Ana səhifə

İk. İd. Bil. Fak. GİRİŞ Bir alanın yönetim


Yüklə 0.5 Mb.
səhifə1/5
tarix25.06.2016
ölçüsü0.5 Mb.
  1   2   3   4   5



Metropoliten Kent Yönetimi Örnekleri ve Karşılaştırmalı Analizler & Stratejisi

Prof. Dr.Zerrin Toprak

Dokuz Eylül Üniversitesi

İk. İd.Bil.Fak.
GİRİŞ
Bir alanın yönetim yapılanması ile örgütlenmenin nedeni, misyonu/vizyonu kadar kuruluşun yönetiminde etkili görülen liderliğin kullanım biçimi ve örgüt çevresi(halk) birlikte değerlendirilmektedir. Konumuz itibariyle de kentsel hizmetlerde özellikle de büyük kent alanlarında modern yaşam kalitesi standartlarına erişmede, tercih edilen yönetim sisteminin karar ve yürütme organları arasındaki ilişkileri, bölgesel ve merkezi yönetim ile bağlantılar yanında seçmenin rolleri de incelenmektedir. Kent yönetimi sisteminde liderin yetki ve sorumlulukları ilgi çeken konular arasındadır. Bu yapı, mekândaki fiziki, ekonomik, politik, sosyo-kültürel diğer unsurlar ile tamamlanmaktadır. Aslında idari sınırlar içinde yerleşmiş topluluğa sunulacak kaliteli hizmet hangi yapı içinde sağlanabilir sorgulaması anahtar sorudur?
Hizmetlerde etkinlik ve demokratik katılım, sağlıklı kent senaryosunun sloganıdır. Ancak burada önemli bir konu da karşımızda durmaktadır. Halk güvenli kent, sağlıklı gıda, istihdam, eğitim, çevresel koşullar, yerel hizmetlerde kalite gibi yaşam kalitesi standartlarını gerek merkezi ve gerekse yerel düzeyde kurumların sahip oldukları yetki ve sorumluluklarından bağımsız olarak, daha başka bir deyişle, yetkili kuruluşun hangisi olduğundan daha çok, erişilebilirlik ve kalitesi ile ilgilenerek, hizmet beklemektedir. Diğer taraftan da, kurumlara güvenmemektedir. Ayrıca, 2004 yılından itibaren yerel mevzuat içinde kurumsallaştırılarak daha netleşmiş müzakereyi sağlayan yerel siyaseti etkilemeyi kolaylaştıran katılım mekanizmalarını da etkinlikle kullanmamaktadır. Buna karşılık bu mekanizmaların yürütücüsü durumundaki kamu görevlileri ise “ellerinden geleni” yapmamaktadır…

Gerçekten yetişkin kişiler bulundukları ülkede ekonomik sıkıntılar ya da yaşamında karşılaştığı idari/siyasi görünür görünmez engellemeler nedeniyle, bir yabancılaşma olgusunu yaşamaktadır. Topluluklar, kendilerini doğrudan dolaylı ilgilendiren konulara ilgi duymamakta yada ilgisini sürekli ayakta tutamamaktadır. Oysa, “sorumlulukların paylaşılması” gerekçesi ile bir taraftan da, bireylere yerelden başlayan ve uluslar arası düzeye yayılan bir sorumluluk yüklenmektedir. Bireylere ulusal ve uluslar arası demokratik sorumlulukları hatırlatılırken, bağlantılı olarak demokrasiyi geliştirecek teknik altyapı ile kullanıcılara yönelik stratejiler geliştirilmesi de gerekmektedir. Kamu, özel ve sivil aktörler arasındaki iletişim ve müzakerelerin sağlanması ve her biri için geliştirilecek politika stratejileri ana hatlarıyla oluşturulması ve politikaların sürekli gözden geçirilmesi demokratik ülkelerin temel hedefleri olarak benimsenmektedir.

Politik uzak duruş olgusu sadece ülkemiz için değil, tüm Avrupa için Beyaz kitapta(2001) önemli bir sorun olarak ortaya konulmuştur. Ancak aramızdaki önemli bir farka, bugünkü koşullarda, dikkati çekmek yerinde olacaktır. Avrupa’da vatandaşın kurumsal katılıma uzak durması ciddi bir yönetsel sorun olarak kabul edilip kurumsal mekanizmalar ile teknolojik işbirliği üzerine çalışılırken, Türkiye’de daha çok teknik unsurlara yoğunlaşılmakta ve yürütücü rollerdeki “insan faktörü” görmezlikten gelinmektedir. Bu çalışmanın temelinde, demokrasi pratiklerinin geliştirilmesine ve toplumun demokratik sosyalleşmesine hizmet edecek farklı idari yapıya sahip 7 Avrupa Ülkesi yerel yönetimlerinin örgütsel yapıları genel olarak karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada, ülke araştırmaları genelde belediye başkanının seçilme veya atanmasına göre geliştiği için ülke seçimlerinde benimsenen bu tercihe uyulmuştur. Buna göre; İngiltere ve Almanya(doğrudan seçimle gelen belediye başkanları), İrlanda, Fransa ve İspanya( yerel meclisler tarafından atanan belediye başkanları), Belçika, Hollanda( Devletin /merkezi yönetimin atadığı belediye başkanları) çalışmalarından yararlanılmıştır. Diğer ülke örneklerinden İskandinav ülkelerinden(İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya ve İzlanda) zaman zaman bağlantı kurulmuştur.
Literatür incelenmesinden özellikle 2008, 2009 yıllarına ait artan oranda Avrupa ülke örneklerinin sorgulandığı zengin bir literatür çalışması yapıldığını görmekteyiz. Akademik sorgulamalar iki konu etrafında yoğunlaşmaktadır:


  1. Yerel yönetimlerin önemi ve halkın daha fazla yerel ve bölgesel kararlara katılımının sağlanmasına yönelik Avrupa’da ciddi bir yapılanma hamlesi başlatıldığından hareketle yeni ve önceki yapının karşılaştırılması,

  2. Yönetişim olarak adlandırılan bu yapının ne kadar uygulanabildiğinin değerlendirilmesi,

Bu ülkelerden Birleşik Krallık-Londra Büyük Alan uygulaması, gerek belediye başkanının seçimle gelmesi ve seçilmiş meclisle birlikte yönetim gerekse sürekli yapılanma modellerine konu olan neredeyse tek örnek olduğu için kapsamlı incelenmeye değer bulunmuştur. Esasen kaynak sıkıntısı da çekilmemiştir. Sadece ülkesinden değil, kıta Avrupa’sından da akademik ilginin yoğun olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Bu çalışmalarda dikkatimi çeken bir konu Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartına hiç gönderme yapılmaması ve ülke analizlerinde Şart ile olan ilişkilendirmenin yer almamasıdır. Bu nedenle metin içinde yazarlardan alıntı alıp, zorlama olduğunu düşündüğüm bazı yorumları Konsey anlaşmasıyla birlikte değerlendirip, daha anlamlı hale getirdiğimi düşünmekteyim.


Çalışmada ayrıca, Türkiye’de yürürlükteki Büyükşehir Belediye yönetimi modelinin, toplumun demokratikleşmesine ne ölçüde katkı verebileceğinin değerlendirilmesi incelenen modellerden ilham alınarak yapılmıştır. Türkiye için mukayese yapabilmek için, demokratik yerel yönetimler başlığına uygun olarak analizlerde “Başkan, Meclis ve Encümen” temel yapılanması ile Belediyelerde bir organ olarak düşünülmemekle beraber kuruluş kanununda yer aldığı için temel ve stratejik ortak olan Kent Konseyleri ilişkisi kurulmuştur. . Bağlantılı olarak da Bölge ölçeğinde “Kalkınma Ajansları yapılanması” ile kent yönetimleri birlikteliği sorgulanmış, büyük kentler için daha etkili bir yerel yönetim yapılanması için öneri geliştirilmiştir.
KENT YÖNETİMİNE KURAMSAL YAKLAŞIM
Kent politikası, kentleşmeyi etkileyen faaliyetleri belirlemektedir. Ayrıca bu terim ülkeden ülkeye ve zamana göre de gelişerek yeni anlamlar yüklenmektedir. Dünyamızdaki yerleşimlerin karmaşık yapısı nedeniyle, kent hayatının politik, ekonomik ve sosyal sürecinin anlaşılması oldukça güçtür. Kent alanlarının genişlemesi ile iktidar ve güç ilişkileri de yönetsel sistemle daha çok bütünleşmekte yönetim ilişkileri daha karmaşık bir hale gelmektedir. Kent olayının anlaşılması ve sorunlarının belirlenmesi amacıyla pek çok model ve teori geliştirilmiştir. Düşünülen bu soyut araştırmalar, şüphesiz kent hayatındaki değişmeleri ve bazı temel görüşleri anlamamıza yardımcı olmuştur. Kentin genel politikası ve siyasasının (policy), gelişimini açıklayan bazı modellere bu çalışmada yer verilmiştir.

Kent ve Kurumlar Modeli

Kent yönetiminde uygulanan politikayı açıklamaya çalışan modellerden ilki kurumsal modeldir.1 Literatürde uzun bir süre geçerliliğini koruyan ve politik süreci büyük ölçüde kuramsal olarak açıklayan bu model, yerel kamu siyasasını2, Anayasa ve hukuki düzenlemeler çerçevesinde incelemiştir.

Kent yönetiminin anlaşılmasında büyük öneme sahip kurum modeli ülkelerin kademeli yönetsel yapısını dikkate almaktadır. Kademeli yönetsel yapıya sahip bütün ülkelerde, yönetimin bazı seviyelerine ağırlık verilmektedir.

Kent yönetimleri güç, fonksiyon ve özerkliği değişiklikler gösteren daha üst seviyeli yönetime az veya çok bağımlıdır. Bu modelde, etkin kent yönetiminin hangi yönetsel yapıya ağırlık verilerek gerçekleşebileceği araştırılmaktadır. Ancak modelde de kabul edildiği gibi, merkez-yerel yönetim ilişkileri konusunun kendisi oldukça karmaşıktır. Bu durumda önemli olan konu, hizmet ve fonksiyonların yönetim kademeleri arasında nasıl bölüştürüleceği ve yerel yönetimlerce hangi kamu malları ve hizmetlerinin etkili bir şekilde temin edileceğidir.

Gücün (power) sahipliği ve onun etkisine bağlı olarak, hizmet ve fonksiyonlar çeşitli kademeler arasında bölüştürülmektedir. Günümüzde yerel yönetimlerin birçoğu için merkezi yönetimle işbirliği, ya da merkezi yönetim hakimiyeti yapısı ortaya konulmuştur. Bilindiği gibi siyasal tercih kurumlar aracılığıyla değil, iktidarlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Avrupa Konseyinin yerel yönetimler felsefesi içindeki yaklaşımı, merkezi yönetimlerin yerel yönetimlerin örgütsel çerçevesinin belirlenirken yerelle işbirliği yapmaları, en azından yerele danışmalarıdır. Ayrıca, yerel yönetimlerin yürüttüğü süreçte, kurumun insan ve doğa çevresinin de dikkate alınması gerekmektedir.
Kent ve Toplumun Gücü Modeli

Toplumun gücü modelinde, kent politikası oluşturulurken, kimin karar verdiği ve hangi kararların azınlık (the elite) elinde toplandığı/kontrol edildiği veya çok yönlü bir etkilemeye sahip olabileceğini temel sorgulamadır. Bu nedenle de kent politikasında toplumun gücü nedir? Siyaseti nasıl etkilemektedir konusu önem taşımaktadır.

Bu konuda Birleşik Krallık için yapılan araştırmalarda, Bachrach ve Baratz tarafından ortaya konulan, karar verme ile vermeme arasındaki ayrım ilginçtir. Bu araştırmacılara göre karar vermek; basit bir anlatımla çeşitli faaliyetler arasından yapılacak bir seçimdir. Karar vermemek ise; karar verenin ilgisinin ve değerlerinin ortaya konmasının engellenmesidir. Başka bir ifadeyle karar almama, yenilik için isteklerin bastırılması veya politik kararın yürütülmesi sürecinin bozulmasıdır.

Birçok eleştiride de belirtildiği gibi, araştırma için günümüzde gözlemlenen sorunlar aslında karar alınmamış görüşlerdir. Bu nedenle de, karar verenin değerlendirmesini yapmak mümkün değildir. Ancak bazı sorunlar gözden kaçmış olabilir. Bununla birlikte araştırmacılar, toplum içinde özellikle ilgi duyulan "harekete geçirme" eğilimi ile bu konuları inceleyebilmişlerdir. Gerek Amerika'da, gerekse Birleşik Krallık'ta deneysel kullanımı son derece zor olan kontrol, otorite, etki ve güç gibi kabul edilen bazı anahtarların analizi geliştirilmiş ve anlaşılır hale getirilerek açıklaması yapılabilmiştir.

Kent ve Toplumun Gücü Modelinde, toplumda sosyal veya ekonomik durumu nedeniyle karar verme ve yapabilirlikte güç kullanımını kontrol edenler ile gücü resmi olarak elinde tutanlar(genellikle siyasetle uğraşanlar), birbirlerinden ayrılmıştır. Seçkin sınıf toplumun gücü olarak düşünüldüğünde, yerel halkın karar verme sürecine katılımı bir bakıma kapatılmıştır. Başka bir ifadeyle, yerel kararlar azınlık veya çoğunluktaki iş adamlarınca idare edilmektedir. Bu durumda yerel konularda karar veren azınlıkta kalanların belirlenmesi ve karara katılım sürecinin topluma yaygınlaştırılarak, mevcut durumun düzeltilmesi çalışmaları, toplumun gücü modelinin esasını oluşturmaktadır.

Kısaca değerlendirildiğinde, seçkin-çoğulcu tartışmaları, yerel kararların nasıl verildiği, onların kim tarafından verildiği ve uygulandığı konularında yoğunlaşmaktadır.


Kent ve Çevresi Modeli

Kent ve çevresi modelinde yerel politikanın, çevre değişmelerinden etkilenen politik bir sisteme benzerliliği ele alınarak tartışılmıştır. 1970'li yıllarda araştırmacılar, Easton'un3 görüşlerinden istifade ederek modelin esaslarını oluşturmuşlardır.

Politik sistem ve onun çevresi Şekil 1'de organizmanın çevreden etkileniş biçimi ile ilişki kurularak biyolojik çerçevede incelenmiştir. Buna göre, sistem çeşitli yönlerden gelen etkilere hedef olmaktadır.

İnsan vücudunun tepki gösterdiği ısı değişmeleri, modelin açıklanmasında esas alınmıştır. Sıcaklık yükseldiğinde vücudun terlemesinde olduğu gibi, sistem de çevre değişmelerinden etkilenmektedir. Bu örnekte üç temel görüş yer almaktadır. Bunlar; çevredeki ısı ve ışık değişmelerine karşı uyarılma, uyum sağlama kapasitesi ve kontroldür. Model vücudu simgelemekte ve açık bir sistem olarak düşünülmektedir. Aşağıdaki şekilde de görüldüğü gibi çevre ve sistem arasındaki sınır analitik olarak çizilebilir. Ancak deneysel olarak bu sınırın çizilmesi güçtür ve her zaman da çevre değişmelerinin modele uyum sağlaması beklenmemektedir.



Şekil 1. Politik Sistem ve Çevresi


Vücudun esprisi modeli, kent politikası alanına geliştirilerek uygulanmıştır. Sistemin çevresi; sosyo-demografik, yerel fiziki çevre (mekan, iklim ve topografik yapı) ve yerel ekonomik unsurları (endüstri, ticari girişim ve istihdam kaynakları) içermektedir. Bu sistemi ulusal ve uluslararası ekonomik yapı çevrelemektedir. Aslında uluslararası çevre, ulusal sosyal, ekonomik ve politik çevre kadar önemli olmakla beraber çoğu zaman ihmal edilmektedir. Yerel yönetim, bağlı olduğu yönetimlerarası ilişkilerle bir bütünlük kazanmaktadır. Politik sistemle onun çevresi arasındaki ilişki dar anlamda Şekil 15'te gösterilmiştir.

Şekil 2. Kent ve Çevresi

Kaynak : Goldsmith, a.g.e., s. 34-37.

Şekil.2'de, bir yerel yönetim alanı içindeki politik toplum görülmektedir. Ayrıca kendilerine verilen görevler çerçevesinde yapılabilen faaliyetler resmi ve resmi olmayan karar alıcılar için belirlenmiştir. Yerel örgüt, siyasanın gerçekleşmesini sağlayan araçtır. Böylece politik toplumda, belde sakinleri (hemşehri), yönetim veya karar alıcılar arasındaki iletişim ile yerel isteklerin harekete geçirilmesi sağlanmaktadır.

Talepler, genellikle politik sistemlerce geliştirilmektedir. Bireyler, örneğin trafik yoğunluğu konusunda bir şeyler yapılmasını istediklerinde onu sorun olarak kabul etmektedirler. Çevreye ilişkin değişmeler ve zorunlu karar almalar, isteklerden önce farkına varılıp yerine getirildiğinde "tepki" ortaya çıkmamaktadır. Bir başka ifadeyle toplumda "yerel kamusal hizmetlerin yetersizliği" konusunda esaslı bir tepki olmaması, hizmetlerin hiç değilse kısmen sunulmasından veya geçiştirilmesinden -idare edilmesinden- kaynaklanmaktadır. Sonuçlar ve tatminsizlik arasındaki gecikme düşünülebilir hale geldiğinde "tepki" doğabilecektir. Talepler yasal karar alıcılara ulaşıncaya kadar güçlenebilir veya etkisini kaybedebilir.

Politik sistemin çıktıları, alınan kararlar olmaktadır. Kent yönetimi ifadesinde, kent hizmetlerinin temin edilmesi istenen düzeyi ve bu konuda karar alma veya almama anlatımı mevcuttur. Geriye kalan son iki halkayı ise, sonuçlar (outcomes) ve geri itilim (feedback) oluşturmaktadır. Kısaca ifade etmek gerekirse sonuçlar, çıktıların sonuçlarıdır ve sonuç da önceden düşünülenden farklılık gösterebilir. Örneğin, yerel yollar için yapılan masrafların kısılmasına ilişkin alınan kararda, mali yükün azaltılması öngörülmüştür. Ancak masrafların azalması, istenilen bir sonuç olmamakla birlikte yol kazalarının artmasına neden teşkil edebilir.

Çıktı, sonuçlar ve geri itilim dış çevre ile bağlantı kurmaktadır ve şekilde de bir hatla gösterilmiştir. Bu dolaşım, teorik sistem analizine dinamik bir özellik kazandırmaktadır. Aslında geri iletişim kanalları ve talep oluşumunu gösteren model, şekilde gösterildiğinden daha fazla karmaşık bir yapıya sahiptir. Bununla birlikte bu model, günümüzde de ilgi görmekte ve kent politikasına ilişkin çalışmalarda kullanılmaktadır.

Yukarıda ana hatlarıyla açıklamaya çalışılan modellerin her biri, kendi kent politikasının geçerli olduğunu savunmuştur. Kanımızca modellerden her biri diğerini tamamlamakta ve aslında modeller arasında bağlantı kurulabilmektedir. Bu modeller bizi kent yönetimi örgütlenmesinde güç ve kent ve çevresinde gücün paylaşımında halk sürücü koltuğunda mı? Sorgulamasına yöneltmektedir. Aşağıda Yerel Örgütlenme içinde “siyasi güç” dağılımı üzerinde durulmuştur.
Kent Yönetiminde Güçlü Başkan - Güçlü Meclis Tercihi

Kentlerin karşı konulamaz büyümesine bağlı olarak hizmetlerin yerine getirilmesinde verimliliğin sağlanması ve bunun kent büyüklüğü ile ilişkisi, bu bağlamda büyükkentlerin örgütlenmesi konuları günümüzde giderek önemini artırmaktadır.

Büyükkentler, kamu hizmetlerinin hepsi ya da çoğu için ortak bir alandır. Bu nedenle merkezi yönetim, kentlerin kurumsal düzenleme biçimleriyle yakından ilgilenmek durumundadır. Bu ilgi, büyüklük ve hizmet ilişkilerinin akılcı düzenlenmesi gerekliliğinin yanı sıra demokratik katılımın yönünü etkileyebilme hedefiyle de yakından ilişkilidir. Belirtilen bu gelişim, büyükkentler ve metropoliten alanlarda tek veya kademeli yönetsel yapı arayışlarına süreklilik kazandırmaktadır.

Ülkemizde yerel yönetimlerde yeniden yapılanma çalışmaları gündemdeki önemini korumaktadır. Karar verici durumdaki kamu yönetimini, sosyal yapının iki önemli boyutu durumundaki nüfus yapısı ile yerleşim ve kentleşme olgusu, doğrudan etkilemektedir.

Yerel yönetimler kurum olarak, hizmetlerin etkinliği ve yerindeliğin belirlenmesinde dağıtım aracı görünümündedir. Bu bir anlamda, yerel sorumluluk konusunun incelenmesini gerekli kılmaktadır. Öte yandan yerinde karar almanın başarısında halkın katılımı da önemli paya sahiptir. Metropol/büyükkent alanlarında yönetim ve kurumsal biçimin incelenmesinde genelde üç temel faktör önem taşımaktadır. İlk olarak büyükkent alanında yerel gücün sahipliği nasıl oluşturulacaktır. İkincisi; merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki il veya bölge düzeyindeki kontrolü için hangi ilkeler dikkate alınmaktadır/alınmalıdır ve son olarak da yerel yönetimlerin mali özerkliğinin sınırı nedir. Bu faktörler, "özerklik" "paylaşım" ve "etkinlik" olarak formüle edilebilir.

Kent yönetim sisteminin temelinde, "hizmetlerde etkinlik" ve "demokratik katılımın" sağlanması için gerekli koşulların yaratılması yatmaktadır. Günümüzde demokratik yerel yönetimlerden beklenen, sadece seçime iştirak eden belde halkının diğer katılım yollarını da kullanarak kent yönetiminin içinde yer almasına izin verme değil, ayni zamanda heterojen yapıya sahip kent halkının seçilenler eliyle temsil edilebilmesi ve meclis içinde de demokratik yapılanmanın en geniş anlamıyla gerçekleştirilebilmesidir. Siyaset ve yönetimin ortaya çıkardığı ve geliştirdiği, partizanca si­yasi müdahaleden uzak "yönetsel etkinlik kavramı", yönetim dünyasını temsili demokrasinin ilkeleriyle bağlayan bir bağ ve entelektüel bir araç olmuştur. Etkinlik; rekabet, akılcılık, tarafsızlık ve planlamayı temsil et­mektedir. Kent yönetiminde son yıllardaki en önemli görülen gelişme, yönetimi beldeye ait teknik işlerin yerine getirilmesinde politikadan arındırarak, çağdaş iş teknikleri ve yönetim düzenlemelerinin uygulanmasıdır.

Ülkemizde yeniden yapılanma tartışmaları daha çok kentsel hizmetlerin yerine getiriliş yönü, sorumluluk ve kontrol gibi konular üzerinde yoğunlaşmaktadır. Buna karşılık, gerek büyükkentler gerekse diğer beldelere ilişkin mevzuat düzenlemelerine göre çalışan belediye meclisi ve başkanın çalışmalarının yönü, etkinliği, meclis ile ilişkileri pek fazla işlenip geliştirilmemiştir.

Metropol yönetimin "yapısal nitelikleri" ve "siyasi başarı" arasındaki ilişkilerin açıklanmasında en fazla yanılgı yaratan husus; kamu politikalarının başarılmasında "örgütlerin ne denli önemli oldukları" ile "örgütler önemli midir" sorusundan hangisine verilecek öncelikli önemde ortaya çıkmaktadır. İlk soruda sorun, "örgütsel yapıya" gereken önemin verilmemesi olarak görülürken ikinci de sorun, "örgütün etkilerinin" önemliliğidir.

Başkan, meclis ve encümeniyle kent yönetiminin yapısı, rolleri, sorumlulukları Avrupa Konseyi , Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Andlaşma ve Sözleşmelerinin çizdiği ucu gelişmelere açık bir çerçevede son 60 yıldan beri değişmektedir. Ancak kent yöneticilerinin değer yargıları ayni gelişmeyi izleyebilmiş midir? Bu durum kamu yönetimi genel yapılanmasından kuşkusuz etkilenmektedir. Bu nedenle kamu yönetiminin genel felsefesini de bilgiye erişim, katılım, sorumluluk gibi temel konularda değerlendirmek gerekir. Son yıllarda yürütme ve karar verme görevlerini yüklenenler açısından yönetimin geliştirilmesinde; siyaset ve yönetimin farklılığı, kent yöneticisinin (başkan) konumu, siyasi tarafsızlık, yeterlilik ve uzmanlık gibi fikirler yönetimde reform arayışlarının anahtar savunulan sembolleri haline gelmiştir.

Bu makalede yerel yönetim sisteminin stratejik analizi yapılarak düşünsel tabanın biçimlenmesine katkı sağlama amaçlanmıştır. Yerel Yönetimlerde idare mekanizmaları incelenerek, ülke idaresiyle bağlantılı siyasi tercihlerin varlığı sorgulanacaktır.

“Mayor”, Latince māior sözcüğünden gelmektedir ve bu sözcük “önemli, meşhur” anlamına gelmektedir. Bugün birçok ülkede yerel yönetimlerde en üst düzeydeki görevliler için kullanılmaktadır. Birçok sistemde, Mayor, politikacılardan seçilmektedir ve icra organının başıdır veya sadece törensel bir statüye sahiptir. Aşağıda bir fikir vermek için kentlerin temel yönetim biçimleri üzerinde kısaca durulmaktadır4. Kentlerin yönetim biçimlerinde temel olarak üç tip görülmektedir.
1. Başkan- Meclis (mayor-council)

Belediye Başkanı- Meclis Yönetim (the Mayor-Council Government) sistemi5, bazen Belediye Başkanı Komisyon Yönetim sistemi olarak da adlandırılmaktadır. Bu sistem, Amerika Birleşik devletlerinin birçok kentinde ile bazı ülkelerde uygulanmaktadır ve modern yerel yönetimleri temsil eder. Belediye Başkanı ve Meclis yasama ve yürütme arasındaki ilişkilere bağlı olarak görevini yürütmektedir.

*güçlü (yetkili)meclis ve güçsüz belediye başkanı, törensel form

Belediye Başkanı- Meclis Yönetimi biçiminin “zayıf belediye başkanı” tipinde, meclis hem yasama hem de yürütme yetkisine sahiptir. Meclis, görevlileri atayabilir ve belediye başkan adaylarını onaylayabilir. Ayrıca meclis, belediye bütçesi üzerinde birinci dereceden kontrol yetkisine sahiptir. Belediye başkanı seçilmiş olsa da küçük bir siyasi güce sahiptir ve bu tip onun daha az bağımsız olmasına yol açar, törensel görevleri yürütme yanında meclis üyesi de olabilir.

Bu sistem tek başına bir siyasetçinin gelmesinden daha az zarar verici ve sorumluluğun paylaşımı fikrinin önemsendiği bir felsefeye dayanmaktadır. Bu model ayni zamanda merkezi yönetimin güç paylaşımını istemediği idari yapılarda kullanılmaktadır. Hindistan’da Birleşik Krallığın tercih ettiği modelde, atanmışların yönettiği eyaletlerde güçsüz belediye başkanı yapısını burada hatırlatmak yerinde olacaktır.

*güçlü (yetkili) belediye başkanı ve güçsüz meclis

Güçlü başkanlık modelinde belediye başkanı idari otoriteyi elinde toplar, geniş bir politik bağımsızlığı bulunmaktadır. Meclis toplantılarına başkanlık eder, gündemi belirler, idari görevlileri atama ve azletme, bütçe kent meclisi tarafından onaylansa da bütçeyi idare etme görevi bulunmaktadır.Yasama ve yürütme organı seçimle gelmektedir. Genellikle belediye başkanı ve kent meclisi birbirlerine karşı sorumludur. Bazı güçlü belediye başkanı idaresinde, belediye başkanının İdari Büro Şefi (chief administrative officer)(CAO)’yu atama yetkisi bulunmaktadır. Bazen CAO, idari birimlerin baş danışmanlığını yapar, bütçeyi hazırlar, idari bölümler arasında eşgüdüm sağlar. CAO, bazen “city manager” olarak da adlandırılır . CAO’nun sorumlulukları belediye başkanına karşıdır.



2. Meclis- Yönetici (council-manager):
Meclis-Yönetici tipi yerel yönetim, özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde nüfusu 2.500 veya daha fazla olan kentlerde uygulanmaktadır. Amerikan kentlerinin %48.9 bu bu model ile yönetilmektedir. Ayrıca Kanada ve İrlanda diğer bazı ülkeler de, city council, county council yönetimlerinde tercih edilmektedir.
Meclis-yönetici modelinde seçilmiş yönetici organ(city council, city commission veya board of selectmen) yasa fonksiyonundan sorumludur ve kentin yerel politikasının oluşturulmasıyla görevlidir. Seçilmiş kurul/meclis profesyonel yöneticiyi atar, idari aktiviteleri yerine getirmesini izler ve ona tavsiyede bulunur. Belediye başkanı, törensel başkanlık görevini yürütür. The city manager pozisyonu, chief executive officer(CEO) benzerdir. Kent yönetimi adeta halka açık şirket gibidir. CEO, hemşerilerin yararına stratejik kararlar alır6.
  1   2   3   4   5


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət