Ana səhifə

10’uncu Yaşında Karadeniz Ekonomik İşbirliği Girişimi, Beklentiler, Gerçekleşenler, Sorunlar, Umutlar


Yüklə 428 Kb.
səhifə1/7
tarix24.06.2016
ölçüsü428 Kb.
  1   2   3   4   5   6   7




10’uncu Yaşında Karadeniz Ekonomik İşbirliği Girişimi, Beklentiler, Gerçekleşenler, Sorunlar, Umutlar


Ali Başaran

A.Ü. BMYO 06730 Beypazarı Ankara

alibasaran3@turk.net

0 312 763 30 22
Ankara Üniversitesi Beypazarı Meslek Yüksek Okulu Öğretim Görevlisi, AÜ SBE Uluslararası İlişkiler Doktora Programı Öğrencisi

10’uncu Yaşında Karadeniz Ekonomik İşbirliği Girişimi, Beklentiler, Gerçekleşenler, Sorunlar, Umutlar

GİRİŞ

Karadeniz atlasta böbrek biçiminde görünür; dış okyanuslara ip gibi İstanbul ve Çanakkale boğazlarıyla bağlanır. Ama gene de denizdir; tatlı su gölü değil: Doğudan batıya 1170 kilometre, kuzeyden güneye 600 kilometre uzanan tuzlu bir deniz. Yalnız Kırım Yarımadası’nın içeri doğru uzanan sahili ile Türkiye arasındaki ‘bel’ kısmında genişlik 270 kilometreye kadar iner. Karadeniz derindir; yer yer derinlik 700 metreden aşağılara iner. Fakat kuzey batı köşesinde geniş, sığ bir düzlük (şelf) vardır; batıda Romanya’daki Tuna deltasının civarından kuzeyde Kırım’a kadar uzanır. Yüz metreden derin olmayan bu düzlük Karadeniz balık türlerinin çoğunun yuvalama yeri olmuştur.1


Karadeniz’i tarihe sokan balıktır. Elbette başka etkenlerde vardır: başka mükemmel yiyecek ve zenginlik kaynakları. Pontus stepleri adı verilen Güney Rusya Ovaları örneğin, Volga Irmağı’ndan batıda Karpat Dağları’nın eteklerine kadar 1300 kilometre uzanan, deniz kıyısından kuzeyin ormanlık arazisi arasında 320 kilometre genişliğe varan engin bir çayırlıktır. Pontus steplerinin çayırları bütün bir göçebe ulusun at ve sığırlarını besleyebilmiş, daha sonra verimli toprağı, Kuzey Amerika’da tarım başlamadan önce, dünyanın en iyi buğdayının yetiştirildiği bölge olmuştur. Karlı zirveleri açık denizlerden görülebilen Kafkas dağlarında kereste ve altın vardır. Irmak deltaları arasında, göç ederken göğü karartan yenebilir kuşlar yaşar. Ama bütün bu sonsuz görünün doğal yaşam zenginlikleri içinde en önemlisi balık olmuştur.2
Ünlü kitabı Güney Rusya’da İranlılar ve Yunanlılar’ın girişinde Rus bilim adamı Mihail Rostovtzeff şunları yazar: “Çıkış noktam olarak Güney Rusya adını verdiğimiz bölgenin oluşturduğu birliği alıyorum: Bu geniş ülkede çeşitli etkilerin kesişmesini-Doğu ve güneyden Kafkasya ve Karadeniz yoluyla gelen etkiler, deniz yoluyla gelen Yunan etkisi ve büyük Tuna yoluyla aktarılan Batı etkisi; ve sonuçta, karma uygarlıkların yarattığı, zaman zaman çok garip ve ilginç bir oluşum”.3
Bu şehirler* ‘garip’ti çünkü buralarda iktidar yoğunlaşmış değildi. Tersine, Deniz’in sıcak üst tabakalarında bulunan oksijen gibi bir çok topluluk arasında dağılmıştı. Yüce yönetici unvanı, aile kökleri Türkik, İranlı veya Moğol olan pastoral bozkır göçebelerinden bir erkek veya kadına verilmiş olabilirdi. Yerel yönetim ve ekonomik işleyiş Yunanlı, Yahudi, İtalyan veya Ermeni tüccarların eline bırakılmış olabilirdi. Genellikle kiralık olan askerler İskit veya Sarmat, Kafkasyalı veya Gotik, Viking veya Anglo-Sakson, Fransız veya Germen olabilirdi. Genellikle Yunanca’yı ve Yunan geleneklerini benimsemiş olan yerel halktan zanaatkarlar kendi haklarına sahipti. Yalnızca köleler-çünkü bu şehirler var oldukları sürece zamanın çoğunda köle kullandılar ve köle ticareti yaptılar- hiçbir iktidar sahibi değildi.4
Karadeniz tekrar uygarlıkların alışverişinin denizi olma yoluna girmiştir. Tarih boyunca tekrarlanan döngü 1992 sonrasında tekrar dönmeye başlamıştır. Şehirler yine acayip ve ilginçleşecektir. Karadenize akan ırmaklar her cihetten su taşırken, Karadeniz’e her cihetten mal taşıyan tüccarlar Karadeniz kıyısını ticaret şehirleriyle donatacaklardır. KEİ buna bir vesile teşkil edecektir.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Zirve Deklarasyonu 25 Haziran 1992’de İstanbul’da Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Romanya, Rusya Federasyonu, Türkiye, Ukrayna ve Yunanistan Devlet veya Hükümet Başkanlarınca imzalanmıştır. 25 Haziran 1992’de başlayan süreç, KEİ Zirve Deklarasyonunu imzalayan 11 devlet, 5 Haziran 1998 tarihinde Yalta’da Karadeniz Ekonomik İşbirliği Şartını da imzalamış ve bu şartın 1 Mayıs 1999’da yürürlüğe girmesiyle Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü kurulmuştur.
25 Haziran 1992 tarihli KEİ Zirve Deklarasyonu incelendiğinde barış, istikrar, güvenlik, iyi komşuluk, dostane kavramlarının kullanıldığı görülmektedir. KEİ iktisadi hedefe ek olarak bölgeyi ilgilendiren siyasal sorunlarında görüşüldüğü bir zemin olagelmiştir.
Makale altı bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde KEİ’nin doğuşu ve günümüze kadar ki geçirdiği evreler açıklanmıştır.

İkinci bölümde uluslararası iktisadi kuruluşlar sınıflamasını açıklanıp KEİT’in bu sınıflamadaki yeri belirtilmiştir.

Üçüncü bölümde KEİT Şartı incelenmiştir.

Dördüncü bölümde KEİT ülkeleri arasındaki siyasi sorunlara kısaca değinilmiştir.

Beşinci bölümde KEİT ülkeleri ile Türkiye ticareti ele alınmıştır.

Altıncı bölümde KEİT’den beklentiler ve KEİT’in geleceği hususunda öngörülerde bulunulmuştur.


BÖLÜM I : KEİ’NİN DOĞUŞU, DOĞASI VE GEÇİRDİĞİ EVRELER

KEİ, Doğu ile Batı arasındaki yıllardır mevcut olan ve olası bir çatışma fikrine, bunun sonucu olarak siyasi ve ekonomik bloklaşmaya dayalı bir düzenin yerine konulacak kalıcı işbirliği modellerinin arandığı bir konjöktürde; Avrupa’nın yeniden yapılanma süreci içinde bölgesel işbirliği girişimlerinin öne çıktığı bir kavşakta; bu girişimlerle küreselleşmenin yaygınlaştırılmasına yönelindiği bir ortamda gerçekleşme olanağını aramış ve bulmuş bir olgudur.5 Bu durum 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in şu sözlerinde ifadesini bulaktadır; ”Bizleri 1945 Yalta’sından 1998 Yaltasına getiren yolculuk kolay olmamıştır. 1945 Yalta’sında bizleri ayıran tarih artık geride kalmıştır. Şimdi önümüzde bölünmemiş, demokratik, müreffeh ve barış içinde bir Karadeniz Bölgesi’ni inşa etme yönünde altın bir fırsat durmaktadır”.6

KEİ fikri ilk defa 1990 yılı Ocak ayında Türkiye Washington Büyük Elçisi Şükrü Elekdağ tarafından Henkel firmasının düzenlediği “Dünyadaki Değişmeler ve Türkiye” konulu panelde dile getirildi ve Sovyetler Birliğinin Ankara Büyük Elçisi Albert Chernishev tarafından desteklendi.7
KEİ ile ilgili ilk temaslar 1990 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu temaslar sonucu sağlanan mutabakat çerçevesinde ilk toplantı 19-21 Aralık 1990 tarihlerinde Ankara’da düzenlenmiştir. Bunu 12-13 Mart 1991 tarihinde Bükreş’te, 23-24 Nisan 1991 tarihinde Sofya’da ve nihayet 11-12 Temmuz 1991 tarihlerinde Moskova’da yapılan toplantılar izlemiştir. Bu toplantılar sonucu işbirliğine temel oluşturacak a- Amaç ve ilkelerin tanımlanması, b-Hükümetler arası işbirliği, c-Hükümetler dışı işbirliği, d-Kurumsal yapı ve üyelik olmak üzere 4 temel başlık altında karara bağlanmıştır.8

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Zirve Deklarasyonu SSCB’de Gorbaçov’la 1985’te başlayan siyasi ve iktisadi alanda yeniden yapılanma sürecinin bir ürünüydü. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Zirve Deklarasyonu, öncülüğünü Türkiye’nin yaptığı bir “bölgesel iktisadi işbirliği” girişimiydi. KEİ 20’nci yüzyılın ve bölgenin ihtiyaçlarına cevap veren, katılan ülkelerin aralarındaki mevcut ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi esasına dayanan, coğrafi yakınlık, tarihsel bağlar, ekonomik tamamlayıcılık özelliklerini dikkate alan, somut projelere dönük, esnek ve pragmatik, özel sektör ağırlıklı, kendine özgü bir iktisadi işbirliği modeli olarak doğu ve günümüze kadar öylece geldi.

Büyük Avrupa mimarisinin bir parçasını oluşturan bu “işbirliği”, Avrupa Birliğinin bir alternatifi değil, tamamlayıcı bir alt sistemidir. Görünürdeki ilişki şekli ekonomik işbirliğiydi/işbirliğidir. Ekonomik bütünleşme, bir yükümlülük değildi/değildir. Bununla beraber gelişmeler o noktaya geldiği zaman, ekonomik birleşmeye açık bir yapıya da sahiptir.

KEİ’nin doğası ve işleyişiyle ilgili 1996’da yapılan değerlendirmeler bu günde büyük ölçüde geçerlidir.

KEİ girişimi daha önce kurulan bölgesel entegrasyon modellerine uymamaktadır. Bazı nedenlerden ötürü, bir serbest ticaret bölgesi ya da ayrı bir gümrük birliği modeli olmayı amaçlamaz. Bu nedenlerden ilki, üye ülkelerden birinin hali hazırda, üyelerinin üçüncü ülkelerle olan ticari ilişkilerine ciddi kısıtlamalar getiren ve en ileri bölgesel ekonomik entegrasyon girişimi olan AB’ne tam üye olmasıdır. İkinci neden ise, ülkelerin bir çoğunun başlangıçta, yasal bağlayıcılığı olan bölgesel bir oluşuma girmekten kaçınmasıdır ki, bu durum da hoş görülmelidir çünkü bu ülkeler kendilerini gerçek anlamda serbest hissetmeye henüz başlamışlardır. Son neden, bu ülkelerin birleşmesini zorunlu kılan gerçek bir tehdidin söz konusu olmamasıdır. Böyle bir tehdit oluşturma ayrıcalığını hak edebilecek tek süper güç olan Rusya Federasyonu da aynı zamanda oluşumun bir parçasıydı. Bu yüzden, KEİ oluşumunu gevşek ve tanımlanmamış bir bölgesel oluşum haline getirmek için, hükümetler arası düzeyde zımni bir anlaşma olduğu ve işleyişin sağlanması için, gerekli motivasyon eksikliğinin görüldüğü her toplantıda zorlamadan, karar almayı zamana bırakmanın iyi olacağının kabullendiği sonucuna varmak yanlış olmayacaktır.

Bu zımni anlaşma zaman içinde bir çok amaca hizmet etmiştir. Bazen faaliyetlerin tamamen durması anlamına gelmiş olsa da, üyeler bu vesileyle diğer ülkelerin tekliflerini istemeden kabul etme durumunda kalmamışlardır. Böyle bir ortam aratılmış olsa dahi, söz konusu görüşlerin kağıda dökülerek işleme konmaması halinde hiçbir zaman bir yaptırım söz konusu olamamıştır. Belki de Deklarasyonun oluşumundan doğan böyle bir rahatlığa bağlı olarak bu girişim yozlaşmamış, hükümetler arası toplantılara katılım oranı her zaman oldukça yüksek olmuş ve KEİ girişiminin sahip olduğu geniş ufuklar uluslararası kuruluşları etkilemeye devam etmiştir.9


KEİ birkaç evre geçirmiştir. İlk evre 25 Haziran 1992 ile KEİ daimi sekreteryasının faaliyete geçtiği 10 Mart 1994’e gelene kadar geçen iki yıla yakın bir süreyi kapsar. Bu ilk evrede Türkiye her toplantıya ev sahipliği yaptı, tüm sekreterya görevlerini üstlendi ve giderleri Türk hükümeti finanse etti. İkinci evre 10 Mart 1994 daimi sekreteryanın kurulması ve uluslararası personeli ile birlikte Büyükelçi E. Kutovoy’un direktörlük görevini üstlenmesiyle başladı10. (KEİ Sekreteryası’nın 1994 ve 1995 bütçesinin tümü, 1996 bütçesinin2/3’ü, 1997 bütçesinin ise 1/3’ünü Türkiye üstlenmiştir). Üçüncü evreyi 5 Haziran 1998 tarihinde Ukrayna’nın Yalta kentinde imzalanan KEİ Şartı ile başladı, 1 Mayıs 1999 itibariyle KEİ Şartı yürürlüğe girmesiyle Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü kuruldu.
.
  1   2   3   4   5   6   7


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət