Ana səhifə

Memurlarin sorunlari


Yüklə 300.5 Kb.
səhifə3/3
tarix25.06.2016
ölçüsü300.5 Kb.
1   2   3

YPK Kararlarının en geç Şubat ayı sonuna kadar çıkarılması sağlanmalıdır.
399 sayılı KHK hükümleri çerçevesinde istihdam edilen sözleşmeli personelin ücretleri Yüksek Planlama Kurulu kararı ile ödenmektedir. Son yıllarda bu kararlar Ekim, Kasım aylarına sarkmaktadır. Bu nedenle uzun süreli olarak ücretler avans olarak ödenmekte, ayrı YPK hükümleri ile ilgili geriye dönük işlem yapılmak zorunda kalınmaktadır. Gecikmeli uygulama mağduriyetlerin yaşanmasına neden olmaktadır. Bu nedenle YPK kararlarının en geç Şubat ayı sonuna kadar çıkarılması söz konusu mağduriyetleri ortadan kaldıracaktır.
SÖZLEŞMELİ STATÜDE İSTİHDAMIN ARTMASI VE İŞ GÜVENCESİ SORUNU
Son yıllarda, memurların iş güvencesinin ortadan kaldırılarak idari sözleşmeli statüye geçirildiği, sendikal ve demokratik haklarının verilmediği, işçilerin de çağrı usulüne göre, esnek, kısmi zamanlı çalışma şartlarına göre istihdam edildiği bir yapı oluşturma isteği ağırlık kazanmaya başlamıştır.
Özellikle son 10 yılda kamuda istisnai olarak çalıştırılması planlanan sözleşmeli kamu çalışanlarının sayısının 40 binler düzeyinden 250 bin düzeyine çıkması, memurluk güvencesinin zayıflatılarak, devlet memuru kavramından, hükümet memuru kavramına geçişin ayak izlerini taşımaktadır.

İstihdam sistemi bakımından; kamu kesiminde memurluk yerine idari sözleşmelilik, kadro gereği ücret yerine sözleşme gereği performans ücreti gibi eğilimler, kamu kesimi istihdam rejimini, özel kesim istihdam rejimi ile aynı seviyeye getirmeye yöneliktir.

Özellikle iş güvencesinden yoksun 4-B ve insan haklarına aykırı bir biçimde hastalık, doğum, evlenme, ölüm gibi izinlerin, tayin, terfi gibi hakların kısıtlandığı, 4-C statüsünde istihdamın kamuda yaygın haline dönüşmesi son derece dikkat çekicidir.

Kamudaki aşırı taşeronlaşma önlenmeli, devletin asli ve sürekli görevleri memurlar eliyle gördürülmelidir.
Ülkemizde istihdam yetersizliği yüzünden, çalışacak durumdaki milyonlarca insanımızın işsiz olması, toplumumuzu sosyal patlamanın eşiğine getirmişken, uygulanan yanlış istihdam politikaları da bir o kadar can yakmaktadır. Asgari ücret, “insanca yaşamayı sağlayabilecek” seviyelerin oldukça altındadır. Kamuda, 4-C ve 4-B statüsünde personel alımı hızla devam etmekte, vatandaşlarımız adeta kölelik sözleşmeleriyle çalışmaya zorlanmaktadır.
Son yıllarda, memurların iş güvencesinin ortadan kaldırılarak idari sözleşmeli statüye geçirildiği, sendikal ve demokratik haklarının verilmediği, işçilerin de çağrı usulüne göre, esnek, kısmi zamanlı çalışma şartlarına göre istihdam edildiği bir yapı oluşturma isteği ağırlık kazanmaya başlamıştır.
Kamuda istisnai olarak çalıştırılması planlanan sözleşmeli kamu çalışanlarının sayısının 13 binler düzeyinden 200 bin düzeyine çıkması, memurluk güvencesinin zayıflatılmak istenildiğinin en açık göstergesidir.

Devlet Personel Başkanlığının verilerine göre 2001 yılında 13 bin 914 olan kamudaki sözleşmeli personel sayısı 2011 yılı sonunda 213 bin 965’e yükselmiştir.

Öte yandan ülkemizde istihdam yetersizliği yüzünden, çalışacak durumdaki milyonlarca insanımızın işsiz olması, toplumumuzu sosyal patlamanın eşiğine getirmişken, uygulanan yanlış istihdam politikaları da bir o kadar can yakmaktadır. Kamuda personel giderlerinin azaltılması amacıyla, temizlik, güvenlik gibi bazı hizmetlerin ihale yoluyla özel şirketlere devredilmesi uygulaması artık kamu hizmetlerinin taşeron şirket elemanları aracılığıyla gördürülmesi boyutuna ulaşmıştır.

Kamudaki, istihdam edilen taşeron firma çalışanı sayısı 2000’li yılların başında 20 bin iken; bugün kamudaki taşeron firma işçileri 500 bine dayanmıştır. Taşeronlaşma; çalışanlar açısından, sosyal güvencenin olmadığı, yarınının ne olacağı belli olamayan bir güvensizlik yaratmakta, iş sağlığı ve güvenliği esaslarına uyulmayan, sendikalaşmanın olmadığı bir yapıyı beraberinde getirirken, kamunun istihdam mantığı esnek istihdam modelinde, düşük ücretli çalışanların hâkim olduğu bir sisteme doğru dönüştürülmektedir.

SGK kayıtlarına göre belediyelerde çalışan taşeron işçileri de hesaba katıldığında 2012 Ekim ayı itibarı ile kamuda 1 milyon 67 bin dolayında taşeron işçisi çalıştığı görülmektedir. Bu durum, gelecekte kamuda iş güvencesine sahip çalışanın kalmayacağını, devletin asli ve sürekli görevlerinin bile sözleşmeli, düşük maaşlı, güvencesiz, taşeron işçileri tarafından sağlanacağını göstermektedir.

Gerek özelleştirmeler gerekse emekliliğe zorlamalar neticesinde KİT’lerde çalışan işçilerle, iş güvencesine sahip olan 399 sayılı KHK uyarınca çalıştırılan kamu görevlilerinin sayısında da ciddi anlamda düşüşler yaşanmıştır. Devlet Personel Başkanlığının resmi rakamları, durumun ciddiyetini gözler önüne sermektedir. Buna göre 2001 yılında 135 bin 957 olan 399 sayılı KHK’ya tabi KİT personeli, 2011 yılı sonunda 64 bin 379’a düşmüştür.



Bu sayısal azalmaya benzer bir durum, özel sektöre oranla daha çok güvenceye sahip olan, sendikalara üye olan, maaşları toplu sözleşme ile belirlenen kamu işçilerinin sayısında da yaşanmaktadır.



Öyle ki; 2001 yılında 275 bin 932 olan kamuda çalışan işçilerin sayısı, 2011 yılı sonunda 156 bin 451’e gerilemiştir.


Bütün bu gelişmeler değerlendirildiğinde son 10 yıl içinde KİT’lerde iş güvencesi ile çalıştırılan 399 sayılı KHK’ya tabi kamu personelinin %52,6 oranında azaldığını, yine güvenceli kamu işçisi sayısında %43,3 oranında bir düşüş yaşandığını görmekteyiz. Buna karşın, aynı dönemde belediyeler dışındaki kamu kuruluşlarında çalıştırılan taşeron işçi sayısı %2831 artmıştır.

Aynı şekilde bir yıllık sözleşme esasına göre çalışan personel sayısındaki artış da %1437,8 olarak gerçekleşmiştir.
Bütün bu gelişmelere rağmen, 657 sayılı Kanunun 4. maddesinin a fıkrası uyarınca çalıştırılan devlet memurlarının sayısı ise 10 yılda 1 milyon 641 bin 925’ten 1 milyon 824 bin 628’e çıkmış ve yalnızca %17,2 artmıştır.
Kamuda çalışan taşeron işçileri ile sözleşmeli personeli güvencesiz istihdam; memurlar, KİT’lerde çalışan 399 sayılı KHK’ya tabi personel ve kamu işçilerini güvenceli istihdam olarak kabul edecek olursak, 2001-2011 yılları arasında güvencesiz istihdamın %2204 oranında arttığı; güvenceli istihdamın ise %0,4 oranında azaldığı görülmektedir.

Ülke genelindeki nüfus arışı da dikkate alındığında son 10 yıl içinde güvenceli istihdamın %13 oranında düşüş kaydettiği söylenebilir.
Bir diğer yanlış da, ülkemizdeki devlet memuru sayısının çok fazla olduğu iddiasıdır. Gelişmiş bir çok ülke ile ülkemizdeki memur sayısını karşılaştırdığımızda, bu iddianın ne kadar boş olduğu görülecektir. Devlet memurlarına diş bileyenler, iş güvencesiz bir devlet memuru oluşturmak isteyenler, devlet memurlarının yanlış uygulamalara karşı direncini kırmak isteyenler bu yalanı yıllardır, adeta, sakız gibi çiğnemektedir.
Türkiye’de kamuda işlerin yavaş ilerlediği yolundaki şikâyetler yoğundur. Kamuda işlerin yavaş ilerlemesinin ve kamu hizmetinden kaynaklanan memnuniyetsizliğin başında personel yetersizliği gelmektedir.
Her ne kadar bazı taraflı kurum ve kuruluşlarca aksi iddia edilse de bu gün resmi veriler incelendiğinde kamu çalışanlarının sayısının yeterli olmadığı görülmektedir. OECD verilerine göre bir kamu çalışanı Avusturya’da ortalama 18, Kanada’da ve Fransa’da 12, Finlandiya’da 9, Almanya’da 18, Hollanda’da 19, ABD’de 13 kişiye hizmet verirken 74 milyon 724 bin nüfusu olan Türkiye’de 2 milyon 610 bin kamu çalışanı bulunmakta ve 1 kamu çalışanına yaklaşık 29 kişi düşmektedir. Bu durumda kamu çalışanları birçok kurumda iş yoğunluğu içinde kalmaktadır.
Emniyet Genel Müdürlüğü’ne göre Türkiye’de hali hazırda emniyet teşkilatında çalışan memurların bir buçuk kat fazlasına ihtiyaç duyulmaktadır. Avrupa ülkelerinde her 200 kişiye 1 polis düşerken, Türkiye’de ortalama 300 kişiye 1 polis düşmektedir. Milli Eğitim Bakanı, Avrupa ile kıyaslandığında, öğretmen başına düşen öğrenci sayısının çok fazla olduğunu; öğretmensizlik nedeniyle birçok dersin boş geçtiğini ve Türkiye’de 138 bin yeni öğretmene ihtiyaç duyulduğunu bizzat kendisi açıklamıştır.

Memur sayısının az olmasının yanı sıra, illere göre kamu görevlisi dağılımı açısından da Türkiye’de sorunlar yaşanmaktadır. Hayat pahalılığının daha yoğun hissedildiği, ulaşımın güç ve ev kiralarının yüksek olduğu illerde kadro boşluğunun bulunması, buna rağmen hayat şartlarının daha kolay olduğu bazı bölgelerde ise yoğun bir kadro fazlası kamu çalışanının bulunması devletin hizmetlerinde aksamalara yol açmaktadır. 4 milyon 890 bin 893 nüfusa sahip olan Ankara’da 372 bin 454 memur bulunurken, 13 milyon 624 bin 240 nüfuslu İstanbul’da ise 295 bin 579 memur görev yapmaktadır. Buna göre Ankara’da bir memur ortalama 13 kişiye hizmet götürmekteyken, İstanbul’da bir memur 46 kişiye, İzmir’de 29 kişiye hizmet vermektedir. Bir memur Şanlıurfa’da 48, Gaziantep’te 43, Bursa’da 40, Antalya’da 36, Adana ve Mardin’de 35, Van’da 34, Kocaeli’nde ise 33 vatandaşa hizmet vermektedir.
OECD ortalamasına göre her 15 kişiye bir kamu çalışanı düşmektedir. Bu rakam dikkate alındığında Türkiye’de şu anda 4 milyon 981 bin kamu çalışanına ihtiyaç vardır. Türkiye ortalamasına göre her 29 kişiye bir memur düştüğü göz önüne alındığında, ülke genelinde memur sayısının olması gerekenin 2 milyon 281 bin gerisinde kaldığı ve ihtiyacın karşılanamadığı görülmektedir.
DİĞER KONULAR


  • Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlarda çalışanlar arasındaki ek ödeme ve ek gösterge farklılıkları giderilmelidir.




  • Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi ile Güzel Sanatlar Genel Müdürlüklerindeki sanatçıların özlük, mali ve sosyal hakları, sendikalarla yapılacak çalışmalar sonrası çıkarılacak bir yasa ile yeknesaklığa kavuşturulmalıdır.




  • Kamu görevlilerinin görev tanımları yapılmalı, tayin ve atamaları bir kural çerçevesinde gerçekleştirilmelidir.




  • İşlem hacmi yoğun olan ve sorumluluk üstlenen Tapu Sicil Müdürlüklerinde görev yapan elemanlara, yaptıkları işten dolayı 1007 sayılı Medeni Kanun maddesince sorumluluk süresine sınırlamanın getirilmeli veya yaptıkları işten dolayı kurum tarafından Mali Mesuliyet Sigortasının yaptırılması sağlanmalıdır.




  • Arazide çalışan kamu görevlilerine fiili hizmet zammı getirilmelidir.




  • Yardımcı Hizmetler Sınıfında çalışan personelden uygun kriterleri taşıyanlar, bir defaya mahsus sınavsız olarak Genel İdari Hizmetler Sınıfına geçirilmelidir.




  • Bugüne kadar yapılan 9 Toplu görüşme sürecinde karar altına alınan ancak hâla hayata geçirilmeyen konular, bir an önce gerçekleştirilmelidir.




  • Din Hizmetleri Sınıfı çalışanlarının ek ödemeleri yükseltilmeli, ek göstergeleri 3000 olarak belirlenmelidir.




  • Vakıflar Genel Müdürlüğü çalışanlarına 5737 sayılı Kanuna istinaden ödenmekte olan kira gelirleri, ek ödeme kapsamından çıkarılmalıdır.




  • Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerinde çalışan personelin döner sermaye ek ödemelerinin günün şartlarına uygun hale getirilmesi için döner sermaye oranlarının %150’den %250’ye; özellik arz eden birimlerin %200’den %300’e çıkarılması gerekmektedir.




  • Üniversitelerde ve Sağlık Bakanlığı’nda 4-B’li olarak çalışırken 632 sayılı KHK ile 4-A’lı statüye geçen personelin maaşlarının döner sermayeden değil genel bütçeden ödenmesi sağlanmalıdır.




  • Anayasada gerekli değişiklikler yapılarak emeklilerin de sendikal özgürlüğe kavuşturulması gerekmektedir.




  • Emeklilerin de banka promosyonlarından pay almaları için gerekli düzenleme yapılmalıdır.




  • Kamu Personel sistemi içindeki sınıflar daha dar tutularak, sınıf içinde toplanan hizmetlerde genel bir benzerliğin bulunması sağlanmalıdır. Dar kapsamlı hizmet sınıfları oluşturabilmek için öncelikli olarak hizmetlerin özelliklerinin belirlenmesi gerekmektedir.




  • Hizmet sınıfları ve bu sınıflar kapsamında bulunacak kadro unvan ve meslekler belirlendikten sonra; kadro unvan ve mesleklerin görev tanımları tam anlamıyla yapılmalı, yetki ve sorumlulukları hiçbir yanlış anlaşılmaya yol açmayacak şekilde açıklanmalıdır.




  • Her kadronun, öğrenim seviyesi ve liyakat ilkeleri göz önünde bulundurularak yükselebileceği derece ve kademeler belirlenmelidir.




  • Kamuda çalışanlar için temel ücret uygulamasına geçilmelidir.




  • Kamu görevlilerine sağlanan mali hakların belirlenmesinin, siyasi otoritenin inisiyatifinden çıkarılarak, geliştirilmiş sendikal örgütlenme yapısı içinde toplu pazarlık ile yapılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda 4688 Sayılı Kanunda gerekli düzenlemelerin yapılarak, kamu görevlilerine grev ve toplu pazarlık yapma hakkının sağlanması ve kanundan kaynaklanan aksaklıkların giderilmesi gerekmektedir.




  • Personeli ilgilendiren mevzuat çalışmalarına, çalışan temsilcilerinin de katılımı ve görüşleri doğrultusunda karar alınması sağlanarak, çalışanlar adına sendikaların yönetime katılması uygulaması hayata geçirilmelidir.




  • Personel harcamaları için bütçeden ayrılan kaynak, günün şartlarına uygun olarak, enflasyon oranı, milli gelir artışı, tüketici fiyat endeksleri, genel ekonomik durum, ortalama kira, giyim, gıda, ulaşım, yakıt gibi unsurlar dikkate alınarak belirlenmeli, kamu görevlilerinin ücretleri kademeli olarak açlık sınırından yoksulluk sınırının üstüne çekilmelidir.




  • Sosyal güvenlik düzenlemeleri tarafların karşılıklı mutabakatı ile yapılmalı, emekli maaşları, emekli ikramiyeleri, sosyal güvenlik ve sağlık hakları kısıtlanmamalı aksine sosyal güvenlik; sosyal devlet ilkesine uygun, yoksulluğu önleyici bir araç olarak kullanılmalıdır.




  • Çalışanlar üzerindeki vergi yükünü azaltacak tedbirler alınmalıdır.




  • Personel değerlendirmesinde ele alınacak kriterler, açık bir şekilde tanımlanmalı, kişilerin inisiyatifine bırakılmayacak düzenlemeler yapılmalıdır.




  • Kamu yatırım ve harcamalarına yeterli kaynak ayrılmalı, değişen teknoloji güncel bir şekilde takip edilerek, kamu kurum ve kuruluşlarının bu teknolojiden faydalanması sağlanmalıdır.




  • Kamu görevlilerinin hizmet ürettikleri alanlar elden geçirilmeli, kullanılan araç- gereç ve tertibat ile ofis ve iş yerleri ergonomi kuralları çerçevesinde yeniden düzenlenmelidir.




  • Değişen hizmet ve iş riskleri göz önünde bulundurularak, fiili hizmet zammı uygulaması yeniden gözden geçirilmelidir.




  • Kamu kurum ve kuruluşlarının personel ihtiyaçları ve personel fazlalıkları tespit edilmeli ve norm kadro uygulaması hayata geçirilmelidir.




  • Bölgeler arasındaki istihdam farklılıklarını gidermek için istihdam açığı bulunan yerlerde görev yapmayı özendirici tedbirler alınmalıdır.




  • Kamu görevlilerinin terfilerinde liyakat ilkesine aykırı uygulamaların önüne geçilmelidir. Bu amaçla tüm görev tanımları, kadroların ödev, yetki ve sorumlulukları, yapmaları gereken işler ve bu görevlere getirilecek olan personelde bulunması gereken özellikler de açık ve kesin bir şekilde belirtilmelidir.




  • 657 Sayılı Kanunda bulunan ve kamu görevlilerinin hayatını zorlaştıran maddeler kaldırılmalıdır. (örn: izinsiz şehir dışına çıkma, basına demeç verme yasağı gibi)




  • Her kamu kurumunda halkla ilişkiler alanında uzman, yeterli sayıda personel istihdam edilmelidir.




  • Kamu kurumlarında vatandaşlarımızın işlemlerini kolaylaştıracak ve onlara yol gösterecek özel danışma servisleri oluşturulmalıdır.




  • Yeterli sayıda bilgilendirme broşürleri hazırlanarak, vatandaşlara dağıtılmalı ve vatandaşlarımız, hizmetler ve bu hizmetlerden faydalanma koşulları konusunda bilgilendirilmelidir.




  • Kamu kurumları arasında iletişim sistemi oluşturulmalı, plansız, düzensiz ve birbirinden bağımsız hareket etmeleri önlenmelidir. (örn: önce asfalt atılıp sonra alt yapı çalışmalarının başlatılması gibi)




  • Bu nedenle özelikle siyasilerin, kurumlar arasındaki eş güdümü sağlamanın öncelikli görevleri olduğunu unutmaması gerekmektedir.




  • Merkezi ya da mahalli düzeyde her kurumun birbiriyle iş birliği ve uyum içinde çalışması sağlanmalıdır.




  • Kamu kurum ve kuruluşlarının amaç ve hedeflerinin, görev, yetki ve sorumluluklarının açıkça belirlenmesi gerekmektedir.




  • Kamu görevlilerinin, bağlı bulundukları kurumun hedef, görev, yetki ve sorumluluklarını bilmesi sağlanmalıdır.




  • Kurumun hedefleri doğrultusunda kamu görevlilerinin kendi görev, yetki ve sorumlulukları belirlenmelidir.




  • Kamu görevlilerinin hedeflerden ve sorumluluklardan haberdar edilerek, bütün hedefin önemli bir unsuru olduğunun farkına varması sağlanmalıdır.






1   2   3


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət