Ana səhifə

Gazeteci Philip Willan: 'Papa'yı vur emrini P2 verdi' 24. 06. 2010 'Papa'yı vur emrini P2 verdi'


Yüklə 1.95 Mb.
səhifə4/17
tarix26.06.2016
ölçüsü1.95 Mb.
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17

Başörtüsü Eylemine Çocuklarını Sokan 17 Kişiye Dava


Antalya İnanç Özgürlüğü Platformu'nun eyleminde çocuklar pankart taşımıştı. Aileler, "çocuk üzerindeki disiplin yetkisini kötüye kullanmak"la suçlanıyor. Avukat Akço, "Çocuğun sözünü dikkate almayıp onu kendi sözünü söylemek için kullanmak iki taraflı hak ihlali" dedi.

Bawer ÇAKIR

bawer@bianet.org

03 Temmuz 2009/Cuma

Antalya'da başörtüsüne özgürlük eylemine sokulan çocukların aileleri hakkında dava açılırken çocuk hakları savunucusu, avukat Seda Akço, gelişmeyi olumlu karşıladığını söyledi. "Yetişkinlerin problemlerini çözmek için çocukları aracı olarak kullanması çocuk iradesini yok saymak demek" dedi.

Çocuğa zarar


Radikal'in haberine göre, Antalya İnanç Özgürlüğü Platformu'nun 6 Ekim ve 3 Kasım 2007'de düzenlediği eylemlerde çocuklar da yer aldı. Çocuklara üzerinde "Çocuk aklımla başörtüsüne niye kızıldığını anlayamıyorum", "Annem neden okuyamadı", "Namazım, orucum, başörtüm, kulluğum, onurum özgürlüğümdür" yazan pankartlar taşıtıldı.

Eyleme katılanlar hakkında soruşturma açıldı. Savcı hazırladığı iddianamede "yaşları itibariyle içeriği ve siyasi durumu nedenıyla ülke içerisinde yönetimde yer alan birimlerin bile çözemediği bir sorunu sorunu çocuklar aracılığıyla deşifre etmeyi açıklamaya çalışmak ve bu konuda çocukları kullanmak onlar üzerindeki yetkinin kötüye kullanılması ve onların eğitimi değil ruhsal ve bedensel durumlarının bozulmasıyla sonuçlanacak durumla sonuçlanabilme riskinin olduğu aşikardır" dedi.

İddianamede 17 kişinin Türk Ceza Kanunu'nun 232. maddesi nedeniyle cezalandırılması istendi. Maddede "İdaresi altında bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veya bir meslek veya sanat öğretmekle yükümlü olduğu kişi üzerinde, sahibi bulunduğu terbiye hakkından doğan disiplin yetkisini kötüye kullanan kişiye, bir yıla kadar hapis cezası verilir" deniliyor.

İlk duruşma 15 Ekim'de görülecek.


"İki taraflı hak ihlali"


Akço, "Çocuğu bırakacak yeri yoktur ve yanında eyleme getirmiştir. Bunun eleştirilecek bir yanı yok. ama çocuğun eline eylemde pankart vermek, hele ki güvenlik riski varsa çocuk iradesini yok saymak ve çocuğun mevcudiyetini kullanmak demek" diye ekledi.

"Görüş oluşturma yeteneğine sahip bir çocuk gösteriye katılıp kendiyle ilgili talepleri dillendirdiğinde çocuk deyip ciddiye almayıp engelleniyorken kendileriyle ilgili bir durumda eylem mekanına çocukları götürmesi iki taraflı bir hak ihlali anlamına geliyor. Bu toplumsal bir sorun aynı zamanda."


Örnek çok, her alanda


Çocukların eylemlerde kullanılması, özellikle toplumsal gerilimin arttığı durumlarda gündeme geliyor. Örneğin Kürt sorununun yakıcılaştığı Ekim 2008'de DTP'nin düzenlediği mitinglerde ve aynı anda PKK'ye karşı düzenlenen mitinglerde çocuklar yer almıştı.

Temmuz 2007'de yapılan genel seçimlerin ardından hükümet, Kemalist muhalefet ve İslamcı hareket arasındaki gerilim yükseldiğinde de benzer olaylar medyaya yansımıştı. (EÜ)kaynak:

 

Paylaş |



0 Yorum - Yorum Yaz


- Başbuğ: İstanbul Başsavcılığı Kağıt Parçasını Hazırlayanları Bulsun    19.07.2009

Başbuğ: "İstanbul Başsavcılığı Kağıt Parçasını Hazırlayanları Bulsun"


Başbuğ: "Bu belgenin gerçek olmadığı noktasından hareketle, bu kağıt parçası kimler tarafından ne amaçla hazırlandı. Bunu bulunuz."

İstanbul - BİA Haber Merkezi

26 Haziran 2009, Cuma

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ "Başbakan'ın bir açıklaması oldu. Bu konuda daha yapılması gerekenler odluğunu sizin bu konuyu çok iyi bildiğinizi ve bir çalışmanın yürütüldüğüne de inandığını söyledi. Bu çalışma nedir?" sorusunu cevapladı.

Başbuğ soruyu soran Murat Yetkin'e "bugünkü yazınızdan belliydi" diyerek cevaba girdi.

"TSK'de demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine aykırı düşüncede olanlar barınamaz. Şimdi bugüne kadar yaşanan süreçte neler oldu, neler yapıldı, bundan sonra neler olabilir sorusu soruluyor. Bu konuyu doğru anlayabilmeniz için ilk önce askeri mahkemelerinin yetki ve sorumluluklarını anlamanız lazım. Maalesef rahmetli Uğur Mumcu'nun dediği gibi, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyoruz."



Askeri mahkemeler: "Askeri mahkemelerin yetki ve sorumlulukları çok açık. Merak ediyorsanız Askeri Yargı Usul Kanunu'nun 9. maddesini okuyun. Orada derki, "Askeri kişilerin askeri suçları varsa ortada bunlar askeri mahallerde askerlik hizmetleriyle ilgiliyse buna bakacak olan yargı makamı askeri yargıdır" çok açık. Söz konusu iddiada nedir karşımıza gelen? Suçun Genelkurmay Karargahı'nda işleniği iddia ediliyor. Kim işledi? Askeri kişiler. Bu kadar açıkken hala yok efendim askeri mahkeme mi bakar sivil mahkeme mi bakar yaklaşımı abesle iştigaldir. İkincisi askeri mahkemelerle ilgili olarak çok yanlış değerlendirmeler yapılıyor. Bazı akademik ünvana sahip kişiler artık dünyada Avrupa'da askeri mahkemelerin bile kalmadığını söyleyecek kadar cahilce belki de maksatlı beyanlarda bulunuyorlar. Askeri mahkemeler bugün geçerli."

Başbuğ pek çok ülkede askeri mahkeme olduğunu, askeri mahkemenin bağımsız olmadığına, yargının iki başlı olduğuna dair yorumların gerçekdışı olduğunu söyledi.


Soruşturma tekrar açılabilir


12 Haziran günü Taraf'ta çıkan haberin üzerine askeri savcılığın yetkisi dahilinde olduğu için soruşturmaya başladığını söyleyen Başbuğ devam etti:

"Bu andan itibaren bu belgenin bulunduğu -ki bu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın dosyasındaki bir belgedir- Başsavcılıkla işbirliği yaptılar. Bizim amacımız burada bu belge doğru mudur değil midir, bunu bulmak mecburiyetindeyiz.  Biz İstanbul Başsavcılığı'na, elinizde ne kadar bilgi belge varsa verin dedik ve soruşturma 12 gün sürdü. Diyeceksiniz ki soruşturma yetersiz diyeceksiniz, bir taraftan niçin 12 gün sürdü diyeceksiniz. Bu kadar çelişki olur mu?

"Şimdi Genelkurmay Askeri Savcılığı kovuşturmaya yer olmadığını kararını vermiştir. Bu karar kesin değildir. biz hukuk devletiyiz, ilkelerine sadığız. Kesin değildir evet. Önemli olan şu, bu belgenin doğru olduğuna ilişkin yeni delil bilgi emare çıkarsa, bu soruşturma tekrar açılabilir. Olayda bir müştereklik bulunabilir. Müştereklik demek, sivil ve askerin beraber yapması gerekmektedir.

"Genelkurmay ve Askeri Savcılık olarak biz üzerimize dşen görevi yerine getirdik. Biz bundan sonra ne istiyoruz? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan istiyoruz. Bu belgenin gerçek olmadığı noktasından hareketle, bu kağıt parçası kimler tarafından ne amaçla hazırlandı. Bunu bulunuz.  Yoksa İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan doğru mudur yanlış mıdır noktasında, soruşturma şartları çerçevesinde istemiyoruz bu bizim işimiz." (EZÖ)



Paylaş |



0 Yorum - Yorum Yaz


Chávez müdahale ederse ABD ne yapacak?    30.06.2009

 Chávez müdahale ederse ABD ne yapacak?

30 Haziran 2009 Salı

Honduras’taki darbenin ardından ABD’nin ısrarla “Benim rolüm yok” izlenimi verecek bir politika izlemesi, ilginç bir soruyu ortaya atıyor: Amerika Devletleri Örgütü müdahale kararı alırsa, ABD ne yapacak?

Honduras’ta Devlet Başkanı Manuel Zelaya’nın bir darbe sonucu ülkeden çıkarılmasının ardından tüm devletler tepki gösterdi. Tepki gösterenler arasında ABD Başkanı Barack Obama da vardı.

Honduras’taki darbeyle ilgili Obama Beyaz Saray’dan şu resmi açıklamayı yaptı: “Honduras’tan Mel Zelaya’nın tutuklanması ve ülke dışına çıkartılmasıyla ilgili gelen bilgilerden derin bir kaygı duyuyorum. Amerika Devletleri Örgütü’nün Cuma günü söylediği gibi, Honduras’taki tüm siyasi ve toplumsal aktörlere demokratik normlara, hukukun üstünlüğüne ve Amerika Devletleri Arası Demokrasi Anlaşması’na saygı göstermeye çağırıyorum. Var olan tüm gerilim ve anlaşmazlıklar, hiçbir dış müdahale olmaksızın özgür diyalog yoluyla barışçıl biçimde çözülmelidir.”

Şimdiye dek Latin Amerika’daki hemen bütün darbelerin arkasında olan ABD, bu darbelerden sonra kurulan hükümetleri derhal tanımış, darbecilere açıktan destek olmuştu. Obama’nın bu defa tutturduğu söylem, ABD’nin çok daha ince bir politika izlediğini gösteriyor.



Chávez’den Honduras halkına: Ayaklanın, arkanızdayız
Venezuela lideri Hugo Chávez, darbenin ardından sert bir açıklama yayınladı. Honduras ordusuna oligarşinin değil, halkın çıkarlarına saygı gösterme çağrısı yapan Chávez, “Ben de bu gorillerin, halkın çıkarlarına uyan hükümetlere karşı çıkmaları için kullanılanların yüzlerini gördüm, onlara Bolívar’ın sözlerini iletiyorum: Kendi halkına namlu çeviren askere lanet olsun” dedi.

Pazar günü darbenin hemen ardından yayınladığı açıklamada Chávez, “Bu gece savaş gecesidir” diyerek Honduras halkına ayaklanma çağrısı yaptı. Direnmenin ve savaşmanın halkın hakkı olduğunu söyleyen Chávez, Honduraslılar’a “Size destek vermeye hazırız” dedi.



ABD ne yapacak?
Obama’nın açıklamasının ardından isimlerini vermeyen ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, ABD’nin Honduras’ın meşru devlet başkanı olarak Manuel Zelaya’yı tanımaya devam ettiğini, Amerika Devletleri Örgütü’nün (OAS) konuyla ilgili alacağı kararı beklediklerini söyledi. Yetkililer, Honduras’ta iktidarı alan ordunun, ABD diplomatlarıyla teması kestiğini belirttiler.

OAS zirvesi, bugün Vaşington’da toplanacak. OAS’ın son zirvesi, ABD’nin muhalefetine rağmen Küba’nın tekrar üyeliğe alınması kararı alınması ve ABD’nin yenilgiye uğramasıyla hatırlanıyor. Dolayısıyla örgütten, Chávez önderliğindeki sol hükümetlerin desteklediği kararın çıkması olası. OAS Genel Sekreteri José Miguel Insulza, darbeyi şiddetli bir şekilde kınayarak, tüm dünyanın Zelaya’nın görevinin başına getirilmesi için işbirliği yapması çağrısında bulundu.

Bu tablo, şu soruyu ortaya atıyor: OAS zirvesinde sol hükümetler baskın çıkar ve belki de bir müdahale kararı alınırsa, Latin Amerika’nın darbeler kralı ABD ne yapacak?

kaynak:soL (DIŞ HABERLER)



Paylaş |



0 Yorum - Yorum Yaz


Dilipak: Eylül-Ekim'de darbe olur!    29.06.2009
Dilipak: Eylül-Ekim'de darbe olur!
29 Haziran 2009 Pazartesi

Vakit Yazarı Dilipak: Ergenekon, çatışma yoluyla çözümlenemezse....

Vakit Gazetesi Yazarı Abdurrahman Dilipak, Ergenekon Operasyonu'nun mahkeme tarafından çözülememesi durumunda bu yılın eylül ve ekim aylarında bastırılmak üzere bir darbenin kapısının aralanabileceğini ileri sürerek, "Ergenekon, çatışma yoluyla çözümlenemezse, AK Parti'nin oyları düşürülerek 2010 sonunda erken seçime gidilebilir" dedi.



Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümüne de şüpheyle bakılmalı
Helikopter kazası sonucu hayatını kaybeden Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümüne şüpheli bakılması gerektiğini belirten Dilipak, "Çatlı ile dirsek temasında olan Yazıcıoğlu'nun ortadan kaldırılması, ABD'nin yürüttüğü planın bir ayağı olabileceği aklınızın bir kenarında bulunsun" diye konuştu.

Ergenekon 28 Şubat'tan önce planlandı


Mazlum-Der Kayseri Şubesi tarafından düzenlenen 'Geçmişteki Darbeler' konulu konferansa katılan Vakit Gazetesi Yazarı Abdurrahman Dilipak, gündemle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Amerika'nın Türkiye'deki derin devletin yapısını değiştirecek bir projesinin olduğunu ifade eden Dilipak, 28 Şubat sürecinden önce Refah Partisi hükümetinin Çatlı'yı desteklediğini söyledi. Ergenekon'un 28 Şubat sürecinden önce planlandığını söyleyen Dilipak, derin devlet içerisindeki kontrol dışı unsurların Erbakan eliyle tasfiye edileceğini kaydetti.

Sedat Bucak Çiller'in sponsoru
Dilipak, "Siyasi ve bürokraside yer alan bu unsurların hesaba çekilemeyecek olanı da Çatlı kendisi temizliyordu. Çatlı'nın yanındaki Sedat Bucak ise Çiller'in bir sponsoruydu. Çatlı, Mahsin Yazıcıoğlu ile dirsek temasına girdi. Muhsin Yazıcıoğlu'nu ortadan kaldırılmasının sebebi, bu işler de olabileceği aklınızın bir kenarına tutun. Operasyonla, Alevi, sol ve Kemalist unsurların bir an önce temizlenmesi gerekiyordu. Bu çerçevede komünist unsurlar temizlenecekti. Kontrol edilemeyen unsurlar, Çatlı'yı ortadan kaldırınca Refah Partisi devrildi" şeklinde konuştu.

'28 Şubat süreci bir başkaldırıştır'
28 Şubat'ın ABD'ye karşı bir başkaldırış niteliğinde olduğunu ifade eden Dilipak, "28 şubat ABD ya da NATO, daha doğrusu darbeye karşı bir başkaldırıştır. Komünistler, 'Biz de burada varız' dedi. Bu olay o kadar derinki, mesela PKK onlara hiç de yabancı değil. Apo'nun rolü siyasiydi. Onun da bu oyunda bir rolü vardı. Amerika bu işi bitirmeye kararlı.

'Ergenekon Operasyonu doğrudan ABD'nin yürüttüğü bir operasyondur.'


Bugün yapılan operasyonla ABD, bu işi tamamen bitirmeyi istiyor. Kontrolden çıktığı unsurlarının yok edilmesi değil, yeniden yapılandırılması söz konusu. İleriki dönemlerde oraya sakallılar ve baş örtülüler de alınacak. Bunu yaparken de Kemalist, Alevi ve solcu unsurları da temizlenecek. ABD, Özden Örnek raporunu ortaya çıkardı. Abdullah Gül, kendisine sunulan Özden Örnek raporunu masanın altına koydu. O kadar kolay bir şey değil. Büyük bir lokma bu" ifadelerini kullandı.

'Mumcu gördüklerinden dolayı ortadan kaldırıldı'
Uğur Mumcu suikastıyla ilgili açıklamalar da yapan Dilipak, "Mumcu niçin ortadan kaldırıldı? Tabi ki gördüklerinden dolayı. Başka hikayelerle karşılaştı. Apo meselesiyle karşılaştı. 40. odayı gördü diye Uğur Mumcu'yu öldürdüler" ifadelerini kullandı.

Erdoğan'ın Büyükanıt ile Dolmabahçe Sarayı'nda yaptığı görüşmeyi de esprili bir dille anlatan Dilipak, "Erdoğan, Büyükanıt ile masaya oturdu. Büyükanıt, Erdoğan'ın aile raporlarını sundu. Erdoğan da, 'inceleyim, sonra görüşürüz' dedi. Dolmabahçe'deki büyük toplantıda ise Erdoğan da Büyükanıt'a ait raporları masaya koydu ve 'Bak bunlar da var. Ama biz sana güveniyoruz' dedi. Büyükanıt da 'Biz de inanmıyoruz. Biz sadece gösterdik' iddiasında bulundu.



'Eylül ve Ekim'de darbe kapısı aralanabilir'
Özden Örnek raporunu yayınlayan Nokta Gazetesi'ne yönelik soruşturma açıldığını da hatırlatan Dilipak, konuyla ilgili olarak Taraf Gazetesi'nin olayın üzerine gitmesinin operasyonun son gelişmesi olarak nitelendirdi. Konunun kamuya mal edildiğini söyleyen Dilipak, Ergenekonu mahkemenin çözüme kavuşturmaması halinde bu yılın eylül ve ekim aylarında darbe yaşanabileceğini ileri sürdü. Darbe teorisi hakkında bilgiler veren Dilipak, "Bu olay kamuya mal oldu. Milyonlarca sayfadan oluşan birçok belge var.

Karardan sonra hemen af çıkarılır
Yargı yoluyla kontrol dışı unsurların tasfiyesi gözüküyor. Mahkeme birçok kişiyi alabilir. Ama, karardan hemen sonra mahkeme af çıkarıp, bunların hepsini af edecektir. Binlerce kişi devlet tarafından görevlendirilmiştir. Bunlar da ne yaptıklarının çok da farkında değiller. Mahkeme de bu işin altından kalkamayacak. Zaten birçok engellemeler var. Savcılar görevden alınıyor. Yüksek mahkeme engellenmeye çalışılıyor.

2010'da hükümeti erken seçime götürecekler
Eğer mahkeme bunu halledemezse önümüzdeki dönemde Türkiye'de eylül ve ekim aylarında bastırılmak üzere bir darbeye kapı aralanabilir. Bu olay sonucunda epey bir adamın işini bitirirler. Çatışma yoluyla da çözülemeyecekse de 2010 başından itibaren de şu an AK Parti anayasal çoğunluktan salt çoğunluğa düştü. Daha sonra da salt çoğunluktan normal çoğunluğa götürülecek. 2010 sonunda ise hükümeti erken seçime götürmek planlanıyor" ifadelerini kullandı.

Darbe zemini oluşturulur
Şu an darbe sonucu ortaya çıkan 1982 anayasasının yürürlükte olduğunu söyleyen Dilipak, "Hala darbe anayasası var. İç hizmet yönetmeliği yürürlükte. Hala Amasya Kararnamesi yürürlükte. Darbenin bütün şartları hazırdır. Asker yetkilerini kullanacak olursa, darbe yapacak bir zemin oluşturulur" şeklinde konuştu.

Kaynak:

Paylaş |



0 Yorum - Yorum Yaz


- Başbakan Tepkili; Askeri Savcılık Genelkurmay'ı Korudu    25.06.2009

 

1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət