Ana səhifə

BİRİNCİ BÖLÜm finansal kiralama sözleşmesiNİn tanimi ve hukuki NİteliĞİ & Fİnansal kira bedeliNİn mahiyeti ve ödeme yöntemi İle tabi olduğu zamanaşimi & Kİracinin finansal kiralama bedeliNİ Ödemede temerrüde düŞmesi olgusu


Yüklə 215.5 Kb.
səhifə2/3
tarix27.06.2016
ölçüsü215.5 Kb.
1   2   3

İKİNCİ BÖLÜM

FİNANSAL KİRALAMA BEDELİNİ ÖDEMEDE TEMERRÜDE DÜŞEN KİRACIYA KARŞI KİRALAYANIN SEÇİMLİK HAKLARI VE HUKUKİ SONUÇLARI


1. KİRALAYANIN SEÇİMLİK HAKLARI VE HUKUKİ SONUÇLARI

1.1. KİRALAYANIN AYNEN İFA İLE GECİKME TAZMİNATI TALEBİ VE HUKUKİ SONUÇLARI
Finansal kiralayan, ifa için verilen son süreyi de verimsiz geçiren kiracıdan sözleşmenin aynen ifasını ve gecikme tazminatını talep edebilir. Sözleşmenin aynen ifasını ve gecikme tazminatını isteyen kiralayanın kendi karşı edimini ifaya devam etmesi gerekmektedir43. Bu halde kiralayan vadesi gelip de ödenmeyen kiralama bedellerini temerrüt faiziyle (BK m.103) isteyebileceği gibi bunu aşan munzam zararını da (BK m. 105) somut ve ciddi delillerle ispat etmek şartıyla kiracıdan isteyebilir. Kiracının temerrüt faizi ödemesi, gecikmede kusurlu olması şartına bağlı değildir44. Hatta kiralayanın bu temerrüt faizini talep edebilmesi için zarara uğraması da şart değildir. Ancak belirttiğimiz gibi munzam zararın istenebilmesi, borçlunun gecikmede kusurlu olması ve alacaklının da uğradığı bu fazla zararı somut ve ciddi delillerle ortaya koyabilmesi şartına bağlıdır.
Kiralayan aynen ifayı talep ettiği sürece malın kendisine iade edilmesini-aksi sözleşmelerde kararlaştırılmadığı müddetçe- isteyemez45. Finansal kiralama konusu mal kiracının kullanımında olduğu müddetçe ancak vadesi gelmiş ancak ödenmemiş kiralama bedellerini temerrüt faiziyle birlikte talep edilebilir. Yoksa henüz vadesi gelmemiş kiralama bedellerinin toptan ödenmesi kiracıdan talep edilemez46.
Kiralayan aynen ifa ve gecikme tazminatı şıkkını seçmesine rağmen alacaklarına kavuşamazsa, bu seçimlik hakkını BK 106-108’deki diğer seçimlik haklarıyla değiştirebilir. Diğer iki şıktan birini seçen alacaklı, bu kez ifa yerine olumlu zararını veya akdin feshi ile bununla uyumlu olumlu zararını isteyebilmelidir. Kiralayan yenilik doğuran diğer iki seçimlik hakkını kullandıktan sonra artık yolunu değiştirip diğer şıklardaki haklarının yerine getirilmesini isteyemez.

1.2. KİRALAYANIN İFA YERİNE OLUMLU ZARARININ47 TAZMİNİ TALEBİ VE HUKUKİ SONUÇLARI
Kiralayan, aynen ifadan ve gecikme tazminatından vazgeçtiğini derhal beyan ederek-sözleşmeyi ayakta tutmakla birlikte- ifa yerine olumlu zararının tazmin edilmesini kiracıdan isteyebilir. Bu durumda kiralayanın karşı edimini ifa edip etmemesi esasına dayalı olarak iki ihtimal ortaya çıkmaktadır. Buna göre ya mübadele (değişim) teorisi uyarınca kiralayan kendi karşı edimini yerine getirecek yani kiracının finansal kiralama konusu malı sözleşme süresince kullanmasına izin verecek ve buna karşılık vadesi gelmiş ve henüz vadesi gelmemiş tüm finansal kiralama bedellerinin toptan ödeme nedeniyle belli bir indirim uygulanmak suretiyle ifasını kiracıdan talep edebilecektir48 ya da fark teorisi uyarınca kendi karşı edimini bundan böyle ifa etmeyip, finansal kiralama konusu malı derhal kiracıdan geri alacak, o zamana kadar vadesi gelip de ödenmemiş olan finansal kiralama bedellerini temerrüt faiziyle birlikte talep edecek ve ayrıca zarar olarak da geri kalan finansal kiralama bedelleri toplamından, malın piyasa değeri veya net satış değeri ve peşin ödeme indirimi düşüldükten sonra kalan miktarın tazminini talep edebilecektir49.
Bize göre kiralayan ifa yerine olumlu zararının tazminini kiracıdan talep ettiğinde kendi karşı edimini ifaya devam etmeli böylece sözleşme süresinin sonuna kadar kiralama konusu malı kiracının kullanımına bırakmalıdır. Yani bu halde tazminat hesabı değişim (mübadele) teorisi esas alınarak yapılmalıdır. Zaten doktrindeki hâkim görüşe göre de ifa yerine tazminat istemek borcu sona erdirmemektedir. Sadece edim borcunun konusu değişmekte ve tazminat ödeme borcu olarak borç devam etmektedir. Değişim teorisi de bu şekilde borcun sona ermediği fikriyle uyum içindedir.
Aksi halde ifa yerine olumlu zararın tazmini ile akdin feshi ve uğranılan olumlu zararın tazmini seçimlik hakları arasında hiçbir fark kalmamış olur. Çünkü FKK m. 25’te kiralayana akdin feshi halinde de düpedüz olumlu zararın tazminini talep edebilme yetkisi tanınmıştır. Ancak bu halde hukuki durum, maddenin lâfzî yorumundan hareketle ortaya konmamalıdır. Sözleşmenin feshi halinde yapılacak tasfiye ilişkisinin hukuk mantığına uygun düzeltici bir yorumla anlaşılıp uygulanması gerekmektedir50. Aşağıda bu hususla ilgili görüşlerimiz yer aldığından51 burası için konuyu şunu söylemekle kapatalım: bize göre fesihle birlikte artık kiralayan kiralama konusu malı iade almak zorunda olduğundan fark teorisi ancak sözleşmenin feshi halinde hükmedilecek olumlu zararın tazmini hesap edilirken uygulanmalıdır. Bu çözüm tarzı hem kabul ettiğimiz düzeltici yorumunun yapılması için hem de fesih ve ifa yerine tazminat taleplerinin birbirleriyle çakışmadan müstakil birer seçimlik hak olarak varlıklarını sürdürmelerine imkân sağlayabilmek için kabul edilmelidir.
Kiralayanın ifa yerine olumlu zararını isteyebilmesi kiracının temerrüde düşmekte kusurlu olması şartına bağlıdır. Kiralayan bir yandan kendi karşı edimini ifaya devam edeceğinden kiracının temerrüde düşmekte kusurlu olmaması sebebiyle olumlu zararını talep edememesi halinde hak kaybına uğraması ihtimalini göz önüne alarak kiralayana -sanki bu şıkkı hiç seçmemiş gibi- diğer iki seçimlik haktan birini yeniden seçme imkânı da verilmelidir.
1.3. KİRALAYANIN SÖZLEŞMEYİ FESHETMESİ İLE FESİHLE UYUMLU OLUMLU ZARARINI TALEP ETMESİ VE HUKUKİ SONUÇLARI
FKK m. 25/I’ e göre “ (…) Sözleşmenin kiralayan tarafından feshi halinde kiracı malı iade ile birlikte vadesi henüz gelmemiş finansal kiralama bedellerini ödemek yükümlülüğü altında olduğu gibi kiralayanın bunu aşan zararından da sorumludur.
Sözleşme kiracı tarafından feshedilirse kiracı malı geri vermekle beraber uğradığı zararın tazminini kiralayandan talep edebilir (…).”
Hemen belirtelim ki, bizim de katıldığımız görüşe göre fesihten sonraki tasfiyeye ilişkin bu hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar sözleşmede tasfiye halinde uygulanacak hükümleri farklı şekilde öngörebilirler52.

Kiracının finansal kiralama bedelini ödemede temerrüde düşme olgusu gerçekleştiğinde kiralayan sözleşmeyi FKK m. 23/I uyarınca sözleşmeyi feshedebilir. Kiralayanın sözleşmeyi feshedebilmesi FKK m. 23/II’ deki çekilmezlik unsurunun gerçekleşmiş olması şartına bağlı değildir.



Fesih, sözleşmenin taraflarından birinin tek taraflı yöneltilmesi gerekli bir irade beyanı ile sürekli borç ilişkisini ileriye etkili sona erdiren bozucu yenilik doğuran hak veya işlemdir. Fesih beyanının muhataba ulaşmasıyla sürekli borç ilişkisi53 ileriye etkili olarak sona erecektir. Böylece borç ilişkisinden doğup yerine getirilmiş olan edimler oldukları gibi kalacak54 ve bunlar hakkında dönmede55 olduğu gibi borç ilişkisinin geçmişe etkili olarak sona ermesi sebebiyle doğacak iade yükümlülüğü söz konusu olmayacaktır56. Ancak hemen ifade edelim ki sürekli borç ilişkileri ifa edilmeye henüz başlanmamışsa pek tabiî ki ani edimli borç ilişkilerinde olduğu gibi geçmişe etkili dönme ile sona erdirilebilecektir57. Bu halde artık olumlu zarar değil olumsuz zararın tazmini gerecektir58.
Buna göre şayet kiracı finansal kiralama bedelini ödemede temerrüde düşerse, kiralayan FKK m. 23 uyarınca sözleşmeyi feshettiğinde, Kiracı, FKK m. 25 uyarınca malı kiralayana teslim etmek ve vadesi gelmemiş finansal kiralama bedellerini ödemek yükümlülüğü altında olduğu gibi kiralayanın bunu aşan zararını da ödemek zorundadır. Bu durumda fesihten önce doğup da henüz ifa edilmemiş olan kiralama bedellerinin de faiziyle birlikte kiracıdan talep edilebileceğinden şüphe duymamak gerekir.
Kanaatimizce bu hüküm sadece lafzından hareketle açıklanacak kadar basit değildir. Bize göre fesih halinde kiralayana hem malın iadesini hem de fesihten sonraki süreye ilişkin henüz doğmamış kiralama bedelleriyle bunu aşan zararını aynı anda isteyebilme hakkı tanınmamalıdır. Bizim görüşümüze göre de fesih halinde daima malın kiralayana iadesi gerekmektedir. Zira fesih ile sözleşme ileriye etkili olarak sona ermektedir. Artık kiralayanın karşı edimini ifa etmesini gerektirecek bir durum yoktur. Ancak sürekli borç ilişkilerinde olduğu gibi finansal kiralama sözleşmesinde de kiralayana fesihle uyumlu olumlu zararını isteme hakkı tanınmalıdır. Buradaki olumlu zarar tasarının düzenlemesiyle paralel olacak şekilde fark teorisine uygun olarak hesaplanmalıdır. Buna göre sözleşme süresinin sonuna kadar ifa edilseydi kiralayan ne kadar kazanacak idiyse bu hesap edilir. Ancak malın iadesi sebebiyle fesih tarihindeki malın satım bedeli yukarıda belirtilen olumlu zarardan mahsup edilmelidir. Mahsuplaşma neticesindeki bakiye olumsuz ise bu fark kiracıdan talep edilebilir. Olumlu bakiye ise kiracıya iade edilmelidir. Görüşümüze göre iade yükümlülüğü sözleşmenin feshiyle birlikte doğduğundan, kiralama konusu malın fesih tarihindeki değeri esas alınarak takas-mahsup yapılmalıdır. Şayet kiracıya alım hakkı tanınmışsa bu alım bedeli mahrum kalınan sonraya ilişkin finansal kiralama bedellerinden ve varsa bunu da aşan zarardan düşülmelidir. Ancak bu durumda peşin ödeme nedeniyle olumlu zarardan bir indirime daha gidilmelidir.
Şayet kiralayanın malı geri almakta artık bir menfaati kalmamışsa onun yapması gereken şey ifa yerine olumu zararını istemekten ibarettir. Kiralayan malı geri almakta halen daha menfaati olduğunu düşünüyorsa bu durumda sözleşmeyi feshetmeli ve olumlu zararının fark teorisine göre hesaplanmasını sağlamalıdır.
Biz FKK m.25/f.1’ in lafzı yorumundan hareketle kiralayana malın iadesiyle birlikte vadesi gelmemiş kiralama bedellerini de isteme hakkının verilebileceği görüşüne aşağıda belirttiğimiz gerekçelerle katılmıyoruz. Ancak Yargıtay uygulaması59 kiralayanın hem malın iadesi hem de muaccel olmayan kiralama bedellerini talep edebileceği fikrini benimsemektedir. Ancak bu yanlış bir uygulamadır. Zira kiralayan sözleşme ifa edilmeye devam etseydi elde edeceği menfaat sözleşmede belirlenen finansal kiralama bedelini geçmeyecekti. Ancak şimdi sözleşme feshedildi diye malın iadesiyle birlikte ona bir de vadesi gelmemiş finansal kiralama bedelinin ödenmesini sağlamak bizce izahı zor bir uygulamadır. Çünkü bizim hukukumuzda Anglo-Sakson hukukunda olduğu gibi medeni ceza niteliğinde ibret nitelikli cezai şart uygulaması bulunmamaktadır60.
Bu durumda kiralayanın vadesi gelmemiş kiralama bedelleriyle (mahsuplaşma neticesinde) karşılanamayan zararını talep edebilmesi kiracının temerrüde düşmekte kusurlu olması şartına bağlıdır. Kiracı buradaki kusursuzluğunu ispat ederse, kiralayanın bu fazlaya ilişkin zararını talep etmesi mümkün değildir.
Malın iadesine gelince; sözleşmenin feshi halinde kiracı kiralama konusu malı derhal kiralayana iade etmek zorundadır (FKK m. 24)61. Derhal geri vermeden ne anlaşılması gerektiği finansal kiralama konusu malın özellikleri göz önünde tutularak belirlenmelidir. Taraflar, teslim süresi, teslim, sökme ve gönderi masrafları ile hasarlarına kimin katlanacağı konusunu finansal kiralama sözleşmesinde düzenlemiş olabilirler. Eğer böyle ise sözleşmenin ilgili hükümleri uygulanır. Taraflar sözleşmelerinde bu konulara ilişkin düzenleme yapmamışlar ise bu durumda FKK m. 26 atfı gereği Borçlar Kanunu’nun konuyu ilgilendiren genel hükümlerinin uygulanması gerekecektir. Bu durumda derhal iade hemen anlamında değil de finansal kiralama konusu malın özelliklerine göre makul olan sürede iade edilmesi gerektiği anlamına gelecektir. Malın geri verilmesi gereken zamandan sonra mal kiracıda kaldığı sürece kiralayan bu yüzden uğradığı zararlarının tazminini kiracıdan isteyebilir. Bu zarar kira bedeli karşılığı ve varsa daha fazla zararı da kapsayacak şekilde hesap edilebilir62.
Finansal kiralama konusu malın sözleşmenin sona ermesinde kiralayana teslimi yükümlülüğü, FKK m. 24 hükmüne göre kiracıya yüklenmiş bulunduğuna göre verme ile ilgili tüm masrafların kiracıya ait olacağı görüşüne biz de katılıyoruz. Hatta sökme ile malın gönderilmesi sırasında malın hasarından da kiracının sorumlu tutulması gerektiği kanaatindeyiz63.

Burada kiralayanın ifa yerine tazminat talebini yanlış ifade etmesi halinde hukuki sonuçlarının ne olacağı üzerinde durmak istiyoruz.


Kiralayanın temerrüde düşen kiracıya karşı ifa yerine tazminat istemek niyetinde olmasına rağmen bilgisizlikle akdi feshettiğini beyan etmesi halinde tarafların gerçek amacına göre hukuki sonuçların doğması gerektiğini savunuyoruz. Buna göre esasında malı nihai olarak kiracıya bırakmak niyetinde olan ve uğradığı olumlu zararın tazmin edilmesini isteyen kiralayanın hukuku yeterince bilmediği için akdi feshettiğini beyan etmesi, BK m. 18 uyarınca bu tür beyanların asıl arzulanan hukuki sonuca göre, anlamlandırılmasını gerektirecektir. Bu halde kiralayanın beyanlarında kullandıkları ifadelere bakılmaksızın, akdi feshetmediği, bilakis ifa yerine tazminat şıkkını seçtiği kabul edilmelidir. Yeter ki bu amaç beyandan anlaşılabilsin64.
Burada ayrıca mevcut Kanuni düzenlemedeki tasfiye sisteminin, FKK m. 25’in, Anayasamızın 10. maddesinde düzenlenen “eşitlik” ilkesine, m.12 “temel hak ve hürriyetlerin niteliği”, m. 17 “kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” ve m. 48 “çalışma ve sözleşme hürriyeti” ilkelerine aykırı olup olmadığı tartışmalarına65 değinmek istiyoruz.
Esasında FKK m. 25/f.1 hiçbir sözleşme ilişkisi içinde olmayan bir şekilde kiralayana sözleşmeyi haklı fesih durumlarında, kiracıdan-hiçbir takas ve mahsup işlemi söz konusu olmaksızın- hem kiralananın iadesini isteme hem de vadesi gelmemiş finansal kiralama bedellerinin ödenmesini isteme hakkını vermiştir. Kiralayana bu yolla aynı malın ekonomi prensiplerine aykırı olacak şekilde, amortismanını iki kez elde etme imkânı sağlanmış olmaktadır. Bu ise kiralayanın sözleşmeyle elde edebileceği menfaatinin de üstünde, bir tazmin yöntemi olduğundan onun için haksız bir zenginleşme teşkil ettiğinin kabulü gerekmektedir. Bu haliyle FKK m. 25’in Anayasamızın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı olduğu görüşüne katılıyoruz. Zira finansal kiralama şirketlerinin diğer akdi ilişkilerde görülmeyen bir tarzda-hiçbir makul sayılabilecek gerekçesi olmadığı halde- himaye görmesi hukuk düzenince kabul edilemez.

Fesih sonuçlarını düzenleyen Tasarı hükümlerine gelince: Tasarının 34. maddesi sözleşmenin feshinin sonuçlarını şu şekilde düzenlemiştir: “ (…) Sözleşmenin kiralayan tarafından feshi halinde, kiracı malı iade ile yükümlüdür. İade edilen malın sözleşmenin feshi tarihindeki değerini, vadesi gelmemiş finansal kiralama bedeli ile varsa kiralayanın bunu aşan zararı toplamından düşük olması durumunda aradaki fark kiracı tarafından kiralayana ödenir. Kiralayana iade edilen malın sözleşmenin feshi tarihindeki değerinin, vadesi gelmemiş finansal kiralama bedelleri ile varsa kiralayanın bunu aşan zararı toplamından yüksek olması durumunda aradaki fark kiralayan tarafından kiracıya ödenir (…)”


Hemen belirtelim ki Tasarı da aynı yürürlükteki mevzuat gibi kiracının temerrüde düşmesi halinde kiralayanın hakkını sadece sözleşmeyi fesih ve uğradığı olumlu zararının tazmini olarak düzenlemiştir. Ancak bu tasarı Kanunlaştığında da kiralayanın BK m. 106–108 hükümlerine-mevcut Kanunun uygulanmasında olduğu gibi- başvurabileceğinden şüphe duymamak gerekir.
Tasarı, FKK m. 25’nin lâfzînden farklı olarak fesih halinde, kiralayana bir yandan malın iadesini bir yandan da henüz vadesi gelmemiş finansal kiralama bedellerini isteme hakkını tanımamıştır.
Tasarıda açıkça; iade edilen malın fesih tarihindeki değerinin henüz vadesi gelmemiş ve kiralayanın varsa bunu aşan zararından mahsup edilmesi gerektiği belirtmiştir. Bu durumda satış değeri olumlu zararı karşılamaya yetmeze aradaki fark kiracı tarafından kiralayana ödenir. Eğer satış bedeli olumlu zararı karşılamakla arda da bir şey kalıyorsa bu geri kalan kısmın kiracıya iade edilmesi gerekir. Şayet kiracıya, malı satın alma hakkı tanınmışsa, kiralayanın tahsil edebildiği bu alım bedelinden, bu kez vadesi henüz gelmemiş finansal kiralama bedelleriyle bunu aşan zararının mahsup edilmesi gerekecektir. Ancak bu halde peşin ödeme nedeniyle ayrıca bir indirimin daha yapılması gereklidir.
Şu halde tasarıdaki düzenleme dikkate alındığında tasfiyenin değişim teorisine göre değil fark teorisine göre yapılması gerekmektedir. Bizim katıldığımız görüşe göre bu halde kiralayana malı kiracıya bırakma veya iadesini isteyebilme noktasında bir seçim hakkı tanınmamaktadır. Fesihle birlikte malın aynen iadesi gerekir. Malın aynen iadesinin mümkün olamadığı takdirde iade yükümlülüğünün yerini malın fesih tarihindeki bedelini tazmin yükümlülüğü alacaktır.

S O N U Ç L A R

1. Finansal kiralama sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. İfa aşamasına geçilen finansal kiralama sözleşmesinin hukuki niteliğinin sürekli borç ilişkisi olarak kabulü gerekmektedir. İfanın başlangıç anı finansal kiralama konusu malın kiracıya teslimi anıdır. Teslim olmadığı müddetçe kiracının bedel ödeme borcu başlamaz. Ancak taraflar sözleşmede bu hususların aksini öngörebilirler. Finansal kiralama sözleşmesini düzenleyen tasarının 20. maddesi, 3226 sayılı Kanundan farklı olarak, sözleşme konusu mal kiracıya teslim edilemese hatta henüz imal dahi edilmemiş olsa sözleşme tarihinden itibaren başlamak üzere kira bedellerinin tahsil edilebileceğinin kararlaştırılabileceğini açıkça düzenlemiştir. Ancak tasarının bu hükmü emredici nitelikte olmayıp öncelik taraflar arasındaki finansal kira sözleşmesi hükümlerindedir.


2. Finansal kiralama sözleşmeleri özellikleri ve nitelikleri 3226 sayılı tanımlandığından artık atipik bir sözleşme olarak nitelenmemelidir. Sözleşmenin esaslı unsurları dikkate alınarak kendine özgü kuralları olan bir tür kullanımın devri sözleşmesi olarak nitelenmesi gerekir. Burada önemli olan bir başka konu finansal kiralama sözleşmesinin finansman unsurunun, özellikle kiracılar ve pek tabiî ki kiralayanlar tarafından istismar edilmemesi ve muhasebe teknikleri ile devlet hazinesinin zarara sokulmamasıdır.
3. Taraflar arasındaki hukuki ilişkiye birinci sırada FKK’ nın ve BK’ nın emredici hükümlerine aykırı olmayan finansal kiralama sözleşmesinin hükümleri ve ekleri uygulanır. Hukuki ilişkiye ikinci sırada Finansal kiralama sözleşmesinin özel hükümleri uygulanmalıdır. Üçüncü sırada ise BK’ nın adi kiraya ilişkin özel hükümleri uygulanmalıdır. Şayet FKK’ da ki emredici hükümler ile BK’ da ki emredici hükümler çatışırsa veya çakışırsa FKK’ nın emredici hükümleri öncelikli olarak uygulanmalıdır. Taraflar arasındaki hukuki ilişkiye uygulanmayacak kurallar ise FKK m. 27’de yazılıdır
4. Kiralayanın kiracının kira bedelini ödemede temerrüde düşmesi halinde sahip olduğu seçimlik haklar sadece FKK m. 25’te belirtilen fesih ve bununla uyumlu olumlu zararını istemesinden ibaret değildir. Ayrıca alacaklının BK m. 106-108’de sayılan diğer seçimlik haklara da başvurabileceği kabul edilmelidir. BK m. 106-108 ani edimli borç ilişkisi kuran sözleşmeler esas alınarak temerrüde ilişkin hükümleri düzenlenmiştir. Ancak ifa aşamasına geçilmiş olan finansal kiralama sözleşmeleri sürekli borç ilişkisi kurduğundan sözleşmeden dönme feshe dönüşür ve sözleşmenin sona ermesinin ileriye etkili sonuç doğurması sağlanmış olur. Böylece finansal kiralama sözleşmelerinde fesih anına kadar yerine getirilmiş olan edimler geçerli bir sözleşmenin gereği olarak ifa edildiğinden iadeye konu olmazlar. Karşılıklı iade talepleri ancak fesih sonrası döneme ilişkin bir edim kısmı varsa söz konusu olacaktır.
5. Doktrinde ifasına başlanmış edimler için temerrüt halinde ifadan vazgeçerek olumlu tazminat talep edilmesinin mümkün olmaması gerektiğini kabul edenler olsa bile biz, finansal kiralama sözleşmeyi feshin ifa yerine olumlu tazminat isteme şıkkının yerini tutmayacağını savunuyoruz. Bu görüşü kabul edenler sözleşmenin feshi halinde de esasında sözleşmenin süresinden önce sona erdirilmesinden dolayı yerine getirilmeyen edim kısmına olan alacaklının çıkarının (olumlu zararının) tazmin edildiğini ancak arada bir fark olmayacağı için sürekli borç ilişkilerinde ifadan vazgeçip olumlu zararın tazmini şıkkına gerek olmadığını savunmaktadırlar.
6. Ancak biz FKK m. 25’in hukuki kalıbına doğru bir şekilde sokulması için yorum yoluyla düzeltilmesi gerektiğini ve özellikle bunun için alacaklıya; ifa yerine olumlu zararını talep hakkı ile sözleşmenin feshi ile olumlu zararını isteme hakkının birbirlerinden farklı özellikleri olan müstakil seçimlik haklar olarak sunulması gerektiğini kabul ediyoruz.
7. Alacaklıya bu iki hakkın farklı ve müstakil olduğunu göstermek için ikisi arasında temel farklıklar olduğunu somut bir şekilde ortaya koymak gerekir. Buna göre ifa yerine olumlu zararının tazminini isteyen alacaklı daima kendi karşı edimini ifa etmeye devam etmelidir. Ancak bu halde henüz finansal kiralama sözleşmesinin bütünündeki ifaya ilişkin çıkarını toptan kiracıdan talep edebilmelidir.

Şayet kiralayan sözleşmeyi feshediyorsa malı muhakkak iade almak zorunda olup, malın fesih tarihindeki piyasadaki satım parasını olumlu zararından düşmek zorundadır. Bu şıkta alacaklının olumlu zararı somut olarak: fesihten önce doğup da henüz ödenmemiş finansal kiralama bedelleri, fesihten sonraki döneme ilişkin finansal kiralama bedeli ile varsa bunları aşan zararından ibarettir. Belirtilen takas/mahsup bu sayılan olumlu zarardan düşüldükten sonra (şayet varsa) geriye kalan satım parasının kiracıya iade edilmesi gerekmektedir. İhtimal dahilinde olması sebebiyle sözleşmede kiracıya malı satın alma hakkı tanınmışsa mal bu defa eğer mümkün olursa kiracı tarafından bedeli ödenip alınacağından kiralayanın bu kez de bu alım değerini yukarıda belirttiğimiz olumlu zararından takas-mahsup etmesi gerekir. Bizce kiralayan fesihle birlikte (kiracının alım hakkı yoksa) satım değerini (alıcının alım hakkı varsa) alım değerini süre sonundan önce toptan tahsil ettiğinden ayrıca olumlu zarardan belirli bir ıskonto yapılmak suretiyle indirime gidilmesi gerekmektedir.


8. İşte benimsediğimiz bu tasfiye sisteminde ifa yerine olumlu tazminat isteminde değişim teorisi, sözleşmenin feshinde fark teorisi uygulanarak FKK m. 25’in lafzı, düzeltici bir yorumla, hukuk mantığına daha uygun olan adil bir çözüme ulaştırılmış olacaktır.
Böylece kiralayana fesih sebebiyle hem malını iade alması hem de bunun bedelinin kendisine ödenmesini isteme imkanı ortadan kaldırılmış olmaktadır. Aksi bir uygulama kiralayana mükerrer ödeme yapılması sonucunu doğuracağından onun haksız zenginleşmesinden başka bir şey ortaya çıkmayacaktır. Bunun ise bizim sorumluluk hukukumuzdaki tazmin yöntemleriyle açıklanması mümkün değildir.
9. Yeni tasarı bizim de kabul ettiğimiz tasfiye sistemini benimsemiş ve kiralayana hem malın iadesini hem de kiralama bedelinin ödenmesini isteme hakkını açıkça ortadan kaldırmıştır. Buna göre fesih halinde malın kiralayana iadesi gerekecektir. Malın fesih tarihindeki değeri yukarıda belirttiğimiz olumlu zarardan az ise farkını kiracının tazmin etmesi gerekecektir. Fazla ise artan kısmın kiracıya iadesi gerekecektir.
Tasarı kabul ettiğimiz tasfiye sisteminden farklı olarak malın satım değerine peşinen kavuşulması nedeniyle belirli bir orandaki indirimin olumlu zarara yansıtılmasını öngörmemiştir.

KAYNAKÇA66
Argun Köteli, Karşılaştırmalı Hukuk ve Türk Hukukunda Finansal Kiralama (Leasing Sözleşmeleri) Kazancı Hukuk Yayınları No:86 İstanbul: Kazancı Matbaacılık Sanayi A.Ş. 1991 (Kısaltılmışı: Karşılaştırmalı)
Argun Köteli, Leasing Sözleşmelerinin Hukuksal ve Mali Yönleriyle, Türkiye’de Uygulanabilirliği Batıder, Haziran 1983, C. XII-S.1 Ankara: Olgaç Matbaası 1983
Atillâ Altop, Özellikle Taşınır Yatırım Mallarına İlişkin Finansal Kiralama (Leasing) Sözleşmesi Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları Yayın Nu:238 Ankara: Adalet Matbaası 1990
1   2   3


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət