Ana səhifə

Ziya Gökalp ve Halk Edebiyatı Rıza Filizok


Yüklə 105 Kb.
tarix26.06.2016
ölçüsü105 Kb.

Ziya Gökalp ve Halk Edebiyatı

Rıza Filizok


Ziya Gökalp, kurulacak millî edebiyatın Halk Edebiyatına dayan­ması gerektiğine inanıyordu. Fikrî eserlerinde bu düşünceyi savunduğu gibi, yazdığı edebî eserlerinde de bu fikirden yola çıktı. Ziya Gökalp'ın yapmak istediği şey, Doğu ve Batı medeniyetlerinin tesiriyle Halk Edebiyatından uzaklaşan edebiyatımızı, orijinal bir ka­rakter kazanabilmesi için tekrar bu kaynağa döndürmekti. Bu fikrin gerisinde de şu gözlem vardı: Batılılar, medeniyet alanlarından yola çıkarak millî kültür alanlarına ulaştığı ölçüde orijinal eserler yaratabilmişti. Gökalp, aydınlarımızın halka ve çağdaş medeniyetlere yönelmesiyle yeni ve orijinal bir ede­biyata kavuşabileceğimizi düşünüyordu, bu terkipçi düşüncesini "tehzib" terimiyle özetliyordu.

Ziya Gökalp'ın Halk Edebiyatı etkisinde yazdığı eserlerini, kay­naklarına göre: a) Dede Korkut hikâyelerini ele aldığı manzum hikayeler, b) Temelinde bir halk masalı bulunan masallar, c) Temelinde belirli bir masal bulunmadığı halde masallardan alınmış motiflerle ördüğü ma­sallar olmak üzere üçe ayırabiliriz.1

Bilindiği üzere Gökalp, manzum hikâye ve masalların dışında başka şiirler de yazmıştır. Gökalp'ın bu şiirlerini içerdikleri halk edebiyatı malzemesine göre üçe ayırabiliriz: a) Konusunu eski Türk ustûre ve menkıbelerinden alan şiirler, b) Şekil ve muhteva yönünden tasavvufî halk şiiri ve saz şiirinden unsurlar taşıyan şiirler, c) Teker­leme, mani gibi anonim halk edebiyatı ürünlerinden yararlanarak yazdığı şiirler. Şimdi bunları ayrıntılı olarak gözden geçirelim :

A. KONUSUNU ESKİ TÜRK USTÛRELERİNDEN ALAN ŞİİRLER

Ziya Gökalp, "Yaradılış-Türk Kozmogonisi, I" manzumesinin ko­nusunu, üç ustûreden almıştır:

Manzumenin I. bölümü, Türklerdeki kadın naturizminde kutsal sayılan dört hayvana, "koyun" (kutlu maral), "kuş" (tuğrul"), "köpek" (it-barak), "öküz" (yak) hakkındaki destanî bilgilere dayanılarak ya­zılmış bir "Türk Kozmogonosi" sayılabilir. Ancak bu yaradılış destanı bildiğimiz Altay, Yakut, Kırgız vb. Türk kozmogonilerinden hiç bi­rine benzememektedir. Gökalp, Türklerin eski sosyal tasnifinde yer alan dört hayvanla ilgili destanî bilgilere dayanarak yazdığı bu manzumeye Oğuzların altılı tasnifiyle ilgili unsurları, Gün, Ay, Yıldız, Gök, Deniz, Dağ'ı ve bunların sırasıyla ongunları olan Şahin, Kartal, Tavşancıl, Sungur, Çakır, Uç Kuş'u ilâve ederek “Oğuzlaştırılmış” bir Türk kozmogonosi yaratmıştır. Gökalp, yazılacak bir Türk destanının Oğuzlar ve Kayı Boyu çizgisinde gelişen bir bütün olmasına özellikle değer vermiştir. Çok cazip konuları olan ve Gökalp tarafından bilinen Altay, Yakut, Kırgız vb. kozmogonilerinin bir kıyıya bırakılıp, yeni fa­kat Oğuzlara has bir kozmogoni yaratılmaya çalışılması ancak bunun­la izah edilebilir.

Manzumenin ikinci bölümü, Ziya Gökalp'ın Türk Töresi adlı ese­rinde bir özetini verdiği "Güneş Hanım" ustûresinin manzum bir dille anlatımından ibarettir.2 Manzumenin üçüncü bölümü, Çolbu Hanım ustûresinin, dördüncü bölümü Öksüz Kız ustûresinin manzum birer an­latımından ibarettir.3

Ziya Gökalp, Ergenekon adlı şiirinin konusunu Ergenekon menkıbesinden almıştır.4 Ancak Gökalp, bu şiirinde Ergenekon'dan öncesini ve sonrasını da kısaca anlatarak, adetâ Türklerin küçük destanî bir tarihini yazmıştır.

Ziya Gökalp'ın Türk menkıbelerinden yararlanarak yazdığı şiirlerden birisi de "Altım Işık, I-Savaş" adlı şiirdir.5 Gökalp bu şiirini yazarken "Alangova" menkıbesi ile "Altun Işık" motifinden yarar­lanmıştır.

Gökalp, Türk Töresi adlı eserinde Şecere-i Türkiyye'ye dayanarak "Alangova" menkıbesi hakkında şu bilgiyi verir :6

“Alangova adlı bir melikenin çadırına, gökten yeşil gözlü bir ilâh iner. Alangova bundan gebe kalır. Kayı sülâlesi bunun iki oğlundan ürer.”

Gökalp, "Alangova" hakkındaki bu kısa bilgi İle "Altın Işık'la İlgi­li şahsî düşüncelerini birleştirerek bu manzumeyi yazmıştır. Gökalp'ın manzumesinde "Alageyik" bir Türk totemi olarak ele alınmıştır. Gökalp, manzumeye bir dipnot ilâve ederek Türk ongunları hakkında şu bilgiyi verir : "Türklerde her oymağın, bir hayvan isminde olmak üzere bir ongunu vardı : Câmi'üt-Tevârih'in beyanına göre, o oymağın ferdleri bu hayvanı mukaddes telâkki ederler, öldürmezler, etini ye­mezlerdi. O halde bu, bir nevi totem demekti : Oğuz'un münkasim olduğu altı boydan her birinin bir avcı kuştan ibaret olmak üzere bir ongunu vardı: Şahin, sungur, tavşancıl, kartal, çakır, üç-kuş.."7 Bu İfadeden de anlaşılacağı gibi Gökalp, Alageyik'in bir Türk totemi olduğu bilgisini Cami 'üt- Tevârih'ten almıştır.

Ziya Gökalp'ın bu manzumeyi yazarken "Şecere-i Terakime"8 den de yararlandığı görülmektedir. Ziya Gökalp'ın manzumesinde Türk’ün oğlu Tütek'in9 geyiği öldürmesi ve pişirip yerken elinden tuzlu toprağa bir parça düşürerek tuz âdetini bulması Şecere-i Terakime'de bu konuda verilen şu bilgiye dayanmaktadır :

"Türk 'ün dört oğlu var idi. Birinci Tütek, ikinci Çiğil (Çekel), üçüncü Barsçak (Berseçâr), dördüncü Amlak (Emlak). Türk öleceği sırada Tütek 'i kendi yerine padişah kılıp uzak sefere gitti. Tütek akıllı ve devletli iyi padişah idi. Türk içinde çok âdetleri o peydah kıldı. Acem padişahlarının ilki Keyûmers ile muasır İdi. Günlerden bir gün ava çıkıp, geyik öldürüp, kebap kılıp, yiyip oturmuştu. Elinden bir doğram et yere düştü. Onu alıp yiyince ağzına çok hoş tad geldi. Çünkü o yer tuz­la idi. Yemeğe tuz koymağı o çıkardı bu tuz âdeti ondan kaldı..." 10

Ziya Gökalp, Altın Işık manzumesinde Türk mitolojisinden ve Türk tarihinden yararlanarak hayal ettiği büyük Türk destanının bir parçasını ortaya koymaya çalışmıştır.

Ziya Gökalp'ın şiirleri içinde bütünü Türk menkıbeleriyle ilgili ol­mamakla birlikte, Türk menkıbelerinden ve Türk destanî motiflerin­den bazı unsurlar taşıyanları vardır: Meşhede Doğru İlâhi, Kurt ile Ayı, Türkün Tufanı, Osman Gazi Kurultayda, Millet, Akkurum, Ötüken Ülkesi, Altıun Destan, Yeşil Boncuk, Ala geyik şiirleri bunlardandır.



B. ŞEKİL VE MUHTEVA YÖNÜNDEN TASAVVUFÎ HALK ŞİİRİ ve SAZ ŞİİRLERİNDEN UNSURLAR TAŞIYAN ŞİİRLER

Ziya Gökalp, tasavvufî halk şiirleri yazan Tekke şairlerinin şiirlerine benzer şiirler yazmıştır. Gökalp, İslâmiyetten önceki Türk kültürü kadar İslâmiyetten sonraki Türk kültürüne de büyük ehemmi­yet vermiştir. Bilhassa tasavvufî halk edebiyatıyla yakından ilgilen­miştir. Gökalp'in şiirlerinde bu edebiyatın etkisi açıkça görülür.

Ziya Gökalp'in tasavvufî halk edebiyatına önem vermesinin sebep­lerinden birisi onu, eski Türk şamanizminin bir devamı sayması ve onda kendi hayat felsefesine uyan taraflar bulmasıdır. Ziya Gökalp'ın ortaya koymuş olduğu hayat felsefesi, bir nevi "sosyal mistisizm"dir. Tasav­vufta âşık nasıl Tanrıya ulaşmakla kemâle ererse, basit bir vatandaş da kendi ruhuyla millî ruhu birleştirmekle olgunlaşır.

Şekil ve muhteva yönünden tasavvufî halk edebiyatının tesirinde yazdığı manzumeler şunlardır :



Tevhid, Türk 'ün Tekbiri, İlâhi- Çocuklar İçin-, Din, Ahlâk, Çocuk Duaları, İlâhiler-I-II, Asker Duası, Kızılelma şiirinde Sadettin Molla ağzından söylenen devriye.

Ziya Gökalp bu şiirleri yazarken tasavvufî halk edebiyatı ge­leneğini göz önünde bulundurmuş, onun özelliklerinden yarar­lanmıştır. Ancak bu şiirlerin hiç birisi tasavvufî halk şiirinin basit bir taklidi değildir. Gökalp bu şiirlerinde tasavvufî halk edebiyatı ge­leneğinden hareket etmiş, onların şekil özelliklerinden ve kelime kadrosundan yola çıkarak muhtevaca yeni şiirler elde etmiştir. Bu şiirlerinden Tevhid, Türk'ün Tekbiri, İlâhiler-I, II, Çocuk Duaları şekil ve tür olarak doğrudan doğruya Tekke şiirinin en yaygın örnekleri olan "ilâhi"lere benzetilerek yazılmıştır. Bu şiirlerin hepsi ilâhilerde tercih edilen vezinlerle yazılmış oluşuyla dikkatimizi çeker. Türk'ün Tekbiri, Çocuk Duaları-I, Çocuk Duaları-II, hecenin beşli kalıbıyla; Tevhid, he­cenin yedili; İlâhiler-I ve İlâhiler-II, hecenin 4, 4 duraklı 8'li kalıbıyladır. Kafiyelenişleri de ilâhiler gibi aaab, cccb, dddb.... tar­zındadır. Yine bu şiirlerin hepsinde çok defa ilâhilerde gördüğümüz gibi dinî bir ibare dörtlüklerin dördüncü mısraı olarak yahut dörtlükleri birbirine bağlayan redif olarak tekrar edilmiştir. Meselâ Çocuk Duaları-I'in her dörtlüğünün son mısraı olarak Eroğlu Nuri'nin bir ilâhisinde olduğu gi­bi "elhamdülillah" tabiri;11 Tevhid'in her dörtlüğünün son mısraı olarak Pir Sultan Abdal'm bir ilâhisinde olduğu gibi "lâ-ilâhe illallah"12 tabiri kullanılmıştır.

Bu şekil benzerliklerinin yanında Gökalp, tasavvufî halk şiirinin muhtevasıyla kendi düşüncelerini birleştirmiş tevhid, ilâhi ve devriye gibi türlerin muhtevasını hazır bir çerçeve olarak almış ama kendi görüşlerini bu muhtevaya ilâve etmiştir.

Meselâ, yukarıda söz konusu ettiğimiz şiirlerden "Tevhid"de Gökalp, tasavvufa ve bir tasavvuf terimi olarak "tevhid"e yeni bir an­lam vermiştir. Ziya Gökalp, kendi sosyal mistisizmine uygun "içtimaî tasavvufa göre yeni bir "tevhid" düşünmüştür. Halk tarafından benim­senmiş olan tasavvufî tevhid kavramından hareket ederek sosyal bir "birlik" düşüncesine varmıştır. Tasavvufta Tanrının birliğinde kaybo­lan fert, Gökalp'm şiirinde toplumun birliği içinde kaybolur :



"Gönüllerde vahdet var

Fert yok, cemiyet var ! "

Çocuk Duaları-I ve II 'de şekil tamamen ilâhilere benzemekle bera­ber, hatta konu da ilâhilerde olduğu gibi dinî olmakla beraber bu şiirlerde ilâhilerde rastlamadığımız yeni değer ve kavramlar, millî ve sosyal meseleler söz konusu edilmektedir. Sadettin Molla'nın ağzından söylenen devriyede de Tekke şâirlerinin devriyelerinin bütün özellikleri bulunmakla beraber, şiir Kızılelma idealinin ifadesiyle so­nuçlanır.

Ziya Gökalp, Kızılelma kitabındaki Tevhid, Türk'ün Tekbiri, ilâhi, asker Duası, Kendine Doğru, Ötüken Ülkesi, Hayat Yolunda, Yeni Atilla, Osman Gazi Kurultayda, Durma Vur, Şehid Haremi, Yeşil Boncuk, Altun Yurd, Akkurum, Meşhede Doğru adlı manzumelerini "koşma" başlığı altında toplamıştır. Kızılelma kitabındaki Altun Destan, Ergenekon, Esnaf Destanı, Balkanlar Destanı, Kızıl Destan adlı şiirlerini de "destanlar" başlığı altında toplamıştır. Ziya Gökalp'ın şiirlerinde saz şiirlerinin etkilerini esas olarak bu "koşma" ve "destan"larda görüyoruz.

Ziya Gökalp'ın koşma" adını verdiği şiirlerinin tamamını koşma türünde saymak mümkün değildir. Tevhid, Türk'ün Tekbiri, İlâhi, As­ker Duası adlı şiirleri "ilâhi"lere benzetilerek yazılmıştır. Geriye kalan şiirlerden Kendine Doğru, Yeşil Boncuk beyitlerlerle; Yeni Atilla, Altun Yurt çapraz kafiyeli dörtlüklerle ve beyitlerle; Osman Gazi Kurultayda on bir heceli dörtlüklerle; Akkurum, üç mısralık kıtalarla; Meşhede Doğru, dörtlük, üçlük ve ikilik kıtılarla yazılmıştır, Ötüken Ülkesi ve Şehid Haremi ise, üçlü ve ikili mısralardan meydana gelen birlikleriyle yedekli koşmaların beşli kıtalarını andırmaktadır. Bu şiirler içinde koşma türüne en çok yaklaşanı, dörtlüklerle yazılmış olan ve aaab, cccb, dddb.... tarzında kafiyelenen Hayat Yolunda adlı manzumedir. Bu manzume de hecenin 13'lü kalıbıyla yazılmış oluşuyla gelenekten ayrılır. Gökalp'ın "Koşmalar" başlığı altında topladığı şiirlerin koşma türü ile ilişkisi hemen hemen bu manzumelerin koşmalar gibi hece vez­niyle yazılmış olmalarından ibarettir.

Ziya Gökalp'ın "koşmalar"ında saz şiirinin etkileri oldukça sınır­lı olmakla beraber, "destanlar"ında bu etki daha belirgindir. Kızılelma kitabında "Destanlar" başlığı altmda toplanan şiirlerden Altun Des­tan, Ergenekon ve Kızıl Destan adlı manzumeler, destanî yahut aktüel konuların teferruatlı bir biçimde anlatılmış olmasıyla, vezniyle ve kafiyeleniş biçimiyle saz şairlerinin destanlarına benzer. Gelenekteki ör­nekleri gibi "Dinleyin kardeşler....", "Dinleyin müminler hitaplarıyla başlayan Kara Destan ve Ak Destan adlı manzumelerinden birin­cisi, 6, 5 duraklı ll'li vezni, kafiyeleniş biçimi ve gelenekten alınmış redifiyle destan türünü başarıyla taklit ettiği şiirlerinden birisidir.

Gökalp'ın destan adını verdiği şiirlerinden geleneğe en bağlı olan­lar Esnaf Destanı ile Balkanlar Destanı'dır.

Saz şâirlerinin yazdığı pek çok esnaf destan vardır. Bu tür şiirlerde, şâir hemen bütün mesleklere girip çıkışını mizahî bir tonla anlatarak dinleyicilerini güldürür. Bu şiirlere örnek olarak Kâmilî'nin Esnaf Destanı ile Tahirî'nin Esnaf Destanı gösterilebilir.13 Ziya Gökalp'ın Esnaf Destanı bu tür esnaf destanlarının taklidiyle yazılmış olmakla beraber, şâir, mizahî karakterdeki bu türü didaktik bir amaç için kullanmıştır. Ziya Gökalp'ın şiirinde meslekler bir mizah konusu olmaktan çıkar, millet hayatının vazgeçilmez kurumları haline gelir. Yani Gökalp, konuyu aynen almakla birlikte konuya kendi bakış tarzını, çağdaş bir bakışı getirir. Ziya Gökalp'ın mesleklere bakış tarzındaki bu değişiklik, Descartes'tan sonra Avrupa'daki filozofların zanaatlara bakış tarzındaki değişikliği hatırlatmaktadır.

Diğer taraftan Esnaf Destanı vezin ve kafiyelenişiyle tamamen saz şiirine bağlıdır. Bu şiirde kıtaların son mısralarında kullanılan kafiye kelimelerinin bazılarını ve bütün şiir boyunca tekrarlanan redif ke­limesini Aşık Ömer'in İstanbul Destanı adlı eserinde buluyoruz. 14

Ziya Gökalp'ın Balkanlar Destanı, şehit olmuş bir Türk askerinin ağzından Balkan savaşının anlatılışıdır. Saz şiirimizde bir savaşı tas­vir eden pek çok destan vardır. Gökalp, bu şiirini yazarken bu tür des­tanları taklit etmiştir. Gökalp'ın Balkanlar Destanı'nı yazarken, des­tan geleneğini göz önünde bulundurduğu kadar Köroğlu'nun "meydan içinde" redifli koçaklamasından da istifade ettiğini sanıyoruz.15 Gökalp'ın bu kahramanlık şiirinin bütün dörtlüklerinin sonunda Köroğlu'nun koçaklamasında olduğu gibi "ân içinde" redif ve kafiyesini kullan­ması ve aynı kafiye kelimesine yer vermesi (meydan içinde) bizi bu şiirin örnek alındığı düşüncesine götürmektedir. Bununla beraber Gökalp'ın şiiri, geniş hacmiyle ve şehitliğe ulaşan bir kah­ramanın bütün macerasını yine şehidin ağzından hikaye etmesiyle, kocaklamalardan çok destanlara yaklaşır.

Ziya Gökalp bu şiirinde halk şâirlerinin destanlarında ve Köroğlu'nun koçaklamalarında görülen savaş tasvirlerinden yarar­landığı açıkça göze çarpar.

C. TEKERLEME, MANİ, MASAL GİBİ KOLEKTİF BİR KARAKTER TAŞIYAN HALK EDEBİYATI ÜRÜNLERİNDEN YARARLANA­RAK YAZDIĞI ŞİİRLER:

Ziya Gökalp, Alageyik, Türk'ün Tufanı, Yeşil Boncuk manzumele­rini yazarken halk tekerlemelerinden istifade etmiştir.

Tekerlemelerde düşünce ve hayaller vezin, kafiye, alliterasyon ve seciden faydalanılarak ve "tezat'a "mübalağa'ya, "güldürme'ye, "tuhaflık'a, "şaşırtma'ya dayanılarak ifade edilirler.16 Tekerlemelerde konu, diğer Halk Edebiyatı türlerinde olduğundan daha kararsız, daha kaypaktır. Tekerlemelerde birbirine aykırı durumlar, düşünceler art arda gelerek şaşırtıcı bir etki bırakırlar.17 Çok değişik şekilleri ol­makla beraber aa, bb, cc tarzında kafiyelenirler ve genel olarak 7 he­celidirler. Çok zaman birinci şahsın ağzından söylenirler.

Ziya Gökalp, Alageyik, Türk'ün Tufanı ve Yeşil Boncuk adlı manzu-melerini yazarken tekerlemelerin belirttiğimiz bu özelliklerinden ustalıkla yararlanmıştır. Ziya Gökalp'ın tekerlemeleri taklitteki başarısı, Rıza Tevfik'in nefesleri taklitteki başarısıyla mukayese edilebilecek kadar ustacadır. Fazla olarak Gökalp, tekerlemenin muhtevasını değiştirebilmiştir. Bu yönden yaptığı iş taklidin üstündedir.

Alageyik manzumesinde şâir, masallara has motifleri tezat, mübalağa elde edecek biçimde ustalıkla birleştirmiştir :

Yedim sırlı elmayı,

Gördüm gizli dünyayı,

Gündüz oldu geceler;

Ak sakallı cüceler,

Korkunç devler hortladı

Cinler cirit oynadı.

Kesik başlar yürürdü.

Saçlarını sürürdü.

Bir de baktım melekler

Başlarında çiçekler,

................................

Yine bu şiirde mantıkî düzen, tekerlemelerde olduğu gibi beklenmedik biçimde gelişir, anlatım ritmi, tekerlemelerin hızlı anlatım ritmine uygundur:



Doğan yolu şaşırdı,

Kafdağından aşırdı.

Attı beni bir göle.

Gölden çıktım bir çöle,

Çölde buldum izini,

Koştum tuttum dizini

Geyik beni görünce,

Düştü büyük sevince.

................................

Ziya Gökalp'ın bu manzumesinin giriş bölümü, 1941 yılında Prof. Ahmet Caferoğlu tarafından Kars bölgesinde "tekerleme" olarak derlenmiştir. Bu olay Gökalp'ın halk tekerlemelerinin ne kadar geniş bir okuyucu kitlesine ulaştığını göstermektedir. Gökalp'ın metni ile derlenen metni aşağıya alıyoruz :


Gökalp’ın metni:


Çocuktum ufacıktım

Top oynadım acıktım

Buldum yerden bir erik

Kaptı bir alageyik

Geyik kaçtı ormana

Bindim bir ak doğana

Doğan yolu şaşırdı

Kaf dağından aşırdı.

Attı beni bir göle

Gölden çıktım bir çöle

Çölde buldum izini

Koştum tuttum dizini

Geyik beni görünce... vb.

...................................

Tekerleme Olarak Derlenen Şekli:
Çocuktum ufacıktım

Top oynadım acıktım

Yolda buldum bir erik

Kaptı bir alageyik

.............................

.............................

Geyik yolun şaşırdı,

Kaf dağını aşırdı

Attı beni bir göle

............................



Gölde buldum izini

Kaçtım tuttum dizini

Geyik dedi "neylersen?

Vurdum seni ölersen.

Ziya Gökalp'ın Türk'ün Tufanı adlı şiiri de Alageyik şiiri gibi tekerleme tarzında kafiyelenmiştir ve hecenin yedili vezniyle yazılmıştır. Gökalp, bu şiirinde ele aldığı konuda bulunan "gerçek" - "yalan" tezadını tekerlemelerin mantık dışı kompozisyonuyla ustalıkla birleştirmiştir. Gökalp’e göre tarihçiler bir milletin "duyuş ve düşünüş" tarzını masal ve efsanelerden öğrenebilirler. Çünkü destan ve masallarımız içinde tarihî benliğimiz saklıdır. Bu şiirinde yer alan "Tarih masal içinde", "Gerçek yalan içinde" gibi mısralarda anlatmak istediği de budur. Gökalp'ın bu paradoksal düşüncesini ifade edebilmek için "tekerleme" şeklini seçmesi şiiri oldukça başarılı kılmıştır. Gökalp, tekerlemelerin zamandan zamana, mekandan mekana geçen kaypak mantığı içinde yaradılışla ilgili inançlardan Oğuz'a, Oğuz'un savaşlarından günümüze geçerek şiirine tam bir tekerleme havası vermiştir.

Yeşil Boncuk şiiri de vezin, kafiyeleniş ve mantık düzeni ile bir tekerleme görünümündedir.

Halk şiirlerinin ve halk türkülerinin bir kısmı manilerin yahut mani tipindeki dörtlüklerin art arda sıralanmasıyla ortaya çıkmıştır. Anonim karakter taşıyan türkülerin önemli bir kısmı birkaç maninin art arda sıralanmasıyla oluşmuştur. Gökalp de bazı şiirlerini türkülerde baş vurulan bu yola uyarak mani tarzındaki dörtlüklerle yazmıştır. Galiçya Yolunda, Ahlâk ve lisân adlı manzumeleri mani tipindeki dörtlüklerden meydana gelmiştir :

Galiçya Yolunda şiirinde,

Acıkmışız canına,
Susamışız kanına,
Yaptıkların ey Moskof
Kalmayacak yanına

dörtlüğü ile,



Uygun düştü kelâmlar,
Halife'ye selâmlar,
Moskof'u ezeceğiz.
Kurtulacak İslâmlar

dörtlüğü Gökalp'ın bu şiirde mani tarzına en fazla yaklaştığı dörtlüklerdir.
"Ahlâk yolu pek dardır;

Tetik bas, önü yardır.

Sakın hakkım var deme,

Hak yok, vazife vardır !

dörtlüğünde redif ve kafiyeler de manilerden alınmıştır. Bu şiirlerdeki dörtlüklerin her biri manilerde olduğu gibi aaba tarzında kafiyelidir ve manilerde olduğu gibi hecenin yedili ölçüsüyle yazılmışlardır.

Ziya Gökalp'ın Osman Gazi Kurultayda adlı manzumesi, on bir heceli ve beş heceli dörtlüklerin art arda sıralanmasıyla meydana gel­miştir. Bu manzumede on bir heceli dörtlükler de, beş heceli dörtlükler de manilerde olduğu gibi aaba tarzında kafiyelenmiştir. Şiirin 2., 4., 6., 8., 10. dörtlükleri hecenin beşli kalıbıyla yazılmıştır.

Yeni Hayat kitabındaki "Kavim" şiiri hecenin 11'li kalıbıyla yazılmıştır ve mani tarzında kafiyelenmiş dörtlüklerden meydana gelmiştir. Hecenin 11'li kalıbıyla yazılmış maniler bulunduğu için bu şiiri de mani şeklinde söylenmiş dörtlüklerden meydana gelmiş bir şiir sayabiliriz.



Alp Arslan-Malazgird Muharebesi adlı manzumede atlıların söylediği dörtlükler tamamen mani şeklindedir :

Hiçbirimiz kaçmayız.

Beyaz bayrak açmayız..

Oktan başka armağan


Düşmanlara saçmayız.

-

Hep okları atarız.

Kavgaya şevk katarız..

Arslan gibi dalkılıç,

Düşmanlara çatarız..

-

Hep büründük kefene

Vatan ait sevene

Esir yaşamaktansa

Gömülelim çemene !

-

Atımızla ölmeği

Anlatır bu pek iyi

Ölmeden rûhumuza

Okuruz fâtihayı

Ülker İle Aydın manzumesinde Zeynep'in su doldururken söylediği türkü iki mani dörtlüğünden meydana gelmiştir :

Güzelim dedim size,

Gelmedi işinize.

İşte bakın parlıyor

Gölgem vurmuş denize.
Ağzınızda yok sakız.

Soyca hep böyle akız.

Su destisi taşır mı

Benim gibi güzel kız ?

Pekmezci Anne masalının başında Şehzade ile Akçiçek birbirlerine 11 heceli birer mani söylerler. Keşiş Ne Gördün masalında Keşiş, Şehzade 'ye bir mani ile cevap verir. Nar Tanesi yahut Düzme Keloğlan masalında Şehzade'nin üç türküsü 11 heceli üç maniden ibarettir. Aynı masalda Gülsün'ün türküsü mani tarzında kafiyeli ve hecenin 7'li kalıbıyla yazılmış iki maniden meydana gelmektedir.

Ziya Gökalp'ın dağınık şiirleri arasındaki



Türk'üm adım Türkân'dır,

Muallimim Kur'ândır;

Düşmanlarım çok değil,

İngiliz'le Yunan’dır.

parçası da 7'li vezni ve kafiyelenişiyle tamamen mani tarzındadır.18

Ziya Gökalp hece vezniyle toplam olarak 118 şiir yazmıştır. Bu 118 şiirin hece kalıplarına göre dağılımı şöyledir : Beş heceliler : 2, Yedi heceliler : 13, Sekiz heceliler : 12, On heceliler : 1, On bir heceliler : 69, On üç heceliler : 3, On dört heceliler : 6, On beş heceliler : 12.

Gökalp'ın hece kalıpları içinde en çok 1l'li olanı kullandığı gö­rülmektedir. Bunu yedili, sekizli ve on beş heceli kalıplar takip etmek­tedir. Diğer kalıpları kullanışı ise bir denemeden fazla önem taşıma­maktadır. Gökalp hece kalıpları içinde halk şâirlerinin kullandığı kalıplara önem vermiş, onları kullanmıştır. Türkçülüğün Esasları adlı eserinde hece vezni ile ilgili olarak şu düşünceleri ileri sürer: 19



Bununla beraber hece vezni, bazı şairlerimizi yanlış yollara sevk etti Bunlardan bir kısmı, Fransızların hece vezinlerini taklide kalkıştılar; meselâ Fransızların "alexandrine" dedik­leri 6+6 vezninde şiirler yazdılar. Bu şiirler, halkın hoşuna gitmedi. Çünkü halkımız hece vezninin ancak bazı şekillerinden zevk alıyordu. Millî vezinlerimiz, halk ta­rafından kullanılan bu mahdut ve muayyen vezinlere münhasırdır. Halk vezinleri arasında, 6+6 şekli yoktur; bunun yerine 6+5 vezni vardır. Tecrübe ile anlaşıldı kl Türk halkı, bu son vezinden çok hoşlanıyor. Bu tecrübe, aynı zamanda, başka milletlerden vezin alınamayacağı kaidesini de meydana attı. Bu suretle, bizdeki hece vezni taraftarlığı başka lisanlara ait hece vezinlerini taklit demek olmadığı ve Türk halkına mah­sus hece vezinlerini ihyadan İbaret bulunduğu taayyün etti.

Hece veznini yanlış yola götüren şairlerden bir kısmı da, yeni vezinler icadına kalkıştılar. Bunların yoktan var ettiği vezin­lerden birçoğunu da halk kabul etmedi. Bu suretle anlaşıldı kl millî vezinler, halkın eskiden beri kullanmakta olduğu vezinlerle sonradan kabul edebildiği vezinlere münhasırdır. Halkın hoşlanmadığı vezinler, hece tarzında olsa bile, milli vezinlerden sayılamaz.

Ziya Gökalp, başlangıçta, Mehmed Emin'in tesirinde 10'lu 15'li kalıplarla şiirler yazar. Sonra yukarıda belirtilen düşüncelerle halk şâirlerinin kullandığı vezinlere yönelir.

Ziya Gökalp'ın Halk Edebiyatı nazmından aldığı ikinci önemli un­sur "dörtlük" nazım birimidir. Beyit şekliyle dörtlük Gökalp'ın en fazla kullandığı nazım birimleridir. Gökalp'ın kullandığı nazım birimle­rinden dörtlükler her zaman Halk Edebiyatında rastladığımız şekillerde kafiyelenmiş değildir. Bunların içinde Batı nazım şekillerine göre kafiyelenmiş olanları ve hiçbir örneğe uymayanları vardır. Bununla beraber Türk Halk Edebiyatının temel nazım birimi olan dörtlük Gökalp'ın şiirlerinde de temel bir nazım birimi olarak karşımıza çıkar.

Gökalp'ın şiirlerini nazım şekilleri yönünden dört gurup altında toplayabiliriz:



  1. Halk edebiyatı nazım şekilleriyle yazılanlar,

  2. Divan şiiri nazım şekilleriyle yazılanlar,

  3. Avrupai nazım şekilleriyle yazılanlar,

4. Yukarıdaki üç guruba da girmediği halde her üçüne has şekillerin
terkibiyle ortaya çıkmış değişik yapıdaki nazım şekilleriyle yazılan-
lar.20

Gökalp, fikrî eserlerinde yeni ve orijinal bir Türk edebiyatının Halk Edebiyatı ile Batı edebiyatının ortak terbiyesinden geçmekle doğabileceğini savunmuştur. Yazdığı şiirlerde bu fikirle­rine bağlı kaldığını, her iki edebiyattan gelen unsurlarla yeni, orijinal bir terkibe ulaşmak istediğini görüyoruz. Bundan dolayı, yukarıdaki guruplandırma Gökalp'ın şiirlerini yazarken hangi edebiyatların nazım şekillerinden malzeme aldığını açıkça göstermektedir. Zira Gökalp, mesnevi tarzında kafiyelenen beyitlerde, sone tarzında kafiyelenen şiirlerinde Türk halk şâirlerinin kullandığı hece veznini kul­lanmıştır. Diğer taraftan koşma adını verdiği manzumeleri mesnevi tarzında kafiyeli beyitlerle yahut çapraz kafiyeli dörtlüklerle yazmıştır. Gökalp'ın şiirlerine bir bütün olarak baktığımızda onun şiirlerini halk, divan ve Batı edebiyatlarının müşterek tesiri altında yazdığını söyleyebiliriz.



Ziya Gökalp'ın Divan nazım şekilleriyle ve Avrupai nazım şekilleriyle yazdığı manzumeler üzerinde Fevziye Abdullah Tan­sel 21 ve Sayın Hikmet Dizdaroğlu yeterli bilgi verdikleri için bu husus­lar üzerinde durmayacağız. Ancak burada Gökalp'ın divan edebiyatı nazım birimlerinden beyiti kullanışı üzerinde durmak faydalı ola­caktır. Gökalp, manzumelerinin büyük bir kısmım mesnevi tarzında kafiyelenmiş beyitlerle yazmıştır. Kızılelma, Ülker ile Aydın, Alageyik. Yeşil Boncuk, Küçük Şehzade, Küçük Hemşire, Altun Işık, Arslan Başat, Yaradılış, Alp Arslan, Türk'ün Tufanı, Küçük Tomris, Kolsuz Hanım, Meslek Kadını, ingiliz'e, İngiliz'den Sakın, Kendine Doğru, Türklük Askerî Mezarlığın Kitabesi, İzmir'de, Vazife, Ağa Kimdir, Lim-ni'de Dicle Vadisi, "Türkân öptü annesinin elini" şiirleri, bu şekildedir. Gökalp'ın beyit birimini ve "aa, bb, cc" tarzındaki kafiyelenişi bu ka­dar bol kullanılması, onun bu şekli millî ve halka mal olmuş bir şekil saymasından ileri gelir. Gökalp, Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i gibi eserleri "halk klasikleri" olarak değerlendirir. Gökalp, mesnevi tarzını halkın benimsediği bir şekil olduğu için benimsemiştir.

ãhttp://www.ege-edebiyat.org

1 Ziya Gökalp’ın büyük manzum hikayeleri ile masalları konusunda geniş bilgi için bk.: Rıza Filizok, Ziya Gökalp’ın Edebî Eserlerinde Halk Edebiyatı Tesiri Üzerine Bir Araştırma, Kültür Bakanlığı. Ankara, 1991. S.107-251.

2 Ziya Gökalp, Türk Töresi, İstanbul, Matbaa-i Amire, 1923, ss. 74-75.

3 Gökalp, Türk Töresi, ss. 77-78.

4 Fevziye Abdullah Tansel, Ziya Gökalp Külliyatı-I, Şiirler ve Halk Masalları, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara : 1977, ss. 78-83.

5 Tansel Ziya Gökalp Külllyatı-I, 2.b., ss. 258-263.

6 Gökalp, Türk Töresi, s. 75

7 Tansel, Ziya Gökalp Külliyatı, 1, s. 261.

8 Ebulgazi Bahadır Han, Şecere-i Terakime, Haz : Muharrem Ergin, Tercüman, 1001 Temel Eser, s. 24.

9 Bu kelimenin okunuşu hakkında bkz. Tansel, Ziya Gökalp Külliyatı, I, s. 261.

10 Şecere-i Terakime, Haz : Muharrem Ergin, s. 24.

11 Vasfi Mahir Kocatürk, Tekke Şiiri Antolojisi, Ankara 1968, s. 213.

12 Cahit Öztelli, Pir Sultan Abdal, 1971, s. 247.

13Vasfi Mahir Kocatürk, Saz Şiiri Antolojisi, Ankara, 1963, s.243, s.248.

14 Kocatürk, Saz Şiiri Antolojisi, s. 154

15 Kocatürk, Saz Şiiri Antolojisi, s. 45.

16 Şükrü Elçin, Halk Edebiyatına Giriş, Kültür Bakanlğı Yayınlan, Ankara : 1981, s.650-661.

17 Boratav, 100 Soruda Türk Halk Edebiyaü, s. 146.

18 Tansel, Ziya Gökalp Külliyatı-1, 1977, s. 323. 19 Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, 1976, s. 135.

19 Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, 1976, s.135.

20 Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. Hikmet Dizdaroğlu, Ziya Gökalp'ın Şiir Dünyası, Ziya Gökalp Mecmuası, sayı : 15, s. 20.

21 Tansel, Ziya Gökalp Külliyatı. 1, ss. XI -XXVIII.


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət