Ana səhifə

Jacoben Diplomasisi


Yüklə 0.49 Mb.
səhifə1/9
tarix24.06.2016
ölçüsü0.49 Mb.
  1   2   3   4   5   6   7   8   9
Jacoben Diplomasisi

Jacobenlerin 1793'te Fransa'da uyguladığı diplomasi. 1793 Fransız Anayasasında belirtilen devrimci diplomasinin ilkeleri şunları içeriyordu: Fransız ulusu, diğer halkların iç rejimine karışmayacak ve kendi içişlerine karışılmasını da kabul etmeyecekti; Fransa'da zorbalama iltica hakkı tanınmayacak ve işgalci düşmanlarla barış yapılmayacaktı. 1793 Anayasası çok etkili olmamasına rağmen Jacoben diplomasisi etkili bir biçimde uygulanmıştır.

Joe Amca (Uncle Joe)

İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet lideri Stalin'e Amerikalıların verdiği isimdir. Özellikle ABD Başkanı Roosevelt, savaş sırasında Stalin'in etkisinde kalmış ve ona büyük ölçüde sempati ve güven beslemiş, bunu belirlemek için de ona "Joe Amca" (Josef'ten kısaltma) samimi ismini vermiştir. Stalin'de savaş bitimine kadar Roosevelt'in bu zaafından kendi politikası ve çıkarları için hayli yarar sağlamış ve soğuk savaş dönemine girilmesinde Roosevelt'in bu tutumuyla temeli atılan birçok husus önemli rol oynamıştır.

Johnson Mektubu, 1964

1963 yılı Aralık ayında Kıbrıs'ta ortaya çıkan gergin durum ve kanlı olaylar üzerine, Türk toplumunun güvenliğini korumak ve Rumların katliamlarının bir jenoside dönüşmesini önlemek amacıyla Türkiye, 1960 Garanti Andlaşmasına taraf devlet olarak sahip bulunduğu hakları kullanarak 1964'te Kıbrıs'a çıkarma yaparak müdahalede bulunmağa karar vermiştir. Ancak, o zamanki ABD Başkanı Johnson, Başbakan İsmet İnönü'ye önemli bir mektup yollayarak bu işe karşı bir karar almış ve hükümetimiz de bu durumda müdahaleden vazgeçmiştir. Bu mektup, Türk Amerikan ilişkilerini olumsuz yönde etkilemiştir.

Jüpiter Füzelerinin Sökülmesi Olayı

Küba'daki "Ekim Füzeleri Bunalımı"nın sonucunda Sovyetler Birliği'nin karşılık olarak, ABD'nin Türkiye'deki füzelerinin sökülmesini istemesi üzerine gelişen olaylar. ABD, 1959 yılından hemen sonra Türkiye'ye Jüpiter füzeleri yerleştirmişti. Küba Bunalımının ortaya çıkmasından sonra, Sovyetler Birliği, ABD'nin Türkiye'deki benzer nitelikteki füzeleri söktüğü takdirde, Sovyetler Birliği'nin de Küba'dakileri sökeceğini bildirmişti. Soğuk savaşın doruğunda yaratılan bu yumuşama ve görüşme havasının sonucu olarak Jüpiter Füzeleri, ABD tarafından Türkiye'nin görüşü alınmadan Kasım 1962'den itibaren sökülmüştür.

Kahire Konferansları: bkz. II. Dünya Savaşı

Kapitülasyon Ahitnamesi

Osmanlılar'da bir kapitülasyon ayrıcalığının tanınması durumunda tanınan ayrıcalıkların neler olduğuna ve kime tanındığına ilişkin sözleşme. Osmanlılarda bir kapitülasyon ayrıcalığının tanınması işlemi hukuk kurallarına uygun olarak gerçekleştirilmektedir. Böylece önce gayri-müslimlerin islami ile dostluk ve barış içinde olmayı kabul etmesi (eman) gerekmektedir. Bu sözverme karşılığı imamın anılan müsteminlerin can ve mal varlığını garanti etmesi sonucu bir ahitname (sözleşme) yapılır ve Osmanlı ülkesinde elde ettikleri kapitülasyon ayrıcalıkları belirtilirdi. Tanınacak ayrıcalıklar nedeniyle müstemin ile müslümanlar arasında dinsel açıdan kimi sorunlar çıkması olasılığı varsa, şeyhülislamdan kuşkuları giderecek bir fetva alınırdı. Ondan sonra da padişahın, berat ya da nişan adı verilen bir erman ile, müsteminin bu ayrıcalıklardan yararlanmasını tanıması gelirdi.

Kapp Darbesi, 13 Mart 1920

Amerika doğumlu bir gazeteci olan Wolfgang Kapp'ın önderliğinde Erhardt Tugayı'nın Berlin'de 13 Mart 1920'de yönetimi ele geçirerek Kurucu Meclisi dağıttıklarını ilan ettikleri darbe. Kapp Darbesi Berlin'deki işçi ve memurlarını genel grevi nedeniyle başarısız oldu, ancak Almanya'da militarist hareketlerin başlandığını gösterdi.

Karışmazlık Komitesi, 1936

Karışmazlık ilkesinden doğan sorunları ele almak amacı ile Londra'da 1936 Eylül'ünde kurulan komite. İspanya'daki iç savaşa karışıldığı takdirde bunun Avrupa çapında bir savaşa yol açabileceğinden korkuluyordu. İngiltere'nin ısrarıyla kuruldu. Komitenin aldığı karara göre her iki tarafa da yardım gönderilmeyecekti. Burada, uluslararası hukuk açısından ilginç bir durum ortaya çıkmıştır. Çünkü karara göre, asiler olduğu kadar meşru merkezi hükümet de dışardan yardım alamıyor ve böylece asilerle meşru otorite aynı statüye indiriliyordu.

Karışmazlık Komitesi'nin aldığı bu karara İngiltere ile Fransa uymuş, ama Almanya ile İtalya uymamıştır. İtalya ve Almanya'nın yardımıyla general Franco 1939 yılında İspanya'ya tam anlamı ile egemen olmuştur. Böylece komite fiilen dağılmış oldu. Bu komite İspanya'ya dışardan silah ve malzeme gönderilmesini engellemek için Nisan 1937'de, İspanya kıyılarını bölgelere ayırarak, her bölgenin kontrolünü Fransa, İngiltere, İtalya ve Almanya'ya verdi. Karışmazlık Komitesi 1938 Nisan'ında, İspanya'daki bütün yabancı gönüllülerin kademeli olarak çekilmesi için bir plan kabul etti.

Karlofça Antlaşması, 1699

İkinci Viyana kuşatmasından sonra Avusturya, Lehistan, Venedik ve Rusya'nın katılmasıyla kurulan ittifakın sürdüğü savaşlar sonunda Karlofça'da yapılan antlaşma (26 Ocak 1699). Zenta yenilgisinden sonra Osmanlı devleti barış yapmaya taraftar göründü. Bu sırada Fransa ile anlaşmazlık işinde bulunan Avusturya, Osmanlılar ile barış yapmak istedi. Venedik hükümeti, Avusturya'nın dileklerine boyun eğmek zorunda kaldı. Kutsal ittifakın diğer iki üyesi Lehistan ve Rusya ise, savaşı sürdürmek; bunu karşılık Avrupa meselelerinde önemli rol oynayan İngiltere ve Felemenk hükümetleri de Avrupa'da barışı kurmak istiyorlardı. Amcazade Hüseyin Paşa Osmanlı hükümetinin barış isteğini Avusturya'ya bildirdi ve Erdel'deki Osmanlı haklarının korunması, bazı kalelerin yıktırılması gerektiğini ileri sürdü. Bununla birlikte Avusturyalıların Erdel üstündeki ısrarlarını kabul etmek zorunda kalan Hüseyin Paşa, diğer şartları 27 Ocak 1698'de, Edirne'de bir protokola bağladı. 23 Temmuz 1698'de, padişah Mustafa II, Reisülküttap (hariciye vekili) Rama Mehmet Efendiye başmurahhas ve A. Mavrakordato Beyi, büyükelçi ve ikinci murahhas olarak görevlendirildi. Uzun görüşmelerden sonra Avusturya imparatoru Leopold I'ın teklif ettiği buluşma yeri (Karlofça kasabası) iki tarafça kabul edildi.

13-16 Kasım tarihleri arasında yapılan dört görüşme sonunda Macaristan sınırı çizildi. Bosna sınırında Posut'dan Brot kalesine kadar Sava nehrinin sınır olması kabul edildi. Bununla birlikte Brot (Brod), Dobay (Debej) Yesanofçer (Jasenowaç), Dupiçe (Dubica), Kostayniçe (Kostajnica), Novi, Krüpa, Bihke kaleleri üstünde birçok münakaşe yapıldı. Nihayet Kostaniçe'nin Avusturya'da kalmasına karşılık, diğerlerinin boşaltılması kararlaştırıldı. Sınır meseleleri böylece çözümlendikten sonra, hukuki, ticari ve askeri bölümlere geçildi. Jitva (jitwa) sözleşmesi, Osmanlılarca da kabul edildi ve bu antlaşmanın 25 yıl süre ile geçerli olması kararlaştırıldı. Avusturya ile görüşmeler devam ederken diğer devletler ile de görüşmelerin tamamlanmasına çalışılıyordu. Lehistan ile 22 Kasım'da başlayan görüşmeler sonunda 11 maddelik bir antlaşma yapıldı. Buna göre, Osmanlı imparatorluğu Padolya'yı boşaltacak ve Ukrayna'da kurduğu "Kazak hatmanlığını ortadan kaldırarak bu topraklardan çekilecekti. Ayrıca Cemeniec kalesini tahrip edecek, Kırım akınlarının durduralacağı konusunda garanti verecek, bunlara karşı Boğdan'da Lehlilerin işgali altında bulunan Suçeva (Suczava), Roma (Romania), Nemçe (Nijamtzo), Soroka (Soroca) ve Kampulek kalelerini geri alacaktı. Karlofça Konferansının en uzun süren görüşmeleri Venediklilerle oldu. Ruzzini'nin Edirne mukavelenamesini tanımak istememesi üzerine, 17 Kasım'da başlayan görüşmeler uzadı. Sonunda Avusturya işe karıştı ve antlaşma maddelere bağlandı. (23 Ocak 1699)

Karşılıklı ve dengeli güç indirimi (mutual and balanced force reduction-MBFR)

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ve Varşova Paktı arasında, tarafların Avrupa'daki askeri varlıklarının azaltılması yönünde yapılan görüşmeler. NATO içerisinde 1968 yılında gelişen bu fikir, 1970 Roma toplantısında öneriler halinde Varşova Paktı'na resmen bildirilmiştir. 1971 yılında Sovyet lideri Leonid Brejnev konuyu görüşmeye hazır olduklarını bildirmiştir. Görüşmeler 1973 yılında Viyana'da başlandı. Toplantılara Fransa ve İzlanda devletleri dışındaki bütün NATO devletleri ve Varşova Paktı üyeleri katıldılar (i) Asıl katılan devletler: Bunlar kuvvetlerinde indirim yapacak ülkelerdi. ABD, Kanada, İngiltere, Federal Almanya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Sovyetler Birliği, Demokratik Almanya, Çekoslovakya ve Polonya (ii) Özel statülü katılmacılar. Bunlar, indirim bölgesinde kuvvetleri olmayan, dolayısıyla indirim yapmaları sözkonusu olmamakla birlikte indirimden bir biçimde etkilenebilecek NATO ve Varşova Faktı üyeleriydi. Bunlar için "kanat ülkeler" deyimi de kullanılmaktaydı. Türkiye, Yunanistan, İtalya, Danimarka, Norveç, Bulgaristan, Romanya ve Macaristan.

1973'ten beri süren MBFR görüşmelerinde Batı'nın tutumuna değişiklik getiren bazı önerilerin Doğu Blokuna iletilmesi ve burda kabul edilmesiyle gelişme sağlanmış ve tarafların görüşleri arasında, özellikle ikinci aşama indirimleriyle ilgili güvenceler, Sovyet tanklarında indirim ve ortak tavanlar gibi konularda yaklaşma olmuştur.

1980'li yılların ortalarına gelindiğinde, MBFR görüşmelerinde önemli bir ilerleme kaydedilmedi. Özellikle ABD'nin Batı Avrupa'ya orta menzilli füzeler yerleştirmeye başlaması ile görüşmeler bütünüyle kesilmiştir. Ancak 1970'li yılların başlarından beri süren bu görüşmelerden elde edilen değerli bilgi ve deneyler boşa çıkmadı. Çünkü MBFR'ın bittiği yerde 1988 yılında Avrupa Konvansiyonel Kuvvet Müzakereleri (AKKUM-CFE) başladı.

Keşmir Sorunu: bkz. Hindistan-Pakistan Anlaşmazlığı



Kıbrıs Sorunu

Türkiye ile Yunanistan devletleri arasında Kıbrıs adası üzerindeki anlaşmazlık. Ada, 1571 yılından 1878'e kadar Osmanlı Devleti'nin egemenliğinde kalmıştır. 1878'de Osmanlı Devleti, Rusya'ya karşı diplomatik desteğin bedeli olarak Kıbrıs'ı İngiltere'nin "geçici yönetimi"ne bırakmıştır. Ancak İngiltere adada bir koloni yönetimi kurarak 1960'a kadar buradan çıkmamıştır. XIX. yüzyılda Yunanistan bağımsızlık mücadelesinin başlamasıyla Rum Ortodoks topluluğu adanınYunanistan'a bağlanması için çaba harcamıştır. Bu çabalar 1878'den sonra daha da artmıştır. Ancak Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlıların almış oldukları yenilgi ve Türkiye'nin Kıbrıs'taki haklarında vazgeçmesi ve adanın 1923 Lozan Andlaşması ile İngiltere'ye geçmesi Rumların ihtiraslarına bir süre gem vurmuştur. Yunanistan 1950'lerde Kıbrıs Sorununu uluslararası platforma çıkarmak istemiş ve 1954 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na götürmüştür. 1955'te Albay Georgies Grivas EOKA (Kıbrıslı Savaşçıların Ulusal Örgütü) adlı örgütü kurarak adada silahlı eylemlere girişmiştir. Bu hareketler karşısında Fazıl Küçük önderliğindeki Kıbrıslı Türkler de adanın Türkiye'ye verilmesini yada bölünmesini istemeye başlamışlardır. Adada çatışmaların giderek alevlenmesi nedeniyle artan diplomatik temaslar sonucunda 1959'da Zürih ve Londra Andlaşmaları imzalanmıştır. Böylece 16 Ağustos 1960'tan başlayarak, Kurucu Andlaşma, Garanti Andlaşması ve ittifak Andlaşması adını taşıyan andlaşmalarla bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti devleti kurulmuş, ve bütünlüğü Yunanistan, Türkiye ve İngiltere tarafından garanti edilmiştir. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin 1960 Anayasası, bir yandan iki toplumun eşitliğini, öte yandan da bu iki unsurun egemenliği birlikte kullanmalarını öngörüyordu. 1963 sonlarında Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios'un yerel yönetim ve maliye ile ilgili konulardan önerdiği anayasa değişikliği (1960 Anayasası'nın 13. maddesi) Türk tarafından reddedilmiştir. Türklere yönelik saldırıların artması üzerinde Lefkoşe bir ateşkes hattı ile ikiye bölünmüştür. Mart 1964'te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, adaya barış gücünün gönderilmesini kararlaştırılmıştır. Bu arada İnönün adaya müdahale etmeye karar verdiğini açıklamıştır ve Türk uçakları da ada üzerinde uyarı uçuşları yapmışlardır. Buna ABD'nin verdiği yanıt Haziran 1964'te Johson Mektubu ile gelmiştir. ABD, Ağustos 1964'te Acheson Planı'nı ortaya atmıştır. Bu plan çerçevesinde Türkiye'ye sadece adanın kuzeydoğusunda üs ve kantonlar verilecek; bunun karşılığında Meis adası Türkiye'ye geçecekti. Bu teklifi Türklerden önce Yunan-Rum tarafı reddedmiştir. 1964-1974 yılları arasında adadaki olayların devamlı olarak Kıbrıslı Türklerin aleyhine gelişmesi, EOKA'nın sahneye çıkması, olayları daha da artırmıştır. 1971'de Albay Grivas adada EOKA-B adlı örgütü yeniden kurmuştur. 15 Temmuz 1974'te EOKA-B önderi Nikos Sampson'un Makarios'u bir darbe ile devirerek kendisini başkan ilan etmesi üzerine, 1960 Anayasası'nın fiilen ortadan kalktığını gören Türkiye, 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs'a askeri birlikler çıkarmıştır. 22 Temmuz'da yapılan ateşkes sonrası Cenevre Konferansları'nda İngiltere, Yunanistan ve Türkiye'nin katılımıyla bir sonuç alınamamıştır. Bunun üzerine Türkiye, Birinci Barış Harekatından sonra 14 Ağustos 1974'te İkinci Barış Harekatına başlamıştır. Türk birlikleri 16 Ağustos'ta Kıbrıs Türk kesiminin bugünkü sınırlarını oluşturan Atilla Hattı'na ulaşmışlardır. Makarios'un adaya dönerek Aralık 1974'te Cumhurbaşkanlığı makamına yeniden geçmesi ve görüşmelerde bir ilerleme sağlanamayacağının anlaşılması üzerine, 13 Şubat 1975'te adanın Türk kesiminde Kuzey Kıbrıs Türk Federe Devleti (KKTFD) kurularak, Rauf Denktaş devlet başkanı olmuştur. Kıbrıs Türk Federal Meclisi, 15 Kasım 1983'te, Bakanlar Kurulu'nun hazırladığı bağımsızlık bildirgesini oybirliği ile kabul ederek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan etmiştir. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanıdığını açıklamıştır. BM Güvenlik Konseyi 11 Ekim 1991 tarihinde Kıbrıs sorununa ilişkin olarak BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar tarafından hazırlanan raporu destekleyen 716 sayılı kararı kabul etmiştir. Kararda Kıbrıs'ta çözüm için temel ilişkiler; a)Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün korunması, b)adanın tamamını ya da bir bölümünün bir başka ülke ile birleşmesinin, her türlü bölünme ve ayrılmanın dışlanması, c)iki toplumlu ve iki bölgeli bir federasyon içinde Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin refah ve güvenliğini sağlayacak yeni bir anayasanın yapılması olarak belirtilmekteydi. Bu plandan bir yıl kadar önce, Temmuz 1990'da Kıbrıs Rum yönetimi, Kıbrıs Cumhuriyeti adına Avrupa Topluluğu üyeliği için müracaat etmiştir. 1992 yılında BM Genel Sekreteri Boutros Ghali önce bir "fikirler dizisi" (set of ideas) ortaya attı. Fakat bir çözüme ulaşmak mümkün olmadı. Bunun üzerine Kasım 1992'de "güven yaratıcı önlemler paketi"ni oluşturdu. Bu paket fikirler dizisini tamamlıyordu, ve şunları öneriyordu; a)KKTC'ye uygulanan ambargo büyük ölçüde hafifletilecek, b)KKTC'nin egemenliğinde bulunan Maraş Bölgesi, Birleşmiş Milletler denetiminde Rum yerleşim ve kullanımına açılacak. c)Lefkoşe Uluslararası Havaalanı ulaşıma açılacak. Türk tarafı, Ercan Havaalanı ile Magosa Limanı'nın da uluslararası trafiğe açılmasını istemiştir. 1994'ten itibaren sözedilen paketin küçük değişikliklere uğramış bir şekli tartışılmaya başlandı. Bu yeni paket, daha çok Klerides'in tercihlerini yansıtıyordu. 31 Mart 1994'te Denktaş, Birleşmiş Milletler'e güven yaratıcı önlemler paketini kabul ettiğini bildirdi. 8 Haziran 1994'te, tüm Rum siyasal partilerinin temsil edildiği bir karar verme organı olan Kıbrıs Rum Ulusal Konseyi güven yaratıcı önlemler paketini reddetmiştir. Böylece, Rum tarafının kararı ile bu paket ortadan kalkmıştır. 1993 sonundan itibaren Yunan-Rum tarafı, Kıbrıs sorunun görüşülme çerçevesini Birleşmiş Milletlerden Avrupa'ya aktarmak istemektedirler. Avrupalı devletler de Rumları tek taraf olarak kabul ediyor görünmektedirler. Sözgelimi AB Komisyonu Haziran 1993'te yayınladığı bir avis (görüş)'te Kıbrıs'ın bir Avrupa devleti olduğunu ve dolayısıyla Kıbrıs'ın Avrupa Birliği'ne katılması yönünde bir engel bulunmadığını belirtmiştir. Yine Avrupa Adalet Divanı 5 Temmuz 1994'te aldığı bir kararında Kıbrıs'tan AB'ye ithal edilen mallarda Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ihraç belgelerinin aranacağını belirtmiştir. Bu karar, AB'nin KKTC'ye ambargo koyması demektir. Kıbrıs sorunu aslında, adada bir Kıbrıslı halkın değil, bunun yerine Yunanistan ve Türkiye ile yakından ilişkili iki farklı halkın varolmasıdır. Sorun, zamanla farklı boyutlar kazanarak devam etmektedir ve hala kesin bir çözüme ulaşılamamıştır.
Kırım Savaşı, 12 Mart 1854-10 Eylül 1855

Abdülmecid devrinde Osmanlı, Fransız ve İngiliz devletlerin Rusya'ya karşı yaptıkları savaş. Sultan Abdülmecid'in Osmanlı İmparatorluğunu diriltmek amacıyla giriştiği reformlar, kendini "hasta adam"ın varisi sayan Rus çarı Nikolay I'i memnun etmemişti. Bu yüzden, Türkiye'deki bütün ortadoksların himayesine verilmesini istedi ve padişahın ret cevabı üzerine Enflak-Boğdan eyaletlerini işgal etti ve bir Rus donanması Sinop şehrini bombalayarak Osman Paşa kumandasındaki Türk donanmasını batırdı. (30 Kasım 1853). Bunun üzerine Fransa ve İngiltere, İstanbul'un ve Boğazlar'ın Rus tehdidi altına girdiğini anladılar. Türk Rus anlaşmazlığı bu olaydan sonra bir defa daha meselesi durumuna geldi. İngiltere ve Fransa'da basın, savaş lehine yazılar yazmağa başladı; Fransa ve ingiltere hükümetleri Ekim ayında çar anlaşmaya yanaşmazsa, Türklere yardım edeceklerini bildirmişlerdi. Nitekim bir süre sonra da İngiliz ve Fransızlara ait donanmalar Çanakkale boğazını geçerek İstanbul önlerine geldi. Durumu haber alan Rus Çarı, İngiliz ve Fransız donanmalarının Çanakkale boğazını geçmesini protesto etti. Avusturya ve Prusya, Boğazlar Antlaşmasını (3 Temmuz 1841) imzaladığı halde olaylarla ilgilenmediler. Sinop bombardımanından sonra İngiltere kraliçesi Victoria ve Napoleon III, Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasındaki anlaşmazlığı çözmek için arabuluculuk teklif ettiler. Çar Nikolay'ın bunu kabul etmemesi üzerine, Londra ve Paris kabineleri Rusya'ya birer ültimatom verdi. Bu ültimatomda, Eflak ve Boğdan'ın hemen boşaltılmasını, Osmanlı imparatorluğunun mülki bütünlüğünün tanınmasını, ortadoks tebaa üstünde himaye fikrinde vazgeçilmesini istediler. Böylece Eflak ve Boğdan'ın boşaltılması, savaş için yeterli bir sebep olacaktı. Çar bu ültimatomu reddetti, sonra da Rus ordularına Tuna'yı geçme emrini verdi (9 Şubat 1854). İngiltere ve Fransa, bunun üzerine Rusya'ya savaş açılmasını kararlaştırdılar. (12 Mart 1854). Osmanlılar, Fransızlar ve İngilizler arasında üç antlaşma yapıldı, ilki İstanbul Antlaşmasıydı. Bu antlaşma ile İngiltere ve Fransa Osmanlı devletinin toprak bütünlüğünü garanti ediyor ve yenileşme hareketlerini destekliyorlardı (12 Mart 1854). İkincisi Londra Antlaşmasıydı. Bunda, iki devlet Osmanlı İmparatorluğundan özel çıkarlar sağlamak düşüncesinde olmadıklarını açıkladılar. 28 Ocak 1854'te Ruslar genel bir saldırıya geçtiler. Tuna'yı, Kalas'ı, İbrail'i ve İsmail'i de alarak Dobruca'ya girdiler. Bu arada bir Osmanlı ordusunu yenerek Silistre'yi kuşattılar. Kaledeki Osmanlı kuvvetleri, Ruslara karşı kaleyi şiddetle savundu; Mayıs'ta yapılan altı saldırıyı püskürttüler. Bu arada İngiliz ve Fransız kuvvetleri, Osmanlılara yardım etmek üzere Gelibolu'dan Varna'ya geldiler. Avusturya da Rusya'yı zorlamağa başladı. Osmanlılar Avusturya ile bir antlaşma yaparak Tuna bölgesindeki cepheyi ortadan kaldırdılar. Bu antlaşmadan sonra müttefikler Rusya'yı barışa zorlamak için Kırım üzerine yürümeyi uygun buldular. Kırım Savaşının daha fazla uzamayacağını ve kesin bir zafer kazanacaklarını umuyorlardı. Fakat Fransız ve İngiliz orduları Avrupa'daki üslerinden çok uzakta dövüşmek zorunda kaldı; ayrıca böyle bir sefer için her bakımdan hazır değillerdi. Üç devletin deniz ve kara kuvvetleri arasında işbirliği, kumanda birliği de yoktu. Türk kuvvetlerinin başında Ömer Paşa, Fransız kuvvetlerinin başında Saint Arnaud, İngilizlerin başında Lord Ralgan bulunuyordu. 89 savaş gemisinin yanında 267 taşıt gemisi, Kırım'da Veupatoria'ya 30.000 Fransız, 21.000 İngiliz ve 6.000 Türk askeri çıkardı (29 Eylül 1854). Bu kuvvetlerin karşısında 51.000 Rus askeri vardı. Müttefiklerin başlıca amacı Sivastopol'u almaktı. Sivastopol yolunu kapayan Mençikov kuvvetlerini Alma'da yendiler. Fakat Ruslar savaş gemilerinin bir kısmını batırarak limanın deniz tarafından güvenliğini sağladılar. Albay Totloben'in yaptığı tabyalar da karadan gelen taaruzu önledi. Bunun üzerine şehrin sürekli kuşatılmasına karar verildi. Bu arada Rusların müttefik çemberini yarmak için yaptığı çıkış hareketleri de sonuç vermedi (25 Ekim-5 Aralık 1854). Kış gelince, savaşlar durdu. Bu sırada Küçük Piyemonte hükümeti Rusya'ya karşı savaşa girerek 15.000 kişilik bir kuvvet gönderdi. 1855 Baharında müttefikler 14.000 kişilik bir kuvvetle tekrar savaşa başladılar. Malakov tabyasının Yeşiltepe mevkii ve Beyaz tabya, 7 Haziran'da alındı. Yardıma gelen kuvvetler Traktik köprüsünde ezildi (16 Ağustos 1854), Sivastopol sürekli topa tutuldu, Ruslar günde 1.000 kayıp verdiler. Müttefikler 4-7 Eylül'de genel bir saldırı ile Sivastopol'u savunan Malakov tabyalarını teslim aldılar, 10 Eylül'de bir harebe durumuna gelen şehre girdiler. Limanı, dokları, tersaneyi tahrip ettiler. Harekat, Kangil çarpışması ve Kinbun ile Orçakov'un işgaliyle sona erdi Bu arada Ömer Paşa da Rusları Yevpatoria'da kesin bir yenilgiye uğrattı. B savaşlarda iki tarafın kayıpları 240.000'e yükseldi. Müttefiklerin başarılı, Nikolay'ın ölümü ve yerine Aleksandr II'nin geçmesi, Ruslar'da, savaşı kazanma ümidini yok etti. Yeni çar şerefli bir barış yapmağa hazır olduğunu bildirdi. Barış şartlarının görüşülmesi için Paris'te bir kongrenin toplanması kararlaştırıldı.

Kırmızı Telefon (Hot Line)

Washington ile Moskova arasındaki özel telefon. Nükleer silahların gelişmesi ve çoğalmasından sonra milletlerarası politikada büyük devletler arasında varolan dehşet dengesinin sonucu olarak, nükleer savaştan kaçınma tedbirleri aranmaya başlanmıştır. Özellikle ABD ile Rusya en güçlü silahlara sahip iki devlet olarak, gerek önemli bunalımlarda, gerekse bir yanlışlık neticesi böyle bir savaştan kaçınmaya özel bir önem vermişler, Washington'da Başkanlık evi olan Beyaz Saray ile Sovyet yöneticilerinin Moskova'daki Kremlin Sarayı arasında bu amaçla özel bir telefon bağlantısı kurmuşlardır. Böylece tehlike anında, nükleer silahları harekete geçirmek için, aynı zamanda bölgesel çatışmaların (Ortadoğu devletleri arasındaki çatışmalar gibi) doğrudan temas ile çözümlenebilmesi amacıyla iki devlet yöneticileri derhal özel hatla konuşma olanağına kavuşmuşlardır ve bu telefon bağlantısına kırmızı telefon denmektedir.

Bu bağlantı, 1962 Ekim'inde, Sovyetlerin Küba'da Amerika'ya çevrik füzeler yerleştirmeleri ve ABD'nin yeni füzeler getirmekte olan Sovyet gemilerine karşı deniz kuvvetlerini harekete geçirerek Küba'yı ablukaya almasıyla ortaya çıkan Küba Krizi'ni takiben gerçekleştirilmiştir. Bu krizin şiddetlenmesi iki ülkeyi nükleer bir savaşın eşiğine getirmiştir.

Kıta sahanlığı sorunu

Devletlerin karasuları ve karasularının dışında kalan bölgelerden faydalanmaları ile ilgili ortaya çıkan sorun. Kıta sahanlığı kavramı 1945'te ABD başkanı Truman'ın bir bildirisi ile ortaya çıkmıştır. Bunun önemi kıta sahanlığında maden yumrularının, sahanlığının toprak altında petrol ve doğal gaz yataklarının bulunması ve bunların işletilmeye başlamasıdır. Kıta sahanlığı alanının nereye kadar uzanacağı önemli bir sorun olmuştur. Kıyıları doğrudan açık denizlere, okyanuslara açılan ülkelerin (örneğin, Latin Amerika ülkelerinin) büyük çoğunluğu, bu bölgeleri mümkün olduğunca geniş tutmaya çalışmışlardır. Amaç ekonomik değeri olan balık avlanma hakkını artırmaktır. Bu konuda uygulanacak kurallar 1958 Cenevre Deniz Hukuku Konferansında yapılan Kıta Sahanlığı Sözleşmesi ile belirlenmiştir. Kıta sahanlığı kuramının açıklığa çıkmasında Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları (1969) ve III. Deniz Hukuku Konferansı ve bunun sonunda ortaya çıkan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (1982) son aşamayı oluşturmaktadır.

Kolonicilik: bkz. sömürgecilik

Kore savaşı

Kore yarımadası 1945 Ağustos'unda, Rusya'nın Japonya'ya harp ilan etmesiyle kuzeyde Rus istilasına uğramış ve 38'inci paralelden itibaren Rusya ile ABD tarafından geçici olarak ikiye bölünerek Kuzey Kore yaratılmıştır. Ruslar kuzeyde komünist bir idare kurup çekilmişler ve 1948'de Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti adını alan devlet ortaya çıkmıştır. Böylece, ilerde iki ülkenin birleştirilmesi kararı da askıda kalmıştır. İki ülke arasında 38. paralel boyunca çeşitli sınır çatışmaları başlamış ve 25 Haziran 1950 tarihinde Kuzey Kore Güney Kore'ye saldırıya geçmiştir.

  1   2   3   4   5   6   7   8   9


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət