Ana səhifə

I. BÖLÜM: temel kavramlar diL, KÜLTÜr ve iletiŞİM


Yüklə 4.86 Mb.
səhifə5/29
tarix25.06.2016
ölçüsü4.86 Mb.
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   29

TONLAMA


Musikide yahut konuşma esnasında ses perdeleri devamlı değişir. Bu değişme seslerin ağızdan farklı tonlarda çıkmasını sağlar. Böylece konuşan kişi duygu veya düşüncelerinin gereği olarak, sesini yüksek ve alçak tonla çıkarır, bir ahenk katar ve monotonluğu bertaraf eder.

Tonlama, teleffuza renklilik katar, dilin melodisini oluşturur. İyi konuşmacılar vurgu ve tonlamaya hakim kişilerden çıkar.



Kelimelerde mantıkî bir tonlama söz konusudur. Haber cümlelerinde tonun sona doğru alçaldığı, sanatlı edebi cümlelerde (nutuklarda ve hitabet türünde) ise yükseldiği görülür. Olumsuz cümlelerin olumsuzluk bildiren kelimeleri (değildir, hayır vb.) ise o cümlenin en yüksek tonuyla söylenir.

Tek bir öğenin çok değişik tonlarla söylenişi kimi dillerde doğrudan doğruya anlam ayırımına yol açmakta, böylece dilin üçüncü bir boyutu ortaya çıkmaktadır.

Her dilde konuşucunun içinde bulunduğu ruhsal duruma, herhangi bir konudaki yargısına, konuşmanın gelişine göre vurgu ve tonda değişiklikler olabilir.

Buyuru temeli üzerine kurulan cümleler, sesimize vereceğimiz tonla istediğimiz kesinlikle, sertlikle ya da yumuşaklıkta, söyleyebiliriz:

Çalış, çabala, gayret et!... Sonra pişman olursun!..



Sorulu cümleler tonlamaya daha elvirişlidir:

Bunu nasıl yaptın!... Düşünmedin mi hiç?... Bizi görmeden gittin ha? Ne olmuş sanki?..



Cevap beklemeyen sorular, duygu değeri bakımından daha derindir. Sanat güzelliği taşıyan bu cümlelerde, ton, daha canlı ve kavrayıcı olur:

Hangi çılgın bana zingir vuracakmış şaşarım?

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?



Tonun en çok duygu değeri kattığı sözler ünlemli olanlardır:

  • Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir; ileri!...

  • Ey Türk Gençliği

  • Ne mutlu Türküm diyene!...

  • Aman Allahım!..

  • Yetişin Komşular!...

Tonla, yalnız bu cins kelimelere ve cümlelere değil; her söze her çeşit duygu değeri ve canlılık katılabilir. Cümlelerin söylenişindeki ton değişikliklerinin anlamla ilgisi büyüktür.

Duygunun içinden süzülüp gelen, kaynayıp çıkan güzel örtülü cümleler, çok kez ünlemli, sorulu ezgilere dönüşür. Canlı duyguların itişiyle sesimiz daha sıcak, daha candan olur; yerine göre yükselip alçalarak musikili b.ir eda alır. Bu ezgi, tıpkı müzikte olduğu gibi, kimi kez yavaşlar, durgunlaşır, düzgün bir yola girmiş olur; derken birden çabuklaşarak coşkunluğa doğru hızla yükselir, gider.

Akan yaşamın türlü amaçlarla söylenmiş cümlelerine: sesimizle, sesimizin tonuyla da türlü anlamlar, türlü duygular katabiliriz. Geldin mi? Sorusuna sesimizle, -yerine göre- dargınlık, sevinç, utangaçlık, coşkulu bir beğeniş, yakıcı bir bekleyiş, korkunç bir öfke, ateşli bir sevgi.... gibi birçok duygular katarız.

“Mehmet kardeş!” diye Ali, sesinden bir baş kaldırma atılışıyla sordu:

“Memidik neden yalan söylesin?”

Konuşma sırasında ses perdeleri arasında sürekli değişme olur. Bu perde değişikliği konuşma sırasında seslerin farklı farklı tonlarda çıkmasını sağlar. Duyguların veya düşüncelerin gereğine göre bir uyum içinde, seslerin yükseltilip alçaltılmasına tonlama denir. Tonlama, konuşmada tekdüzeliği önler, söyleyişe ahenk katar.

Konuşma sırasında duygularla ilgili olarak özel bir tonlama yapılmadığı zaman dilin doğal tonlaması ortaya çıkar. Buna göre bildirme cümlelerinde sesin tonu cümlenin sonuna doğru azalır; dilek cümlelerinde ise yükselir. Olumsuz cümlelerde, olumsuzluk edatı üzerinde sesin tonu yükselir. Birleşik cümlelerde ise, yan cümlenin yüklemi yüksek tonlu söylenir. Ara cümlelerde tonlama yapılmaz.





Şu bayırlarda –ki vaktiyle bağlardı- sesi dünyayı tutan bereket çağlardı.

Atlar şahlanmalıdır, yaslar saklanmalıdır.

Tonlamanın dile kazandırdığı anlam incelikleri sadece işitmeyle kavra­nabilir. Tonlama yazıda gösterilmez. Meselâ, anlaştık mı? kelimesi alçak, yüksek veya alaylı tonla söylenmesine göre memnuniyetten tehdide kadar çeşitli anlamlar kazanır.

Topluluk karşısındaki konuşmalarda ve şiir okumada tonlamanın ayrı bir yeri vardır. Güzel bir şiir, vurgu ve tonlamaya dikkat edilmeden okunursa anlamından çok şeyler kaybedebilir.

İmlâ, kelimelerin ve dil birliklerinin yazımı demektir. Türk imlâsında sese (söyleyişe) bağlı bir imlâ düzeni benimsenmiş olmakla birlikte imlâ konusundaki tartışmalar henüz bitmiş değildir. 1929’da Dil Encümeni tarafından hazırlanan İmlâ Lûgati’nden Türk Dil Kurumu tarafından 2000 yılında yayınlanan İmlâ Kılavuzu’na kadar yazımda epeyce değişiklikler yapılmıştır. Bu macerayı İmlâ Kılavuzu’nun sunuş kısmından okuyabilirsiniz.


Haber cümlelerinde tonun sona doğru alçaldığı, sanatlı edebi cümlelerde (nutuklarda ve hitabet türünde) ise yükseldiği görülür. Olumsuz cümlelerin olumsuzluk bildiren kelimeleri (değildir, hayır vb.) ise o cümlenin en yüksek tonuyla söylenir.

TONLAMA


Musikide yahut konuşma esnasında ses perdeleri devamlı değişir. Bu değişme seslerin ağızdan farklı tonlarda çıkmasını sağlar. Böylece konuşan kişi duygu veya düşüncelerinin gereği olarak, sesini yüksek ve alçak tonla çıkarır, bir ahenk katar ve monotonluğu bertaraf eder.




Her dilde konuşucunun içinde bulunduğu ruhsal duruma, herhangi bir konudaki yargısına, konuşmanın gelişine göre vurgu ve tonda değişiklikler olabilir.






Burada, tartışmaya girmeden, eğitimde birlik olmalı ilkesinden yola çıkarak, Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan ve son baskısı 2000 yılında yapılan İmlâ Kılavuzu’nun kurallar bölümü; ana hatlarıyla, öğretimde kolaylık sağlayacağı düşüncesiyle, başlıklar halinde özetlenmiş ve kurallara uygun birkaç örnek ilâve edilmiştir:

EZGİ

Ezgi (intonation) genellikle cümle ve sözceler için kullanılan ve bu nedenle kimi araştırmacılarda cümle melodisi diye adlandırılan bir ton özelliğidir. Dillerde lehçe ve ağızlarda ezgi açısından belirli söyleyiş biçimleri yerleşmiştir ki, yabancı dillerin öğrenilişinde bu da zorluk oluşturan ve konuşma sırasında cümle ya da sözlerin söylenişinde tondaki yükselme ve alçalmalarla konuşanın sözünün bittiğini ya da süreceğini yahut da onun bir şey öğrenmek için soru sormakta olduğunu anlayabiliriz.

Elimdeki kitabı bitirdim.

İşin orasını bilmiyorum.

Gibi bir cümlelerde devam etmeyen konuşmalarda ifade edilen bu ezgiye bitme ezgisi adı verilir.

Elimdeki kitabı bitirdim, bir başkasına başladım gibi... bitirdim kelimesinden sonra devam eden bir konuşma geliyorsa bu ezgi, sürme ezgisidir.

O yazıyı gördün mü?, Yarın sokağa çıkacak mısın? Gibi, sorularda sonlarda alçalan bir ezgi söz konusudur. “Mi” biçimbirimden önceki selemin genellikle ton açısından yüksek söylendiği görülür. Bu ezgiye soru ezgisi diyoruz.

Ton, vurgu ve ezgi gibi öğeler, konuşma sırasında değişik anların aktarımına yaramaktadır.



UZUNLUK

Uzunluk anlamı değiştiren etkenlerden biridir. Uzunluk ünlülerin daha uzun süre içinde çıkarılmasıdır. Bu tür günümüzde yabancı sözcüklerde görülmektedir.

Ar. Adet----sayı a:det------ gelenek... gibi.

KAVŞAK

Konuşma sırasında anlamlı birimlerin arasında kısa süreli soluk almalarla belirlenen aralıklar vardır. Bu aralıklar ortadan kalkar ya da başka bir yerde bir ara verilirse anlamda farklılaşma ortaya çıkar.

Başa// çıktı > baş// açıktı,

Balı// kaldı > balık// aldı

Sen kaba// kal > sen kabak// al,

Ali top// aldı > Ali // topaldı

Orta// kat > ortak// at

Yazıda genellikle virgülle belirlenen kimi duraklar yer değiştirince, herhangi bir biçimde yanlış yerleştirildiğinde farklı anlamlar ortaya çıkar

Kadın/, doktora gitti > kadın doktora/ gitti

Cevap,/ verilen sözle ilgili değil > Cevap verilen sözle/ ilgili değil

Öğretmen/sevgi gösterdi > Öğretmen Sevgi/gösterdi.
KAYNAKLAR

Saadet Güldaş, Vurgu ve Vurgulamaları İle Türk Mûsıkisinde Prozodi, Kurtiş Matbaacılık, İstanbul, 2003s.260.

Ali Kemal Belviranlı, Aruz ve Âhenk, Selçuk Yayınları, Konya, 1965.

Göksu Güreyli, Ahmet Cevdet Çağla’nın Eserlerinde Prozodi, Haliç Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1997.



Ezgi (intonation) genellikle cümle ve sözceler için kullanılan ve bu nedenle kimi araştırmacılarda cümle melodisi diye adlandırılan bir ton özelliğidir.









Uzunluk anlatımı değiştiren etkenlerden biridir. Uzunluk ünlülerin daha uzun süre içinde çıkarılmasıdır. Bu tür günümüzde yabancı sözcüklerde görülmektedir




Konuşma sırasında anlamlı birimlerin arasında kısa süreli soluk almalarla belirlenen aralıklar vardır. Bu aralıklar ortadan kalkar ya da başka bir yerde bir ara verilirse anlamda farklılaşma ortaya çıkar.


Konuşma Becerisinin Eğitimine Yönelik Etkinlikler

Örnek Etkinlik-1

Etkinliğin Adı: Peşin Para

Açıklama: Aşağıda, Nasrettin Hoca fıkralarından “Peşin Para” adlı fıkra manzum olarak yer almaktadır.

Etkinliğin Uygulanışı: Öğretmen bu metni okumadan önce sınıftan belirleyeceği bir öğrencinin gözlerini bir kumaş parçası, mendil vb. ile bağlar. Daha sonra kulaklık yardımıyla teypten müzik dinletmeye başlar. Öğretmen aşağıdaki metni sınıfa bir kez okur. Okumaya başlamadan önce öğrencilere, dinleyecekleri metni daha sonra, gözü bağlanarak müzik dinleyen arkadaşlarına anlatacaklarını belirtir. Okuma işlemi bittikten sonra müzik dinleyen öğrencinin kulaklığı çıkarılır, gözü açılır. Sınıftaki diğer öğrencilerden manzum hâldeki fıkrayı gözü kapatılan arkadaşlarına hikâye şeklinde anlatmaları istenir. Bu anlatım sırasında mümkün olduğunca çok sayıda öğrenciye söz verilir. Sınıftaki öğrencilerin anlatımı bittikten sonra söz alarak anlatan öğrencilerin anlatımlarında bir eksikliğin olup olmadığı sorulur. Varsa bu eksikler yine öğrencilere söz verilerek giderilir. Daha sonra, dinleyen öğrenciye söz verilir ve arkadaşlarının anlattıklarından hareketle metni bir kez de kendisinin anlatması istenir. Bu etkinlik öğrencilerin dinleme ve konuşma becerilerini geliştirmeye yönelik bir etkinliktir.

Peşin Para

Hocanın bir komşusuna borcu var.

Adam sabah akşam kapıya damlar.

Der ki: “Hocam! Pek üzdün, artık yeter!

Öde şunu; bir efendilik göster.”

Hoca cevap verir: “Vallahi inan,

Aklımda fikrimde hep senin paran.

Hiç darda olmasam ödemez miyim?

Falanca gün gel de al demez miyim?

Hacet bile bırakmam aramana.

Ama yok! Allah bana, ben de sana.”

Hasılı bu iş böyle, aylar ayı

Uzar gider, vermez Hoca parayı.

Nihayet bir gün kapıyı açınca

Bizim rahmetli Hoca:

“Haydi komşu! der, hayırlı olsun,

Parayı alıyorsun.”

Komşunun gözleri sevinçle parlar;

“Ne zaman?” diye sorar.

“Yakında!” “Yakında ama, ne zaman?”

“Diken tohumu ektim bütün yola”

Komşu bakar hiçbir şey anlamadan:

“Yaaaa! Bu diken tohumu da ne ola?

Anlamadım…” “Anlatırım şimdi ben.

Azizim, bir hazinedir bu diken!

Hele bir çıksın, büyüsün bu dikenler…

Buradan koyun sürüleri geçer,

Tüyleri hep takılır dikenlere.

Ne diye uğraşacaksın boş yere,

Akşamdan akşama topla bu yünü;

Sırt üstü yat uyu, Tanrı’nın günü.

Sonra o yünleri bir güzel eğir.

Oldu mu sana yumak yumak iplik.

Ya, dostum, bu diken bir hazinedir.

İş, örme işine kaldı şimdilik;

Çifter çifter, atkılar, fanilalar!

Bütün çarşı bu atkılarla dolar.

Kış bastırmış, fanilayı kim almaz,

Üç beş günde, tanesi bile kalmaz…

Ne paralar var bu işin ucunda!

Bak! Ödendi gitti senin borcun da.”

Kurban olsunlar böyle ödemeye!

Adamcağız başlar kıs kıs gülmeye.

Hoca güzel bir fırsat sayar bunu:

“Köftehor! der, işini biliyorsun;

Gördün peşin parayı gülüyorsun.



(Orhan Veli Kanık, Nasrettin Hoca, Peşin Para) (Şenbay, 1991:121-122)

Örnek Etkinlik-2

Etkinliğin Adı: Çocuk Oyunları

Açıklama: Aşağıda, Dombit Oyunu adlı bir çocuk oyunu hakkında bazı bilgiler verilmiş ve oyunun nasıl oynandığı açıklanmıştır.

Uygulanışı: Öğretmen aşağıdaki metni sınıfta yüksek sesle okur. Okumaya başlamadan önce öğrencilerden dikkatle dinlemelerini ve kendilerine, okuma işlemi bittikten sonra oyunun nasıl oynandığıyla ilgili sorular soracağını söyler. Ardından oyunla ilgili açıklamalar ve oyunun nasıl oynandığı öğretmen tarafından okunur. Daha sonra öğrencilerden, dinledikleri oyunun malzemelerinin neler olduğunu ve nasıl oynandığını ayrıntılı bir şekilde anlatmaları istenir. Bu oyunun dışında öğrencilere kendi aralarında oynadıkları oyunlar da anlattırılır. Bu çalışma sırasında öğrencilere, anlatacakları oyunu dinleyenlerin “o oyunu hiç bilmediklerini varsaymaları ve en ince ayrıntısına kadar anlatmaları” belirtilir.

Dombit oyunu

Oyunun Mekânı: Düz ve geniş bir zemin.

Oyuncak: Bir adet bez top. On beş adet küçük kare tahta.

Oyuncağın Malzemesi: Eski bir çorap.

Oyuncağın Hazırlanışı: Eski bir çorabın içine bez doldurulur ve etrafı dikilir.

Oyuncuların Cinsiyeti: Bu oyunu, kız ve erkekler beraber oynarlar.

Oynanışı: İki gruba ayrılacak şekilde 6 veya 8 kişiyle oynanan Dombit oyununa başlamadan önce yazı tura yoluyla hangi grubun ilk atışı yapacağına karar verilir. Ardından ilk atışı yapmaya hak kazanan grup, tahtaları devirdiği takdirde diğer grubun oyuncuları bir taraftan kaçmaya, bir taraftan da dağılan tahtaları tekrar üst üste dizmeye çalışır. Eğer atış yapan grubun elemanları diğer grup elemanlarından birini tahtaların tamamı üst üste dizilmeden bez topla vurursa, oyunu kazanır. Vuramazsa kaybeder ve yine atışı onlar yaparak oyun devam eder. Oyunun sonunda yenilen taraf, tek bacak üzerinde durur (Oğuz ve Ersoy, 2005:85).

Örnek Etkinlik-3

Etkinliğin Adı: Karikatürler

Etkinliğin Uygulanışı: Aşağıda yer alan karikatürlerin her biri asetata fotokopi çektirilir veya bilgisayarla yansıtma imkânı varsa tahtaya/duvara yansıtılır. Öğrencilerden iki dakika boyunca karikatürü incelemeleri istenir. Ardından öğrencilere, karikatürde neler gördükleri ve karikatürde anlatılmak istenenlerin neler olduğu sorulur; öğrenciler söz alarak düşüncelerini belirtir. Burada öğretmen parmak kaldırarak söz alınacağını ve ondan sonra konuşulacağını, bir kişinin sözü bitmeden onun sözünün kesilmeyeceğini özellikle vurgulamalıdır.

Örnek Etkinlik-4

Etkinliğin Adı: Kelime Havuzu

Uygulanışı: Aşağıdaki kelimelerin her biri küçük kâğıtlara yazılır. Kâğıtlar katlanarak bir kutunun içine konur. Belirlenen öğrenci bu kutudan bir kâğıt çeker. Kendisine çıkan kelime ile ilgili olarak 1 dk düşünür; oturduğu yerde ayağa kalkarak veya sınıfın karşısına geçerek bu kelime ile ilgili 3-5 dk hazırlıksız konuşma yapar.

Kelimeler: anne, baba, göz, su, arkadaş, yol, dede, bahçe, köy, ağaç, dünya, öğretmen, para, yemek, pencere, güneş, çiçek, okul, oyuncak, spor, kitap, televizyon, meyve, sıcak, soğuk, kâğıt, ulaşım, ev. (Not: Bu kelimeler örnek niteliğindedir. Öğretmen, öğrencilerinin durumuna göre bu kelimeleri değiştirebilir veya bunlara yenilerini ekleyebilir.)



Örnek Etkinlik-5

Etkinliğin Adı: Araç-Gereçler

Uygulanışı: Öğrencilere, onların bildiği, gördüğü, kullandığı veya kullanılışını gördüğü çeşitli araç-gereçler ayrıntılı bir şekilde sözlü olarak tasvir ettirilir. Tasvire ek olarak araç-gerecin özellikleri, kullanıldığı yerler vb. Konular üzerinde de durulur. Bu etkinlikte öğretmen, örnek olarak, evde ve bazı işyerlerinde kullanılan araçlardan “ütü”yü ele alabilir. Ütünün hangi ihtiyaçtan hareketle icat edilmiş olabileceği, nasıl çalıştığı, ne tür işlerde kullanıldığı, geçmişten günümüze çeşitleri vb. konular üzerinde durabilir. Bu anlatımlar sırasında ütü ve ütüyle ilgili araç-gereçlerin (ütü masası vb.) resimleri gösterilebilir. Daha sonra öğrencilerden, üzerinde durulan örnekten hareketle örnekler hazırlamaları istenir.

Yaşamda bu kadar yer tutan konuşma acaba hangi durumlarda karşımıza çıkmaktadır? Konuşmanın yapıldığı yer, kişi, zaman, konuşmanın içeriği konuşmanın biçimini oluşturacaktır. Konuşma türlerinin neler olduğunu bilmek nasıl konuşulması gerektiği konusuna da açıklık getirecektir. Bu ünitede konuşma türleri ve özellikleri üzerinde durulacaktır.



Konuşma Türleri

A. Hazırlıksız Konuşmalar

1. Günlük Konuşmalar

Bir günün çeşitli zaman dilimlerinde gereksinimlerin karşılanması, isteklerin, duygu ve düşüncelerin belirlenmesi konuşmayı zorunlu kılar. Bu tür konuşmalar önceden bir hazırlık gerektirmeyen konuşmalardır. Bu türdeki konuşmalara günlük konuşmalar veya gelişigüzel konuşmalar denir. İçinde bulunulan durum, seslenilen kişi( ler), amaç(lar) vb. değişkenler günlük konuşmanın türlerini belirler. Karşılaşılan durumların çokluğu günlük konuşma türlerinin de çoğalmasına yol açar. Bir gün içinde aynı anda veya değişik zaman dilimlerinde bu türlerden birkaçı veya hepsi kullanılabilir.

Günlük konuşmalarda dikkat edilmesi gereken bazı kurallar vardır. Bu kurallarda türlerin özelliklerine göre bazı değişiklikler olsa da günlük konuşmalarda dikkat edilmesi gereken kurallar temelde aynıdır. Günlük konuşma türlerinin özelliklerine değinilerken konuşurken dikkat edilmesi gereken noktalar da belirtilecektir. Günlük konuşmalar başlıca şu türlere ayrılabilir:

2.Söyleşi

İki veya daha çok kişinin karşılıklı konuşmasıdır. Bu konuşma bir karara varmak amacı ile yapılmaz. Arkadaşça, dostça konuşarak hoşça vakit geçirmek amacı vardır. Söyleşirken dikkat edilmesi gereken kurallar vardır. Bu kuralların diğer günlük konuşma türleri için de geçerli olduğu unutulmamalıdır. Bu kurallar şunlardır:

• Söylenilenler doğru olmalıdır.

• Dedikodu yapılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki, siz bir başkasının dedikodusunu yaparsanız, sizin olmadığınız ortamlarda da sizin dedikodunuz yapılacaktır.

• İçten davranılmalı, insanlarla pazarlıksız bir iletişim kurulmalıdır.

• Konuşmanın uygun zamanlarında karşıdaki kişinin adı söylenmelidir.

• Sadece bir kişi konuşmamalıdır. Söyleşinin karşılıklı konuşma olduğu unutulmamalıdır.

• Dinleyen kişiye zorla bir görüşü benimsetmeye çalışılmamalı, o kişinin de görüşlerine saygı gösterilmelidir.

• Konuşurken konuşmanın olanaklarından (bkz. Ünite 3) yararlanılmalı; ama bağıra bağıra konuşulmamalıdır.

• Konuşurken el - kol eylemleri abartılmamalıdır. Yoksa söylenilenden çok eylemlere dikkat edilir.

• Konuşanın sözü kesilmemeli, düşüncesini söylemesine olanak sağlanmalıdır.

Sonradan konuşma ortamına gelenleri konuşmaya katmak için konuşulan konu kısaca o kişiye de anlatılmalıdır. Konu gelen kişiye açıklanmak istenmiyorsa ortak bir konu üzerinde konuşulmaya başlanmalıdır.

3.Tanışma – Tanıştırma

Günlük yaşamda kişilerle tanışmak ve tanıştırılmak durumunda kalınabilir. Bu, yeni dostlukların, arkadaşlıkların başlangıcı olabilir. İletişimde bu ilk dakikaların önemi büyüktür. Tanışma ve tanıştırmada bazı kalıplaşmış sözler söylenir. Yalnız, bu sözler zorunluluk olduğu için değil, içtenlikle söylenmelidir.



Tanışmada, tanışacak kişilerden, sonra gelen adını ve soyadını söyler. Diğeri ise memnun oldum” diyerek kendi adını söyler. Hal hatır sorularak konuşma devam ettirilir. Konuşma sonunda ayrılırken tanışıldığı için memnun olunduğu belirtilir ve yeniden görüşülmek istendiği bildirilir.

Tanıştırmada ise tanışmadan değişik olarak kişilerin adları ve gerekirse mesleklerini tanıştıran kişinin söylemesidir. Tanışma birebir yapılan bir eylemken, tanıştırma üçüncü bir kişinin aracılığıyla gerçekleşen bir eylemdir. Tanıştırma görevini üstlenen kişi küçükleri büyüklere, erkekleri kadınlara, sonra gelen kişi/leri önce gelmiş kişi/lere tanıtmaya özen göstermelidir.

Tanıştırmada da kişiler tanıştırıldıklarından dolayı memnun olduklarını belirtirken el sıkışırlar. Uzatılan elin sıkılmaması bir görgü ve saygı kuralıdır. Elin sıkılmaması, havada bırakılması karşı tarafa saygısızlıktır. Öncelikle büyüklerin ya da kadınların el uzatması gerekir.



4.Soru Sorma ve Soruya Karşılık Verme:

Soru sorulmadan önce izin istenir. İzin verilince soru anlaşılır ve kısa biçimde sorulmalıdır.

Soruya karşılık verecek kişi de soruyu anlaşılır ve kısaca yanıtlamalıdır. Sorunun yanıtı bilinmiyorsa açık yüreklilikle yanıtın bilinmediği belirtilmelidir. Yanlış yanıtlar vererek karşı tarafı aldatmak doğru değildir.

Soru soran kişi sorusunun karşılığını alınca -bilinsin ya da bilinmesin- teşekkür etmelidir. Soruya karşılık veren kişi ise yaptığı yardımın önemli olmadığını belirtecek sözler söylemelidir. Bir şey değilgibi..



5.Özür Dileme:

Yaşamda bazı nedenlerden dolayı yanlışlar yapılabilir veya yapılanlar, söylenilenler karşınızdaki tarafından yanlış anlaşılabilir. Bu durumu düzeltmek, karşınızdakinin gönlünü almak, dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinin devamını sağlamak için özür dilenmelidir. Ancak özür dilemek bir çözüm değildir, özür dilenecek durumların yaratılmaması daha doğrudur. Özür dilenerek her şeyin düzeleceği, eskisi gibi olacağı umulmamalıdır. Fakat bazı durumlar vardır ki; yapılmak istenmeyen davranışlarda bulunulur, söylenilmek istenmeyen amacını aşan sözler çıkıverir ağızdan. Bu gibi durumlarda özür dilemek bir gerekliliktir. Özür dilemekten çekinmemek gerekir.

Özür içten dilenmeli, özür dilemek için özür dilenmemelidir. Kusurlu olunduğu kabul edilip bağışlanmak için özür dilenmelidir. “Özür dilerim olur biter” diye düşünülmemeli insanların duyguları incitilmemelidir. Özür dilendikten sonra bir daha özüre neden olan davranışta bulunmamaya, sözü söylememeye özen gösterilmelidir.

Özür dilenirken niçin özür dilendiği belirtilip bunu oluşturan neden/ler açıklanır. Kısa, açık konuşmak, sözleri yinelememek; karşıdaki kişinin sinirli olabileceği varsayılarak yeni bir özüre ortam oluşturmamak için sakin olmak gerekir.

Özür dilenen kişi de sakin olmalı; karşı tarafın sözünü kesmemeli; özürün içten dilendiğini, aslında yapılmak istenmeyen davranışlarda bulunulduğunu, söylenmek istenmeyen sözler söylendiğini, özür dileyen kişinin o anda kendini kontrol edemediğini kabul etmelidir.

1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   29


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət