Ana səhifə

T. C. MİLLÎ EĞİTİm bakanliği teftiş Kurulu Başkanlığı Ankara-2006


Yüklə 4.88 Mb.
səhifə3/58
tarix25.06.2016
ölçüsü4.88 Mb.
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   58

Hukuk: Toplum hayatında kişilerin birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen ve uyulması kamu gücü ile desteklenmiş bulunan sosyal kurallar bütünüdür. Hukuk, toplumun genel yararını veya bireylerin ve toplumun ortak iyiliği amacıyla yetkili makam tarafından konulmuş ve Devlet yaptırımıyla donatılmış sosyal kurallar bütünüdür.

Hukuk Devleti: Yönetilenlerin değil, yönetenlerin de kurallara uyduğu devlettir. Bir ülkede yerleşmiş hukuk düzenine yalnız bireylerin değil yönetimin de uymasını gerektiren bir ilkedir. Anayasa Mahkemesinin bir kararında belirtildiği gibi, hukuk devleti; insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu, adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bu faaliyetlerinde hukuka, anayasaya uyan bir devlet olarak açıklanmıştır. Yurttaşlarının hukuki güvenlik içerisinde yaşadığı, hak ve özgürlüklerin anayasal güvence altında bulunduğu, devlet işlemlerinin bağımsız yargı organları tarafından hukuka uygunluk denetiminden geçirildiği devlettir.

Hukuk Devleti İlkesi: Hukuk devleti ilkesinin gerekleri; temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmış olması, kanunların anayasaya uygunluğunun yargısal denetiminin, kanuni idari ilkesinin, idarenin yargısal denetiminin, Devlet faaliyetlerinin belirliliği ilkesinin, mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıç güvencesi ilkelerinin ve idarenin mali sorumluluğunun sağlanmış olmasıdır.

Teamül (Örf-Adet): Halk arasındaki yaygın kurallar anlamına gelir. Teamül hukuku, örf ve adet hukuku, yazılı olmayan hukuk de­mektir. Uluslararası hukukta en eski hukuk kaynaklarından olan tea­mül, anlaşmalar kadar önemlidir.

Kamu Hukuku: Devlet ile bir şahıs veya diğer bir devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür.

Özel Hukuk: Bir şahıs ile diğer bir şahıs arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür.

İdare Hukuku: Devlet idaresinin teşkilat ve işleyişini, şahısların idare ile olan ilişki ve anlaşmazlıklarının çözümünü, kamu hizmetlerinin görülmesini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür.

Ceza Hukuku: Suç teşkil eden eylem ve davranışların nelerden ibaret bulunduğunu, bu eylem ve davranışlarda bulunanlara ne gibi müeyyideler (cezalar/yaptırımlar) uygulanacağını belirleyen hukuk kuralarının tümüdür.

Usul Hukuku: Yargı organlarının adalet dağıtırken takip edecekleri usulleri belirleyen hukuk kurallarının tümünden oluşur.

Anayasa: Devletin temel yapısını, yani kuruluşunu, yönetim biçimini, Devletin temel organlarını, bunların birbirleriyle olan ilişkilerini, kişilerin Devlete karşı olan temel haklarını ve ödevlerini düzenleyen kanundur.

Kanun: Yasama organı tarafından, belli şekil ve şartlara uygun olarak tanzim edilip, yürürlüğe girmesinden itibaren uyulması gerekli bulunan genel, soyut ve sürekli kuralları bir arada toplayan yazılı hukuksal metindir.

Kanunlar, Cumhurbaşkanının onayından sonra Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer.



Kanun Hükmünde Kararname (KHK): Yasama organının (TBMM) kanun ile, belli konularda Bakanlar Kuruluna verdiği kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi çerçevesinde çıkarılan, aynen kanunlar gibi yürürlüğe giren yazılı hukuksal metindir.

KHK’ler yayımlandıkları gün TBMM’ne sunulurlar.



Tüzük (Nizamname): Bakanlar Kurulunca, kanunun uygulanmasını göstermek veya kanunun emrettiği işleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı olmamak şartıyla ve Danıştayın incelemesinden geçirilerek çıkartılan, Cumhurbaşkanı tarafından imzalanarak kanunlar gibi (Resmi Gazete’de) yayımlanan düzenleyici işlemlerdir.

Yönetmelik (Talimatname): Devlet örgütü içerisinde bulunan çeşitli kurum ve kuruluşların kendi iç bünyelerini ilgilendiren çalışma usullerini düzenleyen kurallar bütünüdür.

Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.



Yönerge: Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren konularda, kanun, tüzük ve yönetmeliklerde yer alan düzenlemeler dahilinde, bu düzenlemelerde ayrıntılı olarak düzenlenmemiş hususlarda yapılacak uygulamaları, yürütülecek iş ve işlemleri düzenleyen, açıklayan, kurum veya kuruluşun en üst yetkilisi/organı tarafından onayla/kararla yürürlüğe konulan kurallar bütünüdür.

Genelge: Kanun, tüzük, yönetmelik ve yönerge hükümlerinin uygulanmasında düşülen duraksamaları gidermek için veya bu yasal ve idari düzenleyici metinlerde yer alan hususların daha kolay anlaşılabilmesi ve uygulanabilmesi için, yargı kararında yer alan bazı hususlarda yapılacak idari iş ve işlemleri açıklamak için, idarenin açıklanmasını gerekli gördüğü hususları teşkilat birimlerine ve çalışanlarına bildirmek için yayımladığı genel nitelikli yazılı emirler bütünüdür.

Emir: Kamu görev ve hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan  kimseye,  yürütülmekte olan veya yürütülecek olan iş ve işlemlere, görevlere ilişkin konularda, amir konumunda olan üstleri tarafından mevzuata (genelge, yönerge, yönetmelik, tüzük,   kanun  veya  Anayasa  hükümlerine) uygun olarak verilen sözlü ve/veya yazılı irade beyanıdır.

İçtihat: Belirli bir hukukî sorun konusunda mahkemelerin ya da hukuk bilginlerinin görüşüdür. İçtihat, hukukun önemli kaynak­larından biridir. Gerek bilimsel içtihatlar, gerekse mahkeme içtihatları yeni bir hukuk kuralı koymazlar. Bunlar yalnızca hukuk kurallarına açıklık getirir, bu kuralları yorumlarlar. İçtihatların mahkemeleri bağ­layıcı niteliği yoktur. Ancak, içtihadı birleştirme kararları bağlayıcıdır. İçtihadı birleştirme kararı, bir yargı alanındaki değişik mahkeme ka­rarlarının birleştirilmesi amacıyla o yargı alanındaki en yüksek mah­kemenin aldığı karardır. Mahkemeler, içtihadı birleştirme kararlarına aykırı karar veremezler. İçtihadı birleştirme kararı, yasaların uygulan­masında ülke düzeyinde birlik ve uyum sağlar. Mahkemelerin belirli konulardaki kararları arasında çelişkileri önler. Adlî yargı alanında içtihatları birleştirme kararları alma görevi ve yetkisi Yargıtay’ın, idari yargı alanında ise Danıştay’ındır.

Doktrin: Bilimsel içtihatlardır. Hukuk doktrini, bir sorunla ilgili olarak hukukçuların, bilim adamlarının öngördüğü ilkeler, görüşler, kanılar ve inançlardır. Konusu hukuku açıklamak ve yorumlamak olan, hukuk biliminin kaynaklarından birini oluşturan çalışmaların tümüdür.

Hiyerarşi: İdare teşkilatı içinde hiyerarşi bu teşkilatın bir kademeleşme göstermesini, bu teşkilatın görevlilerinin aşağıdan yukarıya doğru basamak basamak, derece derece birbirlerine bağlanarak baştaki yetkililere tabi olmalarını ifade etmektedir.

Merkezden yönetim sisteminde, ülke düzeyinde yürütülmesi gereken her bir idari hizmet, “Bakanlıklar” biçiminde tertip edilmiş ve merkezde toplanmıştır. Dolayısıyla, merkezi idare teşkilatında hiyerarşik düzenin en üstünde bakan yer alır.



İdari İşlem: İdare hukuku alanında yönetimin tek yanlı irade açıklaması ile hukuksal sonuç yaratan başka bir deyişle hukuk düzeninde değişiklik yapan işlemlere idari işlem denir.             İlke olarak yönetsel işlemler yürürlüğe girdikleri andan başlayarak etkilerini gösterir. Bu etkilerin yürürlük öncesi döneme ilişkin olmamaları gerekir. Bu yasaların geriye yürümezliği ilkesinin yönetsel idari işlemlere yansımasıdır. Kısaca açıklamak gerekirse borçlandırıcı işlemlerde, disiplin cezalarında geriye yürümezlik kuralı katı bir biçimde uygulanır. Buna karşın affa ilişkin uygulamalar, ilgilinin yararına yapılan işlemler yasal dayanağı bulunmak koşulu ile geriye yürüyebilir.

Görev: Bir kimsenin / kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan görevlilerin, konumları itibariyle, kanunlar ve diğer idari düzenlemeler gereğince yapmak durumunda oldukları iş ve işlemlerin bütünüdür.

Yetki: Bir işi veya görevi belli şartlar altında yapıp yapmama veya bir karara bağlama konusunda sahip olunan yasal haktır.

Sorumluluk: Bir kimsenin, kendi davranışları veya üzerine aldığı işlerin, kendisine verilen görev ve yetkilerin sonuçlarını üstlenmesi halidir.

Görevi Kötüye Kullanma: (1) Bir kamu görevlisinin/memurun; kendisine verilen görevleri kanuna ve diğer kurallara, görevinin gereklerine aykırı olarak hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olması ya da kişilere haksız kazanç sağlaması halidir.

(2) Bir kamu görevlisinin/memurun; kendisine verilen görevleri, kanunu ve diğer kuralları uygulamakta, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstermek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olması ya da kişilere haksız kazanç sağlaması halidir.

(3) Bir kamu görevlisinin/memurun; kendisine verilen görevleri kanuna ve diğer kurallara uygun yapmak için, görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlaması halidir.

Görevi İhmal: Hangi nedenle olursa olsun memuriyet görevinin yapılmasında savsama ve gecikme gösterilmesi veya üstünün yasaya göre verdiği buyrukların geçerli bir neden olmadan yapılmaması halidir. (5237 s. Kanunda “görevi ihmal” kavramı “görevi kötüye kullanma” kavramı içine alınmıştır. …)

Görev Gaspı: Yönetimin kendi görev alanına girmeyen, aslında hiçbir yönetsel kuruluşun görevi içine girmeyen bir konuda karar almasına denir. (Örnek: Yasa konusu olan bir durumun tüzük ile düzenlenmesi veya yargının görevine giren bir konuda yönetimce karar alınması.)

Yetki Gaspı: Yönetim adına irade açıklamasında bulunmaya, karar almaya yetkisi olmayan, yönetim içinde yer alan bir kişinin yaptığı işlemlerdir. (Örnek: Bakan adına irade açıklamasına yetkili olmayan şube müdürünün karar alması veya dekan adına karar almaya yetkili olmayan fakülte sekreterinin karar alması.)

Yetkilerin Paralelliği: Her türlü yetki kuralları başta Anayasa olmak üzere kanunlarda belirlenmiştir. Bir idari işlemi yapmış yada bir idari kararı almış olan idare makamı veya organı aksine bir hüküm olmadıkça o idari işlemi ya da kararı değiştirmeye, kaldırmaya ve geri almaya yetkilidir. İdare her türlü yetki kurallarına uymak zorundadır. Aksi halde alacağı karar yetki unsuru yönünden hukuka aykırı olur.

Yetki Genişliği İlkesi: Genel yönetimin taşra kuruluşlarında bulunan yüksek kamu görevlilerine, belli konularda, kendiliğinden karar alma ve uygulama yetkisi verilmesine yetki genişliği ilkesi denir. (Örnek: Valinin Bakan adına, belli konularda kendiliğinden karar alıp uygulaması.)         Anayasanın 126. maddesinde “İllerin yönetimi yetki genişliği ilkesine dayanır” denilmektedir.

Yetki Devri: Bir memura/kamu görevlisine veya organa ait yetkinin tamamen veya kısmen yetkili makamın onayı ile diğer bir memura/kamu görevlisine veya organa devredilmesi işlemidir.

İdare hukukunda idari organ ve makamlara verilen yetkiler kural olarak bu organ ve makamlarca kullanılır. Bilindiği gibi kamu hukukunda bir yere verilen yetki, tersine bir hüküm bulunmadıkça o yer tarafından kullanılır. Bu yerin yetkisini başka yere devredilebilmesi için yasal bir dayanağa gerek vardır. Yetki devri, belli konularda olabilir. Bir yer kendisine verilmiş olan yetkileri, bütünü ile başka bir yere devredemez. Bu koşullara uymadan yapılan yetki devri hukuka aykırı olur. Hukuka aykırı olarak yapılmış olan yetki devrine dayanılarak alınan kararlar da yetki yönünden sakat bir işlemdir. İptal edilmeleri gerekir. Yetki devrinin yayınlanması ve ilgililere duyurulması da gerekir. Çoğu kez bir “olur” ile yetki devredilmektedir.



Yetki Saptırması: İdarenin, yetkisi bulunan bir alanda, bu yetkisini hizmet dışı (keyfî, politik vb.) düşüncelerle kullanması halidir. (Örnek: Kamulaştırma kararının kamu yararının gerçekleştirilmesi yerine salt belli bir kişinin taşınmazının kamulaştırılması suretiyle o kişiye zarar verilmesi amacıyla alınmış olması halinde kamulaştırma kararında yetki saptırması vardır.)

Yetki Tecavüzü: Astın üstü yerine karar alması, hukuksal bir işlem yapması, konu yönünden yetkisizlik durumunu oluşturur. Buna yetki tecavüzü denir.

Takdir Yetkisi ve Bağlı Yetki: İdarenin görevi, hukuk kuralları içinde kamu hizmetlerini yürütmektir. Bütün kamu hizmetlerinin, hangi koşullar altında nasıl yürütüleceğini, önceden tespit etme, bunları yazılı kurallar olarak düzenleme imkanı yoktur. Yöneticilere takdir yetkisi tanımak zorunludur. Bilindiği gibi, yönetime tanınan yetkiler bağlı yetki ve takdir yetkisi olarak ikiye ayrılır. Yönetimin, bir yetkiyi kullanması, belli bir şeyi yapması yada belli bir davranışta bulunması kesin bir biçimde emredilmiş ise bağlı yetkiden söz edilir. Yönetimin, yetkiyi kullanıp kullanmamakta, yada kullanılmasının gereklerini tespit etmede az ya da çok serbest bırakılması durumunda takdir yetkisinden söz edilir.

Takdir Yetkisini Kullanılırken Uyulması Gereken İlkeler: a) İdare, yasaların koyduğu sınırlar içinde kalmalıdır. b) İdare, takdir yetkisini kullanırken eşitlik ilkesine önem vermelidir. c) Takdir yetkisi, kamu yararı için kullanılmalıdır. d) Takdir yetkisi gerekçeli olarak kullanılmalıdır. e) Takdir yetkisinin kullanılması için yasalar özel koşullar öngörmüş ise yönetim bunlara uymalıdır.

Bağlı Yetki: Yönetimin belli kamu hizmetlerini nasıl yürüteceği, alacağı kararların içeriği önceden belirtilmiştir. Bağlı yetkide yönetim alacağı kararın koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit eder, gerçekleşmiş ise yasanın öngördüğü kararı alır. Yönetimin başka türlü hareket etmesi imkanı yoktur. Bağlı yetkinin olabilmesi için yönetimin elinde birden çok çözüm yolunun bulunması gerekir.

Kanunsuz Emir: Kamu kurum ve kuruluşlarında yürütülmekte olan kamu görev ve hizmetleriyle ilgili olarak, amir konumunda olan üstler tarafından ast konumunda olan kamu çalışanlarına, Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı olarak verilen emirdir.

Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan  kimse,  üstünden  aldığı  emri,  yönetmelik,   tüzük,   kanun   veya   Anayasa  hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.             Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.



Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır. (Anayasa md: 137)

Kamu Görevi: Devlet tarafından kamu yararı için tahakkuk ettirilmesi zaruri ve sürekli görülen faaliyetlerdir. Devlet tarafından yürütülmesi zorunlu görevlerdir. (Örnek: Eğitim, savunma, adliye, maliye vb. faaliyetler.)

Kamu Hizmeti: Devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında genel ve ortak gereksinimlerini karşılamak, kamu yararı yada çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli, düzenli ve ihtiyari etkinliklerdir.

Memur: Mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilen kamu çalışanlarıdır. Memurlar; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olan ve bu Kanunun 4/A maddesinde sayılan nitelikte işleri yürütmekle görevlendirilen gerçek kişilerdir.

Kamu Çalışanı: Kamu kesiminde unvanı ve görevine bakılmaksızın ka­mu hukuku ya da özel hukuk bağıyla bir hizmet sunumunda bulunan, temel özlük hakları kamu hukuku kurallarıyla (ya­salarla) düzenlenen ger­çek kişilerdir. (Örnek: Memurlar, diğer kamu görevlileri, kadrosuz söz­leşmeli personel, kamu işçileri bu kapsamda yer alır. )

Kamu Görevlisi: Kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişidir. (TCK m:6/c)

İşçi: 657 sayılı Kanuna tabi olmayıp, memur ve sözleşmeli personel statüsünde bulunmayan, 4857 sayılı Kanuna tabi olan ve bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişidir.

Sözleşmeli Personel: 657 sayılı Kanuna tabi olan ve bu Kanunun 4/B maddesi kapsamında yer alan işlerde geçici olarak çalıştırılan, işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlisidir.

Denetim / Genel Denetim: Kamu kurum ve kuruluşunun, Devletin gözetim ve denetimi altında bulundurulan kuruluşun, tüzel kişilerin yıllık veya dönemsel faaliyetlerinin tümünün veya belirlenen kısımlarının, yetkili makam veya merciin onayı veya emri üzerine, yetkili görevlilerce mevzuata uygunluk ve yerindelik, verimlilik yönlerinden araştırılması, incelenmesi ve irdelenmesi faaliyetlerinin bütünüdür.

İç Denetim ve Dış Denetim: Kamu kuruluşunun kendi kendisini denetlemesine iç denetim, başka bir kamu kuruluşu tarafından denetlenmesine de dış denetim denir. İç denetimin en belirgin özelliği hiyerarşi denetimi, dış denetiminki ise vesayet denetimidir.

İç Denetim: Kamu idaresinin çalışmalarına değer katmak ve geliştirmek için kaynakların ekonomiklik, etkililik ve verimlilik esaslarına göre yönetilip yönetilmediğini değerlendirmek ve rehberlik yapmak amacıyla yapılan bağımsız ve nesnel güvence sağlayan danışmanlık faaliyetidir. (5018 s. Kanun)

İnceleme: Yetkili makam veya mercilerin onay ve emirleri üzerine, ilgili görevliler tarafından gerçekleştirilen, ihbara veya şikayete konu olan hususların açıklığa kavuşturulması çalışmalarının ya da denetim çalışmaları sırasında belirlenen bazı durumların, aksaklık ve noksanlıkların ilgili mevzuat yönünden irdelenmesi ve değerlendirilmesi çalışmalarının bütünüdür.

Ön İnceleme: Yetkili merci tarafından 4483 sayılı Kanunda belirtilen usul ve esaslar dahilinde yapılan/yaptırılan inceleme ve soruşturma çalışmalarının bütünüdür.

Tevsi-i Tahkikat: Yeni çıkan bazı olgular nedeniyle, yapılmış olan tahkikatın genişletilmesi ve derinleştirilmesi halidir.

Soruşturma: Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evrede yürütülen iş ve işlemlerdir. (CMK md:2)

Kovuşturma: İddianamenin kabulü ile başlayan, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evrede yürütülen iş ve işlemlerdir. (CMK md:2)

Şüpheli: Soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişidir. (CMK md:2)

Sanık: Kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişidir. (CMK md:2)

Sanık / Maznun / Zanlı: Hakkında ceza davası açılan kişidir.

Müdafi: Şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukattır. (CMK md:2)

Vekil: Katılan, suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişiyi ceza muhakemesinde temsil eden avukattır. (CMK md:2)

Dava: Hakkına tecavüz edildiği ileri sürülen kişinin (davacının), mahkemeye başvurarak hakkının mahkeme eliyle (hukuksal) korunmasını istemesidir.

Davacı: Dava açan kimse; devletten hukukî himaye isteyen kişi; müddei; iddia eden kişi. (Kamu davasında davacı -kural olarak- savcıdır.)

Davalı: Davacı tarafından davanın kendisine yöneltildiği kişi; hakkında dava açılan kişi.

İfade Alma: (1) Şüphelinin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesi işlemidir. (CMK md:2)

İfade Alma: (2) Hakkında bazı iddialar ileri sürülen veya bazı konular dolayısıyla hakkında şikayette bulunulan memurun/kamu görevlisinin disiplin soruşturmasına konu olan hususlarda müfettiş/muhakkik tarafından dinlenmesi/açıklamalarının alınması işlemidir.

Bilgi Alma: Araştırma, inceleme, soruşturma ve ön inceleme yapılan konularda bilgisi, duyumu, görgüsü ve/veya ilgisi olan kişilerin/görevlilerin açıklamalarının alınması işlemidir.

Savunma Alınma: Hakkında disiplin soruşturması raporu düzenlenmiş memurun/kamu görevlisinin, ortaya konulan, doğrulanan fiil ve halleri ile ilgili açıklamalarının yazılı olarak yetkili disiplin amiri veya disiplin kurulu tarafından istenilmesi işlemidir.

Sorgu: Şüpheli veya sanığın hâkim veya mahkeme tarafından soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesi işlemidir. (CMK md:2)

Malen Sorumlu: Yargılama konusu işin hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişidir. (CMK md:2)

Tanık: Ceza ve/veya hukuk davasında bilgisine, görgüsüne başvurulan üçüncü şahıstır. Davanın tarafları tanık olamaz.

Tanık: Gördüğünü ve bildiğini anlatan, bilgi veren kimsedir.

Tanık (Şahit): Tanıklık (şahadet) eden kimse; yargılamada bir olay hakkında görgüsüne veya bilgisine başvurulan kimse; bir olayın vuku bulduğunu (olduğunu) gören kimse; olay veya işlem sırasında hazır bulunan kimse.

Muhbir (İhbarcı): Bir suçtan zarar görmediği halde, işlenen suçu, kanun dışı bir durumu yetkili makam ve mercilere sözlü veya yazılı olarak bildiren kimsedir.

Müşteki (Şikayetçi, Yakınıcı): Bir suçtan zarar görmesine rağmen, zarar ve ziyan tazminini istemeden durumu ilgili makam ve mercilere bildiren kimsedir.

Bilirkişi: Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, oy ve görüşünün alınmasına karar verilen kişidir. (CMK md:63)

Teşebbüs: İşlenmesi kastolunan bir cürmün icrasına elverişli vasıtalarla başlanmasından sonra, failin, elinde olmayan engel sebep­lerin müdahalesi yüzünden icra fiillerinin tamamlanamaması ya da ta­mamlanmasına rağmen sonucun meydana gelmemesi halidir.

İştirak: Birden çok kişinin önceden anlaşmak ve işbirliği yap­mak suretiyle bir suçu işlemeleri hâlidir. İştirak halinde olanların her biri, sorumluluk düzeyleri itibariyle “fail”, “azmettirici” ve “yardım eden” konumunda bulunur.

Suç: Hukuk kurallarının yasakladığı ve yapılmasına veya yapılmamasına cezai yaptırım (müeyyide) bağladığı eylemdir. Cezai nitelikte hukuka aykırı fiildir.

Fail: Cezai nitelikte hukuka aykırı fiil işleyen kişiye denir.
Ceza: Kanunun açık olarak suç saydığı bir fiili işleyen bir kimsenin yaşantısına, hürriyetine, mallarına, onuruna karşı Devletin yasa­larla getirdiği sınırlamadır.

Disiplin Cezası: Belirli bir statüde bulunan kişilere görevleri dolayısıyla veya görev yapılan yerdeki kusurları dolayısıyla verilen cezalara disiplin cezası denilir.

Ceza hukukunun özelliği bu hukukun her ferde uygulanmasında görülür. Disiplin hukukunda ise cezalar asker, memur, öğrenci gibi belli bir statüde bulunan kimselere uygulanır. Disiplin cezalarında genellik unsuru yoktur. Disiplin cezaları mahkemeler tarafından değil idare makamları tarafından verilir.



Tazminat: Bir haksız fiil ile bir şahsın maddî ve manevî varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek için, bu haksız fiilden sorumlu tarafından yapılması gereken ödemedir. Hukuk tarafından korunan ve şahsa ait maddî ve manevî zarar verici fiilin olmasından sonraki hâli ile önceki hâli arasındaki farktır.

Adalet ve Kanun Önünde Eşitlik İlkesi: Ceza Kanununun uygulanmasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer düşünceleri, felsefi inanç, milli ve sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konuları yönünden ayrım yapılamaz. Hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz. Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. 
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   58


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət