Ana səhifə

Ders notlari


Yüklə 3.19 Mb.
səhifə2/14
tarix27.06.2016
ölçüsü3.19 Mb.
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   14

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEDE İNSAN SEVGİSİ, BARIŞ, İYİLİK, GÜZELLİK

KAVRAMLARI VE TOPLUM, İNSAN, MİLLET, YURT SEVGİSİ


Toplumsal hayat hayvanlar aleminde de görülür. Karıncalar milyonlarca yıldan beri iş bölümü kuralları içinde yaşar ve yuvalarına yiyecek taşırlar. Geçen bu uzun sürede karıncalar yeni bir şey öğrenmemişler ve hala aynı şekilde yuvalarına yiyecek taşıyorlar.

İnsan topluluklarının hayvanlar aleminden en önemli farkı burada ortaya çıkar. İnsan topluluğu devamlı gelişme içindedir. Bilgi, inanç, sanat, ahlak, hukuk,örf ve adet konularında diğer insanlarla sürekli etkileşim halindedir. Bu yönleriyle insan sosyal bir varlıktır.

Çağdaş toplumlarda, günümüzde pek çok menfaat grubu bulunmaktadır.insanın hayatı bu grupların etkisinde ister istemez şekillenir. Toplumsal hayatın kaçınılmaz bir gerçeği olan bu olgudan dolayı toplumda sosyal katmanlar bulunur.

Bireyler bencil davrandıkları ölçüde katmanlar arasında sosyal barış bozulur. ( esnaflar, memurlar, köylüler, işverenler ) ve diğerleri, toplumda birer sosyal katmanın örneğidir.

Bir kesimin mutluluğu diğer kesimin mutsuzluğuna neden olur. Ekonomik güçsüzlük içinde olanlar maddi manevi ihtiyaçlarını karşılayamazlar. Barış, yerini kin ve nefrete bırakır.

Toplumu biçimlendiren yüksek değerler, kişilerin bencil davranışları sonucu kaybolur. Toplumun iyilik, güzellik, doğruluk kavramları törpülendiği ölçüde toplumun ahengi bozulur, ömrü kısalır. Toplumu düzenleyen yazısız kuralar ortadan kalkar. Bu kurallar din kuralları, örf ve adetten gelen kurallar, ile gelenek ve görenekler yazısız kurallarıdır. Buna bir iki örnek verecek olursak: Diğer insanlara iyilik yapılması kanunla emredilmez, ancak toplum bunu fertlere tavsiye eder. Erdem, fazilet, iyilik, güzellik duyguları da pek çok açıdan böyledir. Bu kavramların bütünü Ahlak kurallarını meydana getirir.

Ahlak kuralları bir toplumdan diğer topluma aynı konuda dahi değişmekle beraber, toplum için biyolojik nitelikte gerekli kurallardır. Dıştan bir etki ile değiştirildiğinde, ya da zorlandığında toplumun düzeni bozulur. Bizim toplumumuzdaki kültür ve ahlak sürecindeki tabii olmayan zorlamalar, insanlarımız üzerinde olumsuz etkiler bırakmakta, dayanışmayı azaltmakta, mutsuzluğu arttırmaktadır. Meydana gelen sosyal değişmeler zamanla bu kuralların etkinliğini azaltmakta, yeni kuralların geçerliliği de etkisiz olmaktadır.

Bu kendiliğinden uygulanan kuralların etkinliği azalınca yazılı hukuk kurulları da yani kanunlar da uygulanamaz hale gelir.

Sonuç; Toplum işlevini, mutluluğunu ve devamlılığını kaybetmektedir. O halde toplumu oluşturan fertler gerek iş hayatında gerekse sosyal hayatta diğer insanlarla iş birliği içinde olmalı, mümkün olan en yüksek ölçülerde dayanışma sağlanmalıdır.Unutulmamalıdır ki, kendimiz için istediğimiz güzellikleri diğer insanlar da kendilerine istiyorlar. Ayrıca üzerinde yaşadığımız tabiat, kullandıklarımız, sadece bize ait değil, bizden sonra gelecek olan nesillere de aittir. Faydalandığımız nimetlerde gelecek kuşakların da hakkı vardır.

Birkaç yüzyıldan beri toplumumuzda görülen çözülme, Atatürk’ün önderliğinde yaptığımız Kurtuluş savaşı ve arkasından kurduğumuz Cumhuriyetle çağdaş toplumlar içinde olmak gayretlerimiz küçümsenecek boyutlarda değildir. İnsana dayanmak, toplumu meydana getiren her bireyden güç almak ve fikir olarak seçici ( eklektik) olmak özellikleri ile Atatürkçülük Milletimize mal olmuş bir fikirdir.

Son zamanlarda milletler arası ilişkilerin gösterdiği gerçeklerden çıkan sonuç; Barışın sadece içinde yaşadığımız toplumda olmasının yetmediğidir. Bütün insanlığın barışa yeteri önemi vermesi lazımdır. Barışın var olmasının ilk şartı, kendimize gösterdiğimiz saygıyı diğer insanlara da gösterebilmektir.

Bizlerin bu konudaki ilkemiz: Büyük Atatürk’ün ifadesi ile “Yurtta sulh cihanda sulhtur.” Yurtta’da dünya’da barışı temin etmenin biricik yolu güçlü olmak ve insan sever bir kafa yapısına sahip olmaktır. Şahıs olarak dünyadaki olaylara etki edemiyorsak da, güzelliklerin ve barışın çevremizde olmasına katkıda bulunabiliriz. Bu konuda derviş Yunusu anmadan geçmek olmaz.



Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü..... Ben gelmedim davi için,/ Benim işim sevi için,/ Gönüller aşk evi için,/ Gönüller yapmaya geldim.ve diğer pek çok örnek böyle bir medeniyetin üzerine inşa ettiğimiz kültür dünyamızı bu güzellikleri ile muhafaza etmek hepimizin görevidir. Asıl olan sevgidir.

Sevgi, güven, güzel olanı takdir etmek ve içinde yaşadığımız topluma “ ait olma” duyguları ile bağlı olmak Diğeri ise, daha çok çalışkan olmaktır. Zaten çalışmak insanın doğasında, yaratılışında olan bir kavramdır. Her ikisini de başarmak zor değildir.


İŞ İLİŞKİLERİ
Bir işyerinde çalışanları belirlenen amaçlara yöneltmek için yöneticinin uyguladığı kurallardır. İş ilişkileri denildiğinde idare edenler ve çalışanların birbiri ile olan ilişkileri akla gelir. İş ilişkilerinde usta (idareci) olduğunuzda yapıcı, yol gösterici, akılcı olmanız gereği unutulmamalıdır.

Bir işyerinde üretimin yapılabilmesi için bir takım temel elemanların bir araya getirilmesi gerekir. Bunlar; Tabiat yani her türlü malzeme, insan gücü yani emek, sermaye yani para ve üretim için gerekli olan araç gereçler, teşebbüs, girişimci yani insan gücünü ve diğer elemanları bir araya getirerek onları yönlendiren, karşılıklı güvene dayanarak gerçekleştirdiği faaliyetlerdir. Girişimci bu faaliyetleri yapmadıkça diğer üretim elemanlarının üretim faaliyetini kendiliğinde gerçekleştirmesi mümkün değildir.


HABERLEŞME
Fikir ve duyguların başkalarına açık seçik olarak belirtilmesidir.Bu tanım iş yerindeki haberleşmeyi ifade eder. Günümüzde haberleşme anlamında iletişim sözü kullanılmakta hatta kimi zaman haberleşme yerine Telekomünikasyon denilmektedir. Tele, uzak(tan) komünikasyon haberleşme anlamında latince kelimelerdir. Aynı şekilde tele- vizyon uzak seyretme, görme anlamındadır.

Haberleşme : ( İletişim) Bireyler ya da toplumlar arasında söz, jest,yazı, görüntü, simge( işaret) aracılığıyla görüş, dilek, duygu alış verişidir.

Yapılan araştırmalar insanın uyku dışında geçen günlük 10-12 saatinin yüzde 70 inin dinleme,konuşma, okuma, yazma gibi iletişimle ilgili faaliyetlerle geçtiğini göstermiştir. Günlük hayatımızda 7-8 saat gibi uzunca bir süreyi kapsaması nedeni ile iletişimin önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.


HABERLEŞME ELEMANLARI

Yukarıda tanımı ve önemini verdiğimiz haberleşme ; kaynak ve alıcı arasında bir mesajı ( haberi) bir şekilde yani bir kaynak aracılığı ile iletmek biçiminde yapılır.buna göre,



1 Kaynak,

2 -- Haber, ( Mesaj)

3 – Kanal,

4 – Alıcı , haberleşmenin elemanlarıdır.
HABERLEŞME ELAMLARININ ÖZELLİKLERİ
Kaynak ve alıcı ortak özelliklere sahiptir, herhangi bir mesaj (Haber) herhangi bir kanalla (Ağız, söz, telefon,mektup, faks,Tv.Radyo ) alıcıya ulaştırılırken ” kanal” olabilir. Ancak alıcı ve kaynak insan olma hesabı ile ayni özelliktedir, ikisi de kaynak iken alıcı durumuna geçebilir veya bunun tersi olabilir. Konu ile ilgili olarak günlük hayatta TELE KOMİNİKASYON sözünü çok duyarız. Tele (Uzak) Kominikasyon Haberleşme, demektir. Keza Televizyon uzaktakileri seyretme anlamındadır.

Yapılan istatistikler insanın uyku ile geçen 10-11 saat dışındaki zamanının % 70 ini dinleme, konuşma, okuma, yazma, yani haberleşme ile geçirmektedir. Bu nedenle haberleşme, iletişim veya kominikasyon, adına ne denirse densin önemli bir konudur üzerinde durulması, tekniklerinin öğrenilmesi gerekir.


1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   14


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət