Ana səhifə

İKİ ayakli olduktan sonra


Yüklə 20.5 Kb.
tarix25.06.2016
ölçüsü20.5 Kb.
İKİ AYAKLI OLDUKTAN SONRA
İki ayağımız üzerine dikilmemizin tarihinin 7 milyon yıl öncesine uzandığı söylenebilir.
Ellerimizin boşa çıkması onların becerili organlara evrilmesi fırsatını yarattı. Diğer yandan dikelen insan yükseklerde olan biteni daha iyi görür oldu. Böylelikle avcıları karşısında avantaj sağlarken daha iyi avcı olabilme şansı da yakaladı. Belki de bu önemli evrimleşme insanı diğer hayvanlardan ayırmış oldu. Böylelikle kültürle oluşturması, uygarlıklar kurması söz konusu olabildi.
Dikleşmenin ilk bakışta dezavantaj gibi görünen bir başka sonucu da insanın gebelik süresinin kısalmasıdır. Bunun gündelik yaşama yansıması ise insan yavrusunun yaşama hiç hazır olmadan dünyaya gelmesi sonucunu doğurdu. Buna karşılık bu zayıflık zayıflık beyin gelişimi ve büyümesinin doğum sonrası da sürmesi gibi önemli bir fırsat yaratmıştır.
Örnekler çoğaltılabilir. Hiç kuşku yoktur ki, bu evrimsel uyum kazanımların yanıs sıra zaafları da barındırmaktadır doğasında.
İki ayaklılık insanda özellikle kas-iskelet dizgesinde önemli sorunlara yol açmış görünmektedir. Çağımızın durağan yaşamı ve kötü beslenmeye bağlı obezite sorunu bu alandaki zayıflık ve sorunlarımızı katlamıştır.
Bundan 7 milyon yıl önce dört ayaklı yatay durumdan iki ayaklı dikey konuma geçişimiz hareket sistemimizde kendisini gösteren sayısız sorunun başlangıç noktası olmuştur denilebilir.
Karşılaştırmacı anatom Bruce Latimer (Case Western Üniversitesi, Cleveland, Ohio) iki ayaklı konuma geçmenin vücuttaki tüm kemikleri değişime zorladığını ve bunun sonucunda da başka hiçbir hayvanın yakınmadığı hareket sistemi sorunlarının insanın bir parçası haline geldiğinin altını çizmektedir.
Dört ayaklılıktan, iki ayaklılığa geçiş öncelikle omurga ve bacaklara fazladan yük bindirmiştir. Ayaklar, dizler, kalçalar, pelvis ve omurga bu yeni duruma uyum sağlamıştır. Elbette bedeli karşılığında! Bu noktada mükemmel olmayan evrimin ve kısıtlayıcılıkların bizleri kolaylıkla kırılan omurlarla, zayıf kemiklerle ve ayaklarda topuk dikeni ve ayak bileği burkulması eğilimiyle başbaşa bıraktığını anımsatmakta yarar var. Uzayan yaşam süremize eklenen hareketsiz yaşam biçemi ortopedik kusurlarımızın daha da belirginleşmesi sonucuna yol açmıştır.
Bel ağrısı dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi ABD'de de en önde gelen rahatsızlıktır. Köpek, at ve hatta şempanze gibi dört ayaklılarda omurga oldukça kompakt bir yapıda olup, esnekliği sınırlıdır. İnsanda ise geriye bile bükülebilecek esneklikteki omurga sütunu bu yapısıyla avantaj sağlarken diğer yandan da bu esneklik eklem yüzeylerinde aşınma nedeni olabilmekte ve bu durum da dejeneratif eklem hastalıklarına eğilim yaratmaktadır.

Ayrıca, insan iki ayağının üzerinde dengede durabilmeyi omurga sütununda oluşturduğu S biçimli uyumsal eğriliklere borçludur. Yandan bakıldığında boyunda lordoz, sırtta kifoz, belde lordoz ve kuyruk sokumunda kifozla kendini gösteren ve ayakta durabilmenin olmazsa olmazı bu uyumsal değişiklikler Missouri Üniversitesi'nden anatom Carol Ward'a göre diğer yandan da başka hiçbir hayvanda yol açmadığı kadar insanlarda sayısız omurga sorununa kaynaklık etmektedir.


Bir tür kırılma olan ve spondlolizis olarak da adlandırılan omurga rahatsızlığı toplam ABD nüfusunun % 6'sının yanı sıra genç sporcuların önde gelen bel ağrısı nedenidir. Pelvise göre öne kayan omurga sütunu sinir köklerinin sıkışmasına ve buna bağlı olarak da ağrıya yol açmaktadır.
Doksanlı yıllarda binlerce insan iskeletini inceleyen Ward ve Latimer sorunun omurları birleştiren eklemler arasında yeterli aralık bulunmayışından kaynaklandığı sonucuna varmışlardır. Bu araştırmacılara göre omurları arasında yeterince boşluk bulunmayan tüm iki ayaklılar bu soruna eğilimlidirler. Görüntüleme yöntemiyle bu durumu saptanan bireylerin jimnastik ve kelebek stili yüzme gibi bel zorlayıcı bedensel etkinliklerden uzak durmaları salık verilmektedir.
Ayaklarda ise kavrayıcı başparmağa gerek kalmaması sonrasında tüm vücut yükünü taşıyacak olmaları nedeniyle şok sönümleyici taban kavisi oluşmuştur. Bu kavisin oluşamadığı düztabanlılarda stres kırıklarına sıkça rastlanmaktadır. Ayrıca, Latimer bunion oluşumu, topuk dikeni, planta fasiit, kronik ayak bileği distorsiyonu ve hatta variköz venlerin de iki ayaklılığımızın bedelleri olduğunun altını çizmektedir.
İki ayak üstündelik diz ve kalça eklemlerinde de genişlemeye yol açan bir evrimsel sürece neden olmuştur. Bu genişleme gerçekleşirken kemiğin sağlam korteks tabakasından çok süngersi iç bölümleri belirginleşmiştir. Bu durum omurlar için de geçerlidir. Cornell Üniversitesi'nden makine mühendisi Christopher Hernandez'e göre bunun pratik anlamı insan kemiklerinin diğer primatlarınkine göre daha zayıf olmasıdır.
Kemik kütlesi egzersizle daha da artırılabilecek şekilde çocuklukta doruğa ulaşır. Erişkinlikle birlikte kemik kütlesi kaybedilmeye başlanır. Özellikle uzun yaşayan insanlarda omurlar giderek zayıflar ve hatta kendiliğinden kırılabilir. Maymunlar da tıpkı insanlar gibi yaşlandıkça kemik yoğunluklarını yitirirler. Ancak, çok daha yoğun kemiklere sahip oldukları için insanlardaki gibi kemik kırıkları yaşamazlar. Ward ilk insanların yaptığı gibi iskelet sistemimizi egzersizle koruyabileceğimize vurgu yapmaktadır.
Latimer ise evrimsel geri plan anlaşılmadan altta yatan nedenin anlaşılamayacağını ve buna bağlı olarak da belirtilerin giderilmesinin söz konusu olamayacağının altını çizmektedir.
Ceyhun BALCI, 13.06.2012
Science, 25 May, 2012, pp 974 “The Burdens of Being a Biped” den esinlenilmiştir.


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət