Ana səhifə

S. B. Ana Hizmet Birimleri


Yüklə 4.52 Mb.
səhifə8/24
tarix24.06.2016
ölçüsü4.52 Mb.
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   24

1. Toplumun kalkınması çalışmaları, toplumsal hizmetlerin karşılanması ve alt yapının gelişimine katkı yapabilmekte ve böylece ulusal kaynaklar daha büyük yatırımlar için serbest kalmakta.Toplumun kalkınması yerel toplulukların öz güvenlerini ve güdülenmelerini artırarak onların basit becerilerinin ve var olan kaynaklarının ussal kullanımını ve böylece yerel gelişmelerini sağlar. Deneyimler, uyarılar toplumsal girişimlerde gönüllü insan emeğinin kullanımıyla binlerce okul, sağlık ocağı gibi binaların yapıldığını; teknik bilgi yayımı, pazarlama, kredi gibi konulardaki çabalar ve örgütlenmeler yoluyla ekonomik etkinliklerin arttırıldığını göstermiştir.
2. Toplum kalkınması, ulusal kalkınma yatırımları ile sağlanan olanakların etkin biçimde kullanılmasını sağlayabilmektedir. Ulusal, bölgesel kalkınma verimli olarak kullanılmıyorsa yatırımların işlevsel duruma geldiği söylenemez. İşte toplum kalkınması, ulusal yatırımların işlevselleşmesini engelleyen yerel nedenleri ortaya çıkararak, bu engelleri giderecek uygun önlemleri geliştirerek ulusal yatırımların yerel topluluklarca tam ve etkin kullanılmasını sağlayabilmektedir.

3. Bazı toplulukları kendilerine özgü koşullarının dikkate alınmaması durumunda, ulusal kalkınma çabaları bu topluluklarla ulusun geri kalan kısmı arasındaki ayrımın artmasına neden olmaktadır. Yerel toplulukların özgül koşullarını dikkate alan bir yöntem olarak toplum kalkınması, böylesi olumsuzlukları önlemek ve etkili olabilmektedir. Toplumun kalkınması yerel toplulukların ulusal kalkınma planları üzerinde etkide bulunması için de uygun koşullar oluşturabilmektedir.1978 yılında Alma-Ata’da toplanan uluslar arası Sağlık Hizmetleri Konferansı, ülkelerin sağlıkla ilgili politikalarının oluşumuna ışık tutan önemli bir konferanstır. Bu konferans, “Kendilerine sunulan sağlık hizmetlerinin planlama ve uygulanmasına tek tek ve topluca katılmak halkın hak ve görevidir.” der. 1986 yılında Ottawa’da toplanan ve sağlığı “Günlük Yaşamın Kaynağı” olarak tanımlayan sağlığı geliştirme konulu uluslar arası konferans, 2000 yılı ve sonrasında herkes için sağlığa ulaşma eyleminin şartları arasında “Halk Katılımı”nı, “kendi kendine yardım”ı da vurgulamaktadır.

1992’de Rio’da 179 ülkenin katılımıyla toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı, sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için Gündem 21 adlı küresel bir eylem planını ortay koydu ve onayladı. Kısaca 21 yy. gündemi diyebileceğimiz Gündem 21’de, sürdürülebilir kalkınma için çok sayıda amaç ve politika üzerinde anlaşmaya varan ülkeler, bu amaç ve politikaları gerçekleştirmek için toplumdaki bütün grupların gerçek katılımına duyulan gereksinmeyi şöyle vurguladılar: Sürdürülebilir kalkınma politikalarının başarısı için geniş halk katılımı şarttır.


Katılım Nedir ?

Katılımın anlamı kullanıldığı bağlama bağlıdır. Katılım, bir toplum içinde birbirine benzemediği gözlenen, hatta bazen çelişen davranışların ortak adı olarak kullanılan bir kavramdır.

Bir yetişkinin bir halk eğitimi programını izlemesi, öğretenin sınıfta işlenen dersi soruları ve düşünceleriyle zenginleştirmesi, bir muhtar seçiminde oy kullanmak, sinema tiyatro gibi kültürel etkinliklerin alıcısı olmak gibi toplumsal yaşamın ayrımlı alanlarıyla ilgili, birbirine benzemeyen ve hatta bazen birbirleriyle çelişen davranışlar “katılım” örnekleridir.

Bu açıklamaların ışığında,katılım sözcüğünün işlemsel anlamını oluşturan üç özellik şöyle belirlenebilir:

Katılım, katılımcıların elde etmek istediği amaçlara varmalarının bir aracıdır. Katılım,katılımcıların toplumsal kaynaklar ve kurumlar üzerindeki ortak denetimine sağlamaya ve artırmaya yöneliktir.

Katılım, bir topluluk içindeki etkinliklerin planlanmasına ve uygulanmasına olanaklı olduğunca çok sayıda ilgili insanın karışması ve yenilik üzerinde fikir birliği sağlamasıyla gerçekleşir.

Bu üç anlamı birlikte içermeyen herhangi bir davranışın, katılım olarak adlandırılamayacağı düşünülmektedir. Bu bağlamda katılım; insanların kendi yaşam alanlarına ilişkin kararlarda, işlem ve eylemlerde etkileşimli özne olmalıdır, biçiminde tanımlanabilir. Etkileşimli özne olmak şu üç boyutu birlikte içeren bir anlamda kullanılmaktadır:


  • Etkileşimli özne olmak, insanların kendi yaşam alanlarında etkin olması demektir.

  • Etkileşimli özne olmak,topluluk içinde başkalarına egemen olmaya çalışmamak demektir.

  • Etkileşimli özne olmak,yaşamın sorumluluğunu yüklenmek demektir.


Katılım Biçimleri

Zayıf Etkili Katılım

Zayıf etkili katılım, katılanlarca tasarlanmamış yardım projeleridir. Böyle bir katılım, insanlara nesnelermiş gibi davranır.

Zayıf etkili atılımın yolu ise; danışma, kullanma, katkı, iş birliği ve üyeliktir. Bunlar katılımın en zayıf biçimleridir. Katılımın en zayıf biçimleri bile topluluğun güçlenmesine yardım edebilmektedir. Bu nedenle katılımın zayıf biçimleri etkisiz değil, zayıf etkili katılım olarak adlandırılmaktadır.
Etkili Katılım

Etkili katılım, katılanlarca tasarlanmış kendilerine yardım projeleridir. Etkili katılım sürecinde insanlar; sorunlarına ilişkin kararlar, planlar, uygulamalar ve değerlendirmeler üzerinde etkili olurlar. Etkili katılım, herhangi bir yerel sorunun çözümüne yerel toplulukları gerçekten dahil etmeyi amaçlar. Az sayıda insanın düşüncesini çoğunluğa benimsetmeyi amaçlamaz; aksine çoğunluğun düşüncesini birlikte yeniden sorgulamayı ve keşfetmeyi amaçlar.Yaklaşım etkileşimlidir. Herkesin bilgisi önemli ve geçerlidir; ön yargısız ve saygıyla diğerlerini dinlemek idealdir. Etkili katılımı sağlamanın yolu, toplum kalkınması yöntemi ve onun yaklaşımını, kavram ve ilkelerini paylaşan popüler eğitim,toplum eğitimi/toplum temelli eğitim gibi yöntemlerdir.


Katılımın Yararları

Katılım; ayrımlı deneyimlere, gereksinimlere, yönelimlere sahip insanların ortak karalar üretmelerine olanak verir.Bu durum alınan kararların sağlamlığını, uzlaşılabilirliğini ve uygulanabilirliğini artırır.

Katılım; gerçekleştirilecek eyleme ya da konulacak kurala ilişkin düşünsel, fiziksel ya da moral katkıya yol açar. Bu da yapılan işe sahip çıkmayı, etkin biçimde kullanmayı gerektiğinde onarmayı ve geliştirmeyi; konulan kuralı benimsemeyi ve daha az dirençle karşılamayı artırır.

Katılım; insanların yaşam alanlarına ilişkin sorunlar üzerinde düşünmelerini,girişimde bulunmalarını, sorumluluk yüklenmelerini artırır. Bu da insanları sorunlarına, sorumluluklarını duyarlı hale getirir; öz güveni geliştirir.


Katılımın Göstergeleri

  • Yeni tekniklerin benimsenmesi, hizmet ve kolaylıklardan yararlanılması,

  • Yerel kaynakların ve dış yardımların topluluk sorunlarını çözmek üzere kullanılması,

  • Yerel girişkenliğin ve önderliğin gelişimi,

  • Topluluğun toplantılara katılması, çalışma kümelerinde ve yönetim kurullarında görev ve sorumluluk üstlenmesi katılımın göstergeleridir.


Sağlık Hizmetlerinde Toplum Katılımı

Önceleri sağlık, hastalığın olmayışı şeklinde tanımlanıyordu. Bu tanım doğrultusunda, hekimin aktif olarak rol oynadığı, hastanın ise hizmete sadece hekimin tavsiyelerine uymak şeklinde pasif olarak katıldığı bir sağlık hizmet sunumu modeli gelişmiştir. Bu hizmet biçiminde etkinliklerin odak noktasını kişiden çok, hastalıklar oluşturmaktadır. Bu model, özellikle tedavi edici hekimlikte sık görülen bir modeldir. Bu doğrultuda kentsel alanda uzmanların hizmet verdiği merkezler oluşmuştur. Bu merkezlerin bazıları her ne kadar uluslararası standartlara erişse de, buralara ulaşamayan kişiler tamamen bu hizmetlerden uzak kalmışlardır. Bu da sağlık hizmetlerinin ulaşılabilirliği ve kullanımında bir eşitsizlik yaratmıştır.

Gelişmiş ülkelerde, kanser, solunum yolları ve kalp damar sistemi hastalıkları ve kazalara bağlı ölümler büyük bir artışa geçmiştir. Ayrıca yaşam tarzının yol açtığı hastalıklar, yaşlılık ve ruh sağlığı ile ilgili hastalıklardaki artışlar, yoksulluk, işsizlik, çevre kirliliğinin sağlığa olan etkileri dikkati çekmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise, kötü yaşam koşulları ve yetersiz beslenme nedeniyle ortaya çıkan hastalıklar ve erken ölümlere rastlanmaktadır. Tüm bunlar, sağlığın içinde bulunan sosyal, kültürel, ekonomik ve çevre koşullarıyla birlikte ele alınmasını gerekmektedir.Ülkelerde,toplumun sosyal, kültürel ekonomik ve çevre koşullarına yönelik planlama ve uygulamalar değişik birçok sektör tarafından yürütülmektedir. Sonuçta bu durum, sağlığın korunması ve geliştirilmesi etkinliklerinde birçok sektörün birlikte yer alması gerektiğini göstermektedir.

İnsan sağlığının, sağlık kesimine ayrılan kaynaklara, yeni ilaç ve tekniklerin geliştirilmesine karşın, olabileceğinin çok altında bir düzeyde olması ve sağlık alanındaki eşitsizlikler, yeni bir yaklaşım gereksinimi doğurmuştur.Sağlık hizmetlerindeki eşitsizliğin ve dengesizliğin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin hepsinde görülmesi bu durumu tüm ülkelerin ortak sorunu haline getirmiştir.(Bu nedenle 1978 yılında Alma-Ata’da Temel Sağlık Hizmetleri konulu bir konferans düzenlenmiştir.Bu konferansta,dünyadaki tüm insanların sağlıklarını korumak ve daha iyi bir duruma getirmek için hükümetlerin,tüm sağlık ve kalkınmada görevli kişi ve kurumların ve dünya toplumlarının en kısa zamanda gerekli müdahaleleri yapması gerektiği vurgulanmıştır.)

Söz konusu konferansta, yalnızca hastalığın ve sakatlığın olmamasından çok, bedensel,ruhsal ve sosyal yönlerden tam bir iyilik halinin topluca oluşturduğu sağlığı, temel insan haklarından biri olduğu ve bunun da mümkün olan en yüksek düzeyde tutulmasını dünya çapında önemli bir sosyal amaç olduğu ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için de sağlık sektörüne ek olarak diğer birçok sosyal ve ekonomik sektörlerin de çabalarının gerektiği gerçeği vurgulanmıştır.

“Tüm insanların hem birey hem de toplum olarak kendi sağlık hizmetlerinin planlanması ve yürütülmesi işlerine katılmaları hakları ve görevleridir.” düşüncesinden hareketle, temel sağlık hizmetleri içinde toplum katılımı; kavramı tanımlanmıştır.Bu tanımlamaya göre toplum katılımı,bireyler ve ailelerin,kendileri ve toplumun sağlık ve refahı için sorumluluk üstlenmeleri ve katkıda bulunmalarıdır.Buna paralel olarak toplum,sağlık durumunun saptanması,sorunların tanımlanması ve önceliklerin belirlenmesi süreçlerine de katılmalarıdır.Böylece kişiler ve toplum,gelişmeleri için yapılan yardımların pasif bir yararlanıcısı olmak yerine,kendi gelişmeleri üzerinde aktif olarak söz sahibi olabilirler.Kişi ve toplum, kendilerine uygun olmayan alışılmış çözümleri kabul etmeye zorunlu değildir, kendilerine daha uygun çözüm yolları yaratabilir.

Bu kavrama göre toplumlar,kendi yaşamlarını etkileyecek kararları alma ve uygulama gücüne sahip olmalıdırlar.Bu güç, onların adına karar veren dış kurum ve kuruluşlardan gelmemelidir. Devlet ise bireylerin, ailelerin ve toplumun kendi sağlığının sorumluluğunu üstlenebilmeleri için doğru bilgilendirme, okuryazarlığın arttırılması ve gerekli kurumsal değişikliklerin yapılmasını destekleyerek,tam bir toplum katılımının sağlamalıdır.

Sağlık çalışanları ve halkın toplum katılımının önemini kabul etmelerine rağmen, bunu nasıl uygulanacağı konusunda ayrımlı düşünceler vardır. Çok sayıda insanı hareketlendirebilecek ve onları sağlık hizmetlerine katabilecek yolların neler olabileceği tartışmalıdır. Eğer büyük kitleleri etkileme, yönlendirme ve hizmetlerin sunumunu etkileme olanağı yaratılmayacaksa, katılımın bir yararı olmayacaktır.


Bu tartışmalar sonucunda iki düzeyin olduğu ortaya çıkmaktadır :

1. Katkı Yoluyla Katılım: Katkı yoluyla katılım genellikle önceden belirlenen program veya projelere gönüllü veya diğer katkılar olarak tanımlanabilir.Katkı, başarıyı sağlayan katılım olarak anlaşılmaktadır.Bu katkılar etkinliklerin yürümesine yardım etmek için iş gücü,para ve malzeme şeklinde olabilir.

2. Planlama ve Yönetim Etkinliklerine Katılım: Bu, gerçek toplum katılımıdır. Gerçek toplum katılımının ön koşulu, yöneticiler ve sağlık çalışanlarının karar verme yetkilerini katılımcılara yeterince devretmesidir. Fakat buradaki sorun yeterince yetki devretmenin içinde bulunulan ortam ve geleneklere göre dengesinin kurulmasıdır. Toplum, temel sağlık hizmetlerine her aşamada katılmalıdır. Fakat ilk olarak içinde bulunulan durumun değerlendirilmesi, sorunların tanımlanması ve önceliklerin belirlenmesi aşamasında katılabilir.

Toplum katılımının birçok tipi tanımlanmıştır. Bunlar, tüm inisiyatifin toplumun elinde olduğu durumdan, dışarıdan bir kurum ve kuruluşun esas rol oynadığı, topluma sadece danışıldığı duruma kadar değişmektedir.


Katılım Nasıl Sağlanır?

Katılımın anahtar kavramı, gereksinmedir. Bütün insanların doyurulması gereken gereksinimleri vardır.İnsanlar,katılmak yoluyla gereksinmelerini karşılamakta iyi bir şansa sahip olduklarını düşünüyorlarsa, daha katılımcı olmaya da eğilimli olurlar.Katılımın gereksinmeye dayanması,kalkınmanın tüm aşamalarında katılmanın gönüllü olması gerektir.

Gereksinmeler konusunda şu dört temel etmene dikkat etmek gereklidir:

1. Gereksinmeler kültüre göredir.

2. Gereksinmelerin kendi içinde hiyerarşik bir yapısı vardır.Beslenmek,barınmak gibi temel gereksinmeler karşılanmadan öğrenme gibi daha üst düzey gereksinmeler ortaya çıkmaz.

3. Belli bir gereksinimin yeğinliği ve dolayısıyla önceliğin topluluktaki herkes için aynı değildir.Bir topluluktaki herkesin öncelikli gereksinmesinin aynı olması her zaman olanaklı değildir. Gereksinmenin yeğinliği ve önceliği insanların katılma eğilimini etkiler. Katılımı sağlamaktaki iki. önemli unsur,yerelliktir. Katılma “yerel” bir sorun çevresinde gerçekleşebilir. Yerel sorun, hem insanların güdülenmesi açısından önemlidir hem de insanların söz söyleyebilecekleri bilgilere en fazla sahip oldukları sorunlardır.

Katılımı sağlamanın en dikkate değer unsurlardan birisi de içtenliktir.Katılım gerçekten isteniyorsa gerçekleşebilir.Katılım, bir sorunun sağlıklı biçimde çözümü için katılım gerçek

bir gereksinim olarak görülüyorsa, başarılabilir.Katılma, bir başkasına istenileni yaptırma aracı olarak kullanıldığı sürece asla beklenen sonucu vermez.Gerçek katılma, gerçek katılma ihtiyacına dayanır.



Toplum Katılımını Sağlama Yöntemleri

Toplumun sağlık hizmetlerine katılımını sağlama yöntemleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:

1) Toplumu tanıma

2) Sağlık eğitimi

3) Liderliği belirleme ve geliştirme

4) Sağlık kurullarının kullanılması

5) Sektörler arası işbirliği

6) Kitle iletişim araçlarının kullanımı


1.Toplumu Tanıma

Toplumu tanıma, toplumun sağlık durumunu, sorunlarını, kaynaklarını ve sağlıkla ilgili ve davranış biçimlerini saptama, bir bütün halinde değerlendirerek sonuca varma olarak tanımlanabilir. Toplum tanısı, toplum düzenine planlama, hizmet verme, değerlendirme ve iletişim için bir temel oluşturmaktadır.

Toplumu tanıma birçok yerde kullanılabilir:

1) Toplumun sağlık düzeyinin belirlenmesi

2) Toplumun sağlık düzeyi üzerinde etkili olan etkenlerin belirlenmesi

3) Sağlıkla ilgili sorun ve gereksinimlerin belirlenmesi

4) Sağlıkla ilgili önceliklerin belirlenmesi

5) Sağlık sorunları ve gereksinimlere uygun çözümlerin belirlenmesi

6) Hizmet önceliklerinin saptanması

7) Sağlık hizmetlerinin değerlendirilmesi


Toplumun sağlıkla ilgili sorun ve gereksinimlerinin saptanması,sağlık gereksinimlerinin belirlenmesi,bunlara yönelik planların yapılması,hangi yollarla uygulamaya geçileceğinin saptanması ve yapılan uygulamaların değerlendirilebilmesi için hizmet verilen toplumla ilgili bilgilere sahip olunması gereklidir. Toplumu tanıma, bir seferlik değil; sürekli olması gereken bir çalışmadır. Bu çalışma her gün devam etmesine rağmen,bir plan çerçevesinde yürütülmelidir. Bu amaçla bir toplumu tanıyabilmek için bilinmesi gerekenler vardır:
Toplumun Nüfus Özellikleri

- Nüfus büyüklüğü

- Nüfusun yaş,cins,ekonomik durum,eğitim,meslek,din,etnik grup,evliliğe göre dağılımı

- Nüfus hareketleri

- Nüfus büyüklüğündeki değişmeler(Göçler)
Toplumla İlgili Genel Bilgiler

- Tarihsel geçmiş

- Çevrenin fiziksel ve iklimsel özellikleri

- Ekonomik etkinlik ekonomik gelişme

- Alt yapı (evlerin durumu,su kaynakları,sanitasyon,yollar,ulaşım)

- Sosyal yapı

- Politik yapı,resmi ve resmi olmayan liderler

- Suç işleme oranı ve güvenlik

- Yaşamsal istatistikler(ölüm,doğum,doğurganlık hızları)
Yakın ve Uzak Çevrede Toplum İçin Hizmet Olanakları

- Sağlık hizmetleri (var olan olanaklar, coğrafi dağılımı, ücret durumu, ulaşılabilirlik, hizmet alanı, etkililik, kalite)

- Sosyal yardım hizmetleri

- Kurum ve sektörler arası işbirliği

- Yürüyen sağlık programları


Hizmetlerin Kullanımı

- Başvuru sıklığı

- Başvuru nedenleri

- Sevk nedenleri

- Değişik grupların hizmetleri kullanımındaki ayrımlılıkları

Toplum Katılımı

- Toplumun ilgi odakları (hissedilen gereksinimler,hizmet talebi,hizmetten beklentiler,sağlık hizmetlerinin beklentileri karşılama düzeyi)

- Dernekler

- Gönüllü kuruluşlarca yürütülen etkinlikler

- Sağlık bili.
Sağlık ve Hastalık Durumu

- Ölüm hızları,ölüm nedenleri

- Hastalık ve sakatlıklar(sık görülen hastalık ve sakatlıkların görülme sıklıkları,insidans ve prevalans)

- Beslenme durumu

- Çocukların büyüme ve gelişme durumları

- Sağlıkla ilgili somatik ve psikososyal özelliklerin dağılımı(beslenme alışkanlıkları, sigara, alkol kullanımı vb.)

- Sağlık ve hastalık durumlarının zaman içindeki değişimler
Risk Durumu

- Önemli hastalıklar

- Çevresel sağlık koşulları

- Aşılama durumları

- Aile planlaması uygulamaları
Sağlıkla İlgili Bilgi, Tutum, Davranışlar

- Gelenek ve görenek(Sağlıkla ilgili geleneksel uygulamalar)

- Toplum içinde sağlık personeli dışında sağlıkla ilgili kişiler (ara ebeleri, sünnetçi, sıhhiye, kırıkçı, hoca vs.)

- Yaşam biçimleri

- Verilen sağlık öğüdünün yerine getirme derecesi

- Hastalık nedenleri hakkında bilgi

- Sağlık ve hastalık durumu

- Davranışlarda zaman içindeki değişimler


Sağlık Personeli İle İlişkiler

- İletişim başarısı

- İletişimde gerek toplumdan,gerekse sağlık personelinden kaynaklanan sorunlar

- Tercih edilen sağlık personeli tipi,nedenleri


Toplumu tanımak,öğrenilmesi gereken bilgileri elde etmek için değişik yollar bulunmaktadır. En sık kullanılan yöntemler:

1. Rapor, istatistik, sağlık evi, sağlık ocağı kayıtları

2. Kroki çizme

3. Kesitsel harita

4. Tarih şeridi

5. Eğilim grafiği

6. Mevsimsel takvim

7. Kişisel görüşmeler(toplum liderleri ve halkla)

8. Ev ziyaretleri

9. Gözlem

10. Grup görüşmeleri

11. Sıralama


2.Sağlık Eğitimi

Toplumun katılımını sağlam uzun bir süreçtir.Toplumun sağlık hizmetlerine katılabilmesi için,sorunlarını tanımlaması,önceliklerini belirlemesi ve bunlara uygun planlama yapılabilmesi gerekmektedir.Bütün bunlar içinse belirli bir bilinç,bilgi ve beceri düzeyine ulaşmak gereklidir.Öncelikle devletler toplumun gelişmesi için gerekli olanakları sunmakla yükümlüdür.Sağlık sektörü, toplumun sağlık konusunda karar alacak kadar bilinçlenebilmesi için topluma yönelik sağlık eğitimi vermek gücündedir.

Topluma yönelik sağlık eğitimi için değişik yollar kullanılabilir. Bunlar arasında kitle iletişim araçlarının kullanımı,afiş,poster ve broşürlerin dağıtılması sayılabilir.Ancak en etkili yol,sağlık personeli aracılığıyla yüz yüze eğitim verilmesidir.

Sağlık eğitimi verilebilmesi amacıyla, öncelikle sağlık personelinin eğitim alması gereklidir. Örgün eğitimleri sırasında sağlık personeli iletişim, eğitim metodolojisi ve sağlık eğitimi konularında yeteri kadar bilgilendirilmemektedir. Ayrıca temel sağlık hizmetleri içinde yer alan tüm etkinliklerin başarısı için mutlaka gerekli olan toplumun katılımı kavramından ise genellikle habersizdirler. Bu nedenle hem ülke hem de il veya sağlık ocağı düzeyinde sağlık personelinin iletişim, sağlık eğitimi ve toplum katılımı konusunda bilgilendirilmesi ve duyarlı duruma getirilmesi sağlanmalıdır.

Sağlık eğitimi, sağlık sorunlarının çok yönlü bir yaklaşımla incelenip çözüldüğü bir eğitim sürecidir. Eğitimin amacı davranışsal bir değişim yaratmak olduğundan, alışılmış biçimde sağlık personelinin topluma tek taraflı bilgi aktarması yerine, istenilen değişimi yaratabilecek katılımcı yöntemler kullanılmalıdır.
3. Liderliği Belirleme ve Geliştirme

Toplumu tanıma ve harekete geçirme çalışmalarında önemli kaynaklardan bir tanesi de toplum liderleridir. Sağlık personeli hizmet vereceği toplumla ilgili pek çok bilgiyi toplum liderleri ile görüşmeler sonucunda elde edebilir.

Topluluklar içinde doğal liderler vardır. Bu kişilerden bazıları, köylerde muhtar,öğretmen, imam; ilçelerde kaymakam, ilköğretim müdürü, belediye başkanı, müftü, öğretmenler, eczacı olarak sayılabilir. Bu kişiler sağlık personeline bilgi vermek yanında, toplumu iyi tanıdıkları ve toplum içinde söz sahibi oldukları için etkinliklerin planlanması ve uygulanmasında da yardımcı olabilirler.

Toplumda doğal liderler dışında söz sahibi kişiler bulunmaktadır. Bu kişilerin özellikleri, toplumların özelliklerine göre değişmektedir. Bazı toplumlarda yaşlı kadınlar, köy ağaları, aşiret reisleri liderlik özellikleri taşıyabilirler veya belli bir pozisyonu olmasa da bazı kişiler toplum içinde saygınlık kazanmışlardır ve bunlar toplumu etkileme gücüne sahiptirler. Sağlık personeli, yürüttükleri etkinliklerin başarısı için bu kişilerle de işbirliği yapmalıdır.

Bu kişilerin kimler olduğu, bireysel veya grup görüşmeleri sırasında belirlenebilir.

Gönüllüler çalışmaya istekli, toplumun herhangi bir kesiminden olabilmektedir. Gönüllüler, yapılacak çalışmalarda sağlık personelinin yerini tutacak, onlara rakip olacak kişiler değil, sağlık personeli ile birlikte kendi toplumlarının sağlığını geliştirecek toplum temsilcileridir. Gönüllülerle yapılan çalışmalarda dikkat edilmesi gereken noktalar vardır:

Çalışmaya katılacak gönüllülerin rolleri önceden ayrıntılı olarak belirlenmelidir.

- Yapılacak çalışma için görev dağılımı, kişilerin özelliklerine, bilgi ve beceri düzeyine uygun olarak yapılmalıdır.

- Gönüllüler toplum tarafından seçilmelidir. Ancak, bunun bazı sakıncaları vardır.

Toplum genellikle doğal liderleri seçme eğilimindedir. Ayrıca bu seçim işlemi, aileler, ayrımlı siyasi düşünceye sahip kişiler, ayrımlı etnik kökenliler arasında bir güç gösterisine dönüşebilir. Bir diğer sakınca ise toplumun yapılacak çalışmayı iyi bilmemesi nedeniyle doğru kişiyi seçememesidir.

Gönüllülerin sürekli eğitimi gereklidir. Öncelikle çalışmaya başlamadan önce ve çalışmanın gerektirdiği bilgi ve beceriler hakkında eğitilmeleri gerekmektedir. Bu eğitimin sürekli olması gönüllülerin bilgi ve beceri eksikliklerinden kaynaklanabilecek onarılması güç hataları önleyecektir.

- Toplumun seçtiği kişilerle,sağlık çalışanları arasında düzenli toplantılar yapılmalıdır. Bu toplantılarda yapılan, etkinliklerle ilgili düşünceler paylaşılır, karşılıklı bilgi verilir

ve yeni çalışmalar planlanabilir.

- Yapılan çalışmalar düzenli olarak değerlendirilmeli ve sonuçlar topluma iletilmelidir. Bunun sonucunda toplumun çalışmaya ilgisi çekilmiş olur. Ayrıca sonuçların topluma bildirilmemesi halinde,toplumun seçtiği kişilere güveni, dolayısıyla çalışmanın etkililiği azalır.


4. Sağlık Kurullarının Kullanılması

Ülkemizde temel sağlık odaklı sağlık hizmetleri, yaklaşımı ve bu anlayıştan kaynaklanan toplum katılımı düşüncesi, Alma-Ata Konferansından yıllar önce 5.1.1961 tarih ve 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Yasala uygulanmaya başlanmıştır. Bu Yasasın 23. maddesi şöyledir:

“Sosyalleştirilmiş sağlık hizmetleri teşkilatı ile halk arasındaki münasebeti temin maksadıyla sağlık ocaklarında, sağlık merkezlerinde ve illerde sağlık kurulları kurulur. Bu kurulların kuruluşu, çalışma tarzları ve toplantı zamanları Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından hazırlanan bir yönetmelikle tayin edilir. Bu kurullar halkın sağlık teşkilatından istediği hususları ilgililere duyurur. Hizmetlerin başarı ile yürütülmesi için halkın eğitilmesine ve teşkilat ile maddi ve manevi işbirliği yapmalarına yardım ederler.”

Dünya sağlık sistemlerinde, özellikle Alma-Ata’dan bu yana yoğun olarak tartışılmaya başlanılan sağlık hizmetlerinde toplum katılımı kavramı ile ilgili, ülkemizde 1960’lı yıllarda yasal düzenlemeler yapılmış ve temel sağlık hizmetleri anlayışının önemli bir parçası olarak

ele alınmıştır.

Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirildiği Bölgelerde Hizmetin Yürütülmesi Hakkındaki

Yönetmelikle üç sağlık kurulu kurulması öngörülmüştür:

a) Sağlık Ocağı Sağlık Kurulları Köylerde Ve Bucaklarda İlçe Merkezlerinde

b) Sağlık Merkezleri Sağlık Kurulları

c) İller Sağlık Kurulları

Bu kurullar aracılığı ile toplumun, isteklerinin ve önceliklerinin belirlenmesinden, hizmetlerin tüketilmesine kadar olan süreç içerisinde, köylerden il merkezlerine kadar hizmetlere en aktif biçimde katılması ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için sağlık sistemi ve çalışanları ile en sıkı işbirliğinin sağlanabilmesi amaçlanmıştır.

Bugüne kadar bu kurullar, çeşitli nedenlerle yaygın yaşama geçirilememiş ve amaçlarını gerçekleştirememiş olmasına rağmen, toplumun sağlık hizmetlerine katılımını sağlamayı amaçlayan etkinliklerin yasal zeminini oluşturmaktadır.

Sağlık Kurulları, Sağlık Müdürü, Sağlık Grup Başkanı, Sağlık Ocağı Sorumlu Hekimi tarafından iyi bilinmeli ve toplumun sağlık hizmetlerine katılımını sağlama yöntemlerinden birisi olarak işletilmesinde öncülük edilmelidir. Toplumun sağlık hizmetlerine katılması ile, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve Anayasamızda bir hak olarak tanınan sağlık hizmetlerinden yararlanmanın sosyal adalete uygun bir biçimde gerçekleştirilebilmesinde önemli mesafeler alınabilecektir.

1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   24


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət