Sahne Anadolu’dan bir köy meydanını andırır. Bir tarafta bir kağnı, diğer tarafta harap bir ev görüntüsü ve kuyu çıkrığı görünmektedir. Sahne açıldığı zaman Anadolu’nun işgal günlerini hatırlatan bir müzik duyulur.
(Sahne fonunda Osmanlı haritasının en geniş şekli vardır. Koro sahneye aşağıdaki bölümü parça parça söyleyerek girer. Her öğrenci bir cümle okur. Osmanlının hakim olduğu devletlerin isimlerinden kolaj olabilir.)
Biz dünyaya adaletimizle ve merhametimizle nam salmış bir milletiz. (Ercan-Büşra-Emre-Çiçek-Şahin-Destina)
Dağlar önümüzde diz çöker, kıtalar atlarımızın terleriyle ıslanırdı. (Eylül-Ahmet-Gözde-Atakan-Neşe-Can)
Dünyaya medeniyeti biz anlatır ve biz yaşatırdık. (Hande-Alkım-Sonay-Ozan-Mevsim)
Gün ağardığı zaman sefere çıkar, akşamları zafer sevinciyle dönerdik otağımıza. (Yağmur-Mehmet-Deniz-Ömer-Merve)
Fermanlar yayınlar ve bir sözümüzle zalimlere baş eğdirirdik. (Uğur-İdil-Serbay-Dilek-Burak)
Ama kıymetini bilemedik. (Yunus-Ceren-Can-Ecrim-Beran)
Yenilgiler geldi sonra. (Tüm Kızlar)
Halkın arasında müthiş bir ümitsizlik hâkimdi. (Tüm Erkekler)
Vatanımız, can topraklarımız gitmeye başladı birer birer elimizden. (Tüm Koro)
Özhan
— Her şey kara bir günde kara bir talihle ve Kara Mustafa Paşa’yla başladı. SENE 1683. O gün bu gündür daha ileri gidemedik. Talihimiz seninle beraber karardı Merzifonlu. Hiç savaşta mağlup olurken ordusu, sağ döner mi Osmanlı paşası. Keşke, Merzifonlu Mustafa Paşa, kara haberler gelmeyeydi de AL KANLAR İÇİNDE ŞEHİT HABERİN GELEYDİ. Kızıl elmamız Viyana’da gitti. O gün bu gündür her şey gitti gider. Canımızı almazlar, ciğerimizden parçalar kopar. Sırtlanlar sarar her tarafımızı. VATAN TOPRAĞI CANDAN AZİZDİR. Peşinden bir tarih gider.
Emre Alyörük
Dilek
Büşra
Şahin
Macaristan’ın neredeyse tamamı düştü, Erdel, Estergon DÜŞTÜ,
Malazgirt’i bize hediye eden Uzlar diyarı Ukrayna DÜŞTÜ, Mora ve Dalmaçya DÜŞTÜ.
Burçin
—Topraklarımız değil canımızın parçaları gidiyordu sanki. Bir talihsiz anlaşmayla kopmaya başladı dört yüz yıllık vatan topraklarımız olan Balkanlar.
(Müzik: Sivastopol Önünde yatar gemiler)
Gökhan
— Düşman pehlivanlar diyarı Şumnu’ya girdi. Asker dağıldı. Ordu yalnız on bin kişi kaldı. KIRIM GİTTİ.
Ozan
Ezanlar sustu... Çanlar inletip durmakta âfâkı.
Yazık: Şark'ın semâsından Hilâl'in geçti işrâkı!
5
Burçin
— Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla vatan topraklarında yaşayanlar düşmanın zulmü altında eziliyordu. Gazi Giray’ın gözyaşı çeşmesinden kan akıyor artık. Gözyaşı çeşmesi yok.
Yunus
Muhîtin hâli "insâniyyet"in timsâlidir, sandım;
Dönüp mâzîye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!
Kübra
(Slayt: Türk Bayrağının doğuşu)
KOSOVA GİTTİ! Türk bayrağının doğduğu can topraklarımız gitti elimizden.
Ozan Ali
Nerde olsam çıkıyor karşıma BİR KANLI OVA...
Sen misin, yoksa hayâlin mi? VEFÂSIZ KOSOVA!
Hani, binlerce mefâhirdi senin her adımın?
HANİ, SÎNENDE YARIP GEÇTİĞİ YOL "YILDIRIM "IN?
Merve
Evet, milletlerin en kahbesinden, ÜÇ LEÎM ORDU,
Gelip tâ sînemizden vurdu, seyret HEM, NASIL VURDU:
İstikbâl için çarpan yürekler ANSIZIN DURDU!
Müzik: Tuna Nehri akmam diyor konuşmaya fon olacak)
Özhan
— Osman Paşa canı pahasına korudu Tuna’yı. Tuna kana boyandı. Kopmak istemiyordu sanki Tuna Türkün bağrından. Bir matem havasındaydı bütün marşlarımız.
İdil
Ozan
Emre
(Koro)
12 ADALAR GİTTİ, Cezayir, Süveyş Kanalı, Gümrü, Arnavutluk, Teselya, Hicaz, MEKKE GİTTİ.
Sonay
Üç beyinsiz kafanın derdine, ÜÇ MİLYON HALK
Bak nasıl doğranıyor? KALK, BABA, KABRİNDEN KALK!
Diriler koşmadı imdâdına, SEN BÂRİ YETİŞ...
ARNAVUTLUK YANIYOR... Hem bu sefer pek müdhiş!
Şahin
Tek kıvılcım kabarıp öyle cehennem kustu:
Ki hemen kol kol olup sardı bütün bir yurdu.
O ne yangın ki: Ocak kalmadı söndürmediği!
O ne tûfan ki: Yakıp yıktı bütün vâdîyi!
Burçin
— Karnımızda altın aradı hainler. Irak, Suriye, Yemen gitti. Ata diyince aklımıza gelen yer Selanik gitti.
(Müzik: “Çalın Davulları Çaydan Aşağıya”)
Özhan
— Ve yıl 1915 tarihin dilsiz kaldığı Çanakkale’de metrekareye düşen 6000 mermi konuştu. 15 yaş ile 60 yaş arası seferberlikte askere alındı. Üniversitelerimizdeki tüm öğrencilerimiz gitti. Ümitlerin dirilip istikbalin gömüldüğü yerdir Çanakkale. 253 bin vatan evladıyla beraber bir milletin istikbali gitti.
Destina
Hayır, mâtem senin hakkın değil... MÂTEM BENİM HAKKIM:
Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım!
Burak
Ne haybettir ki: Vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Eylül
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!
Yıkılmış hânümanlar yerde işkenceyle kıvransın;
Atakan
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!
Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
BENİM HAKKIM, SUS EY BÜLBÜL, SENİN HAKKIN DEĞİL MÂTEM!
(Sahne Kararır “Çanakkale içinde aynalı çarşı” türküsü bitiminde sahne aydınlanır.)
KORO
Hande
Hande
Kızlar K
—Eşin var, âşiyânın var, bahârın var ki, beklerdin;
KIYÂMETLER KOPARMAK NEYDİ EY BÜLBÜL, NEDİR DERDİN?
KORO
O zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun;
Erkek K
CİHÂNIN YURDU HEP ÇİĞNENSE, ÇİĞNENMEZ SENİN YURDUN.
Tükenmeyen savaşlarda tükenmişti anaların gözündeki yaş
Dilek
Kundaktaki bebelerin yerindeki bu mermiler de ne?
Ve çocuklar, hangisi tanımıştı ki babalarını,
Işıltılı gözlerin yerindeki kefende,
Söyle ey memleketim SÖYLE SANA NE OLDU?
İlâhî, altı yüz bin Müslüman birden boğazlandı...
Can
Yanan can, yırtılan ismet, akan seller bütün kandı!
Ne masûm ihtiyarlar süngüler altında kıvrandı!
Ne bîkes hânümanlar işte, yangın verdiler, yandı!
ŞU KÜLLENMİŞ YIĞINLAR HEP BİRER İNSAN, BİRER CANDI!
Burçin
— Zalimler Anadolu topraklarına göz dikmişti artık. Zulümden kaçabilen Türkler Ana Vatan’a doğru ümitsizce koşuyordu.
Şahin
CEBREN VE HİLE İLE aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş.
(Türkünün ilk dörtlüğünün sonunda seyircilerin arasından asker kıyafetinde biri elinde Türk bayrağı ile koşar adımlarla sahneye gelir. Sahnede bir tur atar. Durduğu yerde Türk Bayrağını beklerken silah ve top sesleri arasında bayrağı taşıyan asker vurulur. Yere düşer ama bayrağı bırakmaz. Sahne kararmaya başlar.
(Müzik: —Eledim Eledim— Melek Berna İPEK)
Kız K
Erkek
Kız K
Işık yok, yolcu yok, ses yok, BÜTÜN HİLKAT KESİLMİŞ LÂL...
Vefâsız yurd! Öz evlâdın için olsun, vefâ yok mu?
A.Eren
Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ziyâ yok mu?
İlâhî, kimsesizlikten bunaldım, âşinâ yok mu?
Vatansız, hânümansız bir garîbim... Mültecâ yok mu?
Bütün yokluk mu her yer? BÂRİ BİR "YOK!" DER SADÂ YOK MU?
Özhan
— Allaha isyan sayılacak cümleler dökülür, Mehmet Akif’in dudaklarından. Küfür sözlerdi bunlar aslında. Ama cezbe halinde söylenen bu sözlerden sorumlu değildi Akif. Bir çaresizliğin ifadesiydi bunlar sadece:
Gözde
Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
" YANDIK!" DİYORUZ... BOĞMAYA KAN GÖNDERİYORSUN!
Bu düzen Bizans keşişlerinin çorlu düzeni
Ozan
Hamitlere karşı acımasızdır Hamit
Sen tekbirlerle, salâvatlarla yürüdün toprağına
Gönlümdeki künyede adın şehit
KANIN SICAKTI VAY...
( Sahne aydınlanır. Yere düşen askerin elinden bir kişi düşmekte olan şehidin elinden bayrağı alır ve keskin bakışlarla önce sahneyi, sonra seyircileri süzer)
U. M. Güneş
“Korkma, Allah bizimle beraber.”
(ışık söner ve sahne tekrar aydınlanır.)
KORKMA!
Şehitler tepesi boş değil,
Emre
BİRİ VAR BEKLİYOR
Ve bir bayrak dalgalanmak için,
RÜZGÂR BEKLİYOR.
Özhan
— Dünyaya istiklali tanıtan millet, kendi istiklalinin derdine düşmüştü. Âşığı olduğu bayrağını ve istiklalini “tek dişi kalmış canavar”lara terk edemezdi elbette. Düşman Polatlı önlerine kadar gelmiş, Anadolu’nun büyük bir bölümü işgal altındayken gür bir ses ve sarsılmaz bir imanla haykırıyordu Mehmet Akif.
Beran
KORKMA!
Fıtrat değişir sanma, BU KAN GENE O KANDIR.
Burçin
— Kuruluşun rengidir ak. Selçuklu’dan Osman Gazi’ye gönderilir Ak Sancak. Yavuz ak sancağa al sancağı Mısır’ı fetih sırasında yaraştırır.
Özhan
Engin mavilere yeşil yakışır. Denizlerde yeşil sancak kullanılır. Ancak Al Sancağın bizde yeri başkadır.
KORKMA! Sönmez bu şafaklarda yüzen AL SANCAK;
Atakan
Sönmeden yurdumun üstünde tüten EN SON OCAK.
O benim milletimin yıldızıdır, PARLAYACAK;
O benimdir, o benim MİLLETİMİNDİR ANCAK.
Merve
Milletlerin en kahbesinden, ÜÇ LEÎM ORDU,
Gelip tâ sînemizden vurdu, seyret HEM, NASIL VURDU:
Işıl ışıl parlayan o gözler
Soldu anam babam HEM DE NE SOLDU!
Emre
Kederli, kırgın bakıp orduma;
Ve kızdı bayrağım, çatıp kaşlarını yurduma:
Burak
ÇATMA, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! NE BU ŞİDDET, BU CELAL?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, Hakk’a tapan, MİLLETİMİN İSTİKLAL!
Gitme ey yolcu beraber oturup ağlaşalım
Yağmur
Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım
Ah! Karşımda vatan namına
Bir kabristan yatıyor şimdi
Nasıl yerlere geçmez insan
Özhan
Tutsak edeceğini sanan aymaz canavarlar, Aldı gerçek sandığı medeniyetini; Topunu, tankını, tüfeğini ve daha nesini. Geldi esareti tatmamış canım ülkeme. Parçalayayım, yıkayım, yok edeyim diye.
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER.
Kız K
Erkek K
BİLENLERE SORUP SORUŞTUR DA GÖR
Kız K
DÜN İLE BU GÜNÜ BARIŞTIR DA GÖR
KORO
SOĞUMUŞ KÜLLERİ KARIŞTIR DA GÖR
KAÇ MANGAL KÜL ÇIKAR OCAĞIMIZDAN
Sonay
Ben ezelden beridir hür yaşadım, HÜR YAŞARIM.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? ŞAŞARIM!
Ozan
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, AŞARIM.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, TAŞARIM.
Türkü (Şu Kışlanın Kapısına)
Burçin
Bu askerler bizim askerlerimiz. Güneş altında, yağmur altında, kar altında Gökyüzüne çekilmiş kılıçlardır. Yemeden içmeden kesilmişse eğer, eğer dağlar gibi susuyorsa, bir bildiği vardır.
İşte düşman karşıda hazır silah
Beran
ARŞ YİĞİTLER VATAN İMDADINA
Arş ileri arş bizimdir felah
ARŞ YİĞİTLER VATAN İMDADINA
Özhan
değiştir (Marş: Yürü Bu Yol Şeref Zafer Yolu)
Çelik medeniyetinin çelik ruhlu insanları, çelikten silahlarıyla geldiler. Ölüm yağdırdılar garbın afakından.
İRİYDİLER
Gözde
Besili ve gürbüzdüler
Ezeriz, geçeriz, yakarız, yıkarız.
Biz en büyüğüz dediler.
Burçin
Çelik medeniyetinin çelik ruhlu insanları, çelikten silahlarıyla geldiler. Ölüm yağdırdılar garbın afakından.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Ceren
Benim imân dolu göğsüm gibi SERHADDİM VAR.
Ulusun, KORKMA! Nasıl böyle bir imânı boğar,
“Medeniyet!” dediğin TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR?
Serbay
Cehennem olsa gelen, GÖĞSÜMÜZDE SÖNDÜRÜRÜZ.
Bu yol ki Hak yoludur, DÖNME BİLMEYİZ YÜRÜRÜZ
Düşer mi, tek taşı sandın harîm-i nâmusun,
Meğerki harbe giden SON NEFER ŞEHİT OLSUN.
Buğday tanelerini yediler
Ecrin
Atların gübrelerindeki buğday tanelerini
Birikmiş suları içtiler
Atların ayak izlerindeki birikmiş suları
Özhan
Kurşun yediler, özgürlüğe değer dediler. Süngü parçaladı yüreklerini. Kiminin kolu koptu, kiminin bacağı. Aldırmadılar bile. Vatan sağ olsun dediler.
CİHÂN YIKILSA, EMİN OL BU CEPHE SARSILMAZ.
değiştir TÜKÜRÜN Ehl-i Salîb'in o hayâsız yüzüne!
Eren
TÜKÜRÜN onların aslâ güvenilmez sözüne!
Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün:
TÜKÜRÜN MASKELİ VİCDÂNINA ASRIN, TÜKÜRÜN!
İdil
Kanımla suladığım, ilmik ilmik ördüğüm,
Taşına toprağına, KURBANIM BEN YURDUMUN.
Onun için yaşayıp, onun için öldüğüm,
Sonuna dek askeri, NEFERİYİM ORDUMUN.
Savaşırken yaşamak,
Neşe
Anam sütü kadar helal gibi.
Ölüm hem büyük, hem kolaydı,
MUSTAFA KEMAL GİBİ.
Bre koç yiğitler, bre kocalar,
Beran
Bir destan söyleyeyim, DİVAN KURULSUN!
Böylesi destanı yazmaz heceler,
Meydan sazlarına MEYDAN VERİLSİN!
Burçin
Namus ve şeref diyarıydı bu diyarlar. Namuslu ve şerefli insanlar yaşardı. Herkes içindi özgürlük, adalet, hürriyet. Şimdi ise dünyanın dört bir yanından Yurdumu kuşatmaya gelmişti alçaklar. Yurdumu kuşatmaya gelmişti alçaklar.
Şahin
ARKADAŞ! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...
Kim bilir, belki yarın, BELKİ YARINDAN DA YAKIN.
Türk çocuğu sahip çık vatana,
Büşra
Bu toprak bildiğin gibi değil.
Bir karışını sakın verme düşmana,
Bu toprak herhangi bir toprak değil.
Hâlâ Memet’imin kanı kokmakta.
Emre
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
TOPRAK EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR
Şahin
Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum!
Kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi
Okşayarak gülümseyen bıyığını
Seyrediyordu Kocatepe’den
Dilek
DÜNYANIN EN YILDIZLI KARANLIĞINI
Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
Güzel ve rahat günlere inanıyordu
Bıraksalar ince uzun bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
KOCATEPE’DEN AFYON OVASINA ATLAYACAKTI
Beran
İçine, çiçeklerin, ulusların, yıldızların içine gir
Geceden gündüze, eskiden yeniye YÜRÜ SEN, YÜRÜ SEN
Özhan
İtiraz etmediler, hayatlarının baharında tomurcuk bir gonca gibi düştüler toprağın kara bağrına. Kana kana içtiler şehadet şerbetini.
(Türkü: Kışlalar doldu bu gün)
Çiçek
BASTIĞIN YERLERİ “TOPRAK!” DİYEREK GEÇME, TANI: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
SEN ŞEHİT OĞLUSUN, incitme, yazıktır, atanı:
Verme: dünyaları alsan da, BU CENNET VATANI.
Nerde o yiğitler ki gür
Atakan
Sesleri ülkeyi bürür
YÜRÜ DESE DAĞLAR YÜRÜR
DUR DESE KALPLER DURURDU
Yurda baş dedikleri
Deniz
Bir ağır adakla geldiler
Ve şu bayraksız dünyaya
BAYRAKLA GELDİLER
Mevsim
Yurdumun taşından toprağından
Sürüp gelir nakışlarım
Taşıma toprağıma toz konduranın
ALNINI KARIŞLARIM
Beran
Türkler vermeyecekti artık bir karış toprak
Canını verirdi de ELDE KALIRDI BAYRAK
Ozan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
BU MEMLEKET BİZİM
Özhan
Sanmıştı ki tek dişi kalmış canavar, Sahipsizdi bu topraklar. Elini kolunu sallayarak gelecek, şehit kanlarıyla sulanmış bu topraklara sahip olacak. Sanmıştı ki kalmamıştı bu cennet vatanın uğruna feda olacak.
Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar taşlar
Şahin
O rükû olmasa DÜNYÂDA EĞİLMEZ BAŞLAR,
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor
Bir hilâl uğruna yâ Rab, NE GÜNEŞLER BATIYOR.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,
Eylül
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhîdi
BEDRİN ARSLANLARI ANCAK BU KADAR ŞANLI İDİ.
KİM BU CENNET VATANIN UĞRUNA OLMAZ Kİ FEDÂ?
Dilek
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, ŞÜHEDÂ!
Cânı, cânânı, bütün varımı ALSIN DA HUDÂ,
ETMESİN TEK VATANIMDAN BENİ DÜNYADA CÜDÂ
Biz biliriz bizim işlerimizi
Emre
İŞİMİZ KİMSEDEN SORULMAMIŞTIR.
Kılıçla, mızrakla, topla, tüfekle
BAŞIMIZ BİR KERE EĞİLMEMİŞTİR.
İdil
Kuzumuz var, yaylalarda meleşir
Çeşmemiz var, gece gündüz söyleşir,
Yazımız var, pehlivanlar güreşir
BU TOPRAĞA KİMSE GİREMEMİŞTİR.
Davranı da deli gönül davranı!
Dilek
Kemal Paşa dinlemiyor Fermanı!
Anası, bacısı, kızı kızanı
BİZİM MİLLET GİBİ GÖRÜLMEMİŞTİR.
Burçin
Şehit kanlarıyla suladık biz bu toprağı, bu toprak kolaylıkla vatan olmadı. Bedeli ödendi sayısız canla, namusum, şerefim vatan olmalı.
Samsun’dan Anadolu’ya
Can Kaya
Başlıyordu kurtuluş
Yürek imanla dolu
Artık dinlemez yokuş”
(Kucağında bebekle giren bir kız)
değiştir (Türkü: Kırmızı gül demet demet)
Ninni değil dinlediğin velvele
Büşra
Kükreyerek akmada müstakbele
Bir ebedi sel ki zamandır adı
Haydi, katıl sen de o coşkun sele
Gözde
Ruhumun senden, İlâhî, ŞUDUR ANCAK EMELİ:
Değmesin mâbedimin göğsüne NÂMAHREM ELİ.
Bu ezanlar —ki şahadetleri dinin temeli—
EBEDÎ YURDUMUN ÜSTÜNDE BENİM İNLEMELİ.
Yunus
Ezanıma sahip çıkarım, dinimi yüceltirim.
Mazluma el kaldırmam, düşeni gözetirim.
İdil
Yükseliyor önümde, büyüyor medeniyet,
Medeniyet yolunda durmadan devam ederim.
Bu kabarmış toprağa yüzünü sür kucakla
Yağmur
Elbette bağı vardır olmuşun olacakla
Dudağa değer gibi şimdi alnı her erin
Bu havada ruhları dolaşır şehitlerin.
Şühedâ gövdesi bir baksana dağlar taşlar
Emre
O rükû olmasa DÜNYADA EĞİLMEZ BAŞLAR
Çöz de artık ruhumun kör düğüm olmuş bağını
Bana çok görme ilahi bir avuç toprağını
DURDU SALİH,
Şahin
Yaman esti gâvurun ateşi yaman
Bir ayağı her zamankinden diri,
YÜZÜ MAHZUN,
BİR ELİ KOCAMAN.
ÇÖKTÜ SALİH,
Ozan
Hemen olduğu yere.
Kopmuştu elinin, ayağının biri,
Başını çevirdi dalgın,
ARTIK BAKMADI DÖĞÜŞENLERE.
YIKILDI SALİH,
Dilek
Kim bilir hangi fâtihayı duymuş,
Sessizliği gövdesi kadar iri,
Of bile demedi, DEDİLER SONRADAN,
OFLUYMUŞ.
Özhan
Kalk yiğidim yine dağ başını duman aldı. Parçalandı bir kıtanın toprakları. Aslan payını, aslan olmayan aldı. Kalk yiğidim yine dağ başını duman aldı.
Sonay
Dünyayı âhiretten ayıran
DUVARLARI YIK DA GEL
Ay doğar gibi, gün doğar gibi
ŞU KIPKIZIL UFUKTAN ÇIK DA GEL
Yunus
O sabah pırıl pırıl bir güne uyandılar
Batmayan güneşin batışını seyre daldılar.
O zaman vecd ile bin secde eder —VARSA— TAŞIM,
Destina
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp KANLI YAŞIM,
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi YERDEN NÂŞIM;
O ZAMAN YÜKSELEREK ARŞA DEĞER BELKİ BAŞIM.
Deniz
Gazilerin elinde şehit örtüsüsün sen
Şanla dalgalanmana gökler bile az gelir
Rengine yıldızına göklerden niyaz gelir ...
Atakan
Çiçek
Ey kanıyla bu toprağı vatanlaştıran erler,
Ey gözlerin ışığı,
Gönüllerin baharı,
Tende can, tarihte şan,
Ezelden er oğlu erler,
Ölümsüz milletimin ölümsüz çocukları.
Tarihe altın sayfa, nakış nakış geçtiniz
Ruhlarınız şâd olsun kutsal yolu seçtiniz.
Burçin
Nasılsa öleceklerdi
Oysa şimdi hâlâ yaşıyorlar
Özhan
İstenince yerini doldurmak maksadımız
BUGÜN MEHMETÇİK BİZİM MÜŞTEREK SOYADIMIZ.
Dalgalan sen de şafaklar gibi EY ŞANLI HİLÂL!
Şahin
Olsun artık dökülen kanlarımın HEPSİ HELÂL.
Ebediyyen sana yok, IRKIMA YOK İZMİHLÂL;
HAKKIDIR, HÜR YAŞAMIŞ, BAYRAĞIMIN HÜRRİYET;
HAKKIDIR, HAKK’A TAPAN, MİLLETİMİN İSTİKLAL!
"http://tr.yenisehir.wikia.com/wiki/%C4%B0stiklal_Mar%C5%9F%C4%B1_Oratoryosu" adresinden alındı. |