Ana səhifə

Sanat, sanatçI, sanat eseri ve ahlâk yrd. Doç. Dr. Bayram akdoğAN


Yüklə 200.5 Kb.
səhifə3/4
tarix24.06.2016
ölçüsü200.5 Kb.
1   2   3   4

Sanatın Önemi

Sanat dallarıyla toplum arasında sıkı bir ilişki vardır ve insanları kaynaştırıcı özelliğe sahiptir. Özellikle geçen yüzyılın sonlarında mûsikî başka bir bakış açısından yeniden tanımlandı. Mûsikînin bir toplum kurumu, toplumsal bir kurum olduğu bilincine varıldı. Nasıl, din, dil, ahlâk, eğitim birer toplumsal kurumsa, mûsikî de bir toplumsal kurumdur. Bu anlayıştan yola çıkılarak geçen yüzyılın sonunda yavaş yavaş bugün mûsikî toplum bilimi dediğimiz bir bilim oluşmaya başladı. 1930’larda konusu, yöntemleri oldukça belirginleşti ve bugün mûsikî toplum bilim, toplum ile insan arasında, toplum ile mûsikî arasında, insan ile mûsikî arasında olan iletişimi, etkileşimi, bilimsel yöntemlerle inceleyen bir bilim olarak meydana çıktı. Mûsikînin belli türlerinin toplum üzerinde çok büyük etkisinin olduğu biliniyor93. Özellikle, din, inanç törenlerinde mûsikî ve büyük kitlelerin harekete geçirildiği savaş mûsikîsi bu alanda incelendiği zaman, mûsikînin toplumu birleştirici ve kaynaştırıcı bir etkisi olduğu anlaşılmaktadır94.

Bütün sanat dallarının aynı özelliğe sahip olduğu söylenebilir. Öyle ki, sanatsal faaliyetler yurt sınırlarını da aşarak, uluslar arası ilişkilerin artırılmasında en önemli faktörlerden birisi olabilir. Özellikle yakın bir geçmişte aramızda bir takım siyasi problemlerimiz olan bazı komşularımızla, aramızdaki gerginliğin kaldırılması, her iki ülke halklarının kaynaşmasında sanat ve sanatçıların çok önemli rol oynadıklarını müşahede etmişizdir. Sanat da diğer kültürel özellikler gibi birleştirici özelliğe sahiptir. Sanat, insan refahı ve mutluluğu için vardır. Her geçen gün, bu mutluluğu ve rahatlığı artıracak yeni gelişmeleri yapabilmek de ancak, dünya çapında ilgili uzmanların el ele vermesiyle mümkündür. Bu hususları bildikleri için, ayrı kıtalardan ve farklı ülkelerden bir araya gelen sanatçıların çok çabuk kaynaştıkları ve süratli bir iletişim sağladıkları da görülmektedir. İşte bu da sanatın kaynaştırıcı ve birleştirici özelliğe sahip oluşundan ileri gelmektedir.

Kısaca, sanatın sokaktaki insana yönelmesi gerekir. Buna rağmen insanların sanata gereken değeri verebileceğine inanmak da zordur.



Toplum ve Sanat
Sanattaki gelişme ve değişmeleri toplum yapısıyla birlikte düşünmek gerekir. Bu düşünceler ışığında, sanatın insan toplumuyla olan ilgisini yorumlayabilme kaygısı, bazı sosyologları ve sanat tarihçilerini yeni bir bilim kurmaya yöneltmiş, bunun sonucunda sanat sosyolojisi kurulmuştur95. Çünkü her insan gibi sanatçı da, öteki insanlarla temas halindedir, ortak bir yaşantı içindedir. İşte, sanat, sanatçı ve toplum arasındaki ilişkileri sanat sosyolojisi denilen bu ilim dalı incelemektedir

Sanatsız toplum olmaz. Bir milletin inancı, dili, estetik anlayışı ve millî zevkleri, adeta onun ruhu gibidir. Varlığını sürdürmek isteyen milletler, bu değerlerine sahip çıkmak zorundadırlar96. Tarihte adı geçen bütün toplulukların sanatları olmuştur. Zamanımızda da en geri ülkelerden en gelişmiş ülkelere kadar her milletin bir sanat anlayışı vardır ve her ülke sanatını daha ileriye götürmek için gayret etmekte ve bunun için adeta yarışmaktadır. Sanat öyle bir idealdir ki, onun nihaî bir sınırı yoktur. Daima en iyiye, en güzele ve en mükemmele doğru bu çabalar devam edecektir.

Sanat anlayışı bir toplum işidir. Topluma yüksek sanat duygusunu kazandıracak olan müesseselere büyük görevler düşmektedir. Halkın sanat zevkini ve duygusunu yüceltmedikçe, kişisel gayretlerin pek etkili olacağına inanmıyoruz. Görünen o ki, insanların büyük bir kısmı gerçek ve yüce sanatı değil de, bilinçsiz ve anlamsız sanatı tercih etmektedir. Toplum klâsik eserleri anlayamayacak kadar bozulmuş, gerilemiştir. Bunun sorumlusu yeni sanatçılardır97. Toplumun böyle basit ve anlamsız sanatları tercih etmesinin bir takım sebepleri vardır:

1-Halkın kültür düzeyinin düşük olması ve yüce sanattan zevk alacak bilgi ve görgü seviyesine çıkamamış olması. Toplumumuz radyo ve televizyon aracılığıyla her türlü müzikle karşı karşıya kalmaktadır. Ticâri amaçlı hafif müzik, gazino müzikleri ünlü ve ünsüz adlarıyla toplumun ilgisini çekmektedir. Bu müzik yaşamı içinde hangi türden olursa olsun ciddi müzik çok düşük bir oranla ve genellikle amaçsız biçimde düzenlenmiş programlarda yer alıyor. Toplumumuzun dünya ile ilişkileri çoğalıp kültür düzeyi yükseldikçe, hem evrensel müzik eserlerine, hem kendi sanatçılarına toplum daha bilinçli olarak sahip çıkacaktır98.

2-Piyasaya hakim olan sanatın seviyesinin düşük olması ve kalitesiz sanatın çok reklâm edilmesi. Bunun da sebepleri vardır. Bu sebeplerin başında da, sanatın ticaret amacıyla ve sadece para kazanmak amacıyla yapılması gelmektedir. Bu yüzden sanatın kalitesi düşmekte ve ruhu da yok olup gitmektedir. Gerçek sanatçılar, çok önemli eserler ortaya koyarlarken bir kısmı da “tüp bitti” de olduğu gibi, “sev beni”, “seni sevmeyen ölsün” gibi edebiyatlarla toplumun diğer zaaflarından yararlananlardır. Bir gece kulübünde cebinde bol parası olan kişiye hiç müzikten anlamamasına rağmen, yırtmaçlı bir kadının “sev beni” demesiyle “tüp bitti” demek arasında pek fark yoktur. İşte müzik böyle kalitesizliklerle aynı zamanda insanları sömürmek için bir vasıta olarak kullanılmaktadır99.

“Dikkat et Kâzım zurnana,

Sakın değmesin vites koluna” gibi daha nice kalitesiz ve anlamsız güfteler... Yahut da şehrin herhangi bir yerine sanat eseri diye konulan ve sanat adına sanatsızlık ifade etmekten başka bir şeye yaramayan, rûha hitap etmeyip, sadece cinsellik arz eden, çocukların saf ve temiz duygularını ve psikolojilerini altüst eden heykeller... Bize göre bu tuhaflıkların kaynağında sanat anlayışının zayıflığı, sanat ahlâkının olmayışı ve kabiliyetlerin yetersizliği yatmaktadır. Yahut da mâneviyat yokluğunun meydana getirmiş olduğu boşluğu, başkalarını taklitle doldurmaya çalışmaktır.

Müzik sanatında nağmelerin insicâmı, güftenin kalitesinden daha önemlidir. Bununla güftenin önemsizliğini söylemek istemiyoruz. Melodi iyi yapılmış ve güfte de iyi seçilmişse ve anlamlı ise, o zaman güzel bir beste oluşur. Enteresan nağmeleri te’lif edemeyen ve bestekârlığını zoraki ortaya koymaya çalışan yeteneksiz kişilerin, bu beceriksizliklerini örtecek bir kamuflaja ihtiyacı vardır, o da -günümüzde bazı müzikçilerin yaptığı gibi- erotik veya komik bazı sözleri güfte olarak kullanmaktır. El yüz hatlarını düzgün bir biçimde, estetik bir anlayışla yansıtamayan bir heykeltıraş, bu alandaki beceriksizliğini, seyircinin dikkatini başka tarafa çekecek bir üslûp kullanması da başka bir kamuflaj örneğidir. Hat sanatında, harf sitilini veya istifi, kompozisyonda tam yerleştiremeyen bir hattatın, dikkat çeken bir ebrûyu zeminde kullanması gibi örnekler çoğaltılabilir.

Sanatta yetenek çok önemlidir. Madde ve mânasıyla bu yeteneğe sahip olmayanların, birtakım araçlar kullanarak bu açığı kapamaya çalışmaları, uygulamada görülen hareketlerdir. Meselâ etkili yazma kabiliyeti olmayan bazı yazarların veya konuşmacıların, sözlerin arasına bazı şiirleri katmaları da bir çeşit kamuflajdır. Tolstoy böyle yazarlar hakkında: “Şiirsellikle yeteneksizliğini örtmeye çalışan yazarların eserleri belki topluma önemli görünebilir ama, bunlar topluma hiçbir şey veremezler”100 demektedir.

3-Alanında hiç eğitim görmemiş veya yeterli eğitimi almamış bazı kişilerin beşik ülemâsına benzer zihniyetle, anadan doğma sanatçı olmaları ve halk arasında gerçekten bu işin ehli gibi bilinmeleri, dolayısıyla bunların desteklenmesi de sanatı yozlaştırmakta ve kalitesini düşürmektedir. Daha da tuhaf olanı, bu tip insanların bir çok alanda başarılı olacağını zannedip, her alanda kendilerini gösterme çabasında olmalarıdır. Meselâ müzik formları içinde, dinî mûsikî ayrı bir alanı oluşturmaktadır. Güfte denilen sözler Arapça, Farsça, veya Osmanlıca kelimeler içerir. Bunların doğru telaffuz edilebilmesi için mutlaka Kıraat, Tecvit vs. ilimleri öğrenmiş olmak gerekir. Aksi halde gülünç ve komik okuyuşlar ortaya çıkar. Son zamanlarda bu alanda hiçbir eğitim görmemiş olan bazı şarkıcı ve Halk Müziği sanatçılarının ezân okumaya kalkışması gibi gereksiz gayretlerle yanlış uygulamalar ortaya çıkmaktadır. Halbuki, “...Bul erbâbını danış, akıl dinlemek ferâsettir...” sözü biraz dikkate alınsa, bu tip yanlışlar meydana gelmezdi.

4-Haddini bilmemek. Atalarımız bir koltukta birkaç karpuz birlikte gitmez demişlerdir. Bugün bir sanat dalında sanatçı olarak ortaya çıkan kişi, yarın başka bir dalda zoraki kendini göstermeye çalışıyor. Dolayısıyla bazılarının bu davranışı, sanatların bir iki günde elde edilebilecek kadar basit ve kolay iş olduğu zannını topluma îmâ ediyor. Bunun neticesi olarak da isteyen istediği zaman bir sanatı bırakıp öbürüne geçiyor. Böylece bir çok sanatı yapan fakat, hiç birini mükemmel bilmeyen sanatçılar çoğalıyor. Halbuki, mûsikîde meselâ bir enstrümanda virtuozluk derecesine çıkmak, resim, heykel ve mimâride üstat unvanına ulaşmak hepsi birer ömür isteyen eylemlerdir.

Bu konu içerisinde kısaca bir sonuca varmak istiyoruz. Tolstoy’un da dediği gibi: “Toplum, sanatı anlamayabilir. Fakat bu durumda yapılacak olan, toplumu yargılayarak suçlamak, dertlenmek değil, sanatı topluma ulaştırabilmenin yollarını aramak, çabalamaktır. Müzik yaratıcısı, zaman kaygısından kurtulmuş bir gerçekçi, estetikçi ve çağının sözcüsüdür. Öyleyse, çağında onu anlayacak hazırlığı yapmamış olan milyonlarca insan ne yapacak? Bugün bu soru bütün dünyadaki müzik adamlarının, eğitimcilerin, yayıncıların, organizatörlerin az ya da çok sorunu haline gelmiştir. O halde yalnız, niteliksiz müziklere alışmış toplumu bundan kurtaracak ara eserleri yaratmakla iş bitmiyor. Aynı zamanda yirminci yüzyılda, tekniğe paralel bir hızla gelişim gösteren çağdaş müzikle, insanın irtibatını sağlayacak yeni yöntemler geliştirmek de söz konusudur. Bu iş de Devletin ve Devlet Kuruluşlarının görevleri arasında olmalıdır101. Aksi halde ne sanat gerekli düzeye ulaşabilir, ne de toplum sanata yakınlaşabilir. Sanatçının derdi, kederi de yanına kalır. Geçen yüzyılların ve çağımızın sorunu budur”102.



Sonuç
Buraya kadar çeşitli başlıklar altında ele almış olduğumuz sanat konusunu kısaca özetleyecek olursak şöyle bir sonuca varmamız mümkündür:

Sanat, sanatçı ve ahlâk konusunda daha çok yönlü ve detaylı makaleler ele almak mümkündür. Çünkü bu konu hakikaten girift, girift olduğu kadar da ciddi araştırmalar istemektedir. Çünkü, fert ve toplum için önemli hususları içermektedir.

Sanat adına çıkarılan ve üretilen her yeni eser, sanat eseri değildir. Bir yapıtın sanat eseri olabilmesi için bir takım kriterler vardır, bu kriterlere uyuyorsa sanat eseri sayılır. Aksi halde sıradan bir eser olmaktan öteye geçemez.

Sanat, sadece duygudan ibaret değildir. Onda, fikrin, tefekkürün ve aklın bütün çilesi vardır. Fakat unutmamak gerekir ki, sanat, ilimden çok ibadete benzemektedir. Bu bakımdan sanatla tasavvuf arasında bir münasebet vardır.

İnsan eğitimi başlı başına bir sanattır. İnsanın herhangi bir sanat dalında eğitilmesi işi ise, sanat içinde sanattır diye düşünüyoruz. Bu bakımdan insanın, sanat dallarından birisinde eğitilmesi olayı çok hassas, ciddi ve önemli bir hadisedir.

Sanat potansiyel bir güçtür. Güçlü sanat anlayışına ve uluslar arası yarışabilecek güçlü sanatçılara sahip olan ülkeler, dünyada seslerini duyurabilme gücüne sahiptirler. Sanat ortamı, hoşgörü, güzellik ve sevgi ortamıdır. Sportif faaliyetler, çeşitli sanat dalları ve kültürel faaliyetler insanları iyi yönde kanalize etmek için önemli araçlardır. Sanatsal faaliyetler insanların kaynaşmasına, hatta ulusların birbirleriyle sıcak diyalog kurmalarına vesile olan güçlü bir iletişim vasıtasıdır. Sanatsal faaliyetler ülkemizin hariçte tanıtılması için çok önemli eylemlerdir.

Sanatta gerçekçilik kavramı, ne yazık ki, esnek ve belirsizdir. Gerçekçilik kimi zaman nesnel bir gerçekliği tanıyan bir tutum, kimi zaman da bir anlatım yolu ya da bir yöntem olarak tanımlanır. Bu ikisini ayıran çizgi de her zaman kesin değildir103. Sanatta gerçekçilik önemlidir. Sanatın faydası, gerçeği bütün yönleriyle ve samimiyetle anlatmasındadır. Bunun için, sanatta sadelik hakim olmalı, gerçekler olduğu gibi verilmelidir104. Hayalî ve olması muhal olan bir takım eylemleri sanat diye anlatmanın bir faydası yoktur. Yapmacıklı olan ve gerçeklerden çok farklı bulunan bir işi, bir takım tezyinatla ve süslemelerle kabullendirmeye çalışmanın bir anlamı yoktur. Kültürel ve sanatsal yaşamımız ürkütücü bir kalitesizliğin ve sorumsuzluğun işgali altındadır. Oysa bireysel, toplumsal gereksinimlerin ürünü olarak doğan entelektüel değerler, ancak sanatsal yaratıların temelleri üzerinde çiçek açarlar ve gerçek anlamlarına kavuşurlar. Yarım asra yakın bir zamandan beri kültür ve sanatımız, siyasal, sosyal çalkantıların da etkisiyle, değerler hiyerarşisindeki kendi yerinden kovulmuş, insanca yaşamımızın kaynağı ve yaratıcısı olarak değerlendirilmesi gereken sanat, yaşamımızın iğreti bir süsü olarak hafife alınmış, kısaca gözden çıkarılmıştır. Yaşamımızı insanî, anlamlı ve değerli kılmak istiyorsak, sanatı kendi hak ettiği yere koymak zorundayız105.

Sanat, düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabilen insanların işidir106. Çağdaş bir sanatkâr, hangi güzel sanatlar dalında çalışırsa çalışsın, mutlaka güçlü bir imana, tefekküre, sosyoloji ve psikoloji bilgisine muhtaçtır. Yani sanatkâr, bir taraftan kendi dalında birikmiş olan millî ve beşerî tecrübeyi tevârüs edecek, diğer taraftan da insanı bütün incelikleriyle tanıyacaktır. Bütün bunlarla birlikte, sanatkârda güçlü bir müşahede, derin bir sezgi, üstün bir tahlil ve terkip kabiliyeti bulunmalıdır. Bu çok önemlidir. Bu husus, bir yaradılış meselesi olduğu kadar, aynı zamanda bir eğitim meselesidir107. Bu sebeple sıradan işlere sanat denilmeyeceği gibi, düşünmeden, özenmeden, yalnızca şöhret için çalışan, sıradan bir eser veren kişiye sanatçı denilmez.

Sanat ve ahlâk birbirinden ayrı kavramlardır fakat, bu iki kavram zerâfet, incelik ve güzellik ifade etmesi açısından birbirine çok yakındır. Sanat güzel olan şeydir. Ahlâk da güzelliktir ve güzel olan şey de sevilir. Bugün üzerinde önemle durulması gereken konulardan birisi de sanatkârların ahlâk durumudur. Toplumun her kesiminde karşılaştığımız ve daima karşı karşıya bulunacağımız kişiler daha çok sanatkârlardır. Bu bakımdan sanatkârların ahlâk üstünlüğüne sahip bulunması, toplumun düzeni, birlik ve beraberliği ve ruh sağlığı yönünden çok önemlidir108. Sanat ve ahlâk konusunda gerçek sanatçılara çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Kalitesiz ve dejenere müziklerin ve diğer sanatların ortaya sergilediği kötü manzarayı silmek, bunların yaygınlaştırdığı kötülükleri iyiliğe çevirecek olan alternatif bir sanat ve müzik hareketlerine ihtiyaç vardır. Bu da millî ve ahlâkî duygularımızı içeren Türk-İslâm sanat ve müzik anlayışıdır109. Sanatın ahlâkı olmaz diyenler, aslında sanata en büyük hakareti yapmışlardır. Ahlâka ters düşen bütün etkinlikler ve eylemler tepkiyle karşılanırlar. Ben sanat yapıyorum diyerek kimse ahlâksızlığı meşrû kılamaz.

Sanatta özgürlük önemlidir. Esası olmayan bir takım dinî veya başka gerekçelerle sanatçının hürriyeti kısıtlandığında, ondan kaliteli bir sanat üretmesi beklenemez. Sanat ve din arasındaki ilişki çok iyi ayar edilmesi gerekir. Ahlâkîlik konusunda sanata ve sanatçıya fazla yüklenildiği zaman, hür irade ile meydana gelmeyen sanatta sıkıntı oluşur. Ahlâkî bağımsızlık ve sorumsuzlukla hareket eden sanatçının psikolojik dengesi bozuk ve sanatı da problemlidir. Böyle bir sanatçı ve onun ortaya koyduğu eser, dinî ve ahlâkî değerlerine sahip olan halk tarafından tepki görür ve dışlanır.

Diğer kültürel özellikler gibi sanat da birleştirici özelliğe sahiptir. Sanat, insan refahı ve mutluluğu için vardır. Her geçen gün, bu mutluluğu ve rahatlığı artıracak yeni gelişmeleri yapabilmek de ancak, dünya çapında ilgili uzmanların el ele vermesiyle mümkündür.

Sanatsız toplum olmaz. Bir milletin inancı, dili, estetik anlayışı ve millî zevkleri, adeta onun ruhu gibidir. Varlığını sürdürmek isteyen milletler, bu değerlerine sahip çıkmak zorundadırlar110. Sanat anlayışı bir toplum işidir. Topluma yüksek sanat duygusunu kazandıracak olan müesseselere büyük görevler düşmektedir. Halkın sanat zevkini ve duygusunu yüceltmedikçe, kişisel gayretler de pek etkili olamamaktadır.




1   2   3   4


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət