Ana səhifə

T. C. MİLLÎ EĞİTİm bakanliği teftiş Kurulu Başkanlığı Ankara-2006


Yüklə 4.88 Mb.
səhifə58/58
tarix25.06.2016
ölçüsü4.88 Mb.
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   58

19. Memurluğun Sona Ermesi


 “657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 94. maddesi hükmü karşısında, ‘Devlet memurluğundan çekilme’ isteği başvuru tarihini takip eden bir ay sonunda, herhangi bir makamın kabulüne gerek olmadan gerçekleşeceğinden, çekilme isteğinde bulunan davacının görevden çekilmiş sayılması yolunda işlem yapılmasının yasaya aykırı olduğu(Danıştay 5. Daire, E:1986/496 - K:1987/646),


 “Geleceğe ait tarihsiz çekilme dilekçesi ile koşullu olarak çekilme isteminde bulunulamayacağı …Çekilmesinin kabulüne ilişkin işlemin; davacının bir İl’e vali olarak atandığı takdirde büyük hizmet göstereceği, aksi durumunda çekilme dilekçesini şimdiden gönderdiğini belirten telgrafına eklediği tarihsiz çekilme dilekçesi üzerine çekilme isteğinin bildirildiği anlaşılmakta ve 657 sayılı Yasanın değişik 94. maddesine göre Devlet memuru kurumuna yazılı başvuruda bulunmak suretiyle memurluktan çekilme isteğinde bulunabilmekte ise de ilgili, telgrafına eklediği geleceğe ait alınan dilekçesi ile koşullu olarak istemde bulunduğundan, çekilme isteğinde bulunmuş sayılamayacağı (Danıştay 5. Daire, E: 1974/8067 - K: 1975/4359).

 “657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 94. maddesinde Devlet memurunun bağlı olduğu kuruma yazılı olarak başvurarak memurluktan çekilme isteminde bulunabileceği, çekilmek iste­yen memurun yerine atanan kimsenin gelmesine veya çekilme isteğinin kabulüne kadar görevine devam edeceği, yerine atanan kimsenin bir aya kadar gelmemesi halinde veya yerine bir vekil atanmadığı takdirde üstüne haber vererek görevini bırakabileceği; izinsiz olarak görevin terk edilmesi ve bu terkin 10 gün devam etmesi halinde yazılı başvuru şartı aranmaksızın çekilme iste­ğinde bulunmuş sayılacağı kuralları yer almıştır. Türk pozitif hukukunda istifa, şarta bağlı bir tasarruf olmayıp, kişinin kendi iradesiyle ilgili hukukî bir muameledir. Nitekim 657 sayılı Yasada istifa idarenin kabulüne bağlı tutulmamış yalnızca 97. maddesinde görevden çekilmenin 94. maddenin 2. fıkrasına uyulmadan yapılması halinde, ilgilinin daha sonra göreve dönmek için yapacağı başvuru süre yönünden yaptırıma bağlanmış bulunmaktadır. Bu durumda 17.9.1989 tarihli dilekçesiyle görevinden çekilme isteğini kurumuna bildiren davacının yasa ile tanınan bir aylık sürenin dolduğu 18.10.1989 tarihinde görevinden ayrıldığının kabulü gerekeceğinden, sağlık raporunun bittiği 26.10.1989 tarihinden itibaren 10 günden fazla süre özürsüz olarak görevine gelmediği nedeniyle görevden çekilmiş sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacının istifa dilekçenin işleme konulmadığının kendisine bildirilerek görevine dönmesinin sağlanmaması nedeniyle idarenin de kusurlu olduğu yolundaki gerekçede hukukî isabetten söz edilemez ise de, bu husus sonucu itibariyle hukuka ve usule uygun bulunan mahke­me kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği” (Danıştay 5. Daire, E:1991/2002 - K: 1993/999).


 “Art arda ve ikinci kez alınan raporların geçerli olması için sağlık kurulunca onanması gerekir. Aksi halde 10 günden fazla süreli usulsüz raporlar geçersiz olup, memuriyetten çekilmiş sayılmayı gerektirdiği (Danıştay 5. Daire, E:1976/5404 - K:1978/1142).
 “Yıllık izin kullandığı sırada göreve davet edilen davacının, bu çağrıya uymaması halinde görevden çekilmiş sayılacağı (Danıştay 5. Daire, K: 569 – E: 6219).
 “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile disiplin cezalarına ilişkin tüzük ve yönetmeliklerde devlet memurluğundan çıkarma cezası, memurun bir daha devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkartılması, meslekten çıkarma ise ilgilinin, görev yaptığı kurum veya kuruluş hizmetlerinde bir daha çalıştırılmamak üzere meslekten çıkartılması şeklinde tanımlanmaktadır. Disiplin cezaları sonucunda ku­rumla ilişiği kesilenlerden bu cezalan 4455 sayılı Kanun kapsamına girenlerin göreve dönme istemelerinin idarece kabul zorunluluğu bulunmadığı, bu yoldaki baş­vuruların açıktan atanma talebi olarak değerlendirilmesi gerekeceği (Danıştay Birinci Daire Esas No: 2000/33 Karar No: 2000/42).
 “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48’inci maddesinin A/5’inci fıkrasında öngörülen koşulları mahkumiyetten dolayı yitirmeleri nedeniyle memuriyetle ilişkileri kesilenlerin, memnu hakların iadesi kararı almaları halinde, yeniden devlet memurluğuna alınabilecekleri, ancak kadro ve ihtiyaç durumları bakımından idarenin bu konuda takdir yetkisi bulunduğu (Danıştay 1. Daire 22.04.1992 - E: 1992/126, K: 1992/150).

 “Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliğinde hastalık halinde başvurma şekil ve başvurma üzerine ne şekilde işlem yapılacağına ilişkin usul ve esaslar belirtilmiş olup, acil durumlarda hastanın özel polikliniğe veya özel doktora da muayene olabileceği kuralı getirilmiştir. Belirtilen nedenle Yönetmelikte öngörülen prosedür takip edilmeden, hastanın müracaatı halinde özel doktor tarafından yapılan muayene sonucunda verilen sağlık raporu usule uygun olmasa da, fenne uygun olduğunun kabul edilmesi gerekir. Raporun fenne aykırılığı tespit edilmedikçe özel doktor tarafından verilen raporun geçerli bir mazeret olarak kabul edilmesi ve sonucuna göre işlem yapılması gerekirken, 10 günden fazla mazeretsiz ve mezuniyetsiz olarak göreve gelmediğinden bahisle müstafi sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. (Sivas İdare Mahkemesi, E: 2000/1060 – K: 2001/324).

 “Mazeret iznini kullanmak üzere gelinen yerde hastalık nedeniyle usulüne uygun olarak alınan raporların, çekilmiş sayılmaya yol açmayacağı.(Danıştay 5. Daire, E: 1971/1864 - K: 1972/3039).

Yargı Kararlarını İşleme Koymayan Yöneticilerin Sorumluluğu

 “Danıştayca verilen yürütmenin durdurulması veya iptal kararlarının yalnızca uygulanmamasının bu kararları uygulamayan kamu görevlilerinin tazminatla sorumlu tutulması için yeterli olduğuna, sorumluluk için ayrıca kin, garaz, husumet ve benzeri duyguların etkisi altında hareket etmelerinin araştırılmasına gerek olmadığı hakkında (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, E: 1978/7 - K: 1979/2, 22.10.1979).

 “Anayasada memur ve kamu görevlileri için öngörülen güvence idari işlem ve eylem olarak nitelendirilebilen davranışlarda söz konusudur. Memurun, kamu görevini yerine getirirken zararı oluşturan

davranışı bir idari işleme yabancıysa, memur zarar görene karşı doğrudan doğruya ve kişisel kusuru nedeni ile sorumludur. İdarenin ve dolayısıyla kamu görevlisinin yargı kararını yerine getirmesi bir idari işlem ve eylem niteliğinde değildir. Tersine uyulması gerekli bir Anayasa emridir. 2577 sayılı kanunun 28. maddesinin açık hükmü karşısında yargı kararlarının yerine getirilmemesinden doğan sorumlulukta kusurun kast niteliğinde bulunması gerekir. İdareye resmen gönderilen bir yargı kararının, bunu bir Anayasa emri olarak yerine getirmekle yükümlü olan kamu görevlisinden “yerine getirme açıkça istendiği halde” yasal süre 60 gün içinde getirilmemesi halinde kastın varlığı kural olarak kabul edilmelidir(Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 13.5.1986 - 1995/4064).



Sürekli Görevle Yurtdışında Bulunan Memurun İzinli Maaş Hakkı

 “Sürekli görevle yurtdışında bulunan memurun, yurtiçinde kullandığı yıllık izin, mazeret izni ve sağlık izni sürelerinde de yurtdışı aylığının ödenmeye devam edileceği(Sayıştay Temyiz Kurulu Kararı 02.02.2000/24674).



Özel Öğretim Kurumları Yönetici ve Öğretmenleri Hakkında Yapılacak Ceza Kovuşturması

625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunun 49 uncu maddesinde yer alan ‘Özel öğretim kurumları yönetici ve öğretmenlerinin ceza kanunu uygulamasında ve ceza kovuşturmasında memur sayıldıklarını’ belirten kural ile özel öğretim kurumları yönetici ve öğretmenlerinin MMHK’ya tabi kılınmadığı açıktır. 625 sayılı Yasanın 49 uncu maddesinde yer alan ve özel öğretim kurumları yönetici ve öğretmenleri hakkında MMHK hükümlerinin uygulanmasına olanak tanımayan hükme rağmen ve anılan yasada soruşturma yöntemi konusunda bir başka düzenlemede bulunmamasına karşın sanık hakkında MMHK hükümlerine göre verilen meni muhakeme kararının bozularak MMHK’ya göre karar verilmesine yer olmadığına ve genel hükümlere göre işlem yapılmak üzere dosyanın yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine.(Danıştay İdari İşler Kurulu, 09.11.1995, E: 1995/103 – K: 1995/219).

Memura Disiplin Cezası Verilebilmesi İçin Kusurlu Halin Öğrenilmesinden Sonra Belli Süreler İçinde Soruşturma Açılması ve Bunun Sonucunda Disiplin Cezası Verilmesinin Gerektiği

 “… İlköğretim Okulunda öğretmen olarak görev yapan davacının yasal bir özrü olmadığı halde 20.12.1994 günü derslere girmediğinden bahisle 4357 sayılı Kanunun 7/b maddesi uyarınca 1 gün maaş kesim cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Okul Müdürlüğünün işlemi ile ilgili olarak; 657 sayılı Yasanın 128 inci maddesi ve Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkındaki Yönetmeliğin 19. maddesinde yer alan kuralların birlikte incelenmesinden, memura disiplin cezası verilebilmesi için kusurlu halin öğrenilmesinden sonra belli süreler içinde soruşturma açılması, bu soruşturma sonucu oluşturulan soruşturma raporunun yetkili disiplin kurulu veya amiri tarafından değerlendirilerek disiplin cezası verilmesinin gerektiğinin anlaşıldığı, davacı hakkında soruşturmacı tayin edilip soruşturma raporu alındıktan sonra disiplin amirince cezalandırma konusunda bir karar verilmesi gerekirken, olayda soruşturmacı tayin edilmeksizin disiplin amirince davacının ifadesi ve savunması alınarak tesis edilen dava konusu ceza işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı.(Danıştay Sekizinci Daire, 30.3.1998, E: 1996/807 - K: 1998/1175).

 “657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 128. maddesinde, disiplin amirlerinin uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarını soruşturmanın tamamlandığı günden itibaren 15 gün içinde vermek zorunda oldukları kurala bağlanmıştır. Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesinde ise "Dis1p1in amirleri, disiplin işlerinde kendilerine 657 sayılı Yasa ve özel kanunlarla verilen yetki1eri kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacıyla; memurlara kanun, tüzük ve yönetmeliklerle tanınan hakları göz önünde tutan, hakkaniyet ve eşitliği esas alan bir tutum ve davranış içinde kullanmakla yükümlüdürler.

Bu genel sorumluluğun dışında disiplin amirleri ayrıca: a) Memurların uyarma, kınama, ay1ıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve memurluktan çıkarma, cezalarından biriyle cezalandırılması gereken disipline aykırı davranışlarını öğrendikleri tarihten itibaren kanunen belli süreler içinde disiplin soruşturmasını başlatarak, gerekli cezayı uygulayarak, disiplin cezası verme yetkisinin zamanaşımına uğramasını önlemek. b) Uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarım soruşturmanın tamamlandığı tarihi izleyen 15 gün içinde vermek. c) Uyarma ve kınama cezalarına karşı yapılan itirazı, cezalarla ilişkin karar ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren 30 gün içinde inceleyerek sonuçlandırmak zorundadırlar" hükmü yer almıştır. Anılan yasa ve yönetmelik kurallarının incelenmesinden, disiplin amirlerince disiplin cezasına konu olabilecek eylemin tespiti halinde usulüne uygun olarak soruşturma açılarak yasal süreleri içinde soruşturmanın tamamlanmasını müteakip oluşturulan raporun yönetmelik hükmünde belirti1en sorumluluk çerçevesinde değerlendirilerek ilgili hakkında işlem tesis edilmesi gerekeceği anlaşılmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, davacının 2.11.1994 gününde Gümrük Başmüdürünün, Gümrük Müdürünün, Müdür Yardımcıları ve muayene memurlarının hazır bulunduğu bir toplantıda. Gümrük Başmüdürü i1e aralarında geçen bir tartışma nedeniyle üst disip1in amiri olan Gümrük Başmüdürünce 8.11.1994 gününde savunması alındıktan sonra savunmada yer alan hususlar da dikkate alınarak aylıktan kesme cezası i1e cezalandırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının kusurlu davranışı nedeniyle üst disiplin amirince soruşturmacı tayin edilmeden ve usulüne uygun bir soruşturma yapılmadan doğrudan savunma alınarak verilen disiplin cezasında yukarıda anılan mevzuat hükümlerine uyarlık bulunmamaktadır. (Danıştay Sekizinci Daire, 22.05.1997, Esas No: 1996/1793 - Karar No: 1997/1778).

Disiplin Soruşturmaları Karşısında “Avukat ve Müvekkil”in Durumu

 “…Hakkında ceza soruşturması yapılan bir Devlet memurunun kendisi veya avukat olan vekilinin CMUK'un 143 üncü maddesi hükmüne dayanarak, hazırlık soruşturmasının amacını tehlikeye düşürebilecek durumlarda sulh hakiminin kararıyla kısıtlanabilecek olanlar dışında hazırlık belgeleri ile dava dosyasının tamamının incelemeye ve 'istediği belgenin bir örneğini almaya hakkı, bulunmaktadır. 4483 sayılı Yasa uygulamasında da ön inceleme ile görevlendirilenler soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek durumlarda bu Yasanın 6 ncı maddesi gereğince sulh hakiminden kısıtlama kararı almak da dahil CMUK'un Cumhuriyet savcılarına verdiği bütün yetkileri kullanabileceklerdir.

Diğer taraftan, disiplin soruşturması evresinde, bu soruşturma sonucunda yetkili makamlarca bir disiplin cezası verilmesi, icrai ve kesin nitelikleri haiz bir idari işlemdir. İdare hukukunda idari işlemin birbirini izleyen birçok safhadan oluşan içlem dizisi i1e ortaya çıkacağı kabul edilmektedir. Kamu gücü ve kudretinin, üçüncü kişiler üzerinde, ayrıca bir başka işlemin varlığına gerek olmaksızın, doğrudan doğruya hukuki sonuçlar doğurmak suretiyle etkisini gösterdiği işlemler icrai niteliktedir. Bu bağlamda 'tavsiye, dilek, düşünce teklif gibi bilgi verici, açıklayıcı işlemler yanında hazırlık işlemleri de icrai olmayan işlemler olarak kabul edilmektedir. Disiplin soruşturması işlemleri de inceleme prosedürünün bir parçası olarak icrai işlemin gerçekleştirilmesine yöneliktir. Disiplin soruşturmasının yapıldığı aşamada bir belirsizlik arz eden bu durum, ilgilinin savunmasının istendiği andan, itibaren savunma "hakkının gerekleri açısından sonuç doğurabilecek nitelikte kabul edilmelidir. Bu nedenle de, disiplin soruşturmasında ilgilinin savunmasının istendiği andan itibaren, disiplin soruşturmasının amacını tehlikeye düşürebilecek belgeler ile sici1 dosyası hariç, ilgilinin veya avukatının disiplin dosyasının tamamını incelemeye ve istediği belgenin bir örneğini almaya hakkı bulunduğunu kabul etmek gerekmektedir.

Bütün bu genel ve özel kısıtlama ve sınırlama hükümleriyle karşılıklı hukuki ilişkilerde hak, yetki ve sorumluluklar arasında kamu yararı fikrine dayalı uygun dengenin sağlanması, sorumlulukların bu dengeye uygun şekilde yerine getirilmesi amaçlanmıştır. Sonuç olarak: istişari düşünce istemine esas olan maddi olay ve olgular da dikkate alındığında aşağıda sıralanan hususların taraflarca karşılıklı olarak değerlendirilmesinde, sorumluluklar arasında uygun ve ölçülü dengenin sağlanması halinde, duraksama konularının ortadan kalkacağı söylenebilir.



l. 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 2 nci maddesinin 4667 sayılı Kanunla değiştirilen üçüncü fıkrasında sayılan kurum ve kuruluşlara, avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olma zorunluluğu getirilmiştir. Yardımcı olma zorunluluğunun kapsamını ve sınırlarını belirlemede avukatların görevleriyle ilgi1i olarak; yukarıda yapı1an açıklamalar göz önünde bulundurulmalıdır. Bu kurumlara, kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla avukatların gerek duyduğu bilgi ve belgeleri aşağıdaki kapsam çerçevesinde incelemelerine sunmak yükümlülüğü getirilmiştir. a) İncelemeye sunma, bilgi ve belgenin bulunduğu kurum ve kuruluş bünyesinde gerektiğinde bir görevli eşliğinde, uygun bir yerde gerçekleştirilmesi gereken işlevdir. b) İncelemeye sunma yükümlüğünün, bilgi ve belgenin bulunduğu kurum ve kuruluş dışında bir yere veya şehre gönderilmesi suretiyle yerine getirilmesinin istenmesi, yasanın amacına uygun bir talep olarak değerlendirilemez. c) Avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgelerin kapsamı; avukatların görevleriyle ve gerek duyma ifadesiyle ilgili açıklamalarda belirtilen sınırlar içinde anlaşılmalı ve değerlendirilmelidir. d) Yasa koyucu, kurum ve kuruluşların bünyesinde inceleme olanağı tanıdığı belgelerden örnek alınmasını vekaletname ibrazına bağlı tutmuştur. Avukatlarca incelenmesinden sonra bu belgelerin gerekli olanlarından konusu tarih ve sayısı belirtilerek örnek alınabilmesi yasa gereğidir.

2. İncelemeye sunma yükümlülüğünün istisnası olan kanunlardaki özel hükümlerin sınırları ve içeriği, ilgili madde metinleriyle bu konuca yukarıda yapılan açıklamalarda belirtilen hukuki çerçeve içinde değerlendirilmelidir. (Danıştay Birinci Daire, 10.04.2002, Esas No: 2002/26 - Karar No: 2002/52).


Disiplin Cezası ve Bir Alt Ceza Uygulama Yetkisinin Disiplin Kuruluna Ait Olduğu ve

Bu Cezanın Disiplin Amirince Verilemeyeceği

 “Uyuşmazlık, davacının kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılması gerekirken daha önce disiplin cezası almamış olması nedeniyle 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemden doğmuştur. 657 sayılı Yasanın değişik 126. maddesinde; uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarının disiplin amirleri tarafından; kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının, memurun bağlı olduğu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra, atamaya yetkili amirler tarafından verileceği kurala bağlanmıştır. Aynı Yasanın 125 E/k maddesinden sonra gelen ikinci paragrafında ise; geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve iyi veya çok iyi derecede sicil alan memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanın uygulanabileceği kuralı yer almıştır. Dava konusu olayda; davacının disiplin cezasına konu eylemi nedeniyle daire başkanınca savunma alınarak bu eylem nedeniyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasının gerektiği, ancak, 657 sayılı Yasanın yukarıda yer alan hükmü gereği, bu cezanın davalı idare disiplin kurulu tarafından değerlendirilip bir karar verilmesi gerekirken, davacının geçmiş hizmetlerinin olumlu olması nedeniyle 657 sayılı Yasanın 125/ E-k maddesinden sonra gelen ikinci paragraf hükmü gereği davacının 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırıldığı görülmüştür.

Doğrudan kademe ilerlemesinin durdurulması cezası vermeye yetkili olmayan daire başkanı tarafından, bir alt ceza uygulanarak anılan cezanın 1/30 oranında aylıktan kesme cezası olarak uygulanması yolunda oluşturulan dava konuşu işlemde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Kaldı ki, bir soruşturmacı atanarak soruşturma raporu hazırlanması gerekirken sadece savunma alınarak ceza verilmesi de mevcuda ve hukuka uygun görülmemiştir (Danıştay 8. Daire E: 1996/4782 - K: 1999/714).

İdeolojik veya Siyasi Amaçlarla Kurumun Huzur, Sükun ve Çalışma Düzenini Bozmak Biçiminde Israrlı Davranışları Sürdüren Kişinin Kılık Kıyafet Yönetmeliğine Aykırı Davranışı

 “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun ek 19 uncu maddesinde devlet memurlarının, kanun, tüzük ve yönetmelerin öngördüğü kılık ve kıyafet kurallarına uymak mecburiyetinde oldukları hükmüne yer verilmiş, Bakanlar Kurulunun 16.7.1982 günlü, 8/5105 sayılı kararıyla 25.10.1982 günlü 17849 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 3 üncü maddesi (b) bendinde memur deyiminin ‘657 sayılı Kanunun 36 ıncı maddesinde belirtilen sınıflarda (yardımcı hizmetler sınıfı dahil) çalışanları’ kapsadığı hükmü yer almış, aynı yönetmeliğin personelin kılık ve kıyafette uyacakları hususları düzenleyen 5 inci maddesinin (a) bendinde, bu yönetmelik kapsamında yer alan kurumlarda çalışan bayan memurların ‘...görev mahallinde başı daima açık, saçlar düzgün taranmış veya toplanmış;...’ olacağı belirtilmiştir. Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 3 üncü maddesinde; Yükseköğretimin üst kuruluşlarında ve yükseköğretim kurumlarında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak çalıştırılan personel "memur" olarak adlandırılmıştır.

Yukarıda yer alan mevzuatın birlikte değerlendirilmesinden, Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde yardımcı hizmetler kadrosunda santral memuresi olarak çalışan davacının, memur statüsünde görev yaptığı ve bu sıfatı nedeniyle kamu görevlilerinin uymak zorunda bulundukları kurallara tabi olduğu anlaşılmaktadır.

Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 5inci maddesi (g) bendinde ‘belirlenen kılık ve kıyafet hükümlerine aykırı davranmak’ fiili uyarınca cezası verilmesini gerektiren fiil olarak, 11 inci maddesi (a) bendinde ise ‘ideolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur sükun ve çalışma düzenini bozmak...’ fiili kamu görevinden çıkarma cezası verilmesini gerektiren fiil olarak sayılmıştır. İtiraz edilen kararla ilgili dosyanın ve dosyada bulunan davacının 24.4.1998 tarihli soruşturma komisyonu başkanlığına verdiği yazılı ifadesinin ve yine aynı komisyona verdiği sözlü ifade tutanağının incelenmesinden, davacının uymak zorunda olduğu kuralları bilmediği veya bu konuda uyarılmadığı için değil kıyafet yönetmeliğinde yer alan kuralları benimsemediği, görev mahallinde başı açık görev yapmayı kabul etmediği, ileriye yönelik olarak da aynı şekilde davranacağı ve yönetmeliklerde yer alan kıyafette ilgili kurallara uygun davranmayacağını açıkça ifade ettiği ve aynı davranışını sürdürdüğü anlaşılmaktadır.

Bu durumda uyarı cezası verilmesini, gerektiren davranıştan farklı olarak uyulması gereken kuralları biliyor olmasına rağmen, ideolojik veya siyasi amaçlarla kurumun huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak biçiminde gerçekleşen davranışlarını ısrarlı bir biçimde sürdüren davacıya Yüksek Öğretim Kurumları Yönetici Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 11 inci maddesinin (a) bendinin uygulanmasında mevzuata aykırı bir yön görü1memiştir. (Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, Y.D. İtiraz No: 1999/229).

Fazla ödemelerin istirdadı (Geri alınması)

 “Evvelce sehven kanuna aykırı olarak yapılmış bir terfi veya intibak işleminin kanunsuzluğunun tespitinden sonra idarece geri alınması sonucu fazla ödenmiş bulunan aylık ve ücret farklarının kararda belirtilen istisnalar dışında ancak ilk kanunsuz ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere 60 gün içinde geri alınabileceği; idarenin, hatalı terfi veya intibak işlemine dayanarak ödediği meblağın istirdadına (geri alma), bir mahkeme kararına lüzum olmadan karar verilebileceği; idarenin, yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde, süre aranmaksızın kanunsuz terfi veya intibaka dayanarak ödediği meblağı her zaman geri alabileceğine; … hatalı ödemelerin istirdadının, hatalı ödemenin ilk yapıldığı tarihten başlamak üzere 60 gün içinde geri alınmasının kabil olduğuna ve 60 günlük süre geçtikten sonra istirdat edilemeyeceğine. (Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu, 22.12.1973, E: 1968/8 - K: 973/14).



İstihbari Nitelikteki Bilgilerin Geçerliliği

İstihbari nitelik taşıyan bilgi fişlerinin ilgililer aleyhine sonuç doğurması hukuka aykırı olduğu (Danıştay 10. Daire, E: 1990/4530).

İstihbari nitelikteki bilgiler başka bilgi ve belgelerle desteklenmeden idari işleme dayanak teşkil edemeyeceği (Danıştay 5. Daire, E: 1994/7820).

 “İstihbari nitelikteki güvenlik soruşturması raporlarının başkaca somut belge ve bilgi ile doğrulanmadıkça tek başlarına hukuki delil olarak ilgililer aleyhine kullanılmaları hukuk devleti ilkesine aykırı düşer. Bu durumda istihbari nitelikteki bilgiye dayanarak davacının yurtdışı görev onayının iptal edilmesi yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir... (Ankara 8. İdare Mahkemesi).



KAYNAKÇA
ARTUÇ Mustafa-BAYBURT Yıldırım : Gerekçeli … TCK, CMK, CGİK …, Kartal Yayınevi,                                                                        Ankara 2005.

DÜNDAR Erol : Milli Eğitim Teşkilatı Mensuplarına İlişkin Disiplin

Cezaları ve Yargı Denetimi, Milli Eğitim Gençlik ve Spor

Bakanlığı Teftiş Kurulu Yayınları, Ankara 1987.

LİVANELİOĞLU Ömer Asım : Memur Disiplin Hukuku, US-A Yayıncılık, Ankara 1997.

MALKOÇ İsmail : Memurlar ve Suçlar, Seçkin Yayınevi, Ankara 1992.

MALKOÇ İsmail : Açıklamalı-Gerekçeli Memur Yargılaması, Ankara 2000.

PINAR İbrahim : Açıklamalı-İçtihatlı Devlet Memurları Kanunu, Salmanlar

Ofset, Ankara 1984.

PINAR İbrahim : Açıklamalı-İçtihatlı Memur Suçlarında İdari Soruşturma,

Seçkin Kitabevi, Ankara 1987.

PINAR İbrahim : 4483 sayılı Kanuna Göre Memur Suçlarında İdari ve Adli                                                                         Soruşturma Usulleri

PİRLER Orhan : Açıklamalı-Uygulamalı Devlet Memurları Kanunu,

Ertu Matbaası, Ankara 1982.

SALİHOĞLU Enver : Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması,                                                                        Top-Kar matbaacılık, Trabzon 2003.

SORGUÇ Bahir : İdari Soruşturma, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1992.

SORGUÇ Bahir : Adli Soruşturma, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1992.

TİNİÇ Cevad : Soruşturmalarda Müfettişlerin Karşılaşabilecekleri

Problemler ve Uygulanacak Pratik Hal Çareleri,

Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1973.

TOPUZ İbrahim : 4483 sayılı Kanun Uyarınca Verilen Ön İnceleme İzni ve                                                                        Soruşturma İzni Kararlarının Niteliği, Türk İdare Dergisi

ÜNLÜ Ahmet Hamdi : Memurların Yargılanmasına İlişkin Yasa,

Yetkin Yayınları, Ankara 1992.

YILMAZ Ejder, Prof. Dr. : Hukuk Sözlüğü,Yetkin Yayınları, Ankara 1992.


T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI

Teftiş Kurulu Başkanlığı Yayınları :
                                             - Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Adli ve İdari Tahkikat Rehberi,                                                 Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1968.

           - Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Adli ve İdari Tahkikat Rehberi,

                                                Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1973.

           - Bakanlık Müfettişleri Seminerinde Ele Alınan Adli ve İdari Soruşturma                                                 Teknikleri, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1986.

                                             - Denetimler ile İnceleme ve Soruşturmalarda Karşılaşılan Problemler ve                                                 Çözüm Önerileri, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1988.

                                             - Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Adli ve İdari Soruşturma Rehberi,                                                 Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1990.

                                            - Denetim Elemanları Genel Mevzuat El Kitabı,

                                                Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1992.

                                             - Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu İdari ve Adli Soruşturma Rehberi,                                                 Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1996.

- Denetim Hizmetleri seminer Notları,

                                                    Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1998.

- Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu İnceleme ve Soruşturma Rehberi,                                                 Milli Eğitim Basımevi, Ankara 2000.




1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   58


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət