Ana səhifə

BİRİNCİ bulgaristan geziSİ SÖyleşİleri (İnanç Önderleri)


Yüklə 388.5 Kb.
səhifə4/5
tarix18.07.2016
ölçüsü388.5 Kb.
1   2   3   4   5

Peki siz dediniz ki dedeniz de babalık yapmış mı?


Yapmış.

Peki babanız babalık yapmış mı?


Babam yapmadı. Dedem yaptı. Dedem Cemal amcama el verdi. Dedemden sonra o sürdürdü.

Yaz/kış devam eder mi hizmetleriniz, cemleriniz?


İcap ederse devam eder.

Ama daha çok kış?


Daha çok kış.

Peki kış aylarında sürüyor dediniz. Nevruz var mı sizde?


Var. Sultan Nevruz.

Ne zaman?


Yarın akşam Sultan Nevruza gideceğim.

Muharrem bilir misiniz? Ne zaman tutarsınız? Buradaki insanlar muharrem orucu tutarlar mı? Çoğunlukla kaç gün tutarlar?

Biliriz tabi. Tutarlar. Muharremi tutan 11 gün.



Siz kaç gün tutuyorsunuz?

İcap ederse 11 gün tutarım, 100 gün de tutarım.



Niçin icap ederse?

Mesela hastalanırsam ben kendimiz.



Kendiniz mi biliyorsunuz kendinizi.

Ondan sonra icap eder ilaç içerim ondan sonra tutamam.



En fazla 11 gün mü tutarsınız?

En fazla 11 gün.



On iki değil.

On ikinci gün yarım gün tutulur.



Ne zaman başlıyorsunuz?

6 Nisanda.


Her sene mi 6 Nisan’da.

Her sene değil.



Neye göre dönüyor?

Bilmiyorum.



Sen gelecek sene ne zaman tutacaksın muharremi?

Onu takvimlerden takip edeceğiz.



İkinci kişi: Kurban bayramından sonra 20. gün aşure başlıyor. Bayramlara göre nasıl düşerse ondan sonra tutulur.
MUSTAFA KELOĞLAN
Şimdi ben bunlara yine tamamlama yapmak istiyorum.

Geçmiş sosyalist zamanında dilimiz, dinimiz her şey yasaklandı bize. Hatta biz korkardık Türkçe konuşmaya yasakladılar da bu yollarımız da o zaman camilere gitmek bizim camimizden aşağı inerseniz orada on iki imamların resimleri vardı, yapılmış sözleri vardı onları boyadılar o zamanlar. Üstlerini boyadılar görülmesin kim diye. İşte bunlar bizi hakikaten geride bıraktı. Demokrasi geldikten sonra da bir açıklık ilerledi, biraz daha hürriyet ilerledi. Artık bizim dinimize karışan yok ama bu geri kalma insanlarda öyle derece çıkmış ki onların arasına girip de faaliyet gösterecek imkanlar az bulunur. Cemlere gelmiyor, başka yerlere gelmiyor bayram namazına geliyor. Bayram namazında sözde konuşan oluyor. Bizim yaptığımız böyle şeyleri birliğe davet ediyorum, herkesin beraber gelmesi lazım, herkes bu dini bilmesi lazım, bu yolda gitmesi lazım gibi işler. Ümit ediyoruz ki bunlar ilerde düzelir.

İnşallah düzelir.

Genç bir kardeşimiz var size teşekkür ediyoruz baba.


Burada ki kültürü de izliyoruz, bakmayın biz Anadolu’dan ilgisiz değiliz. Nasılsınız, haliniz, keyfiniz nasıl?

Ben biraz mizahi yanım ağır basıyor.



Karpuz kabuğu muydu?

Karpuz kabuğu.



İlgilenenlere de gösteriyorum.

Ona benzer akşam buradan radyodan yine beni de konuşmuşlar beni de selamlamışlar orada dostlarım. Çalışıyoruz kardeşimle biz biraz mühittiniz edebiyat yaratmış çevremiz yok.



Burası Türkiye’den güzel ama düzen bozuk. Yoksa bu memleket oradan güzel. Baştan başa gezdim memleketinizi, bu kadar ağaç, bu kadar güzel toprak yok Türkiye’de. Dağlık alan çok. Bilirsiniz geldiniz, gördünüz gerçeği konuşalım ama düzeni zayıf. Buranın havası, suyu daha başka. Buraya geldik inşallah bir daha geliriz.

Atalarımız demiş, ne güzeldi bu düzen gelmese onu bozan diye. İyi bozanlarda geliyor.



Evet hocam buyur. Şimdi anlatılara girdiniz daha çok anlatılar var yani öyküler, şiirler ve biraz esprili fıkralar ve ona benzer şeylerin.

Fablların. Bunlarla da şimdilik çalışıyorum. Meydan olduğu zamanda, efkarlandığımız zamanda, yaşatabildiğim zamanda uğraşıyoruz. Eğer Tanrı müsaade edip de bir kitapcağız çıkarabilirsek belki de olur. 26-27 dolayında şiirim olacak. Bu hususta da alkışlayanlar burada çıkan dergiler tarafından böyle hürmet görüyorum. Hakikaten destekte buluyorum bir yere kadar. Desteğim de yalnız ruhi destek. Onlarda bir yere kadar beni işte onlar yaşatıyor. Aksi takdirde hepten diri ölmüş halde gezinmemiz lazım.



Evet burada bu ülkede şimdi bu güzel toprak parçasında yaşıyoruz. Yani inancımızı, kültürümüzü yaşatalım diyoruz. Gençlerde Türkiye’de olduğu için bir zayıflama var. İlgisizlik var, okumaya karşı.

Evet şimdi burada hiç olmazsa geçen yıllarda Demir Baba’da gösteriler oldu oraya davet ettiler bizi. Ben de baka kendisi olmadığı yerde Bedri Öz faaliyet kolektif yöneticisi gibi oraya gittik. Oradan da yankılar çok güzeldi. Sonradan rahmetli oldu şair yazdı, Yablanova kolektifini, Yablanova türkülerini dinleyin ve onlara yardımda bulunun çünkü onlarda bir şeyler var diye. Mayıs ayında Eski Cuma’da yine bir gösteriler olacak. Tam tarihi yazmıyor oraya hazırlık yapmaya başladık. Ama aşağı yukarı bir 7-8 yıl onlar benim bütün arzum işte folklorumuzu unutmayalım. Folkloru olmayan bir millet, folklorunu yitirmiş bir millet artık milletten sayılmaz benim için. İşte bunun içinde folklorumuz ve hatta semah gösterileri yapalım görsünler ki Aleviler ne boynuzlu, ne uzun dişli ama bunlar biraz bizim hakikaten de son iki kitapta da bu işlere değiniyor Mehmet Beytullah. Alevilerin niçin camileri yokmuş, niçin işlerini böyle gizli yaparlarmış diye herkes tarafından horlanan kişiler olmuşlar senelerce, yıllarca. Bir defa Sünniler biz burada vatanımız Bulgaristan olduğu kadar dikkat çevirmiyorlar bize. Sonra bir uyanıklık tarafından Aleviler methetmek gibi olmasın kendimizi ama hakikaten uyanık diğer Sünnilere bakarak onların çocukları okula başlayana kadar bizim kadınlarımız başladı yüksek okullara gitmeye.



Peki bizim buradaki geleneğimizi, göreneğimizi derlediniz mi derliyor musunuz hepinize soruyorum. Yani türkülerimizi, manilerimizi, giysilerimizi.

İşte bunları çalışıyoruz hatta nefesleri, türküleri şimdi aşağı yukarı 500 dolayında türkü ve 200 dolayında hiç olmazsa nefes derleyebildik. Küçüklerden de o köyden istiyoruz, yalnız bu köyden değil de onlarda başka şeyler oluyor. Onları toplayalım bir yere diye. Bunları çalışıyoruz biz kendi vakfımız adında bastırmak, kitaplaştırmak şeklinde nesillere bırakalım. Ve onları hatta sizin yardımınızla orada da bir mukayese edelim oradan. Bazılarının sözleri aynısı ama sözü başka. Bu ses nereden gelmiş burada mı koymuşlar, insanlar arasında mı yaratılmış. Mesela öyle bir şarkı var türkü gibi geçiyor halk türküsü gibi geçiyor orada. “Yedi iklim dört köşede ben dedem Ali’yi gördüm” diye. Biz de o nefes gibi söylenir makamı hepten başkadır. İşte bunları eğer bir derli toplu bir kitap haline getirip sonra bu sesleri de istiyoruz. Geliştiler, zenginlediler. Onlarda yalnız para peşinde koşuyorlar böyle kültürel meyilleri yok. Böyle şeylere sevgi yok, kültür bana ne getirir diyor, para ticareti yitirir böyle şeyleri.



Ama çalışmalarınız var, derlemeleriniz, toparlamalarınız var. Büyük zorluk burada para zorluğu da çekilmiş olsa mesela geriye bir zorluk. Siz emeklisiniz öğretmensiniz.

Bu altıncı yılı.



Eviniz kendinizin herhalde tarımla uğraşıyor musunuz? Toprağı işliyor musunuz?

Kendim tarımla uğraşmıyorum. Toprağımızda işlenmiyor biz de toprak da yok.



Kendinize yetecek kadar da yok mu?

Yok kendimize kadar çıkaramıyoruz.



Niçin?

Onları makineyle çalıştırmak lazım.



Size toprak verdiler mi toprağınız var mı?

Toprak verdiler.



Para karşılığında mı verdiler?

Para karşılığında değil sözde herkes toprağını aldı ama.



Sizin ne kadar toprağınız var mesela?

23 dekar kadar.



Ama işleyemiyorsunuz.

İşleyemiyoruz. Babamdan kalma, dört kardeşe aşağı yukarı 7 dekar düşüyor.



Bulgar hükümeti mi dağıttı bunu.

Bulgar hükümeti burada toprak dağıtma komisyonu kurdular onlar yaptılar bu işi ama normal olmadı.


HÜSEYİN AŞIK
Peki Hüseyin Bey, siz ne yapıyorsunuz?

Ben çalışıyorum, öğretmenim.



Tabi aldığınız ücretin dışında yine kendi toprağınızı ya da başka bir şeyle uğraşıyor musunuz?

Yok başka bir şeyle ilgilenemiyorum fazla.



Burada okul kaçıncı sınıfa kadar var.

8. sınıfa kadar bizde.



Daha yükseği nereye gidiyor çocuklar.

Kotel’e gidiyor çocuklar.



Günlük gidip gelen var mı yoksa orada mı kalıyorlar.

Orada kalıyorlar.



Orada kaça kadar okuyorlar?

11-12. sınıfa kadar okuyorlar.



Burada üniversite okuyanlar var mı? Nerede okuyorlar daha çok.

Var. Şumnu’da okuyorlar. Şumnu bize daha yakın.



Öğretmenlik okulunda mı okuyorlar.

Evet.


Kaç tane üniversite öğrenciniz var. Bunu Cemal Beye soralım o daha gençlerle ilgili herhalde.

Hüseyin abim daha iyi bilir. Okul oldukça ekseriyetle çocuklar. Şimdi okumaya başlayan fazla oldu da kimisi okuyor, kimisi bitiriyor, kimisi devam ediyor ben pek farkında olmuyorum.



Siz ne işle uğraşıyorsunuz.

Ben belediye işçisiyim.



Başka biri: Şimdi tahminlere göre değil de aşağı yukarı bizim yüksek tahsil çıkarmış kişiler 80’in üstünde bizim köyde.

80’in üstünde. Peki burada yaşayanlar ne kadar.

Burada 80’in 35’i Türkiye’de bulunuyor, kalanı buralarda.



Peki buralardan başka şehirlere göç var mı?

Başka biri: Var. Az da olmuş olsa var.

Var yani işsizlikten dolayı herhalde.

Elbette.



Büyük şehirlerde iş var mı bulabiliyorlar mı?

Büyük şehirde orada ne de olsa zahutlar, fabrikalar çalışıyorlar. Kuluçluk’ta çalışırlar.



Kuluçluk derken?

İnşaatta çalışırlar. Fakat çoğu bu ilçeye göç ancak şimdiden sonra büyük bir sorun oldu. Yani milletimiz ekonomi problemi. Aksi takdirde bütün köyümüzün ben öyle hesap ediyorum ki Bulgaristan’ın neresine gittiksek köyümüzden insan bulunacak. Ama tüm devletleri gezinmiş olsak insan bulunacak. Çünkü Alman’da da var başka Hollanda’sında da var, Türkiye’de de var. Gidiyorlar bir ay diye orada kalıp çalışıyorlar. Böyle işte herkes bir ekmek çıkarma savaşında.



Tamam.

Başka biri: Bu ekonomik sorunlara bir çözüm yolu arayıp bulamazsak müşterek hakikaten köylerimiz boşalacak.

İnsanlar yavaş yavaş iyice bıktı. Çünkü Bulgar idaresi komünist rejimden daha kötü şu anda baştan başa Bulgar sınırlarını geçtik. Dedim ya dünya kadar toprak yarısı işlenmiş, yarısı işlenmemiş böyle bayağı sorunlarınız var. Buyrun sizi dinleyelim.

Şu kitabımın demek ki değerini açıklayayım bir kısım neden bahsediyorum.



Başka biri: Kitabın değeri bütün hayatından bahsediyor. Hayatında yardım ettiği insanlara çeşitli şekilde yardımda bulunmaları. Hasta kişilere, başka böyle korku geçirmiş kişilere, çeşitli hastalıklardan olan kişilere yardımları yazıyor. Bunların köylerinin adı ismi hepsi yazıyor.

Evet, buyrun.

Şimdi fakir bir ailede doğdum. 23 yaşına girdim halde Hakk işlerinden başladım bir takım malumatlar sırlar aldım. Oradan bu sırların demek ki icabını anlayabilmemiz için bir takım yardımlar yapmaya başladık. Bu yardımlar netice vermeye başladı, düzelmeler oldu, memnun kalanlar oldu. Hatta şu Varnalı kadın hasta halinde geldi benim yanıma. Bütün el ayaktan, hayattan ümidi kesmiş. Geldi benim yanıma geldikten sonra ağlıyor, sızlıyor hatta hayattan ümidi kestim diyor. Benim hanımıma demiş ki kendime silah aldım yok edeyim diye. Yok dedik sen düzeleceksin. İşte bizim ordan dedi ki bizim bir yardımımız oldu ona. Ben dedim ona gel benim yanıma. Üç defa bana gel filan gün filan gül kadın düzeldi. Düzeldikten sonra kitabı üstlendi, Bulgarca’sını yazdırmaya karar verdi. Şimdi masrafları kendine ait. İşte bu gibi hayatımı anlattım sonra burada mucizeler var. Hakikaten var demek ki göze çarpacak sade yok bizde arayıp da gelip de şu nedir nasıldır ve de sen kimsin diyen yoktur.



Çok teşekkür ediyoruz.
HASAN FEDAL MOLLA

(BABA)
Baba esas sana geldik. Söyle bakalım inanç bakımından Sünni’ler buraya Kızılbaş mı diyorlar. Böyle Kızılbaş köyünde babasın, kaç yaşındasınız.

59 yaşındayım.



Kaç yıldır babasınız.

9 yıldır babayım.



Kimden el aldınız?

Ben el almaya Hacı Bektaş’a da gittim. Orada bizim kökten sülaleden bir dede vardı, Hamza Molla Dede. Dede Muratlı’da mezarı. Ondan el aldım. Burada bizim köyden de Otman Baba’da bir Zeynel Baba vardı o şimdi bırakmış ondan da el aldım. Ondan sonra da zaten dedeler, babalar başladı. Şimdi el almayınca hak verilmeyince.



Nasıl aldınız, mesela el alırken ne yaptınız?

Koç kurban kestik.



Siz mi babalığa talip oldunuz?

Evet.


Onlar da verdi mi?

Evet.


Size bir belge verdiler mi?

Belge vermediler. Ama Hacı Bektaş’tan bir belge verdiler.



Belgeniz var.

Burada şimdi bizde dedeliğin babalığın kökü biziz.



Atadan mı geliyor?

Tabi atadan geliyor.



Babanız, dedeniz mi öyleydi?

Tabi.


Aynı soy, aynı ocak. Sizi ziyaret ederlerdi önceden.

Tabi.


Peki amcalarınıza geçti mi?

Geçti tabi. Amcama geçti onların hepsi Türkiye’de kaldı amcamın çocukları.

Ondan sonra bu komünist rejim geldi biraz kösteklendi dedelik, babalık. Ondan sonra birden hızlandı. Amcamın çocuğunu tayin ettik dedeyi burada kökten olduğunu köylü seçer dedeyi onun çocuğunu seçtiler. Fakat ikisi de kalktı Türkiye’ye gitti.

Ondan sonra beni ayırdılar dedeyi köyde, ondan sonra bende Hacı Bektaş’a Türkiye’ye el almaya amcamlara gittim. Ondan sonra üç köyün babası ben oldum.



Şimdi üç köy sana mı bağlı. Şimdi hangi günlerde neler yapıyorsun?

Cemler yapıyoruz. Şimdi kırklar yapıyoruz.



Bütün köylü size talip mi olmuş oluyor?

Benim talibim olmuş oluyor.



Üç köyde baba olarak sizi mi biliyor?

Evet, beni biliyorlar.



Mesela o zaman cemlerinize kaç kişi katılır?

Biz şimdi cemlere bayağı insan katılıyordu. Fakat biz şimdi köy büyük olduğu için beş altı yerde cem yapıyoruz.



Evlerde yapıyorsunuz?

Evlerde yapıyoruz.



Hangi günler yapıyorsunuz?

Fark etmiyor. Mesela ne zaman bazen işe gidiyorlar. Onun da farkına varmak lazım, mesela Cuma günü işten gelirler. Cumartesi günü olabilir.



Mesela talipler toplanıp sizi mi çağırıyorlar, biz cem yapacağız, mı diyorlar, yoksa sen mi istiyorsun?

Onlar istiyorlar, cem yapacağız. Ondan sonra da ben de izin veririm onlara falan yerde yapacağız. Ben de izin veririm toplanıp orada cemi yürütüyoruz.



Alevi dedelerine, Kızılbaş dedelerine benziyor sizin ki babalıktan ziyade.

Peki bu taliplerin hepsini görüyor musunuz, sorguluyor musunuz, cemi nasıl yürütüyorsunuz? Şimdi ceme geldi sizi sevenler cem yürütmek istiyorlar. Herkes girebilir mi o kapıdan içeri?

Herkes girer. Mesela ele yapışma deriz biz, şimdi bilmiyorum siz de var mı. Ondan sonra ele yapışmışsa gelebilir, ele yapışmadıysa giremez.



Nasıl olacak ele yapışması?

Gelecek benim yanıma rehberle beraber, ben ona sual soracağım, kitaptan sualleri var, sormak için. Ondan sonra benim yanıma talip olacak. Ben dua yapacağım ona bana talip olacak bana.



Yeni girenler için mi?

Evet yine girenler için. Mesela şimdi ikrardır. Mesela biz şimdi kafadar şey ederiz. Musahip oraya giremez. Kafadar olarak girsen dünya da giremez.



Ben onu diyorum işte şartı var. Nasıl oluyor, bu kafadar olmak için ne yapıyorlar?

Onları söylememiz günah.



Tamam oldu. Ama bekarlar girebiliyor mu ceme?

Giremezler.



Asla hizmette alamıyor tabi doğal olarak.

Bekar mesela karısı ölmüş gelir, ceme gelir ya bir geliyor, ya iki geliyor yada hiç gelmiyor.



Peki size yardımcı olan hizmet sahipleri var. Onlar kimlerdir?

Var. Emiş Ali rehberim benim. Alegoğlu Yusuf oda zakir.



Kaç yıldır zakir, seninle beraber?

9 yıldır, benimle başladı.

Onun kardeşi var Ali. O da mumcu. Ondan sonra gözcü var. Onlar on iki tane olması gerekli ama bende şimdi 6 tane yeterli.

Altı tanesi mutlaka her cemde olur mu?

Tabi, her cemde oluyor.



Peki günah dediniz ama kurban kesme mi var, musahip olurken?

Kurban kesmeden olmuyor.



Nasıl kesiyorlar meydana mı getiriyorlar. Dua mı ediyorsun?

Dua ediyorum. Fakat şimdi diyelim ki Veletler’de (buraya yakın köy) orası uzak onun orası kurbancı o biliyor duaları.

Ben son akşam gitti mi orayı musahiplik yapmaya gittim mi ne zaman yiyecek olsa ayrı duasını yapıyorum. Kurban duasını yaparım ondan sonra yemekçi insanlara yemek dağıtır.

Yemekçi akşam yemeği cemden sonra mı dağıtır?

Aşağı yukarı saat 10-11’e doğru yemekleri dağıtırlar.



Peki muhtelif zamanda senede bütün taliplerini sorguya çekiyor musunuz?

Yok. Öyle bütün talipleri sorguya çekmeyiz.



Tarık var mı sizde.

Var.


Talipler tarikler ne zaman geçiyor?

Biz de talipler tarikten geçenler sadece musahip olanlar.



Sadece musahipler, kaç defa tarik vurursun.

Bir defa.



Tarik nedir, tarikin piri var mı?

Vardır, rehber vardır.



Tarik ne demek, hangi ağaçtan yapılıyor burada.

Ayva ağacından yapılır, bu garipçağdan yapılıyor. Garipçağ, yaban söğüdüdür.



HASKÖY, PAŞAKÖY
2 NİSAN 2000
MUHİTTİN SELİM BEKİR

(BABA)
Kaç yaşındasınız?

71 yaşındayım.



Kaç yıldır babasınız?

25’den fazla.



Şimdi 25 yıl öncesine dönersek sizin soyunuzda babalık var mı?

Soyumuzda yok.



25 yıl önce babalığa nasıl başladınız? Daha doğrusu babalığa gelmeden önce kaç yıldır bu yolun, bu erkanın, bu cemaatin içindesiniz.

Bizim bir ikrara girmemiz tarihledir.



Ne zaman.

25’den ileri.



25’den ileri ne zaman ileri, evlilikle mi başlıyor?

Evlilikten sonra.



Yaşınız kaçtı, ikrar aldığınızda?

Hemen 35-40 bile yoktu.



Hemen evlilikten sonra mı biraz zaman geçti mi, 40 yaşında mı evlendin?

23-24 yaşında evlendim.



Siz de nasıldı?

Biz de öyle değil.



Şimdi sen evlendin ceme cemaate kaç yaşında başladın sen onu söyle. Yani bir baba huzuruna ne zaman girdin?

Baba huzuruna hatırlamam biraz zor.



Ama evlendikten sonra oldu o zaman hemen evlenir evlenmez girmediniz?

Girmedim. Şimdi evlenirken ikrar verirler bazı yerler. Biz de öyle değil.



Bu köyde mi öyle değil siz de mi öyle değil.

Burada olan ne zaman bir çalım vakti gelirse ikrara gelir.



Siz mi karar verirsiniz, köy mü karar verir, baba mı karar verir.

Kendimiz karar veririz.



Kendi özün isterse karar verirsin. Sen diyorsun ki 35-40 aralarıydı. Şimdi nasıl oldu.

Eşimle beraber baktık burada bizden daha ileri de muhabbetler yapılırdı. Muhabbetler var, Hüseyin Dede vardı, Kerim dede eski dedeler vardı. Bizde de hep gene bu Alevi yolunun insanlarından olduğumuzdan herhalde ki hep merak vardı.



İçinizde bir şeyler varmış demek. Sonra hangi babaya başvurdun?

Karar aldık.



Kiminle beraber karar aldınız, eşinizle beraber mi karar aldınız?

Eşimizle beraber. Ondan sonra kalkıyoruz bura da biz talip turab rehber tutmamız lazım. Biz de yol gösterici bir insan var.



Tamam o cemdeki birisi mi olacak.

Cemde aşağı yukarı. Ona başvurduk o kabul ederse ondan sonra babaya söylüyor.



Babaya söylüyor o kabul ederse giriyorsunuz.

Seçme zamanı işte.



Nasıl oldu hatırlıyor musunuz, o törene girme nasıl oldu, o ceme girmen dahil olman?

Kolay değil de gene güzel bir olay.



Kurban kestin mi hatırlıyor musun?

Kurban kesilir bizde 2 tane kurban keseriz. Biz şimdi kol şeyimiz Babai koluyuz, Babai kolunda kurban 2 kere kesilir.



Şimdi ne kestiniz hatırlıyor musunuz?

Koç kestik. 2 koç kesersiniz işte bu akşam ikrara girersin.



Dede ne yaptı size mesela ilk girdiğiniz zaman tarik mi vurdu, sorgu mu yaptı, sual mi etti cemaatin kabul etmesi kolay olmaz.

Soru soracak sen de ne dersen onun dediğine tabisin.



Kaç kere tarikten geçtiniz hatırlıyor musunuz?

Hakkı Saygı: Baş okutma.

Baş okutma mı, nasıl olur o baş okutma.

Baş okutmak rehberimiz olduğu yerde o getirir dışarıdan kapıdan.



Sizi kapıdan içeri alır.

O alır onun duasıyla mürşidin yanına kadar gelir. Mürşidin yanına vardığın zaman işte elinden tuttuğu halde teslim verir. Mürşidin başına oturursun sende eğilirsin mürşidin duası var ondan sonra duayı eder.



Cemaate sorar mı sizin nasıl olduğunu. Sordu mu?

Sorar. Nasıl diye sorar. Ondan sonra işte eğildiğin zaman da başında tacını okur. İşte canlarda kabul eder.



O zaman kaç kişi hatırlıyor musun Babanın talipleri çok kalabalık mıydı?

Gene 40-50 kişi vardı.



Peki o zamanlardan bu zamana bir değişiklik oldu mu? Aynı şeyi göre göre aynı şeyi mi uyguladınız bir farklılık oldu mu bugünlere. Mesela dualarda, kurbanlarda.

Farklılık kurban pek olmadı. Yalnız insanlar biraz azaldı, merak o kadar kalmadı.



Peki bu köyde tek siz mi babasınız?

Burada tek. İnsanlar göçmen olunca biraz azaldık, köyde çok az kaldı. Merak da yok zaten.



Peki bir görev aldınız mı? Baba sizi ceme aldıktan sonra sizi izledi, zamanla görev verdimi? Görev derken çerağcı, gözcü on iki hizmetten.

Yok biz de 7 hizmet var.



7 hizmet mi var nelerdir bu hizmetler?

Kapıcı, gözcü, pervaneci, aşcısı, kurbancısı, süpürgecisi, demcisi.



Bu 7 tane hizmet sahibinin de ayrı ayrı duaları olur mu? Bu insanlar hizmet görürken dua okurlar mı?

Bunlar ayrı kendileri okumazlar, dede okur.



Hizmet görürken dede okur.

Dede okur hizmetlerine.



Hizmetlerin arasında kadın var mıdır?

Vardır, var çünkü süpürgeci kadındır. Su koyucusu olur.



Musahiplik var mıdır burada, kafadar, bilezer var mıdır?

Yok.


Yani kardeş bir aile karı koca kardeş oluyor.

Öyle bir şey yok.



Peki ibadetinizi hangi günler yapıyorsunuz? Yoksa böyle bir zaman yok mu?

Bir ayrı zaman yok. En çok Cumartesi yapılır.



Yoksa her Perşembe yada her hafta yapmaz mısınız?

Yaparsın. Her haftada yaparsın fakat her zaman yapamazsın.

Peki siz bu kadar hizmet yürüttükten sonra 71 yaşındasınız diyorsunuz ki 25 yıldır bu hizmetlerin içindeyim. Nasıl oldu siniz babalığa geçişiniz, siz mi istediniz, talipler mi istedi bu görev nasıl geldiniz?

Şimdi ben isteyemem babalığa oturmaya kimse isteyemez.



Siz isteyemiyorsunuz ama başka köyler istiyor da onun için söylüyorum.

Burada biz toplantı veya muhabbetin canları vardır. Bunların hepsi kalkıyor cemlerin içinde olan insanlar bunlar karar görüyorlar. Diyelim bu akşam bizim muhabbetimiz var iyi ama bu muhabbettin içinden seçiliyorum bir can yada şu adamı karar verelim. Ondan sonra bu onu kim karar görürse buradan kalkıp ondan sonra kalkıp buna hep.


1   2   3   4   5


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət