Ana səhifə

Liberalizm Üzerine(I. Risale)-1


Yüklə 35.5 Kb.
tarix24.06.2016
ölçüsü35.5 Kb.
Liberalizm Üzerine(I.Risale)-1

GIRIS


I.

Eğer bir teki hariç, tum insanlar ayni fikirde olsalar, ve o bir kişi farklı düşünüyor olsa, nasıl ki bu farklı düşünenin elinde bir güç olsa bile insanları susturmaya hakki yoksa, insanların da bu tek kişiyi susturmaya daha fazla hakları yoktur.

II.

İnsanlar akilli varlıklardır, ancak, her insan içinde bulunduğu sosyal ilişkiler yumağının ancak ve yalnızca küçük bir kısmini bilebilir. Herseli bilmesi mümkün değildir. Bu açıdan insan bir bilmezlik perdesi ardındadır. Dolayısıyla ancak ve ancak bu çerçeve dahilinde kararlar alabilir, eylemler yapabilir. Herkes bu durumda olduğuna göre, hiç kimse bütün toplumu ve toplum hayatinin her anini ve her alanını kucaklayacak mutlak kararlar ve teoriler geliştirme iddiasında bulunamaz.



III.

Toplum insanlardan oluşur ve her insan hur bir iradedir. İnsan hur olduğu için secim yapabilir; secim yaptığı için hata yapabilir; hata yaptığı için ıstırap çekebilir.

BIR

Giriş kısmındaki 3 alıntı, liberalizmin 3 önemli isminden; demokrasi ile alakası yok elbette. Ya da demokrasi ile öyle temelden alakalı ki, liberal demokrasi tanımına (varsa öyle bir demokrasi) önemli boyutlar getiriyor.



Niçin hem alakalı hem alakasız, ya da hakikaten liberal demokrasi diye bir kavram var mi? Bu yanıtlanması gereken, ve benim su an kesin ifadeler vermekten bilerek kaçındığım bir sorun...

Gecen yıla kadar, ben kendimi demokrat ve liberal sanıyordum. Şimdilerde ciddi sorular kafamda belirmeye başladı. (2000 yili sendromu mu, nedir bilmiyorum :-))

Birçokları kendini kandırıyor ve diyor ki, demokrasi kanunları kimin yapacağı, liberalizm ise içeriği ile ilgilenir. Teorik olarak doğru gibi görünen ve duyunca düşünmeyenler için cok veciz bir ifade. Ben ise kendi içinde önemli bir çelişkiye duşmuş bir tanımlama olarak düşünüyorum. Ya da ben kendi içimde çelişkiliyim; hata yapıyorum. Ama bu sorunun en azindan kisa zamanda çözülemeyeceğini düşündüğüm için (ki herhalde geçmişte de bu sekilde olmus ki tanimlar hala muglak) tartışmayı ilgilenenlerin dikkatine sunmayı uygun buldum.

Celiski nerde? Tekrar söylüyorum, belki bende. Ama bu tanım, bu sekliyle, (Hayek'in soyledigi ve hatta ondan cok once Mill'in belirttigi sekliyle*) ya iyimser olmayi ya da biraz budala olmayi gerektiriyor! (Iyimser olmayi tercih edelim :-))

Diyelim bir ulkede liberal demokrasi var. Bir cok parti secime giriyor ve her biri, degisik ideolojiyi temsil ediyor. Her birinin olgulara bakislari ve cozum onerileri farkli. En basitinden, liberal bir parti ile sosyalist bir partinin ozgurluk tanimlari dahi farkli. Ve boyle olmasi dogal. (Yani secim yapiyorsak eger!). Dusunun ki sadece bu iki parti degil, muhafazakarlar, dinciler, sosyal demokratlar, fasistler, hatta anarsistler dahi secime girebilir. Yani bu partiler demokrasiyi benimsemis (?) ve kanunlari, dusunceleri yonunde (pozitif yahut negatif hukuku esas alarak) yaparak uygulamayi secmenlerine taahhut etmisler ise.

Ve halkin cogunlugu bu ozgurlugun teoride olabilen en genis seklinden faydalanarak, farzedelim, sosyalistleri secmis.

Simdi, secimi kazananlar, eger yasalarin iceriginde dusunce sistemleri cercevesinde degisiklik yapamayacaklarsa, mesela (sosyalistler dedik) pozitif ozgurlugun gereklerini yerine getiren yasalar cikaramayacaklarsa, ya da mulkiyetin tanimini ozgurluk tarifi icerisinde gormediklerinden dolayi, cesitli uygulamalarda bulunamayacaklarsa, o zaman secim yapmanin manasi nedir?

Simdi, buna karsi, hemen atlayip bana kuvvetler ayriliginin ozu budur masali da okumaya kalkmayin... Mesela bir yasa, ornegin, sosyal guvenligin ozel oldugu bir ulkede, kamulastirma yasasi, ozgurluk kisitlayici olacagindan, anayasaya aykiridir, zaten yuksek mahkeme iptal eder hikayesinden bahsediyorum. Eger mesela sosyalist parti ulkede anayasayi da degistiricek gucte oy almissa, o zaman ne yapacaksiniz... Catir catir, secme ozgurlugunu kisitlayacaklar ve siz de eger azinlikta iseniz, seyretmekten baska bir sey yapamayacaksiniz... Anayasanin degistirelemez maddelerle donatilmasini oneriyorsaniz tabii o da boyle bir guclu cogunluk karsisinda ne anlam ifade eder bilemem. (Bazilari sanki ornegi varmiscasina, gormus gecirmiscesine oyle durumlarda insanlarin ozgurlugu sececegini vs soyleyecek ama tarihte hic de oyle bir ornege rastlamadim).

Simdi, liberal demokrasi bu anlamda, nerede...

"...halkin kendi kendisini, kendi menfaatine uygun olacak sekilde yonettigine inanilan yerde ve ortamda, iktidarin sinirlandirilmasinin mantiki geregi kalir mi?"

Mill'in cevabi, "kalmaz!"*

Kalmaz cunku, demokrasi, pozitif bir sistemdir. Oysa liberalizm negatiftir. Yani sadece "yarar" oldugu dusunulen yasa ve yaptirimlari redetmekle kalmaz, bunlarin aslinda pozitif hukuktan cok onceleri gelismis olan dogal hukuku zedeledigini ileri surer.

Tekrar, "liberal demokrasi" nin tanimsal temeline donelim; once basit bir soru bir liberal ne ister? Kendi dusuncesi dogrultusunda bir devlet; yani minimalist bir devlet. Sadece birey ozgurlugunu savunmakla odevli bir devlet. Devlete bunun disinda gorevler yuklenmesini dogru bulmaz. Tipki bir sosyalistin tam aksini istedigi gibi; o da bir cok seyler ister ve en onemlisi onlarin gerceklesmesini ister. Simdi bunu isterken bir yandan, ote yandan da demokrasi olsun isterseniz, isteyeceginiz demokrasi, sadece sekilsel yonetimi secmekten ibaret (zira yasa icerigi konusunda ne dusundugunuz belli ve hakli olarak icerige dokundurmayacaksiniz!) bir demokrasi olmaz mi?

O zaman aklimda beliren celiski daha da belirginlesiyor ve sormadan edemiyorum: hangi demokrasi?

Liberal olmayi anliyorum ve bir-iki konu disinda klasik liberalizmin ilkelerini benimsiyorum, ama isin icine demokrasi giriyorsa, o zaman celiskiler basliyor ve "acaba" diyorum, "suna sadece liberalizm desek te, su demokrasi lafini biraksak mi?"

Acaba, bu biraz da sosyal demokrasiye oykunerek, insanlara hos gorunme kaygisindan cikarilmis bir terim mi?

Biraz zorlama mi?

Cunku eger bir liberal Hayek gibi "Insanlar akilli varliklardir, ancak, her insan icinde bulundugu sosyal iliskiler yumaginin ancak ve yalnizca kucuk bir kismini bilebilir. Herseyi bilmesi mumkun degildir. Bu acidan insan bir bilmezlik perdesi ardindadir. Dolayisiyla ancak ve ancak bu cerceve dahilinde kararlar alabilir, eylemler yapabilir. Herkes bu durumda olduguna gore, hic kimse butun toplumu ve toplum hayatinin her anini ve her alanini kucaklayacak mutlak kararlar ve teoriler gelistirme iddiasinda bulunamaz. " diye dusunuyorsa, hakli olarak demokrasi taniminda da ciddi farkliliklar sergiliyor demektir ve kendi icinde tutarlidir, tabii "ben liberal demokratim" diye tutturmadikca...

Bu baslik altinda konunun dagilmamasi icin "kendiliginden olusan sistem" yahut "dogal hukuk duzeni" kavramlarini tartismak istemedim, ancak sorun (ya da benim sorunum) biraz da sanirim "dogal" yahut "kendiliginden olanin" ne oldugunun tarifinde yatiyor... (olabilir.)

Liberalizm Üzerine(I.Risale)-2

Once guncel bir bilgi: Dunyadaki mevcut 200 civarindaki ulkeden 118'inde yani yaklasik %59'unda bir sekilde demokrasi var. Ve bunlarin Kuzey Amerika, Bati ve Orta Avrupa ve Japonya-Avusturalya disinda kalan kismi totaliteryen demokrasi ile yonetiliyor. Mesela Azerbaycanda demokrasi var. Kazakistanda da. Turkmenistanda da... Hatta Peru da da.

Ancak bu ulkelerde hak ve ozgurlukler, yargi ve yasama ne kadar korunuyor bunun cevabini vermek onemli.

Cevap aslinda tarihte yatiyor. Bizlerin her konusmamizda mutlaka dem vurdugumuz meshur Anglo-sakson demokrasilerine bakarsak gorecegiz ki, bunlar demokrasiden once liberal olmuslar. Anayasal sinirlar cizildikten, yerlestikten sonra demokrasi ortaya cikmis. Eger bugun Clintonizm dogru bir tez olsaydi, ya da Fukuyama gibi iyimser biri olsaydik, liberal demokrasi recetesini hemen yutabilirdik. Gerci az kalsin yutacaktik ta...

Eger o tez dogru olsaydi, bugun dunya hizla anayasal liberalist-demokrasilere kavusuyor olurdu. Evet bazi ulkeler bu donemde aynen belirtildigi gibi bir yapiya kavustular; eski komunist Macaristan mesela. (Ancak unutmamak lazim gelirki Macaristan, komunizm oncesi monarsik liberal bir ulkeydi.)

Ucuncu dunyaya hazir recete sunmanin en ilginc fiyaskosu ise sanırım Sili. Yıllarca diktatoryen ekonomik liberalizasyon yutturulan bu ülkede son seçimleri, sosyalist başkan kazandi...

Su siraladigim bir kac ornek dahi, paketlenmis liberal demokrasinin, oncesinde liberal gecmisi olmayan veyahut pek sinirli olan ülkelerde nasıl tehlikeli bir paket olduğunun ipuclarini verebilmeli.

Hele başkanlık sistemini dayattığımız bir sistem öneriyorsak, önce liberal zemini güçlendirmeliyiz. Niçin bu kadar temkinli olmalıyız, dilerseniz size çok basit iki veriyle açıklayayım.

Hayek'in basit bir tespiti var ve fevkalade doğru: "Bugun Ingilterede (1939) totaliterlik heyulası yakın bir tehlike haline gelmiştir... Dünyayı bumunki haline getiren yeni fikirlerdir, insanların iradeleridir".

Yani İngiltere bile süratle kolektivizme ve totaliter yan sisteme kaymaktadır, diye uyarıyor.

Objektif veri: Ingilterede 1830 da nufusun ancak %2si oy kullanabiliyordu, 1867 de %7, 1880 de %40 ve Hayek'in yukardaki satirlari yazdigi donemde hemen tamami.

Bu soylediklerimden "demokrasi karsitligi" cikaranlara okurken dusunmelerini onemle arzederim. Sonradan gereksiz argumanlar dogmamasi icin bu uyariyi yapiyorum.

Liberalizmin savundugu yahut bana gore bizim Turkiyede savunmamiz gereken demokrasi hangi demokrasi olacak peki?

Cevabini aramamiz gereken soru onemle bu!



Kisa bir iki cumleyle izah ederek, bu konuyu bir sonraki yazima birakmayi dusunuyorum.

Mill ve Hayek ve Bastiat'nin sozleri ilk yazimda duruyor. Eger bir liberal olarak o tariflere katiliyorsam, o zaman tanimladigim demokrasinin mumkun olan derecede "demokratik olmamasi" gerekir diye dusunuyorum. Yani anayasal liberalizm ve sinirlandirilmis demokrasi.


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət