Ana səhifə

T. C. MİLLÎ EĞİTİm bakanliği teftiş Kurulu Başkanlığı Ankara-2006


Yüklə 4.88 Mb.
səhifə52/58
tarix25.06.2016
ölçüsü4.88 Mb.
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   58

2. Görevi İhmal (Savsama)


 “Görevi savsama eylemi, devlet yönetimine karşı bir suçtur. Korunan değer, devlet işleyişinin zamanında yapıldığı hakkındaki inançtır. Suçun mağduru da devlettir. O nedenle, yasalara uygun olarak verilmiş bir haciz kararını kendisiyle ilgili olsa bile, yerine getirmeyen görevli, korunan değeri çiğnemiş ve bu suçu işlemiş olur. Bu yüzden kurulan hükümlülük kararı yasaya uygundur. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 15.04.2002).

 “…Tahsilatını günü gününe bankaya tevdi ederek ...... kurumuna ait paraların emniyetli bir şekilde muhafaza ve nemalandırılmasını temin göreviyle yükümlü olan maznunun 17 gün müddetle kurumun külliyetli miktardaki parasını her türlü tehlikeye maruz kalacak şekilde evinde saklamış olmasının görevi ihmal teşkil etmeyip de kötüye kullanma mahiyetinde olduğuna dair deliller gösterilmeden T.C.K.’nun 240/1. maddesine göre karar verilmesi kanuna aykırıdır.(Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 17.01.1959, 5555/271).




3.Yüz Kızartıcı


  • Özet : İdarenin bir suçun yüz kızartıcı suç niteliğinde bulunup bulunmadığını tesbitteki takdir yetkisinin mutlak olmadığı Hk.

Karar :

Temyiz isteminde Bulunan (Davacı): ..............

Karşı Taraf : Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü

isteğin Özeti : ........... idare Mahkemesinin 17.3.1987 günlü, E:1986/378, K:1987/138 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Savunmanın Özeti : Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : Zeynep Yılmaz

Danıştay Savcısı : Hikmet Yaşar

Düşüncesi : SSK ........... Hastanesi şoförü olan davacının, zina suçundan dolayı mahkum olması sebebiyle kurumla ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davayı, yüz kızartıcı suç sayılan zinadan dolayı ........... Asliye Ceza Mahkemesince mahkumiyetine karar verilen davacının, personel yönetmeliğinin 141/d maddesine göre kurumla ilişiğinin kesilmesinde mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden ........... idare Mahkemesinin 17.3.1987 gün ve 138 sayılı kararının, zina suçu nedeniyle verilen 5 ay hapis cezasının paraya çevrildiğini, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanunun 3355 sayılı Kanunla değişik 4. maddesinin 4. fıkrasında uygulamada asıl mahkumiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen para cezası veya tedbirdir denildiğine göre yüz kızartıcı olmayan ve para cezasına çevrilen bir mahkumiyetten dolayı kurumla ilişiğinin kesilemiyeceğini ileri sürerek temyizen bozulmasını istemektedir.

Olay tarihinde yürürlükte bulunan Sosyal Sigortalar Kurumu Personel Yönetmeliğinde, memuriyete alınma şartları sayılmış olup bu şartları taşımadığı sonradan anlaşılan veya bu şartları kaybedenlerin görevlerine son verileceği izahtan vareste bulunmaktadır.

Memuriyete alınma şartlan arasında 6 aydan fazla veya yüz kızartıcı suçtan dolayı hapis cezasıyla hükümlü bulunmamak sayılmıştır.

Davacı 6 aydan fazla hapis cezası ile hükümlü bulunmamaktadır. Kaldı ki davacı zina suçundan dolayı 5 ay hapis cezasına mahkum edilmişse de bu cezanın paraya çevrildiği, 647 sayılı Kanunun 3355 sayılı kanunla değişik 4. maddesinde, uygulamada asıl mahkumiyetin bu madde hükümlerine göre çevrilen para cezası olduğu belirtildiği cihetle ortada hapis cezasının varlığından söz etmeye de kanunen imkan bulunmamaktadır.

Diğer taraftan zina suçunun, yüz kızartıcı suçlardan sayılmadığı Danıştay 5. Dairesinin tebellür etmiş içtihatları arasında yer almıştır.

Bu durumda yüz kızartıcı suçlardan sayılmayan ve para cezası ile mahkumiyetine neden olan zina suçundan dolayı davacının memuriyete alınma şartlarından birini taşımadığının sonradan anlaşıldığı veya bu şartlardan birini kaybettiği hususu söz konusu olmadığı cihetle kurumla ilişiğinin kesilmesinde isabet görülmemiştir.

Bu itibarla davacının mahkum olduğundan bahisle yönetmeliğinin 141/d hükmü uyarınca davayı reddeden ........... idare Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA



Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince 2577 Sayılı Yasanın 17. maddesi uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek işin gereği düşünüldü:

Zina suçundan dolayı 5 ay hapis cezasına mahkum olan ancak cezası 45.000.- lira ağır para cezasına çevrilen davacı, bu suç nedeniyle görevine son verilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.



........... idare Mahkemesinin 17.3.1987 günlü, E:1986/378, K:1987/138 sayılı kararıyla, davanın ........... Asliye Ceza Mahkemesinin 18.12.1985 günlü, E:1985/402, K: 1985/480 sayılı kesinleşen kararı ile zina suçundan dolayı 6 ay hapis cezası ile tecziye edilen davacının Sosyal Sigortalar Kurumu Personel Yönetmeliğinin 141. maddesinin (d) fıkrası gereğince Kurumla ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açıldığı, adı geçen Yönetmeliğin 141. maddesinin (d) fıkrasında görevlerine ilişkin olsun veya olmasın yargılama sonunda mahkumiyetine karar verilenlerin kurumla ilişkilerinin kesileceğinin kurala bağlandığı, dava dosyasının incelenmesinden davacının zina suçundan dolayı ........... Asliye Ceza Mahkemesince 6 ay hapis cezası ile tecziye edildiği ve kararın kesinleştiğinin anlaşıldığı zina suçunun yüz kızartıcı nitelikte suç olması karşısında dava konusu işlemde mevzuata aykırılık görülmediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Davacı, 3355 sayılı Yasada "Uygulamada asıl mahkumiyetin bu madde hükümlerine göre çevrilen para cezası" olduğunun belirtildiğini, Devlet Memurları Kanununa göre zina yüz kızartıcı suçlardan olmadığı halde uygulanan yönetmelik maddesinin daha fazla sınırlama getirdiğini öne sürmekte ve kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

Anayasanın 124. maddesinin 2. fıkrasında "Hangi Yönetmeliklerin Resmi Gazetede yayımlanacağı kanunda belirtilir." hükmü yer almış olup, bu hüküm uyarınca yürürlüğe konulan ve Resmi Gazetede yayımlanacak olan yönetmelikleri saptayan 3011 sayılı Kanunun 1. maddesinde, Bakanlıkların çıkaracağı kamu personeline ait genel hükümleri kapsayan yönetmeliklerin Resmi Gazetede yayımlanacağı, kurala bağlanmıştır. 3011 Sayılı Yasanın 1. maddesi kapsamında bulunan yönetmelikler yönünden, Resmi Gazetede yayınlanma koşulu, uyulması zorunlu ve esasa ilişkin önemli bir şekil kuralıdır. Davacı hakkında uygulanan Sosyal Sigortalar Kurumu Personel Yönetmeliği kamu görevlileri ile ilgili genel hükümleri düzenlemesi nedeniyle 3011 sayılı Kanunun 1.maddesi kapsamında olmasına karşın Resmi Gazetede yayınlanmaması nedeniyle yönetmelik olarak hukuki varlık kazanmış bulunduğundan ve ilgililer açısından hukuki sonuçlar doğurabileceğinden sözedilmesi olanaksızdır. Bu nedenle uyuşmazlığın 15.8.1973 gün ve 14626 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanmış olan Sosyal Sigortalar Kurumu Personel Yönetmeliği hükümlerine göre incelenip çözümlenmesi gerekmektedir.

Sözü edilen Yönetmeliğin "göreve son verme" başlıklı 120. maddesinin (e) fıkrasında: "Ağır hapis ya da zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanmak gibi yüzkızartıcı suçlardan dolayı mahkum olmak" bir daha kuruma atanmamak üzere personelin görevine son verilmesini gerektiren nedenler arasında sayılmaktadır. Başta da değinildiği üzere davacı ........... Asliye Ceza Mahkemesinin 18.12.1985 günlü, E: 1985/402, K:195/480 sayılı kararıyla zina suçundan dolayı 5 ay hapis cezasına mahkum olmuş, bu cezası paraya çevrilmiş ve karar kesinleşmiştir.

İdare, memurun işlediği bir suçu yüzkızartıcı sayıp saymamak yolundaki takdirini kullanırken, yüzkızartıcı suçlarla ilgili olarak kıstasları esas alarak Yönetmelikte açıkça yüzkızartıcı olarak sayılan suçlarla mukayese etmek ve bu hususta Yönetmeliğin koyduğu ölçüleri gözönünde bulundurmak zorundadır.

Bu sebeple Yönetmeliğin 120/e maddesindeki "gibi" sözcüğünden hareketle bir suçun yüzkızartıcı sayılıp sayılmamasının mutlak surette idarenin takdirine bırakıldığını ve idarenin istek ve takdirine göre suçları nitelendirilebileceğini kabul etmek mümkün değildir. Zina suçunda, maddede sayılan diğer suçlardaki ortak nitelik bulunmadığından bu suçun yüzkızartıcı suç olarak kabul edilmesi suretiyle davacının görevine son verilmesinde mevzuata uyarlıktan söz edilemez. Bu nedenle bu yoldaki işlemin iptali istemiyle açılan davanın reddine ilişkin mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulüyle ........... idare Mahkemesinin 17.3.1987 günlü, E:1986/378, K:1987/138 sayılı kararının 2577 sayılı Yasanın 49. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bozulmasına uyuşmazlık sadece hukuki noktalara ilişkin bulunduğundan ve dosya içindeki bilgi ve belgeler esas hakkında karar verilmesi için yeterli olduğundan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca dava konusu işlemin iptaline, 4792 sayılı Yasanın 2868 sayılı Yasayla değişik 24. maddesinin C fıkrası uyarınca davalı kurum harçtan muaf olduğundan davacının yatırdığı 8.500.-lira harcın isteği halinde kendisine iadesine 11.900.-lira posta pulu gideri ile 5.500.-lira avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine 13.4.1989 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY


Çoğunluk kararında yürürlükte olduğu kabul edilen kurum personel yönetmeliğinin 657 sayılı Kanunun 48. maddesine paralel düzenlenmiş olan 120/e maddesi yüz kızartıcı suçlardan dolayı mahkum olmayı göreve son verme sebebi olarak kabul etmiştir. Sözü edilen maddede bazı suçlar sayılmış olmakla birlikte sayılanlar dışında da yüz kızartıcı diğer suçların olabileceği öngörülmüştür.

Bu itibarla dava konusu işleme esas olan zina suçunun bu nitelikte bir suç olup olmadığının belirlenmesine ihtiyaç vardır. Mevzuatımızda yüz kızartıcı suçların hangileri olduğu kesin ve sınırlı olarak belirlenmemiş bulunduğundan bunların idari uygulamalarla ve yargısal içtihatlarla ortaya konulduğunu görüyoruz. Nitekim 657 Sayılı Kanunun 48. maddesinde sayılmamış olmakla birlikte cebren ırza geçme suçu dairemiz kararlarıyla yüz kızartıcı olarak kabul edilmiştir. Kanun koyucunun bu nitelikteki suçları tahdidi olarak saymayıp bunun takdirini idari makamların uygulamalarına ve yargı mercilerinin kararlarına bırakmış olmasının haklı nedenleri vardır. Zira toplumun değer yargıları zamana ve koşullara göre oluşmakta, uygulamalar ve içtihatlar da buna göre değişebilmektedir.

Binaenaleyh davacının işlediği suçu yüz kızartıcı olarak niteleyen ve bu sebeple davayı reddeden idare mahkemesi kararının mevzuata ve toplumun değer yargılarına aykırılığı ortaya konmadan verilen bozma iptal kararına, idare mahkemesi batarının onanması gerekeceği oyu ile karşıyım.  Danıştay Beşinci Daire Esas No : 1987/1931 Karar No : 1989/640

 Hırsızlık suçunun her devirde ve her kişi için yüz kızartıcı nitelikte bir suç olduğu gözetilmeden, geçmiş hizmetlerinin olumlu olduğu gerekçesiyle Devlet Memurluğundan çıkarma işlemini iptal eden İdare Mahkemesi kararının yerinde olmadığı, (D.8.D., E:1991/1917, K:1992/885)

 657 Sayılı DMK’nun 48. Maddesinin 5. Fıkrasında sayılan suçlar dışında bir suç,yüz kızartıcı suç olarak sayılamaz.” Danıştay 1. D. 09.11.1983 tarihli görüşü./ Yüz kızartıcı ve utanç verici suçlar 657 sayılı yasanın 48. Maddesinde tek tek sayılan suçlarla sınırlı olmayıp maddede yer alan ‘gibi’ sözcüğünün bunlar dışında kalan zina, iffete saldırı, küçükleri baştan çıkarma, fuhşiyata tahrik gibi bunları genişletme olanağı verir. (D.10.D., E.1986/1946, K:1986/2547)

1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   58


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət