Ana səhifə

Gazeteci Philip Willan: 'Papa'yı vur emrini P2 verdi' 24. 06. 2010 'Papa'yı vur emrini P2 verdi'


Yüklə 1.95 Mb.
səhifə14/17
tarix26.06.2016
ölçüsü1.95 Mb.
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   17

MİLLETVEKİLİ OLDU
Mehmet Gül: Katliam sırasında ülkücülerin reisi, Ülkü Ocakları Derneği İstanbul Şube Yöneticisi. Öğrenciliği boyunca öğrencileri tehdit etti, saldırılar düzenledi. Olay günü de kampüs içinde öğrencileri tehdit etti. Katliamdan sonra aranan Gül, nedense bulunamadı, bulununca da birkaç gün sonra serbest bırakıldı. Katliamda yaşamını yitirenler için “İpten, kazıktan kaçmış, ölümü hak etmiş komünistler” dedi. Nâzım Hikmet"e hakaret etmek için “Nâzım Memleket Mi” adlı kitabı yazdı. Devlet Bahçeli"nin partiden uzaklaştırdığı Gül, Matkap Operasyonu kapsamında da yer aldı. “JİTEM"ciyiz, Yeşil"in adamıyız” diye tanıtarak çalıştıkları iddia edilen çeteye yönelik operasyon kapsamında ifade verdi. 21. dönem Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili oldu. İş adamı kimliğiyle sık sık gittiği Ukrayna"da öldü. 7 genci öldürdüğü günün 30. yıldönümünde, 16 Mart 2008"de toprağa verildi. 

BEYAZIT TEK VUKUATI DEĞİLDİ
Reşat Altay: Beyazıt"ta Komiser Muavini, katliamda saldırganları yakalamak için peşlerine düşen polislere “geri dön” emrini veren kişi. 1978"de Sıkıyönetim Mahkemesi"ne ifade veren Polis Yahya Gergin o anı şöyle anlattı: “Üniversite Kütüphanesi"nin oradan silahlar patlamaya başladı. Herkes kaçmaya başladı. Kaçan şahısları kovalamaya başladık. Arkamızdan birisi "Gitmeyin, geri gelin" diye bağırdı. Saldırganlar iki silahı atıp kaçmış. O silahları bulduk ve döndük. Döndüğümde arkamdan bağıranın kim olduğunu sordum; Komiser Muavini Reşat Altay olduğunu söylediler. Altay, Kumkapı Birliği"nin başındaydı.”
1992"de 3 Dev-Sol militanının öldürüldüğü Çiftehavuzlar operasyonunu yönetti, 1995"te ödüllendirilerek İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü yapıldı. Ümraniye Cezaevi operasyonunu yönetti, 8 Ocak 1996"da cenazeleri izlemek isterken gözaltına alınan muhabirimiz Metin Göktepe işkencede öldürüldüğünde görevinin başındaydı.
1997"te Tokat Emniyet Müdürü, 1998"de Gaziantep Emniyet Müdürü olarak göreve başladı, 1999"da merkeze alındı. 2001de Bursa, 2004"te Kırklareli Emniyet Müdürlüğü"ne atanan Reşat Altay, 2006"da bir sonraki görevini yapmak üzere Trabzon Emniyet Müdürü oldu. Altay burada yine karşımıza çıktı, göreve atandığı gün yaptığı konuşmada Trabzon"un sadece adli değil sosyal boyutuyla da ilgileneceklerini söylemişti. Görev süresi boyunca Trabzon"da silahlı çeteler örgütlendi, Rahip Santoro cinayeti işlendi. Hrant Dink cinayeti için de gerekli hazırlıklar yapıldı. İstihbaratçılar bulundu, tetikçi yetiştirildi, Alperen Ocakları"ndan yeterince faydalanıldı. 19 Ocak 2007"deki Dink cinayetinin andından Altay, 22 Ocak 2007"de merkeze alındı.
Abdullah Çatlı"yı tanımadığını ileri süren Altay"ın, Susurluk kazasının ardından Çatlı"yla 5 telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıktı. Altay, hala İstanbul Polis Başmüfettişi olarak görevi başındı.

 MARAŞ BOMBALARI DA ONDAN!


Mehmet Ali Çeviker: Emekli Yüzbaşı, Kontrgerilla Elemanı, Vali. 16 Şubat 1978"de, yani katliamdan 1 ay önce, evinde bombalarla yakalandı. Ağustos 1978"de itiraflarda bulunan ülkücü Ali Yurtaslan, katliamda kullanılan bombaların Çeviker"in depolarında bulunan Amerikan modeli TNT kalıplarından yapıldığını söyledi. Çeviker"in, katliamda Susurluk Hükümlüsü Korkut Eken ile birlikte çalıştığı iddia edildi. Evinden çıkan patlayıcıların ve silahların, aynı yılın aralık ayında gerçekleştirilen Maraş katliamında da kullanıldığı biliniyor. Kaçakçılık suçundan bir süre cezaevinde yattı. Ayrıca kendisiyle birlikte yakalanan kişilerin Maraş"ta ikamet etmesi dikkat çekti. Küçükçekmece"deki Savaş İstihkam Taburu"nda görevli Astsubay Oğuz Serçinoğlu, 1997"de mahkemeye verdiği ifadede taburdaki TNT kalıplarının ve bombaların Çeviker tarafından Abdullah Çatlı"ya verildiğini söyledi. Katliam davasının görüldüğü İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi"ne 3. Kolordu Komutanlığı"nın gönderdiği yazıda, “Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde bugüne dek böyle bir personel görev yapmamıştır” denildi.   EVRENSEL

Paylaş |



0 Yorum - Yorum Yaz


İŞTE BALBAY'IN TARTIŞILAN GÜNLÜĞÜNDEN    17.03.2009

16. Mart. 2009  Pazartesi



JANDARMA’DA ŞENER ERUYGUR – GAZETECİ TOPLANTISI 16.03.2009 JANDARMA’DA ŞENER ERUYGUR – GAZETECİ TOPLANTISI

10 Şubat 2004 salı günü

Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST) sohbet..saat 17.15-20.00 arası..

ŞE- arkadaşlar şöyle bir araya gelelim, ne oluyor, ne yapabiliriz, enerjimizi nasıl birleştirebiliriz, bir konuşalım dedim... hepimiz farklı yerlerde aynı şeyleri düşünen insanlarız ama, gücümüzü birleştirmediğimiz için bir sonuç alamıyoruz... öte yandan da bu iktidar yapacağı her şeyi yapıyor..

-Nedir, nasıl bir şey düşünüyorsunuz

ŞE- benim düşüncem şu... Birçok dernek var, gazeteciler var, memlekette olup bitene duyarlı insan var... Bunları bir araya getirmek gerekiyor... Mesela siz öncülük etseniz, burada üç kişi bir araya geldi, bu on olur, sonra 20 olur... Derneklere yön verilir... toplumu biraz duyarlılığa sürüklemek lazım..

Valla paşam bu dediğiniz zor. Bu kuruluşları, kişileri bizlerin bir araya getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz... Bir de bu iş gazete anlamında yazarlardan çok gazete yönetimlerinin işi... Şimdi biz yazdık, şu gazetede şu kadar yazar, ötekinde bu kadar yazar... Köşelerinde yazarlar, ama sonuç alınabilmesi için gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna sahip çıkması lazım.O zaman çoğalır bu iş... Geçmişte de böyle olmuştu... 28 şubat döneminde mesela..

ÜLKENİN BATIŞINI MI SEYREDECEĞİZ, OLMAZ ÖYLE ŞEY’

ŞE- arkadaşlar haklısınız da, ne yapacağız, ülke batıyor, size söyleyeyim... her şey kayıp gidiyor... ne yapacağız, bu batışı hep birlikte izleyecek miyiz? Olamaz böyle bir şey.
-o konuda haklısınız. Bizler de yazıyoruz... melesa Kıbrıs, gitti gider..

ŞE- evet Kıbrıs gidiyor... İş onunla da kalmayacak, arkasından Ege gelecek, sonra Güneydoğu'yu tartışılır hale getirecek... Gidiş bu... Ama öte yandan da Anadolu’da bir potansiyel var. Bana gelen tepkilerden, gidince karşılaştığım manzaradan bunu görüyorum... Bunu harekete geçirmenin yollarını bulmak lazım..

-Kıbrıs’ta ne yapılabilir

ŞE- şimdi biz Rauf DENKTAŞ'a büyük destek veriyoruz. Adam hakkını yememek lazım kahramanca mücadele ediyor. hem içeriye karşı hem dışarıya karşı... örneğin ben ayda en az 2-3 kez arıyorum kendisini, aman ha sağlam durun diyorum..

- New York’ta bir şeyler oluyor... bu aşamda ne yapmak lazım

ŞE- tabii oradaki gelişmeleri izliyoruz. Çıkan sonuca göre bir şey yapmak gerekiyor. Belki yazılı bir metin, belki bir bildiri gerekir, öyle bir şey olabilir..

GAZETECİ: PAŞAM ÖZKÖK İLE KAFANIZDAKİLERİ YAPMAK ZOR

-Paşam sizi çok iyi anlıyoruz. Belki bizimle her şeyi bütün açıklığıyla paylaşamayacaksınız ama, şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara ile sizin kafanızdakileri yapmak çok zor... önce orada bir şey yapmak..

ŞE- öyle mi görüyorsunuz..

- Evet... Bu bir tek bizim görüşümüz değil. inanın buna. Sokakta her yerde insanlar böyle konuşuyor..

ŞE- nasıl konuşuyor

- Yani sizin de kulağınıza gelen şeyler... İşte cumhurbaşkanlığı adaylığıyla tavladılar deniyor... Hükümetle anlaştı deniyor..

‘KUVVET KOMUTANLARI BLOK, AMA ÜSTÜNÜZ OLMAYINCA OLMUYOR’

ŞE- bütün bunlar söyleniyor öyle mi

- evet, her yerde... Burada bizim gördüğümüz bir şey var. Siz tamam, bütün kuvvet komutanları tamam, bloksunuz, ama üstünüz olmayınca olmuyor..



ŞE- işte dediğiniz gibi, kuvvet komutanı arkadaşlar bakımından bir sorun yok. Aynı düşünüyoruz...

GAZETECİLERE: TSK SİZİN KAFANIZDAKİ ŞEYLERİ DÜŞÜNÜYOR



ŞE- Benim sizi çağırdığımdan, şu andaki sohbetimizden öteki arkadaşların haberi var... Türk Silahlı Kuvvetleri sizin kafanızdaki şeyleri düşünüyor. inanın buna... öte yandan şu da var; yüzde 1, yüzde 99'a uymak zorunda. Uyar... Öyledir. O yüzde bir. kalan yüzde 99... uymak zorunda..

DARBE YAPIN DEMİYORUZ AMA ŞÖYLE BİR DURUŞ PAŞAM’

- Zorunda da, öyle olmuyor işte... En tepe böyle olunca, altındakiler ne yaparsa yapsın, işte öyle bir çıkış deniyor... Olmuyor, istenen sonucu vermiyor. Biz yıllardır ülkede olup bitenleri izliyoruz. Bir genelkurmay başkanının değil yüksek sesle görüşünü anlatması, şöyle kaşını çatması yeter. Biz darbe falan yapın demiyoruz ama, şöyle bir duruş paşam... o yok, o kalmadı... o zaman da her şey havada kalıyor... siz bir araya geldiğinizde kendisine bunları söylemiyor musunuz

ŞE- söylüyoruz... inanın en açık şekliyle söylüyoruz..

- Söylersiniz de, acaba şöyle açık açık konuşuyor musun

ŞE- Konuşuyoruz, söylüyoruz... Bizde tabii bir kıta disiplini terbiyesi vardır. bir arkadaşım anlattı. Tümgenerallikten emekli... bir üstü ile pek çok görev yerinde birlikte olmuş. her seferinde komutan o olduğu için yanında pek konuşmamış... binbaşı olmuş öyle, Albay öyle, General olunca çıkışmış, ya komutanım hiç konuşmadan emekli olacağım' demiş... o hesap, biz artık general olunca ayrıca konuşuruz. Bu aşamadan sonra benim kaybedecek neyim var? O yüzden her şeyi açık açık konuşuyorum..

GAZETECİ’DEN ERUYGUR’A: SİZ KARA KUVVETLERİ KOMUTANI OLURSUNUZ

- Olur, olmaz ayrı konu, şöyle bir senaryo düşünüyorum... Şimdi siz de söylediniz kuvvet komutanları blok, 4 kişi... Altında ordu komutanları, orgeneraller, korgeneraller blok, onun altında tümler, tuğlar blok, hepsi bir araya gelse ve dese ki; sizinle olmuyor... İşte Kara Genelkurmay olur, siz Karaya geçersiniz,İzmir'deki Jandarma olur, İstanbul'dakini de artık ne yaparsanız..

ŞE- ya o, siz gidin derse..

- Diyemez... Tümünüzü karşısına nasıl alır

ŞE- evet, diyemez, ama...(uzun süre sustu, düşündü...

- Siz şimdi yüzde 1 diyorsunuz, yüzde 99'a uyar diyorsunuz ama 4 yılı var. Kadrosunu yapar... Mesela biz fazla tanımıyoruz, İlker BAŞBUĞ nasıl biridir

- GAZETECİ: BAŞBUĞ NASIL BİRİDİR?

- GENELKURMAY’DA ARTIK, BAŞKA SÖZE GEREK VAR MI?



ŞE- o... o karargahta, genelkurmay'da artık... (gülümseyerek) başka bir söze gerek var mı..

-Siz Ağustos'ta emekli oluyor musunuz

ŞE- evet, (iç çekerek) benim görev sürem doluyor... Aytaç paşanın da doluyor...bir şeyler yapmamız lazım arkadaşlar... bu medya çok önemli..

- paşam bu konuda sizi anlıyoruz ama, inanın bu iş yazarlardan çok gazete politikalarının işi... Mesela Genel Yayın Yönetmenleriyle de konuşun, patronlarla konuşun..

ŞE- doğru da mesela bu Ertuğrul ÖZKÖK'le ne konuşulur, konuşulur mu

- haklınısınız.

‘ÖZKÖK SOYADINDA SAKATLIK VAR’ ESPRİSİ

ŞE- (gülerek, özkök soyadını kastederek) soyadlarda bir sakatlık var..

- patronlarla zaman zaman görüştüğünüzü biliyoruz... onlar etkili oluyor, bilesiniz...

ŞE- evet, görüşüyoruz, bize gelince başka bir halde oluyorlar... Bir de tabii şaşırıyor insan, mesela o Akşam Grubunun sahibi geldi, adam zavallı bir adam gibi oturuyor... ama yine de onlarla da konuşmak lazım..

- Gazete patronlarının tümü teslim... Sabahınki de öyle.

ŞE- evet, ilhan beyle de konuşup, olunla bir konuşmak lazım... Orada da kardeşim adamlar resmen haberleri çarpıtıyorlar. Son Suriye olayı... Gazete haberlerine göre operasyon tamamen Emniyetin işi... Oysa biz yaptık. O Sabahın temsilcisini çağırdım, kardeşim yalan yazıyorsunuz dedim. Yüzlerine söyledim... Ne aşağılık iştir... Bu kadar teslimiyet... Biz bu gidişe tamamen seyirci kalamayız..

ŞE- bir anlamda şöyle bir durum... Bunların Kıbrıs’ın altında kalmasını sağlamak ama, Kıbrıs’ı da kaptırmamak... çok ince bir durum.

ŞE- hepimiz elimizi taşın altına sokmamız gerekir... Ne demiş Nazım HİKMET, sen yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..

DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda ‘ŞE’ ve ‘SE’ olarak tanımlanan şahsın sohbetin yeri, hitap şekli, konuşulan konular, Ağustos’ta emekli olması ve diğer notlardaki söylem ve ‘ŞE’ tanımlamalarıyla gösterdiği uyum dikkate alındığında dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR; ‘İlhan Bey’in ise Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK olduğu,

Açık kaynaklarda yapılan araştırmada 2004 YAŞ kararları üzerine dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR ve Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN’ın görev sürelerinin sona erdiği,

Görüşmede Mustafa BALBAY ile birlikte bir/birkaç gazeteci daha olduğu değerlendirilmektedir.

ERUYGUR: ÜÇ ARKADAŞIMLA BİRLİKTE YÜRÜME KARARI ALDIK

18.2.04... Meclisin karşısında 10.30-12.0

SE- benim bir önerim var, birbirinden bağımsız, bölük pörçük hareketlerler var. Bunları bir araya getirip çoğaltmak lazım diyorum..

İS- Aynen biz de öyle düşünüyoruz. ADD'ler var. Üye sayısı 100 bini üzerinde şube sayısı 503 olmuş... Bunlar Anadolu'da çoban ateşleri gibi duruyor... Ben Aydın'a gittiğimde dönerken bu aklıma geldi..

SE- Biz bir çalışma yaptık. Öteki üç arkadaşımla birlikte konuştuk. Bu kararı aldık. Artık yürüyeceğiz. Kararı aldık. Burada arkadaşımız Plan Prens. Ali her şeyi notc ediyor. Bilgi de verecek... İlk iş olarak 3 Mart Hilafetin Kaldırılışı ve Tevhidi Tedrisat Kanunun yıldönümü. O gün büyük bir toplantı yapılacak. Biz de çağrılı olarak geleceğiz. Öteki arkadaşlarım da gelecek... Konuştuk onlarla da. hani dedim ya yüzde 1 yüzde 99'a uymak zorunda. Biz artık ona bakmıyoruz. Kendimiz yürüyoruz

İS- Bizim çalışmamız da şöyle, (çizerek) bir üçgen, en tepesinden teğet olarak yana bir çizgi, ucunda bir diktörtgen. Ortasında bir yuvarlak, çekirdek. Üçgen ADD, dikdörtgen ortak bildiriye imza atacak derneklerin temsilcileri, ortasındaki çekirdek de bildiriyi kaleme alacak olan dar grup... (metin Aliye verildi

SE- Mutlaka bir şey yapmak lazım... Zaman geçiyor... İlk iş olarak mart ayında 3 martta bunu yaparken, Denktaş’a da omuz vermek gerekli.. Belki onu da çağırırız, bizler dinleyici bölümünde otururuz..

- Kıbrıs'ta ne oluyor sizce

SE- işte orada ne olduğu tam olarak bize de bilgi vermiyorlar

- Bir bildirinin söz konusu olacağını söylemiştiniz..

SE- İşte onu biraz yazılıp çizildikten sonra yapmak istiyoruz. Şimdi, komutana, Köşk'e bilgi verildiği onların kabul ettiği söyleniyor. Bizde böyle bir bilgi yok. Yani böyle olduğuna ilişkin bir bilgi yok. Öymen'in konuşmasındaki o bölüm çok önemli..

İS- Tabii burada dengeler çok önemli. AB karşımızda ABD karşımızda, ona göre hareket etmek gerekiyor..

‘ARTIK BİZ YOLA ÇIKTIK’

SE- Evet onlar karşımızda ama bizim de gücümüz var. Dayandığımız bir güç var. buna inanıyoruz. Bunu harekete geçirmek lazım. Biz kimlerle görüştük, bilgi verelim. Anıl ÇEÇEN, Yıldırım KOÇ, Malatya, İstanbul, Samsun, 9 Eylül Rektörleri. Onlar çok heyecanlı. Malatla falan bir görseniz, bu işi yarına bırakmayalım diyecek kadar heyecanlı. Buna yeni rektörler de katılabilir. Artık bilen bilir, gören görür, biz yola çıktık..

İS- bu Turgay benin canım ciğerim. Yurtsever, buna inanın... Bakın Gürbüz de öyle. İstanbul gibi bir yerde belediye başkanlığı yapıyorsanız, burası bir de yeni imara açılan bir yerse bazı işleri racon keserek yapmanız gerekir. Ama benim sözümden çıkmaz. Şunu yap derim yapar..

SE- tamam, zaten bizim yeni staretjimiz şu: bölücü olmasın, mürteci olmasın yeter. En geniş katılımı böyle sağlarız... Ama adamın da iyice kire, çamura bulaşmamış olması gerekir..Bir şey yapmamız lazım. Bazen gece birden uyanıyorum ve ne yapmak lazım diye hayıflanıyorum..”

DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda ‘SE’ olarak belirtilen şahsın görüşmenin yeri, içeriği ve diğer notlarla benzerliği dikkate alındığında (E) Org. Mehmet Şener ERUYGUR olduğu, ‘İS’ olarak belirtilen şahsın ise Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK olduğu, incelemenin geneli dikkate alındığında ise ‘Turgay’ isimli şahsın Park Holding Yönetim Kurulu Başkanı ‘Turgay CİNER’, ‘Gürbüz’ isimli şahsın ise ‘Gürbüz ÇAPAN’ olduğu değerlendirilmiştir .

Açık kaynaklarda yapılan araştırmada, 03 Mart 2004 tarihinde Atatürkçü Düşünce Derneğinin Ankara Ticaret Odasında ‘Hilafet’in İlgası ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun 80.yılı ile günümüz Türkiye’si’ konulu panele Hava Kuvvetleri Komutanı, Jandarma Genel Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı ve bazı üst düzey askeri yetkililerin katıldığı görülmüştür.

ZAMAN OLARAK NEDİR? AYLAR, HAFTALAR, GÜNLER?

10, 17, 18 Şubat akşamları..

- Bu tür yöntemlerle bir sonuç alınamaz. Buna inanıyoruz. Her şey tamam. Artık gizleyen, saklayan da kalmadı. Bizimkiler her şeyin en az yüzde 70'inin karşı tarafça bilindiği gerçeğinden hareket ediyorlar

- Biz inanın endişeli değiliz. rahatladık..

- Zaman olarak nedir?? Aylar, haftalar, günler..

- Saat saat durum... Artık çok netleşmiş görünüyor... Yapılması gereken belli..”

DEĞERLENDİRME



Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notlar göz önüne alındığında görüşmenin 2004 yılında yapıldığı ve bu nedenle söz konusu tarihin ’10-17-18 Şubat 2004’ olduğu değerlendirilmiştir

‘AMASYA TAMİMİ GİBİ KESİN BİR BAŞLANGIÇ’ YAPILACAK

25.2.0 çarşamb

- Levent ve Kürşat abi ile görüşme... Heyecanlılar. Ciddi bir kararı almış olmanın rahatlığı içindeler

- Atacağımız adım çok önemli. Bunu bir anlamda Amaysa tamimi gibi düşünün. O kadar kesin bir başlangıç... Ama aynı gün Denktaş’ın da olması ciddi bir durum. Denktaş’ın öne geçmemesi gerekiyor

MB- öyle diyorsunuz ama, Denktaş zaten gündemde o öne geçer..

- Biz asıl bu toplantının öne çıkmasını istiyoruz

DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 25 Şubat’ın 2004 yılında Çarşamba gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “25 Şubat 2004” tarihinde yapıldığı,

Açık kaynaklarda yapılan araştırmada Amasya Tamiminin ulusal egemenliğe dayanan, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan ilk kuruluş belgesi olduğu, 22 Haziran 1919’da tüm mülki amir ve askeri komutanlara telgrafla ulaştırıldığı görülmüştür.

Ayrıca açık kaynaklarda ve incelemenin genelinden ‘Levent’ isimli şahsın belirtilen tarihte Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Levent ERSÖZ…Kürşat’ isimli şahsın ise Levent ERSÖZ ile beraber çalışan bir askeri personel olduğu değerlendirilmiştir.

Sonraki Sayfa >
ERUYGUR’A ‘DEMEK Kİ BİR ŞEYLERE SOYUNDUNUZ’ ŞAKASI 16.03.2009 ERUYGUR’A ‘DEMEK Kİ BİR ŞEYLERE SOYUNDUNUZ’ ŞAKASI“1. 3. 04 pazartes saat 11.00 Aynı şekilde görüşme... Bizim önerimiz kabul edilmedi. Sonra en başa Şener'e gittik. Ceketi çıkarmış. Kusura bakmayın dedi. Ben de, demek ki bir şeylere soyundunuz... Gülüştük.Levent de oturdu. Dediğiniz gibi yazılırsa, engelleyebilirler. Zaten emirleri dinlemiyoruz, bunu ilan etmenin gereği yok.Birliktelik kurmak gerçekten zor. Biz de zorlandık ama bunu başaracağız..”DEĞERLENDİRMEDiğer notlardan ve açık kaynaklardan yapılan araştırmada ‘Şener’ isimli şahsın (E) Org. Mehmet Şener ERUYGUR, Levent’ isimli şahsın ise belirtilen tarihte Jandarma Genel komutanlığı İstihbarat Başkanı olan “Tuğgeneral Levent ERSÖZ” olduğu değerlendirilmiştir.
ERUYGUR’DAN BALBAY VE ÇÖLAŞAN’A: BLOK OLARAK İLERLEYECEĞİZ

21 Nisan 2003 pazartesi günü

Emin ÇÖLAŞAN ile birlikte Şener ERUYGUR'la yemek. Beşevler, Anıttepedeki Jandarma Tesislerinde.. Başlangıçta imam hatip okullarına ve irtica yuvalarına operasyonlar. Bazı videolar gösterdi. Bunlarla kararlı mücadele. Çölaşan biri sordu. O da bunlar önemli değil, bir blok olmak önemli dedi. İleri gidene biraz dur, geride kala yürü diyeceğiz ve bir blok olarak ilerleyeceğiz dedi.. Bunların azgınlığından söz etti. 23 Nisanda ne yapmak gerektiğini konuştuk. Mutlaka bir duruş göstermek gerektiğini söyledi. Olamaz dedi. Bunlar böyle dedi..”


‘İZLEME, DEĞERLENDİRME SAFHASI BİTTİ, UYARI AŞAMASI BAŞLADI’

22 Nisan Salı günü

Aslan GÜNER Paşayla Tle. görüşmesi..23 Nisan resepsiyonuna katılmama eğilimi... İzleme, takip, değerlendirme safhası bitti. Bundan sonra uyarı ve duruş aşaması başladı dedi. Bunun ısrarla altını çizdi.23 nisanda Meclisteki resmi törene katılırız ama, akşamki resepsiyon özel sayılır bunu öyle değerlendireceğiz..”


DEĞERLENDİRMEAçık kaynaklarda yapılan araştırmada Aslan GÜNER’in belirtilen tarihte Genel Kurmay Başkanlığı Genel Sekreteri olduğu ve yazı içerisinde geçen ‘resepsiyon’un 23 Nisan 2003 tarihinde dönemin TBMM Başkanı Bülent ARINÇ tarafından verilen resepsiyon olduğu değerlendirimiştir.
‘BU İŞİ 28 ŞUBAT’TA BİTİRECEKTİK, PLANLADIK, KARADAYI BİZİ UYUTTU’

23 Nisan çarşamba

Fatih ve ŞENEL'le Şeratonda sohbe     - Yav biz bu işi 28 Şubatta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık, Bir,Fevzi Ben. Her şeyi hazırladık. Bakanlar kurulunu dahi. Müsteşarları bulmak zordu onları da tamamladık. Karadayı bizi uyuttu. Az sonra dedi, hemen dedi. Hükümet devrilsin ondan sonra dedi..Artık gelip 10-15 yıl gitmeden işleri hallettmek gerekiyor. Üstelik o ara AB de yoktu. Kopenhag olmamıştı. Şimdi her şey çok daha zorBugün durum çok kötü. Çok. Bir numara teslim olmuş durumda. Bunu lami cimi yok.Onunla Recep arasında hat var. Hat var. Bunlar AB yasalarını tümüyle kendi çıkarları için uygulayacak. İşte imar yasası. Apartmanların altına mescit yapmanın yolunu açacak değişiklik planlıyorlarBirin altı sağlam. Blok. Ama orası çok önemli.”


DEĞERLENDİRMEDiğer notlardaki görüşme akışından tarihin 2003 yılı olduğu ve netice olarak görüşmenin “23 Nisan 2003” tarihinde yapıldığı,Açık kaynaklarda yapılan araştırmada ve incelemenin genelinden‘Şenel’in belirtilen tarihte Genel Kurmay Adli Müşaviri Tümgeneral “Erdal ŞENEL”, ‘Recep’in Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN ve ‘Karadayı’nın Genel Kurmay eski Başkanı İsmail Hakkı KARADAYI olduğu değerlendirilmiştir.
‘GERİ ADIM OLAMAZ, ARTIK BELLİ BİR DURUŞ GÖSTERİLDİ’

25 Nısan

Aslan GÜNER’le görüşmArtık izleme, takip dönemi bitti. Eğer anladılarsa iyi, anlamadılarsa yeniden söylenir. Biz bunları kapalı ortamlarda hep söylüyoruz. Ama artık kamuoyuyla paylaşmanın gerektiği bir durum doğdu. Tek neden türban değil. Kadrolaşma, Milli Görüş, siz de biliyorsunuz... Bundan sonra da gereken uygun platformlarla söylenecek--geri adımhayır.. Olamaz. Artık belli bir duruş gösterildi. Son dönemde kimileri TSK'yi başka türlü göstermeye çalıştı. Hassasiyetlerinin değiştiği izlenimi verilmeye çalıştı. Ama öyle değil. TSK bir bütündür ve hassasiyetlerini korumaktadır. Atatürk’ün kurduğu bu rejimi korumak bizim görevimizdir.”


DEĞERLENDİRMESöz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notlardan tarihin 2003 olduğu ve söz konusu görüşmenin “25 Nisan 2003” tarihinde yapıldığı, Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden Aslan GÜNER’in belirtilen tarihte Genel Kurmay Başkanlığı Genel Sekreteri olduğu değerlendirilmiştir.
‘ÖZKÖK VE HÜKÜMET GİTMELİ. İLK HAREKET 30-60 GÜN İÇİNDE’
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   17


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət