Ana səhifə

I. BÖLÜM: temel kavramlar diL, KÜLTÜr ve iletiŞİM


Yüklə 4.86 Mb.
səhifə11/29
tarix25.06.2016
ölçüsü4.86 Mb.
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   29

DİLİN TANIMLARI ve KAPSAMI




DİLİN TANIMLARI


“Düşünemeyeceğimiz kadar çok yönlü, değişik açılardan bakınca başka başka nitelikleri beliren kimi sırlarını bugün de çözemediğimiz büyülü bir varlıktır. Dil dediğimiz düzen; insanın gözüdür, beynidir, düşüncesi ruhudur. (Doğan Aksan)

Dil bir anda düşünemeyeceğimiz kadar çok yönlü, değişik açılardan bakınca başka başka nitelikleri beliren, kimi sırlarını bugün de çözemediğimiz büyülü bir varlıktır. O, gerek insan gerek toplum gerekse insan ve toplumdan ayrı düşünülemeyecek olan bilim, sanat, teknik gibi bütün alanlarla ilgili bulunan, aynı zamanda onları oluşturan bir kurumdur.”



Dil, insanı insan yapan özelliklerin başında yer almaktadır. Dili olmayan bir insan topluluğunu düşünmek mümkün değildir. Çünkü insan, dili kullanma yetisine, konuşma özelliğine sahip tek varlıktır. Duygu ve düşüncelerimizi, geçmişimizi, geleceğimizi, yaşadıklarımızı, hayallerimizi bir başkasına aktarabilmemizi sağlayan, dil değil midir? Bir Afrika kabilesinin dilinde henüz konuşmayan çocuklara “kuntu” yani “şey” denmektedir. Konuşmaya başladığında ise çocuğa “muntu” yani “insan” diye seslenilmektedir.

Şimdiye kadar pek çok araştırmacı dilin çeşitli tanımlarını yapmıştır. Şimdi de bu tanımlara bir göz atalım:

Dil, kendi özel düşüncelerini sesin yardımıyla, özne ve yüklemler aracılığıyla anlaşılabilir duruma getirmektir. (Platon)

Dil, insanın kendi bilgi ve deneylerini, bir anlamsal kapsamı ve bir ses karşılığı olan birliklerle, her toplumda bir başka biçimde açıkladığı bir bildirişme aracıdır. (André Martinet)

Dil, bir toplumu oluşturan kişilerin düşünce ve duygularının o toplumda ses ve anlam bakımından ortak öğeler ve kurallardan yararlanarak başkalarına aktarılmasını sağlayan çok yönlü ve gelişmiş bir sistemdir. (Zeynep Korkmaz)

Dil bir anda düşünemeyeceğimiz kadar çok yönlü, değişik açılardan bakınca başka başka nitelikleri beliren kimi sırlarını bugün de çözemediğimiz büyülü bir varlıktır. Dil dediğimiz düzen; insanın gözüdür, beynidir, düşüncesi ruhudur. (Doğan Aksan)

Dil, tıpkı ev gibi bir milletin duygu, düşünce ve hayatının barınağı, korunağıdır… Dilin bütünü milletin evidir. Bin bir odalı bir ev! Buna şehir, ülke demek daha doğru olur. Milletler dillerini tıpkı medeniyetleri gibi korurlar. (Mehmet Kaplan)

Dil, insan oluş maceramızın başlangıç noktasıdır. Kendisi de tabiatın bir parçası olan insanı, tabiatın başka varlıklarından ayıran başlıca özellik, başka yer ve zamanlara ait bu bilgi birikimine, yani tarihe sahip oluşudur. Başka varlıklar gibi “bugünde” ve “burada” yaşamakta olan insanı, bugünden ve buradan götüren “dil”dir. (Günay Karaağaç)

Tahsin Banguoğlu: "Dil insanların meramlarını anlatmak için kullandıkları bir sesli işaretler sistemidir. Elle, başla, gözle, kaşla işaretler yaparak da bazı duygularımızı, düşünce ve dileklerimizi anlatırız. Fakat en mükemmel anlatma (expression) vasıtamız dildir.
Konuşma (parole) kişi oğluna vergi olan ve insanı hayvandan ayıran bir yüksek işleyiştir(function). İnsan konuşma yeteneği ile doğar. Fakat dil doğuştan bilinmez. Çocuk içinde yaşadığı topluluğun dilini, anadilini (langue maternelle) uzun bir çıraklık devresi süresince öğrenir. Aslında her dil (langue) bir insanlar topluluğu arasında binyıllar boyunca gelişerek meydana gelmiş bir sosyal kurumdur"(Tahsin Banguoğlu (1986) Türkçenin Grameri, Ankara, s.9)”


Tahir Nejat Gencan : “Duygu, düşünce ve dileklerimizi anlatmaya yarayan işaretlerin —daha çok, ses işaretlerinin— hepsine birden dil denir... Dil, düşüncenin, —daha geniş anlamıyla içbenligimizin — aynasıdır (Tahir Nejat Gencan (1966) Dilbilgisi, İstanbul, s.1).”

Berke Vardar: “Belli bir insan topluluğuna özgü, çift eklemli sesli göstergeler dizgesi. F. de Saussure'ün yaptığı ve birçok dilbilimcinin benimsediği ayrıma göre, dilyetisinin toplumsal ürünü olan dil, bu yetinin bireylerce kullanılabilmesini (bak. söz) sağlayan ve toplumca benimsenmiş olan uzlaşımsal bir düzendir. Hem gösterenlerle gösterilenlerin birleşmesiyle oluşan bir dizge, hem de bu birleşimin ürünü olan göstergelerle bunlaır oluşturan ve bunların oluşturduğu öğelerin işleyiş kuralların içeren düzenektir. 2. Bildirişim sağlamak aracı olarak kullanılan ve doğal diller dışında kalan her türlü göstergeler dizgesi, anlatım yöntemi (örn. sinama dili, arıların dili). (Berke Vardar (1998) Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, İstanbul, s.75)”

Fuat Bozkurt: “Dil, evreni algılayış ve yansıtmanın ses, sözle göstergesidir. Evren sonsuz ve devingendir. Kişioğlu evreni bilinci ile algılar, dili ile yansıtır. Kişioğlu evreni algılama ve yansıtması ölçüsünde dili güçlüdür. Bu bakımdan dil, kişinin evrene açılan aydınlığıdır (Fuat Bozkurt (1995) Türkiye Türkçesi, İstanbul, s.5).”

Yukarıdaki tanımları da göz önüne alarak ifade edersek, dil, insan hayatının merkezinde yer alan ve onun kendisini, evreni ve sosyal çevresini tanımasını, insanlarla iletişim kurmasını, içinde yaşadığı toplumun geçmiş birikimlerini edinmesini sağlayan nedensiz göstergelerden örülü bir bildirişim sistemidir, diyebiliriz.

Ferdinand de Saussure: “Dil bir kâğıda da benzetilebilir: Düşünce kâğıdın ön yüzü, ses ise arka yüzüdür. Kâğıdın ön yüzünü kestiniz mi, ister istemez arka yüzünü de kesmiş olursunuz. Dilde de durum aynı: Ne ses düşünceden ayrılabilir, ne de düşünce sesten. (Ferdinand de Saussure (1980) Genel Dilbilim Dersleri I, TDK, Yayınları, Ankara, s.105).”

Edward Sapir "Dil, yalnızca insana özgü olan; düşüncelerin, duyguların ve isteklerin, istençle (irade göstererek) üretilmiş semboller kullanarak iletilmesini sağlayan ve içgüdüsel olmayan bir yöntemdir.”;"Language is a purely human and non-instinctive method of communicating ideas, emotions and desires by means of voluntarily produced symbols."(Edward Sapir (1921) Language. New York: Harcourt Brace, s.8)

G. Trager"A language is a system of arbitrary vocal symbols by means of which the members of a society interact in terms of their total culture."(G.Trager, (1949) The Field of Linguistics. Norman, OK: Battenberg Press)

Noam Chomsky : “Bir dil, her biri sonlu uzunlukta ve sonlu bir üyeler kümesinde oluşturulan (sonlu ya da sonsuz) cümleler kümesidir. “; “A language is "a set (finite or infinite) of sentences, each finite in length and constructed out of a finite set of elements." (Noam Chomsky (1957) Syntactic Structures. The Hague: Mouton, s.13)

R.A. Hall: "Language is "the institution whereby humans communicate and interact with each other by means of habitually used oral-auditory arbitrary symbols."(R.Hall (1964) Introductory Linguistics, Philadelphia, PA: Chilton.)

Halliday, Michael: "Language is a range of possibilities, an open-ended set of options in behavior that are available to the individual in his existence as social man. The context of culture is the environment of any particular selection that is made from within them ... The context of culture defines the potential, the range of possibilities that are open. The actual choice among these possibilities takes place within a given context of situation."(Michael A.K. Halliday (1973) Explorations in the Functions of Language, London: Arnold.)

Muharrem Ergin, “Türk Dil Bilgisi” adlı kitabında dili şöyle tanımlamaktadır:

Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir vasıta; kendine has kuralları içinde yaşayıp gelişen canlı bir varlık; milleti bir arada tutan, koruyan ve milletin ortak malı olan sosyal bir kurum; temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli bir anlaşmalar sistemi ve seslerle örülmüş muazzam bir yapıdır.”

Görüldüğü gibi dilbilimciler, dilin insanlar arasında anlaşmayı sağlayan; kendine özgü kurallar çerçevesinde doğal bir gelişim çizgisine sahip, seslerden örülü sosyal bir varlık olduğunu dile getirmektedirler.

Bu tanımlardan yola çıkarak dilin özelliklerini de belirlemek mümkündür:

1.En etkili anlaşma aracıdır. (İletişim)

2.Doğal bir araçtır.

3.Kendine mahsus (özgü) kuralları vardır.

4.Canlı bir varlıktır. (Unutulur, değişir, gelişir)

5.Milletin sosyal akrabalık bağıyla oluşmasını sağlar.

6.Milletin ortak malıdır.

7.Soysal bir kurumdur.

8.Temeli bilinmeyen zamanlarda atılmıştır.

9.Gizli bir anlaşmalar sistemidir.

10.Seslerden örülmüştür.

1.Dil en etkili anlaşma aracıdır:

Dil insanlar asında kullanılan en etkili iletişim aracıdır. İnsanlar, duygu ve düşüncelerini, korkularını, beklentilerini, umutlarını, acılarını, sıkıntılarını dil sayesinde diğer insanlara paylaşır. İnsanlarla, insanların duygu düşünceleriyle, nesnelerle, tabiattaki canlı cansız tüm varlıklarla aramızdaki en önemli iletken dildir. Çevremizdeki her şeyi diğer insanlara, geleceğe, gelecekteki nesiller aktarmak için dil denilen iletişim aracını kullanır, onun vasıtasıyla iletişime gireriz.

Tabiattan gelen bilgiler, dil kalıbına dökülerek anlatılabilir hale gelirler. Anlaşılmak, , yaratıcı olmak, yaradılıştan gelen yetenekleri yurdumuzun ve insanlığın hizmetine sunmanın en etkili yolu, zengin bir kelime hazinesi sahip olmaktan geçer. İnsan düşüncesi ancak kültür dilinin bahçesinde yaratıcı hale gelip, renkli ve güzel kokulu çiçekler açabilir. Ancak, zengin kültür dilleri, milletleri çağdaş medeniyettin en ön saflarına çağlar üzerinden aşırarak getirebilir.

Soyut bir sistem olan dilin kişisel kullanımı somuttur. Dili somut hale getiren söz ve yazı sayesinde, iletişim etkili bir hale gelir. Bu da dil bahçesinin kelimelerinin zengin bir şekilde kullanılması ile mümkündür. Bir dilin doğal olarak yaratılmış temel anlamlı kelimeleri, ortak anlamlar oluşturacak şekilde kullanıldıkça dilin soyut ifadeleri somutlaştırma kabiliyeti arttıkça dilin iletkenliği de artacaktır. (Bkz. Ortak anlamlar için Dil ve İletişim)

2. Dil doğal bir araçtır.

Dilin sun’î bir vasıta olmayıp tabiî bir varlığa sahip olduğunu söyleyen Ergin, “Mesela at da bir vasıtadır, otomobil de bir vasıtadır. Fakat insan otomobile istediği şekilde hükmedebilir, at karşısında ise onun tabiatına uygun şekilde hareket etmek zorundadır. Otomobile istediği şekli verir, onun biçimini istediği şekle sokar, onu istediği gibi kullanır, isterse uçuruma sevk edebilir. Fakat atın biçimini değiştiremez, onu istediği gibi kullanamaz, istediği yere sevk edemez. Başını kesseniz ata korktuğu yerde bir adım attıramazsınız. İşte dilin vasıtalığı atın vasıtalığı gibidir.”

Doğal (tabii) varlıkların karşıtı suni varlıklardır. Yapay (suni) varlıklar genellikle bir tek varlık tarafından yaratılmış, oluşturulmuş varlıklar değildir. Yapay varlıklar, belli bir grup insanın düşünerek, tasarlayarak, planlayarak yaptıkları varlıklardır. Bugün teknolojik olarak insanın kullanımına sunulan varlıklar yapay varlıklar olarak adlandırılır. Hâlbuki doğal (tabii) varlıklar böyle değildir. Kendilerine ait değiştirilemeyen, müdahale edilemeyen kanunlara sahiptirler. Doğal varlıklar, bu özellikleriyle tek ve güçlü, ezeli-ebedi olan, rahman ve rahim olan bir varlık tarafından belli bir düzende ve fıtratta yaratılmış varlıklardır. Çevremizdeki canlı ve cansız varlıklar, dünya, ay, güneş, gezegenler, galaksiler ve tüm evren doğal varlık olarak adlandırılırlar. Muazzam bir sistemle belli bir yörüngede, asla sapmayan ve değişmeyen bir düzende yaratılmış bu varlıkların yaratıcısı rahman ve rahim olan, ezelli ve ebedi olan, Kadir-i Zülcelâl olan Allah(c.c.)’tır.

Varlıkların yaratılmasında bilim dünyasının bakış açıları:

Gerçekten de dilin doğal bir yaratılış ve gelişim çizgisi vardır. Bu doğal gelişmeye müdahale etmek mümkün değildir. Kendi gelişim sürecini engellemek, yolunu kapatmak, kendi içinde tutarlı bir bütünlüğe sahip olarak toplumun ihtiyaçları doğrultusunda şekillenen dilin düzenini bozmak söz konusu değildir. Dışarıdan müdahale edilmek gerekiyorsa, bu müdahalenin yine dilin kendi doğal işleyişine ters olmaması, kurallarıyla çatışmaması gerekir. Zaten yapılacak müdahale de ancak onun doğal gelişimini engelleyen hususların ortadan kaldırılması yani önünün açılması için olmalıdır.

3. Dilin kendine özgü kuralları vardır:

Her dilin kendine özgü kuralları, birbirinden farklı anlatım yolları, sistemli bir yapıları vardır. Dilin kendine özgü kuralları, doğal olarak kendi bünyesinden, içinden kaynaklanmaktadır. Dillerin yaratılışından kaynaklanan ortaklaşmış özelliklere de rastlanır. Doğal olarak bu benzerlikler, insanın dil becerisindeki sistemi yaratan varlığın koyduğu ortaklaşmalar olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte karşılıklı ödünçlemelerden kaynaklanan ve aynı dil ailesi içerinde bulunmakta kaynaklanan ortaklaşmalar da vardır.

Türk dilinin kendine özgü en önemli kuralı, kelime işletim sistemidir. Türk dilinin işlemesinde en büyük yük, eklerdedir.

Türkçede kullanılan son ekler, yapım ve çekim ekleridir. Gerek yapım ekleri, gerekse çekim ekleri kendi aralarında dizimsel bir sıra izlerler. Sıra değiştiğinde ya anlam değişir; ya da artık dil dışı bir biçim oluşur. Bunu “kök+yapım eki+çekim eki” şeklinde formülleştirmek mümkündür: “yaz-ı-lar-ı-nız, su-la-dı-k” vb. Elimizdeki ilk yazılı belgeler olan Orhun Abideleri’nden bu güne yaklaşık 1300 yıldır, bu böyledir.

Türkçede bu yapının dil becerisi ve dil öğrenimi sürecine yansıyan, kelime türetme kolaylığı, çekim düzeni ve kelime yapısını saydamlaştırma gibi olumlu işlevleri öğrenilmesini de kolaylaştırmaktadır. Türkçe yapısı itibariyle matematiksel bir düzene sahiptir. Türkçenin kelime yapısındaki matematiksel sistem, kelime kökünün her durumda sabit kalmasından, kelime köküne gelen yapım ve çekim eklerinin kökten kolaylıkla ayırt edilebilmesinden ve kökle birleşmesine rağmen fonksiyonlarının kolaylıkla fark edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Türkçede asıl unsur yardımcı unsurdan sonra gelir. Gerek tamlamalarda gerekse cümle öğelerinin dizilişinde bu kural aynıdır: “Küçük kız” derken de, “kitabın sayfası” derken de yardımcı unsurlar önce, asıl unsur sonra gelir. Cümlenin asıl unsuru olan “yüklem” de Türkçede sondadır: Fakat Hint-Avrupa dillerinde, Türkçedeki özne-tümleç-yüklem sıralamasına karşılık, özne-yüklem-tümleç sıralaması vardır. Hami Sami grubu dillerde ise yüklem-özne-tümleç dizilişi göze çarpar: Türkçe, Almanca ve Arapçadaki sözdizimi için aşağıdaki örneği inceleyiniz.

Ali okula gidiyor.

Ali geht in die Schule “Ali gidiyor okula.”

ذھب على الى ۱لمدرسة “Gitti Ali okula.”



Ali is going to the school “Ali gidiyor okula.”

Fakat son zamanlarda Batı dillerinin etkisiyle Türkçe kurallara aykırı tamlamalar kurmaktayız. Apartman Menekşe, Kulüp 69 vb kullanımlar 1300 yıllık Türk Dili tarihine ihanettir.

Yine her dilde o dile özel bir dünya görüşü vardır. Biz yağmurun çok fazla yağdığını ve aniden bastırdığını anlatmak için “bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor” derken; bir İngiliz bu durumu “it is raining cats and dogs” yani “kediler ve köpeklercesine yağmur yağıyor,” sözleriyle anlatır.

4. Dil sürekli değişim ve gelişim içinde olan canlı bir varlıktır.

Willhelm von Humboldt’un da belirttiği gibi dil bir eser (ergon) değil bir faaliyettir (energia.) Dil eğer “eser” olsaydı, yaratıldıktan sonra bir değişikliğe uğramaması, çıktığı şekliyle kalması gerekirdi. Fakat dil unsurları, sürekli bir değişim ve gelişim içerisindedir. Türkçenin VIII. yüzyıla ait verileriyle bugünkü metinlerini karşılaştırdığımızda ortaya çıkan farklılıklar, dilin canlı ve dinamik bir yapıya sahip olduğunu kanıtlamaktadır. Bu farklılıkları; ses, şekil bilgisi ve söz varlığı olmak üzere üç grupta incelemek mümkündür: İşte VIII. yüzyılda “edgü” şeklinde gördüğümüz sözün tarihî macerası:

edgü VIII. yüzyıl >eygü XII. yüzyıl > eyyü XIV. yüzyıl > eyü XVI. yüzyıl > eyi XVIII. yüzyıl > iyi XX. yüzyıl

Şimdi de Orhun Abideleri’nden alınmış şu cümleleri inceleyelim:

Tengri teg tengride bolmış Türk Bilge Kagan bu ödke olurtum. Sabımın tüketi eşidgil.”



Tengri > “Tanrı”, “gök” “tengride” “gökte”; teg > “gibi”: Bugün bu edatın yerini Türkiye Türkçesinde “gibi” edatı almıştır. Fakat “teg” değişik türevleriyle diğer Türk Şiveleri ’nde kullanılmaya devam etmektedir; bolmış > “olmuş”: Bol- haliyle diğer pek çok şivede yaşamaya devam etmektedir.;ödke > “zamanda”: Öd: zaman; -ke yönelme hali. Bugün -a, -e olan ek, Orhun Abideleri’nde –ka, -ke şeklindedir; olurtum > “oturdum”: Hükümdar oldum, tahta oturdum; sabımın > “sözümü”: Sab, sav yani söz demektir. Bugün savcı kelimemizde hâlâ yaşıyor. ( -b > -v değişimi ile); tüketi > “tamamını” (yani tüketerek, tamamlayarak, hepsini); eşidgil > “işit” (e - > i- değişimi ile)

Şekil bilgisi açısından da bu gelişmeye şahit olmak mümkündür: Türkçenin eklerini incelediğimizde bazı eklerin yaklaşık 1300 yıldan beri hiç değişmeden kaldığını, (görülen geçmiş zaman, öğrenilen geçmiş zaman vb.) bazılarının ise Türkçenin konuşulduğu belli sahalarda ömrünü tamamlayarak yerini yeni bir eke bıraktığını görmekteyiz. Bugün kullandığımız gelecek zaman eki çok yeni bir ektir. Henüz XV. yüzyıldan bu yana tanıdığımız –acak, -ecek gelecek zaman eki için Eski Türkçede –taçı, -teçi; Eski Anadolu Türkçesinde ise -ısar, -iser eki kullanılmıştır.





(1) üze kök teñri asra yagız yer kılıntukta ikin ara kisi oglı kılınmıs. kisi oglınta üze eçüm apam Bumın Kagan, İstemi Kagan olurmıs. olurupan Türk bodunuñ elin törisin tuta ebirmıs.

(2) tört buluñ kop yagı ermıs, sü sülepen tört buluñdakı bodunug kop almıs, kop baz kılmıs, başlıgıg yüküntürmis, tizligig sökürmis. ilgerü Kadırkan yışka tegi. kerü Temir Kapıgka tegi, konturmıs ekin ara

1 Üstte mavi gök (yüzü) altta (da) yağız yer yaratıldığında, ikisinin arasında insanoğulları yarati1mış. İnsanoğullarının üzerine (de) atalarım dedelerim Bumin Hakan (ve) İştemi Hakan (hükümdar olarak) tahta oturmuş. Tahta oturarak, Türk halkının devletini (ve) yasalarını yönetivermiş, düzenleyivermişler.

2 Dört bucak hep düşman imiş. Ordular sevk ederek, dört bucaktaki halkları hep almış, hep (kendilerine) bağımlı kılmışlar. Baslılara baş eğdirmiş, dizlilere diz çöktürmüşler. Doğuda Kingan dağlarına kadar, batıda Demir Kapı'ya kadar (halklarını) yerleştirmişler. (Bu) iki (sınır) arasında

5. Milleti bir arada tutar, onun varlığını koruyup devamını sağlar.

Dil insanların bir arada yaşamasını sağlar. Aynı dili konuşan, ortak kader birliğine sahip insanlar bir araya gelerek bir topluluk oluştururlar; daha sonra bu topluluklar, toplumu, toplumlar da milleti meydana getirir. Milletlerin ortak hafızası olan dilleri, aynı zamanda onun varlığının da garantisidir. Bir milleti millet yapan, onu ayakta tutan, devamını sağlayan en önemli varlık dildir.
6. Milletin ortak malıdır.

Dil tek tek bireylerin değil, milletin ortaklaşa oluşturduğu doğal bir varlıktır. Bir dilde o milletin sahip olduğu mirasın izlerini görürüz. Bireysel olarak dile herhangi bir müdahalede bulunmak, kurallar koymak mümkün değildir. Bu onun doğasına da aykırıdır. Kendine ait kuralları olup doğal gelişim süreci içinde yaşayan dil, bütün bir milletin ortak malıdır
7. Sosyal bir kurumdur.

İnsan sosyal bir varlıktır. İnsanlar başlangıçtan beri hep bir arada yaşamış, hayat mücadelesini birlikte vermiştir. Dil, bu bir araya gelişi, birlikte yaşayışı mümkün kılan, sosyal organizasyonların, işbölümünün yapılmasını sağlayan en önemli kurum olmuştur. Dilin kendine özgü kurallarının oluşu ve sözvarlığı da bu sosyalliği kanıtlar. Milletin dünya görüşü, kültürü, felsefesi, o milletin dilinde kendisini gösterir. Dil kültürün aynasıdır.
8. Temeli bilinmeyen zamanlarda atılmıştır.

İlk söylenen söz hangisidir? İlk dil hangisidir? Bunu bilmemiz mümkün değildir. Dillerin doğuşu ile ilgili söylenenler ancak birer varsayımdır.
9. Gizli bir anlaşmalar sistemidir.

Dil, gizli bir anlaşmalar sistemidir. Bir Alman’ın nesneleri adlandırışı ile bir Türk’ünki farklı olduğundan bu iki milletin anlaşma aracı olan dilleri de birbirleri için gizli olacaktır. Yabancı bir ülkeye gittiğinizde o ülkenin kendi aralarındaki anlaşma dizgesini tanımadığınız için doğal olarak o dili anlamanız da mümkün değildir. Türklerin “taş” diye adlandırdığı nesneye Almanlar “stein”, İngilizler “stone”, Araplar “hacer”, Farslar “seng”, Ruslar ise “kamen” derler. Her millet, varlıkları adlandırma konusunda birbirinden farklı bir ulusal ortak karara sahiptir. Zaten milletleri birbirinden ayıran, milleti millet yapan da bu değil midir?
10. Seslerden örülmüştür.

Dil, seslerle örülmüştür. İnsanoğlunun çıkarabileceği 50 kadar farklı ses vardır. Bu seslerden bir kısmı, her dilde farklı düzenlemelerle anlam dünyasında hayat bulurlar.
Dille İlgili Bazı Temel Görüşler:

Çocuklar hızla, verimli bir şekilde eğitim almadan ana dilini öğrenir

Dil kurallara göre çalışır

Tüm dillerin üç ana bileşeni vardır: bir ses sistemi, kelime dayalı dil bilgisi ve anlambilimi sistemi

Herkes kendine ait bir diyalektle (ağız) konuşur

Dil yavaş yavaş değişir

Dilleri konuşan tüm insanların farklı sitilleri ve meslek argosu (jargon) vardır

Diller dilleri kullanan toplumlar ve bireylerle yakından ilgilidir

Yazma konuşmanın türevidir.

İnsan dili benzersizdir: keyfi hareket, ikilik, yaratıcılık, yer değiştirme




1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   29


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət