Ana səhifə

EZİlenlerin marksiZMİ”, “mezhepçİ marksiZM” ÜzeriNE


Yüklə 186 Kb.
səhifə3/3
tarix24.06.2016
ölçüsü186 Kb.
1   2   3

Marksizm’i, Marksizm-Leninizm’i bir çeşitlilik, kendisine “Marksist”, “Marksist-Leninist”, “sosyalist” diyen akımları da öyle kabul edip, bu akımları Marksist, Marksist-Leninist birer “mezhep” kabul edince saçmalamanın sonu gelmiyor. Hep birlikte okuyalım:

“Kapitalist restorasyonu örgütleyen yeni tip burjuvazi, iyi niyetle girdiği arayışlarının kurbanı olmamıştır. (Yalçın) Küçük ise tersini düşünüyor. Bunu ayrıca, Kruşçev’in “Stalinist olmayan bir marksist–leninist arayış” olduğu tezinden de görebiliriz. “Stalinci” olmayan bu sözde Marksist–Leninist arayış tezi, çıplak bir biçimde, sosyalizmin hainlerini ve kapitalist restorasyonun ele başılarını ve revizyonist burjuvaziyi masum, dahası, Stalinci olmayan Marksist–Leninist arayışın temsilcisi olarak sunarak, Küçük, teoriye, tarihsel deneyime ve Marksizm–Leninizm’e karşı bağışlanamaz bir suç işliyor. Ama O, bundan hiç de rahatsız görünmüyor. Dahası O, bu saptama ve açılımlarıyla yaman bir derinlik sergilediğine inanıyor.

“Kuşçevlerin ve ardıllarının arayışları, Marksist–Leninist arayışlar, Marksist–Leninist olduğu düşünülen arayışlar falan değildi. Düpedüz, sosyalizmi tasfiye etme, kapitalizmi yeniden kurma ‘arayışları’ydı. Bu tanımlama ve çözümleme, modern revizyonizmi, Marksizm–Leninizm’in eğilimlerinden biri, Marksizm–Leninizm’in tabanı üzerinde bulunan bir çeşit Marksizm–Leninizm olarak gören tezin de bir yansıması ve somutlaşma biçimlerinden birisidir. Marksizm–Leninizm örtüsüyle ortaya çıkan bir dizi izm’ler (modern revizyonizm, Troçkizm, Maoizm vb.) Marksizm–Leninizm’in ret ve mahkum edilmesinin izm’leridir. Teorimizin yukarıdaki Marksist–Leninist saptamaları, tarihsel deneyim tarafından da kanıtlanmıştır. Küçük, bir zamanlar Gorbaçov’un ateşli destekçilerinden birisiydi. Ama sonra uyandı, desteğini kesti ve karşı saldırıya geçti. Küçük’ün bu ağır yalpalamasının temelinde yatan şey, O’nun revizyonist küçük burjuva sosyalizm anlayışıydı; O’nun öteden beri içerisinde yer aldığı TİP geleneğinin sosyalizm anlayışıydı. TİP hiçbir zaman modern revizyonizme karşı ilkeli bir tavır alamamıştı. Dahası, giderek Sovyet modern revizyonizminin uzantısı haline gelmişti.” (age., s. 405-406)

“Kruşçevleri, Brejnevleri Marksist–Leninist, modern revizyonizmi Marksizm– Leninizm’in bir biçimi gören, Marksizm–Leninizm’in tabanı üzerinde duran bir akım olarak gören bir kafanın ve vb. kafaların bu devrimci olmayan, tarihsel ve sosyolojik olgularla ilişkisiz ve son derece çarpık saptamaları yapması anlaşılırdır ve elbette ki, bu kafa, olsa olsa, yalnızca mahkum edilir. Kitabımızın “II. Bölüm”ünde ortaya koyduğumuz ve kanıtladığımız gibi, yeni burjuvazinin kapitalist restorasyon programının daha etkin ve derinlemesine yürürlüğe girdiği dönem de Küçük’ün “son Bolşevik pratisyen” ilan ettiği Brejnev liderliği dönemidir üstelik. Fazla söze gerek var mı!..” (age., s. 409-410)



İnanacak olursak, artık eski “ideolojik merkezler” kalmamıştır. Böylece “eski fikir ayrılıkları” da önemsizleşerek aşılmıştır. Dolayısıyla görev, kendisini “Marksist” olarak gören, “Marksizmin ve sosyalizmin tabanı üzerinde duran” akımları (Marksizm’in değişik mezheplerini oluşturan akımları-“Mezhepçi Marksizm”) tek çatı altında toplamaktır. Buna karşı çıkmak “dogmatizm”dir, eskiyerek aşılmış “20. asrın” sosyalizmine saplanıp kalmaktır. O halde bu durum, “21. asrın sosyalizmi”yle bağdaşmamaktadır vs. vb. Bu sözde değerlendirmeler, eleştiriler tasfiyeci revizyonizmin son birkaç on yılının başat iddiaları oldu. Marksizm-Leninizm’e, enternasyonal proletaryaya, uluslararası proleter devrime teorik-ideolojik düşmanlıkla belirlenen bu saçma sapan iddialar ne yazık ki, sanıldığından ve görünenden daha derin ve kapsamlı bir etki gücüne sahiptir.

Küçük burjuva sosyalizmini sosyalizm olarak lanse etmek, “sosyalizm” maskesine bürünmüş küçük burjuvazinin önderliğinde gerçekleşen ve demokratik kapitalist bir ekonomik toplumsal sistem kurmakla sonuçlanan anti-emperyalist demokratik devrimleri sosyalizm olarak propaganda etmek uzak geçmişten beri savunularak gelen bir oportünizmdir. Proletarya sosyalizmiyle küçük burjuva sosyalizmi arasındaki sınır çizgilerini ortadan kaldırmak şu ünlü değişik Marksizm’ler, Marksizm-Leninizm’ler olduğu, Marksizm’in bir çeşitlilik olduğu teorisiyle, “Ezilenlerin Marksizmi”yle, “ezilenlerin sosyalizmi”yle, “Mezhepçi Marksizm”le bağlı bakış açısıdır. Buna göre, Lenin-Stalin’in SSCB’si dışında Çin, Küba, Vietnam, Kuzey Kore, Nikaragua vb. gibi ülkeler de “sosyalist” ülkelerdi(r). Bu ülkelerde de sosyalizm kuruculuğu yaşanmıştır. Bu ülkelerde girişilen sosyalizm kuruculuğu, izlenen sosyalist modeller, işçi sınıfının, Marksizm’in, Marksizm-Leninizm’in, sosyalizmin değişik denemeleridir. Değişik “devrimci Marksist eğilimler” olması, bunun iç ve uluslararası komünist hareketin tarihinin evriminin değişik aşamalarında ortaya çıkması doğal ve kaçınılmazdır vb. Aşağıda, bu oportünist tasfiyeci bakış açısı ve yönelim, kitapta, şöyle eleştirilmektedir:

“Ayrıca, SBKP’de ve SSCB’de yeni tipten modern revizyonist karşı–devrimin 1956’da politik iktidarı gasp etmesinden sonra, ÇKP’nin Uluslararası Komünist Hareket’teki rolü konusundaki tasfiyeci revizyonist görüşler de eleştirilmelidir. Eleştirilmesi gereken tasfiyeci revizyonist analizler hem iç, hem de küresel alanda devrimci ve komünist hareketi ciddi bir şekilde etkilemektedir.

“İnanacak olursak, 20. Kongreyi onaylamış olmasına karşın, Çin ile SSCB arasında siyasal ittifaka dayanan Deklarasyon’a “Marksist devrimci eğilim”in mücadelesi damgasını vurmuştur. ÇKP’nin de Uluslararası Komünist Hareket’in yaşadığı kriz ve iç mücadeledeki duruşu, iç mücadeleye konu olan sorunlardaki teorik ve politik tavrı “Marksist devrimci eğilime” denk düşer*. (*Neden örneğin ‘Marksist–Leninist devrimci eğilim’ değil de sadece ‘Marksist devrimci eğilim’?!!! Post–modernizm ve post–Marksizmin, Leninizm’i, Leninist kavramını unutturmak için özel bir baskı örgütlediği son çeyrek yüzyılda, kendi öz literatürümüze sıkı sıkıya bağlı kalmamak, ‘Marksizm’, ‘Marksist eğilim’, bilmem ne Marksist kurumu, Marksist teori vbg. kavramlarla yetinmek, açık ki küreselleşmeci ideolojik liberalleşmeden, tasfiyeci oportünizmden çok ciddi bir etkilenmeyi, ideolojik yıpranmayı ve gerilemeyi ifade etmektedir. Yani bu, rastlantıyla ortaya çıkan bir tavır değildir! Özelde buna dikkat çekmek gerekmektedir.) Modern revizyonizmle ÇKP arasındaki mücadele, iki çizgi, burjuva revizyonist çizgiyle Marksist–Leninist çizgi arasındaki mücadeledir.1950’lerin ikinci yarısında başlayan ayrışma ve parçalanmanın temelinde iki çizgi mücadelesi durmaktadır. ÇKP ve AEP’in temsil ettikleri devrimci çizgi karşısında SBKP/ Kruşçev’in gerici modern revizyonist çizgisi durmaktadır. ‘Halkın partisi’, ‘halkın devleti’, vb. revizyonist teorilerine karşı mücadele eden ÇKP ve AEP’in tavrı teorik bakımdan Marksist, ideolojik ve politik bakımdan ise devrimcidir. ÇKP ve AEP’in bu revizyonist teorilere karşı mücadeledeki tavrı, egemen revizyonist kliğin SBKP’yi işçi sınıfının çıkarlarından koparma gerici yönelim ve programını, emperyalizmle uzlaşma çizgisini reddeder vb.

“Peki, gerçek durum nedir?” (s. 530)

“ÇKP’nin niteliği hakkında söylenenler net değildir. Kimi yerde ‘Oysa 20. Kongreyi onaylamamasına karşın, Çin ile SSCB arasında siyasal ittifaka dayanan Deklarasyona Marksist devrimci eğilimin mücadelesi damgasını vurmuştur.’ deniliyor. Kimi yerde ‘Diğer yandan daha sonraki gelişimi ne olursa olsun ÇKP’nin de uluslararası komünist hareketin yaşadığı kriz ve iç mücadeledeki duruşu, iç mücadeleye konu olan sorunlardaki teorik ve politik tavrı Marksist devrimci eğilime denk düşer. ÇKP’nin devrimci eğilim içerisinde yer alması tesadüfi bir durum olarak kabul edilemez.’ deniyor. Kimi yerde ‘Kuşkusuz 1950’lerin ikinci yarısında başlayan ayrışma ve parçalanmanın temelinde iki çizgi mücadelesi durmaktadır. ÇKP ve AEP’in temsil ettikleri devrimci çizgi karşısında SBKP/ Kruşçev’in gerici modern revizyonist çizgisi durmaktadır. ‘Halkın partisi’, ‘halkın devleti’ revizyonist teorilerine karşı mücadele eden ÇKP ve AEP’in tavrı teorik bakımdan marksist, ideolojik ve politik bakımdan ise devrimcidir.’ deniliyor. Kimi yerde, ilerlemeye devam eden Çin devrimi ‘büyük ileri atılım’ın motivasyonuyla sosyalizmi kurma denemesi yaşamaktadır.’ deniyor.

“Belli bir sorunu tartışırken bu değerlendirmeler yapılmasına karşın, saptamalar genel ifadeler biçiminde de geçebiliyor. Bu saptamalardan ÇKP’nin komünist bir parti, Çin Devrimi’nin anti–emperyalist demokratik devrimden sosyalist devrime geçerek, ‘sosyalizmi kurma denemesi’ni yaşadığı sonucu çıkıyor. ‘UKH’nın yaşadığı kriz ve iç mücadeledeki duruşu, iç mücadeleye konu olan teorik ve politik Marksist devrimci eğilime denk’ düştüğü vs. değerlendirmeleri kendi içinde bir iç tutarlılık ama oportünist bir tutarlılık taşıyor ve yukarıdaki eleştirel değerlendirmemizi doğruluyor. Kanımızca bu duruş ve değerlendirmeler, ilkesizdir ve ideolojik uzlaşıcılığa, tasfiyeciliğe denk düşüyor. Oportünizm burada orta yolculuk biçiminde ortaya çıkıyor ve oportünizm zehirini komünist harekete yayıyor. Bunun da rastlantı eseri olarak ortaya çıkmadığını, aksine, sosyalizm sorunlarında komünist hareket içerisinde çoktan beridir ortaya çıkarak komünist hareketi silahsızlandıran, ‘dogmatizme’, ‘teorik tutuculuğa’, ‘muhafazakarlığa’ karşı 21. asrın sosyalizmini vs. üretme, teoriyi yenileme, deneylerden öğrenme sloganlarının ardına gizlenmiş olan ve komünist hareketin programının 20. asra ait olduğu, ‘ideolojik çerçevesinin’ aşıldığı türünden açık oportünist saptama ve eleştirilerle süregelen tasfiyeci oportünist sapmanın bir tezahürüdür. Bu sapmanın belgeli ortaya çıkmış olması sanırız yeni bir durumdur ve söz konusu sapmanın harekette yarattığı tahribatın çapının değişik biçimlerde etkili olduğunu gösteren bir örnektir.

“60 Deklarasyonu, Marksist–Leninist bir belge değildir. İşin bu yanını ayrıca ele alacağımızdan şimdilik geçiyoruz. 20 Kongre ve Kruşçev modern revizyonizmi karşısında AEP ve ÇKP’nin duruşu da aynı değildir. Tasfiyeci revizyonist zihniyet bunu da kavrayamıyor ve uzlaşıcı oportünist bir değerlendirme yapıyor. Bu gerçekleri de kavramıyor ve orta yolculuk olarak yansıyan oportünist bakış ve duruş burada da göz çıkarıyor.

“ÇKP ve AEP’i asgari müştereklerde birleştiren temel olgu, devrimciliktir. Ama bu devrimcilik tek tip bir devrimcilik değildir. Çünkü AEP Marksist–Leninist devrimciliği, proletarya sosyalizmini temsil ederken, ÇKP ve Maoizm’in devrimciliği küçük burjuva devrimci–demokrasisini temsil etmekteydi. ÇKP, Marksizm–Leninizm’den güçlü bir şekilde etkilenmiş olmakla birlikte Marksist– Leninist bir parti değildi. Sovyet modern revizyonizmiyle AEP arasındaki çizgi farklılığı, yeni burjuvaziyle proletarya, kapitalizm ile komünizm arasındaki çizgi farklılığına tekabül etmekteydi. Sovyet modern revizyonizmiyle ÇKP ve Çin Devrimi arasındaki çizgi farklılığı ise devrime ihanet, devrimleri tasfiye etme çizgisiyle devrimcilikte ısrar, devrimden, devrimlerden yana tavır takınma, Çin somutunda devrimci–demokratik diktatörlükte ve anti–emperyalist demokratik halkçı devrimin kazanımlarını koruma ve devrimi derinleştirmede ısrar çizgileri arasındaki farka tekabül etmekteydi. Oysa tasfiyecilik, bu temel gerçeği yok saymakta, üstelik ‘devrimcilik’ ve ‘Marksist devrimci eğilim’, ‘ÇKP’nin devrimci eğilim içinde yer alması’, ‘ÇKP ve AEP’in temsil ettikleri devrimci çizgi’ gibi nitelemelerle iki partiyi aynı kefeye koyduğu gibi, aynı zamanda bu kavramlarla oynayarak sorunu belirsizleştirmeye de hizmet eden bir tavır içerisine de kaymaktadır. Ama bu yöntem tehlikeli ve hiçde ilkeli arı–duruluğa hizmet etmeyen bir yöntemdir de. Belirsizlik, çok uçlu anlatım, ilkesel ayrılıklar arasındaki temel farklılığı örtüleme girişimi, ne zaman ve nerden gelirse gelsin oportünizmdir.” (age., s. 533-534-535)



Evet, bir bilim, bir ideoloji, proletaryanın kurtuluş harekatının teorisi olarak Marksizm-Leninizm üç bileşeni alanında da geliştirilmeli, zenginleştirilmelidir. Fakat bu çalışmayı Marksizm öncesi sosyalizm teorilerine dönerek başaramayız. Bunu, emperyalizm ve proletarya devrimler çağındaki oportünist, revizyonist, reformist akımlara dümen kırarak yapamayız. Bu büyük devrimci görevi post’lu akımlara, onun bir biçimi olan “Ezilenlerin Marksizmi”ne dayanarak da gerçekleştiremeyiz. Bu akımların ıskartaya çıkmış teori ve tezlerini, eleştirilerini, pratiklerini rehber alarak bu, başarılamaz. Bu akımların teorik ve pratik duruşlarının sunduğu ve sunabileceği hiçbir komünist şey yoktur. Hiçbir zaman unutmamalıyız ki, “Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz!” Marksizm-Leninizm’in ve Uluslararası Komünist Hareket’in tarihi bu bakımdan zengin ve derin derslerle doludur.
1   2   3


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət