Ana səhifə

T. c inkilâp tariHİ ve atatüRKÇÜLÜk a-mustafa kemal’İn yaşami


Yüklə 344.5 Kb.
səhifə3/3
tarix26.06.2016
ölçüsü344.5 Kb.
1   2   3

Madde-1: Türkiye, milli sınırları dâhilinde, lekesiz bir bağımsızlık ile, dünyanın barış ve gelişme unsurlarından biridir.

Madde-2: Türkiye halkı egemenliğini, kanı ve canı pahasına elde ettiğinden, hiçbir şeye feda etmez ve ulusal egemenliğe dayanan meclis ve hükümetine her zaman destek verir.

Madde-3: Türkiye halkı, tahrip etmez, imar eder. Bütün emeği ekonomik yönden ülkeyi yükseltmek amacına yöneliktir.

Madde-4: Türkiye halkı, tükettiği malı olabildiğince kendi yetiştirir. Çok çalışır, zamanda, parada ve ithalatta savurganlıktan kaçar. Milli üretim için yeri geldiğinde geceli gündüzlü çalışır.

Madde-5: Türkiye halkı, servet olarak bir altın hazinesi üzerinde oturduğunun bilincindedir. Ormanlarını evladı gibi sever, bunun için ağaç bayramları yapar; yeniden orman yetiştirir. Madenleri kendi ulusal üretimi için işletir ve servetlerini herkesten fazla tanımaya çalışır.

Madde-6: Hırsızlık, yalancılık, ikiyüzlülük ve tembellik en büyük düşmanımız; tutuculuktan uzak dindarca bir anlayış her yerde ilkemizdir. Her zaman faydalı yenilikleri severek alırız. Türkiye halkı kutsallığına, topraklarına, şahıslarına ve mallarına karşı yapılan düşmanca propagandalardan nefret eder ve bunlarla mücadeleyi hep bir görev bilir.

Madde-7: Türkler, bilgelik ve yetenek aşığıdır. Türk, her yerde hayatını kazanabilecek şekilde yetişir; fakat her şeyden önce ülkesinin malıdır. Eğitime verdiği yücelik dolayısıyla Kandil günü, aynı zamanda bir kitap bayramı olarak kutlanır.

Madde-8: Birçok savaşlar ve zorunluluktan dolayı azalan nüfusumuzun artması ile beraber sağlıklarımızın, hayatlarımızın korunması en birinci amacımızdır. Türk; mikroptan, pis havadan, salgından ve pislikten çekinir, bol ve saf hava, bol güneş ve temizliği sever. Ata mirası olan binicilik, nişancılık, avcılık, denizcilik gibi beden eğitiminin yayılmasına çalışır. Hayvanlarına da aynı dikkat ve özeni göstermekle beraber cinslerini düzeltir ve sayılarını çoğaltır.

Madde-9: Türk, dinine, ulusuna, toprağına, hayatına ve varlığına düşman olmayan uluslara hep dosttur; yabancı sermayesine karşı değildir. Ancak kendi yurduna, kendi diline ve yasasına uymayan kurum ve kuruluşlarla ilişkide bulunmaz. Türk, bilim ve sanat yeniliklerini nerede olursa olsun doğrudan doğruya alır ve her türlü ilişkide fazla aracı istemez.

Madde-10: Türk, açık alın ile serbestçe çalışmayı sever; tekel istemez.

Madde-11: Türkler, hangi sınıf ve meslekte olurlarsa olsunlar, birbirlerini candan severler. Meslek, zümre itibariyle el ele vererek birlikler, ülkelerini ve birbirlerini tanımak, anlaşmak

12- Türk kadını ve kocası ve çocuklarını, misak-ı iktisadiye kurallarına göre yetiştirir.


Tarım Politikası

-Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu yıllarda ekonomi büyük ölçüde tarıma dayalıydı.

-Bu dönmede tarım alanında meydana gelen iki gelişme çok önemlidir. Bunlar Atatürk Orman Çiftliği’nin kurulması ve Aşar vergisinin kaldırılmasıdır.

Atatürk Orman Çiftliği

Atatürk, Gazi Orman çiftliğini kurarak, modern tarım tekniklerinin ilk örneklerini Türkiye tarımına hediye etmiştir. Atatürk tarımı geliştirmek amacıyla tarım Kredi Kooperatiflerini ve Devlet Üretme Çiftliklerini kurdu. Topraksız köylüye toprak dağıtmak amacıyla toprak reformunu başlattı.

Türk Denizciliği ve Kabotaj Yasası 1 Temmuz 1926)

-1 Temmuz 1926’da kabul edilen Kabotaj Yasası ile Türk kara sularında yük taşıma hakkı sadece Türk denizcilerine verildi.

-Dalgıçlık, kılavuzluk, kaptanlık, çarkçılık, tayfalık ve benzeri mesleklerin Türk yurttaşlarınca yerine getirilebileceği belirtildi.

-Kabotaj Yasası, kapitülasyonların kaldırılmasını tamamlayan bir gelişmedir.



Atatürk Dönemi Ekonomik Gelişmeler

-Sanayi, ticaret, madencilik, ulaşım ve bankacılık alanlarında hızlı bir yapılanmaya gidildi.

-24 Temmuz 1923’te Kapitülasyonlar kaldırıldı.

-1924’te Türkiye İş Bankası kuruldu.

-1925’te Reji İdaresi (tütün tekeli) yabancılardan satın alındı.

-1925’te Ticaret ve Sanayi odaları kuruldu.

-1926’da Sanayi ve Maden Bankası kuruldu.

-1927’de sanayiyi teşvik amacıyla yasa çıkarıldı.

-Uşak’ta bir şeker fabrikası ve ufak çapta bir dokuma fabrikası kuruldu.

-1929’da yerli sanayiyi korumak için gümrük vergileri yükseltildi.

-1930’da Merkez Bankası kuruldu.

-1930’da Türk Parasının Değerini Koruma Yasası çıkarıldı.

-1933’te I.Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlandı.

-Bu dönemde Sümerbank, Paşabahçe Cam, Beykoz Deri, İzmit Kâğıt Sanayi ve Karabük Demir Çelik işletmeleri kuruldu.

-Türkiye’de madenciliği geliştirmek içi amacıyla MTA (Maden Tetkik Arama) enstitüsü açıldı.

-Türkiye’de maden işletmeciliğini gerçekleştirmek amacıyla Etibank kuruldu.

-II. Beş Yıllık kalkınma planı ise II. Dünya Savaşı’nın çıkması nedeniyle uygulanamamıştır.

Türk Hava Kurumu ve Uçak Sanayi

-Türk Hava Kurumu 16 Şubat 1925’te Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle “Türk Tayyare Cemiyeti” adıyla kuruldu.

-Türk Hava Kurumu, Kayseri’de TOMTAŞ Uçak ve Motor Fabrikası’nı hizmete açtı.

-Etimesgut’ta kurulan uçak fabrikası 1940’da tam üretime geçti.

-3 Mayıs 1935’te Türkkuşu kuruldu.

-Kurum, bugüne kadar aralarında Atatürk’ün manevi kızı ve dünyanın ilk kadın savaş pilotu olan Sabiha Gökçen’in de bulunduğu, birçok kişiyi yetiştirmiştir.



G-ATATÜRK’ÜN GELECEĞE YÖNELİK HEDEFLERİ

Atatürk’e göre geleceğin emanet edileceği bir gençliği yetiştirmek devletin görevleri arasındadır.



H-BÜYÜK NUTUK

-Atatürk, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında gerçekleştirdiği ikinci büyük kongresinde Milli Mücadele’yi ve Cumhuriyetin kuruluşunu anlatan uzun bir konuşma yaptı. Bu konuşma Nutuk adı altında kitaplaştırıldı.

-Atatürk, Nutuk’ta 1919-1927 yılları arasındaki olayları belgelere dayalı olarak yazıp Türk tarihi için önemli bir kaynak oluşturdu.

ATATÜRK İLKELERİ

A-ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ

1.Atatürkçü Düşünce Sistemini Hazırlayan Etkenler

Atatürkçü düşünce sisteminin oluşmasında, aile ve yetişme ortamı, eğitim yaşamı, okuduğu kitaplar vb unsurlar etkili olmuştur.

Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesine giderken kültürel yayınları izlemiş, Manastır Askeri İdadisi'nde kişi hak ve özgürlüklerin genişletilmesine yönelik düşünceleri benimsemiştir.

Türk düşünürlerden Namık Kemal, Mehmet Emin Yurdakul, Tevfik Fikret ve Ziya Gökalp'ten etkilenmiştir.

Yabancı düşünürlerden ise; J.J.Rousseau, Montesquieu, Descartes ve Kant'tan etkilenmiştir.

Bununla birlikte Avrupa’daki gelişmelerde gelişimi üzerinde büyük etki bırakmıştır.



2.Atatürkçülüğün Tanımı ve Önemi

Atatürk öldüğü sırada Hindistan İslam Birliği başkanı ve daha sonra da Pakistan'ın ilk kurucusu ve devlet başkanı Muhammet Ali Cinnah şöyle demiştir:

"Atatürk bütün dünya için özellikle Müslüman ülkeler için bir örnektir... Atatürk’ün ölümüyle yalnız Müslümanlar değil bütün dünya tarihi en büyük insanlardan birini kaybetmiştir.

Doğumunun 100.yılında UNESCO'nun 20.genel kurulunda şu bildiri yayınlanmıştır:

-Atatürk sömürgecilik ve yayılımcılığa karşı savaş açan ilk liderdir.

-Dünya ulusları arasında karşılıklı anlayışın ve sürekli barışın öncülüğünü yapmış, tüm yaşamı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayrımı gözetmeyen bir uyum ve iş birliği çağının doğacağına inanmıştır.

-Mücadelesini gerçekleştirirken barışa ve insan haklarına büyük önem vermiştir.

Atatürkçülüğün temel esasları Mustafa Kemal Atatürk tarafından belirlenmiştir.

-Atatürkçülük, Türkiye Cumhuriyeti için tam bağımsızlığı hedeflemektedir.

-Atatürk'e göre bağımsızlık her alanda gerçekleşmelidir.

-Atatürkçülük Türk ulusunun huzur ve refah içinde yaşamasını amaçlamaktadır.

-Atatürkçülükte ulusal egemenlik temeldir.

-Atatürkçülük, olayları akılcı bir yaklaşımla ele almayı ilke edinmiştir.

-Atatürkçülük, Türk ulusunu çağdaş uygarlık düzeyini üstüne çıkarmayı amaçlamıştır.

-Atatürkçülük, Türk toplumu için çağın gereklerine uygun kurumlar kurmayı hedefler.



3.Atatürkçülüğün Nitelikleri

XX. yüzyıl önemli tarihi olaylara, toplumsal değişimlere neden olan düşünce sistemlerinin etkili olduğu bir dönem olmuştur. Atatürkçülük bu dönemde ortaya çıkan diğer düşünce sistemlerinden ayrılmış olup geçerliliğini günümüze kadar sürdürmüştür.

Atatürkçülük; ülke gerçeklerinden, Türk ulusunun gereksinim ve isteklerinden doğmuştur.

Atatürkçülük, değişmez ve katı dogmalara dayanmayıp akıl ve bilimi temel almıştır.

Atatürkçülük için yabancı siyasal akımlar ve ideolojilerinin etkisinden söz edilemez.

B-ATATÜRK İLKELERİNİN ÖZELLİKLERİ VE DAYANDIĞI ESASLAR

1.Atatürk İlkelerinin Ortak Özellikler

Atatürk ilkeleri tarihi ve sosyolojik gelişmelerinin sonucunda oluşmuş ve Türk devriminin düşünce gücü ve dayanağını oluşturmuş ve Türk ulusunun gereksinimlerinden doğmuştur.

Atatürk ülkeleri birbirini tamamlayan ve birbirine bağlı bir bütünü oluşturmaktadır.

Atatürk ilkelerinin her alanda yeniliklere ve ilerlemeye açık olması dinamik bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir.

Atatürkçülük Türk toplumunun çağdaşlaşmasını hedeflemektedir.

2.Atatürk İlke ve Devrimlerinin Dayandığı Esaslar

Türk devrimi, Atatürk ilkelerinin uygulamaya dönüşmüş biçimidir. İlkeler vatan sevgisi, milliyetçilik, bağımsızlık gibi evrensel temellere dayanmaktadır. Bu temeller belirlenirken Türk ulusunun gereksinimlerini karşılayabilmesine özen gösterilmiştir.

Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ve ulusal bilincin oluşturulması açısından milli tarih anlayışının geliştirilmesine büyük önem vermiştir.

Atatürk, milli tarih gibi milli dili de devletin ve milletin devamlılığını ve gelişmesini sağlayan, milli kültürü oluşturan değer olarak görmüştür.

Atatürk'e göre temel olan Türk ulusunun onurlu, özgür bir biçimde yaşaması ancak tam bağımsızlık ilkesiyle olanaklıdır.

Atatürk'e göre, güçlü bir devlet ancak tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik temelleri üzerinde varlığını sürdürür.

Atatürk'ün en belirgin özelliklerinden biri de ulusal birlik ve beraberlik tutkusudur.

Ulusal birlik ve beraberliğin sağlanmasında önemli bir unsur da vatanın bütünlüğüdür.



ATATÜRK İLKELERİ

1.Cumhuriyetçilik

-Bir yönetim ilkesidir. Bir devlet biçimidir.

-Ulusçu demokratik, özgürlükçü ve çoğulcu ilkedir.

-Atatürk bu ilkenin niteliğini “Egemenlik kayıtsız koşulsuz ulusundur.” Biçiminde açıklamıştır.



Not: Atatürk, Cumhuriyetçilik ve Laiklik ilkelerini partiler üstü tutmuş ve tartışmalardan arındırmıştır.

Cumhuriyetçilikle İlgili Devrimler:

  • TBMM’nin açılması

  • Saltanatın kaldırılması

  • Cumhuriyetin ilanı

  • 1921 ve 1924 anayasalarının kabulü

  • Çok partili yaşama geçiş denemeleri

2.Milliyetçilik

-Ortak ekonomik çıkarlar için aynı topraklar üzerinde yaşayan insanların ortak geleceğinin ifadesidir.

-Türk halkının ümmet olmaktan çıkıp ulus olmasını amaçlamıştır.

Atatürk milliyetçiliğinin bazı özellikleri ise;

-Dinsel birliğe değil de, toplumsal birliğe dayandığı için “Laik” özelliği bulunmaktadır.

-Türk ırkının üstünlüğüne değil de, ulusların eşitlik temeline dayandığı için “ırkçı” değildir.

-Eşitlik ilkesine dayanıp insanı temel aldığı için “demokratik ve insancıldır.”

-Saldırgan değildir. Ulusal bağımsızlığı temel alır. Tam bağımsızlıktan yanadır.

-Akılcı ve insancıldır.

-Ekonomik içeriği de bulunmaktadır.

Milliyetçilikle İlgili Devrimler:


  • TBMM’nin açılması

  • Saltanatın kaldırılması

  • Halifeliğin kaldırılması

  • 1921 ve 1924 anayasalarının kabulü

  • Çok partili yaşama geçiş denemeleri

  • Türk Tarih Kurumu’nun açılması

  • Türk Dil Kurumu’nun açılması

  • Laiklikle ilgili tüm devrimler

  • Kültürel içerikli tüm devrimler

3.Halkçılık

-Bir ulusu oluşturan çeşitli mesleklerin ve toplumsal grupların içinde yer alan bütün insanlara halk denir.

-Devlet yönetiminde halka dayanma, halktan güç alma, halkın egemenliğine sığınma gibi özellikleri içermektedir.

-Sınıf egemenliğini reddeder. Bireyler arasında her alanda fırsat eşitliğini amaçlar.

-Halkçılık Anayasa’da Türkiye Cumhuriyetinin “Sosyal bir hukuk devleti” olduğu biçiminde yansımıştır.

-Cumhuriyetçilik ve Milliyetçilik ilkelerinin doğal sonucudur.



Halkçılıkla İlgili Devrimler;

  • Aşar vergisinin kaldırılması

  • Türk Medeni Yasası’nın kabulü

  • Kadınlara siyasal hakların verilmesi

  • Kılık – Kıyafet Yasası

  • Soyadı Yasası

  • Toprak reformu ile ilgili yasanın çıkarılması

4.Devletçilik

-Devlet, bir ülke üzerinde yaşayan insan topluluğunun, aralarındaki düzeni kurmak ve bu düzeni sürdürebilmek için oluşturduğu bir siyasi kurumdur.

-Devletçilik ise geniş anlamda bir devletin toplumunun çıkarlarını korumak için sosyal, kültürel ve ekonomik alanda müdahaleci olmasıdır.

-Cumhuriyet’in ilk yıllarında özel girişimcinin olmaması nedeniyle uygulanmıştır.

-Yabancı sermayeye karşı olmamış, ama denetimi bağlı tutmuştur.

-Devletçilik ilkesi günün koşullarından doğmuştur. Günümüzde yeterli derecede özel sermayenin olması nedeniyle eski önemini yitirmiştir.



Devletçilik İlkesinin Uygulanması İle;

  • Aşar vergisi kaldırılmış

  • Yabancı kuruluşlar ulusallaştırılmış

  • Demiryolları yapılmış

  • Devlet bankaları kurulmuş

  • Kredi kooperatifleri kurulmuş

  • Çeşitli devlet hizmetleri açılmış

  • Beş yıllık kalkınma planları hazırlanmıştır.

5.Laiklik

-Sorunların dine göre değil, akıl ve bilime göre çözülmesidir.

-Bireylerin inançlarına saygılı olunması amaçlanmıştır.

-Dinsel görüşleri açısından herhangi kişilere ayrıcalık tanımamayı amaçlamıştır.

-Kültürü çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak ve devrimci niteliklere kavuşturmak amaçlanmıştır.

Laiklikle İlgili Devrimler;


  • Saltanatın kaldırılması

  • Halifeliğin kaldırılması

  • Tevhid - i Tedrisat Yasası

  • Şeriat Mahkemelerinin kaldırılması

  • Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması

  • Maarif Teşkilatı hakkındaki yasa

  • Türk Medeni Yasası’nın kabulü

  • 1928’de “Devletin dini İslam’dır.” maddesinin anayasadan çıkarılması

  • 1937’de “Devletin Laik olduğu” maddesinin anayasaya eklenmesi

  • Medreselerin kapatılması

  • Kılık – Kıyafet Yasası’nın kabulü

6.Devrimcilik

-Devrim, bir toplumun eskiyen düzeninin yerine yeni ve çağdaş bir düzen getirilmesidir. Bu yeni ve çağdaş düzen köklü değişiklikler yapılarak gerçekleşir.

-Atatürk ilke ve devrimlerini korumayı ve geliştirmeyi amaçlamıştır.

-Uygulamada eski devlet düzeninden yeni devlet ve toplum düzenine geçilmiştir.

-Devrimcilik ilkesi Atatürk döneminde yapılan bütün devrim atılımlarında yer alır.

1923-1932 DÖNEMİ TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKASI

1.Türk-Yunan İlişkileri ve Nüfus Mübadelesi

-Lozan’a göre Batı Trakya ile İstanbul değişim dışında bırakılmıştı.

-Türkiye’den ayrılmak istemeyenler İstanbul’a geldiler ve İstanbul’da Rum nüfusu oldukça arttı.

-Türk Hükümeti bu duruma müdahale etti.

-Sorun, uluslararası Adalet Divanı’na götürüldüyse de çözülemedi.

-II. Dünya Savaşı bunalımı başlayınca yeniden Lozan koşullarına dönüldü.



Not: 1930 yılında Yunanistan Başbakanı Venizelos Türkiye’ye, 1931 yılında da Türk Başbakanı İsmet İnönü Yunanistan’a gitmiştir. Bu olumlu ilişkiler 1954’te Kıbrıs sorunu sonucu bozulmuştur.

2.Türk-Fransız İlişkileri, Suriye Sınırı, Yabancı Okullar ve Borçlar Sorunu

Yabancı Okullar Sorunu

1925 Yılında Çıkarılan Yasa İle

-Türk dili, Türk tarihi ve coğrafya dersleriyle yurttaşlık bilgisi, Türk öğretmenler tarafından okutulacaktır.

-Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olacaklardır.

-Yabancı elçiler, özellikle Fransa duruma müdahale ettilerse de, bir iç sorun sayılarak reddedilmiştir.



Adana – Mersin Demiryolları

-Kapitülasyonların kaldırılmasına karşın Türkiye’deki bazı liman ve demiryollarını yabancı şirketler işletmekteydi.

-Bu durum ekonomik bağımsızlığa aykırıydı.

-Türkiye, yabancıların elindeki şirketleri millileştirdi.



Not: Bu alanda yapılan son önemli millileştirme, Fransız şirketinin işlettiği Adana – Mersin demiryollarının satın alınmasıdır. (1929)

Osmanlı Borçları

-Lozan sonrası Osmanlı borçlarının ödenmesi konusunda Fransa ile anlaşmazlık çıktı.

-22 Nisan 1932 yılında imzalanan antlaşma ile bu sorun aşıldı.

-Türkiye borçları, Türk parasıyla ve eşit taksitler halinde ödeyecekti.



3.Türk-İngiliz İlişkileri, Irak Sınırı ve Musul sorunu

Musul Sorunu ve Irak Sınırı

-Sorun, Lozan Barış Antlaşması’nda çözülememişti.

-1924’te İstanbul’da İngilizlerle görüşme yapıldıysa da, anlaşma sağlanamadı.

-Milletler Cemiyeti, sorun hakkında Türkiye aleyhine karar verince, olay daha karmaşık duruma geldi.

-1925 yılında Güneydoğu Anadolu’da Şeyh Sait Ayaklanması çıktı.

-Ayaklanmanın bastırılması için bir dış sorun olan Musul Sorunu çözülmeliydi.

-5 Haziran 1926’da imzalanan Ankara Antlaşması’na göre;

-Musul, Irak’a bırakıldı.

-Petrol gelirinin %10’u 25 yıl süre ile Türkiye’ye bırakıldı.

1932-1939 DÖNEMİ TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKASI

1.Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Girmesi (18 Temmuz 1932)

-Yurtta barış dünyada barış ilkesi ve uluslar arası ilişkileri geliştirmek için Milletler Cemiyeti’ne girildi.

-Milletler Cemiyeti kısa süre sonra büyük devletlerin, özellikle İngiltere yörüngesine girdi.

-II. Dünya Savaşı’na engel olamayınca da, savaş sonrası kapatılarak yerine Birleşmiş Milletler kuruldu.



Not: 1939 yılında II. Dünya Savaşı’nın çıkmasında, Milletler Cemiyeti’nin taraflı bir politika izlemesi de etkili olmuştur.

2.Balkan Antantı (9 Şubat 1934)

-Faşist İtalya ve Nazi Almanya’sının saldırgan politika izlemsi üzerine kuruldu.

-Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya üye devletlerdir.

Not: Bulgaristan’daki faşist yönetim, Antant’a katılmamıştır.

-Üye devletlerden birine yapılan saldırı karşısında hep birlikte savunma yapacaklardır.

-Türkiye, Bulgaristan sınırı hariç diğer sınırlarını güvence altına almıştır.

-II. Dünya Savaşı gerçeğinde Antant amacına ulaşamamış ve savaş sonrası dağılmıştır.



3.Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi (20 Temmuz 1936)

-Lozan Barışı’na göre boğazların yönetimi uluslararası bir komisyona bırakılmış ve silahsız bölge ilan edilmiştir.

-II. Dünya Savaş’ı öncesi,

-Avrupa’da silahlanma süreci başlamıştır.

-Boğazlar komisyonu üyesi İtalya, Habeşistan’a saldırmıştır.

-Almanya, silahsız bölge ilan edilen Ren’e asker çıkartmıştır.

-Avrupa’daki bu gelişmeler Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmektedir.

Not: Bu gelişmeler karşısında Türkiye, Boğazların denetiminin kendisine bırakılmasını istedi. Avrupalı Devletler de çıkarları doğrultusunda Türkiye’nin önerisini kabul ettiler.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi

-Boğazlarla ilgili tüm sınırlamalar kaldırılmıştır.

-Yabancı ticaret gemilerinin geçişi serbest bırakılmıştır.

-Savaş durumunda Boğazların geçiş trafiği Türkiye’nin iradesine bırakılmıştır.

-Karadeniz’e kıyı devletlerin savaş gemilerinin geçişi de uluslararası hukuk kurallarına göre düzenlenmiştir.

-Montrö Boğazlar Sözleşmesiyle Boğazların egemenliğini yeniden elde eden Türkiye’nin jeopolitik önemi artmıştır.



4.Sadabat Paktı (8 Temmuz 1937)

-Yakındoğu’da barış ve güvenliğin sağlanması için kurulmuştur.

-Türkiye, İran, Irak ve Afganistan üye devletlerdir.

-Pakt ile Türkiye’nin doğu sınırları güvence altına alınmıştır.



Not: Suriye, Türkiye ve Irak ile yaşadığı sorunlar nedeniyle pakta katılmamıştır.

5.Hatay Sorunu ve Hatay’ın Anavatana Katılması (29 Haziran 1939)

-20 Ekim 1921’de TBMM Hükümeti ile Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile; Hatay’da özel yönetim kurulmuştur.

-Avrupa’daki gelişmeler karşısında (II. Dünya Savaşı gerilimi) Fransa, Suriye üzerindeki mandasını kaldırdı.

-Bu gelişme karşısında Suriye, Hatay üzerinde hak iddia etmeye başladı.

-Milletler Cemiyeti’nde sorun çözülemedi.

-Avrupa’daki savaş tehlikesi üzerine Fransa, Hatay için halkoylamasını kabul etti.

-Milletler Cemiyeti gözetiminde yapılan halkoylaması sonucunda 2 Eylül 1938’de “Bağımsız Hatay Cumhuriyeti” kuruldu.

-Hatay Meclisi’nde yapılan oylama ile de 30 Haziran 1939’da Hatay, Türkiye Cumhuriyeti’ne katıldı.



Not: Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dış başarısı, Hatay’ın ülkeye katılması olmuştur.

MİLLÎ GÜÇ

Millî güç, bir ulusun millî hedeflerine ulaşabilmek amacıyla kullanılabileceği maddi ve manevi kaynaklarının tümüne denir.

Millî gücün unsurları ise;

1. Siyasi Güç

2. Ekonomik Güç

3.Askerî Güç

4. Nüfus (Demografik) Güç

5. Psiko-Sosyal ve Kültürel Güç

6. Bilimsel ve Teknolojik Güç

TÜRKİYE’YE YÖNELİK TEHDİTLER

Coğrafi konu üç kıtayı birleştiren ( Asya - Avrupa - Afrika ) Türkiye, kültürel ve tarihsel nedenlerden dolayı da Dünya petrol rezervinin % 60’ýna sahip olan Orta Doğu, dünya yıllık petrol üretiminin % 30’u gerçekleştirmektedir. Türkiye yeraltı ve yerüstü zenginlikler açısından önemli bir yere sahiptir. Avrupa ülkeleri arasında en çok maden rezervine sahip olan ülkelerden biridir. Bugün çinko, bakır, boksit, kükürt, demir, krom, kurşun, bor, taşkömürü, linyit, fosfat, petrol, cıva, gümüş gibi madenler Türkiye’de işlenmektedir. Türkiye, krom ve bor mineralleri bakımından dünyada ilk sıralarda gelmekte ve nükleer enerji için önemli bir yer tutan uranyum cevheri de Türkiye’de bol miktarda bulunmaktadır Bu yer altı kaynaklarının yanında, zengin hidroelektrik ve güneş enerjisi potansiyeline ve jeotermal güce sahip olan Türkiye, diğer devletlerin ilgisini çekmektedir. Türkiye jeopolitik açıdan önemli bir konuma sahiptir. Bu konum Türkiye’ye önemli avantajlar sağlarken diğer taraftan varlığına yönelik tehditlerin de ortaya çıkmasına yol açmıştır. Türkiye’nin karşılaştığı bu tehditlerin sebeplerini anlamak ve gerekli önlemleri alabilmek için ülkemizin jeopolitik konumunu ve bunun sonuçlarını değerlendirmek gerekir. Türkiye, Kuzey yarım kürede 36 - 42° kuzey enlemleri ile 26 - 45° doğu boylamları arasında olup Avrupa, Asya, Afrika kıtalarının birbirine yaklaştığı noktada üç tarafı denizlerle çevrili "merkezî durum"da bulunan bir ülkedir. Türkiye Asya ve Avrupa kıtası üzerinde olup İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına sahiptir. Aynı zamanda Karadeniz’den Akdeniz’e ve Avrupa’dan Orta ve Uzak Doğu’ya uzanan bütün kara, deniz ve hava yolları Türkiye üzerinden geçmektedir. Bu yüzden bu bölge, ekonomik ve politik açılardan da büyük önem taşımaktadır. Türkiye; Rusya ve Hazar Bölgesi ile birlikte büyük doğal gaz ve petrol kaynağına sahip Orta Doğu’ya sınırı olması nedeniyle avantajlı bir konuma sahiptir. Türkiye’nin doğusundaki ülkeler enerji kaynağı üreticisiyken batısında yer alan ülkeler sanayileri gelişmiş, petrol ve doğal gaz rezervleri yok denecek kadar az olduğu için tüketici konumundadırlar. Türkiye’nin doğusundaki ülkeler enerji kaynağı zengini olmalarına rağmen sanayi ürünlerine yoğun ihtiyaç duymaktadırlar. Bu iki ülke grubunun ihtiyaçlarını en uygun şartlarda karşılayabilecekleri güzergâh ise Türkiye üzerinden geçmektedir. Özellikle hayata geçirilmeye çalışılan Hazar petrollerini dünya pazarlarına ulaştırmayı amaçlayan Bakü - Tiflis - Ceyhan Petrol Boru Hattı, Avrupa’nın doğal gaz ihtiyacının önemli bir kısmının karşılanmasını ve AB’nin Rusya’ya bağımlılığı azaltacak olan Nabucco Hattı bunlara örnek verilebilir. Fakat bu hatlara enerji sağlayacak ülkelerde meydana gelecek olumsuz gelişmeler ülkemiz için önemli tehdit unsurlarındandır. Irak’ın Kuveyt’i işgalinden önce günlük 800.000 varil kapasite ile kullanılan Kerkük-Ceyhan Petrol Boru Hattı Irak’ta meydana gelen olumsuzluklar sonucu günümüzde atıl duruma gelmiş ve Türkiye önemli bir gelir kaybına uğramıştır. Bu nedenlerden dolayı Türkiye’nin bulunduğu bölgede güçlü bir devlet hâline gelmesini istemeyen birçok devlet, ülkemizi zayıflatmak ve gelişmesini engellemek için çalışmalar yapmaktadır. Bu devletler uluslararası ilişkilerde Türkiye’yi zor durumda bırakmaya çalışmakta ve ülkemizdeki terör faaliyetlerine destek vermektedirler.

Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik konumu güçlü bir devlet olmasında avantajlar sağlarken bu durum Türkiye’ye yönelik iç ve dış tehditleri de beraberinde getirmiştir.

-Dış tehdit unsurları hedeflerine ulaşmak için Türkiye’deki yıkıcı unsurlarla iş birliği içine girmişlerdir. Türkiye üzerinde kötü emelleri olan devletler, uluslararası terör örgütleri, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan örgütler vb dış tehditlere örnek gösterilebilir.

-İç tehditler ise ülke içinden kaynaklanmakta olup bölücü, irticai ve misyonerlik vb. faaliyetlerde bulunan gruplardan oluşmaktadır. Türkiye’deki bölücü ve yıkıcı faaliyetlerinin genel hedefleri devletin iç ve dış politikada etkinliğini zayıflatmak, ekonomik yönden ülkeyi yıpratmak, korku ve endişe ortamı oluşturarak halkın geleceğe ve devlete olan güveninin sarsmaktır. Ayrıca ülkedeki demokrasi rejimini yıpratarak, temel hak ve hürriyetlerin askıya alınarak kullanılmasını engellemek terörün diğer amaçları arasında yer almaktadır.

-Verimli topraklara ve elverişli iklim şartlarına sahip olması sebebiyle tarım potansiyeline sahip bir ülkedir.

-Değişen dünya dengeleri ve uluslararası ilişkilerdeki farklılaşmalar sonucunda, sıcak savaşlar, yerini olumsuz propaganda, bölücü ve yıkıcı faaliyetlere destek verme gibi soğuk savaş metotlarına bırakmıştır.

- Günümüzde uluslararası çıkar mücadelelerinde terör faaliyetleri ön plana çıkmıştır. Terörle mücadelenin oldukça yüklü bir maliyeti bulunmaktadır. Ülkelerin gelişimi ve ekonomisine yönelik harcaması gereken paraları terörle mücadele alanına kaydırma zorunluluğu, ekonomik açıdan ülkenin kaynaklarının verimli alanlarda kullanılmasının engellenmesi terörizmin amaçlarındandır. Silah, insan ve uyuşturucu madde kaçakçılığı, gasp, hırsızlık, fidye, haraç vb. yollarla elde edilen paralar terör örgütlerinin başlıca finans kaynaklarıdır. Bu kaynakları kesmeye yönelik operasyonların artması sonucunda kaçakçılar başka yollar aramaya başlamışlardır. Terör örgütleri faaliyetlerde bulunacak eleman ihtiyacını gençlerden karşılamaktadır. Terörizmin hız kazandığı dönemlerle uluslararası sorunlar arasında yakın bir ilişki olduğu görülmektedir. Terörizm, siyasi bir mücadele aracı olarak bir ülkenin bir başka ülkeyi zayıflatması ve istikrarını bozması için de kullanılmaktadır.






1   2   3


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət