Ana səhifə

İkinci bölüm: Fİnansal serbestleşme pOLİTİkasi ve fİnansal kriZ iLİŞKİSİ


Yüklə 1.1 Mb.
səhifə6/12
tarix27.06.2016
ölçüsü1.1 Mb.
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12

2.3.2. Finansal Sistemden Kaynaklanan Temel Dengesizlikler


Corsetti, Pesenti, Roubini (1998) ve Krugman (1999b), temel dengesizlikler açısından finansal piyasaların en az reel ekonomi kadar önemli olduğunu belirtmektedir. Finansal sistemden kaynaklanan temel dengesizlikler finansal kriz içinde değerlendirilmiştir. Temel finansal dengesizlikler finansal piyasa yapısından kaynaklanan temel dengesizlikler ve finansal serbestleşme politikalarının neden olduğu dengesizlikler olarak iki bölümde incelenmektedir.
2.3.2.1. Finansal Piyasa Yapısı Yoluyla Gelişen Finansal Kriz Mekanizmaları

Temel dengesizlik hipotezine göre, temel finansal dengesizlikler piyasa yapısına ve finansal serbestleşme politikalarına bağlı olarak kriz mekanizmaları yaratmaktadır. Bu bölümde finansal piyasa yapısına bağlı gelişen temel dengesizlikler üç başlık altında toplanmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin piyasa yapısından kaynaklanan sorunlar; para akımları ve ödeme vaatlerinden kaynaklanan sorunlar; finansal piyasaların düzensiz işleyişinden kaynaklanan sorunlardan oluşmaktadır.
2.3.2.1.1. Gelişmekte Olan Ülkelerde Piyasa Yapısı

Gelişmekte olan ülkelerde finansal piyasalarda asimetrik bilgi ortamı nedeniyle finansal serbestleşme politikaları; aşırı ödünç verme eğilimine ve zayıf kredi portföyüne dayanan finansal bir sistem yaratmıştır.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, istikrar hedefini sağlamak amacıyla uygulanan para politikaları finansal piyasalarda istikrarsızlık üretmektedir. Merkez bankası kredilerine resmi rezerv uygulamaları, reeskont oranları, ticari bankalarda kredi tavan uygulamaları gibi kredi arzını düzenleyen araçlar ile likit varlıklara ödenen faiz oranları gibi kredi talebini düzenleyen araçlar finansal sistemde istikrarsızlık kaynağı olmuştur (Coole, 1976: 158-160).

Gelişmekte olan ülkelerde, kredi arzının ve talebinin düzenlenmesi amacıyla bu politikalar, finansal serbestleşme politikalarından önce finansal baskı aracı olarak uygulanmıştır. Finansal serbestleşme ardından, para ve sermaye piyasaları uluslararası finansal piyasalarla entegre oldukça, finansal baskıdan kaynaklanan istikrarsızlık kanallarının ortadan kaldırılması hedeflenmiştir.

Finansal serbestleşme ardından, bankacılık sektörüne hızla giren fonlar, uzun dönemde finansal derinleşme yaratmasına karşılık, kısa dönemde finansal derinleşme aşamasının aşırı ödünç verme ve finansal genişlemeyle son bulmasına neden olmuştur. Yüksek faiz oranlarının ülkeye çektiği kısa vadeli sermaye akımlarının tersine dönmesi, ya da reel sektörde banka kredisi kullanan firmaların ödeme güçlüğüne düşmesi, aşırı ödünçlerin genişlettiği finansal piyasaların bir anda çökmesine yol açmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde finansal serbestleşme politikaları gerçekte zayıf olan finansal yapıyı kırılganlaştırarak kriz duyarlılığını artırmıştır. Zayıf finansal sistem, bankacılık sektörünü iflas riskiyle karşı karşıya bıraktığı için serbestleşmeye gitmeden önce ülkelerin finansal düzenlemeleri yapmış olmaları gerekmektedir.

Sundarajan ve Balino’ya göre, finansal serbestleşme politikaları finansal piyasaları kırılganlaştırarak kriz hassasiyetini artırmaktadır. Buna göre, finansal serbestleşme politikaları ardından;


  1. Finansal piyasalarda yeterli gözetim ve denetim mekanizması kurulmadan, piyasaya giriş özgürlüğünün getirilmesi;

  2. Asimetrik bilgi ortamında bankacılık sektöründe gücün yoğunlaşması;

  3. Finansal piyasalarda aşırı iyimser bekleyişlerin oluşması; yüksek borç/özsermaye eğiliminde olan firma ve bankaların yüksek faiz altında aşırı borçlanması;

  4. Faiz kontrolleri kaldırıldıktan sonra, yeterli parasal kontrol kanallarının olmaması, ülke parasının ulusal ve uluslararası faiz oranlarına ve döviz kurlarına karşı hassas hale gelmesi;

  5. Kredi piyasalarındaki istikrarsızlığın kredi tayınlamasına yol açması;

  6. Yüksek faiz ortamında kısa vadeli borçlanma ve uzun vadeli fonlama yoluna giden bankaların zor duruma düşmesi;

  7. Alt yapı kurumlarının inşa edilmesi ve sektörün denetlemesinde yeterli otoritenin bulunmaması ya da hazır olmaması, finansal sistemi kırılganlaştırmıştır (Karacan, 1996:55).

Gelişmekte olan ülkelerde finansal piyasalarda görülen başka bir sorun, borç sözleşmelerinin kısa vadeli olmasıdır. Finansal serbestleşme ardından reel ve finansal piyasaların borçlanma olanaklarının artması, ulusal ve yabancı firmalara finansal piyasalar yoluyla borçlanma fırsatı vermiştir. Genellikle, kısa vadeli alınan krediler finansal sistemin kırılganlığını artırmıştır. Finansal serbestleşme ardından, yükselen faiz oranları uzun vadede banka varlıklarının değerinde beklenmedik bir düşme yaratarak, kısa vadeli yükümlülükleri artırmış ve bankalarda önemli boyutlarda net değer kaybı yaşanmıştır. Kısa vadeli borçların yabancı paralar cinsinden alınmış olması finansal piyasaların kırılganlığını artırmıştır.

Gelişmekte olan ülkelerde yabancı nakitler cinsinden kısa vadeli borçlanma eğilimi, finansal piyasaların kırılganlığını artırdığı için piyasaların serbestleşmeden önce düzenlenmesi gerekmektedir. Faiz oranlarındaki beklenmedik bir artış, toplam bankaların varlıklarının değerini kısa vadeli borçları ile uzun vadeli menkul kıymetlerinin net değerlerini düşürmektedir. Öte yandan, kırılgan bir finansal sistemde enflasyonu düşürme süreci, genellikle finansal krizle sonuçlandığından gelişmekte olan ülkelerde finansal sistemin sağlamlığı enflasyona karşı uygulanan istikrar politikaları açısından bakımından hayati önem taşımaktadır (Mishkin, 1996:11).

Mishkin (1995: 140, 1996:17)’in asimetrik bilgi analizine göre, finansal piyasalarda asimetrik bilgi ortamı, ahlaki çöküş ve ters seçim etkisi yoluyla finansal krize yol açmaktadır. Buna göre, finansal piyasalarda ahlaki çöküş ve ters seçim etkisi: faiz oranlarının artışı, menkul kıymetler piyasasında fiyatların düşmesi, toptan fiyat seviyesinin düşmesi ve bankacılık sektöründe belirsizlik ve panik ortamına bağlı olarak gerçekleşmektedir.

1. Yüksek Faiz Oranları: Asimetrik bilgi analizine göre, ancak riskli proje sahiplerinin kredi talepleri, bankaların ters seçime düşmesine neden olmaktadır (Stiglitz and Weiss, 1981). Özellikle finansal serbestleşme politikaları, asimetrik bilgi ortamında düşük riskli yatırım projelerinin dışlanarak, riskli projelerin bankacılık sektörü yoluyla finansman bulmasına yol açmıştır.

Öte yandan, yüksek faizlerin neden olduğu ters seçim sorunu düşük riskli yatırım projelerinin finansmanını zorlaştırarak, bir anlamda, kredi tayınlamasına neden olmuştur. Finansal piyasalarda ödünç veren kurumların riskli yatırım projelerini diğerlerinden ayıramaması, ekonomiyi daraltarak kriz riskini artırmıştır.



2. Menkul Kıymetler Borsasının Çöküşü: Asimetrik bilgi ortamında menkul kıymetler piyasasının çöküşü, finansal sistemde var olan ahlaki çöküş ve ters seçim sorunlarını şiddetlendirmiştir. Greenwald ve Stiglitz (1988), Bernanke ve Gertler (1989), Calomiris ve Hubbart (1990), borsanın çökmesini reel ekonomi yoluyla finansal piyasalara bağlayarak, firmalarda görülen net değer kaybının, ters seçim ve ahlaki çöküşe yol açtığını belirtmektedir (Mishkin, 1996: 20).

Firmaların toplam varlıklarında yaşanan net değer kayıpları, beklenen getirileri düşürerek, ödünç alma eğilimini yavaşlatmaktadır. Bu ortamda, yüksek faiz oranlarına razı olarak kredi talep eden firmalar, riskli yatırım projeleri yoluyla ahlaki çöküş sorununa yol açmakta ve ters seçim etkisini şiddetlendirmektedir. Özellikle, finansal serbestleşme ardından, hızla yükselen faiz oranları ahlaki çöküş ve ters seçim ortamında finansal kriz riskini artırmaktadır. Öte yandan, yüksek faizler hane halkı ödemelerini artırdığından nakit akımlarını azaltarak, firma bilançolarına uzun vadede zarar vermektedir.

Özellikle, gelişmekte olan ülkelerde firmaların toplam varlıklarının bilanço değerlerini düşüren diğer bir gelişme de, devalüasyonun artırdığı borç yüküdür. 1994 Meksika krizi ve 1982 Şili krizinde yaşandığı gibi ulusal paranın geleceği konusunda yaşanan belirsizlik ortamı, hükümetlerin, firmaların ve bankaların borç yükünü hızla artırmıştır.

3. Bankacılık Sektörü Panikleri: Mishkin, Amerika Birleşik Devletlerinde 1819, 1837, 1857, 1873, 1884, 1893, 1907, 1929- 1933 ve 1987 yıllarında yaşanan finansal krizleri inceleyerek, finansal krizin anatomisini belirlemiştir. Buna göre, Mishkin’in 1819’dan başlayarak yaptığı analizde, finansal krizler, bankacılık sektörü paniklerine dayanmaktadır (Şekil 5). Belirsizlik ortamında firma ve banka müşterilerinin güven kaybı, kısa sürede panik ve iflasla sonuçlanmaktadır. Bankacılık sektöründe olası panik ve iflaslar, finansal piyasaların ödünç alma maliyetlerini artırarak, finansal aracıların ve ödünç alanların sayısını azaltmış ve finansal piyasaların daralmasına neden olmuştur.

Şekil 5. Krizin Anatomisi



Kaynak: Mishkin. 1996: 227

Ahlaki çöküş sorunu ve ters seçim etkisi, banka panikleriyle birleşerek tüm sözleşmelerin vadelerini etkilerken, borçlarını ödeyemeyen firmaları sağlam firmalarla birlikte iflasa sürüklemiştir. Bu daralma sürecine eşlik eden beklenmeyen fiyat düşüşleri, ekonomide “borç-deflasyon süreci”ne yol açmıştır. Bu süreç, firma ve bankaların bilançolarında net değer kaybı yaratarak, ahlaki çöküş ve ters seçim sorunlarını yeniden şiddetlendirmiştir. Mishkin’in finansal kriz anatomisine göre, faiz oranlarının artışı, menkul kıymetler borsasında çökme ve belirsizlik ortamı yaklaşan finansal krizin önemli göstergeleri sayılmaktadır.


1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət