Ana səhifə

Ağustos 2000 Y. A. Bagirov kurtuluş savaşi yillarinda azerbaycan-tüRKİye iLİŞKİleri II


Yüklə 283 Kb.
səhifə4/5
tarix25.06.2016
ölçüsü283 Kb.
1   2   3   4   5

V.İ.Lenin'in emri yerine getirildi. Türk gemileri kıyı korumamızın desteği altında esenlikle Novorossiysk'e getirildi ve silâhlandırıldı.

Gemilerin bir Sovyet limanında bulunduğunu öğrenen Mustafa Kemal, Sovyet hükümetine ve yerel liman yöneticilerine bir teşekkür telgrafı gönderdi. Gemiler 1921 yılı başında Türkiye'ye geri döndü (*).

Bu sırada Türk halkının emperyalist müdahaleye karşı verdiği Ulusal Kurtuluş Savaşı zor günler geçiriyordu ve Sovyet cumhuriyetlerinin yardım etmesi gerekiyordu.

Ocak-Şubat 1921'de, Tuapse'de bulunan Türk Heyeti temsilcisine Türkiye'ye gönderilmek üzere 1000 bomba, 1000 tane tapa, 1000 kurşun, 1000 boğumlu baca, 4000 kumbara ve 4000 şarapnel mermisi verildi (**).

16 Mart 1921'de, Moskova'da Sovyet-Türk antlaşmasının imzalanışı sırasında Türkiye'ye karşılıksız olarak 10 milyon rublelik altın tutarında para yardımı ve silâh yardımı yapılması konusunda anlaşma sağlandı (***).

Türk Heyeti, aynen 1920 yazında olduğu gibi, Türkiye için gerekli olan silâh ve cephaneye ilişkin yeni ve geniş bir liste sundu. Ali Fuat Cebesoy, anılarında bu listeye de yer veriyor. Listede şunlar bulunuyor: 100 bin tüfek ve her bir tüfek için 10 bin mermi ve ek olarak 20 milyon mermi, 100 biner mermili 600 makineli tüfek, 100 tane dağ topu, 15 obüs bataryası, 5 uçaksavar bataryası, 90 bin mermi, 24 uçak ve bu uçakların yedek parçalarıyla onarım parçaları, bir denizaltı, mayın, dürbün, koşum, kamyon, ilaç, bir radyo santrali vb. (*).

Sovyet Rusya'nın kendisi de olağanüstü zorluklar geçiriyordu ve Türk hükümetinin gereksinimlerini tam olarak karşılayamadı. Bununla birlikte Moskova Antlaşması'ndan sonra Türkiye'ye yaptığı yardımı artırdı ve askerî yükleri Batum ve Tuapse üzerinden düzenli olarak gönderdi. Sözü edilen antlaşma uyarınca ''...Sovyet hükümeti, 1921 yılı içinde Türk hükümetinin emrine 33.275 tüfek, 57.936 bin mermi, 1500 kılıç, 20 bin gaz maskesi ve çok miktarda başka askeri malzemeler gönderdi (**).

Özellikle Moskova Antlaşması'ndan sonra Türkiye'ye altın para olarak çok büyük yardım yapıldı. Örneğin 1921 yılında Sovyet hükümeti TBMM hükümetine 6,5 milyon, nisanda 4 milyon (***), mayıs ve haziranda 1,4 milyon, kasımda 1,1 milyon rublelik altın gönderdi (****).

Bu para ve silâhlar, Anadolu'nun tek dış ikmal kaynağından, yani Sovyetler ülkesinden geliyordu ve TBMM hükümeti, bu büyük yardımın önemini defalarca belirtti. Örneğin, 6 Haziran 1921'de, Tuapse'den Anadolu'ya tüfek ve makineli tüfek gönderildiğini bildiren Ali Fuat, şunları yazıyordu: ''Rusya'daki büyük ulaştırma güçlüklerine karşın ordularımızın ivedi askeri malzeme ve cephane gereksinimine ciddi önem veren ve bu malzemeleri en çabuk yoldan Türkiye'ye göndermek içni mümkün olan herşeyi yapan RSFSC hükümetinin içten hareket tarzına Hükümetim adına teşekkür etmekten onur duyarım'' (*).

1921 yılı mayıs ayı başında, RSFSC Dışişleri Halk Komiseri temsilcisi, geri çekilirken işgalcilerin yakıp yıktıkları bölgelerin halkına yardım olarak hükümeti ve Sovyet Rusya emekçileri adına Kızılay Derneği'ne 30 bin rublelik altın armağan ederken şunları söyledi: ''Rusya emekçileri... Türk halkının ulusal varlığını koruma uğrundaki soylu mücadelesini canlı bir ilgiyle izlemektedir...'' (**).

Bu dönemde Sovyet cumhuriyetleri, emperyalizme karşı savaşan Türk halkına gerçek yardım olanaklarını birlikte aradılar. Moskova Antlaşması'ndan sonra Azerbaycan Sovyet hükümeti, bir dostluk belirtisi olarak Türkiye'ye ilk parti petrol ürünlerini göndermeye karar verdi.

Azerbaycan SSC Dışişleri Halk Komiserliği tarafından Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir paşaya gönderilen telgrafta M.D.Guseynov Türk halkının bağımsızlığı uğrundaki kahramanca mücadelesine hayran kalan ve ona elinden geldiğince yardım etmek isteyen Azerbaycan Sovyet hükümetinin 30 tank petrol, 2 tank benzin ve 8 tank gazyağı göndereceğini yazıyordu.

''Sovyet Azerbaycan'ın Türk halkına bu ilk yardımı doğunun kölelikten kurtarılması yolunda kardeş halkların sıkı işbirliğinde yeni bir aşama başlatacaktır'' (*).

Azerbaycan SSC hükümeti, TBMM'nin Azerbaycan'daki diplomatik temsilcisinin 17 Mart 1921 tarihli başvurusuna karşılık olarak Türkiye'ye verilmek üzere 1 milyon rublelik altın gönderdi (**).

Türk halkının İngiliz-Yunan işgalcilere karşı şiddetle savaştığı yıllarda ülke özellikle yakıt gereksinimi duyuyordu. Türkiye sadece Sovyet ülkesinden yakıt alabildi, 1921 yılı mayıs ayı başında Azerbaycan hükümeti, 62 tank petrol gönderdi ve yetimhanelerin gereksinimi için her ay 3 vagon dolusu gazyağı göndermeye söz verdi (***).

Buna karşılık Türk halkı da, Sovyet cumhuriyetlerinin halklarının gereksinimlerine büyük ilgi gösterdi. Bilindiği gibi, 1921 yılında Rusya'nın bazı bölgelerinde kuraklık olmuş ve açlık başgöstermişti. Bu dönemde TBMM hükümeti, 11 Ağustos 1921 tarihinde Samsun vilayetinden açlık çeken Volga Boyu'na buğday gönderilmesine ilişkin bir karar çıkarttı.

16 Eylül 1921'de TBMM Hükümeti Dışişleri Bakanı, Türkiye'deki RSFSC Elçisi Natsarenus'a gönderdği mektupta şunları yazıyordu: ''Gerakli yakınında bulunan ve size daha önce bildirdiğim 30 ton mısırın dışında hükümetim vergi toplandıktan son ra Sovyet Rusya'ya 800 ton kadar tahıl ve baklagil göndermeye karar vermiştir: Bunlar Rusya'daki açılık kurbanlarına yardım için Karadeniz'in çeşitli limanlarında yüklenecektir. (*)

Kars Konferansı'nın yapıldığı günlerde, RSFSC'nin Kars Konferansı'ndaki temsilcileri Ganetskiy, Türk Heyeti Başkanı Kazım Karabekir Paşaya, Mosokva'dan ''Rusya'nın her yıl Türkiye'ye vermeyi üstlendiği tutardan arta kalan dört milyon altıyüz bin rublelik altından bir milyon yüzbin rublesini vermesinin'' (**) emredildiğini bildirdi.

30 Ekim 1921'de Trapezun'daki Türk askeri komutanlığına ''Jivoy'' ve 'Rutkiy'' adlarındaki iki tahrip gemisi verildi (***).

25 Ekim 1921 tarihinde, Türk gazetesi İkdam'ın bildirdiğine göre, ''Ankara'yla Moskova arasındaki deniz sözleşmesi uyarınca Trabzon'a gönderilen dört yük gemisinden başka, Ulusal Hükümet'in emrine 4 yük gemisi daha verilecekti. Türk hükümetine verilen Rus filosu, 4,5 milyon altın lira değerindeydi'' (****).

Abilov, Türklere yardım edilmesi konusunu birçok kere ortaya koymuştur. ''Türkler çok ciddi bir anda yaşıyorlar'' diye 1922'de hükümetine rapor veriyordu, ''cephedeki durum istikrarlı değil, şiddetli cephane, giyecek ve para gereksinimini duyuluyor. Fraklin Bouillion, Türklerle imzaladığı anlaşmanın bazı madlerini yerine getirmekten vazgeçti. Bu maddeler para ve askeri malzeme verilmesi konusuyla ilgiliydi. Bu nedenle, Türklerle dostluğumuzu güçlendirmek için bu durumdan yararlanmalıyız.''

''Biz burada, (Frunze'yle birlikte -Y.B.). Sovyet cumhuriyetlerinin bu ağır dönemde Türklere en yüksek yardımı göndermek zorunda oldukları sonucuna vardık. Sizden ordunun savaş gücünün desteklenmesi için gerekli olan ve bu yıl için kalan 3,5 milyon rublenin ivedilikle gönderilmesi konusunda Moskova'yla temas kurmanızı telgrafla rica etmiştim. Lenin ve Çiçerin'e de yoldaş Frunze ve Mihaylov benzeri telgraflar gönderdiler'' (*).

M. V. Frunze, daha Ankara'ya gelirken Trabzon'da Türk yöneticilerine 1.100 bin ruble altın (**) verdi ve Türk hükümetinin ricasını yerine getirmek için elinden gelen herşeyi yapmayı vaad etti.

Gerçekten de Sovyet cumhuriyetleri Türk ordusunu desteklediler. Mayıs 1922'de Türk hükümeti'ne 3,5 milyon rublelik altın daha verildi. Bundan başka Sovyet hükümeti, Türkiye'ye ve askeri malzeme göndermeye devam etti.

Türkiye'ye yardım meselesi, Azerbaycan KP M. K. özel toplantısında görüşme konusu oldu. 2 Ekim 1922'de S. M. Kirov'un başkanlığındaki Azerbaycan KP M.K. Prezidyumu ''...Anadolu'daki yoksullara yapılacak yardımın gerekli şekilde örgütlenmesini kabul etmeye; Azerbaycan Merkez Yürütme Komitesinde yoldaş D. Buniatzade, R. Ahundov, M. Mamedyarov, Baba Aliyev ve Maliye Komiserliğinden bir temsilciden oluşan bir komisyon kurmaya ve bu komisyonu bu sorunu ayrıntılarıyla incelemekle görevlendirme...'' (*) karar verdi.

Bu sorunun Azerbaycan KP MK'de ortaya konması Azerbaycan Sovyet Cumhuriyetinin Türk hakına ulusal bağımsızlığı uğrunda emperyalizmle haklı mücadelesinde yardım etmeye hazır olduğunu kanıtlamıştır. Cumhuriyet halkı, Türk halkına yardım etmek için kendisini her bakımdan kısıtlamıştır. Türkiye yararına para toplama kampanyası son derece etkin biçimde yürütülmüştür.

*

Türkiye'yle karşılıklı ilişkilerin daha düzenli hale getirilmesi ve Kars Antlaşması'nın 18. maddesini gerçekleştirmek için 1922 yılı şubat ayının ikinci yarısında Tiflis'te Kafkaslar Ötesi-Türk Konferansı çalışmaya başladı (**). Konferansın görevi, ekonomik ve hukuksal nitelikteki tüm sorunları ayrıntılarıyla incelemek ve Kafkaslar Ötesi-Türk sınırının düzeltilmesi sırasında ortaya çıkabilecek bütün tartışmalı sorunları çözümlemekti.

Konferansa katılan Türk Heyeti'ne Suat Bey başkanlık ediyordu. Kafkaslar Ötesi Sovyet cumhuriyetleri, Kafkaslar Ötesi Sovyet Cumhuriyetleri Birlik Konseyi Dışişleri Halk Komiserliğinin heyeti tarafından temsil ediliyordu.

Kars Anatlaşması'nın 7. ve 8. maddeleri uyarınca 30 Mart 1922'de konferansta Gürcistan SSC ve Türkiye arasındaki sınır bölgelerinde yaşayanların sınır dan geçişlerine ilişkin (*) ve sınırın her iki yanında bulunan otlakların Sovyet Gürcistanı ve Türkiye sakinlerince kullanımına ilişkin (**) anlatlaşmalar imzalandı.

Önceden de belirtildiği gibi, Kars, Ardahan, Artvin ve Batum eyelatinin bir bölümünün Gürcistan ve Ermenistan'dan ilhak edilmesi yüzünden her iki ülkenin sınır bölgelerinde yaşayanlar için sınırın öte tarafından bulunan yazlık ve kışlık otlaklardan yararlanma gereği ortaya çıkmıştı (***). Antlaşmanın iki maddesi şöyle diyordu: ''Gürcistan SSC ve Türkiye sakinleri, hayvanlarını sınırdan geçirme hakkından ve öteki devletin topraklarında, bu antlaşmanın 2. ve 3. maddelerinde belirtilen bölgelerde bulunan geleneksel yazlık ve kışlık otlaklardan yararlanırlar'' (****). 3. madde, Gürcistan SSC sakinleri adına Kars, Ardahan ve Artvin bölgelerinden bulunan otlaklardan yararlanma hakkını güvence altına alıyordu. Buna karşılık, Türkiye sakinlerinin eski Batum mıntıkası ve Ozurget, Ahaltsih ve Ahalkalaks kazalarını yönetim sınırları içinde kalan geleneksel otlaklardan yararlanmalarına izin verliyordu (madde 2). Daha sonraki maddelerde sınırın karşı tarafında bulunan otlardan yararlanmak amacıyla sınır bölgeleri sakinlerince sınırdan geçiş kurallarına ve düzenine ilişkin tüm sorunlar ayrıntılı olarak ele alınıyordu.

Sözü edilen antlaşmalar beş yıl süreyle imzalanmıştı. Antlaşmaların imzalanması gerek Gürcistan ve Ermenistan'ın, gerekse Türkiye'nin doğu bölgelerinin sınır kesimlerinde yaşayan insanların bu yıllardaki durumunu kat kat kolaylaştırdı (*).

9 Temmuz 1922'de, konferansta bir tarafta RSFSC ve Kafkaslar Ötesi Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ve karşı tarafta Türkiye olmak üzere bir demiryolu sözleşmesi imzalandı. Demiryolu sözleşmesi ve bundan birkaç gün sonra imzalanan Batum'dan ayrıcalıklı geçişe ilişkin antlaşma Türkiye'nin doğu vilâyetleri ekonomisinin yeniden kurulmasında ve geliştirilmesinde büyük öneme sahipti. Bu antlaşmalar esas alınarak Aleksandropol (şimdiki Leninakan) istasyonu üzerinden Kafkaslar Ötesi demiryoluyla yolcu ve yük taşınması için doğrudan bağlantı kurulmuş oldu.

Daha önce belirtildiği gibi, Türkiye'nin Karadeniz kıyısındaki limanlarıyla Kars, Ardahan, Artvin, Iğdır ve diğer bölgeler arasında demiyolu bağlantısı olmadığı için sayılan bölgelere başlıca yük akımı sadece Batum limanı aracılığıyla gerçekleşiyordu. Batum ve Türkiye'nin doğu vilâyetleri arasında doğrudan demiryolu bağlantısının kurulmasından sonra Batum limanının yük taşıma hacminin artması bunu açıkça göstermektedir. Kafkaslar Ötesi Dış Ticaret Birliği Enformasyon Bölümünün tam olmayan verilerine göre, 1922 yılının ilk altı ayında Batum limanına gelen 699 motorlu ve yelkenli gemiden 550'si Türk bayrağı taşımaktadıydı (*).

Türkiye'nin doğu vilâyetlerine yolcu ve yük taşınması için doğrudan demiryolu bağlantısı kuruldu:

Haftada bir kez Sarıkamış-Batumi ve Batumi-Sarıkamış, haftada bir kez de Sarıkamış-Tiflis ve Tiflis-Sarıkamış.

Yolcu ve yük taşımacılığı, sözleşmeye taraf ülkelerdeki iç tarifelere dayanak avantajlı koşullarda gerçekleştiriliyordu. Türkiye'nin doğu vilâyetleriyle Batum arasındaki dolaysız demiryolu bağlantısı, Sovyet cumhuriyetleri tarafından Kafkaslar Ötesi demiryollarında yük taşımak için Türk yurttaşlarına sağlanan yararlar sözü edilen vilâyetleri ağır ekonomik durumdan kurtardı ve Türkiye'ye bütün gücünü İngiliz-Yunan müdahalecileriyle savaş cephesinde toplama olanağı verdi.

İki komşu devlet arasında dostluk ilişkilerinin kurulması, normal telgraf, telefon ve radyotelgraf haberleşmesinin yeniden kurulmasını gerektiriyordu. Bu amaçla 9 Temmuz 1922'de Kafkaslar Ötesi-Türk Konferansı'nda posta-telgraf sözleşmesi imzalandı (**).

1922 yazında konsolosluk anlaşması ve hukuksal yardım anlaşmaları hazırlandı ve imzalandı. Konsolosluk anlaşması, konsolosları atama hakkını, konsoloslukta görevli kişilerin ayrıcalık ve avantajlarını yetkilerini ve nihayet bu kişilerin vesayet, vasilik ve miras sorunlarına katılımı belirleniyordu. Hukuksal yardım anlaşması, ihbarname ve karşı tarafın gerekli mahkemelerinden gelen diğer mahkeme belgelerinin veriliş düzenini saptıyordu. Kafkaslar Ötesi Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ve Türkiye arasındaki ticaret sözleşmesi de bu sırada imzalandı. Ticaret sözleşmesi, dost halklar arasından normal ticari ilişkiler kuracak ve Kafkaslar Ötesi Dış Ticaret Dairesinin Türkiye'de engelsiz işlemesini sağlayacaktı. Buna karşılık tüccarlarının Sovyet Kafkaslar Ötesi cumhuriyetlerinin topraklarında Sovyet ithalat-ihcarat kuruluşlarıyla ticari işlemlerini avantajlı koşullarda yapmalarına izin verilecekti (*).

Tiflis'teki Kafkaslar Ötesi Türk Konferansı'nın altı ay süren çalışması bu antlaşmanın imzalanmasıyla sona erdi. Kafkaslar Ötesi Telgraf Ajansının konferansın çalışmasını tamamladığına ilişkin haberinde şöyle deniyordu: ''...Geçen yıl ekim ayında Kars'ta başlatılan iş bu günlerde Tiflis'te tamamlandı.''

''...Yüzyıllardır birbirine düşman olan halklar arasındaki anlaşmalara dayanan normal karşılıklı ilişkiler... ebedi dostluk antlaşmalarıyla kurulmuştur... bu halkların yaşamı açısından yeni bir dönem başlamıştır. Rusya'nın ya antlaşmada taraf olması ya da iştirakçi olarak antlaşmaların imzalanmasına katılması, karşılarında duran batı emperyalizmi ve dünya sermayesiyle mücadele için, hem zaman hem kederde, hem sevinçte el ele yürümüye hazır bütün Sovyet cumhuriyetleri arasında var olan ve gelecekte de var olacak olan kopmaz bağı tüm dünyaya göstermektedir. Doğu Kafkaslar Ötesi-Türk Konferansı'nın sona eren çalışmasını hoşnutlukla selâmlayacak, Antant bankerleri ise konferans sonuçlarını öfkeyle karşılayacaklardır'' (*).

Türkiye'nin emperyalist savaşa (1914-1918) katılması, Anadolu'daki İngiliz-Yunan müdahalesi ve nihayet Daşnak-Kemalist savaşı ülkenin halk ekonomisini büyük ölçüde bozdu. Özellikle Türkiye'nin do ğu vilâyetlerinin ekonomisi zarar gördü. Rusya'yla Türkiye arasındaki ticari ilişkilerde meydana gelen uzun süreli duraksama özellikle burada etkisini güçlü bir şekilde hissettirdi. Türkiye'nin doğu vilâyetlerinin Kafkaslar Ötesi'yle doğal ekonomik ilişkisi, bu ülkeler arasında normal ticaret ilişkilerin kurulmasını gerektiriyordu. Bu ilişki, esas itibariyle Sovyet cumhuriyetlerinin, doğu vilâyetlerinin ürünleri için en etkin sürüm bölgesi ve bu vilâyetler için en kazançlı ithalat malları teslimatçısı olmasını sağlayan coğrafi ve ulaştırma koşullarıyla çıklanıyordu. Zarya Vostoka gazetesi bu konuda şunları yazıyordu: ''Türk-Kafkaslar Ötesi sınırının saptanmasına ve Artvin mıntıkasının Türkiye'ye dahil olmasına karşın Batum'la kurulan sıkı ekonomik ilişki nedeniyle halk arasında önceki gibi tarım ve yerel üretim ürünlerini Batum pazarına, yani gerçekte, 'yurt dışına' götürme isteği gözleniyor'' (**).

Türkiye'nin doğu vilâyetlerinin ülkenin ticaret merkezleriyle ticari ilişki koşulları öyle güçleşmişti ki, bunlar arasında canlı bir ticari ilişki bu sırada hemen hemen olanaksızdı. Yoksul düşmüş ve geri kalmış Türkiye'nin bu bölgeleri dış pazarlara büyük partiler halinde mal gönderemezdi. Bu nedenle ürünlerinin fazlasını dış pazarlara zamanında ve büyük taşım giderleriyle ağırlaşmayacak şekilde göndermek bu bölgelerin halkı için büyük öneme sahipti.

Tarım ürünlerinin, özellikle çabuk bozulan meyvelerin Kafkaslar Ötesi sınır bölgelerinin pazarlarına sürümü, Kars, Ardahan ve Artvin bölgelerinin köylüleri açısından büyük önem taşıyordu. 1923 yılında ''Artvin bölgesinde birkaç, bir pudluk meyve ürününün hemen hemen hepsinin mahvolduğunu söylemek yetecektir. Alışılmış meyve türleri toplanamamış, değerli türler ise yerli Türk pazarlarında yok pahasına satılmıştır. En iyi üzüm cinsleri Artvin'de pudu (16,3 kilogramı) 40 kuruştan satıldığı halde, bu sırada Artvin'e bitişik Kafkaslar Ötesi bölgelerinde (Batum) pudu 3-4 liradan satılmıştır. Tam tersine Kafkaslar Ötesi'nin bu bölgelerinde buğday libresi (409,5 gram) 6 kuruştan satılırken Artvin bölgesinde libresi 10 mürekkep tozu vb... satabiliyordu.

Doğu vilâyetleri hayvan, tütün, kuru ot, meyve ve benzerlerinin yanısıra değerli ağaç cinsleri, merekkep tozu ve... satabiliyordu.

Böylece ancak Sovyet cumhuriyetleriyle normal ticari-ekonomik ilişkilerin kurulmasıyla bu geri kalmış ve savaşlarla yıkılmış ülkenin halk ekonomisinin başarıyla canlandırılması sağlanabilirdi.

Sovyet cumhuriyetleriyle Türkiye arasındaki ticaret, iç savaşın ve yabancı müdahalesinin sona ermesinden hemen sonra başladı.

Sovyet cumhuriyetlerinin halk ekonomisini canlandırma yolundaki barışçı çalışmaya geçtikleri ilk yıllarda Sovyet Rusya ve Kafkaslar Ötesi cumhuriyetlerinin Türkiye'yle ticareti geniş boyutlara ulaşamadı, daha çok sınırda yapılan yere mal mübadelesiyle sınırlandı, ticari sözleşmeler rastlantısal bir nitelik taşıyordu.

Sovyet cumhuriyetleri ve Türkiye arasındaki ticari-ekonomik ilişkilerin esasları her bir tarafın kendi topraklarında bulunan diğer ülke yurttaşlarına en fazla kayrılma ilkesini uygulama yükümlüğünü üzerine almasını öngören Moskova ve Kars anltlaşmalarıyla belirlenmiştir.

Sovyet- Türk ticari mübadelesi normal diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasından sonraki ilk yıllarda hem Sovyet cumhuriyetlerini, hem de Türkiye'yi doyurmuyordu. Bu yüzden Sovyet cumhuriyetlerinin önüne bir sorun çıktı, savaş nedeniyle kopan Türkiye'yle ekonomik ilişkileri yeni bir temel üzerinde canlandırma ve Türkiye'yi Kafkaslar Ötesi'nin ekonomik yaşantısına katma soruna, Türkiye'yle ticari-ekonomik ilişkilerin genişletilmesi ve düzenlenmesi, Kafkaslar Ötesi halk ekonomisinin en kısa zamanda canlandırılması gereğiyle ortaya çıkmıştır. Ermenistan Halk Komiserleri Sovyetinin başkanı, Zarya Vostoka gazetesinin bir görevlisiyle Temmuz 1922'de yaptığı söyleşide şöyle demişti: ''Ermenistan, ticari ilişkilerini, özellikle de Türkiye'nin kuzeydoğusunda ve İran'ın kuzeybatısında komşu olduğu bölgelerle ticari ilişkilerini en kısa zamanda canlandırmaktan büyük ölçüde kazançlı çıkacaktır. İran ve Türkiye'yle ticaret sözleşmesi yapılması nedeniyle düşünmek gerekir ki, Kafkaslar Ötesi cumhuriyetleriyle bu iki devlet arasındaki ticaret, hukuksal zemin bularak, öncekine oranla ölçülemeyecek şekilde canlanacak ve Kafkaslar Ötesi Ortak Gümrük Dairesinin en kısa zamanda kurulması ve halen bölge organlarının uğraştıkları bölge çıkarlarına ve ekonomisine uygun gümrük sınırlarının saptanması bu ticarete yardım edecektir'' (*).

Türkiye'yle normal ticari ilişkilerin yeniden kurulmasının nedeni aynı zamanda İngiliz-Yunan müdahalecileriyle eşitsiz koşullarda savaşan bir halka yardım etmek ve Türkiye'nin Amerikan ve Batı Avrupa emperyalizmi tarafından ekonomik bakımdan köleleştirilmesine engel olmak gereğiydi. Daha önce belirtilidği gibi, uUlusal Kurtuluş Savaşı yıllarında Kemalistlerle İngiliz-Fransız emperyalizmi arasındaki keskin fikir ayrılıklarından yararlanan Amerikan emperyalistleri Anadolu'ya ekonomik yönden daha geniş şekilde girmeye başladılar.

M.V. Frunze, 1922 yılında basın temsilcilerine yaptığı açıklamada Sovyet-Türk ekonomik ilişkilerinin geleceğine değinerek şunları söylemişti: ''Şu andaki görevimiz, Türkiye'yle ilişkilerimizi geliştirmeye hazırlanmaktır. Bunun için Türk pazarını incelemek ve Türk tüccarlarıyla ortak anonim şirketler ve birlikler kurma sorununu uygulamada ortaya koymak gereklidir. Yunan-Türk olaylarının kesin olarak çözümlenmesi sonucunda Türkiye'nin Antant tarafından ekonomik bakımdan ele geçirilmesi tehlikesi bizim için en gerçek tehlikedir ve bu tehlikeyle savaşmak için en ciddi şekilde hazırlanmalıyız'' (*).

Sovyet cumhuriyetleriyle Türkiye arasındaki ticari ilişkiler Ankara'da Dış Ticaret Halk Komiserliği Temsilciliğinin ve Anadolu'nun öteki kentlerinde de bu temsilciliğin şubelerinin açılmasından sonra az ya da çok örgütlü bir nitelik kazanmaya başladı.

Türkiye'nin yıkılmış ticari sermaysinin celbedilmesi için Sovyet cumhuriyetleri Türk tüccarlarına karşı dış ticaret tekeli rejimini hafiflettiler ve Türk mallarının Kafkaslar Ötesi'ne ve Sovyet Rusya'nın Karadeniz limanlarına lisanssız olarak getirilmesini sağladılar. Türk ticari sermayesini Sovyet cumhuriyetlerini ekonomik yaşamına çıkarmak amacıyla Dış Ticaret Halk Komiserliği tarafından karma Sovyet-Türk ticaret şirketleri kuruldu. Karma şirketler sistemi, Sovyet cumhuriyetlerinin Türkiye' yle mal mübadelesi hacminin genişletilmesinde büyük rol oymadı.

Canlandırma döneminde kuşkusuz Sovyet cumhuriyetlerinin halk ekonomisini taleplerine uygun ihracat-ithalat terimleri listesinin düzenlenmesinden söz edilemedi. Bu sırada Sovyet cumhuriyetleri için bellibaşlı ihraç malları şunlardı: Petrol ve petrol ürünleri, çimento, yapı kerestesi dokuma, cam, kibrit, şeker madeni eşya vb.

Bu yıllarda petrol ürünlerinin ayrı bir önemi vardı. Petrol ürünlerinin dışarıya satılması için ''Azneftesindikat'' adında yeni bir ithalat-ihracat örgütü kuruldu. ''Azneftesindikat'' Türkiye'de Kars, Samsun, Trabzon ve İstanbul'da büro açtı. Yalnızca 1922 yılında ''Azneftesindikat'' Batum limanı yoluyla savaşan Türk halkı için 9.294 ton gazyağı ve 340 ton benzin gönderdi (*).

1920 yılında hemen hemen sıfıra düşmüş olan Sovyet cumhuriyetleriyle Türkiye arasındaki mal mübadelesi hacmi, Kafkaslar Ötesi Federasyonu Birlik hükümetinin aldığı örgütlü önlemler sonucunda 1921-1922'den itibaren hızlı tempolarla canlanmaya başladı ve özellikle Sovyet cumhuriyetlerinin Türkiye'den yaptığı ithalat hızla gelişti.

Ağustos 1922'de Tiflis'te ''Kafkaslar Ötesi Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti topraklarında her türlü malın yurt dışına ihracı ve yurt dışından ithali konusundaki ticari işlemlerin yerine getirilmesi için'' Kafkaslar Ötesi Devlet Ticaret Örgütü kuruldu... (**). 1924-1925 yıllarında Kafkaslar Ötesi Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyetinin Kafkaslar Ötesi Devlet Ticaret Örgütü vasıtasıyla Türkiye ve İran'a yaptığı ihracat şaşırtıcı bir rakama -27.871 bin rubleye- ulaşmıştı.

Sovyet cumhuriyetleri mal mübadelesi hacminin genişletilmesinin yanı sıra Türkiye'ye teknik yardımda da bulundular. Sovyet Rusya halk ekonomisinin yeniden kurulmasıyla ilgili barışçı çalışmalara geçildiği yıllarda, yani henüz sanayi donatım yetersizliğinin şiddetle hissedildiği yıllarda, Azerbaycan SSC hükümeti, Türkiye'de petrol sanayiinin geliştirilmesi işinde teknik yardımda bulunma kararına vardı. Türk hükümetinin Türkiye'ye petrol sanayiinin geliştirilmesi için donatım verilmesine ve teknik yardım yapılmasına ilişkin başvurusuna, karşılık olarak Sovyet Azerbaycan hükümeti şunları yazıyordu: ''Kardeş Türkiye'nin ekonomik başarı kazanmasını ve üretim güçlerinin çok yönlü olarak geliştirilmesini içtenlikle isteyen Azerbaycan hükümeti, hükümetinizin petrol sanayiini geliştirme alanındaki hayırlı girişimlerine elinden geldiğince yardım etmeye hazırdır, bu nedenle de size armağan edilen petrol donatım araçlarının taşınması için gerekli sayıda vagonun verilmesi organlarımıza emredilmiştir'' (*).
1   2   3   4   5


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət