Ana səhifə

I. BÖLÜM: temel kavramlar diL, KÜLTÜr ve iletiŞİM


Yüklə 4.86 Mb.
səhifə10/29
tarix25.06.2016
ölçüsü4.86 Mb.
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   29

2. Niçin Okuyoruz?

Öğrenim yaşamımızda, uğraşı alanlarımızda ve zevk için okumada, okumanın önemli bir nedeni zihnin yetenek ve gücünü, kuvvetli düşüncelere karşı kullanmak suretiyle geliştirmektir. Sürekli olarak bilinçli ve düzenli bir okuma uygulaması ile değişik düşünceleri yargılamada; bunlar üzerinde kurulmuş mantık ve muhakemeyi tespit etmede yetenek kazanılmış olacaktır. Dünyaya bakışımızı okumayla genişletiriz, bilgilerimizi, doğadaki güzelliklerin inceliğini, düşünce çabukluğunu okumayla artırırız. Kültürlü bir insan olmanın en etkili yolu okumaktır. Bireyleri gerçek anlamda okuyan toplumlar ileri, uygar toplum olurlar. “Bilgi çağı” denilen çağa uyum sağlama şansları artar. Her meslek sahibinin, okuduğu ve işittiği düşünceleri tespit etmek ve değerlendirmek için okumada sürekli uygulama yapması gerekir. Çünkü bilgilerimizin % 80’ini okuyarak elde ediyoruz. İnsan zihni bir izlenim deposudur. Bu depo eğitim, öğretim, okuma, gözlem, düşünme ve hayal kurma ile elde ettiğimiz malzeme ile doludur. “Boş çuval dik durmaz.” demiş atalarımız. Bilgi dağarcığı boş, düşünce ve duygu dünyası kısır, hayal ufku dar olan bir insan, bir konu üzerine ne kadar düşünürse düşünsün bir buluş yapamaz.

Kısaca okuma:

a. Düşünceyi besleyen, geliştiren ana kaynaklardan birisidir.

b. Bilgi dağarcığımızı zenginleştirme yollarından birisidir.

c. Anlama gücümüzü geliştirmede yararlıdır.

Her türlü yazıyı aynı amaçla okumadığımız gibi, aynı tür yazıları da değişik zamanlarda farklı amaçlarla okuyabiliriz. Amacımıza göre, okumanın biçimi değişir:

a. Bilgi edinmek ve öğrenmek için okumak.

b. Düşünce ufkumuzu genişletmek için okumak.

c. Genel kültürümüzü artırmak için okumak.

ç. Daha önce öğrenilen bilgileri yinelemek için okumak.

d. Boş zamanlarımızı değerlendirmek ve zevk almak için okumak.

e. İşimizle ilgili veya herhangi bir konuda araştırma, geliştirme çalışmaları yapmak için okumak.

f. Güzel Türkçemizi daha güzel konuşmak için okumak.

Bir de daha önemli olanı, “bilgi çağı” dediğimiz çağa uyum sağlayabilmek için okumamız şarttır. Yukarıda sayılan okuma amaçlarını üç kümede özetlersek:

1) Günlük yaşantıdan kopmamak için okumak (kültürel ve magazin türü okumalar).



  1. Okuma zevkimizi karşılamak için okumak (roman, öykü, tutku alanımıza giren okumalar).

  2. Mesleğimizle veya okulumuzla ilgili okumalar (ders kitapları, raporlar, araştırma, geliştirme türü okumalar).

3. Okumaya Güdüleme

Genç okuyucu, okumanın önemini anladığı için değil daha çok kişiliğine ve zihinsel düzeyine uygun güdüler ve ilgiler nedeniyle okur.

Bu güdü ve ilgilerin kavranması, öğretmenlerin öğrencilere doğru okuma materyalleri sunarak başarılı genç okuyucular yetiştirme görevini hafifletir. Böylece de başarı yalnızca iyi okuma becerisini değil aynı zamanda okuma ilgisini ömür boyu geliştirmeyi de kapsar.

4. Okuyucu Türleri

Okuma güdü ve ilgileri yalnızca çeşitli yaş grupları ile değil belirli okuyucu türlerine göre de değişir. Sınıflandırma, okuma tekniklerine ve eğilimlerine ya da belli bir malzeme türünün tercihine göre yapılır. Bu sonuçlar, okumayı güdüleme ve bu alanda alışkanlık oluşturma açısından önem taşıyan yeni bir araştırma alanı olarak kabul edilebilir.



a. Romantik tip: Büyüleyiciyi tercih eder. Bu tip çoğunlukla başka çocukların çevresi ile ilgili öykülere ve edebî olmayan eserlere duyarlı olan 9 - 11 yaş çocukları arasında özellikle göze çarpar.

b. Gerçekçi tip: Her şeyden önce hayalî kitap adı verilen “Alis Harikalar Ülkesinde”, “Don Kişot”, benzerlerini reddetmesi ile tanınabilir. Peri masalları ve hayalî macera romanlarını sevmez. Bu tür kişiler özellikle ikinci ve dördüncü okuma aşamasının istisnaları olarak belirginleşir.

c. Entelektüel tip: Nedenleri araştırır. Her şeyin anlatılmasını ister. Öğretici malzemeden çok hoşlanır. Bu öykünün verdiği dersi veya uygulamadaki yararını arar. Bu nedenle edebî olmayan eserleri tercih eder ve daha erken yaşta öğrenmek ister. Her şeyin ötesinde dördüncü ve beşinci okuma döneminde orta düzeydeki okuyucu arasında kendini gösterir.

ç. Estetik tip: Sözcüklerin seslerinden, ritminden ve kafiyesinden, özellikle de şiirden hoşlanır. Şiirleri ezberlemeyi sever. Kitapların “güzel kısımlarını” kopyalar. Çoğu zaman kitapları tekrar okur. Sıklıkla olmasa da her yaş grubunda bulunur.

Bu tipler seyrek olarak “saf” biçimde ortaya çıkarlar. Uygulamada şu veya bu eğitimin egemen olduğu “karışık” tipler yer alır.

Bir araştırma projesi, okuma başarısı ve okuma alışkanlıklarının geliştirilmesinde sırasıyla aşağıdaki etkenlerin rolü olduğunu ortaya koymuştur.


  1. Çocuğun gördüğü kitapların sayısı,

  2. Dil gelişiminin düzeyi,

  3. Zekâsı,

  4. Sosyoekonomik durumu.

5. Güdünün Göstergesi Olarak Başlıca Okuma Tipleri

Okuyucu türleri okuma güdüleri ile yakından ilişkilidir. Egemen olan güdüye veya okuma amacına göre bu tipler:



a. Bilgi verici okuma: Bu yalnızca yetişkinler için geçerlidir. Bilgi verici okumanın başlıca güdüsü yaşama ve dünyaya uyum sağlama ihtiyacıdır.

b. Gerçeklerden kaçış okuması: Bu okumanın esası isteklerin gerçekleştirilmesi ihtiyacıdır. Bu tür okuma özellikle çocuklarda yaygındır.

c. Edebî okuma: Gerçeğin ötesinde bir arayıştır. “İyi okuyucu”yu düşündüğümüzde, okumayı estetik bir deneyim olarak nitelendiren edebî okuyucu aklımıza gelir.

ç. Kavrayıcı okuma: Felsefe ile aynı güdüye sahiptir; bu güdü insanın kendisi, başkaları ve dünya hakkında bilgi edinme ve onları anlama arzusudur. “Kavrayıcı okuma, temelde, büyük ölçüde okuyucunun zihinsel faaliyetlerini, eleştirici açık fikirliliğini ve alma yeteneğini gerektiren soruşturucu okumadır.” Bununla birlikte, kavrayıcı okuma yalnızca felsefe ile sınırlı değildir. Bilimsel kaynaklar, dinî materyal ve yakın edebiyat kadar bir gazetedeki bilgi de düşünmeye yol açabilir.

6. Okuma Zevki ve Kişilik

Çok okuyarak deneyim kazanırsak, zihindeki bilgi yapıları çeşitlenir ve esnekleşir, elimize aldığımız kitabı kolay anlarız. Söylenenleri ve okunanları kolayca yorumlamayı, anlamayı, daha önce edindiğimiz bilgilere dayanarak sağlarız. Okuma ilk başlarda insanı sıksa bile, yavaş yavaş anlamaya çalışırsak isteğimiz artar. Anlama zevki okumanın anahtarıdır. Anladıkça, okudukça okuma

deneyimi artar. Sözcük dağarcığı zenginleşir, ufkumuz genişler, dikkatimiz yoğunlaşır. Bilgiler çoğaldıkça, çeşitlendikçe ve yapılandıkça düşünceler de esnekleşir, bildiklerimize dayanarak yeni okunanlardan sonuç çıkarma yeteneğimiz artar. Türkçeyi güzel konuşmak her Türk’ün görevi olmalıdır. Akıcı ve etkili konuşmanın ana unsurlarından birisi de etkili ve iyi okuma sanatını bilmektir. İnsanları, bilgisizliğin ve yanlış inançların pençesinden ancak okuma gücü kurtarır. Okuma; davranışlarımızı, duygu ve düşüncelerimizi geniş ölçüde etkiler. Kişiyi günlük yaşamın boğucu ve renksiz havasından uzaklaştırır. Yeni ufuklara yönlendirir. Kültürlü bir insan olmanın, öğrenmenin, en etkili yolu okumaktır. Okuma, insanlığı yüce ülkülere ulaştırmayı sağlayan bir araçtır. Okuma işlemi ile zihinsel eksikliklerimizi ortadan kaldırma şansımız vardır. Türlerine göre ayrım yapacak olursak:


  • Tarih, insanı bilge kılar.

  • Şiir, iç zenginliğimizi artırır.

  • Matematik, titizlik kazandırır.

  • Doğal bilimler, derinlik kazandırır.

- Mantık, söz söyleme sanatını kavrayışı, ayırımları görme yeteneğini geliştirir.

- Hukuk, bir konuyu aydınlatmada, başka bir konunun delillerinden yararlanmayı öğretir.



7. Okumanın Kuralları ve Okuma ile İlgili Öğütler

Hepimizin kendine göre okuma alışkanlıkları vardır. Ancak iyi bir okuyucu olmak için bu alışkanlıklarımızın gözden geçirilmesi gereklidir. Çağımızda yeni eğitimin temel amaçlarından birisi, gençlere bu sanatı öğretmektir.

André Maurois, gençler için yazılmış en güzel kitaplardan birisi olan “Yaşama Sanatı” adlı o güzel kitabının bir bölümünü okuma sanatına ayırmıştır. Maurois’ya göre genelde üç tip okuyucu vardır. Birinci tip okuyucular, durmadan okuyan, ne bulursa okuyanlardır: “Bunlar okumakta ne düşünce ne gerçekleri ararlar, ancak dünyayı ve ruhlarını maskeleyen o sözcükler dizisinin peşindedirler. Okuduklarının özünden, ana düşüncesinden pek azını akıllarında tutarlar; bilgi kaynakları arasında hiçbir değerlendirme yapmazlar. Onların yaptığı okuma, tamamen edilgendir; sadece yazılara boyun eğerler, okuduklarını yorumlamazlar, akıllarında bunlara yer açmazlar, bunları sindirmezler.”

İkinci tip okuyucular, zevk için okuyanlardır. Bu daha aktif bir okumadır. “Bu tür okuma meraklısı romanları, güzel ifadeleri ya kendi duygularının uyanışını ve heyecana gelmesini ya da yaşamda bulamadığı serüvenleri aradığı için yani zevki için okur.” İnsan dertlerinin yüzyıllardır aynı kaldığını görmek onu rahatlatır. Bu tür, zevk için okuma, sağlıklı bir okumadır.

Üçüncü tip okuma, iş için okumadır. “Bu, bir kitapta belirli bilgileri, ana hatlarını tasarladığı hâlde zihinde bir yapıyı tamamlayabilmek için gereken ham maddeleri bulmak için okuyan adamın okumasıdır.” Bu tip okumaya girişenlerin mutlaka not tutması gerekir.

Maurois’ya göre her çalışma gibi, okumanın da kuralları vardır. Bu kurallar, kışın soğuktan korunmak için giydiğimiz kalın kumaştan yapılmış paltolar gibi canımızı sıkabilir; ancak yararlıdır.



Birinci kural: Birkaç yazarı ve birkaç konuyu eksiksiz bilmek, birçok yazarı ve birçok konuyu üstünkörü bilmekten daha iyidir: “Bir eserin güzellikleri ilk okuyuşta hiçbir zaman tam olarak anlaşılamaz. Gençlikte, tıpkı yaşamda olduğu gibi, kitapların arasında dost aramak için dolaşmalıdır; ama bu dostlar bulunup seçilip benimsenince onlarla baş başa kalmak gerekir. Montaigne, “Saint - Simon’un, Retz’in, Balzac’ın veya Proust’un yakını olmak, bir yaşamı zenginleştirmeye yeter.” der.

İkinci kural: Yaşam, yeterince kısa olduğu ve bütün eserleri okuma imkânı bulunmadığı için eleştiri süzgecinden geçmiş olan baş yapıtları, şaheserleri öncelikle okumak; “Şaheserlerin sayısı zaten o kadar çoktur ki hepsini tanımamıza asla imkân olmayacaktır. Biz de yüzyılların yaptığı seçime güvenelim. Bir insan yanılabilir, bir kuşak yanılabilir, insanlık yanılmaz.” Bu görüşten, sanat kitaplarının seçiminde de bilim kitaplarının seçiminde de yararlanabiliriz.

Üçüncü kural: Size seslenen yazarları bulunuz. Sizin yazarlarınızın kimler olduğunu tanımayı öğreniniz. Sizin yazarlarınızın dostlarınızın yazarlarından farklı olduğunu göreceksiniz. Maurois, bu konuda “Edebiyatta da aşkta olduğu gibi başkalarının seçimi insanı şaşırtır.” diyor. Size uygun gelen yazarları bir defa bulduktan sonra, onları kendinize birer düşünce merkezi yapın.

Dördüncü kural: “Fırsat buldukça okumamızı güzel bir konserin, soylu bir törenin saygılı ve sessiz havasına büründürmeliyiz. Bir sayfaya göz atmak, telefona yanıt vermek, sonra, aklı başka yerdeyken kitabı tekrar eline almak, sonra ertesi güne kadar bir yere bırakmak, okumak değildir. Gerçek okuyucu, kendisine uzun, yalnızlı içinde akşamlar hazırlar; çok sevdiği şu yazara, bir kış pazarının öğleden sonrasını ayırır…”

Beşinci kural: Kendinizi büyük kitaplara layık hâle getiriniz. “Çünkü, diyor Maurois, onların okunması da tıpkı İspanyol hanları ve aşk gibidir: İnsan ancak kendi getirdiğini bulabilir.” Bugün anlamadığımız bir kitabı pekâlâ, yaşam ve okuma tecrübemiz arttıktan sonra anlayabiliriz.

Konuyu yine Maurois’nın şu cümlesiyle bitirelim: “Okuma sanatı, her şeyden önce, yaşamı kitaplarda bulmak ve kitaplar sayesinde onu daha iyi anlamak sanatıdır.”

- Sözcükler için değil, düşünceler için okuyun.

- Bir amaç için ve öncelikle ana düşünceyi yakalamak için okuyun.



  • Yüksek sesle okumayı, dudak kıpırdatmayı, içten seslendirmeyi ve mırıltıları, geri dönüşleri, ayrıntılarla uğraşmayı bırakın.

  • Tüm dikkatinizi anlamak için yoğunlaştırmaya yöneltin.

  • Yazının iskeletini ya da düzenlenişini tespit edin, yazarın asıl amacını anlamaya çalışın.

  • Alışılmadık ve anlamı kesinlikle bilinmeyen sözcükleri, önce anlamaya çalışın ve sonra sözlükten bulun, sözlük anlamını yazdıktan sonra okuyun. Bu arada yeni öğrendiğiniz sözcüğü, yüksek sesle tekrarlayıp, bir cümlede ve konuşmalarınızda kullanın.

- Çizelge, grafik, resim, istatistik tablosu ve haritaları sakın atlamayın.

  • Yazarla uyum ve uyumsuzluğa düştüğünüz noktaları belirleyin.

  • Öğrendikleriniz üzerinde düşünün, yorum yapın, konuşun ve onları uygulamaya çalışın.

  • Okurken göz sağlığınıza dikkat edin.

8. Okuma Yanlışları

  • Sesli okuma (dudak kıpırdatma, ses tellerini titretme ve içimizden her sözcüğü, hatta her heceyi seslendirme).

  • Sözcükleri teker teker okuyarak ilerleme.

  • Geri dönüşler yapma, ayrıntılara takılma.

  • Edilgen okuma.

  • “Hızlı okursam anlayamam.” diye şartlanma.

  • Göz eğitimsizliği (aktif görme alanından yararlanamama).

  • Bilgi ve kültür düzeyi eksikliği.

  • Dil bilgisi ve sözcük dağarcığı yetersizliği.

  • Kendini okuduğu yazıya yeterince verememe.

9. İyi Okuma Konusunda Bazı Öneriler

  • Göz sağlığınıza dikkat edin. Okuyacağınız yazı ile gözleriniz arasında 30 - 35 cm aralık olsun ve sayfayı kuş bakışı egemen olabileceğiniz bir açı ile tutun.

  • Işık gözlerinize değil, doğrudan okuduğunuz yazıya gelsin. Parlak kâğıtlardaki yazıları loş, mat kâğıtlardaki yazıları parlak ışıkta okuyun.

  • Sırtüstü yatarak, yüzüstü uzanarak okumayın. Okuma işlemini dinamik bir oturuşla yapın.

  • Belleğinizi geliştirmek için bol bol beyin fırtınası yapın.

  • Kavrama ve anlama yeteneklerinizi geliştirmek için söz dağarcığınızı, bilgi ve kültür düzeyinizi geliştirin.

  • Zihin ve beden olarak son derece uyanık ve dinamik olarak okuyun. Bütün duygularınızla, okunan yazıya yönelin. Asla dalgın biçimde okumayın.

  • Elden geldiğince hızlı kavramanın, en iyi kavrama olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

  • Okumalarınızda esnek olun. Her yazıyı aynı hızla okumayın, koşullara göre okuma hızınızda, “esnek okuma, görme, görme / duyma ağırlıklı okuma hızları” uygulayın.

  • Okuma alıştırmalarınızda, önce kısa ve kolay metinler, sonra zor ve uzun metinlerde uygulamalar yapın.

  • Okuma olayının, aynı zamanda düşünmek olduğunu unutmayın.

  • Öğrenme ağırlıklı okuma yaparken dinlenme gereksinimi duyar duymaz, okuma hızınızı düşürün; çünkü, bu durumda ilgi azalacak, aklınız işlevini yerine getiremeyecektir. Bu tür yazıları uygun koşullarda, dingin bir kafayla okuyun.

- Ön yargılarınızı atın. Kendi düşüncelerinizi yitirmeksizin, başkalarının düşüncelerine açık olun. Düşüncelerinize ters gelen veya düşüncelerinizi zorlayan metinleri yılmadan, mutlaka bir şeyler öğreneceğim diye okuyun.

  • İyi okuyucu etkin olarak okur, ipoteksiz, ön yargısız bir beyinle duruca düşünür.

  • Okuyacağınız her türlü yazıyı, önce ön okuma ile okuyun. Ana düşünceyi, yazım biçimini, içeriğini, yazarın yazma amacını alın ve zihni canlı, okuma amacını net bir biçimde belirleyerek ve neyi nerede arayacağınızı bilerek okumaya başlayın.

  • Yazıyı içerik ve dil akıcılığı yönünden, size zor veya kolay gelişine göre, esnek okumayla “göz – akıl” uyumunu sağlayarak okuyun.

  • Zaman zaman ara verin, okuduklarınızı aklınızdan özetleyin ve tekrar okumaya devam edin. Verilen aralarda, zihninizde kıyaslar ve yorumlar yaparak bilgileri özümlemeye çalışın.

  • Önemli yerlerin altını çizin, sayfa kenarlarına notlar alın veya kendi yönteminizle hatırlatmalar çıkarın.

  • Önemli yerlerin önce, ayrıntıların sonra geldiğini unutmayın.

  • Anlamını bilmediğiniz sözcüklerin, deyimlerin, güçlük çektiğiniz sayı vb. kavramların altını, dikkat çekecek türde çizin; sözlükten, anlamlarını yazacaklarınızı yazın ve okumaya öyle başlayın.

  • Her okunanı ezberlemeye kalkmayın.

  • Okuma işlemi bittiği zaman, mutlaka yazılanlarla uyum ya da çelişkide olduğunuz yerleri net olarak belirlemeye çalışın. Kısa kısa notlar alın.

10. Hızlı Okuma

Hızlı Okuma Nedir?

Hızlı ve etkili okuma, geleneksel okuma şeklinin yerine geçen farklı ve çağdaş bir okuma şeklidir.

Hızlı okuma, adından da anlaşılacağı gibi normalden daha kısa süre içinde daha çok şey okumak amacıyla yapılan bir okuma türüdür. Bu yönüyle hızlı okumadan bahsedildiği zaman, dinleyenlerde sürekli kuşkuya yol açmaktadır.

Hâlbuki hızlı okuma bunların tamamen aksine, dikkatin ve anlama gücünün çok yüksek olduğu, zihnin son derece uyanık bulunduğu, büyük disiplin isteyen bir okuma şeklidir. Örnek olarak, okuma hızını bir katına çıkaran bir okuyucunun anlama hızında ortalama % 12’lik bir artış görülmüştür.

2000’li yılların eşiğinde okumanın bir gereksinim olduğu tartışılamaz. Ancak bu hız çağında dakikada 150 - 200 kelime okuyarak da bir yere varmamızın zor olduğunu kabul etmemiz gerekir. Çok kısa bir örnek ile kaybedilen zamana göz atarsak; 300 sayfalık bir kitapta yaklaşık 72.000 kelime vardır. Dakikada 150 sözcük okuyan bir kişi bu kitabı 8 saatte; 500 kelime okuyan kişi 2,5 saatte; 1000 kelime okuyan bir kişi ise 1 saat 12 dakikada okuyabilir.

Unutmamalıyız ki en üstün bilgi alma yolu okumayla yapılmaktadır. Çünkü kişiliğimiz okuduklarımızla oluşmuştur. Bir konferansın, bir plağın, bir radyonun dinleyicisi, bir televizyon veya film seyircisi, konuşmacının (öğretmen, gazete, aktör) saatte ancak 9000 sözcük ritimle verebildiği bilgileri, işitme duyusu aracılığıyla saatte 27.000 sözcük olarak alır.

Bir metni tam okuyan ortalama okuyucuda, 1’e karşı 3 olarak; bir metni “kaymağını alma” yöntemiyle okuyan okuyucuda ise 1’e karşı 18 ve 200 olarak kendisini gösterir.

Kültür alanında da mesleki bilgi alanında da çağımızın insanları olmak istiyorsak, ölünceye dek öğrenci kalmaya mahkûm olduğumuzu kavramalıyız.

Okuma öğrenmeyi yüzme öğrenmekle eş değer tutan uzmanlar “Kötü ve zararlı okuma alışkanlığı edinmek, bir gölde kendi kendine yüzme öğrenmekle aynı şey... Nasıl ki tekniklerini öğrenince yorulmadan kolayca, zevkle yüzüyorsanız, zararlı okuma alışkanlıklarından kurtulunca aynı sonuca ulaşıyorsunuz.” demektedirler.

Hızlı okuma konusunda zihinlere takılan en önemli soru, anlama oranının düşüp düşmeyeceğidir. Uzmanlar buna “Kesinlikle hayır!” cevabını veriyorlar. Tam tersine hızlı okuma alışkanlığını kazananlar anlama yeteneklerini de geliştiriyorlar. Yapılan çalışmalarda ilk anda % 20’lere düşen anlama oranı, beynin yazıları bir fotoğraf makinesi gibi kaydetme alışkanlığı kazanmasıyla % 100’e ulaşıyor. Doğal olarak hızlı okuma gibi okumanın tümünü anlama yeteneği de insanda zamanla gelişiyor.



11. Hızlı Okuma Tekniği İle İlgili Kavramlar

Hızlı Okuma: Gözümüzü tembellikten kurtarıp hızlı ve çevik görmeye, görme alanını genişletmeye, okurken göze belli bir ritim kazandırmaya ve bütün bunlara bağlı olarak gözle beyin arasında çabukluk, kavrama, belleme ilişkilerindeki en verimli uyumu sağlamaya yönelik bir dizi teorik anlatım ve uygulamalı çalışmalarla okuma ve anlama düzeyimizi yükseltme tekniğidir.

Görme Alanı: Bir bakışta, bakma noktasının yukarısından, aşağısından, sağından ve solundan görebildiğimiz alan (normal bir insan için 150 derecelik bir açı)dır.

Aktif Görme Alanı: Görme açısının sayfa üzerindeki iz düşümü, gözün tam olarak kavrayabildiği sözcük veya sayı kümesi (görme alanımızın içindeki, kavrayabildiğimiz sözcük veya sayı kümesi)dir.

Görme Açısı: Göz ile gözün bir bakışta kapsadığı sözcükler ya da sayılar arasındaki açı.

Çabukluk: Gözün daha az zamanda enine ve boyuna daha fazla sayı ve harf karakterlerini daha hızlı görmesidir. Sık sık yenilenen bilgilerin sınırsız değeri vardır.

Kavrama: Okuduğumuzu, işittiğimizi ve gördüklerimizi algılamak, algıladığımız düşünceler arasında bağlantılar kurmak ve sonuçlar çıkarmaktır.

Belleme: Kavranılan bilgilerin karşılaştırmalarla sağlıklı ve kalıcı bir şekilde özümlenmesi, zihnimizde saklanması ve yeri geldiğinde uygulanmasıdır.

Görünme Frekansı: Gözümüz satıra sabitleştiğinde gözümüzün satırda görebildiği sayı veya sözcük kümesidir.

Seslendirme Uzaklığı: Gözün bir yere sabitleştiğinde görebildiği sayı ya da sözcük kümesinin seslendirilebilen kısmıdır.

12. Hızlı Okuma Yöntemleri

Göz Devinimlerimiz: Daha hızlı okumak, etkili bir okuyucu olabilmek için gözlerimizle aklımızı birlikte çalışmaya alıştırmamız gerekiyor. Okuma sırasında, gözümüz satırlar üzerinde soldan sağa, sağdan sola, yukarıdan aşağıya (bazen aşağıdan yukarıya) göz sıçramaları ile ilerler. Okuma olayı, işte bu sıçramadaki duraklamalar (saplama) sırasında, yakalayabileceğimiz sözcük kümesini algılayarak, gerçekleştirilir. Bu yüzden hızlı ve usta bir okuyucu olabilmek için, göz sıçramalarını hızlandırmak, duraklama süresini kısaltmak, duraklama süresince çok sayıda sözcük görebilmek (dört beş sözcük) yani görme yelpazemizi genişletmemiz gerekiyor. Bu üç özelliği denetlemek beynin işidir. Zihnimizin denetimi dışında gerçekleşen sıçrama ve duraklamalardan görüş alanına girenleri algılamak olanaksızdır. Öyleyse aklımız sürekli emir veren, kontrol eden ve gönderilenleri algılayacak biçimde hazırlıkta ve işlerlikte olmalıdır.

Sapmalar: Daha çok sayıda sözcük kümesini algılamak için sözcük kümelerinde gözün önce belli bir noktaya sapması, sonra bu saptığı noktanın sağından ve solundan mümkün olduğunca çok sayıda sözcüğü algılaması gerekir.

Kolon Okuma: Günümüzde metinler gittikçe daha dar kolonlar hâlinde basılmaktadır. Gazetelerde, dergilerde ve büyük magazinlerde bu kolonlara daha sık rastlanmaktadır. Bu kolonlar, ortalama 5 - 7 cm’den meydana gelmektedir. Dar kolonlar büyük bir gidiş gelişi zorunlu kılan geniş satırlardan daha kolay gözden geçirilmektedir. Diğer yandan yukarıdan aşağıya doğru okuma, dikkati daha çok uyarmaktadır. Dar kolonlar genellikle her satırda bir ya da iki sapmayı gerektirdiğinden, ritim konusunda büyük yarar sağlamaktadır.

Göz Gezdirme: Görme yelpazeniz genişledikçe metnin bütününü dikkatli bir şekilde görme, düşünceleri yakalama hızına da ulaşırsınız. Etkili okuyucu, metnin özelliklerine göre hızını ayarlayabildiği gibi, her metinle ilgili gereksinim ve amaçlarının farkı olacağını kabul eder. Amacını belirledikten sonra metnin bütününe yönelik yaptığı “göz gezdirme” tekniği ile dikkatli bir okuma yapabilir. Göz gezdirme ile çok yüksek hızlar elde edersiniz. Neye ve nasıl göz gezdireceğimizi iyi belirlersek bu hız kavrayışımızı düşürmez. Göz gezdirme, bir metni okumaya başlamadan önce yapılan “göz atma” dan farklıdır. Göz gezdirmede amacımız belirli olduğu için daha dikkatli bir inceleme yaparız. Okunan metin çok kolaysa ve okuyucunun bildiği bir konuyu içeriyorsa göz gezdirmede yeterli bilgi edinilebilir. Etkili bir göz gezdirme davranışında kişi; metin başlığını, alt başlıkları, giriş ve ilk paragrafı, sonraki paragrafların ilk ve son cümlelerini, numaraları, büyük harfle ya da italik yazılmış yerleri, son paragrafı ve varsa özeti okumalıdır.

Esnek Okuma: Okuma yöntemimizi ve hızımızı belirlemede okuma amacımız ve metnin özellikleri önemli rol oynamaktadır. Etkili okumada okuyucu, her durumda uygun okuma tutumunu alabilmelidir. Uygun okuma tutumunu alabilmek, esnek okumayı gerektirir. Eğer günlük yaşamda karşımıza çıkan yeni bilgilerden gereğince ve uygun bir şekilde yararlanmasını bilmezsek, birçok şeyi kaçırır, önemli bilgileri edinemeyiz. Ayrıca daha az zaman ayırarak yapacağımız okumayı, hem daha fazla zaman harcayarak yapar hem de okuduğumuz metinden yeterince doyum alamayız. Oysa okuma hızını ve yöntemini, okuma amacına ve metnin özelliklerine göre ayarlayabilen, yani “esnek okuma” yapabilen bir okuyucu en kısa zamanda, en çok bilgiyi alabilir.

Her gün karşılaştığımız yeni okuma durumlarını incelediğimizde, esnek okumayı daha iyi anlayabiliriz. Okunacak şeyler değişik türde olduğundan, bunları okuma amacımız da değişir. Farklı teknikler kullanırız. Örneğin güne gazete okuyarak başladığınızı düşünelim. Ancak zamanınız sınırlı, derse yetişmek durumundasınız. O zaman sadece başlıklara bakar, ilginizi çeken haberlere de şöyle göz atarsınız. Okula gittiğinizde, derse girmeden önce eğer konu anlatacaksanız, bildiğiniz şeyleri eleyebilmek için göz gezdirirsiniz. Bildiklerinizi atlar yeni bilgileri okursunuz. Öğleden sonra arkadaşınız size bir dergiyi verdi diyelim. İlginç bir makale var mı diye dergiyi tararsınız. İlginizi çeken bir makale bulduğunuzda, yeni bir bilgiye rastlamak için göz atarsınız. Akşam iyi bir film ya da program bulabilmek için gazetelerden programları tararsınız. Yarınki dersinizi hazırlama durumunda ise, metindeki her şeyi okumanız gerekmediği düşüncesinden hareketle kitabınızın o bölümüne göz atar, elde etmek istediğiniz bilgilere göre önemli başlık ve alt başlıkları belirlerseniz. Konusunu ana fikir ve ayrıntılarını araştırır, önemli kısımlar üzerinde daha çok zaman harcayarak, ayrıntılar üzerinde daha hızlı geçerek ya da ayrıntıları atlayarak okumanızı sürdürürsünüz. Gördüğünüz gibi okuduğunuz bu çeşitli türden malzemelerin her birine göre okuma amacınız da farklı olacaktır. Yine malzemenin türüne göre yöntem ve hızınızı da değiştirmeniz gerekecektir. Eğer bunu uygun bir şekilde yapmayı başarırsanız esnek bir okuyucusunuz demektir.

Esnek okuyucu, nasıl okuyacağına karar verirken metnin türünü de dikkate alarak zaman zaman teknik değiştirebilir. Metin, açık bir dille yazıldığında ve izlenmesi kolay bir anlatımı olduğunda, hızlı bir okuma yapılabilir. Ancak metin açık bir dille yazılmamışsa ve anlatımı kolayca izlemeye elverişli değilse daha yavaş ve dikkatli bir okuma yapılabilir. Eğer bu şekilde esnek davranamazsak, amacımıza ulaşamadığımız gibi zamanımızı da boşa harcamış oluruz. Esnek okuyucu, okuma yöntemini kararlaştırırken zamanını dikkate alır. Örneğin bir metni ne kadar dikkatli okuması gerekirse gereksin, eğer yeterli zamanı yoksa metnin ya bir kısmını okur, bir kısmına göz atar ya da baştan sona dikkatle göz gezdirir. Ayrıca, eğer o anda fiziksel bir rahatsızlığı varsa, genel düşünceyi anlamak için sadece göz atar. Özetle esnek okuyucu, durumuna göre hızlarını bilen ve uygulayan kişidir.

Kavrama ve Sezme: Görme, her sözcüğü anlamanız için yeterli değildir. Görme yeteneği, anlama, görme ve zihin yeteneklerinin birleşimi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucunda, yazılı bir sözcüğü görür görmez tahmin ediyor, tamam olmadan biçimini ve diğer özelliklerini tamamlıyor, böylece görüşünüzü kontrol etmiş oluyorsunuz. Okuma sürecinde, sözcükleri sadece görmek yeterli değildir. Aynı zamanda bir sözcüğü diğerinden ayırmak gerekir. Yazmada ise dil bilgisi ve sözcükleri birleştirmede kullanılan bağlama kuralları etkili olmaktadır. Sonuç olarak okumak, soyut ve göze dayalı anlamlar üretmektir. Bu üretimi sözcüklerin doğru seçimi, sözcüklerin anlamları, tipleri, türleri ve yaptıkları belirlemektedir.

İyi bir okuyucu olmak için sizin etkili okumanızı sağlayacak çeşitli teknikler uygulamanız gerekmektedir.



Seçici Okuma: Bundan önceki bölümlerde etkili ve hızlı okumayı geliştirmek, okuma verimini artırmak için birtakım yöntemler geliştirdik. Bu aşamadan sonra hedefimiz, okumaya ayırdığımız zamanı daha verimli kullanabilmek, kısa zamanda daha çok bilgi edinebilmektir. Bu hedefe ulaşabilmek, hızlı ve seçici olmayı gerektiriyor. Aslında her okuma da seçici olunmalıdır. Ancak hızlı okurken buna daha çok ihtiyacımız var. Okumada önemli olan, yazarın iletmek istediği mesajı, okuyucunun yazılı sözcükler arasından bulup çıkarmasıdır. Daha önceki bölümlerde, yazarın düşüncesini kavramada etkili olan birtakım etkili okuma tekniklerinden bahsetmiştik. Bu tekniklerde hız, çabukluk, esneklik derecelerine nasıl ulaşacağımız, okumamızı nasıl düzelteceğimiz konularında yoğunlaştık. Ancak bu tür okumalarımızda gözümüz temel olan noktayı, birçok ayrıntıyla birlikte kavrama durumunda kalabiliyordu. “Seçici okuma” adı altında şimdi açıklayacağımız teknikte ise ayrıntıya girmeden, daha az sözcük okuyarak, yazarın düşünce bütünlüğünü yoklamamız hedeflenir. Burada önemli olan herhangi bir metni mikroskopla incelemek değil genel hatlarıyla bilmektir. Bu teknik, kolay okumamıza büyük yarar sağlamakta, bize zaman kazandırmaktadır. Örneğin, on beş dakikada günlük gazeteyi okuyabilmek, üç saatte beş yüz sayfalık bir yapıtta bulunan bilgileri yakalamak gibi...

Buraya kadar yapılan açıklamaları özetlemek gerekirse:



  1. Gözünüzle ve beyninizle okuyun. (Dudaklarınız ve ses telleriniz kımıldamasın.)

  2. Gözünüzle kelime öbeklerini görmeye çalışın. (birden fazla kelime)

  3. Okurken yazıya yoğunlaşmaya çalışın. (Geri dönüş yapmayı kendinize yasaklayın.)

  4. Her kelimeyi okumak yerine, asıl anlamı veren sözcükler üzerinde yoğunlaşıp, gereksiz kelimeler üzerinde durarak bu kelimeleri atmaya çalışın.

  1. Kendinizi hızlı okumaya zorlayın.

  2. Kendinize okurken belli bir süre vererek okuduğunuzu o süre içinde bitirmeye çalışın.

  3. Fırsat buldukça değişik tipte yazılar okuyun. (Kendinize mutlaka okumak için zaman ayırın.)

  4. Gereksiz ayrıntılar yerine ana fikir için okuyun. Ana fikri bulmak için;




  1. Birinci paragrafta yazarın üslubunu çıkarmaya çalışın.

  2. Ana fikri nereye yazmış olabileceğini düşünün. Her paragrafta bunu bulmaya çalışın.

c) Ana fikrin her paragrafta bulunabileceğine dikkat edin. Başlangıçta bunları uygulamanız ve hatta başarmanız size çok güç gelebilir. Ama unutmayın ki bunları başarıp bilginin özüne çok daha pratik, çok daha kısa sürede ulaşabilen insanlar çok sayıdadır. Neden biz de onlardan biri olmayalım? Yapılması gereken tek şey ümidimizi yitirmemektir. İnatla uygulama yapın. Sonucun size adım adım geldiğini göreceksiniz.

Etkili Okuma

Giriş

Tüm eğitim süreçlerinde üzerinden geçmek zorunda olduğumuz dört aşama vardır. Bu aşamaları iyi kavramak ve gelişmemizin seyrini bu aşamalara göre takip etmek zorundayız.

1.Aşama: Bilinçsiz Yeteneksizlik: Bu aşamada hangi konuda yeteneğinizin eksik olduğunu tam olarak bilemiyorsunuz. Örneğin bir uçağın nasıl kullanıldığına dair hiç bir bilginiz yoksa pilotluk açısından bu aşamadasınız.

2.Aşama: Bilinçli Yeteneksizlik: Bu aşamada bir işi yapmanız için hangi yeteneklere sahip olmanız gerektiğini biliyorsunuz. Nasıl yüzebileceğinizi, arabayı, uçağı nasıl kullanacağınızı biliyorsunuz. Ancak arabanın direksiyonunu, vites kolunu ve gaz pedalını biliyor olmanız, onu kullanabileceğiniz anlamına gelmiyor. Bu aşamaya kadar "öğrenim" yoluyla ilerleyeceksiniz: Kitap okumak veya ders dinlemek sizi bu aşamadan öteye götürmeyecektir. Eğitim bundan sonra başlar.

3.Aşama: Bilinçli Yeteneklilik: Bu aşamada bilincinizi kullanarak yeni yetenek alanlarınızda çalışıyorsunuz. Örneğin tüm dikkatinizle araba kullanıyorsunuz. Tüm dikkatinizle yüzüyorsunuz. Dikkatinizi, bilincinizi dağıttığınızda işiniz de aksayacaktır. İşte yeteneklerin geliştirildiği ve varlığınıza mal olduğu aşama burasıdır. Tüm egzersizler bu aşamada yapılır. Ancak nasıl ki konuşurken hangi kelimeleri kullanacağınızı özel olarak düşünmezsiniz, nasıl ki kendiliğinden yürürseniz, aynı durumu yeni kazanacağınız yetenekleriniz için de sağlamalısınız. Kendiliğinden okuyabildiğiniz gibi, kendiliğinden etkili okuyabilmelisiniz.

4.Aşama: Bilinçsiz Yeteneklilik: Bu aşama başarının zirvesine çıktığınız aşamadır. Piyano çalan sanatçının tuşlara düşünmeden dokunduğu gibi, on parmak yazan daktilocunun hangi parmağının hangi tuşa gittiğini fark etmediği gibi olmalıdır her şey. Yani tam olarak otomatikleşmelidir. Otomatikleşme aşamasına ulaşmadığınızda her tekniği ayrı ayrı düşünmek ve bilinçli şekilde uygulamak zorundasınız. Oysa tüm başarı alanlarının gerektirdiği yüzlerce yetenek vardır ve bunların hepsini bir arada düşünemezsiniz. Kaldı ki düşünmeye kalktığınızda asıl işinize, yani öğrenmeye ayıracak dikkat enerjisi bulamazsınız. Burada sözünü ettiğimiz dört temel aşamayı kendi çabalarınızla da aşmaya çalışabilirsiniz. Ancak kontrollü seminer ortamında yapılacak çalışmaların çok daha sağlıklı olacağını anlayabiliyorsunuz.
Etkili Okuma

Temel Kavramlar

Okuma: Okuma beynin gözler vasıtasıyla yazılı metinleri kullandığı, özel bir öğrenme sürecidir. Okuma gözlerin yazılı metinlere bakarak resimlerini çekmesiyle başlar, beynin bu resimlerden anlam çıkarmasına kadar devam eder. Okuma süreci üç aşamada gerçekleşir: Görme, tanıma ve kavrama.. Okumanın etkinlik düzeyi ise kavramayı takip eden belleme ile belirlenir.

Hızlı Okuma: Belli bir sürede daha fazla miktarda metin okuyabilme yeteneğidir. Yüksek eğitimli kişilerin hızları 150-250 kelime/dakika arasında değişir. 150 kelime/dakika altındaki hız, “yavaş” olarak tanımlanabilir. Bireysel anlamda 2000-4000 kelime okuma hızları deklare edenler bulunsa da bunlar tam olarak gerçeği yansıtmamakta veya çok özel bir kısım yeteneklerin bir sonucu olarak görülmektedir. Hızlı okuma çalışmalarına katılarak gerekli egzersizleri yapanların ulaştıkları 500-1000 kelime/dakika arasındaki hızlar ulaşılabilen oldukça yeterli ve başarılı hızlardır. Seminer boyunca kavramayla da uyumlu olarak 500 kelime/dakika hız hedeflenmiştir. Beyin zaman içinde kavrama uyumunu sağladıkça bu hızın üzerine çıkılabilir.

Etkili Okuma: Okumanın temel amacı olan “öğrenmenin” yüksek düzeyde gerçekleşmesi durumudur. Diğer bir deyişle okunanın anlaşılması durumudur.

Etkin Okuma: Etkililik, hızlı okuma, kapsamlı kavrama ve tüm bu sürecin hayata etkisini artırma yeteneğidir.

Süper Okuma: Hızlı, etkin ve etkili okumanın bir arada gerçekleştirildiği süreci anlatmak için tarafımızdan üretilmiş bir ibaredir. Süper okuyucu, çok başarılı şekilde görür, tanır, kavrar ve beller. Öğrendiklerini de hayatını zenginleştirmek için kullanır.

Blok okuma: Birden fazla kelimeyi tek odaklanmada okuyabilme yeteneğidir. Seminerlerimizde 2 kelimeden 4 kelimeye kadar geliştirilmesi için çalışılacaktır.

Sıçrama-Odaklanma: Gözlerimiz satırlar üzerinde sıçrama-odaklanma yapmak suretiyle okurlar. Aşağıdaki çizimde görüldüğü gibi, gözler kelimeler üzerinde tek tek odaklanır; bir kelimeye tam odaklandığı anda okur ve sonra sıçrayarak diğer kelimeye odaklanır. Gözlerimiz sıçrama esnasında değil, odaklanma esnasında görürler. Toplam okuma süremizin %95’i odaklanma sırasında harcanırken, %5’i sıçrama esnasında harcanır.

kelime kelime kelime kelime kelime



Aktif Görüş Alanı(AGA): Gözün tek odaklanmada kesin olarak gördüğü ve okuduğu alandır. Bu alan yatay ve dikey boyutlarıyla eliptik bir görüntü oluşturur. AGA’nın büyüklüğü kesin olarak tanımlamaz. Ancak 12 puntoluk karakterlerle yazılan metinlerde 7 cm ye kadar çıkarılabilecek olan AGA’dan söz edebiliriz.

I---------------------------------------------------------------------I



Okuduğumuz kelimelerin büyüklüğüne göre AGA değişir. Ancak AGA’nın son bir sınırı vardır.

Potansiyel AGA: Bir kişinin potansiyel olarak geliştirebileceği maksimum AGA düzeyidir. Bu düzey her iki gözün de birlikte görebildiği alanı kapsar. Gördüklerimizin en solunu sadece sol göz ve en sağını sadece sağ göz görüntülemekte; ortada kalan alanın görüntüsünü her iki göz birden almaktadır.

Görme Açısı: Gözün görebildiği alanın sağ-sol uçları arasındaki açıdır. Normal şartlar altında bu açı 150 derecedir.

Görme: Işık vasıtasıyla taşınan görüntülerin gözler tarafından toplanması ve elektriğe çevrilmesi sürecidir. Elektriğe yüklenen bilgi sinir ağlarıyla beyne iletildiğinde görme işlemi biter. Gözlerin görüntülemesi, gözler açık olduğu sürece devamlıdır. Gözler sağlıklı ise görme her zaman sağlıklıdır. Göz rahatsızlığı varsa hızlanmanın ilk aşamasında kendini belli edecektir. Görme kusuru olanların gözlük veya lens kullanmaları halinde okumalarının olumsuz etkilenmesi engellenebilir.

Tanıma: Gözlerden gelen sembollerin hafızada yerleşik sembollerle karşılaştırılması olayıdır. Tanıma aşamasında bu sembollerin sadece zati anlamları vardır. “zarf” kelimesini düşünelim: Tanıma işlemi “z”, “a”, “r” ve “f” sembollerinin kavranmasıyla gerçekleşir. Bu sembollerin bir araya geldiklerinde oluşturdukları sembol bloğunun anlamı olan zarfın resmi ise henüz kavranmamıştır.

Kavrama: Beynin tanıdığı sembol bloklarına yüklenen imajların, anlamların idrak edildiği an, kavrama anıdır. Kavramayı daha iyi tanımak için şu örneğe bakalım: Japonca bir kelime olan “gakse”yi tanırsınız, ama Japonca anlamını bilmiyorsanız kavrayamazsınız. Aynı anlama gelen “student” kelimesini İngilizce bilginiz varsa kavrayacaksınız. Türkçe’de “öğrenci” dediğinizde ise bu kelimeyi hemen hem tanıyacaksınız hem de kavrayacaksınız.

Belleme: Kavranan bilginin tekrar kullanılabilecek şekilde uzun süreli hafızaya yerleşmesidir. Bellediğimiz bilgiyi istediğimiz hatırlayabiliriz. Ama her an ve güçlü şekilde hatırlanabilmesi için güçlü kaydedilmesi gerekir. Çünkü güçlü kayıt ettiğimizde bilgi nöronlarımıza sağlam şekilde yerleştirilmiştir. Ayrıca bilgiye giden yol da iyi kurulmuştur.

Zihinsel Sağlık: Bu kavramdan, psikolojik hastalıklardan uzak olma durumu kast edilmiyor. Burada sağlıklı zihin her an yeterince oksijen, glikoz ve enzimlerle beslenebilen zihindir. Yani tam performans gösterebilmesi için her türlü maddi ihtiyacı karşılanabilen zihindir.

Süper Sağlık: Zihin sağlığını etkileyen biyolojik ve psikolojik faktörleri en iyi şekilde yönetme durumunu ifade etmek için tarafımızdan üretilmiş bir ibaredir. Söz konusu faktörleri en iyi kullananlar süper sağlıklı olmaya hazırdırlar.

Biyolojik Faktörler: Süper sağlığın oluşturulmasında kullanacağımız temel faktörleri ifade etmektedir. Bu faktörler yemek, uyku, soluma ve kondisyon durumuna ilişkin temel alışkanlıklarımızdır.

Psikolojik Faktörler: Stres mekanizmasını devreye sokup zihnimizi tahrip eden bir kısım inançları ve tutumları içermektedir. Bunları korku, kötümserlik, ümitsizlik gibi isimlerle tanımlayabiliriz.

Süper Hafıza: Hayatımızı kontrol ederek ve bazı teknikleri uygulayarak, sınırlarını çizmekte zorlandığımız hafıza potansiyelimizin daha büyük bir bölümünü kullanma durumunu ifade etmek için tarafımızdan üretilmiş bir ibaredir.

Temel Hafıza Araçları: Bu araçlar hafızamızı kuvvetlendirmek için başvuracağımız duyu ve duygu faktörleridir. Hayal gücü, aktif imajinasyon yeteneği, görsel, işitsel, dokunsal canlandırma, kurgulama gibi konular Temel Hafıza Araçları çerçevesinde işlenmektedir.
1.1.1.5. DİNLEME

Dinleme, konuşma ya da okunma yoluyla gönderilen bir bildirimin algılanıp kavranmasıdır. Dinleme aynı zamanda öğrenme yollarından biridir ve belli bir amaç için yapılır. Bir başka deyişle, işitilen şeylerin anlaşılıp öğrenilmesini sağlayan bir etkinliktir dinlemek.

Bireysel ve toplumsal yaşamda okuma, konuşma, dinleme eşdeğerde önem taşırlar. Konuşma, okuma ve dinleme iletişim sürecinin birbirini tamamlayan yönleridir. İletişim sürecinde kişiler kimi zaman konuşan, kimi zaman okuyan, kimi zaman dinleyen durumundadır. Bu nedenle kişilerin iyi okuma, iyi konuşma ve iyi dinleme niteliklerini kazanmaları gerekir.

Çağımız insanı, eğitim öğretim süresi içinde, iş yaşamında ve günlük yaşamda- buna görsel ve işitsel iletişim araçlarını da katarsak - zamanının büyük bir bölümünü izleme ve dinlemeye ayırır ya da ayırmak zorundadır. Ancak zaman ayırmak dinlemesini bilmek anlamına gelmemektedir.

Düşünme, anlama, anlamlandırma, değerlendirme, kıyaslama, ayırt etme yetenekleri, belli ölçüde gelişmiş, geliştirilmiş bir dinleme yeteneğine bağlıdır.

Dinleme sırasında kimi kurallar gözardı edilirse, işitilenlerin anlaşılamadığı ve öğrenilemediği gerçeği ortaya çıkar.

Dinleme, anlama, bilgilenme ve beğenmenin yanı sıra bir görgü kuralıdır da. Gerek günlük yaşamda, gerek iş yaşamında gerekse toplumsal yaşamda sağlıklı ve iyi bir ortamın oluşması dinlemesini bilen insanların varlığına bağlıdır.

Dinlemenin kendine özgü bilgi, beceri ve alışkanlıkları vardır. Özellikle öğretim kurumlarında öğrencilere bu bilgi, beceri ve alışkanlığın kazandırılması ve dinleme yeteneklerinin geliştirilmesi gerekir.

Dinlemede amaç, kişinin istek, ilgi ve gereksinimine göre değişebilir. Konuşulanı ya da okunanı dinlemek, bilgi ve haber almak için dinlemek, bir oyun, film, belgesel, dizi vb. izlemek ve dinlemek, müzik dinlemek gibi. Saydığımız bu durumlarda, kişisel ilgi, beğeni ve amacın etkisi büyüktür. Ancak, bu amaç, Türkçe öğretimi için düşünüldüğünde durum değişir. Burada amaç; daha bilinçli davranarak yöntem ve planını saptayıp etkili dinlemeyi öğrenmektir.

Etkili dinlemeyi öğrenmek için, dinleme beceri ve yetisini geliştirmek gerekir. Bu gelişim daha küçük yaşlarda ailede başlar ve yaşam boyu devam eder. Bunun için belirlenebilen kimi davranışlar şunlardır: • Dikkati konuşan kişiye yöneltme,

• Dikkati konuşulan, anlatılan ya da okunan konu üzerinde toplama,

• Dikkati konuşma, anlatma, okunma süresince sürdürebilme,

• Dinlediklerinin içinden önemli düşünceleri seçip not alma,

• Dinledikleri içinden farklı anlamlara gelebilecek sözleri bulup not etme,

• Dinledikleri içinde, varsa konuyla ilgili olmayan sözleri bulup not etme,

• Dinledikleri içinde, eğer varsa çelişki ve tutarsızlıkları bulup not etme,

• Konuşmacının ve diğer dinleyicilerin dikkatini dağıtacak gereksiz konuşmalarla uyarılarda bulunma, fısıldaşma gibi davranışlardan kaçınma,

• Konuşmayla ilgili soru yöneltmede, görüş ya da karşı görüş bildirmede önceden söz isteme, • Konuşmanın bitiminde konunun anlaşılmayan ya da yeterince açıklığa kavuşmayan yönleriyle ilgili olarak konuşmacıya soru ya da sorular yöneltme. (Konuşmacı konuşmasının kimi bölümlerinde ara verir ve bölümle ilgili görüş ya da soru olup olmadığını sorarsa, bu sorular konuşmacıya bu ara bölümlerde de sorulabilir.)

Bu davranışları kazanan kişilerin ise aşağıda sıralanan becerileri kazandıkları düşünülebilir.

• Söyleneni, anlatılanı, konuşulanı ya da okunanı tam anlamıyla ve tüm kavramlarıyla anlamak için dinleyebilme,

• İş, arkadaşlık ve diğer insan ilişkilerinde karşısındakini saygılı bir biçimde dinleyebilme,

• Dinlediklerinden yararlanmak için kesintisiz dinleyebilme,

• Dinlediklerinin temel düşüncesini kavrayabilme,

• Dinledikleri içinde sıra ya da neden-sonuç ilişkisi kurabilme,

• Dinlediklerinin yararlı, gerçek, eksik, yanlış, abartılı, yönlerini seçebilme,

• Dinlediklerini kısa süre içinde değerlendirebilme,

• Dinledikleri kendi görüşlerine uymasa bile karşısındakine karşı hoşgörü duygusu geliştirebilme beceri ve yetisi.

Dinleme öğretiminin amacı, ne dinlediğini, neden dinlediğini bilen; dikkatini anlatılan, konuşulan, okunan üzerinde toplayabilen; anlatılanı, konuşulanı, okunanı, anlayıp anlamadığını araştıran, anlamak için çaba gösteren ve değerlendirebilen öğrenciler yetiştirebilmektir, diye özetlenebilir.

Etkili dinlemenin birinci koşulu "dinlemeye istekli olmaktır." İkinci koşulu ise "dinlemeye hazırlanmak"tır. Bunun için, dinlenecek konu ile ilgili ön bilgileri edindirme hazırlığının yapılması ve öğrencinin bedensel ve fiziksel olarak hazırlanmasının sağlanması gerekir.

Dinlemede dikkatin önemi çoktur. Şu bir gerçektir ki dinleme sırasında insan ancak belirli sürelerde dikkatini en üst noktada toplayabilir. Bunun dışında dikkat değişkenlik gösterir ve dinleme süresi ile bağlantılı olarak azalıp çoğalabilir. Dikkati azaltıp çoğaltan etkenlerden bir diğeri de konuyla kişinin ilgi derecesidir. Kişi ilgili olmadığı bir konuya dikkatini fazlaca veremez. Etkili dinlemeyi sağlamak ve dinleme öğretimini başarıya ulaştırabilmek için, öğretmenlerin öğrencilerini ve sınıf ortamını çok iyi tanımaları, kendilerinin de iyi bir dinleyici olmaları, öğrenciler konuşurken onları ilgi ve sabırla dinlemeleri gerekir

Dinleme öğretiminde etkinliğin sağlanabilmesi için radyo-televizyon-video-kasetçalar gibi araçlardan yararlanılmalıdır. Ayrıca öğrenciler çeşitli söyleşi, açıkoturum, konser vb. etkinliklerden ve tiyatro, film izleme olanaklarından yararlandırılmalıdır. Öğrencilere, sosyal, kültürel ve eğitsel çalışmalarda görev verilerek hem sorumluluk üstlenmeleri, hem de dinleme alışkanlığı edinmeleri sağlanmalıdır. Öğrencilere dinleyecekleri konuyla ilgili tanıtma niteliğinde genel bilgi verilmeli, görsel gereçlerle (resim, fotoğraf, poster, video-kaset gibi) daha iyi anlamalarına yardımcı olunmalıdır.

Öğrencilerin dinleyeceği metinlerde anlamını bilemeyecekleri sözcüklerle yeni sözcükler varsa bunların anlamları en anlaşılır ve açık biçimde örneklerle verilmelidir. Sınıfta okunacak metin ya da yapılacak konuşma, herkesin duyabileceği bir ses tonuyla okunmalı ya da söylenmelidir. Okunan ya da söylenen her sözcük doğru ve anlaşılır olmalı, tonlama, tonlama farkları ve vurguya dikkat edilmelidir.

Konuşma ya da okuma bitiminde öğrencilere konuyla ilgili sorular sorulmalı ya da birbirlerine soru yöneltmeleri istenmeli, soruların yanıtları alınmalıdır. Konuyla ilgili değişik düşünce ve görüşleri varsa, konuşulan konu ya da okunan metinle kıyaslama ve karşılaştırma yapmaları için bu düşünce ve görüşlerini açıklamaları istenmelidir. Dinleme gücü, kişiden kişiye değişkenlik göstermekle birlikte, çocukluktan başlayarak her dönemde artar. Örneğin ilköğretimin 1-5. sınıflarında 3-20 dakika olan dinleme gücü, 6-8. sınıflarda 30-40 dakikaya çıkabilir.

Dinlediği konunun en belirgin yönlerini kavrayan bir ilköğretim 1.,2.,3. sınıf öğrencisi, daha sonra 4. ve 5. sınıflarda dinlediklerinden bir şeyler öğrenebilir ve bunlarla ilgili sorular sorabilir. 6-8. sınıf öğrencisi ise dinlediklerinin neden sonuç ilişkisini anlayabilir, konuyu en iyi biçimde kavrayabilir. Dinleme becerisinin geliştirilmesi, kişinin tüm öğrenim dönemlerini kapsayan bir süreçtir. Öğrenim aşamalarında kazanılan bu alışkanlık ve beceri zamanla kişinin en belirgin özelliklerinden olmalıdır.

Dinleme becerisinin geliştirilmesinde, konuların işlenmesinde kullanılan yöntemlerin etkisi çok büyüktür. Öğrenciye hem dinleme alışkanlığı kazandırılmalı hem konuşma olanağı verilmelidir. Öğrencilere yaptırılan kişisel ya da grup çalışmaları, sınıf içi tartışmaların da etkisi çoktur. Öğrencinin sorduğu bir soru ya da açıklanmasını istediği bir konuya öğretmenin vereceği yanıt ya da açıklamanın açık ve anlaşılır olması, dinleme yeteneğini geliştirmede etkilidir.

Dinleme becerisini geliştiren etkenlerden biri de yukarıda da bir bölümüyle değindiğimiz gibi öğrencilere uygulama yaptırmaktır. Türü ne olursa olsun bir yazı okutulup (şiir, köşeyazısı, öykü, makale, fıkra, haber) öğrencilerin;

• Yazıyla ilgili görüşlerini almak,

• Yazıdan çıkardıkları sonucu söylemelerini istemek,

• (Varsa) yazarın önerilerini bulup neler olduğunu saptatmak,

• Yazarın görüşleriyle kendi görüşlerini karşılaştırmalarını istemek,

• Ders dışında okuyacakları yazınsal yapıtları, dinleyecekleri ya da izleyecekleri radyo, televizyon, film, tiyatro ve benzeri etkinlikleri değerlendirmelerini istemek,

• Öğrencileri okul dışında çeşitli etkinliklere götürerek ya da göndererek öğrencilerden bu etkinliklerle ilgili bilgi, görüş, değerlendirme istemek dinleme yeteneğinin geliştirilmesinde, dinleme alışkanlığının kazanılmasında çok yararlı olur.



Dinleme Durumları

Kişi bireysel ya da toplumsal yaşamın bir gereği olarak değişik dinleme durumları ile karşılaşır. Öğrenim süresi içinde ise öğrenciler hem sınıf içi, hem de sınıf dışı çalışmalarda çok değişik dinleme durumları ile karşılaşabilirler. Şimdi bu durumları ayrı ayrı ele alalım:



5.1. Ders İçi Dinleme

Dinlemenin öğrenme sürecindeki yeri ve önemi çok büyüktür. Öğrenci bir konuyu en iyi, ders içinde izleyerek ve dinleyerek öğrenebilir. Aynı konuyu ders dışında öğrenebilmesi için ders süresinin en az üç katı zaman ayırması gerekir. Bu nedenle öğrenciye ders içi dinlemenin yarar ve önemi anlatılmalı, uygulamalarla da kanıtlanmalıdır.



5.2. Tartışmalı Toplantıları Dinleme

Gerek sınıf ya da okul içinde, gerekse okul dışında çok çeşitli yerlerde açık oturum, panel, toplu çalışım (sempozyum), savlı tartışma (münazara) gibi öğrencilerin de ilgilerini çekebilecek toplantılar düzenlenmektedir. Hem sınıf ve okul içindeki bu tür çalışmalar, hem de okul dışındaki bu tür toplantılara öğrencinin katılması sağlanmalıdır. Tartışmalı toplantılara katılan öğrencilere, değişik konuşmaları dinleyip kısa notlar almaları istenerek, konuşmalarda ileri sürülen düşünce ve görüşleri anlama, konuşmaların anadüşüncesini bulma, konuşmalardaki değişik görüş ve düşünceleri saptama çalışmaları yaptırılmalıdır. Ayrıca öğrencilerden, konuşmaların dil ve anlatım özellikleri açısından değerlendirilmesi de istenmelidir. Bu tür çalışmalar, dikkatli dinleme alışkanlığı kazandırdığı gibi, öğrenciyi inceleme ve araştırmaya da yöneltir.



5.3. Okunan Bir Yazıyı Dinleme

Okuma, dil ve yazın (edebiyat) öğretimi izlencesinin temel öğesidir. Dinleme yeti, beceri ve alışkanlığının kazanılması için de en iyi yoldur. Türü ne olursa olsun, okunan bir yazının konusu, yazı başlığı ile içeriğin uygunluğu, savunulan düşünce ya da ileri sürülen görüşlerin sunuluşu, yazının kurgusu, sözcük ve cümle yapısı, anlatım tür, biçim ve biçemi(üslup) üzerinde öğrencilere görüşleri sorulmalı, sınıf içinde tartışma ortamı yaratılmalıdır. Bu tür çalışma öğrenciye yazınsal bir beğeninin yanında duygu ve düşünce gelişimi de sağlar. Ayrıca kıyaslama, karşılaştırma, değerlendirme nitelikleri kazandırır.



5.4. Karşılıklı Konuşmalarda Dinleme

Karşılıklı konuşmalar da değişik biçimlerde yapılabilir. Günlük yaşamımızda, bir söyleşi niteliği taşıyan konuşmalar, bir de herhangi bir konuyla ilgili görüş, bir soruya yanıt ya da ileri sürülen bir düşünceye karşılık almak için yapılan konuşmalar vardır. Türü ne olursa olsun karşılıklı konuşmada dinleyen kişi, konuşan kişiyi, yüzüne bakarak dinlemeli, sözünü kesmemeli, ancak, yeri geldiğinde (örneğin bir cümle bitiminde) izin isteyerek kısa soru ya da sözlerle görüş ve düşüncelerini açıklamalıdır. Herhangi bir konuda görüş, sorulan bir soruya yanıt ya da ileri sürülen bir düşünceye karşılık almak için yapılan konuşmalarda, kişi alacağı karşılığı ilgi ve merakla bekler. Bu tür dinlemede kişinin anlamak ya da öğrenmek istediği şey, sorduğu soru, görüş ya da düşünce ile sınırlı olduğundan dinleyen durumunda olan kişi, dikkatini diğer dinleme durumlarındaki kadar yoğun ve uzun süreli tutmak zorunda değildir.



5.5. Meslek ve Alan Konuşmalarını (Konferans-Bildiri) Dinleme

Konferans; sanat, bilim, teknoloji vb. alanlarda kişinin açıklama ve öğretme amacıyla yaptığı, ayrıntılı ve geniş konuşma türüdür. Bildiri ise; bilimsel bir konuyu inceleyen ve yine bilimsel bir toplantıda okunup üzerinde tartışılan anlatım türüdür. Bu tür konuşmalar uzun süreli dinlemeyi gerektirir. Bunun için dinleyicinin kısa notlar alması, anlatılanları anımsama ve değerlendirme açısından uygun olur. Konuşma konusu ve konuşmacının kişiliği, alanı ve yapıtlarıyla ilgili bilgi edinmenin de daha bilinçli dinleme açısından yararı vardır. Bu tür konuşmaların kimilerinde konuşmanın bitiminde dinleyicilerin görüş bildirmelerine, yorum yapmalarına ya da soru sormalarına olanak verilir. Bu tür konuşmalara tartışmalı konuşma, ( tartışmalı konferans) denir. Bu konuşmaların bitiminde belirtilen görüşler, yapılan yorumlar ya da sorulan sorular kısa, açık ve anlaşılır olmalıdır. Bu dinleme durumu (meslek ve alan konuşmalarını dinleme) 6 - 8. sınıf öğrencileri için ağır gelebilir. Ancak öğrencileri, bu dinleme durumlarına alıştırabilmek için, öğrencilerin ilgisini çekecek, onları bu tür konuşma durumlarını dinlemeye hazırlayacak ortamları aşama aşama düzenlemek gerekir. Bunların dışında, film, tiyatro, sanatsal gösteri, konser vb. izleme ve dinleme durumları da vardır. Bunlar için sınıf içi etkinliklerden başlayarak öğrencileri hem bu tür etkinliklere alıştırmak, hem de öğrencilere bunları izleme ve dinleme durumlarını öğretmek yerinde olur.



6. Dinlemeyi Güçleştiren Etmenler

Daha önce de söylediğimiz gibi, dinleme gücü kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Bunun birincil nedeni kişinin istek, alışkanlık ve ilgisine bağlı dinleme alışkanlığının kazanılmış olmasıdır. Bunun dışında işitme gücünün yetersizliği ile sözvarlığının fakirliği de dinlemeyi güçleştiren etmenlerdir. Öğretmen sınıf ortamındaki ve öğrencideki dinlemeyi etkileyen etmenleri bilirse, bunları çözerek öğrencilere yardımcı olabilir. Yukarıda genel olarak açıkladığımız dinlemeyi güçleştiren etmenler maddeler halinde şöyle sıralanabilir:

• Dinleme alışkanlığı kazanmamış olmak.

• Konuya ilgi duymamak.

• Konuşan kişiye ve konuşulana önem vermemek.

• İlgisini başka yönlere vererek konuşulan konudan uzaklaşmak.

• Ortama yabancı olmak.

• İşitme gücü yetersiz olmak.



Dinleme güçlüğü gösteren öğrenciler için hangi önlemler alınabilir?

Bu etmenlerin hepsi giderilerek öğrenciye dinleme alışkanlığı kazandırılabilir. Baskı duygusu yaratmadan, öğrenciye verilecek görev ve sorumluluklar da bu konuda yardımcı olabilir. Ancak bütün çabalara ve alınan önlemlere karşın, dinleme alışkanlığı kazanamayan öğrenci varsa, bunlarla bire bir ilgilenmeli ve gerektiğinde konuyla ilgili uzmanlardan yardım almalıdır.


1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   29


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət