Ana səhifə

İkinci bölüm: Fİnansal serbestleşme pOLİTİkasi ve fİnansal kriZ iLİŞKİSİ


Yüklə 1.1 Mb.
səhifə1/12
tarix27.06.2016
ölçüsü1.1 Mb.
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12

- -

İkinci bölüm: FİNANSAL SERBESTLEŞME pOLİTİKASI VE fİNANSAL KRİZ iLİŞKİSİ


Bu bölümde finansal kriz kavramı, finansal kriz türleri, finansal kriz modelleri ve finansal krizlerin finansal serbestleşme politikalarıyla ilişkileri incelenmektedir. Kriz ekonomilerinin daha iyi anlaşılması açısından öncelikle kapitalist ekonominin yaşadığı krizler kısaca gözden geçirilecektir.

1. Finansal Kriz ve Finansal Serbestleşme İlişkisi

Son on yılın ekonomi politikalarını tartışırken, en çok üzerine durulan kavramlar, şeffaflık (transparency), hesap verebilirlik (accountability), yönetim (governance), uzlaşma (consensus) ve katılım (participatipon) olarak sıralanmaktadır. Günümüzde, gerek IMF gerekse uluslararası diğer finansal kurumlar gelişen piyasaların global entegrasyonunu sağlayabilmek ve finansal krizlere karşı bu ülkeleri koruyabilmek için ekonomik alt yapıyı bu kavramlar etrafında yeniden gözden geçirmek zorunda kalmıştır. Bu noktada devletin finansal serbestleşme ardından değişen rolü şeffaflık, etkin yönetim, hesaplanabilirlik, uzlaşmacı ve katılımcı bir ortamda kanunların işlerliğini sağlamaktır (Quattara, 1999a: 14 ve 1999b: 18).

Kapitalist ekonomi, reel ve finansal yönden ilk büyük kriz dalgasını 1929 yılında yaşamıştır. İkinci kriz dalgası, 1970-1980 döneminde gelişmiş ülkelerde, ekonomik durgunluk, petrol, para ve borç krizleri biçiminde yaşanmıştır. Üçüncü kriz dalgası, finansal serbestleşme politikaları ardından gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde finansal krizler biçiminde yaşanmıştır. Ekonomi yazınında kriz tarihi oldukça eskidir. Mishkin’in kriz anatomisinde yer aldığı gibi 1819’dan günümüze pek çok kriz yaşanmıştır.

Dünya ekonomisinde 19. yüzyıldan beri yaşanan krizlerin ardından, krize uyum sağlanamadığı ancak, krize alışıldığı görülmüştür. Ekonomi yazını dışında güncel hayatta kriz normal bir durum olarak algılanmaktadır (Sönmez, 1991: 62).

1930 depresyonu borç deflasyonuyla şiddetlenmiştir. Firmalar ve hane halkının borç yükü, banka başarısızlıkları ve iflasları, kredi hacmini daraltarak, para ve sermaye piyasalarında geleceğe yönelik sistemik risk ve belirsizlik yaratmıştır (Bagchi, 1996, 80-85).

1929 krizi, uluslararası sermaye akımlarının reel ve finansal piyasalarda yarattığı sorunlara bağlı olarak bu piyasaların çökmesiyle ortaya çıkmış ve kısa sürede global bir krize dönüşmüştür. 1929 krizi ardından ithal ikameci sanayileşme stratejisi dünya ekonomisinde hakim paradigmaya dönüşerek, ülkelerin sermaye akımlarına karşı bağımlılıkları azaltılmaya çalışılmıştır.

1930 depresyonu borç deflasyonuyla şiddetlenmiştir. Firma ve hane halkının borç yükü, banka başarısızlıkları ve iflasları, kredi hacmini daraltarak, para ve sermaye piyasalarında geleceğe yönelik sistemik risk ve belirsizlik yaratmıştır (Bagchi, 1996: 80- 85).

1970-1980 döneminde, gelişmekte olan ülkelerin petrol ihraç eden ülkelerden dolar cinsinden ve libora bağlı olarak aldıkları sendikasyon kredileri, para ve bankacılık krizleriyle sonuçlanmıştır. Bu dönemde Meksika, Arjantin, Şili, Brezilya ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler ciddi borç krizleri yaşamıştır. Aynı dönemde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde uygulanan reformlar, düzenlemeler ve serbestleşme politikaları finansal krizlerle sonuçlanmıştır.

Üçüncü kriz dalgası, 1990’lı yıllarda finansal serbestleşme politikaları ardından, kısa vadeli sermaye akımlarının finansal sistemi kırılganlaştırması, olası şoklara karşı duyarlılık kazandırmasına bağlı olarak yaşanmıştır. Bu dönemde, özellikle gelişmekte olan ülkelerde finansal serbestleşme politikaları ardından yükselen faiz oranları, gelişmiş ülkelerden portföy yatırımlarını çekerek, uluslar arası sermaye akımlarının dolaşım hızını artırmış ve finansal kriz ortamını hazırlamıştır.

Sermaye akımları, gerek özel sektörün gerekse, kamu sektörünün finansal olanaklarını artırarak, kredi hacmini genişletmiştir. Kredi hacminin genişlediği finansal piyasalarda sıkı para ve maliye politikaları yoluyla sterilizasyona gitme zorunluluğu doğmuştur. Bu amaçla, merkez bankaları açık piyasa işlemleri yoluyla döviz ve sermaye piyasalarını; sabit ve yarı sabit kura dayalı devalüasyon politikaları yoluyla da sermaye akımlarını kontrol ederek, piyasaların finansal krizlere karşı duyarlılığını artırmıştır.

1970-1980 döneminde yaşanan finansal krizler birbirinden bağımsız para ve bankacılık krizlerine yol açarken, 1990’lı yıllarda finansal serbestleşmeden sonra yaşanan krizler, para ve bankacılık krizlerinin bir arada yaşandığı ikili kriz (twin crises) biçiminde gerçekleşmiştir. İkili kriz, zayıf bankacılık sistemine sahip olan parası aşırı değerlerli, enflasyon oranı, iç ve dış borç stoku yüksek ülkelerde sıkça yaşanmıştır.

1920 ve 1980’li yıllarda, kapitalist dünya ekonomisinin yaşadığı krizler karşılaştırıldığında, önemli benzerlikler dikkati çekmektedir (Şekil 4). Buna göre, yüksek enflasyon, yüksek işsizlik ve yüksek faiz oranları ile General Motors’un uğradığı zarar, 1920 ve 1980’li yıllarda yaşanan krizlerin ortak bulguları olmuştur. 1920 ve 1980 krizlerini izleyen altı yıl içinde benzer gelişmeler yaşanmıştır (Batara, 1990: 178).

1980’li yıllarda, uluslararası finansal piyasalarda izlenilen serbestleşme ve globalizasyon politikaları, uluslararası finansal piyasaları kırılganlaştırmıştır. Bu dönemde finansal sistemlerde yapılan köklü reformlar, 1980’lerde başlayan ve 1990’lı yıllarda biten borç krizlerine; 1982 yılında global bir resesyona ve 1987 yılında pek çok ülke borsasında çöküşe neden olmuştur (Allen, 1994: 175).

Krizden etkilenen ülkeler için krizin uzun vadeli niteliğini tanımak ve her ülke için anlamlı bir borç planı oluşturmak gerekmektedir. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği faiz oranlarını düşürerek, bu stratejiyi globalize etmek zorundadır. Buna göre, sermayenin kriz yaşayan ülkelere yeniden akışı teşvik edilerek, ülkelerin borç ödeme yükü azaltılacaktır. Bu gelişme dünya ekonomisinin büyüme hızını artırarak, sermaye piyasalarını geliştirecektir (Bergsten, 1998: 14).

Şekil 4: Kapitalist Dünya Ekonomisinde 1920 ve 1980’li Yıllarda Yaşanan Krizlerin Karşılaştırılması



Kaynak: Batara, 1990: 177

Konunun daha iyi anlaşılması açısından öncelikle kriz kavramı, kriz türleri ile kriz konusunda geliştirilen modellerini incelenmesi gerekmektedir.


  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət