Ana səhifə

Mühendis kelimesi çok eskilere dayanan teknik bir kavramı ifade ederdi. Hendese (geometri) tahsil eden kişi demektir


Yüklə 4.97 Mb.
səhifə8/25
tarix26.06.2016
ölçüsü4.97 Mb.
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   25

c) Kantitatif Analizler


Eksperler, daha önce bilinen belli bir olaya benzeterek yorum getirmeye çalışabilirler.Bilinen olay ile ilgili yeteri kadar data olmalı, benzeyen bir başka olayla anoloji kurulabilmelidir.Benzer olayın deterministik olarak çözümü yapılır. Matematik formülasyon yapılarak talep denklemi bulunur. Bu çözüm esas olayın da çözümüdür.

d) Kurala Dayalı Tahmin


Eksperlerin bilgilerini belirli bir domainini bir zaman serisi ile bağdaştırılabilmesini(belirli kurallara uyarak)yapmaktır. Kurallar, kaideler datanın yapılandırılmasında kullanılarak onun yoruma müsait hale getirilmesi yapılır.

e) Sinirsel Ağ Metodu


İnsan beyninin karar verme prosesine anoloji kurularak bilgi işlem makinelerinin kullanılarak modelleme ile yorum üretmektir. Bilgisayar programları artık şekil, sima tanıyabiliyor, kısmen insan gibi düşünme ve öğrenmeyi imkan haline sokuyor.Burada datanın çok olması esastır.Bu konuda hazır programlar satılmaktadır.

f) Data Üretilmesi


Birçok sahada rakamlar vardır.Bu rakamlar bilgiye transform edilebilirse bir anlam taşır.Burada amaç çok sayıda verilmiş data (veri) dan belirli paternleri ayrıştırıp ortaya çıkarmaktır. Bunu yapmak için
.Klasifikasyon: Bilgi (veri) önceden tasarlanmış ve tariflenmiş guruplara ayrıştırılır.

.Bir araya getirme(clustiring) datanın benzeyenleri bir araya getirilerek, anlamlı bir hale sokmak.

.Regresyon:En az hata ile datayı temsil edecek bir denklemi bulmak
.Değişkenler arasındaki bağlantıyı bulma: Süpermarketlerden alışverişte müşterinin satın aldığı mallar arasındaki bağıntının olması gibi.Elde bulunan veri üzerinde çalışma yapılır. Bu çalışmalarda genellikle bilgisayar kullanılır. Çeşitli algoritmalar ve programlarla datadan bilgi ekstraksiyonu yapılır. Eski tabirle datadan yorum çıkarılır.

g) Nedensel, Sebepsel (casual) model

Kurulacak modelin parametrelerini bulmak için zaman serileri regrasyonu, arakesit regrasyonu sıkça kullanılan araçlardır. Mesela yağmurlu günlerde şemsiye satışlarının patlaması, sıcaklarda yünlü iç çamaşırlarının satılmaması gibi. Bir başka deyimle tahminini yapmak istediğimiz konuyu tetikliyen, ona sebep olan olay incelerek sonuca gidilebilinir.



h) Sayısal Olmayan Metodlar
Kalitatif metot kullanımı, elde rakamsal olarak bir zaman veya mekan serisinin olmadığı hallerde kullanılırlar. Bu durum daha çok, yeni ürünlerde görülür. Bunlar,
-Konuyu bilen bir uzmanın yapacağı “olsa olsa” tahmini

-Piyasa içinde bulunan yöneticilerin değerlendirmesi

-Delphi Teknikleri

-Oyunlar Teorisi

-Monte Carlo Simülasyonu

-Yargısal sonuç çıkarma

-Simülasyon etkileşimi

-Niyet ve beklentiler yoklamaları
Şeklinde özetlenebilir
2.4.4. Arz-Talep Dengesi
Arz ve Talep genelde fiyatlar yardımı ile bir ortak noktada buluşurlar. Piyasa (Pazar) ekonomisinde bir malın fiyatı, tüketicinin tüketmek için yaptığı talebi, üreticilerin üretimlerine eşitler. Buna ekonomik fiyat-miktar dengesi de denilmektedir.

Aşağıda Şekil (2.5 ) ‘te görülen grafikte, yatay eksen, miktarı, düşey eksen fiyatı göstersin. Talep 1 eğrisi ile Arz eğrilerini dikkate alalım. Her iki eğri E noktasında kesişmektedir.



koordinatları miktar ve fiyattır. Daha yüksek bir talep halinde, arz eğrisi aynı kalmak şartı ile denge fiyat ’de oluşur. talep eğrisinin kayıp ’ye gelmesine talep kayması (shift) denilir. eğrisinin ’ye gelmesi, denge fiyatı ve satılan miktarı büyütür. eğrisinin içe doğru kayması halinde denge fiyatı ve satış miktarı küçülür.

Arz eğrisinin Talep eğrisi ile kesişme noktası denge fiyat ve satış miktarını gösterir. Arz eğrisinin sağa doğru kayması halinde yeni bir denge noktasını doğurur. Bu da daha küçük fiyat daha fazla satış demektir. O halde şöyle bir özetleme yapılabilir. Arzın yeterli olduğu ürünlerde talep arttıkça fiyatlar artar, talep azaldıkça fiyatlar düşer.

Bu grafikte E1 , E2 denge noktaları olarak bilinir. Arz ın Talebe eşit olduğu bu noktalar ideal noktalar olup denge bu noktalar etrafında oluşur.Talebin çok az bir miktar artışında fiyatlar bir miktar artacaktır. Denge noktası etrafında küçük fiyat oynamaları olur. Bu olguya talep –fiyat elastisitesi denilir.

Şekil (2-6) Talep Kayması, Talep elastisitesi.
Şekil(2.6) ten talebin sabit veya yeterli olduğu bir ortamda arzın kısılması (azalması) halinde E denge noktası yeni bir E denge noktasına kayar. Bu noktada fiyatlar artar talep baskı altına alınmış olur. Arzın küçük bir miktar değişimi halinde talep değişimi, dolayısı ile küçük yeni fiyat oluşumlarını ortaya çıkarır.
Örnek:

Talep-Fiyat ilişkisi F=1000/Q olarak verilmiş, Q Ticari vasıta talebini gösteriyor olsun(bin adet cinsinden). F de bin TL cinsinden fiyatları göstersin.

Fiyat –Arz ilişkisi de F=0.01Q2 +0.1Q +100 verilmiş ise Arz- Talep kesişme noktası E(9.81,101.940) dır.Yani , 9810 ticari vasıta arzında 101940Tl fiyat oluşacaktır. Fiyat sapması, talebin 9811 adet olması halinde

dF= (0.02Q +0.1 )dQ = 0.0002962 Olacaktır. Yani bir ticari vasıta piyasaya sürüldüğünde fiyat 0.3 TL değişecektir.


2.4.5 Arz -Talep Elastisitesi
Elastisite, arz veya talep eğrisinde iki kantitenin (Fiyat ve arz miktarı) diferansiyel artışları oranıdır. Buna arz elastisitesi, ortalama elastisite denilmektedir. Herhangi bir arz veya talep eğrisi üzerindeki bir noktada elastisite o noktadaki türevdir. Eğrilerin çok serbest değişkenli olması halinde elastisiteler kısmi türevlerin o noktadaki sayısal değerleridir.
Elastisite genelde, fiyatların küçük bir artırımında talebin veya arzın değişimi öğrenilmek istendiğinde sıkça başvurulan bir büyüklüktür. İşletmeler, fiyatlarını arttırdıklarında sürümden ne kaybedecekler, bu kaybın kar’a olan etkisi ne olacaktır, araştırırlar. Fiyat tenzilatı yaptıklarında sürüm ne kadar artar, bu artış, kar marjını nasıl etkilediğini bilmek isterler. Böyle durumlarda elastisite çok önemlidir. Bazı malların sürümü, küçük bir fiyat değişiminde önemli değişiklikler göstermesine rağmen bazı mallarda da satış miktarları fiyat değişimlerine duyarsızdır. Bu tür mallara fiyat-satış miktarı yönünden inelastik veya elastisitesi çok düşük veya yok denilir. Genelde, her kesimin zaruri olarak kullandığı mallarına fiyat değişiminde tüketim miktarları çok az değişir, ekmek, çay, kahve, un gibi mallarda fiyat-tüketim bağlantısında elastisite çok küçüktür. Otomotiv Sanayi mallarında fiyat oldukça önemlidir. Geçen altı ay içinde Otomobillerden alınan ÖTV-KDV vergilerinin azaltılması, satışlarda adeta bir patlama getirmiştir. Bu mallarda fiyat-satış miktarları bağlantısında elastisite büyüktür denilir.
Bir fiyat-talep eğrisi, x eksenine(talep eksenine) paralel ise, bu tip davranışa Tam inelastik, eğer y eksenine(fiyat eksenine) paralel ise buna da tam elastik davranışta bir olgu denilmektedir. Fiyat-talep eğrisinin gradienti küçülürken elastisite küçülür, eğrinin eğimi arttıkça elastisite büyür, teğetin eğimi elastisitenin kendisidir.
Bazı malların fiyat değişimi, kendisinin tüketimini değiştirdiği gibi, bazı malların da tüketimini önemli bir miktarda etkiler. Mesela Fındığın fiyatını 4$/kg dan fazla tespit ederseniz, fındık tüketim miktarı hızla düşer, yerine badem tüketimi hızlı bir artış gösterir.Badem rekoltesinin az olduğu dönemlerde fındık fiyatlarımız 5$/kg’a kadar çıktığı gibi rekoltemiz çok olduğu dönemlerde fındık fiyatlarımız 3$/kg’a kadar geriler.Bu değişim karakterine Talebin ÇAPRAZ ELASTİSİTESİ denilir. Bir malın talebinin ikinci malın talebinin değişimi karşısındaki yüzdelik değişimine çapraz elastisite adı verilir.
Arz-Talep ilişkisi, ücret-işgücü, faiz-para piyasaları konusunda da geçerlidir. Ücret-İşgücü olgusunda Arz-İşgücü, Talepte işletmelerin ihtiyacı olan işçiliği en ucuz bedele alma istemeleridir. Denge halinde, belirli bir işgücüne ödenen ücret olmaktadır.

Para talebi, (Merkez Bankalarınca manipüle edilen) para arzını kestiği noktadaki faiz oranı, piyasanın denge faizi olmaktadır. Yine Arz-Talep kanunu, serbest Pazar ekonomilerinde makro ekonomideki büyüklüklere de uygulanır. Mesela ekonominin toplam üretimi genel fiyat seviyesi ile bağlantılıdır. Birçok iktisatçı bir ülkenin toplam mal ve hizmet üretimi ile toplam talebini inceleyerek ülkenin ekonomik gidişine ait yorum getirmektedir. Büyüyen ekonomilerde, Arz, organize dağıtım kanallarından yapılır. Bu dağıtım kanalları iyi işletilmedikçe yeterli üretim olmasına rağmen(arz kanallarındaki tıkanmadan ötürü)talep karşılanamaz. Tüketimin vazgeçilmez olması dolayısıyla da fiyatlar artar. Satın alma noktalarına doğru zamanda malın gelmesi, hem yok satmayı önler hem de gereksiz yere stok taşımayı ortadan kaldırarak verimi arttırır

Şekil(2.5)’de verilen arz-talep eğrilerinin kesiştiği A noktasında arz ın sonsuz büyük olduğu bir ortamda Talep elastisitesinin olmadığı, buna mukabil

arzın sabit olduğu ortamda pazarın (volatile) oynak olup fiyatların her iki yönde kolayca oynayabileceği sonucuna varılabilir. Bu durumlarda Elastisite belirsizdir denilir.


2.5. MALİYET
Maliyet çok önemli bir konudur. Genel verimliliğin arttığı bir çağda, bütün ekonomik olayların zamanın bir fonksiyonu olduğu bir dönemde, bir ürünün veya hizmetin kaça mal edilebileceği çok önem kazanmıştır. Çünkü rekabet vardır. Rekabette kalite- maliyet ikilisi önemli rol oynar. İnsanların çeşitli ihtiyaçlarının giderilmesinin yolları her gecen gün daha kolay olması, alınan mal ve hizmetin daha kaliteli ve göreceli olarak ucuzlaması gerekmektedir. Teknolojinin gelişimi insan emeğinin verimliliğinin artması bu sonucu doğal olarak ortaya çıkarmaktadır.
Maliyette ana unsurlar fiziki girdiler, emek ve sermaye bileşenleridir. Mal imalatında fiziki girdilerin maliyeti önemlidir. Ham maddeler, yarı mamul ve mamul maddeler çeşitli oranlarda üretilecek malın bünyesine girmektedir. Bu fiziki girdilerin bir kısmı çevremiz sanayinden temin edilirken bir kısmı ithaldir. Bu girdiler imalat akış programına göre temin edilmeli ve üretimi aksatmayacak şekilde stokta tutulmalıdır. Stokta tutuş belirli bir maliyet getirecektir. Bu girdilerin stoklanması için fiziki mahal, stok bedelinin finansmanı bir maliyet unsuru olduğu unutulmamalıdır. Stoklama maliyetinin yüksek olduğu işletmelerde Japon sermayesinin geliştirdiği (Just in Time, JIT) tam zamanında stok sisteminde, öğleden sonra montaj hattında kullanılacak parçalar sabahtan fabrikaya giriş yapmaktadır. Böylece fabrikada ayrı bir stok sahası ve stokun bekleme süresinin finansmanı doğmamaktadır.
Fiziki girdilerden akaryakıt, kömür, elektrik genelde gereğinden fazla kullanılır. Bu tutum toplam maliyeti arttırır. Enerji kullanımında, dışarıya atılan enerjinin minimuma indirilmesi esastır. Isıtmanın olduğu bir proseste, soğuk malın girişi, sıcak mal içinden geçirildiğinde soğutulmasını istediğimiz malın enerjisi, ısıtmak istediğimiz girdiye aktarılarak enerji kaybı önlenir. Enerji santrallerinde baca gazı çıkışı 400C civarındadır. Bu enerjinin geri kazanılması esastır. Buhar tribünlerinin çalışması sonucu dışarıya verilen buharın ısısı kazanılmalıdır. Atık ısı hiçbir yerde kullanılmıyorsa ev ve seraların ısıtılmasında kullanılarak, hem atmosfere karbon salınışını düşürmek hem de maliyetleri aşağıya çekmek mümkündür. Enerji ülkemizde aşırı derecede vergilendirilen bir girdidir. Bunun böyle olması üretimde çarpan etkisi ile mamule geçen bu maliyet unsuru rekabet gücümüzü düşürmektedir. ABD’nin 400 yıl evvel katillerin, hırsızların, kaçkınların göç ettiği bir kıt’a olduğunu düşünürseniz, hürriyet özlemi ve beraber çalışarak bir iş çıkarma gayreti, enerjiden vergi almama prensipleri, onları kısa bir sürede dünya lideri yapmıştır.
2.6 FAYDA
Değer-fayda ilişkisi bazı hallerde fiyatların oluşumuna önemli katkıda bulunabilir. Üretilen mal topluma bir fayda getiriyor mu? Toplumun bazı ihtiyaçlarını giderebiliyor mu? Sorgulamasının yapılması gerekir. Toplumun davranışlarında yönlendirme önemlidir. Yönlendirme yapılan toplumlarda, tüketim, fayda-değer kavramlarından kopuk olarak gelişir. Sağlığa zararlı birçok tüketim kalıbı (alışkanlıklar) terk edilememekte, hem kaynak tüketmekte ve hem de insanoğlunun sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmaktadır. Bu tür alışkanlıklara yol açan ürünlerin değeri, fayda olgusundan kopuktur, fiyat oluşumları da arz-talep yanında müdahale eden yönetim kademesinin aldığı kararlarla oluşur.Bazı yatırımlar sosyal boyutu daha ağır olan yatırımlar olup bunları genelde devlet tarafından yapılırlar. Ülkemizde Doğu Anadolu Bölgesinde kurulacak şeker fabrikası ekonomik olmayacağı bilinmesine rağmen, yörenin hayvancılığını geliştireceği düşünülerek devlet tarafından yatırıma gidilmiştir. Genelde bir yatırımın ekonomik faydası ölçülebilen,rakamla ifade edilebilen karaktere sahip iken, sosyal boyutu ağır olan projelerde faydayı rakamla ifade etmek mümkün değildir.Fayda somut bir kavram olduğundan ölçülemez, faydalıdır, çok faydalıdır, veya faydasızdır denilerek sınıflandırılır.
2.7. VERİMLİLİK
Verimlilik, sanayi devrimi ile kurumsal olarak tariflenmiştir. Aslında şuur altında verimlilik ölçülür, bu gün iyi iş çıkardım, veya bugün doğru dürüst iş yapamadım diyerek soyut bir ölçümleme getirilir. Halen de bu tür ölçümlemeler devam edegelmektedir.
Verimlilik, birim zamanda, birim iş gücü (veya birim fiziki girdi) girdisi ile yapılabilen işlerin relatif mukayesesidir. Geçmişte, kol gücü ile yapılan tarım faaliyetinden alınan ürün miktarı, at veya öküz kullanılmaya başlandığı zamana göre alınan ürün miktarının ¼ ünden az idi. Rüzgar ve su enerjisi kullanılmaya başlandığında üretim miktarı daha da artmıştır. Buharın kullanılması, elektrik ve motor kullanılması ile üretim daha da artmıştır. Tabiatıyla, insan gücünün(emek) dışında başka girdiler de söz konusu olmuştur. Mesela elektrik az bulunan ve pahallı bir girdi ise, kullanılan elektriğin verimliliğinin ölçülmesi söz konusu olur. Rekabetin ön planda olduğu iktisadi rejimlerde verimliliğin devamlı olarak artırılması kaçınılmaz olur.

Verimliliğin matematik olarak ölçümü (birim zaman için), çıktı/girdi oranıdır. Genelde tarım faaliyetlerinde 1 girdiye karşılık 2 çıktı alınmaktadır. Basite indirgersek, bir köylü, kendi el emeğini de katması sonucunda yaptığı toplam masraflarının yaklaşık iki katı değerinde ürün alabilmektedir. Çok çalışkan köylünün ise, iklimin iyi gittiği bir dönemde, o ürüne talebin canlı olması halinde verimliliği artar, 2,5 kata bazı hallerde 3’e kadar çıkar.


Verimliliği, toplam verimlilik ve kısmi verimlilik şeklinde iki ana gruba ayırmak genel bir kabuldür. Toplam verimlilik, üretime giren toplam girdilerin (üretim faktörleri) değerinin, çıktıya bölünmesiyle bulunan bir oranın tersidir. Üretim faktörlerinin her biri içinde bu verimlilik oranlarını bulmak mümkündür. Birim iş gücü başına üretim, birim enerji başına üretim gibi oranlar bize kısmi verimlilik oranlarını verir. Sermaye verimliliği de sıkça kullanılan bir orandır. Bu da üretimin değerinin, üretimde kullanılan sermayeye oranıdır.
Verimlilik bir işletmenin başarısının bir ölçütüdür. Karlılığı yukarı çeker.

Kısmi verimlilikte ölçülen çıktı/girdi oranları da önemlidir. Bir işçi bir günde 10 elektrik sobası monte ederken bu sayının 11’e çıkması halinde işletmenin verimliliği %10 arttı deriz. Bir işletmede (elektrik ark ocaklarında) bir ton sıvı çelik üretmek için 1500kWh kullanılırken bu miktarı 1350kWh’a indirebilmesi halinde işletmenin elektrik verimliliği %10 arttı denilir. Kısmi verimliliklerin toplamı, toplam verimliliğin bir ölçütü olmaktadır.


Rekabet ortamının geliştiği ülkeler arasındaki gümrük duvarlarının yıkıldığı bir dönemde verimlilik, karlılığın da bir ölçütü olmaktadır. Serbest piyasa ekonomisinde verimli olmayan bir işletme bilançosunu karla kapatamaz. Devamlı zarar edeceği anlaşılan işletmelerin faaliyetine de son verilir. Mevcut uygulamalarda, beş yıldan fazla üst üste zarar beyan eden işletmeler, vergi tahsilatı ile uğraşan kurumları harekete geçirir, o işletmenin defterleri incelemeye alınır.
2.8. FAİZ
Serbest piyasa ekonomisinde kullanılan kaynakların bir kullanım bedeli vardır. Gayrimenkul kıymetlerin kullanım bedeline kira, menkul kıymetlerin kullanım bedellerine de faiz denilmektedir. Faiz, menkul kaynak kullanım hakkı için kullanıcıdan alınan bir,kiradır, bir yüzdeliktir.Tarih boyu paranın çıkmasından da önce kullanılan kaynağa bir kira vardı. Arap dünyasında buna RİBA denilirdi.Çok yüksek kira , gelir paylaşımını menfi yönde etkilediğinden, İslam dini yasak getirmiş, borç alma ve verme ye KARZ-I HASEN denilerek teşvik

edilmiştir. Batı dünyası parayı mal gibi kabul ederek, pazardaki fiyatın serbestçe oluşmasına yol açmıştır. Banka mevduata (yani birikimlere) yıllık belirli bir r yüzdesi ile faiz verir. Banka topladığı mevduatı, kaynak eksikliği duyan kişi veya kurumlara yıllık r’ oranı faizle kullandırır. r ve r’ arasındaki fark, bankanın beklediği masraf ve karı karşılayan mertebede olur.

Bankalar borç, yani kredi verirken, nominal faizleri, mümkün oldukça aylık olarak uygular. Mevduatı da yıllık basit faizle alma eğilimindedir. Bankanın mevduata verdiği faiz r, enflasyon e yüzdesinden büyük olmalıdır. Aksi halde mevduatı yapan kimse, parasını vade sonunda küçülmüş olarak geriye alır. Faizler genelde nominal, reel ve efektif faiz adı ile üç sınıfta ayrılır.

Nominal Faiz; bankaların yıllık mevduata verdiği yüzdelik orandır.

Reel Faiz; enflasyonist ortamda, faizin gerçek değerini ifade eden orandır.

Efektif faiz; mevduata veya krediye uygulanan bileşik faizin ortaya çıkardığı yeni faiz oranıdır.

Reel ve Efektif faizleri formüle edelim;

Reel faiz: Bir A mevduatı bankaya r faiz oranı ile yatırıldı ise, yıl sonunda bu mevduat A(1+r) kadar olur. Aynı dönem içinde %e enflasyondan dolayı paranın alım gücü düşer, bu da dönem sonunda ele geçecek paranın bugünkü değeri olarak yazılabilir.

Efektif faiz: r’ ile gösterilsin. O takdirde A mevduatı dönem sonunda A=(1+r’) olur. efektif faiz rolarak ifade edildiğinde,


İki formülü karşılaştırdığımızda;

olarak elde edilir.
Enflasyon oranı küçük olduğu dönemlerde reel faizi yaklaşık r-e olarak alınabilir. Ancak yüksek enflasyonda durum böyle değildir. Aşağıdaki tablo nominal ve reel faiz karşılaştırmasını vermektedir.



r %

10

20

40

50

100

e %

5

10

30

40

80

r’%

4,76

9,09

7,69

7,14

11,11

r; nominal faizi, e; yıllık enflasyonu, r’ ; reel faizi göstermektedir.

Efektif Faiz: Yıllık olarak ifade edilen nominal faizin, farklı ödeme periyotlarına göre değişim göstermesidir. Nominal faiz oranı r ise, A mevduatı yıl sonunda A (1+r) olacaktır. Bu miktar tekrar aynı şartlarda faize yatırıldığında ikinci yıl sonunda mevduat , m yıl sonunda da mevduat değerine ulaşır. Mevduatın yıllık yerine aylık olması halinde r, oranı aylık olarak, m’de (mevduat süresi) ay olarak formüle konulmalıdır.

Bileşik faizde,r nominal faizi, sürede m ise, süre sonunda ortaya çıkacak birikim;

şeklinde yazılabilir. Burada m çok büyütülür ve ifadenin limiti

için alınırsa, birikim olarak elde edilir. Burada m’nin sonsuza yaklaştırılması, faize yatırılan paranın kullandırılma süresinin sıfıra yaklaştırılması anlamını taşımaktadır. Buna sürekli bileşik faiz denilmektedir. Sürekli bileşik faiz, nominal faizden, reel faizden farklı sonuç verir.Bu farklı sonuca efektif faiz denilmektedir.Aşağıdaki formülasyon efektif faizi, nominal faizden çok net olarak ayırt etmektedir. İfadenin sol tarafı yıllık bazda bileşik faizi, sağ tarafı da sürekli bileşik faizi ifade eder. Bu da,



şeklinde yazılabilir

Bir başka deyimle sürekli bileşik faiz , iken bileşik faiz olmaktadır.

Aşağıdaki tabloda bileşik faiz ile sürekli bileşik faiz uygulamasında doğan farklar görülmektedir.



Ay

Yıllık %12

Yıllık %36

Yıllık %60

Bileşik

Sürekli

Bileşik

Sürekli

Bileşik

Sürekli

3

1,0303

1,03045

1,0927

1,09417

1,1576

1,1618

6

1,06152

1,06183

1,19405

1,9721

1,3401

1,3498

12

1,12682

1,12749

1,4257

1,4333

1,7958

1,8221

18

1,19615

1,19722

1,70243

1,7160

2,4066

2,4596

24

1,2697

1,2712

2,03279

2,0544

3,2251

3,3201

30

1,3478

1,34985

2,4272

2,4596

4,322

4,4816

*Nominal faizin %60 olduğunda bir yıl için yapılacak 1000 TL mevduatta nominal faiz ile sürekli bileşik faiz getirilerini karşılaştıralım,

Aylık bileşik faiz ile bir yıl sonunda getiri,795.8 TL olurken, sürekli bileşik faiz getiriside formülünden 822 TL elde edilir.

Bir çok ülkede faiz gelirleri vergiye tabidir. Vergi oranının yüzde “t” olarak uygulandığını düşündüğümüzde efektif faiz (alınan faizden %t miktarında vergi düşüldüğünde A=A0(1-t) olur. enflasyon uygulandığında birim getiri,



Şeklinde yazılabilir.

Yatırılan kaynağın en azından değer kaybetmemesi için efektif faizin “0” olması gerekir, bu durumda
r ( 1-t ) –e = 0 olur. buradan nominal faiz r= e/(1-t) olur. Bir başka deyimle bu oranın altında yatırılan para değer (satın alma gücü) kaybeder.

1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   25


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət