Ana səhifə

Elektronik pazaryerleri


Yüklə 206.5 Kb.
səhifə3/3
tarix26.06.2016
ölçüsü206.5 Kb.
1   2   3

OTURUM BAŞKANI- Çok kısa bir şekilde cevaplamanızı rica ediyorum, konuklarımızın sorularını alacağız.

Türkiye’de elektronik pazaryerlerine, be to be’ye kimler, neler, ne şekilde direnç gösterir ya da böyle bir direnç var mı?



ALİ GÖKHAN YALÇIN- Buna çok kısa cevap vereceğim: Bize göre Türkiye’de be to be pazaryerlerine en yatkın sektörler, mal satan sektörler, yani elinde elle tutulabilir bir ürünü olan sektörler. En zor geçecek sektörler de gene Türk Ticaret.Net’in hedef kitlesine göre, hedef sektörlerine göre söylüyorum bunu, hizmet satan sektörler. Çünkü Türkiye’deki kültürel yapı ne yazık ki, hizmetin herhangi bir şeklini, bırakın be to be’yi, e-ticaret şeklinde olanı, be to se şeklinde olanı bile ne yazık ki, Türkiye’deki yapıdan dolayı satmaya müsaade etmiyor; en kolay geçebilecek sektör, mal satan sektörler.

OTURUM BAŞKANI- Çok özür dilerim. Soruyu şu bağlamda da aslında bu soruya da çok güzel bir şekilde de değindiniz; ama ben sisteme, yani bu mekanizmalara, direnç gösteren mekanizmalar, kurumlar, sistemler var mı sizce?

ALİ GÖKHAN YALÇIN- Sektörel bazda mı, yani sektörlerin içinde mi?

OTURUM BAŞKANI- Şahıs, kurum, müessese, mekanizma, ne düşünüyorsunuz, var mı bunların arasında?

ALİ GÖKHAN YALÇIN- Dediğim gibi bu sizin hedef sektörlerinize bağlı, Camorbis’e baktığınız zaman kimya gibi eğitim düzeyi yüksek, bilgisayar kullanma oranının yüksek olduğu bir sektörü hedef almış. Camorbis’in sektöründeki kişilerin be to be’ye geçmeleri gayet kolay. Ama şimdi Türk Ticaret.Net’e baktığınız zaman biz KOBİ’yi sınırlamıyoruz, yani Kurumlar Vergisi ödemiş veya vergi ödememiş, bu bizim için önemli değil. Biz ticaretle uğraşan herkesi bunun içine alıyoruz. Mesela, Alcatel başka bir tanım yapabilir, KOBİ Line başka bir tanım yapabilir. Dediğim gibi bunu hedeflediğiniz sektörlere göre cevap vermek daha doğru.

OTURUM BAŞKANI- Teşekkür ederim.

GÜLNUR AKTOROS- Bize göre direnç gösteren en çok aracılar oluyor; çünkü elektronik pazaryerlerinde siz bir nevi, birazcık aracıların rolünü üstleniyorsunuz, alıcıyı ve satıcıyı bir araya getiriyorsunuz. Daha önce üreticiden alıcıya gidene kadarki süreçlerde aracılar yer alıyordu, bunlar tabii direnç gösterebiliyorlar. Ama onlara yaklaşımımıza bağlı olarak da bunların da üstesinden gelinebilir.

OTURUM BAŞKANI- Aracı müessesi Türkiye’de güçlü bir müessese midir?

TAYFUN TÜRKALP- Aslında tabii güçlü bir müessese; ancak aracı müessesesini de be to be’de bir şekilde halletme imkânı var. Yani birçok firma bu yola başvurdu biliyorsunuz, ülkemizde de şu anda bayilerini bir şekilde be to be’de bile kullanan ithalatçılar var. Yani orada mühim olan şey yapmak. Yalnız burada en büyük engel -konuşmacılar demin de bahsetti- bence be to be için Türkiye’de gerçekten standart problemi var. TSE, biraz daha aktif çalışmalı bence, onay mekanizmasına daha ağırlık verilmeli, ISO belki bütün şirketler tarafından aranmalı. Bir de tabii şu ödeme sistemleri aslında dünya ödeme sistemlerine benzer olmalı. Örneğin, şu vadeli çek uygulaması yerine gerçekten bütün bankaların, gerek tahsilat, akreditif ve saire gibi yöntemlere başlaması lazım.

Şu anda be to be’de en önemli -demin de söylenildi- engellerden biri de hukuk düzeni, umuyoruz ki, önümüzdeki günlerde Meclisten bu ıslak imza olayı yerine dijital imza çıkarsa, o zaman be to be anlamında birçok altyapı sorunu çözümlenmiş olacak.



OTURUM BAŞKANI- Teşekkür ederim.

SABAHNUR ERDEMLİ- Aslında bu yapılan işin neyin yerini aldığıyla ilgili bu; verilen hizmet hangi ara katmanın yerini alıyorsa, ister istemez o katmanın tepkiyle yaklaşması son derece normal. Dolayısıyla, şeffaflığın, standartların ya da standartlaşmanın karşısında olanlar, artı bilgi tekeline sahip olanlar ister istemez bu gelişimin önünde duracaklardır, kaçınılmazdır. Yalnız şöyle görmek lazım, yani biraz bu niteliklere uyan kesimleri rahatlatmak da gerekiyor belki, be to be üzerinden ya da pazaryerleri üzerinden yapılacak ticareti hemen öyle bugünden yarına yüzde 100 oranında, bütün bu ara katmanları ortadan kaldırabilecek yapıya, altyapıya sahip değiller.

Bugün itibariyle aslında herkese alan var, yani bu katmanlar kimlerse onların da devreye girip, onların da hizmetlerini aynen bugün bizim verdiğimiz gibi verebilmeleri mümkünken, onlarla ortaklıklar, işbirlikleri, stratejik işbirlikleri geliştirebilmek, yani sinerjiyi güçlendirebilmek son derece mümkün. Bu da tabii diyaloglardan geçiyor, yani doğru kurulmuş diyaloglar, aslında onları karşıya almayı değil, hemen yana çekip beraber yürümeyi mümkün kılıyor. Kaldı ki, eğer böyle olursa sanıyorum yapılan ticareti, yani be to be ve pazaryerlerinin çok daha hızlı adımlarla yürümeleri mümkün olabilecek. Ama çok yakın bir tarih itibariyle hiçbir alanda yüzde 50’yi bile öngörebilmek mümkün değil gibi gözüküyor; yani bütün doğru hesaplamalar, gerçekçi hesaplamalar yapılacak olursa.



BURAK DALGIN- İki açıdan söylemek istediklerim var; birincisi, ara katmanlar, değer zincirindeki ara kademeler be to be sayesinde mutlaka yeniden pozisyonlanacak; ama ortadan kalkacağına ben kesinlikle inanmıyorum, orta vadede özellikle. Çünkü ara kademelerinde yarattıkları katma değerler var ve bu be to be’nin getirdiği değer zincirinde onların da pozisyonlanma imkânları var.

İkincisi de, bunu en fazla kim engeller? Be to be, özellikle büyük işletmeler için ve onlara mal satan küçük işletmeler için en fazla neyi getiriyor? Bizce en fazla şeffaflığı getiriyor, şeffaflığın olmamasından kim yararlanıyorsa, siz bu işi şeffaflaştırarak kimin konfor alanlarını daraltıyorsanız, onlar karşı çıkıyor; böyle düşünüyoruz.



OTURUM BAŞKANI- Teşekkür ederim.

Sayın konuklarımız çok özür diliyorum, bize ayrılan süre kısıtlı olduğu için biraz gergin, aceleci tavırlarla çok şeyi konuşmak istediğimizden böyle yaptık. Hemen sorularımıza geçelim.

Buyurun efendim.

.... ...... (Yönetim Müşaviri)- Benim sorularım müşterek sorular, herkese yöneltilen sorular olacak, hem de tek tek soracağım sorular var.

Mesela, herkese müştereken soracağım soru; bu kadar iddialı konuşmaların yanında hangi firmalarımız ISO 9000 belgesi 2000 versiyonuna sahip bunu öğrenmek istiyorum, bunun yanında hangileri de tüketici kamu derneklerinin üyeleri?



OTURUM BAŞKANI- Hemen öğrenelim, var mı?

ALİ GÖKHAN YALÇIN- Yok, ne yazık ki.

OTURUM BAŞKANI- Sizde?

GÜNNUR AKTOROS- Bizde de yok.

OTURUM BAŞKANI- Sizde efendim?

TAYFUN TÜRKALP- Yok.

OTURUM BAŞKANI- Sizde?

BURAK DALGIN- Yok.

..... .....- O zaman iddialı konuşmayın lütfen, lütfen iddialı konuşmayalım.

İkinci sorum; ben KOBİ’mde 28 tane KOBİ tarifi buldum, 29 ncu tarifi Burak Dalgın Bey yaptı, acaba diyorum, bu 28 tarifin sadece Halk Bankasındaki KOBİ teşviklerinde 8 tarif var, KOBİ’lerin tarifinde bulundu, bilgilensinler, arkadaşlarımız için söylüyorum. Bir kere böyle KOBİ kelimesini kullanabilmemiz için böyle bir standardın olması lazım Türkiye’de, o bile yok.



OTURUM BAŞKANI- Zaten ama konuklarımız standartlar konusunda önemli açıklama...

.... ....- Biz insanlarımız için KOBİ kelimesinin standardı bile yok bu ülkede.

Ali Gökhan Yalçın Bey kardeşimden ve Tayfun Bey kardeşimden, acaba onlar KOBİ’lerini nasıl tarif ediyorlar? Bir de onları öğrenmek isterim.



Bir de karşılıksız çek, tutuklu olma hali, yani dolandırıcılık suçu şu anda Avrupa Birliğine girme aşamasındaki çıkan kanunlarla beraber şu anda Mecliste, kaldırılıyor. Dolayısıyla, karşılıksız çek keşide eden tutuklu olmayacak, bununla beraber yine banka kartlarını kullanmayanlar, yani yetkisi dışında daha fazla kullananlarda da karşılıksız çek muamelesi gibi işleme girecekler, onlar da tutuklanmayacak. Dolayısıyla, pazaryerlerinin bundan etkilenmesi nasıl olacak, bunu da merak ediyorum?

OTURUM BAŞKANI- Teşekkür ederiz.

ALİ GÖKHAN YALÇIN- Ben biraz önce KOBİ tanımını yaptım, herhalde duyulmamış, bize göre ticaretle uğraşan herkes KOBİ, bunu siz istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz. Yani bizim sitemizde şöyle bir şey yok, “siz şu kriterlere uymuyorsanız, lütfen tamam tuşuna basıp da bu siteye girmeyin” böyle bir kriterimiz yok bizim, isteyen herkes girebilir, ticaretle uğraşan herkes. Yani kendi o siteden birinden bir ürün almak veya kendisi bir ürünü satmak istiyorsa, bize göre bunu x diye nitelendirin, x diye bir tanımı var, KOBİ bu. Ticaret yapmak isteyen herkes Türk Ticaret.Net’e girebilir, bize göre de KOBİ budur.

TAYFUN TÜRKALP- Bizim tanımımızda, bizim tanımımız demeyeyim, bizim hedeflediğimiz pazar diyeyim, daha doğru olacak, 8 ila 200 çalışanı olan şirket -çalışandan bahsediyorum- bu şirket de bir holdinge falan bağlı olmayacak, kendi özkaynağıyla çalışan bir şirket olacak; böyle bir şirkete biz KOBİ tanımı olarak bakıyoruz, hedef pazarımız da burası. 8’in altına yine KOBİ denilebilir; ancak bizim hedef pazarımız değil.

ALİ GÖKHAN YALÇIN- Şunu da söylemek istiyorum: KOBİ dediğiniz gibi çoğu kuruma göre değişiyor. Biz Türkiye Teknoloji Vakfının, Alcatel toptan pazaryeri de o şekilde, danışmanı olduk. Bize Türkiye Teknoloji Vakfı diyor ki; “size göre KOBİ ne, bizi ilgilendirmiyor, bize göre KOBİ şu: 200’den fazla çalışanı olmayacak, özel sektörün payı yüzde 50’den fazla olmayacak ve herhangi bir holdinge bağlı olmayacak. Sanayi Sicil Belgesi olan -Sanayi Sicil Belgesi, Ticaret Sicil değil- herkes bize göre KOBİ, dediğim gibi KOBİ tanımı... Bu TTG’nin tarifi; ama biz sitede bu kişilere de hizmet veriyoruz farklı şekilde. Bize göre diğer KOBİ olan firmalara da hizmet veriyoruz. Dolayısıyla, tanım sizin dediğiniz gibi çok geniş, biz de onu biraz daha genişlettik, yani biz ticaretle uğraşmak isteyen herkese, bu sitede hizmet veriyoruz.

TAYFUN TÜRKALP- Standartlar konusuna gelince, bizim buradaki sıkıntımız Türkiye’deki yıllardır uzun süren ekonomik krizin, tabii özellikle KOBİ diye tanımını da tartıştığımız kesimin çok büyük zararlara uğraması ve gerçekten standartların, yaratılan ürün ve hizmetlerin standardının olmaması. Bunu sadece 6 ayda bir verilen TSE belgesi veya 6 ayda bir onaylanan ISO belgesiyle çözmek de mümkün değil. O nedenle, birtakım arayışlar içindeyiz, işte Kofas örneğin bu konuda bir garanti veriyor. Kofas gibi, ülkemizdeki örneğin Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüklerinin, belki KOSGEB’in bu tür standartlar veya sertifikalar vermesini bekliyoruz aslında, bu konuda da çalışıyoruz. Çünkü TSE’nin de yapabileceği bir şey yok, yani bir standarda uygun bir ürün imalatı gösteriliyor, belgeyi veriyor, o 6 ay içinde tekrar test edebilir; ama 6 ay içinde üretilen ürünlerin tekrar kalitesi değişmiş olabilir. İşte buralarda sıkıntılar var, bu sıkıntılar be to be için tabii çok büyük dezavantaj, yani bizim söylemek istediğimiz o; yoksa ben kimseyi eleştirmek için söylemedim.

SABAHNUR ERDEMLİ- Standartla kaliteyi karıştırmamak gerekir; yani standart belgesi başka bir şeydir, kalite belgesi başka bir şeydir. Ürünün standardı bütün dünya...

SALONDAN- Ben standardını sormadım zaten, sadece ISO kalite belgesiyle ilgili, kalitesi var mı? Yani bu konuda herhangi bir şey hazırlığı yaptınız mı?

OTURUM BAŞKANI- Cevabını aldık, yokmuş.

SABAHNUR ERDEMLİ- Şöyle söyleyeyim; zaten henüz...

GÜNNUR AKTOROS- Çok pardon; ama henüz bir senesi yeni dolmuş ya da dolmamış şirketlerin kalite ISO 9001 belgesi alması çok rastlanılan bir olay değildir, yani çoğu startup şirketi.

SALONDAN- Başlamış olabilirsiniz.

GÜNNUR AKTOROS- Çalışmalar yapılıyor zaten, bununla ilgili sürekli her şirketin eminim ki proje yönetim çalışmaları, kalite çalışmaları vardır, bizim içimizde de var. Ama bu belgeyi çok kısa sürede alamazsınız ve buradaki şirketlerin hepsi de hakikaten çok yeni kurulmuş şirketler.

OTURUM BAŞKANI- Standart konusunu kapatalım isterseniz. Sizin sözünüzü kesmek istemiyoruz, bir de çekle ilgili yasalarla ilgili soru vardı, o konuda Sabahnur Hanım bilmiyorum ayrıca cevap vermek ister misiniz?

SABAHNUR ERDEMLİ- Çekten daha önemli konu, banka garantörlüklerinin devreye girmesidir. Yani bankaların bu sistem içinde yer alması ortamının mutlaka yaratılması gerekir. O zaman da çek falan gibi sorunlar zaten bertaraf edilecektir. Dolayısıyla, daha köklü alternatif, modellerin oluşturulması gerekir. Tabii ki çekle ödeme üzerinden ticaret yapmak, özellikle bugünkü koşullarda ve Internet ortamında zaten mümkün değil. Dolayısıyla, yeni alternatif modellerin geliştirilmesi kaçınılmaz.

BURAK DALGIN- Bu finans konusunda çok kısa ekleyeceğim bir husus var. Dünyada da bu iş daha tam olarak oturmuş değil, hatta enteresan bir şekilde bunu, ödeme altyapısını en iyi uygulayan balıkçılık be to be’sidir. Benim bildiğim kadarıyla bu işle ilgili çalışan 3 tane uluslararası banka var, bir tanesi ........, bir tanesi Citibank’tır, bir tanesi ......’dur. Bunların çalışmalarının yavaş yavaş netleşmeye başlaması lazım ki, Türkiye de kendi kendisini yavaş yavaş adapte edebilsin. Elbette ki, biz kendimiz çalışmalar yapıyoruz, gözlemeye gayret ediyoruz. Fakat dünya çapında böyle bir standardın yaygınlaşması en azından standartların ortaya çıkmasından sonra ancak bu konuda çok daha net adımlar atılabilir diye düşünüyorum.

OTURUM BAŞKANI- Buyurun.

ALP BÖRÜ (Işık Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Araştırma Görevlisi)- Bir kere KOBİ tanımlaması hakikaten enteresan bir şey, 2 hafta evvel KOBİ’lerle ilgili birr toplantıda akademisyenler arasında farklı farklı tanımlamalar var. Bu konuda standartlardan bahsetmişken bazı işletmeler için 12 milyon EURO, orta ölçekli işletmelerde istihdam sayısı da galiba ya 200 ya 250 olarak değerlendiriliyor, bunu söylemek istedim.

Benim sorum Tayfun Beye ve Burak Beye olacak, yani sonuçta her ikisi de genel maksatlı, hem dikey sektörlerde değil de, KOBİ’lere hizmet verdikleri için; birincisi, iş modellerinizi merak ediyorum, hani böyle çok stratejik değilse. Çünkü KOBİ Line bildiğim kadarıyla free olarak supscay edilebilen bir hizmet ve ben şu an dergide, Medyacat’te, 12 bin olarak okumuştum, siz 15 olarak telâffuz ettiniz. 15 şirketten eğer ileride hani Koç’un nasıl böyle bir stratejisi var, bilmiyorum. Branding açısından mı yaklaşıyorsun KOBİ Line’ye, nedir? Ama B2B olarak ileride bunlardan nasıl para kazanmayı düşünüyorsunuz? Bence bu çok mühim; çünkü bedava başlayan B2B dijital pazar alanlarının neredeyse tamamı sups kaybetmeye başladıktan sonra datcam faciaları arasında yerini aldılar, bu çok stratejik bir olay.

Toptan Pazaryeri de eğer yanlış hatırlamıyorsam, siz KOBİ’lere verdiğiniz eğitim dahilinde bir ücret mi talep ediyordunuz, yoksa ben başka bir KOBİ platformuyla mı karıştırıyorum? Bilmiyorum; ama aynı sorunun cevabını sizden de almak istiyorum.

Teşekkür ederim.



BURAK DALGIN- Öncelikle ben şunu söyleyeyim: Biz 2,5 yıldır aşağı-yukarı Koç Holdingde Bilgi Teknolojileri Grubunu kurduktan sonra bugüne kadar net kârlılığı olmayan hiçbir işe girmedik ve bireysel Internet servis sağlayıcılarına girmeyişimizin sebebi de budur. Koç topluluğu o tarafta hiç yer almadı, hep kurumsalda yer aldı, velhasıl girdiğimiz her işte sadece branding’e değil de, pozitif nakit akışına bakıyoruz ve projenin hayat süresi boyunca tabii ki, 1 sene için ya da 6 ay için değil de belli bir süre içinde pozitif nakde dönmesini istiyorum.

KOBİ Line nereden para kazanıyor ve nereden para kazanacak? Çok kısa olarak özetleyeyim: Birincisi, KOBİ Line’de ana giriş olarak belli içerik ve servislere ulaşmak ücretsizdir; fakat bunun bir adım sonrası alacağınız ve bizim “katma değerli servis” dediğimiz şeyler ücretlidir. Örneğin, Türkiye’de ilk defa bir sanal kampus olarak uzaktan eğitim hizmetleri satılıyor yahut da yazılım kiralama servisi, uygulamalı servis sağlayıcı modeliyle Microsoft yazılımları ve Logo’nun yazılımları burası üzerinden sağlanıyor, bu bizim gelir kaynaklarımızdan bir tanesidir.

İkincisi, biz burada bir anlamda bir broad .... firması olarak yer almak istiyoruz, aradaki ortamı yaratan firma olarak kalmak istiyoruz ve kendimizi bir business portal olarak konumlandırıyoruz. Yani her işi en iyi yapan firmayla KOBİ’ler arasındaki mecra olmak istiyoruz. Bu doğrultuda bizimle işbirliği yapmaya gelen firmalar ki, 8 tanesinin isimleri verdi, bize belli bir katılım ücreti ödüyorlar; ikinci gelir kaynağımız budur.

Üçüncü gelir kaynağımız da çok ufak tefek, çok da fazla önemsemediğimiz bir bölüm olan reklam gelirleri ve saire. Ama ana olarak gelir kaynaklarımız; birincisi, buraya gelen büyük firmaların katılım ücretleri, stratejik ortaklardan aldığımız ücretler; ikincisi de, burası vasıtasıyla sağladığımız katma değerli servislerden aldığımız ücretlerdir.



TAYFUN TÜRKALP- Aslında bu soru için çok teşekkür ederim; çünkü çok kritik bir soru. Biz tasarım yaparken gelir modelimizi çok araştırdık. Birincisi, bu yaklaşımı, bu sanal şirketi tamamen gelir paylaşımı esasına göre kurduk. Site içine artı değer koyan her stratejik ortağımız gelir paylaşımı esasına, dolayısıyla bütün yatırımı biz yapmadık, birinci çıkış noktası bu. İkincisi, verdiğimiz hizmetler karşılığında KOBİ’ye buradan fayda sağlayacak bizim bir şey almamız gerekiyordu. Eğer bunu almazsanız, KOBİ istenilen bilgiyi vermiyor ve sizi takip etmiyor.

Bunun örneğini biz kendi bayilerimizde yaşadık, bayilerimize ücretsiz site açtık ve gördük ki, hiç ilgilenmiyorlar, açtığımız siteye bile girmiyorlar, zorla para istemeye başladık. Onlardan paraları aldık, ondan sonra sorgulamaya başladılar, “burası güzel değil, şu ürünü değiştirin, şurasına şunu koyun, tıklama gelmiyor.” Dolayısıyla, bunu araştırdık, ne çok az, ne çok fazla olmalıydı, Türkiye’deki KOBİ’lerin ödeyebileceği bir seviyede olmalıydı, bu konuda bir setup oluşturduk. Yani başlangıç için hem onların grafik tasarımını yapmak, 1 yıllık Internet acses vermek, bir mail box vermek; çünkü mail box problemleri var, devamlı 3 ayda bir değiştiriyorlar, başka SP’ye geçiyorlar falan. Artı sitelerini İngilizce hale getirmek, tercüme etmek, bir de arkasına col center desteği koymak, col center desteği İngilizce, Almanca bilen insanlar olması; bunlar için bir para alıyoruz. Aylık da bizimde tekrar devam etsinler, siteleriyle ilgilensinler diye bir aylık aidatı alıyoruz. Bu üye aidatında da bir kontür bedeli var, çok yoğun trafik olursa bu aidatı arttırabilmek için koyduğumuz bir kontür bu, yoksa da yine bu şeyi almaya devam ediyoruz.

Bu demin söylediğiniz husus, Teknoloji Geliştirme Vakfı eğitim ve danışmanlık için bir katkıda bulunuyor, bu geçici bir dönem olan bir durum, o şartlara haiz kişilere bir de e-ticaret eğitimleri veriyoruz, o eğitimleri alan işte 3 tane paketimiz var, ona da Teknoloji Geliştirme Vakfı onay verirse yüzde 75’ini hibe yapıyor, program bu.

Teşekkür ederim.



MURAT GÖKDERE- Tamamen içerik sağlayıcı olarak çalışan bir firmayız, sorum benim de açıkçası Burak Beyin grubu uyarmasından sonra oluştu; çünkü bahsedilen konu sadece ticaretin mecrası olduğu ki, çok doğru bir tanımlama. Böyle bir mecranın daha önce aslında gene kullanılan; ama başarısız olan bir mecramız daha vardı bizim, 1998 Asya krizinden sonra bir anda barther patlaması yaşanıldı, Türkiye için de böyle oldu; ama iki sene içerisinde ulaşılan rakam büyük, devasa bir havuz oluşturulmasına rağmen işletilemedi ve bu havuz artık gerek barther firmalarına gerek üyelere yük olmaya başladı ve birçoğu kendi yöntemlerini tercih ettiler, bir standardın dışına çıkıldı ve birçok mahkemelik olayla birlikte, birçoğu zannediyorum şu an işine geldiği şekilde ve karşılıklı olarak işlerine geldiği şekilde iş edebilenler havuz içerisinde duruyor; ama diğerleri çıktılar.

Ticaretin böyle bir mecrası içinde sizin firmalarınız içerisinde bu tarz öngörüleriniz var mı? İleride operasyonda bir sorun yaşayacağız ya da gene ticaret mantığından yola çıkarak arzın talebi karşılaması ya da tekdüze malın içeride yer bulması, talep edilmeyen malın yer bulması gibi, böyle operasyonu biraz daha sıkıntıya düşürecek kaygılarınız var mı veya buna yönelik eylem planlarınız var mı? Sorumu Burak Bey ve Tayfun Beye yöneltmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BURAK DALGIN- Bence tespitiniz çok doğru, bir ihtiyaç ortaya çıkıyor, daha sonra bir heip şeklinde hepimiz oraya saldırıyoruz, ondan sonra da onu doğru düzgün bir şekilde çok fazla işletemiyoruz. Elektronik ticaretin ve be to be’nin bence hepimizin önündeki en önemli sıkıntılardan bir tanesi insanlara bir şey anlatıyorsunuz, biri vizyon çiziyorsunuz, bir anlamda da bir pembe dünya anlatıyorsunuz. “Sen buraya gireceksin, web siteni açacaksın, elektronik ticaret yapmaya başlayacaksın, dünyadan sana talepler gelmeye başlayacak, sen de buraya satış yapmaya başlayacaksın.” Fakat işte hayat bu kadar pembe değil tabii, bu iş birazcık yavaş ilerleyecek ve zaman alacak. İnsanların beklentilerini yükselttikten sonra o beklentinin düşmesini beklemeden sizin onları hayata geçirmeniz gerekiyor.

O noktada bence burada yer alan bütün firmaların önündeki en önemli zorluk ya da sıkıntı ya da karşılamaları gereken nokta çok hızlı hareket edebilmek. Çünkü önerdiğiniz şey daha sonra operasyona bir an önce geçmediği takdirde insanların hayal kırıklıkları başlıyor. Bugün ben iddia ediyorum ki, Türkiye’de gidilmesi en zor segmentlerden bir tanesi KOBİ segmentidir; çünkü 1996 senesinde KOBİ yılı ilan edilmesinden sonra Türkiye’de bir sürü firma KOBİ kampanyaları düzenlediler. Fakat bu kampanyalar da ya bu insanların ne işlerine yarayacağı belli olmayan ürünler satıldı, sadece taksitlendirmeye dayalı kampanyalardı, ürün odaklı kampanyalardı. Ürün satıldı, daha sonra ........ verilmedi yahut da ürün verildi, adama nasıl kullanacağı anlatılmadı yahut da ürün verildi, bunun adamın net kârlılığına nasıl yansıyacağı anlatılmadı. Bu şekilde KOBİ segmentinin bir kısmı acayip derecede bu işten soğudu, IT’den nefret etti. Önce siz burada bir Internet platformu, Internet’te iş yapmaktan bahsettiğiniz anda eski anıları aklına gelmeye başlıyor. Bir kesim de bu işi hiç anlamadı ve direkt olarak “uzaylı, birileri bir işler yapıyor da beni ilgilendirmez” diye bakıyor.

Çok kısa özetlemem gerekirse; buradaki bütün firmaların ve Internet’le uğraşan herkesin özellikle önündeki en büyük sıkıntı ve aşması gerekli olan en büyük problem yükselen beklentileri anında karşılayabilmek.

Bizim iki tane planımız var, bir tanesi orta vadeli, bir tanesi kısa vadeli, uzun vadede hepimiz ölmüş olacağız zaten. Kısa vadeli planlarımızı adım adım uygulamaya çalışıyoruz, her 3 ayda bir yeni bir fazını uygulamaya çalışıyoruz, devre almaya çalışıyoruz. KOBİ Line’yi ilan ettik, web sitelerini yaptırmaya başladık, şimdi bu işin yerel açılımları başladı, ile özel web siteleri, 1,5 ay içinde sektöre özel web siteleri başlayacak. Web sitesi yaratma aracıyla web siteleri yapıldı, şimdi bu işte lojistik ve bankacılık altyapısı devreye girecek 15 gün içinde, elektronik ticaret yapabilir hale gelecekler ve yaklaşık 2,5 ay sonra da yurtdışı pazaryerlerine otomatik olarak kaydolacaklar ve oralarda işlem yapabilmeye başlayacaklar. Biz kendimizce bu yükselttiğimiz, hepimizin yükselttiği beklentiyi ve belki daha da yükseltmemiz gereken beklentiyi bu şekilde karşılamaya gayret ediyoruz.



TAYFUN TÜRKALP- Aslında tabii dediğiniz gibi çok zor, biz başta şöyle bir hedef koymuştuk: Bu sene sonuna kadar 1 000, önümüzdeki sene sonuna kadar 3 000, bu 3 000 kişiyi aslında bir agent ordusu desteklemek zorunda, yaklaşık 3 000’e ulaştığımızda col center’te 80 tane agent olmak zorunda, 80 agent devamlı transseksiyonları inceleyip siteleri tek tek inceleyip ürünleri inceleyip orada bir CRM yazılımıyla efektif olmayan ürün ve hizmetleri gerekirse uyarmak, gerekirse siteden çıkarmak gibi misyonları var. Dolayısıyla, toplam pazaryerinin ileride bir garbich olmaması için gerçekten yurtdışına açıldığında efektif çalışacak bir site haline gelmesi için bizim 10 000 falan gibi bir hedefimiz yok. Manage edebileceğimiz sayıda içeride işyeri olması gerekiyor, şu anda tabii biz yine seçerek alıyoruz. İnsanlar kendi başlarına gelip bize üye olamıyorlar, bir sözleşme imzalıyorlar, kalite güvenceleri için bir taahhütte bulunuyorlar, ondan sonra siteye giriyorlar; ama yine de bu sözleşmeleri imzalamaları yeterli değil. Doğru diyorsunuz, zaman içinde devamlı kontrol edip efektif olmayan, hiç girilmeyen, sayfalarına bakılmayan üyeleri ya eğitmemiz gerekiyor, ya yönlendirmemiz gerekiyor ya da “siz bu işi bırakın” dememiz gerekiyor.

OTURUM BAŞKANI- Buyurun.

YASEMİN KÖROĞLU (HP Firması Proje Yönetici)- Benim bu panelde hep duyduğum, genelde KOBİ’lere yönelik olarak çalışılıyor ve KOBİ’ler arasındaki ticaretten bahsediyoruz. Mesela, krizde KOBİ’ler yüzde 60 ilgisinin artmasını da ticaretlerini arttırması, satışlarının düşmesi, burada daha fazla satış yapacak ümidi taşımaları amacıyla buraya kayıt olmaları diye düşünüyorum. Pazaryerlerinde bu beklentinin de yüksek tutulması açısından alım gücü yüksek olan firmaların da katkıda bulunması, orada satın alma yapmasının da hedefinin gerçekleşmesinde çok önemli olduğunu düşünüyorum. Öyle baktığımızda da Türkiye’deki bu büyük 500 veya büyük 300, her gün firmaların alım gücü değişiyor artık; ama bu pazaryerlerine ilgisini nasıl görüyorsunuz? Şu an yavaş görüyorsanız da ne gibi çalışmalarla bunları iyileştirmeyi düşünüyorsunuz?

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.

Buyurun.



GÜLNUR AKTOROS- Genelde aslında evet, KOBİ’lere hizmet veren elektronik pazaryerleri var. Bizim örnekte, biz büyük şirketlerden başladık; yani plastik sektörü, sektör spesifik ve ilk başlangıçta bizim plastik sektöründe Türkiye’de alıcıları esas onların ve alıcıların en büyük alanlarıyla başladığımızda, yani onlarda ilgi çok daha fazla aslında. Yani KOBİ’yi seçtiğiniz zaman Pazar olarak, o anlatılıyor olabilir; ama büyük plastik alıcılarından Elif Plastik, Fırat Plastik, Polinas, Gülsan gibi firmalar da bizim ilk hedeflerimizdi, onların üye olması ve zaten biraz önce bahsettiğim büyük volumların, o firmalar sayesinde ticaretin geçiyor olmasıdır. Üretici olarak bir tek plastikte PETKİM var Türkiye’de, PETKİM de bizim ilk üyelerimizden biriydi ve gene bizim pazaryerinden gözlediğim kadarıyla çok olumlu da bakıyorlar.

BURAK DALGIN- Bizim KOBİ Line tarafında ana hedef kitlemiz KOBİ’ler olduğu için KOBİ’lerden bahsediyoruz; ama topluluk olarak Koç topluluğunun başka girişimleri de var. Örneğin, Migros’u örnek verdim, büyük firmaların alımlarının taşıması olarak Arçelik’te benzer bir çalışma var ve büyük firmaların alımlarını Internet ortamına taşıması, be to be’ye taşımasında çok ciddi hem firma için hem genel sektörce için çok büyük yararı olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada endüstrinin büyük oyuncularıyla da beraber hareket etmek istiyoruz, hem kendi şirketlerimizde içinde bulunmadığımız sektörlerle de endüstrinin en büyük oyuncusuyla ki, Coton Line de onun iyi örneğiydi.

SABAHNUR ERDEMLİ- Pazaryeri olduğunuz zaman şirket büyüklüklerinin hiç anlamı yok; önemli o spesifik pazardaki oyuncuların hepsini oraya getirebilmek; ama tabii belirli kriterlerle getirebilmek. Özellikle de bugün itibariyle henüz standartlar, dolayısıyla kalite garantisi olmadığı, ödeme garantisi de sağlanamadığı için çok tedbirli olmak zorundasınız, çok seçici olmak zorundasınız. Oynamak isteyen herkesi bu oyuna almanız mümkün değil; çünkü uzun vadede sitenin güvenilirliğini ortadan kaldırabilecek bir özelliğe sahip olabilir. Oysa isim şu anda çok önemli, uzun vadeli o sitenin varolabilmesi için; oradan, o alandan, o piyasadan, o pazaryerinden ticaret yapıp her iki tarafın da mutlu çıkması gerekir.

Bu nedenle de baştan itibaren şunu söylüyorum: Standartlar olmadan ne bankaları garantör firma olarak devreye, içeri sokabilirsiniz, ne de kalite garantisini sağlayabilirsiniz; her iki tarafın da mağdur ve mutsuz olmasına neden olursunuz. İstedikleri kadar istekli olsunlar, firmalar bugün kapılarını açsa, biz örneğin kapımızı açsak, akın akın firmanın gelmesi mümkün. Ama biz bunu yapmak istemiyoruz, önce “garanti” diyoruz, önce standart, önce laboratuar, pamuk numunelerinizi akredite olmuş laboratuarlardan getireceksiniz, ondan sonra biz bunları pazara açacağız ve sonuçlarını alacağız ve ticaretini gerçekleştireceğiz.



Bunu yapana kadar da çok kısıtlı sayıda, çok güvenilir hem alıcı hem satıcı firmaları bir araya getirmek zorundayız, diğer ürünler için de aynı şeyin olacağını düşünüyorum. Yani hangi tür ürün olursa olsun, eğer bizler, yani be to be platformları ve pazaryerleri başarıya gideceksek ve Türkiye’de, bölgede ve dünyada, ayrıca dünyaya da karışacaksak eğer, orada önemli etkenlerden birisi olacaksak, Türkiye’de çok acil, her bir düzeyde, zaten başlamış olan standartlaşmaya ki, biliyorsunuz Gümrük Birliğinin önemli konularından biridir standardizasyon, bunun en kısa zamanda yapılmasının sağlanması için çaba sarf etmek konumundayız. Hangi banka gelsin de garantörlük yapsın, standardı ve kalitesi garantilenmemiş bir ürün için niye yapsın, niye bu kadar büyük risk alsın ya da hangi büyük işletmeci gelsin de kalitesi belirlenmemiş, kesinleşmemiş... (bant sonu)

----&----
1   2   3


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət