımları atılmadığı için, söz konusu hesaplaşmanın üzerini örtmek isteyenlere önemli bir fırsat sunuyorlar. Bu da bütün bu derin yapılanmaların tasfiyesi, demokrasi üzerindeki askeri vesayetin ve darbe tehditlerinin tamamen ortadan kaldırılması fırsatının kaçırılmasına neden olabilir.
Bir daha askeri darbeler yaşamamak için, 12 Eylül darbecilerinin yargılanması için, faili meçhullerin, siyasi cinayetlerin ve kayıpların sorumlularının cezalandırılması için, yani adalet için ve Türkiye’nin geleceğini ipotek altına alan Kürt sorunu ve Kıbrıs gibi meselelerin demokrasi içinde çözülmesi için yolu açması gereken bu süreçte sonuna kadar gidilmeli. Solun bu sürece müdahil olması bu nedenle önemli. 

Bilge Contepe-Dilaver Demirağ Yeşiller Partisi Eş Sözcüleri 


* Atatürk ile İttihat Terakki’nin Komitacı, Darbeci mantığı arasında fark vardır. Atatürk, parlamentarizmi, yasallığı, meşruluğu gözetti. Bu bakımdan Ergenekon etrafında kümelenen ve Atatürkçü sıfatını kendilerine mal edenler gerçekte Atatürkçü değil komitacıdır.



Politika kategorisindeki tüm haberler »

 

Formun Üstü

Formun Altı


1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   17


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət