Ana səhifə

Mühendis kelimesi çok eskilere dayanan teknik bir kavramı ifade ederdi. Hendese (geometri) tahsil eden kişi demektir


Yüklə 4.97 Mb.
səhifə6/25
tarix26.06.2016
ölçüsü4.97 Mb.
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   25

1.3.4 Fonlar, Kredi Kooperatifleri


Batı ekonomilerinde emeklilik, sağlık sigorta fonları, yatırım fonları, ellerinde bulundurdukları kaynakları yatırım bankalarında ve büyük yatırım projelerinde değerlendirirler. Bu Fon idareleri ellerinde bulundurdukları fonların bir kısmını çok yüksek getiri beklentisi olan projelere risk sermayesi olarak koyarlar, belirli bir süre sonra o projelerden bekledikleri karı realize ettiklerini düşünerek çekilirler. Ellerinde bulunan fonların bir kısmını da hazine bonolarına yatırırlar.

Kredi veren kuruluşlar olarak kredi kooperatiflerini de saymak gerekir.

Ülkemizde iki önemli kredi kooperatifleri birlikleri mevcuttur. Birincisi Tarım Kredi kooperatifleri, ikicisi de esnaf kredi ve kefalet kooperatifleridir. Bu iki kooperatif bankalardan doğrudan borçlanamayacak küçük yatırımcılara yatırım ve işletme kredisi verirler, veya kredinin alınmasına aracılık ederler. Bu kuruluşlar, kendi kaynaklarının yanında bankalardan kredi kullanırlar. Kullandıkları kredilere ödeyecekleri faizin üzerine 2-3 puan ekleyerek, üyelerine kredileri verirler.
Ülkemizdeki Tarım Satış Kooperatifleri de üyelerine ayni kredi, kullandırırlar. Bunlar genelde çiftçilerin fiziki girdileridir. Bu tür Birlikler, ürünü aldıklarında daha önce üyelerine vermiş oldukları ayni kredileri keserler. Bir müddet sonrada gelecek yılının ürününü yetiştirmeleri için üyelerine tekrar ayni kredi verirler

1.3.5 Dış Ticaret Bankaları


Dış ticaretin çok büyük boyutlara ulaşması ile beraber, mal hareketinde gerekli olan fonların bulunması ve bunlara aracılık edinilmesi zarureti ortaya çıkmış, bunun sonucunda, sırf dış ticareti fonlamak üzere dış ticaret bankaları kurulmuştur. Bu tür ihtisas bankaları birçok ülkede devlet desteği ile ve de tek olarak kurulmuşlardır. Adları da ihracat ithalatın ilk harflerinden oluşturulmuş tur. EXIM Bank global isimdir. Genelde hem kredi verirler ve hem de mal bedellerinin tahsiline garanti verirler(sigorta işlemi). Ülke limitleri belirleyerek, yapılan ihracatların büyük kısmını karşılayabilirler.Ülkemizde de EXİM bank olup, dış ticareti finanse etmektedir.

1.3.6 Merkez Bankaları


Her bağımsız toplumun bir merkez bankası vardır. Bazıları bu kuruma bankaların bankası da der. Bu banka, bankalar arsında aracılık görevi gördüğü gibi, para kredi politikalarını tespit eder, para basar, bankalara ödünç verir reeskont faizlerini tespit eder. Döviz işlemlerinde yol gösterici olarak ( bir bakıma düzenleyici) bir rol oynar. Bu bankalar uyguladıkları politikalar ile enflasyonu önler, Dış ticaretin genel finansmanı ile ilgili verileri (cari açık) yayınlar. Bu bankalar toplum adına çalışır kabul edildiğinden, yönetimde bağımsızdırlar.
Merkez Bankaları, enflasyonu küçük tutabilmek için para politikaları tespit ederek, bankalara açılacak krediler, piyasaya sürülecek para, reeskont faiz oranlarını tespit eder. Teknik olarak M1, M2, M3 büyüklüklerini kontrol altında tutar. Yakın geçmişe kadar bizim merkez bankasının kullandığı para büyüklükleri farklı olup aşağıda kısa açıklamaları verilmektedir.
M1, Dolaşımdaki para+dolaşıma çıkan para+banka kasalarında bulunan para+vadesiz mevduat toplamıydı. Bu günkü tanımda, buna bankalarda bulunan yabancı para ile vadesiz yabancı mevduatları dahil edilmiştir.

M2=M1+vadeli mevduat olup bugünkü tanımında buna yabacı para olarak vadeli hesaplar da dahildir.


M3=M2+ Repo+B tipi likit fon tanımı yenidir. Eski tanımlarda olan M2Y, M2YR tanımları terk edilmiştir. M2Y=eski M2+vadeli, vadesiz yabancı para mevduatları, M2YR=M2Y+Repo hesapları olarak tanımlanırdı.
Merkez Bankamız, yol gösterici olarak(endikatif) da günlük kurları belirleyip yayınlar. Döviz deki aşırı parite oynaklığı olduğu takdirde yani TL aşırı değerleniyorsa, piyasadan döviz satın alarak bunu önlemeğe çalışır. TL aşırı değer kaybediyorsa piyasaya döviz satarak piyasada geçici bir arz talep kanuna göre denge sağlar. Ayrıca bankaların mevduatı üzerinden belli bir oranda mevduat munzam karşılıkları adı altında bankalardan para toplar.Bu yolla para büyüklüklerini belirli seviyelerde tutmaya çalışır.Mevduat munzam karşılıkları bankaların topladığı mevduatın yaklaşık %15 civarında olur. Bu oranı büyütüp küçülterek, bankaların endüstriye verdikleri kredi miktarını kontrol ederler.
Merkez Bankasının, döviz kuru serbest piyasada değerini bulmalıdır şeklindeki söylemi genel manada doğrudur. Ancak, ülkemizde cari açığın fazla olması nedeni ile içerde mevduat faizleri yüksek olduğundan cari açığı kapatacak döviz girişinden fazla bir giriş olmakta , bu da sun’i olarak döviz paritesini baskı altına alıp, kur, yanlış oluşmaktadır.
Geçmişte ülkemizde bütün döviz hareketlerini merkez bankası düzenler ve uygulardı. Türk parasını koruma kanunu ve ona dayanılarak çıkarılan bakanlar kurulu kararları, Maliye Bakanlığının çıkardığı yönetmelik, tebliğlerle döviz giriş ve çıkışları ile dövizin mülkiyeti düzenlenirdi. Düzenlemelerde bedeni ceza ve kaçakçılık kanununa muhalefetten hapis genel bir uygulama idi.

1.3.7. IMF, Dünya Bankası
Bu iki kuruluş birleşmiş milletlerin güdümünde 1944 yılında kurulmuş, bugün,186 ülke ortaklı birer kuruluş olmuşlardır.

Dünya Bankasının çeşitli ülkelerde 100 den fazla bürosu olup 10 000 den fazla çalışanı mevcuttur. İki ana bölümden oluşur. Birinci bölüm IBRD,(International Bank of Reconstruction and Development) kalkınmakta olan ülkelere proje karşılığında borç para verir. İkinci bölüm ise çok fakir ülkelerin kalkınmasına yönelik hibe yardımlarda bulunur. Alt yapı yatırımları,sağlık, eğitim, tarım konuları önceliklidir.


Bankanın yönetim kurulu 24 direktörden oluşur. ABD, U.K, Fransa, Almanya, Japonya ve Çin birer üye ile yönetimde temsil edilmektedir. Biz, Avusturya, Beyaz Rusya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Macaristan Kazakistan, Lüksemburg, Slovak cumhuriyeti, Slovenya ile bir gurup oluşturup yönetimde bir direktörle toplamın %5.19 oy hakkı ile temsil edilmekteyiz. ABD’nin tek başına oy hakkı %23.62 dir. Ülkemizdeki ekonomik büyüme bizi zaman zaman bu kurumların yönetimine direktör verme noktasına getirmiştir.
IMF üye ülkelerin dış ticaretinin kesintisiz devam edebilmesi için kurulmuş, 1947 yılında fiilen çalışmaya başlamıştır. IMF dış ticaretin kesintisiz yürütülmesi için tavsiyelerde bulunur, dış ticaret açığı büyük olan ve de cari açığı bulunan devletlere kredi verir. Verilen kredinin geri alınması için o devletin yapması gereken idari ve mali reformları önerir. Bütçe disiplininin sağlanması, döviz kuru yönetimi ile ilgili kuralları tavsiye eder. İlgili devlet bu tavsiyeleri sanki kendi tercihi imiş gibi bir niyet mektubu ile IMF ye bildirir. Yönetim kurulunun onayı ile IMF, üye ülke ile bir stand-by anlaşması imzalar ülkenin döviz açığı oluştuğunda, anlaşma çerçevesinde o ülkeye piyasada geçerli veya stand-by anlaşmasında belirtilmiş olan faiz oranları ile kredi verilir. Bu kredi belirli sürelerde geri ödenme durumundadır. Bu güne kadar ki uygulamalar stand-by anlaşmalarının büyük bir kısmının başarısızlık ile sonuçlanması yönünde olmuştu


    1. BÖLÜM ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR (PROBLEMLER)




  1. 1970-1980, 1980-1990, 1990-2000, 2000-2009 periyotları için




  1. Milli gelir

  2. Fert Başına Düşen Milli Geliri grafik ile gösteriniz




  1. Yukarıdaki dönemler için ÜFE, TEFE Değişimlerini grafik ile gösteriniz




  1. Yukarıdaki dönemler için Bütçe Açıklarını grafik ile gösteriniz.




  1. Bankaya yatırılacak 1000 TL nin 3 yıl süre ile yıllık %50 ile bileşik faiz getirisi ile, bu süre için sürekli bileşik faiz getirisini hesap ediniz. Fark ne kadardır.


ÇÖZÜM:

Bileşik faiz miktarı 1000 (1+0,5)3-1000=2375TL. dir.

Sürekli bileşik faiz geliri 1000 (e0,5*3-1)=3481 TL dir.

Fark 3481-2375=1106 TL. dır.




  1. Faizlerin %20 olduğu bir ortamda, 3 yıl sonra bir milyon TL olmasını istediğim mevduatım ne olmalıdır.

  1. Aylık bileşik faiz düşünülerek

  2. Günlük bileşik faiz düşünülerek

  3. Sürekli bileşik faiz düşünülerek

Bulunuz.
6.Faizin %30. Sürenin 5 yıl olduğu ortamda problem 5 i çözünüz.
7.Heryıl 5000 liralık bir gelirim mevcut olup 20 yıllık bir gelirimi bugünden tahsil etmek istiyorum

  1. Banka faizlerinin %15

  2. Banka faizlerinin %20

  3. Banka faizlerinin -%5

Olduğunu düşünerek cevaplayınız

2. EKONOMİDE TEMEL KAVRAMLAR
Makro ve mikro ekonomide bazı temel kavramları açıklamada yarar bulunmaktadır. Bunlar temel tarif olarak da algılanabilir. Bu kavramlar olmadan makro ekonomi ile ilgili yorumlar yapmak imkansızdır. Bu kavramların başında Zaman, Fiyat, Değer, Arz-Talep, Maliyet, Fayda, Verimlilik ve Faiz gelir.. Bunları, genel ekonomiyi anlamak ve yorumlamak için gerekli temel kavramlar şeklinde düşünmek de mümkündür. Bu temel kavramları biraz açalım


    1. ZAMAN

İki ardışık olayın arasındaki geçen süre, soyut bir kavramdır, birimlendirilerek saniye, dakika, saat gibi zaman ölçü birimleri meydana getirilmiştir. Temel zaman dünyanın güneş etrafında dönmesi için geçen süre aralığıdır. Geçmişte on ikili ve altmışlı sistem kullanıldığından ortaya ondalık sistemle çatışan oniki birimi esas alan çokluk ölçme sistemi ortaya çıkmıştır.Bu sistem, varlıkların boyutları büyüdüğünde yetersiz kalmış, daha basit, daha kolay ifade edilebilen yeni ondalık sisteme geçilmiştir.


Dünyada var olan her şey belli bir ömre (zaman aralığına) sahiptir. Bu ömür kimilerinde çok kısa (kelebeklerde), kimilerinin ise çok uzundur (bir dağ silsilesinin milyonlarca yıl ömrü olabilir). İnsanoğlunun ömrü, gittikçe uzamakta, ama onunda ortalama ömrü 70 yıl civarında bulunmaktadır.
Bir yaşındaki bir çocuğu 70 yaşındaki bir adamla mukayese etmek

mümkün değildir. Boyları, kiloları, akılları, hareket kabiliyetleri, mantıkları mukayese edilemez. İki insanın mukayesesi yaşları aynı olanlar arasında yapıldığında daha anlamlıdır.


İşte bütün varlıkların, ölçüm birimi olarak kullanıldığı skaler, vektör veya

tansör çoklukların belirli bir andaki değerleri önem taşır. Bugün 100 lira, gelecek yılın 100 lirası değildir. Bugünün 100 liralık banka mevduatı, hazine bonosu,tahvili, hisse senedi, gelecek yılın 100 liralık varlıkları değildir. Nasıl 1 yaşındaki çocuk ile 70 yaşındaki adam iki işçi eder diyemiyorsam, ‘Bugünün 100 TL lik bonosu ile gelecek yılın 100 TL lik bonosu 200 TL lik bono eder ‘ diyemiyorum. Vektör çokluk da iki parametre ile tanımlanan bir çokluktur. Mutlak büyüklüğü ile yön tarifi olan çokluklar, bilinen dört işlemle toplanıp çıkarılamazlar. Bu çoklukların da zaman içinde değişimi söz konusudur.


Çokluklar zaman içinde az çok değiştiğine göre bunların zaman içinde değişimini gösterebilecek matematik ifadeler (fonksiyonlar) bulunduğu takdirde, dört işlemler kolayca yapılabilir hale gelir. Önemli olan, çokluğun değişiminin bir matematik ifadesinin bulunabilmesidir.
2.2 FİYAT
Fiyat oluşumu çok çeşitli faktörlere bağlıdır. Ölçümü, her toplumun kullandığı para birimi iledir. Paranın kullanıma girmesinden evvel mal ve hizmetler değişimi (değiş tokuş) şeklinde gerçekleşirdi. Bu değişimde yine bir fiyat olgusu vardı. En önemli mallar birbiriyle sıkça değiş tokuş edilirdi.Değiş tokuşta birimler kullanırdı, bu da dolaylı olarak fiyatla , bağlantı ortaya çıkardı. Tarım toplumlarında önemli olan tek düze yaşamlarını devam ettirmek için, yiyecek temini, giyecek temini sağlıklı kalabilmenin, düşmandan sakınmanın bedelini kendi ürettikleri mal ve hizmetin değiş tokuşu ile sağlama idi. 3000 yıl kadar önce Anadolu’da paranın ortaya çıkışı ile mal ve hizmetlerin değiş tokuşu yerine para ile yapılan ticaret başladı. Çevrede, mal çok bulunuyorsa fiyatı düşük, az bulunuyorsa fiyatı yüksekti. Toplumlar zaman içinde (division of labour) ihtisaslaşmaya gittikçe üretilen mal ve hizmetlerin fiyatları göreceli olarak düşmeye başladı. Çin ipeği ile meşhur oldu Hindistan baharatları ile ünlü idi. Zaman içinde verimlilik sür’atle artıyordu. İnsanoğlu çevresindeki arazide artık kendini sabana koşma yerine at veya öküz kullanıyordu. Bin yedi yüz yılları içinde sanayi devrimi başlamasıyla da verimlilikte tekrar bir büyük sıçrama başladı. Suyun gücü, rüzgarın gücü kullanılarak enerji eldesi, maliyetleri daha da düşürdü. Tekstil alt sektörü her gün baş döndürücü biçimde gelişiyordu. Bu gelişim elektrik motorunun kullanılmasıyla daha da arttı. Bilgi çağında akıllı tekstil üretilerek vücut ile konuşması sağlanmalıdır. Bu alt sektör başlı başına gelişmiş sanayinin bir göstergesi oluyordu. El tezgahları yavaş yavaş azalırken, özel ve çok az ihtiyaç duyulan malların üretimine kayıyordu. Artık bugün elle dokunan mallar, turistik, hediyelik mallar olarak küçük kar marjları ile yöresel bazda el değiştirmektedir. Malların fiyatlarının oluşumu, toplumlarda güdülen sosyo-ekonomik politikalar alışkanlıklar iklim, çevre, gibi faktörler rol oynamaktadır.
Serbest piyasa ekonomilerinde fiyatların değişiminde en önemli etken, herhangi bir ürüne karşı pazarda oluşan Arz-Talep dengesidir. Arzın talepten büyük olması halinde fiyatlar düşer, küçük olması halinde fiyatlar yükselir.Arz talebin serbestçe oluşmadığı pazarlarda fiyatlar deformedir, ve baskı altındadır.

2.3. DEĞER
Bir malın fiyatı her zaman onun hakiki maliyetini, değerini göstermez. Maliyet üzerine ilave olunan imalatçı, toptancı ve perakendeci karları sınai maliyeti değişen oranlarda büyütür. Sınai maliyeti 1 birim olan malın tüketiciye ulaştığında üçe beşe katlandığı sıkça görülen bir olgudur. Fiyat ile malın değeri arasında formüle edilebilecek tam bir formül yoktur. Serbest piyasa ekonomilerinde fiyat arz-talebe göre belirlenirken, kontrollü ekonomilerde, kontrol ve hükümet müdahaleleri oranında etkilenmiş olarak piyasa-yönetim tarafından oluşturulur. Müdahale fiyatları arttırır veya azaltır, değerin altına veya çok üzerine çıkarabilir.
İnsanlar toplum olarak yaşamaya başladığından beri yönetimler zaruri ihtiyaçların temin edilmesi yönünde düzenlemeler getirmişlerdir. Pazarın kısıtlı olması hallerinde (kuraklık, harp) fiyatların aşırı artmasını önlemek için fiyat kontrolleriyle ihtiyaçların giderilmesini sağlamaya çalışmışlardır. Fiyatların serbestçe oluştuğu ekonomilerde mala olan talep, onun fiyat oluşumundaki en önemli unsurdur. Malın piyasaya sunulması da esastır. İç üretim yanında dış alım ve mevcut pazarlanabilir stoklar o malın piyasaya arzını ifade eder. Arz imkanlarının kısıtlı olmaması esastır. 70’li yıllarda ülkemizde devlet tarafından tuz, şeker, sigara, çay üretiliyordu. Stoklar da büyüktü. Ama arz kanallarındaki tıkanıklık bu malların tüketiciye geçiş anında satış mağazalarının önünde uzun kuyruklar oluşmasına yol açıyordu. Hatta bazı zamanlarda bu malların kara borsası da söz konusuydu.
2.4 ARZ-TALEP
Arz-Talep, bir malın pazarda bulunması ile tüketilmesi arasındaki karşılıklı etkileşimlerini ifade eden bir cümleciktir. Toplumumuzda bu ilişki ARZ-TALEP kanunu olarak bilinir. Bu kanun insanın tabiatında gömülü bir kanunu olup uygulanması adeta otonom bir hareket şeklindedir. Genelde toplum yöneticileri pazara müdahale eder. Bunu yaparken toplumun genel menfaatlerinin gereği olduğunu düşünür. Aslında toplumun tümünün dikkate alınması halinde arz-talebin serbestçe dengeye gelişinin önündeki engellerin ortadan kaldırılmasında yarar olduğu bir gerçektir. Talep varsa arz olacaktır, arz varsa talep oluşturulacaktır. Talep oluşturma reklam , gösteri,konuşma gibi davranışlarla tarih boyunca yapıla gelmiştir.

Bu tabii kanunun bileşenlerini aşağıda biraz açıklayalım.


2.4.1 Arz
En geniş anlamda kullanılabilir bir mal veya hizmetin piyasaya, tüketiciye satılmak üzere getirilmesine Arz demekteyiz. Arz, stoktaki malların, ithal edilen ve üretilen malların pazara gelen kısmıdır. Bugün artık Pazar gerçek olabildiği gibi sanal da olabiliyor.

Arz kanalları serbest piyasa ekonomilerinde sorunsuz çalışır. Kontrollü ekonomilerde ihtikar veya karaborsa isteği idarecilerin karar süreci arz kanallarını tıkar, tüketici malı bulamaz olur, malın fiyatı artar, daha ileri safhada karaborsaya yol açar. Devletin ekonomiyi kontrol etme isteği sonucu veya yerli sanayini koruma isteği ile ithalata çeşitli kısıtlamalar getirilmesi olağandır. Kotalar (miktar kısıtlamaları) tahsisler (miktar veya değer olarak),fiyat kontrolleri gümrük ve fon uygulamaları, arz kanallarının zaman zaman tıkanmasına yol açar. Dağıtım konusu çok önemlidir. Üretilen malı, doğru zamanda doğru yerde bulundurmak esastır. Tüketicinin beğenisine sunulamayan mal veya hizmet arz olarak hesaba katılmaz.


1980 yılı öncesi ülkemizde karaborsa çok yaygın bir olgu idi. Merkez Bankası 1977 ortasından sonra döviz transfer edemediği için teorik olarak Türkiye ithalat yapamıyordu. Ama Fiilen hammadde yarı mamul, mamul ve yatırım malı ithalatı vardı. İş yeri sahibi ithalini yapmak istediği malın parasını TCM Bankasına yatırıyordu. Döviz transferinin ne zaman yapılacağı bilinmediği için iş yeri sahibi çeşitli yollarla malın bedelini ikinci kez daha ödeyerek malın ithalini sağlıyordu. Resmi olarak mal bedeli yurtdışına ödenmemiş görünmesine rağmen, ikinci defa ödenen mal bedeli dolayısıyla çifte fiyatlar oluşup, karaborsaya zemin hazırlıyordu. Bu dönemde sadece ithalat problemli değildi. Kendi ürünümüz olan tuz, çay, kibrit gibi mallarda da bu malların dağıtım merkezlerinde uzun kuyruklar oluşuyordu. Birçok muhtekir insan, bu malları temin etmek isteyenlere saklıyor, kuyrukta beklemek istemeyenlere satıyordu. Kuyruktaki yerini yeni gelene satanlara da rastlanıyordu. Bu problem, dağıtımı üstlenmiş olan devletin kendisini organize edememesinden kaynaklanıyordu. Üretim ihtiyaçtan fazla ama pazara getirilip arz edilemiyordu. Bu olguya arz kanallarının tıkanıklığı diyoruz.
Döviz sıkıntısından ve de içeride bazı malların dağıtımındaki sıkıntıdan dolayı arz kanalları tıkanıyor mal tüketiciye tabii şartlarda ulaşamıyordu. Temel hata ‘döviz devletindir, onu kullandırmak idarenin tercihindedir kabulünde yatıyordu. O halde devletin kişilere tahsis etmediği döviz kaçaktır, bu tür bir davranış Türk parasını kıymetini koruma kanuna göre kaçakçılık suçu işlenmiştir. Bu kaçakçılık kavramı o kadar geniş tutuldu ki cebinde bir paket yabancı sigara bulunduran da kaçakçılık suçu işlemiş oluyordu.
Bazı toplumlarda, bazı zaruri ürünlerin fiyatları kontrol altında olup, dağıtımı devlet tarafından yapılmaktadır. Ekmek, un, tuz, yağ, petrol gibi maddelerin kontrol altında dağıtılması, bu malların pazar fiyatlarının serbestçe oluşmasını önlemektedir. Bu durumlarda gerçek talep bilinmemektedir, talep baskı altında denilir. Gerçek talebi karşılayacak arz imkanları oluşamıyor. İthalata dayalı bir arz mekanizmasını çalıştırmak oldukça zordur. İthalat (mevzuatı) düzenlemelerinde bürokrasinin çok az olması limanların mal akımında engel teşkil etmeyecek, büyüklükte olmaları yeterli elleçleme kapasitelerinin bulunması, gümrük idarelerinin verimli çalışıyor olmaları şarttır. İthal edilen bir malın ülke içinde dağıtılması yani, dağıtım kanallarının olması, bunlarında sorunsuz çalışması, arzın serbestçe yapılmasını sağlar.

Geçmişte birçok ülkede olduğu gibi bizde de herhangi bir ürün üretildiğinde, o ürünün sınırlı olan ithalatı (dışalım) kesilir, böylece içeride üretilen ürüne tabi bir Pazar oluşturulurdu. Bu ürün tüketicinin beğenisini alsa da almasa da alternatifi yoktu. Arz kanalının tıkanıklık göstermesi başka kanalların oluşmasına yol açar, ülke içine kayıt dışı ve legal olmayan yollardan malın girişi sağlanır. Toplumda, bir zümre kaçakçı damgasını yer diğer bir zümre (kaçak malları tüketen) de kaçakçının işbirlikçisi durumunda görülürdü.

Ülkemizde 1960 -1983 yılları arasında sayısız mal kaçakçılığı vardı. Otomobilden sigaraya kadar kaçırılan mallar ve bu kaçakçı düzeni ile mücadele eden jandarma, polis ve yargı müessesi gelişmişti. Bugün Suriye ile olan sınırımızın mayınlı olmasının ana sebebi, Suriye’de serbestçe satılan malların sınırdan sokularak yurt içinde pazarlanmasını engellemekti. Sınır tamamen mayınlanmasına rağmen kaçak mal girişi tam olarak engellenememişti. Bizde üretilip kontrollü ekonomiye sahip İran ve Irak’a da ters yönde yani bizden o tarafa kaçak mal akışı olurdu hala da olmaktadır. Teorik olarak bir malın tüketim potansiyelinin düşük olduğu bir bölgeden, tüketim potansiyelinin yüksek olduğu bir bölgeye akımı olur. Bu akımın çeşitli tedbirlerle kesilmek istense de tam bir başarı elde eden bir ülke bilinmemektedir. Yani tarih boyunca kaçakçılık vardı gelecekte de var olacaktır.
Bir malın fiyatı ile o malın arzı arasındaki doğrusal ilişki (pozitif) ye arz kanunu denilir. Bir malın fiyatı yükseldikçe üretici firmalar o malı daha yüksek miktarda satmak ister. Fiyatlar arttıkça üretimi arttırarak daha fazla kar yapma eğilimi vardır. Fiyat- miktar arasında doğan ilişkiyi ifade eden eğri, pozitif olan dışbükey bir eğridir. Bu tür bir eğri ideal olarak ikinci derece, üçüncü dereceden bir polinom olduğu gibi üstel bir fonksiyon da olabilir. Şekil(2.1) de çeşitli arz eğrileri verilmiştir. Bu arz eğrileri ikinci dereceden bir polinom olarak ortaya çıkabilir. Arz eğrisinin elastisitesi arz-fiyat eğrisinin türevidir. Arz Q’nun çok az bir miktarının değişimi ile fiyatlarda oluşan değişikliği fiyat elastisitesi olarak ifade ederiz. Eğimin fazla olması halinde fiyat arz miktarına çok duyarlıdır denilir. Eğimin az olması halinde de fiyatların arz miktarına duyarlılığı küçüktür denilir. Şekil 2.1’de görülen arz eğrilerinden A eğrisi arzın fiyatlara duyarlı olduğunu, C eğrisi de arzın fiyatlara daha az duyarlı olduğunu simgelemektedir.
Arzın iki önemli kaynağından biri iç üretim, diğeri de ithalat(dış alım) dır.İşletmeler için bu iki miktarın iyi bilinmesi esastır. Bu ürünlerin dağıtım kanalları nelerdir, bu ürünler piyasaya hangi şartlarda ulaşıyor bilinecek ki, yönetici doğru bir pazarlama ve üretim planlaması yapabilsin. Arzda ithalat-ihracat da önem kazanabilir. Açık ekonomilerde dış ticaretin net miktarı arzı büyütüp küçültebilir.Ana dört arz kanalları (üreticiden, ithalatçıdan) pazara ulaşması gerekir. Pazara ulaşmayan ürünlerin arz olarak sınıflandırılması mümkün değildir. Bir başka deyimle stoklar arz sayılamamaktadır.

Şekil2. Fiyat-arz elastisitesini şematik olarak göstermektedir. Arz eğrisi üzerinde iki noktayı birleştiren doğru ortalama arz değişikliği veya arz elastisitesi denilir. A ve B noktalarındaki teğetlerin eğimi de bu noktalardaki fiyat elastisilerini (fiyat değişimlerini ) ifade eder.




Şekil(2.2) Fiyat-Arz Elastisitesi



2.4.2 Talep
Talep bir malın toplumda tüketim maksadı ile pazarda bulundurulmasıdır. Talebin miktarını bilmek ve gelecekteki oluşumunu kestirmek önemlidir.

Bir ürünün talep tahmini, satış tahminlerinden farklı olabilir. Talep araştırması veya sorgulanması bir Pazar için yapılırken Satış tahminleri bir işletme için yapılır. Pazar monopolistik ise (üretimde tek bir işletme var, ithalat yok ise tekel, sınırlı sayıda üretici ve kısmi bir ithalat var ise pazar monopolistiktir denilir.) talep ve satış tahminleri aynı olur. Çeşitli sebeplerden Talep baskı altında olabilir. Ülkedeki ekonomik konjöktür talebi yapay (sun’i) olarak küçültür veya arttırır. Bundan ötürü bir malın satış tahminleri, talep tahminleri ile örtüşmeyebilir. Satışlarda bir malı yok satmak, diğer mallar yanında o malı öne çıkarmamak, talebin normal oluşmasını önleyecektir. Kapalı veya yarı kapalı ekonominin cari olduğu dönemlerde üretim programlaması talebi karşılamayacak miktarda yapılarak kısmen yok satmak, satış kuyrukları oluşturmak, satıştan önce peşinat almak gibi yollara başvurulurdu. Kapalı veya yarı açık ekonomilerde pazarda görülen talep, gerçeğinden daha küçüktür. Döviz kuru, gümrük oranları, ithalattaki engeller yabancı orijinli malın fiyatını arttırır, o malı ikame edebilecek yerli eşdeğer malı koyar. Yerli eşdeğer yoksa o malın fiyatı daha da artar.1983 yılından evvel ülkemizde gümrük oranları çok yüksekti, ithal edilen malların ithalatta miktar ve değer kotaları vardı. Yurt dışında 1 TL olan mal, ülkeye ithal edilip, müşteriye intikali 6-8 TL’ye kadar ulaşabiliyordu. Böyle durumlarda o malın satış rakamı toplumun talebini göstermiyordu. Pazarın, bir malın satış miktarını etkileyeceği unutulmamalıdır. Rakibin fiyat düşürmesi veya yükseltmesi, sizin malınız ile ilgili reklam vermeniz, dinamik bir satış teşkilatı kurmanız malınıza olan talebi değiştirecektir.

Talep tüketicinin satın alıp kullanacağı mal veya hizmet olabilir. Gıda, temizlik malzemeleri, dayanıklı tüketim malları, yatırım malları ve bunlara ait hizmetler örnek olarak verilebilir. Talebi arttırmak, azaltmak çeşitli yollarla yapılır, bunlardan birkaçı, reklam, fiyat, dış ticaret rejimi gibi olgulardır.

Malın vitrinde, görülebilen bir yerde olması, fonksiyonel olması, teknolojik olması gibi faktörler de talebi arttırır. Komşu da bulunması, onun mal ile ilgili iyi referans vermesi de o mala olan talebi kırbaçlar. Sürekli ve istikrarlı bir biçimde olan talep yanında Mevsimsel, Dönemsel, talep artışları çoktur. Kürk satışı, Tarım Gübresi, dondurma farklı mevsimlerde olur. Kürk satışı yaz aylarında olmaz. Tarım gübresi Ekim ve Mart aylarında pik satışlara ulaşır. Dondurma yaz aylarının aranan ürünüdür. Dönemsel taleplerde demir-çelik, kağıt sanayinde görülebilir. Kağıt hammaddesi olan selüloz talebi yaklaşık dört yılda bir iniş ve çıkış gösterir.


Gelip geçici talepler, talepte gayrimuntazam artış ve azalışlarda söz konusudur. Bir zamanlar hula-hoop çemberini dünya nüfusunun %15’i kullanırken bugün hiç kimse bu çemberi kullanmamaktadır. O günlerde muazzam olan talep, bugün sıfırlanmıştır.

Talebin seviyesini etkileyen faktörler:




  1. Toplum davranışı alışkanlıkları

  2. Toplum önderlerinin tercihleri

  3. Ekonomik kurallar, düzenlemeler

  4. Reklam

  5. Arz kanallarının açıklığı

  6. Siyasi konjöktür

Olarak sıralanabilir.
Bu öğeleri biraz açalım
1.Toplum davranışları: toplum davranışları alışkanlıkları, tüketim modları talebi etkiler. Doğu Anadolu bölgemizde zeytinyağı tüketimi çok az olmasına rağmen ege bölgesinde tüketim fazladır. Güneydoğu Anadolu’da çokça tüketilen mırrı kahvesi batı illerimizde hemen hemen yok gibidir.

Toplumumuzda fert başına düşen bira tüketimi batılı ülkelerde tüketilenden çok daha azdır. 50 yıl önce toplumumuzda koyun eti çok tüketilirken sığır eti buna oranla çok az tüketilirdi. Bugün toplumun tüketim paterni değişti ve eskinin tam tersi bir durum ortaya çıktı. Toplum davranışları bölgeden bölgeye değişmektedir. Onların kültürleri, eğitim düzeyleri, alışkanlıkları ve çevre koşulları farklı tüketim paternine yerleşmelerine yol açar. Doğu Anadolu’ da yünlü elbiseler satılırken Şanlıurfa da yünlü elbise satışları çok azdır. Kollu iç fanila doğuda satılırken batıda atlet satılmaktadır. Soğuk yerlerde enerjisi yüksek ürünler, enerjiyi koruyan ürün tipleri satılırken sıcak bölgelerde bunun tam tersi bir davranış gözlenmektedir.


2.Toplum önderlerinin davranışları: toplum önderleri olan düşünürler, yazarlar, sanatkarlar, bilge kişilerin tüketim paternleri o malların kullanımı ile ilgili tavsiyeleri birçok kişi tarafından benimsenir, bu benimseme talebe yansır, bazı mallara olan talebi arttırırken bazı malların talebi azalır.
3. Ekonomik Kurallar ve Düzenlemeler: bütün toplumlarda değişik farklı idari düzen olduğu gibi farklı ekonomik bir yapılanma vardır. Bir ülkede tüketilmesi sınırlı kalan bir mal diğer bir ülkede teşvik edilen ve tüketilmesi arzu edilen bir mal olabilir. İthali yasaklanmış bir malın çok sınırlıda olsa pazarı mutlaka vardır. Legal veya illegal yollarla, yasaklanmış o mal, pazara ulaşır. Ülkemizde otomobil ithalatının yapılmadığı dönemlerde, işçi permisi (yurt dışında çalışan işçinin birikimleriyle satın alma müsaadesi) ve evlilik yolu ile ailece verilen çeyiz bildiriminde ithalatı yasak mal getirilebiliyordu. Ülkemizde 1983 yılı öncesi, dış ticaret rejimimizde, ithali yasak mallar, ithali müsaadeye tabi mallar, tahsisli mallar, kotaya tabi mallar şeklinde bölümlere ayrılmıştı. İthali yasak olan malların fiyatları çok yüksek olup, bu malları alan, satan, bulunduran ekonomik ve bedeni cezalara tabi olurlardı. 1984 yılından itibaren bu dış ticaret sınıflamaları kaldırılmış (bazı tarım ürünleri müsaadeye tabi mallar olarak devam etmektedir) dış ticaret serbestleştirilmiş Türk Lirası 1989 yılında konvertible (TL. dış ülkelere izinsiz çıkarılabilir, döviz ile değiştirilebilir, onunla dış ticaret yapılabilir) olmuştur. 1995 yıllından itibaren Avrupa Birliği ülkelerle Gümrük Birliği anlaşması yapılmıştır. AB topluluğu içinde (Türkiye dahil) sıfır gümrükle serbest mal dolaşımı tercihi yapılmıştır. Bu tercih ülkemizin dış ticaretinin büyük bir kısmının AB ülkelerine yönelmesini doğurmuştur.
4.Reklamlar: İnsanlarda tüketim duygusunu kamçılayarak talebi artırırlar. Mikro bazda (işletmeler) yapılan reklam özde o malın tüketimini teşvik etmekle beraber tümüne ait talebi yükseltme eğilimini taşır. Ülkemizde, ihraç ürünlerinin ilgili tanıtım grupları kurulmuştur. Bu gruplar mallarının genelde dış pazarlarda daha fazla kullanılmasını amacını gütmektedirler. Fındık tanıtım grubu, zeytin yağ tanıtım grubu gibi üretici ve büyük ihracatçılardan sağlanan kaynaklarla dışarıda reklam yaparak fındığın, zeytinyağının daha fazla tüketilmesini sağlamak amacı gütmektedirler. Sanatkarların giyim kuşamı moda altında toplumun önemli bir kesimi tarafından benimsenmekte böylece tüketim yeni

yeni ürünlere kaydırılmaktadır. Bu kaymaları zamanında algılamak işletmelerin yönetimlerinin en önemli işi addedilir.



5.Arz Kanallarının Açıklığı: Ülke içinde arz kanallarının açık olması, talebin seviyesini etkiler. Çünkü bu açıklık ülke içinde malların her yerde aynı fiyatta bulunmasını sağlar. Fiyat farklılığından doğabilecek sun’i talep önlenmiş olur.
6. Siyasi Konjöktür: Siyaset, talebi etkileyebilir. Bir hükümet yetkilisinin herhangi bir ülkenin mallarını boykot etme çağrısı o mallara olan talebi azaltır. Ve o malı ikame eden mallara talep kayması olur.
Talep, insanoğlunun kullanımı veya tüketimi için bir malı almak istemin doğal bir kanunu var olduğu bilinir. Bu kanun, bir mal için doğan talebi belirleyen en önemli etken onun fiyatıdır. Talep yasası, bir malın satın alıcıları tarafından istenen (talep) miktarı ile o malın mümkün piyasa fiyatı arasında ters yönlü kısmi bir ilişki vardır, şeklinde özetlenebilir. Talep miktarı Q fiyatı F ise ideal ortamda bir talep eğrisini gösterir. Buna göre bir malın fiyatı arttıkça, o malı satın almak isteyenler azalacak yani talep düşecektir. Tabiatıyla bir mala olan talep sadece o malın fiyatı ile ilişkili değildir. Toplumdaki ortalama gelir, gelir dağılımı, diğer malların fiyatları, psikolojik etkenler, reklamlar, toplum kanaat önderlerinin davranışları da talep miktarını etkiler.
İdeal olan F=A/Q eğrisinin herhangi bir noktasındaki türevi fiyatların talep miktarına göre değişimini verecektir. Bu olgu ileride ele alınacaktır. Şekil(2.3) Fiyat-Talep ilişkisini göstermektedir. Bu eğrinin küçük taleplerde fiyatların çok

yükselebileceğini, talepler büyüdükçe fiyatların düşeceğini yani tabii talep kanunu ifade ettiğini söyleyebiliriz. Burada talep eğrisinin A bölgesinde talep fiyat bağlantısının güçlü olduğunu (yani fiyatlar talebe çok duyarlı), B bölgesindeki eğri de bu duyarlılığın azaldığı, C bölgesindeki eğri de ise bu duyarlılığın azalmasının daha da fazla olduğu görülmektedir. Teorik olarak arzın sonsuz olduğu bir piyasada fiyat talep eğrisi yatay eksene paralel haline gelir. Yani talebin artması veya azalması karşısında fiyatlar değişmez.




Şekil(2.4) Talep Elastisitesi

Yukarıdaki arz eğrisinde A ve B iki nokta olup bunları birleştiren doğrunun eğimi ortalama fiyattır. A ve B noktalarındaki teğetlerin eğimi de o noktalardaki marjinal fiyat değişimleri adını alır.



2.4.3 Talep Tahmin Metodları

Doğru talep tahmini yapabilmenin önemine değinmiştik. Şimdi bu tahminleri nasıl yapacağınızı görelim. Talep tahmininde iki ana yol vardır. Birincisi sayısal olarak değerlendirmeden yapılan tahmin (kalitatif metod,kişi veya kurumların yargısına dayanan tahminler), ikincisi sayısal olarak değerlendirme yapabileceğimiz metotlar (kantitatif metod, geçmişteki verileri kullanara bir modelin oluşturularak yapılacak tahminler). Bunlar genel hatları ile aşağıda incelenecektir.


Başlangıçta talep tahmini yaparken içine düşülebilecek hataları sıralamakta yarar vardır .Bu hatalar şöyle sıralanabilir;
Hata Nevileri:
Rastgele Örnek Alma Hataları

Örnek büyüklüğü yeterli değildir

Alınan örnek tümü iyi temsil etmiyor olabilir

Örnek alma yöntemi uygun olmayabilir

Gelişigüzel (rast gele) hatalar yapılabilir

1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   25


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət