Ana səhifə

Sovyetler’İN ÇÖKÜŞÜndeki


Yüklə 0.7 Mb.
səhifə6/11
tarix24.06.2016
ölçüsü0.7 Mb.
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

ALİ HAN KANTEMİR

(1886-1963)
Şimali Kafkasya’nın en değerli önderlerinden, tanınmış siyaset ve cemiyet adamı Ali Han Kantemir 16 Nisan 1963 tarihinde ani olarak kalp kifayetsizliğinden Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhum 9 Mayıs 1886’da Şimali Kafkasya2nın Osetistan bölgesinin Karagaç Köyünde Digor-Aldarlar’a mensup Müslüman bir ailede dünyaya gelmiştir. Merhum lise tahsilini Vladikavkaz şehrinde, yüksek tahsilini de Petersburg Üniversitesinde Hukuk Fakültesinde yapmıştır. Daha talebe iken o, 1911’d3 Petersburg’da yayınlanan ‘’İslam Aleminde) adlı gazete ile iş birliği yaparak, Rusya İmparatorluğu Müslüman Halklarının hak ve hürriyeti uğrunda yürütülen mücadeleye katılmıştır.

Şimali Kafkasya yerli halklarının ruhi ve siyasi aile birliğini teşahhus ettiren bu gazeteye, Dağıstanlılar, Kabartaylar, çeçenler, İnguş ve Osetinler iştirak ediyorlardı. Bu arkadaşlardan bazıları ilk önce ‘’Birleşmiş Kafkasya Dağlıları Birliği’’ daha sonra da ‘’Müstakil Şimali Kafkasya Cumhuriyeti’’ kuruluşlarında önemli rol oynamışlardır. Ali Han Beyefendi de bu hareketin önemli önderlerindendi.

Ali Han üniversiteyi bitirdikten sonra, 1913’de Bakü’ye yerleşerek, avukatlığa başlıyor. O, bu meslekte uzun müddet, 28 Mayıs 1918’de istiklalini ilan etmiş olan Azerbaycan Milli Hükümetinin ilk başbakanı Fethali Han Hoylu’nun yardımcılığını yapmıştır.

Birinci Dünya Savaşı esnasında Bakü; ‘’Müslüman Cemiyeti Hayriyesi’’ Türk Cephesinde çalışmak üzere Ali Han başkanlığında bir Kızılay ekibi kurmuştu. Bu ekip askeri harekat dolayısıyla zarara uğramış sivil halka ve yaralı Türk askerlerine oldukça mühim yardımlarda bulunmuştur. Bu hararetli faaliyetleri neticesinde, herkesin teveccühünü kazanan Merhum Ali Han, Şubat 1917 inkılabı başlarında Kars Eyaleti askeri valisi vazifesinden azledildikten sonra, halkın arzusu üzerine Eyaletin idaresini üzerine alıyor. Prens Lvov’un Muvakkat hükümeti tarafından Maveray-i Kafkasya’yı idare için kurulan ‘’Maveray-i Kafkasya Özel Komitesi’’ halkın bu arzusuna uyarak Ali Han’ı asaleten eyalet komiserliğine tayin ediyor. ‘’Maveray-i Kafkasya Özel Komitesi’’nin yerini ‘’Maveray-i Kafkasya Komiserliği’’ aldıktan ve Maveray-i Kafkasya Seymi (Parlamentosu), toplandıktan sonra, Ali Han Kars Eyaletinin Türk nüfusu tarafından Seym mebusluğuna seçiliyor. Seym’in prezidyumu teşekkül ederken, Ali Han, adı geçen prezidyumun sekreteri oluyor. Fakat, Ali Han bu vazifede uzun müddet kalmıyor. O, Maveray-i Kafkasya Cumhuriyeti Hükümeti Dışişleri bakan yardımcılığına getiriliyor. Bu cumhuriyet, 1917 Ekim ihtilali neticesinde Maveray-i Kafkasya halkları Rusya ile bütün bağları kopardıktan sonra kuruluyor. Bu makamda Ali Han, Maveray-i Kafkasya ile yakınlaşma ve birleşme yolları arayan ‘’Birleşmiş Kafkasya Dağlıları Birliği’’ emelinin tahakkuku için büyük gayret sarf ediyor.

Türk Ordusu Batum ve Kars eyaletlerini zapt ettikten sonra, üçlü ittifak devletleri mümessilleri ile Maveray-i Kafkasya Seymi delegeleri arasında Mayıs başlarında Batum’da toplanan sulh konferansına katılmak üzere yollanan Şimali Kafkasya delegasyonuna katılıyor ve delegasyonun diğer azaları ile birlikte 11 Mayıs 1918 de istiklalini ilan eden Şimali Kafkasya Cumhuriyeti adına Türkiye ile dostluk antlaşması imzalıyor. Ali Han aynı zamanda, Şimali Kafkasya Cumhuriyeti istiklalinin Almanya tarafından tanınması ve o devirde Alman Askeri Kumandanlığının büyük bir ilgi gösterdiği Şimali Kafkasya Cumhuriyeti şimal sınırlarının tespiti hususunda Almanya delegasyonu reisi Von Lossow ile Şimal Kafkasya delegasyonu reisi arasında cereyan eden gayet çetin müzakereler de katılıyordu.

Bilindiği gibi, Maveray-i Kafkasya Cumhuriyeti dağıldıktan ve Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan istiklallerini ilan ettikten sonra, Batum Sulh Konferansı akamete uğramıştı. Üçlü ittifak Devletlerinin müstakil dört Kafkasya Cumhuriyeti ile sulh konferansı yakında İstanbul’da toplanacaktı. Ali Han, Şimali Kafkasya delegasyonunun diğer azalarıyla birlikte İstanbul’a hareket ediyor.

Avusturya, Macaristan, Bulgaristan ve Ermenistan delegasyonlarının gelmesini bekleyen Şimali Kafkasya delegasyonu bu arada boş oturmamış ve Şimali Kafkasya Hükümeti emrine askeri uzmanlar ve geçici bir zaman için 1864 ve 1878 yıllarında vatanlarından sürülen Çerkes ve Dağıstan ahfadından mürekkip bir askeri birliğin verilmesi hususunda Türkiye Hükümeti ile hararetli müzakerelere girişmişti. Necice de Yusuf İzzet Paşanın kumandasında bir tümen Dağıtsana gönderilmişti. Bu ekspedisyonun siyasi hazırlığında Ali Han büyük bir enerji ve faaliyet göstermiştir. Kafkasyadaki durum ve milli hükümetin emel ve ihtiyaçlarını Türk matbuatına aksettirme işinin büyük kısmı dahi Ali Han tarafından idare edilmiştir. Bu arada, her gün daha karışık bir manzara arz eden askeri harekat Almanya ve müttefikleri için katastrofik bir hal alıyor. Bu durumda İstanbul’da toplanması kararlaştırılan sulh konferansı aktedilemiyor ve birkaç aylık semeresiz (neticesiz,boş) beklemeden sonra Kafkas delegasyonları, bu cümleden olarak Ali Han da kendi delegasyon arkadaşlarıyle Kafkasya’ya dönüyorlar.

Ali Han’ın yurdundaki faaliyetinin yeni safhası, Milli Hükümet tarafından onun Bakü’ye diplomatik, temsilci olarak tayini ile başlar ve siyasi bağları Şimali Kafkasyalıların kardeş Azeri Türkleriyle olan sıkı iktisadi ve siyasi bağları dolayısı ile değil, aynı zamanda, birinci dünya savaşından galip çıkan devletlerin resmi temsilcisi İngiliz Askeri birlikleri kumandanı general Tomson’un Bakü’de karargah kurması dolayısıyle de büyük ehemmiyeti haiz bulunuyordu. Kafkasya Cumhuriyetleri Hükümetleri istiklallerinin tanınması ve kökleştirilmesi konusunda, keza hazırlıkları yapılan Paris Sulh Konferansına kendi heyetlerinin gönderilmesi hususunda çetin müzakerelerde bulunuyorlardı. Ali Han, bütün bu müzakereleri doğuştan bir diplomat gibi büyük bir ustalık ve alastikiyet ile idare ediyordu.

Terek’in Islav Kazakları ile Şimali Kafkasya şehirlerinde meskun Rusların da iltihak etmiş oldukları ‘’Gönüllü Beyaz Rus Ordusu’’ üstün kuvvetlerinin baskısı altında Şimali Kafkasya Hükümeti çöktükten sonra, yerli halkın ‘’Beyazlara’’ karşı mukavemeti Dağıstan dağlarında temerküz etmişti. Levat Köyünde, başkanlığa Maruf Şeyh Ali Hacı’nın getirildiği, fiiliyatta ise idaresi Ali Han’ın elinde bulunan bir ‘’Müdafaa Şuarası’’ kuruluyor. Çok çetin şartlar altında ilk önce ‘’beyazlara’’ sonra da onların yerini alan ‘’kızıl’’ Rus müstevlilerine karşı aylarca süren kanlı muharebeler cereyan ediyor.

Yeni Komünist idaresinin ilk işi, eski denenmiş emperyalist ‘’parçala ve yönet’’ metoduna uygun olarak, Şimali Kafkasya halklarının ruhen yekpare ailesini, onları ayrı ayrı cumhuriyetler ve eyaletlere bölmek sureti ile, darmadağın etmek oluyor. Bunu da 1943 ve 1944 yıllarında Çeçen ve İnguşların, Karaçay ve Balkar Türklerinin dünyada misli görülmemiş tüyler ürpertici topyekün imha ve tehcir ameliyesi takip ediyor.

Böyle bir iktidarla Ali Han’ın elbette uzlaşmasına imkan yoktu. O ve Sovyet istilası ile bağdaşamayan diğer bir çok milliyetçi ve istiklalciler akınlar halinde Gürcistan’a iltica etmeye başladılar. Sovyetler Gürcistan’ın bağımsızlığını resmen tanımış olmalarına rağmen, 1921 başlarında Kafkasya’nın bu son hür kalesine karşı taarruza geçtikleri zaman Tiflis’te bir ‘’Azerbaycan-Dağlılar Komitesi’’ kuruluyor. Ali Han’ı bu komitenin en faal azalarından biri olarak görüyoruz. Batı ve Amerika Birleşik Devletlerine, 22 Şubat 1921 tarihli radyo yayınında reisi tarafından da bildirildiği gibi, bu komite, Kafkasya’nın müstakil-demokratik cumhuriyetlerini yeniden ihya etmek ve konfederasyon kurmak hedefini güdüyordu. Aynı günde Gürcistan Hükümeti’nce de ‘’Azerbaycan-Dağlılar Cumhuriyeti Federatif Hükümeti’’ olarak resmen tanınmış, bu komite, Gürcistan topraklarında yaşayan Azerbaycanlı ve Şimali Kafkasyalıların seferberliğini ilan ediyor. Süratle teşekkül eden Azerbaycan-Dağlılar askeri birliği aktif bir şekilde Tiflis’in müdafaasına katılmış ve Batum’a çekilen Gürcistan ordusu baş kumandanının muhafız kıt’ası vazifesini görmüştür. Batum Garnizonu Bolşeviklere katıldıktan ve Gürcü Hükümeti Batum’u terk ettikten sonradır ki, ‘’Azerbaycan-Dağlılar Müfrezesi’’ sınırı geçmek ve kara yolu ile Trabzon’a varmak emrini almıştır.

Ali Han Batum’u, Trabzon’a hareket eden son vapurla terk etmiş, Trabzon’da ‘’Azerbaycan-Dağlılar Müfrezesinin’’ Türk makamlarınca karşılama törenini hazırlamış ve müfrezenin terhisi işiyle meşgul olmuştur. Ali Han’ın teşebbüsü ile adı geçen müfrezenin bir kısım subayları Türk Ordusuna alınmıştı. Bu güç ve karışık işleri bitirdikten sonra, Ali Han önce İstanbul’a, sonra da Ankara’ya geçerek birkaç yılını Türkiye’de geçirmiştir. Bir çok güçlüklere rağmen Türkiye’de de boş oturmayan Ali Han, Sovyet aleyhtarı bütün teşekküllerde faal bir rol oynadıktan sonra, bu faaliyet için daha müsait şartlar bulunan Berlin’e taşınmıştır.

1934 yılından itibaren Paris’te ilk önce Rusça, sonra da Fransızca, Almanca, İngilizce, Türkçe ve mahalli Kafkas dillerinde ‘’Kafkasya’ dergisi yayınlamaya başlıyor. Bu dergi Marksistlerin siyasi görüşlerini paylaşmayan muhaceretteki Azerbaycan, Ermeni, Gürcü ve Şimali Kafkasya vatanperverleri tarafından çıkarılıyordu. O devirde Komünizme ve Sovyet iktidarına karşı reel mücadelenin, Almanya ile işbirliği yapılmadan yürütülmesine imkan olmadığına inanan ‘’Kafkasya’’ dergisi idarecileri faaliyet merkezlerini bu memlekete nakil ettiler. Merhum Ali Han bütün bu neşriyata ve bunun etrafında cereyan eden siyasi faaliyetlere büyük bir heyecanla iştirak ediyordu.

İkinci Dünya Savaşı patladıktan ve Almanya’ya on binlerce esir Kafkasyalı gelmeye başladıktan sonra, ‘’Şimali Kafkasya Milli Komitesi’’ liderlerinden biri olan Ali Han bütün kuvvetiyle Alman orduları saflarında Sovyetlere karşı amansız mücadeleye katılan Kafkas lejyonlarının kuruluşu işiyle meşgul oluyor. Gerek Ali Han, gerek se diğer Kafkasyalılar Sovyetlere karşı silahlı mücadeleye girişirken, Almanya’nın o devirdeki iktidarına karşı asla ideolojik sempati duyarak hareket etmiyorlardı. O, bütün zeka ve iradesini tek bir mukaddes hedefe tevcih etmişti, vatanını komünist boyunduruğundan kurtarmak ve Müstakil Kafkasya Konferansını kurmak.

Harp sona erdikten ve Ali Han bir müddet İsviçre’de yaşadıktan sonra, Batıda kalan diğer uzlaşmaz Kafkasyalı arkadaşlarıyla birlikte Almanya’nın Münih şehrine yerleşerek kendisine gaye edinen vatanın kurtuluşu mücadelesi uğrundaki çalışmalarına devam ediyor. Ali Han Münih’e gelir gelmez, 1961 yılında Hakkın rahmetine kavuşan en yakın mesai arkadaşı Ahmet Nabi Magoma ve diğer istiklalci arkadaşlarıyla yukarıda adı geçen ‘’Şimali Kafkasya Milli Komitesi’’ni yeniden ihya ederek derhal faaliyete geçiyor. Onun en yakın mesai arkadaşlarının gayretiyle Kafkasya milletlerinin ülküdaş teşkilatlarını da katıldıkları ‘’Kafkasya İstiklal Komitesi’’ kuruluyor. Bu komite tarafından uzun müddet İngilizce, Rusça ve Türkçe yayınlanan Kafkasya (Daha sonra Birleşik Kafkasya) dergisinin genel yayın müdürlüğüne Ali Han getiriliyor. O, beklenmedik ani ölümüne kadar, ‘’Amerikan Kurtuluş Komitesi’’ ile işbirliği yaparak, ‘’Şimali Kafkasya Milli Komitesi’’ reisliği, ‘’Sovyetler Birliği Milletlerini Kurtarma Cemiyeti’’ Paris Bloku Başkan Yardımcılığı, bu cemiyetin neşir organı’’Problems of the Peoples of the USSR’’ dergisi yazı kurulu üyeliği ve ‘’Sovyetler Birliğini Öğrenme Enstitüsün’’nün yayınladığı ‘’Elmecelle’’ dergisinin mesul müdürlüğü vazifeleri yapıyordu.

Her türlü mahrumiyete katılarak bütün ömrünü Kafkasya’nın ve Sovyet esiri bütün milletlerin kurtuluş ve istiklal davasına adamış olan Kafkasya’nın bu büyük vatansever ve idealist evladı aramızdan ebediyen ayrılmış bulunmaktadır.

Anısı ve hatırası önünde saygıyla eğiliriz, Yüce Tanrı gani gani rahmet eylesin, nur içinde yatsın, mekanı cennet olsun.
SOVYETLER BİRLİĞİNİ ÖĞRENME ENSTİTÜSÜ

14.İLMİ KONFERANSI
Sovyetler Birliğini Öğrenme Enstitüsünün 14.İlmi Konferansı 5-6 Kasım 1962’de Münih’te vukubulmuştur.(Yapılmıştır) Konferans Sovyetler Birliği Gençliği konusuna tahsisi edilmiştir. Konferans çalışmalarına çeşitli çeşitli memleketlerden gelmiş 180 kadar sovyetolog ve ilim işçisi katılmıştır. Bunların arasında Prof.A.Adamoviç (New York), Dr.W.Mattews (Oxford), Dr.M.Stieger (Avusturya), Dr.Wilmanns (Freiburg-Almanya), Dr.A.Steininger (Aachen-Almanya), Prof.Dr.Azizi (İran9, Aclan Sayılgan (Ankara), Hayri Özgümüş (Paris), Nihat Ülküel (Bonn-Almanya), Tanvit Achmad Khan (Pakistan) ve başkaları vardı.

Sovyetler Birliğini Öğrenme Enstitüsü direktörü Dr.G.Schulz ve Enstitü İlim Heyeti Başkanı Dr. S.Torosyan konferansı açtıktan ve iyi dileklerde bulunduktan sonra, konferansa katılanlar şu raporları dinlemişlerdir.

    1. Lebed : Rejimin bir desteği olarak Sovyet gençliği,

T. Ahminov : Sovyet gençliğinin arzu ve emelleri,

F. Haenko : Çağdaş Sovyet ekonomisinin gelişimde gençliğin rolü,

N. Galay : Sovyetler Birliği gençliği ve Sovyet Silahlı Kuvvetleri,

S. Voronitsin : Çağdaş Sovyet gençliği ve efkarı umumiye problemi,

M. Stieger : Sovyet gençliğinin komünist olmayan dünyaya karşı münasebeti

j.Zieh : Sovyet tesiri altındaki milletlerarası gençlik teşekkülleri

Raporlardan sonra, raporları tamamlayan şu kısa tebliğler okunmuştur:

Sovyet gençliğinin milli terkibi (Y.Mironenko), Sovyet cumhuriyetlerinde gençlik problemi (Prof. E.Glovinski, R. Zıbenko, P.Urban), Sovyetler Birliğinde akademik gençlik (Prof.P. Fedenko, G.Kojitsa, R.Lohenz), Sovyetler Birliği ve öğrenim reformu (Prof.İ. Şumilin), Gençlik ve Sovyetler Birliğinde siyasi terbiye (P.Fedenko), Sovyet gençliğinin dine karşı münasebeti (N.Teodoroviç), Bedii edebiyatta Sovyet gençliği (Dr.A. Steininger, A. Gayev, L.Mirkitican), Komünist diktatörlüğü sisteminde genç komünist kadrolarının rolü (P.Krujin), Sovyet gençliği çevrelerinde dünyayı görüş tarzı alanında araştırmalar ( Y.Marin), Sovyet gençliği ve spor (N. Mençukov), Sovyetler Birliğinde gençlerin işlediği cinayetler (Y.Mironenko).

Tebliğlerden sonra geçenlerde hürriyeti seçmiş olan Lvov Teknik üniversitesi öğrencisi L. Danilenko, çağdaş Sovyet gençliğinin ruh haleti ve emelleri hakkında bir konuşma yapmıştır.

Konferanstan sonra yapılan tartışmalar, Ankaralı Aclan Sayılgan da katılmıştır.

GERHARD VON MENDE

(1904-1963)
Tanınmış Alman Türkolog ve Sovyetologu Prof.Dr.Gerhard Von Mende, 15 Aralık 1963 tarihinde şaibeli bir şekilde bu dünyadan ayrılmıştır. 25.12.1904’de Riga’da doğan mütevvefta profesör, birinci dünya harbinden sonra Almanya’ya göç eden Baltıklı Alman ailesine mensuptu. Mende, Berlin ve Breslau Üniversitelerini başarıyla bitirdikten sonra, Şubat 1933’de doktora tezini savunmuş, 1935 yılının Aralık ayında doçent payesini almış, 1940 yılında da Berlin Üniversitesi Rusya kürsüsüne profesör olarak tayin edilmiştir. G.Von Mende’nin, bugün de bu sahada en iyi eserlerinden biri sayılan ‘’Der Nationale Kampf Der Russlandtürken), Rusya Türklerinin Milli Mücadelesi adlı eseri 1936’da Berlin’de yayınlanmıştır. Bu eser 19 ve 20. asırlarda Rusya Türklerinin tarihini araştırma sahasında mevcut boşluğu sade doldurmakla kalmamış, aynı zamanda bu problemin ilerideki araştırıcıları içinde kıymetli bir kaynak ve materyal vazifesini görmüştür. Bu eseri müteakip profesörün, bütün Sovyet esiri milletlerin milli mücadele problemini de ele alan ‘’Die Der Sowjetunion) Sovyetler Birliği Milletleri adlı ikinci eseri çıkmıştır. Maalesef 2. Dünya Harbi G.Von Mende’nin bu kadar verimli başlayan ilmi faaliyetlerini bir dereceye kadar durdurmuştur. Profesör Mende, vazifeye çağrılmış ve Alman Doğu Bakanlığının emrine verilmiştir. Bu bakanlığın Kafkasya Şubesi Müdürlüğüne tayin edilen müteveffta prefösör, Sovyetler Birliği halklarını diskriminasyon siyasetine karşı bütün kuvvetiyle mukavemet etmiş ve bu arada, o zamanki Almanya’nın işgal ve tesir sahasına düşmüş olan Kafkasya Halklarına, Azerbaycan, İdil-Ural, Kırım ve Türkistan Türklerine büyük yardımlarda bulunmuştur. G.Von mende’nin Kafkas ve Türk mültecilerine yaptığı bu karşılıksız ve içten gelen yardımları harpten sonra da devam etmiştir. Batı Almanya’nın Duesseldorf şehrindeki ‘’Büro Für Heimatverriebene Auslander’’ ve ‘’ Forschungsdients Osteuropa’’nın müdürü sıfatıyla O, bir çok genç mültecilere, burslu olarak, Batı Almanya’nın çeşitli üniversitelerinde tahsillerinin devamını sağlamıştır. Harpten sonra en yeni milli tarihi konusunda, harpten evvelki eserlerin devamı olan şu iki eseri kaleme almıştır. ‘’Die Türkvölker im Herrscbaftsberich der Sowjetumion 1960) ve ‘’ Nationalitat umd Ideologie 1962). Profesör G.Von Mende’nin daha bir çok ilmi eser planladığı biliniyordu. Fakat, ani ölümü verimli çalışmalarını yarıda bıraktı. Türk Dünyası,Prof.Von Mende’nin şahsında sadık ve samimi bir dostunu, şarkiyat ilmi de Kafkasya, Kırım, İdil-Ural ve Türkistan’ın en yeni tarihi sahasında kıymetli, tecrübeli ve kabiliyetli bir araştırmacı ilim adamını kaybetmiştir. Onun hayali Azerbaycan, İdil-Ural, Kırım ve Türkistan Türkleriyle Kafkasya halklarının milli kurtuluş mücadelesinin ilmi tetkikine kıymet verenlerin kalplerinde uzun zaman yaşayacaktır.

Cenabı Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Toprağı bol olsun. Sovyetler Birliği çöktü huzur içinde uyu büyük kahraman.


SARKİS TOROSYAN

(1898-1963)
Sovyetler Birliği Öğrenme Enstitüsü üyelerinden Dr. Sarkis Torosyan 29 Aralık 1963 tarihinde Münih’te vefat etmiştir. Torosyan, 27.10.1898’de Erivan’da, bir tıp doktoru ailesinin çocuğu olarak doğmuştur. 1916’da Erivan Lisesini bitirmiştir. Torosyan, Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti’nin istiklal devrinde (28.05.1918-02.12.1920) Ermenistan hükümet başkanının hususi sekreteri olmuştur. Torosyan, Kızıl Ordu’nun işgal ettiği Sovyet Ermenistan’ında Şubat 1921’de bolşevizme karşı vukubulan halk ayaklanmasına katılmış, bu ayaklanam Bolşeviklerce kan ve ateşe boğulduktan sonrada, aynı yılda İran’a iltica etmiştir.

Müteveffta, 1923-1928 yıllarında Prag Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesinde yüksek tahsil yapmıştır. ‘’Devlet ve Marksizm’’ konusunda doktora tezini müdafaa etmiştir. Dr.Torosyan bundan sonra Paris’e yerleşmiş ve orada gazeteciliğe başlayarak, aynı zamanda içtimai ve siyasi faaliyetle de meşgul olmuştur. Dr. Torosyan 1954 yılında Münih’teki Sovyetler Birliğini Öğrenme Enstitüsü’nün asil üyeliğine seçilmiştir. 1954’den 1963 yılına kadar Enstitü İlim Heyeti ve Heyete bağlı Neşriyet Şubesi üyesi sıfatıyla aktif bir şekilde Enstitü İlim Heyeti Başkanı makamında bulunmuş ve bu arada Enstitü neşriyatından ‘’Caucasian Review’’ dergisinin mesul müdürlüğü ve ‘’ Studies on the Soviyet Union’’ dergisi yazı kurulu başkanlığı vazifelerini de görmüştür. O aynı zamanda Münih’te bulunan ve Sovyetler Birliğine yayın yapan ‘’Hürriyet’’ radyosunun Ermeni şubesini de idare ediyordu. Torosyan, bir çok ilmi makaleler ve ‘’Hürriyet’’ radyosu için Ermenice yazılar yazmıştır. Komünist-Totaliter rejime ve Sovyet Komünizmine karşı şiddetli muhalif olan Dr. Torosyan, Sovyetler Birliği esir halklarının hürriyet ve istiklal mücadelesine hararetle katılıyordu. O, Sovyetler Birliğini Öğrenme Enstitüsünde iş arkadaşlarının ve etrafındakilerin sevgi ve saygısını kazanmıştı. Ailesinin arzusu üzerine Dr. Torosyan Paris’te defnedilmiştir.

Sovyetler Birliğinin çöküşü ve halkların özgürlüğü için verdiği onurlu mücadelesinin önünde saygıyla eğilir, kendisine Allah’tan rahmet dileriz, mekanı cennet olsun, toprağı bol olsun, Sovyetler Birliği çöktü, rahat uyu büyük insan.

DR.HASAN BEY OROYS-KERBELA

(1891-1964)
Azerbaycan, Kafkasya, esaret altında bulunan Türk illeri ve tekmil dost mahkum milletlerin kurtuluş cephesi acı bir kayba uğramıştır. Azerbaycan muhaceretinin tanınmış siyasi şahsiyetlerinden, Milli Azerbaycan mültecilerinin fedakar ve emektar lideri Dr. Hasan Bey Oroys 2 Mayıs 1964 günü hakkın rahmetine kavuşmuştur. Rahmetli Dr. H.Oroys, 01.01.181 tarihinde Azerbaycan’ın Kazak mahallinde çok asil bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. İlk ve lise tahsilini Kazak ve Tiflis’te tamamlayan merhum Hasan Bey, Kiyev Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olmuştur. Kiyev’de öğrenim gördüğü yıllarda yurdu Azerbaycan’da yapılan kurtuluş hamleleriyle ilgili hareketleri, milli matbuat vasıtasıyla, çok yakından takip eden genç tıbbiye talebesi Dr. Oroys, Azerbaycan Türklüğünün milli kurtuluş mücadelesine fiilen katılıyor. Nitekim kendisinin, 1917 yılının 01-11 Mayısında toplanan Bütün Rusya Müslümanları kongresinde topraklı-milli muhtariyet tezini başarıyla savunan ve ünlü siyaset adamı merhum Mehmet Emin Resulzade’nin riyaset etiği Azerbaycan delegasyonunun çalışmalarına faal surette katıldığına şahit oluyoruz. 28 Mayıs 1918’de kurulan Müstakil Milli Azerbaycan Cumhuriyeti devrinde Dr. Oroysu, Azerbaycan Türklüğünün sağlığı ve sosyal kalkınması işine feragatla hizmet eden bir tıp uzmanı olarak görüyoruz. 27 Nisan 1927’de Bolşevik ordularının bağımsız Azerbaycan’ı haince istilası, memleket içinde büyük tepkilere yol açıyor. Yurdun her tarafında yer altı faaliyetlerinden silahlı isyanlara kadar uzun yıllar süren geniş ve şümüllü bir mukavemet hareketi başlıyor. Büyük mahrumiyetler içinde savaşan fedakar milli telif fasılalarla birçok defalar tevkif ediliyor. Dr. Oroys, İkinci Dünya Harbi’nin ağır mahkumiyet yıllarında, perişan durumda bulunan yardıma muhtaç yurttaşlarının yanı başında dır. O, hiç yorulmadan yurttaşlarının her yardımına koşuyor, hastaları hastanelere yerleştiriyor, hayır kurumlarından yardımlar sağlıyor, yurttaşlarının mültecilik haklarını korumak amacıyla teşkilatlanmak gayreti gösteriyor ve bundan da tam muvaffak oluyor. Çok hayırsever bir insan olan Dr. Hasan Bey Oroys Kerbela Azerbaycan İstiklal Ülküsüne son derece bağlı bir siyaset adamı idi. Merhum son nefesine kadar Azerbaycan İstiklal Hareketinin ana ilkelerine sadakatle bağlı kaldı, bu davanın yorulmaz, yılmaz bir yolcusu oldu, Yüce Tanrı sonsuz rahmetine rahmetine gark eylesin, nur içinde yatsın, mekanı cennet olsun.


MUSTAFA ZİHNİ HIZAL

(1919-1964)
Tanınmış cemiyet adamı, milliyetçi ve koyu komünist aleyhtarı Mustafa Zihni Hızal, 3 Şubat 1964’de Ankara civarında meydana gelen feci bir uçak kazasında ebediyen aramızdan ayrıldı. Mustafa Z.Hızal, Şimali Kafkasya Rus istilası felaketine uğradıktan sonra, geçen asrın 60’ıncı yıllarında Kafkasya’dan Osmanlı İmparatorluğuna iltica eden Hıdzetl adlı eski bir Çeçen soyuna mensuptu. Bu soyun ahfadı sadakatle Türk Ordusunda vazife görmüşlerdir. Mustafa Z.Hızal 1919’da Düzce’de dünyaya gelmiştir. O, 1939’da Eskişehir Hava Lisesinden mezun olduktan sonra, ikinci dünya harbi sıralarında askeri pilot ödevini yapmış, 1951’ den itibaren trajik ölümüne kadar, Türk Hava Yollarında sivil pilot olarak çalışmıştır.

Mustafa Z. Hızal vazife dışındaki bütün boş zamanlarını içtimai milli faaliyetlere adıyordu. Fevkalade dürüst, medeni cesaret ve dini inanç sahibi M. Hızal adaletin nihai zaferine inanmış örnek bir idealist-anti komünist idi. Ateşin bir Türk ecdadının vatanı Şimali Kafkasya vatanperveri olan M.Hızal, bütün kuvvet ve bilgisini Kafkasya halklarının ve Sovyet esiri diğer milletlerin hürriyet ve istiklal idesi hizmetine veriyordu. Nispeten kısa süren hayatı zarfında O, Türkiye’nin çeşitli gazete ve dergilerinde yayınlanan 200 den fazla makale yazmıştır.

Mustafa Z. Hızal makalelerinde, başta Kafkasya’nın Müslüman halkları olmak üzere, Sovyetler Birliği’nin milyonlarca esir milletlerini boyunduruğu altında inleten komünist ideolojisinin mahiyetini şiddetle tenkit ve teşhir ediyordu. Mustafa Z. Hızal aynı zamanda şu iki eseri kaleme almıştır. (Şeyh Şamil-Kafkasya İstiklal Mücadeleleri-Ankara 1958), (Kuzey Kafkasya Hürriyet ve İstiklal Davası-Ankara 1961) Müellif bu eserlerinde, Şimali Kafkasya’nın zengin tarihi geçmişini ve Şimali Kafkasyalıların ilkönce Çarlık, sonra da Sovyet Rusya’nın saldırılarına karşı kahramanca mücadelelerini objektif bir şekilde aydınlatmaktadır. Hızal’ın ‘’Şeyh Şamil’’ eseri, Sovyet basınında şiddetli bir tepki uyandırmıştır. Bu demektir ki, adı geçen eserler tam manası ile hedefe ulaşmış ve Şimali Kafkasya’da Sovyet Milli siyasetini açıklayan birer vesika vasfı kazanmışlardır.
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət