Ana səhifə

İkinci bölüm: Fİnansal serbestleşme pOLİTİkasi ve fİnansal kriZ iLİŞKİSİ


Yüklə 1.1 Mb.
səhifə2/12
tarix27.06.2016
ölçüsü1.1 Mb.
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12

2. Kriz ve Kriz Modelleri


“Kriz, herhangi bir mal, hizmet, faktör ya da döviz piyasalarında fiyat ve miktarlarda kabul edilebilir ölçülerin dışında gerçekleşen dalgalanmalara denmektedir” (Kibritçioğlu, 2001: 175).

Finansal kriz, reel ekonomide büyük yıkıcı çöküşler yaratarak piyasaların işleyiş mekanizmalarını bozan finansal çöküntülerdir. Finansal kriz, banka ve banka dışı finansal sektörde yer alan firmaların borçluluk (yükümlülük) yapılarına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bankacılık sektöründe ödeyememe sorunu, varlık fiyat balonunun çökmesi, ardından yaşanan finansal istikrarsızlık ve panik ortamı finansal krizin önemli nedenlerinden sayılmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerde sermaye piyasalarının yeterince gelişmemesi özel sektörü yalnızca bankacılık sektörü yoluyla finansmana zorlamıştır. Bu nedenle, olası bir finansal kriz, hızla reel ekonomiye yayılarak etki alanını genişletmiştir.

Para krizi, döviz kurunda ve sermaye işlemlerinde beklenmeyen bir değişmenin yarattığı krizlerdir. Ulusal paraya karşı spekülatif akımların devalüasyonla sonuçlanması; ulusal paranın değerini korumak amacıyla uygulanan faiz oranlarını ve döviz rezervlerini artırmaya yönelik politikalar para krizleriyle sonuçlanmaktadır. Para krizi, döviz kuru, döviz rezervi düzeyi ve faiz oranlarındaki değişmenin ağırlıklı ortalaması olan spekülatif baskı endeksinin bir değeri olarak tanımlanmaktadır. Sabit ya da yarı sabit kur politikaları ve para kurulu gibi uygulamaların ardından ülke parasından kaçışlar, genellikle para kriziyle sonuçlanmıştır (Kaminsky, 1998: 476).

Bankacılık krizleri konusunda yapılan çalışmalara göre (Caprio, 1998), genellikle panik ortamında bankaların borçlarını ödeyememeleri sonucunda ortaya çıkmaktadır. Mudilerin, mevduatların geri ödenemeyeceği korkusuna kapılarak bankalara saldırmaları; sorunlu bankaların kamulaştırılarak garanti kapsamına alınmaları; banka bilançolarında geri ödenmeyen kredi hacminin artışı; iflas ve her türlü başarısızlık bankacılık krizlerini yol açmaktadır. Bununla birlikte, bankacılık sorunları yalnızca yükümlülük yapısından kaynaklanmamaktadır. Banka varlıklarının kalitesindeki tahribatlar, özellikle gelişmekte olan ülkelerde bankacılık kriziyle sonuçlanmaktadır (Kaminsky and Reinhart, 1996: 5).

Bankacılık krizlerinin diğer bankalar ve bankacılık sistemine bir bütün olarak etkileri incelendiğinde, finansal paniğin banka krizlerinin önemli bir neden olduğu ortaya çıkmaktadır. Buna göre, bankacılık krizi bankalara saldırı; zararına banka satışları; diğer bankaların mevduatlarına yönelme; kaliteye ve nakde yöneliş biçiminde diğer bankaları da etkilemektedir. Buna karşılık, bankacılık krizinin bankacılık sistemine etkisi, krizin çıkış ve yayılma nedenlerine bağlı olarak bankacılık sisteminin yapısına, kısa süreli borçlanma kapasitesine ve finansal serbestleşme politikalarının bankacılık sektöründe yarattığı etkilere bağlı olarak değişmektedir (Karacan, 1996: 55).

Mishkin (1996: 36)’e göre, gelişmekte olan ülkelerde bankacılık sektörü krizleri, finansal krizin özel bir şeklidir. Bu ülkelerde bankacılık krizlerinin nedeni, bir tür piyasa başarısızlığı sayılan asimetrik bilgi sorunudur. Devletin bankacılık sektörüne getirdiği garanti sistemi, aynı zamanda finansal serbestleşme ardından, bankacılık sisteminin iyi bir denetim mekanizması kurmasını engellemektedir. İflas yasasının ve denetim mekanizmasının olmadığı finansal sistem aşırı risk altında çalışmaktadır.

Benzeri sorunlar, 1996-1997 döneminde Meksika’da yaşanmıştır. Yeterince şeffaf olmayan ve iflas yasası bulunmayan bankacılık sektöründe, büyük firmalar uluslararası finansal kaynaklara yönelirken; küçük firmalar, iç finansal piyasalar yoluyla finansmana gitmiş ve pek çok riski üstlenmiştir (Kruger and Tornell, 1999: 23).

Borç krizi; kamu ve özel sektörün dışarıdan aldığı borçları ödeyememesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Kamu ve özel sektörde ya da finansal kurumlarda borç ödeyememe ve likidite yetersizliği sorunları borç krizine neden olmaktadır.

1997 Güney Doğu Asya krizi ardından, ayrımının çok iyi yapılamadığı, piyasanın ve kamunun her türlü finansman sorununu içeren hatta, bir kaç kriz türünün bir arada geliştiği, finansal krizler yaşanmıştır. Bu son kriz dalgası yaşanmadan önce, krizler, birinci ve ikinci kuşak kriz modelleri içinde değerlendirilmiştir. Buradan hareketle, birinci ve ikinci kuşak kriz modelleri para, borç krizleri, bankacılık krizleri ve her ikisinin birlikte yaşandığı ikili krizler ile kendi kendini besleyen kriz türlerini kapsamaktadır.

G.D. Asya finansal krizi ardından geliştirilen üçüncü kuşak kriz modelleri bir çok kriz türünü içermektedir. Türkiye ekonomisinde yaşanan son finansal krizler ile daha önce yaşanan finansal krizler arasındaki farklılık ve benzerliklerini ortaya koymak amacıyla birinci, ikinci ve üçüncü kuşak kriz modelleri incelenecektir.

2.1. Birinci Kuşak Kriz Modelleri


1970’li yılların ortalarında S.Saland (1978), ülkelerin döviz rezervlerindeki yetersizliklere ve fiyat istikrarsızlığına dayanan para krizi modellerine benzer bir model geliştirmiştir. Gerçek anlamda, Krugman (1979), Flood ve Garber (1984), tarafından geliştirilen birinci kuşak kriz modelleri, sabit kur politikaları ve esnek para politikaları ardından yaşanan para krizlerini açıklamaktadır (Krugman, 1999b).

Merkez bankaları pek çok nedenle, bir yandan kuru rezerv stokunu sabitleyerek döviz kurunun değerini korumaya çalışırken, diğer yandan da, bütçe açıkları nedeniyle esnek para politikaları izlemek zorunda olmuştur. Birinci kuşak kriz modellerine göre, Merkez bankalarının izlediği bu iki politika kendi içinde uyuşmazlıklara neden olmuştur. Bu modele göre, para krizleri, Merkez bankasının rezerv stokunun yeterli olması durumunda yaşanmamakta, sabit kur politikalarının rezervleri kritik seviyelere indirmesi ve spekülatörlerin kurun artacağı beklentisine girerek dövize karşı spekülatif atağa geçmesi sonucunda başlamaktadır.

İçerisinde Kaminsky, Reinhart ve Lizondo’nun yer aldığı yirmi beş teorisyen, 1950-1990 döneminde, dünya genelinde yaşanan tüm para krizlerini inceleyerek, reel ve finansal piyasalardan kaynaklanan nedenleri ve onlara ait göstergeleri on grupta sınıflandırmıştır (Çizelge 17). Elde edilen sonuçlara göre, para krizleri; sermaye işlemleri ve cari işlemler dengesizlikleri, borçlanma pozisyonu ve uluslararası ekonomik ilişkilere dayanan makro ekonomik sorunlar ile bunlara ek olarak, finansal serbestleşme politikaları ve diğer finansal işlemlerden kaynaklanan sorunlardan oluşmaktadır (Kaminsky, Lizondo and Reinhart, 1997: 10).

Para krizine karşı bir erken uyarı sistemi oluşturmak amacıyla yapılan bu çalışmada;



  1. Sermaye işlemleri grubundan, uluslararası rezerv düzeyi,

  2. Cari işlemler grubundan, reel kurun değişimi, ihracatın büyüme oranı, ticaret dengesi,

  3. Finansal serbestleşme grubundan, kredi büyüme oranı,

  4. Reel ekonomi grubundan, reel GSMH’nin büyüme oranı ve enflasyon oranı,

  5. Borçlanma pozisyonu grubundan, mali açık ve kısa vadeli borçlanma oranı,

  6. Diğer finansal göstergeler grubundan, parasal büyüme ve M2/ uluslararası rezerv oranı göstergelerinin para krizlerini en iyi açıklayan göstergeler olduğu ortaya çıkmıştır.

Çizelge 17: Erken Uyarı Sisteminde Kullanılan Göstergelerin Performans Değerlemesi



Gruplar

Değişkenler

Gözden Geçirilen Çalışma Sayısı

İstatistiksel Olarak Anlamlı Sonuçlar

Sermaye işlemleri

Uluslararası rezervler

Kısa vadeli sermaye akımları

Doğrudan yabancı yatırımlar

Sermaye işlemleri dengesi

Ulusal ve yabancı faiz farklılıkları


11

2

1



1

2


10

1

1



-

1


Borç portföyü

Yabancı yardımlar

Dış borç


Kamu borcu

Ticari banka kredilerinin oranı

İmtiyazlı kredilerin oranı

Değişen faiz oranlarının oranı

Kısa vadeli borçların oranı

Kalkınma bankalarının borçları



1

1

1



1

1

1



2

1


-

-

1



-

1

-



-

-


Cari işlemler

Reel döviz kuru

Cari işlemler dengesi

Ticaret dengesi

İhracat


İthalat1

Ticaret hadleri

İhracat fiyatları

Tasarruf


Yatırım

12

6

3



3

2

2



1

1

1



10

2

2



2

1

1



-

-

-



Uluslar arası değişkenler

Dünya reel GSMH büyüme oranı

Dünya faiz oranları

Dünya fiyat düzeyi


1

3

2



-

1

1



Finansal serbestleşme

Reel faiz oranı

Kredi büyüme hacmi

Ödünç açıklarının faiz farkı

Parasal çarpan



1

7

1



1

1

5

-



1

Diğer finansal işlemler

Paralel piyasa pirimi

Merkezi parite

Banttaki pozisyon

Para arz ve talebindeki açık

Banka mevduatlarındaki değişme

Merkez bankası kredilerinin banka parasına oranı

Para

M2/uluslar arası rezervler



1

1

1



1

1
1


3

2


1

1

1



1

-
1


2

2


Reel sektör

Enflasyon2

Reel GSMH büyüme oranı ya da düzeyi

Üretim açığı

İstihdam ( işssizlik3)

Borsada fiyat değişimi


5

8

1



3

1


5

5

1



2

1


Mali

Mali açık

Kamu tüketimi

Kamu sektörüne açılan krediler


5

1

3



3

1

3



Kurumsal / yapısal

Kur çarpanı

Sermaye kontroleri4

Açıklık

Ticari yoğunluk

Bankacılık krizi

Finansal serbestleşme

Sabit kurda aylık değişme

Geçmiş döviz krizi5

Geçmişte döviz piyasalarında yaşanan olaylar6


1

2

1



1

1

2



1

1
1


-

1

1



-

1

1



1

1
-


Politik

Kamu gelirleri

Kamu giderleri

Yasal transferler

Yasal olmayan transferler



1

1

1



1

-

1

1



1

1. İthalatın büyüme oranın, devalüasyondan önce düşmesi, istatistiksel olarak anlamlıdır.

2. Enflasyon oranında artışın spekülatif atak olasılığını azaltması, istatistiksel olarak anlamlıdır.

3. İstihdam oranındaki bir artışın başarısız bir atağı arttırma olasılığı, istatistiksel olarak anlamlıdır.

4. Sermaye kontrollerinin başarısız bir atağı artırma, başarılı bir atağı azaltma olasılığı, istatistiksel olarak anlamlıdır.

5.Geçmiş bir döviz krizinin başarısız bir atağı azaltma ve başarılı bir atağı artırma olasılığı istatistiksel olarak anlamlıdır.

6.Devalüasyon, revalüasyon kuru dalgalanmaya açma ve döviz kur bandını genişletmek döviz piyasalarında önemli değişmelere neden olmaktadır. Krizler, bu olaylarla bağdaşır ancak başarısız spekülatif atakları içererek, piyasa baskısıyla bağdaşmayan kur düzenlemelerinin dışında kalmaktadır.



Kaynak: Kaminsky. 1998: 35-36.

Para krizlerini açıklamak amacıyla kullanılan 103 değişkenden, sırasıyla reel döviz kuru, uluslararası rezerv düzeyi, reel GSMH oranı ve kredi büyüme oranının krizi en iyi açıklayan göstergeler olduğu görülmüştür. Çizelge 17’ye göre reel döviz kuru, gözden geçirilen 12 çalışmanın 10’unda istatistiksel olarak anlamlı bir sonuç vermiştir.

Birinci kuşak kriz modellerinin, sabit kur politikalarının uygulama süresine, ne zaman son verilmesi gerektiğine ve yarattığı maliyetlere yönelik sorulara yeterli cevap vermemesi nedeniyle, kur ve para politikaları arasındaki uyuşmazlıkları daha iyi açıklamak amacıyla ikinci kuşak kriz modelleri geliştirilmiştir. Öte yandan, Güney Doğu Asya’da cari açık ve rezerv sorunu gibi geleneksel kriz işaretleri verilmediğinden, birinci kuşak kriz modelleri krizi açıklamakta yeterli olmamış ve başka kriz modellerine gereksinim duyulmuştur (Saqib, 1988: 6).

1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət