Ana səhifə

Tbmm tutanak Hizmetleri Başkanlığı


Yüklə 253.5 Kb.
səhifə2/4
tarix26.06.2016
ölçüsü253.5 Kb.
1   2   3   4

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – 1850’lerde falan, 60’larda lağvedildi oralarda bu anayasa.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Şimdi, biz de…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – 1913’ten 60 sene evvel.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ha, işte 1850. Hoca, üfürmüyoruz burada, biz de Avrupa’yı iyi kötü biliyoruz Ahmet Ağabey.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Bizde Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat uygulandı, uzun süre devam etti. Oradaki “görevi sırasında ve göreviyle ilgili” kavramındaki geniş düzenleme “görevi sırasında” kısmı kaldırılmak suretiyle doğrudan doğruya “göreviyle ilgili” kısma inhisar ettirildi, oraya şey yapıldı. Tabii “memur” kavramıyla ifade edemediğimiz, “memur” deyince 657 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde belirtilen şey anlaşıldığı için hukukumuzda, aslında yaptığı görev itibarıyla yine memur olmakla birlikte 657 sayılı Kanun’a tabi olmayan kamu yetkisi kullananları da ifade etmek amacıyla “diğer kamu görevlileri” kavramı ile ifade edilmek istendi. Onun için, buradaki “memurlar ve diğer kamu görevlileri” terimi böylece ortaya çıktı. Aslında, 82 Anayasası’ndan önce bu tür metinlerde hep “memur” kavramı kullanılırdı, çünkü “memur” kavramıyla kamu yetkisi kullanan herkesin ifade edilebildiği zannedilirdi veya öyle anlaşılırdı ama daha sonra işte “üniversite öğretim üyeleri, askerler, hâkimler, savcılar” gibi vesaire bir sürü meslek gruplarının ayrı kanunları düzenlenince “memurlar ve diğer kamu görevlileri” kavramı böylece ortaya çıktı. Onun için, işçilerden farklı bir grup tabii bunlar, daha çok yükümlülük altındadırlar, suç işledikleri zaman daha ağır cezalandırılırlar ama idarenin işleyişi açısından da bunların her an suç isnadı altında adli makamların karşısına çıkarılmaları hâlâ hukukumuzda, şu gün itibarıyla dahi. Biraz sakınca taşımaktadır çünkü “idarenin siyasallaşması veya siyasetin idare üzerinden birtakım operasyonlarını yürütmesi” gibi birtakım durumlar da, maalesef, karmaşık ilişkiler doğmasına yol açmakta. Onun için, idarenin işleyebilmesi bakımından… Tabii, burada herhangi bir masuniyet yok yani suçtan, cezadan istisna tutulma durumu yok, sadece bir ön süzgeç. Mevcut Anayasa’mızda “kovuşturma” yapılması deniyor. “Kovuşturma” biraz kötü bir deyim, kov gıybeti falan andırdığı için biz doğrudan doğruya savcılık soruşturmasını içeren ki 4483 sayılı Kanun da zaten onu öngörüyor şu anda fiilî uygulama. Onun için, soruşturma açılması, ceza soruşturması açılması aşamasında bir süzgeç görevi görmek üzere böyle bir düzenlemenin yararlı olabileceğini, şu ana kadar yararlı bir fonksiyon ifa ettiğini, bundan sonra da yararlı olmaya devam edeceğini yani böyle bir istisnaya, böyle bir düzenlemeye doğrudan ceza soruşturması bakımından yer verilmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz. Bu, neyin istisnasıdır? CMK’nın istisnasıdır. Yani CMK’da doğrudan doğruya savcının suça el koymasının bir istisnasıdır. Ama bu istisnanın istisnaları da birtakım kanunlarla düzenlenebilmektedir. Mesela, Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanunu vesaire bunun istisnalarını oluşturmakta. Matematikteki değilin değili kendisi oluyor.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Neyin Hocam?

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Değilin değili, yani üstünün üstü kendisi oluyor mantık.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Değilin değili kendisi oluyor.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Kendisi oluyor, onun için…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – İki negatiften bir pozitif çıkar Hocam.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Evet, aynen öyle de ifade edebiliriz. Dolayısıyla, buna istisna kanunla getirilebilinir, çünkü bu düzenleme kanun koyucuya bu yetkiyi veriyor. Kanun koyucu bu düzenlemeye istisna getirdiği anda CMK’ya tabi olmuş olur tekrar ve buna ilişkin idari merciin kararlarının da bir yargısal denetime tabi tutulmuş olması dolayısıyla çok büyük bir mahzur taşıyacağını da düşünmüyoruz efendim.

Arz ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bana mı söz vereceksiniz?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ben vermiyorum, Atilla Bey’e vereceğim. Atilla, konuş sen. Kırk yılda bir başkan olmuşum, Ağabey’ime bir hürmet edeyim.

ATİLLA KART (Konya) – Ben...

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Buyurun, buyurun Atilla’cığım ben konuştum.

ATİLLA KART (Konya) – Ben konuşmayacağım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Söz istemedi.

Meral Hanım, buyurun, Meral Hanım istemişti.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Meral Hanım son cümleyi söyleyecekse ben bir ön açayım diyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Buyurun, buyurun, lütfen.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bütün partiler, Barış ve Demokrasi Partisi hariç üç parti uzlaştı. Öyle görülüyor ki…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Hayret!

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Burada öyle, uzlaştı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – İstisna vardı.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Metin çıktı, Ali Hoca’mız yoktu. Aynı Ali Hocanın arz ettiği hususlar müzakere edildi geçen gün, Hasan Hocam bilhassa şey etti, Yavuz Hocam, Selin Hocam falan ortaya koydular.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ben yoktum.

AHMET İYİMAYA (Ankara) - O zaman arkadaşınız…

FARUK BAL (Konya) – Ben vardım, beni söyle.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yo, yo, üyeler bazında demiyorum Üstat. Şey diyorum, teknik…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Gülü tarife ne hacet, ne afettir bilir misin?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, burada benim bireysel görüşüm, bu bir anayasa sorunu değil. 1982 Anayasası’yla anayasa seviyesinde güvence düzenlenmiş. 1961’de falan yok 118’inci maddeye baktım. Anayasa sorunu değil. Yasama organı memurların tabi olacağı hukuk rejimini özel olarak düzenler. Yasama organı yokken de zaten şeyle gelmiş o, yani Fransa’dan alınmış, gelmiş, Memurin Muhakematı Kanunu. Yani Parlamentodan geçmiş bir kanun değildir, kanunu muvakkattır. Parlamento izindeyken çıkarılmış olan bir kanundur, muvakkat kanun anlamında o, o dönemde. Meclisi Mebusan izindedir, Abdülhamit’in verdiği izin, tatil, uzun yıllar süren…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Zorunlu izin.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Buradaki olay şu: Bir anayasa sorunu değil bir defa. Bu anayasadan alınabilir, ama üç parti uzlaştı. Öyle anlaşılıyor ki mutlaka anayasa seviyesinde bazı suçlar bakımından, Selin Hoca’nın, Meral Hanım’ın dediği gibi… Bir defa şu, Hasan Hoca aynen ortaya koydu: Bir defa ona gelen mevzuatın, yani 1982 Anayasası’ndaki sistemden ayrılıyoruz. Kural, görevle de ilgili olsa her suç bakımından vatandaşla birlikte memurların yargılanmasıdır. Memurun statüsüne göre veya suçun tipine göre istisna yasa düzenlenir kural. Ama eğer arzu buyuruluyorsa Barış ve Demokrasi Partisi oraya “Şu kadar ki şu suçlar hiçbir şekilde izne bağlı değildir.” diye görüş olarak monte etmeniz yeter, müzakereyi de bitirmiş oluruz. Şu kadar ki şu suçlar… Biz bitirdik onu Hocam, Rıza Bey, bunu bitirdik biz, üç parti bitirdik.

FARUK BAL (Konya) – Ben muhalifim, bana göre konuşursanız daha etkili olabilirsiniz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yo, yo, “Bu metinde uzlaştık.” diyorum Ağabey.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Size demiyor Ağabey.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ha, pardon, özür dilerim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – O da size aynı metni söylüyor.

FARUK BAL (Konya) – Siz katılıyor musunuz yani, “şu suçlar” diye yazacak mısınız?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ben, yok, yok. kendisi, kendisi koyabiliyor Farukçuğum.

FARUK BAL (Konya) – Anladım, peki.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Meral Hanım epeydir söz istiyor.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sayın Başkanım, bir dakika, ben usul hakkında bir şey söylemek istiyorum.

FARUK BAL (Konya) – O zaman ben söz hakkımı bitireyim bir cümleyle. Sayın İyimaya’ya katılıyorum.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Usul hakkında ben bir şey söylemek istiyorum.

Şimdi, BDP bu son önerisini yapmamıştı, bu üç parti arasındaki mutabakat oluştuğu zaman henüz BDP önerisi yoktu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Onu anlatacağım işte. Tam da onu anlatacağım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, yeni bir durum var ortada.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Zaten burada yazıyor, not olarak yapılmış, BDP bunu daha sonra belirleyecek.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Not olarak düştük yani.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bence var, var, o hakkı var.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Buyurun Meral Hanım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Şimdi, şöyle…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Asayiş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Yani biz toplantının başında izah ettiğim gerekçelerle bunları kendi aramızda tartışarak memurların soruşturulması ya da kovuşturulması için izin olmadığı ihtiyacından hareketle buraya bir önerme getirmedik yani bizim taslağımızda, dikkat ederseniz bizim…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bu anayasada olmadı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, hayır, böyle bir önermemiz yok zaten. Yani bu anayasada memurların soruşturulmasının izne bağlı olacağına dair bir öneri sunmadık. Bizim bugün yaptığımız, daha doğrusu geçen toplantıda üç parti uzlaşınca -hani istisna biraz daraltıldı, hani izin sistemi daraltıldı- dedim ki: “Buna ben tek başına karar vermeyeceğim, veremem, gidip bir tartışalım, hani biz buna nasıl bir formül bulalım.” Çünkü bizim önceki kararımız…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Müzakere bitmemişti.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Evet.

…önceki kararımız -bunu burada açıkladım- hiç yazmamaktı. Yani şu anda bu tartışmalardan sonra ne yaparız, onu bir tekrar gündeme getirdik, sizin de görüşlerinizi almak istedik.

Bir de ben şöyle düşünüyorum: Yani bu masada, şüphesiz hepimiz anayasa yapımını gerçekten istiyoruz hızlandırılmasını, birçok sebeple, yani kamusal sebeplerle yani eminim bir çoğumuz da özel sebeplerle de bunu istiyor.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bıktık artık.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Haftanın beş günü buraya gelip burada bulunmak böyle çok büyük bir keyif falan vermiyor hani ben şahsen söylemiyorum, anlatamadım. Yani birçok işi bırakıp hepimiz buraya geliyoruz. Ama ben buna rağmen, bu kadar emek ve mesaiye rağmen, burada her fıkranın yaşamdaki karşılığını düşünmek gerektiğini düşünüyorum ve birçok maddede de söyledim, yani yaşam başka türlü akıyor, yani insanlar ölüyor, işkence görüyor ve bu sebeple binlerce, yüz binlerce mağdur var. Yani, hani, biz bunu konuşurken kuru bir anayasa hükmü -hani kimseye atfen söylemiyorum- “istisnadır, kuraldır” diye bence geçiştirmemeliyiz. Tam tersine, bu masa, her şeyin bütün boyutlarını tartışmak zorunda. Hani, bu, “hızlanacağız” diye “Aman bir şeyi tartışmayalım, hadi uzlaşalım.” görüşünde de değiliz. Baştan beri, mart baskısına da hep bu yüzden karşı çıktık, onu bir kez daha hatırlatıyorum. Yani dedik ki burada bir tam içselleştirelim bu tartışmayı.

Şimdi, ben, gerçekten, aynı ülkede yaşıyor muyuz, bazen emin değilim yani düşünceler anlamında, emin olun o duyguya kapılıyorum. Yani ben Türkiye'nin üç ilinde ağırlıklı yaşıyorum: İstanbul, Ankara, Diyarbakır ağırlıklı.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – İşte, ne diyorsa o Diyarbakır…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ama, acaba, hani bazen bakış açımız bu kadar mı olabilir? Mesela, şöyle bir görüş var: Kanun, burada istisna soruşturulmamasıdır ama kural soruşturulmasıdır. Yok öyle bir şey. Kural soruşturulmamasıdır, istisna soruşturulmasıdır; 2 kere 2 , 4.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Uygulamada cehalet.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Uygulama budur.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Ama şu anki kanun ona müsait Meral Hanım, Anayasa da müsait.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, 4483’ü biliyorum, yani o konuda çok çalıştım. Yani yaşama yansıyışı…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Dava rekoru var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – …soruşturma ve kovuşturma makamlarına yansıyışı bunların usulü…Yani, hiçbir şekilde şu anda Türkiye’deki -iddia etmiyorum, bir realiteden söz ediyorum- Anayasa ya da kanunlarda istisna olarak konulan hükümler yargı ve idarî pratiklerde kural olarak uygulanır.

Siz hiç gündüz arama yapıldığını duydunuz mu, yüzde 10 hariç? CMK, çok açıkça, gece arama yapmayı yasaklar, bilmem nereye gitmeyi yasaklar, kapı kırmayı yasaklar ama kolluk gücü, emniyet, asla, gündüz gidip kimsenin kapısını çalmaz. Vallahi, sabah yedide de gitmez, dörtte gider, üçte gider, ikide gider. Böyle, o istisnayı kural hâline getirir ve o idari pratik öyle bir kökleşmiştir ki hiçbir avukat da kolay kolay şunu demez, itirazlarda çok az söyleyen vardır, benimsemiştir: “Ya, siz, benim müvekkilimin evine niye gece gittiniz? Orada zaten, evinde. Sabah da gidebilirsin, işinde. Avukat, doktor, mühendis, basın mensubu, siz bunu bulabilirsiniz.” Bu itirazları ne hâkim değerlendirir, hatta avukat bile ileri sürmekten yorulmuştur çünkü kuraldır artık. Yani bu bir realite, ben iddia etmiyorum, siz de biliyorsunuz bunun örneklerini.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – “Meral Hanım, konu komşuya rencide olmasın.” diye olmasın? Espri…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, hayır. Burada bunu yapmakla bu işten kurtulamayız, onu söylemeye çalışıyorum ben. “İstisna koyduk.” deyip Memurin Muhekamatını engelleyebileceğimizi düşünüyorsak, bence yanılıyoruz, hani benim kendi fikrim. Bu nedenle bunu öneriyoruz.

Şimdi, bir de AK PARTİ’nin şöyle bir tutumu var, bu bir masa olduğu için eleştiriyoruz…

FARUK BAL (Konya) – Çat, çat…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – …sataşma değil. Yani ne zaman önemli bir problem getirsek, hemen ama bu bir anayasa sorunu değil ya… Anayasa sorunu ne?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hayır, hayır, ben şöyle bir şey…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, yani ben bunu eleştiriyorum, şöyle: Ana dilde eğitimde bile karşımıza tek gerekçe çıktı: Bu anayasa sorunu değil… Ya, tam da anayasa sorunu.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ne yapsınlar?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Anayasaya yazmazsak bu problemi çözemiyoruz. Yani biz bun nedenle iktidara niye bırakalım, yani yürütmeye niye bırakalım bu işi?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yazıldı bu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bizim önerimizin dayanağını söylüyorum. Yani her şeye “Anayasa sorunu değildir.” diye bakmak…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Memurun güvencesi bir anayasa sorunu değil.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ya, sonuçta ben BDP’nin görüşlerini söylüyorum, hani partimizin görüşlerini söylüyorum. Bazı kurumlar, kurallar gerçekten anayasal ilkeye, Türkiye'nin cumhuriyet tarihini dikkate alırsak, olmak zorunda. Yani vallahi ben de hukukçu olarak en kısa anayasayı tercih ederim. Eğer pratiğimiz buna uygun olsaydı. Ama şu anda diyorum ki: “Her şeyi yazalım, yazalım ki kimse aman sağa sola çekmesin.” Yani hani böyle bir kaygı var, çünkü bizim geçmiş siyasi tarihimiz, hukuk tarihimiz bunun aksini göstermiştir.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ahtapot anayasalar…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bizde isteriz ki…Bu her şey anayasa sorunu değildir, şüphesiz, teorik olarak doktrinel olarak doğru söylüyorsunuz ama bizim öyle bir geçmişimiz ve tarihimiz var ki, şu anda yaşıyoruz bunu.

Ben size üç gün önceki bir cinayetten söz ediyorum. Bu, bu kadar basit bir şey değil. Emin olun, üç gündür, ben şahsen ailesini tanıdım, ziyaret ettiğim için uyumadım yeni olay olduğunda, çünkü benim -Allah korusun- oğlum da aynı yaşta, lise son sınıf öğrencisi, böyle bir garip duyguya kapılıyorsunuz, failin bulunmasını istiyorsunuz, en basiti, duygu olarak tatmin olmak istiyorsun. Fail yargılandı yani bu çok basit bir şey değil bence.

Biz, bu nedenle, önerimizde, gerçekten diğer partilerle ortaklaşmak istedik. Bu problem çünkü hepimizin ve aynı perspektifle bakıyoruz. Hani, memurlar cezasız kalmasın eğer işlemişse bir suçu. Yani bu perspektifimizin ortaklığından hareketle tartışmaya açtım. Buraya bir şeyler yazalım. Hani, kanun koyucu şey kastımızı görsün. Biz insan öldürme fiilini burada düşünmüyoruz, işkenceyi düşünmüyoruz. Hani, orada memurlar niye korunur? Kamu işleri yürüsün, devlet işlerinde bir aksama olmasın, memur, her gün, ikide bir işte soruşturma, kovuşturmaya maruz kalmasın diye böyle bir sistem öngörülmüş ama bu sistem aksine işliyor -yani tersine- yani memur cezasız kalıyor.

Son olarak, çok uzattım biliyorum, yani şurada da bir sıkıntı var.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Lütfen toparlayın Meral Hanım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bugün BDP’li başkan olarak bana torpil yaparsın herhâlde.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Lütfen toparlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Şurada da diyeceksiniz yeni bir tartışma açtı, yani tartışma anlamında değil, geçen hafta da konuştuk, üç gün önce.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Görevleriyle ilgili işledikleri iddia edilen suçlular hakkında ceza soruşturması açılması. Bu sıkıntılı değil mi? Bana sıkıntılı geliyor. Soruşturma, kişi “soruşturma” demek -Yani Faruk Bey, hâkimlik yapmış, çok iyi biliyor, bizler de biliyoruz- bir şey var ortada deliller hemen toplanır soruşturmada; kan örneği, DNA, atıklar, ne bileyim, parmak izi, hani soruşturma budur, ilk anda el koyacağın delillerdir. Yani insan öldürmeyi düşünelim ya da bir işkence fiilini düşünelim, tecavüz fiilini düşünelim, yirmi dört saatte doktora gitmezse kadın gitti iz kalmadı, hiçbir şey kalmaz. Ya da parmak izi, yani o ilk arama yapılmazsa o parmak izleri gider, yani soruşturma üç gün sonra başlarsa, soruşturmada o deliller elde edilemez artık, bitmiştir, izin versen neye yarar, yani o bütün deliller ortadan kalkmıştır. Bu nedenle, ceza soruşturması açılmasını -soruşturmayı, kovuşturmayı değil- izne bağlamak çok sıkıntılı bir iştir. Yani bunu gerçekten tartışmamız lazım, savcı hiçbir şey yapamayacak. Yani Roboski’yle ilgili ya da Şahin Öner’le ilgili ya da Özgür Arda’yla ilgili savcı olay yerine gidip kişiler hakkında soruşturma açamayacak aslında yani o delilleri toplaması, onu başlatması.

Bence bu da tartışmalı bir konu. Bunu heyetin dikkatine sunuyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Faruk Bey de bir şey söylesin, sonra ben bir öneride bulunacağım.

FARUK BAL (Konya) - Şimdi, değerli arkadaşlar, uygulamadaki olumsuz örneklerden hareket ederek anayasa yapmak diye bir metot olmaz, bu çok yanlış yola götürür. İki: Biz, daha önce adil yargılanma hakkında Meral Hanım’ın itiraz ettiği, daha doğrusu, dile getirdiği gizlilikle ilgili kararı en şedit bir şekilde sınırlandırılmasını savunun patiyiz. Bu orada düşünülecek, burada olmaz bu, onun yeri orası. Üçüncü olarak: Savcı, izne tabi işlerde dahi öğrenmiş olduğu bir suç nedeniyle delilleri toplamakla mükelleftir. Topladığı delilleri idari makama verir -idari makam izin verir vermez o ayrı bir şey- yani “deliler toplanamaz” şeklindeki bir düşünce burada Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılmış düzenlemeyle ortadan kaldırılmış oluyor. Dolayısıyla, bu kuralı biz, yumuşatır, etkisiz hâle getirir, sizin söylediğinizin aksine etkisiz hâle getirilir, bunun yanına -şimdi eleştirmek için söylemiyorum Burhan Kuzu’yu- maydanoz maddesi diye bir madde getirdi. Türkiye'nin en ciddi sorunudur işte bu, en önemli ihlallerinin sorunudur ve bunu maydanoz maddesi diyerek indirdiler iki aya veya üç aya cezasını. Oysa, en büyük yolsuzluklar o maddeyle cezalandırılıyordu, zimmet suçu oluşmadığı için, irtikap suçu oluşmadığı için, vesaire. Böyle bir kapı açarsanız açılacak o kapıdan başkaları da girer ve bu madde etkisiz hâle gelir. Bu maddenin aslında, hocalarımız üzerinde çok çalıştı, eski sistemin devamı değil, burada tam tersi soruşturma esas. Esas olan soruşturmayı başlatacak savcı ama bunun karşısında eğer yasada bir engelleyici hüküm varsa soruşturma iznine dair o takdirde izin alınacaktır, eskisindeki hükmün tam aksine giden bir durumdur bu. Dolayısıyla, madde düzgündür, güzeldir ama siz hâlâ ikna olmadıysanız Sayın Başkan geçelim kifayeti müzakere önergesi veriyorum ben çünkü beşe çeyrek kala ayrılmak zorundayım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Beşe çeyrek kala ayrılacağınızdan son derece emin olabilirsiniz hatta beş dakikada benden, beşe yirmi kala sizi göndereceğiz.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:15.03

İKİNCİ OTURUM

BAŞKAN : SIRRI SÜREYYA ÖNDER

Açılma Saati: 16.05

-----0-----

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Oturumu açıyorum.

Arkadaşlar, bugün Faruk ağabeyi biraz erken gönderme yüksek gayesiyle hızlı yol alalım son tahlilde hasılayı çoğaltmak bakımından. Bu konuda sanırım CHP ve BDP bir müştereklik yakaladılar. Hocam, siz okuyun, o şekilde yazalım, geçelim.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet, bir ek cümle koyalım “bağlıdır”dan sonra. “İnsan öldürme, kasten yaralama, işkence ve kötü muamele suçlarından dolayı soruşturma açılması hiçbir şekilde izne tabi tutulamaz.”

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yani ben söyleyince yanlış oluyor…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Katılın o zaman.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, değil, değil. Yazın oraya, tamam aynı aynı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, siz de başta “katılabilirim” demiştiniz. İnsan öldürmeye “katılabilirim” demiştiniz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Başbakan aradı, Başbakan aradı şimdi.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Selin Hocam, bu yaralama kısmını iyi düşündünüz mü tartıştınız mı? Yani, yaralama bazen izafi bir kavramdır.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Onu Atilla Bey düşündü.

ATİLLA KART (Konya) – Evet, orada tabii yaralamada bir kasıt yapamayız. Kasten yaralama başka… Ama yani öylesine kasten yaralama olabilir bir de işkenceden doğan ağır sonuçlar doğurabilir.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Cinayet.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani, tankın altında kalmıştır ölmemiştir ama yaralanmıştır gibi.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Öldürmeye tam teşebbüs gibi…

FARUK BAL (Konya) – Bence öyle “tankın altında kalma” falan diye yazmamız lazım, böyle çok karışık.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Öyle şeyler yazmıyoruz, örnek veriyoruz.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani ufacık bir çizik, ufacık bir çizik falan yaralama…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Olsun, yargılansınlar. Ne olacak?

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Zaten, yaralamanın başıyla yargılanmanın başı aynı.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Sayın Başkanım, biraz önceki okudunuz şiirden dolayı da yargılanırdınız siz buna göre.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – İzin vermeden konuşmayın lütfen.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Peki efendim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Evet, bundan sonraki şeyimiz ne arkadaşlar? Bitti herhâlde bugünkü çalışmamız.

Bir okuyun.

KANUNLAR KARARLAR UZMANI ÖZCAN ALTAY – Disiplin işlemlerinin yargısal denetim dışında bırakılmasına ilişkin hüküm var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Yok, bu madde daha bitmedi ki.

KANUNLAR KARARLAR UZMANI ÖZCAN ALTAY – İşte o maddeyle ilgili. Bu maddenin o hükmü kaldı.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, ceza hukukundaki terminoloji şu, baktık şimdi, kasten yaralamada, kasten öldürme, insan öldürme değil, kasten öldürme.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Biz orada cinsiyeti şey yapmak için insan öldürme diyoruz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, terminoloji neyse, cezada, kasten öldürme. Yani, bir anayasa koyucu ceza müktesebatından habersiz olduğu izlenimini vermemek lazım.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ceza Kanunu’nda “insan öldürme” demiyor mu?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kasten öldürme.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – “Öldürme” diyor ama artık “adam” yok.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, “adam” yok, “adam” demiyorum ben.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Yani, “adam” çıktı.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – “Kasten”e gerek yok ya, ölümüne sebebiyet verme…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Olmaz, trafik kazası ya, ne yapıyorsun?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Olsun, trafik kazası olsun.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bakın arkadaşlar, madde 81 “kasten öldürme”

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, biz bilinçli bir tercih olarak “insan öldürme” diyoruz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bu, kasıt kısmına diyor.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, oraya “kasten” koymadınız mı taksirli öldürmeleri de kapsıyor, yanlış o.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Eğer siz katılıyorsanız öyle düzeltiriz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ben, düzeltme değil, ben…

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Hayır, hukuka uygun öldürmeleri de kapsar.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Neyse yani bütün mesele o hocam “öldürme” o. “Kasten” eklemek lazım.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Taksirli suçlar da o zaman buraya…

ATİLLA KART (Konya) – Burada tabii amaç şu efendim: Daha çok emniyet olaylarında ,daha ziyade kastı aşan adam öldürme şeklinde tezahür ediyor pek çok olay.

1   2   3   4


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət