Ana səhifə

10 Kasım’da büyük bir gurur yaşadık


Yüklə 340.5 Kb.
səhifə2/5
tarix25.06.2016
ölçüsü340.5 Kb.
1   2   3   4   5

Bankacılık sektörünün Avrupa Birliği’ne uyumu ağır olacak

Dr. Rüşdü Saraçoğlu, bankacılığın Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde en çok zorlanacak sektörlerden biri olduğunu belirtti. Saraçoğlu şöyle devam etti:

“Ancak hakkını vermemiz lazım. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BBDK) Türkiye’de bankacılığı Avrupa Birliği standartlarına yaklaştırmak için çok büyük işler yapıyor. Hakikaten şeffaflık, yapılanma, risk değerlemesi gibi hususlarda çok ciddi adımlar atılıyor. Bunlar yeterli mi? Hayır, atmamız gereken daha çok adımlar var. Bunların yumuşatılarak yapılamayacağı da kesin. Bankalar BDDK’nın getirdiği kurallara, Avrupa normlarına uymak için, şirketleri zorlayacaklar. Örneğin artık muhasebeler çok daha fazla önem kazanacak. Bu şirketlerin birçoğu da KOBİ. Şirketin hesabı da belli değil. Dolayısıya bunların değişmesi gerekecek. Ben banka olarak aldığım risklerin hesabını BDDK’ya vermek için, aldığım risklerin ne olduğunu bilmek zorunda olacağım. Şirkete gidip sormam gerekecek. Rakamları beni tatmin etmiyorsa, kredi veremeyeceğim. Muhasebesi çok şeffaf olmalı. Zaten muhasebe sorununu çözdüğünüz zaman işin yarısını tamamlamış oluyorsunuz. Eskiden krediyi, yeterli ipotek varsa veriyorduk. Ancak bu dönem bitti. Bankaların kredi vermek için müşterilerinden almak zorunda olduğu çok fazla bilgi olacak. Bu da hem şirketlerin, hem kişilerin kendilerini Avrupa Birliği’ne hazırlamaları için itici güç haline gelecek.

Türkiye gelişmiş ülkelere ulaşacağının taahhüdünü verdi”

Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç, İtalyan-Türk İş Forumu’nun açılışında yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği’ne tam üyelik için ekonomik ve politik gelişmelerin yanı sıra, kadının günlük yaşamdaki yeri ve eğitim gibi sosyal alanlarda da çok büyük reformlar yapılması gerektiğinin altını çizdi.
“Türkiye, AB ile tam üyelik müzakerelerine başlaması yönünde alınan kararla çok önemli bir eşiği aştı. Bu önemli eşiğin geçilmesi, Türkiye açısından gelişmiş ülkeler arasında yerini almak için gerekli değişim sürecine süreklilik kazandıracağı konusunda bir taahhüt olarak görülmelidir”
İtalya Cumhurbaşkanı Carlo Azeglio Ciampi, Fiat Başkanı ve İtalyan Sanayiciler Konfederasyonu Başkanı Luca Cordero di Montezemolo, İtalyan Bankalar Birliği Başkanı Maurizio Sella ve İtalyan Ticaret Merkezi Başkanı Umberto Vattani ile 600 İtalyan ve 3 bine yakın Türk işadamının katıldığı Türkiye–İtalya İş Forumu 24 Kasım’da Çırağan Sarayı’nda yapıldı.
DEİK, TOBB ve TÜSİAD işbirliği ile düzenlenen forum çerçevesinde biraraya gelen Türk ve İtalyan işadamı ikili görüşmeler yaparak yeni iş bağlantıları üzerine konuştu.
Türkiye’deki iki ülke arasında düzenlenen en geniş katılımlı İş Forumu olarak kabul edilen toplantının açılışında konuşan Koç Holding Yönetim Kurulu Mustafa V. Koç, Türkiye’nin, 3 Ekim’de Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlaması yönünde alınan kararla çok önemli bir eşiği aşarak, “aday ülke” statüsünden “müzakere eden ülke” statüsüne geçtiğini anımsattı.
Taahhüt verildi

“Bu önemli eşiğin geçilmesi, Türkiye açısından gelişmiş ülkeler arasında yerini almak için gerekli değişim sürecine süreklilik kazandıracağı konusunda bir taahhüt olarak görülmelidir” diyen Mustafa V. Koç, sözlerine şöyle devam etti:

“Avrupa açısından ise Birliğin, kendi gelecek vizyonunu Türkiye’yi hesaba katmadan oluşturmak istemediğinin bir göstergesi sayılmalıdır
Reformları ara vermeden sürdürüyoruz”

Türkiye olarak aşmamız gereken engelleri küçümsemiyoruz. Ekonomide istikrarlı ve hızlı büyüme çizgisine oturmak için çok şey yaptık, önemli başarılara imza attık. Ama bunun henüz bir başlangıç çizgisi olduğunun bilincindeyiz. Dengeli gelişen, hızlı atılımlarla aradaki mesafeyi kapatan bir yapıya kavuşmak için reform çabalarımızı ara vermeden sürdürüyoruz.

Siyasette istikrarın, değişim kararlılığının ve iradesinin izlerini güçlü bir şekilde görmek mümkün. Ama, daha hızlı mesafe alabilmek için, Avrupa Birliği’nin demokrasi ve insan hakları alanındaki normlarına uyum için yapılan düzenlemelerin toplumumuzun tümü tarafından özümsenmesi, uygulamaya kalıcı biçimde yansıması gerektiğinin de farkındayız ve bu doğrultuda çabamızı yoğunlaştırıyoruz.”
Kadın ve eğitim öncelikli madde

Ekonomik ve siyasal değişimin sosyal değişimle beraber yürümesi gerektiğinin açık olduğunu belirten Mustafa V. Koç, bu konuda yetkililere bu gelişimin önündeki engelleri temizlemek düştüğünü söyledi.

Eğitim gibi çok temel konularda gerekli reformları başlatmak gerektiğini belirten Mustafa V. Koç şöyle devam etti:

“Ama bunlar kendi başına yeterli değil. Sosyal dönüşümü sağlamak için ek çaba gerekli. Bu konuda da Türkiye’de çok hızlı bir gelişme temposu içinde bulunan sivil toplum kuruluşlarına güveniyoruz. Eğitim, kadının günlük yaşamdaki yeri, çocukların yetişme koşulları gibi alanlarda çalışan sivil toplum kuruluşlarımız, ülkenin dört bir yanında bu değişim sürecine hız kazandırmak için ter döküyor.”


İtalya–Türkiye İş Forumu’nda yalnızca ekonomik ve politik gelişmelerin değil, “kadının toplumda değişen rolünün” de konuşulacağını anımsatan Mustafa V. Koç, “Bu bizim Türkiye’de çok önemsediğimiz bir konu. Toplumsal ve ekonomik gelişmesini sürdürerek çağdaş dünyadaki yerini sağlamlaştırmayı amaçlayan Türkiye, bunun için gerekli reformları yaparken, kadının toplumdaki yeri konusunda da eskisinden hızlı yol almanın imkânlarını da yaratıyor” dedi.
Özel sektör üst platforma sıçrayacak

Mustafa V. Koç konuşmasını şöyle tamamladı: “Şurası bir gerçek ki, bütün bu değişimlerin, zamanlaması dışında, Avrupa Birliği ile ilişkisi yok. Türkiye bu değişimleri gerçekleştirmek için çalışıyor; çünkü bunları yapmadığı ve gelişmiş Batı toplumları arasında yerini almadığı takdirde, genç, dinamik ve kalabalık nüfusunu ekonomik ve sosyal bakımdan tatmin edemeyeceğini biliyor. Öte yandan gelişmiş bir Türkiye, sadece bölgenin değil, dünyanın istikrarına katkıda bulunma gücüne sahip olacaktır. Bu yeni dönemde Avrupa’ya düşen, uzun dönemli çıkarlarını doğru tahlil ederek, Avrupa’nın geleceği ve dünya barışı için büyük önem taşıyan bu birleşme sürecine, kısa vadeli münferit politik çıkarların gölge düşürmemesini sağlamaktır. Türkiye’ye düşen ise sağladığı muazzam ilerlemeyi sürdürmek, kazanımlarını sağlamlaştırmaktır.

İstikrarlı siyaset, güçlü ekonomi ve sosyal barış ortamında ilerlemesini sürdürecek bir Türkiye, müzakere ve uyum sürecinde çok daha güçlü ve etkin olabilecektir. Süreç daha şimdiden hükmünü yürütmeye başlamıştır. Türkiye’nin gerek hızlı ve istikrarlı büyüme, gerekse AB ilişkileri açısından vaat ettiği gelecek, yabancı sermayeyi yoğun bir biçimde ülkemize çekmektedir.

Büyük sermayesi ile KOBİ’siyle, gelişmiş ülkelerin özel sektörü ile Türkiye’nin şirketlerinin kurduğu ya da kuracağı ortaklıklar da özel sektörün gerek birikimlerini gerekse deneyimlerini bir üst platforma sıçratacaktır. Bu da Avrupa Birliği sürecinde Türk özel sektörünün, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da itici güç olmasını sağlayacaktır.”


Türkiye müthiş bir potansiyele sahip”

Çırağan’da düzenlenen İtalya-Türkiye İş Forumu’na (sağdan sola) İtalya Cumhurbaşkanı Carlo Azeglio Ciampi, İtalyan Ticaret Merkezi Başkanı Umberto Vattani, Fiat Başkanı ve İtalyan Sanayiciler Konfederasyonu Başkanı Luca Cordero di Montezemolo ve İtalyan Bankalar Birliği Başkanı Maurizio Sella ile birlikte katılan 600 işadamı Türkiye’deki özelleştirmelerle ilgilendiklerini açıkladılar. Forum’da konuşan Cumhurbaşkanı Ciampi, ekonomik ve kültürel alışverişin kaynağında yer alan, batı ile doğunun sınırını oluşturan Türkiye'nin, genç bir nüfusa ve müthiş bir potansiyele sahip olduğunu vurguladı.


AB ile hızlı entegrasyon için doğru sanayi politikası

Koç Holding CEO’su Bülend Özaydınlı, Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecinde Türkiye’nin lider ülkelerle ancak sanayi sektöründe sağlanacak gelişimle rekabet edebileceğini belirtti. Özaydınlı, yeni yatırımların önünün açılması için de yatırım ortamını iyileştirecek yapısal önlemlerin hızla alınması gerektiğinin

altını çizdi.
“Hukuk dahil olmak üzere olayın tüm boyutlarını kapsayan bir planlama anlayışını benimsememiz gerektiğine ve katma değeri yüksek olan ihracatı destekleyen doğru sanayi politikalarıyla, Türkiye’nin Avrupa’nın en önemli sanayi merkezlerinden biri olacağına yürekten inanıyorum”
Koç Holding CEO’su Bülend Özaydınlı 25-26 Kasım’da gerçekleştirilen “İstanbul Sanayi Odası IV. Sanayi Kongresi”nin “Avrupa Birliği Perspektifinde Türk Sanayiinin Geleceği” konulu panelde konuşma yaptı.
Özaydınlı, bu yılki teması, “Avrupa Birliği’ne Üyelik Sürecinde Türk Sanayii” olan IV. Sanayi Kongresi’ndeki konuşmasında, giderek küçülen, bilginin hızla yayılabildiği, sınırları belirsizleşen dünyada yaşanan tüm politik, ekonomik, sosyal gelişmelerin er ya da geç, az veya çok tüm ülkeleri ve toplumları etkileyeceğini vurguladı.
AB değişimin odak noktası

Özaydınlı, “Türkiye ise, AB üyesi olma yolunda hızlı ilerliyor. Gerek son birkaç yılda yaptığı atılımlar, gerekse önünde bulunan Avrupa Birliği’ne tam üyelik süreci ile değişimin odak noktalarından birini oluşturuyor” dedi. Özaydınlı konuşmasına şöyle devam etti:

“Önümüzde yer alan değişim sürecinin öncekilerden çok daha kapsamlı, daha zorlu ve daha etkili olacağı konusunda hemen herkes hemfikirdir. Ülke olarak bu dönemden başarıyla çıkmanın yolu ise rekabet gücümüzü artırarak lider toplumlar arasındaki yerimizi almaktan geçiyor. Bu değişimle birlikte iş dünyasının da yeni ortama uyum sağlamak için tüm iş yapış süreçlerini gözden geçirmesi kaçınılmazdır. Özetle, ciddi bir değişim süreci söz konusudur ve bu sürecin iyi yönetilmesi gerekir.
Sanayi sektörünün önemi ortada”

Bu noktada, sanayi sektörünün önemi ortadadır. Bugünkünden daha geniş kitlelere iş bulma zorunluluğunu burada hatırlatmak istiyorum. Oysa bugün Türkiye istihdamının yüzde 34 gibi büyük bir kısmı hala tarım sektöründedir.”

Bu nedenle AB entegrasyonu sürecinde, ekonomik yapımızda köklü değişimler beklemeliyiz. Daha önce benzer süreçten geçen ve sosyo-ekonomik yapıları bize benzeyen İspanya, Portekiz, Yunanistan gibi ülkelere bakıldığında müzakereler boyunca tarımın ekonomideki rolünün azalırken, sanayi ve hizmetler sektörlerinin payının oldukça arttığını görüyoruz. Hatta bu süreç tam üyelik sonrasında da devam etti. Tarımın istihdamdaki payı İspanya’da yüzde 18’den yüzde 5’e, Portekiz’de yüzde 26’dan yüzde 10’a, Yunanistan’da yüzde 39’dan yüzde 12’ye geriledi.
Sanayi politikaları belirlenmeli”

Ancak bu gelişmelerin tam üyelik müzakere sürecinde kendiliğinden olmasını da beklememeliyiz. Ekonomik sınırların kalmadığı bugünkü rekabet ortamında bu gelişmeyi sağlamanın yolu belli bir strateji paralelinde sanayi politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasından geçiyor. Değişimin ve geleceğin iyi yönetilmesi, yönlendirilmesi gerekiyor. Bu durum bugünkünden daha ciddi bir planlama anlayışı ile hareket etmemizi gerektiriyor. Sanayinin gelişmesini sağlayan doğru politikaları uygularsak, Türkiye’nin AB’yle entegrasyon süreci de hız kazanacaktır.”Avrupa Birliği’nin 23-24 Mart 2000’de Lizbon’da düzenlenen toplantıda, daha çok sayıda, daha iyi iş ve daha büyük toplumsal bütünleşmeyle sürdürülebilir büyümeyi gerçekleştirebilecek, bilgiye dayalı, dünyanın en rekabetçi ve dinamik ekonomisi durumuna gelinmesi için on yıllık stratejik hedefleri içeren yeni bir vizyon oluşturduğunu belirten Özaydınlı, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Lizbon zirvesi paralelinde Avrupa Birliği, sürdürülebilir büyümeyi sağlamak, iş yaratmak ve sanayiyi güçlendirmek amacıyla 5 Ekim 2005’de yeni bir sanayi politikası yayınladı. Bu yeni yayınlanan politika bir açıdan Çin ve Asya rekabetinin AB ülkeleri üzerinde yaratmış olduğu tehditleri yok etme amacına da hizmet etmektedir. Bizler özel sektör olarak, şirketlerimiz için stratejik planlar hazırlıyoruz. Ülkeler de sanayi politikalarını uzun dönemli planlar çerçevesinde oluşturmalıdırlar. Bu planları hazırlarken de serbest piyasa ekonomisi kurallarının yanlış algılanmaması önem taşıyor.”


Rekabetçi sektörler desteklenmeli

Türkiye’nin, Avrupa Birliği’nin belirlediği bu stratejik hedefe ulaşabilmesi için, öncelikli olarak uluslararası alanda rekabetçi olduğu sektörleri belirlemesi gerektiğinin altını çizen Özaydınlı, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu noktada en önemli kriterlerden biri söz konusu sektörün ihracat gücüdür. Halen ihracatın üçte ikisi otomotiv, elektrikli makine, tekstil/giyim sektörü ve demir-çelik sektörü tarafından yapılmaktadır. Bu sektörler nisbi olarak AB ile entegrasyonu önemli ölçüde tamamlamış, ölçek ekonomisini yakalamış, uluslararası rekabet edebilirliği yüksek sektörlerdir. Bu sayede adı geçen sektörler Gümrük Birliği’ne ve özellikle son yıllarda gözlenen avantajlı olmayan kurlara rağmen rekabetçi konumlarını sürdürmeye devam etmektedirler.

Ancak ihracat gelirlerimiz hala ekonomik potansiyelimizin çok gerisindedir. Yıllık 40 milyar doları aşan dış ticaret açığımıza rağmen, turizm gelirleri sayesinde cari açığımız 20 milyar dolara gerilemektedir. Bu rakam ülkemizin makroekonomik dengeleri açısından tehdit oluşturmaktadır. Türkiye’deki ekonomik büyüme süreci devam ettikçe cari açığımız da büyüme eğilimini sürdürecektir.
Katma değeri yüksek alanlarda büyümeliyiz”

Güçlü olduğumuz bu sektörlerdeki mevcut konumumuzu daha da kuvvetlendirmek için dikkat edilmesi gereken noktalar şunlar olmalıdır. İhracatta ara mallarına olan bağımlılığımız azaltılmalı, katma değeri yüksek olan ihracatımız geliştirilmeli, teknolojik yeteneklerimiz artırılmalıdır. Bunun için katma değeri yüksek alanlarda güçlenmemiz gerekmektedir.”

Bugün Türkiye’de sanayinin gelişmesi açısından hala birçok eksik olduğunu belirten Özaydınlı, sorunları şöyle sıraladı: “Ar-Ge faaliyetlerine gereken önemin verilmemesi, hukuksal altyapının yetersizliği, özellikle yasaların uygulama aşamasında eksiklikler, haksız rekabete yol açan kayıt dışı ekonomi, fikri ve sınai mülkiyet haklarının koruma altına alınamaması, istihdam ve gelirler üzerindeki yüksek vergiler, finansman olanaklarının yetersizliği, temel ve mesleki eğitimde zaafiyet, etkinlikten uzak teşvik sistemi gibi birçok sorun sanayinin önünde engel olarak durmaktadır. Bu listeyi daha da uzatmak mümkündür.”
Geleneksel işletmeler uzmanlaşmalı

Özaydınlı, sanayi sektörünün rekabetinin artırılması ve Avrupa Birliği’ne entegrasyonda hızlı yol alınması için alınabilecek önlemleri de şöyle anlattı:

“Mevcut sanayi işletmelerine baktığımızda iki ana gruptan söz etmek mümkündür. Bir grup işletmemiz, ekonomik ölçeklerde üretim yapan, yurtdışı pazarlarda giderek daha fazla yer edinebilen, uluslararası rekabet gücüne ulaşmış işletmeler haline gelmiştir. Bunların dışında kalan ve büyük çoğunluğu oluşturan işletmelere baktığımızda ise düşük ölçeklerde, düşük verimlilikle, düşük teknolojik düzeyde üretim yapan, kurumsallaşmaktan uzak yapıları görüyoruz. Geleneksel sektörü oluşturan bu işletmeler bir araya gelerek ölçeklerini geliştirmeli, verimliliklerini artırmalı, kendilerine özgü alanlarda uzmanlaşmalı, profesyonelleşmeye önem vermelidirler.

ABD’de hızlı tüketim malları perakendeciliğinde faaliyet gösteren küçük işletmelerin mal alımında ölçeklerinden kaynaklanan dezavantajları telafi etmek için oluşturdukları toplu alım birlikleri bu konuya güzel bir örnek oluşturmaktadır.”


Planlı yatırım programı

Türkiye’nin sanayi stratejisinin, dünyadaki mevcut ve muhtemel gelişmeler, bilim ve teknolojideki eğilimler, diğer sektörlerle etkileşim, sosyal yapıdaki değişim ve ihtiyaçlar da dikkate alınarak tasarlanması gerektiğini vurgulayan Özaydınlı, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu konuda uzun vadeli politikalara ihtiyaç vardır. Bu tür rekabet gücü yüksek sanayi işletmelerinin uzun vadede ihtiyaç duyacağı altyapı ihtiyaçlarının belirlenerek şimdiden daha planlı bir şekilde gerekli yatırımların programlanması gerekmektedir.

Özetle, Değişim sürecinin iyi yönetilmesi için, hukuk dahil olmak üzere olayın tüm boyutlarını kapsayan bir planlama anlayışını benimsememiz gerektiğine ve katma değeri yüksek olan ihracatı destekleyen doğru sanayi politikalarıyla, Türkiye’nin Avrupa’nın en önemli sanayi merkezlerinden biri olacağına yürekten inanıyorum.”
Kazakistan’da Türk ekonomisini Koç Holding temsil etti

Kazakistan’ın düzenlediği Yabancı Yatırımcılar Konseyi’nde Türk ekonomisi bu yıl da Koç Holding tarafından temsil edildi. Konseyde Türkiye’yi temsil eden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ve uluslararası şirket yöneticileriyle ikili temaslarda bulundu


Almati’de düzenlenen Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in başkanlığını yaptığı Yabancı Yatırımcılar Konseyi’nde Türk ekonomisini bu yıl da Koç Holding temsil etti. Konsey toplantısına katılmak üzere Almatı’ya giden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç, Almatı’daki Samal ve Atakent Ramstore mağazalarında da incelemelerde bulundu.

Kazakistan’daki Yabancı Yatırımcılar Konseyi’nin 14. toplantısı 24-26 Kasım’da Almatı’da gerçekleştirildi. Türk ekonomisini temsilen yalnızca Koç Holding’in yer aldığı toplantıya giden Topluluk heyetinde Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Başkanı Hasan Bengü, Ram Dış Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Halil Gülçur ve diğer yetkililer yer aldı. Kazakistan’da 1998’de, yabancı yatırımcılarla direkt diyalogun kurulması ve yatırım alanlarındaki meselelerin etkin bir şekilde çözümünün sağlanması amacıyla oluşturulan Yabancı Yatırımcılar Konseyi’nde yer alan uluslararası şirketler şöyle:


Koç Holding, EBRD, ABN AMRO Bank, Eni Group, BAE Systems, Baker and McKenzie, BG Group, Mittal Steel Co., Mitsubishi Corporation, Deutsche Bank, Samsung Corporation, Total, Chevron Texaco Corporation, Luk Oil, Exxon Mobil Corporation, Ernst and Young CIS, Euroasian Industrial Association, Access Industries.
Mustafa V. Koç, toplantının ardından Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in verdiği öğle yemeğine katıldı ve diğer üyelerle ikili görüşmelerde bulundu.

Mustafa V. Koç ve Koç Holding heyeti daha sonra Türkiye Cumhuriyeti Almatı Büyükelçisi H. Taner Seben’e nezaket ziyaretinde bulunarak, ülke ekonomisi hakkında ve genel konularda değerlendirmelerde bulundular. Hasan Bengü Türk Büyükelçiliği’nin Kazakistan Milli Kütüphanesi’ne yapmakta olduğu kitap yardımı kampanyasına katkıda bulunacaklarını bildirdi. 25 Kasım günü resmi görüşmelerini tamamlayan Mustafa V. Koç ve beraberindeki heyet 26 Kasım günü Almatı’daki Samal ve Atakent Ramstore mağazalarını ziyaret ettiler. Mağazalarda incelemede bulunan Mustafa V. Koç ve heyetine Rambutya Ltd. Şti. Genel Müdürü Kıvanç Altınöz ve şirket yetkilileri refakat ettiler. Kıvanç Altınöz, heyete Ramstore’un Kazakistan’daki durumu ve büyüme planları hakkında bilgi sundu.


Hedefler için gereken markalaşma ve teknoloji

Koç Topluluğu Teknoloji Günü, bu yıl “Yükselen Teknolojiler” ana temasıyla gerçekleştirildi. Çok sayıda uzmanın konu hakkında son gelişmeleri anlattğı toplantının açılışında konuşan Koç Holding CEO’su Bülend Özaydınlı, Topluluğun hedeflerinin gerçekleştirilmesinde marka ve teknolojinin önemine vurgu yaptı


Koç Topluluğu Teknoloji Günü’nün ikincisi, 15 Kasım’da Koç Holding Konferans Salonu’nda düzenlendi. İlki geçen yıl düzenlenen toplantıda bu yılın ana teması olarak belirlenen “Yükselen Teknolojiler” hakkında, konunun uzmanları bilgi ve görüşlerini katılımcılarla paylaştı. Koç Topluluğu’nun teknoloji ile ilgili tüm üst ve orta düzey yöneticileri ile uzmanların davet edildiği toplantıda Koç Topluluğu’nun teknolojiye bakış açısı hakkında bilgiler veren Koç Holding CEO’su Bülend Özaydınlı, Topluluğun belirlediği hedefleri gerçekleştirmede marka ve teknoloji olmak üzere iki önemli nokta bulunduğunu belirtti.
Koç Topluluğu şirketlerinin gelişiminin Türkiye ekonomisinin gelişimine paralel bir seyir izlediğini anlatan Özaydınlı, marka ve teknoloji konularının Türkiye’de 1990’lı yıllarda önem kazandığını ve iddialı hedefleri yerine getirebilmek için bu konularda üstünlük sağlanması gerektiğini söyledi. Bunun tüm dünya şirketleri için geçerli olduğunu kaydeden Özaydınlı, günümüzde bu alanlarda gelişim sağlamak için pek çok fırsat bulunduğunun altını çizdi.
Bu fırsatların neler olduğunu maddeler halinde anlatan Özaydınlı, öncelikli olarak Koç Topluluğu şirketleri arasındaki yoğun paylaşıma dikkat çekti. Bülend Özaydınlı, hükümetin, teknoloji ve Ar-Ge hizmetleri konusunda verdiği desteğin bugüne kadar görülmemiş oranda yüksek oluşunun da önemli bir fırsat olduğunu belirtti. Bu desteğin yabancı ortakların da ilgisini çektiğini ifade eden Özaydınlı, bir diğer önemli fırsatın ise AB kaynaklarından sağlanan fonlar olduğunu söyledi. AB fonlarının zannedildiği gibi sadece mühendislik ve pozitif bilimlerle sınırlı olmadığını anlatan Özaydınlı, hizmet sektörünün de bu fonlardan rahatlıkla yararlanabildiğini belirtti.
Konuşmasının sonunda Özaydınlı, “Anayasamız olan Stratejik Planlarımızın en önemli noktası, holdingin desteğinin bütün şirketlerimizin arkasında olmasıdır. Aldığımız iyi sonuçların keyfini hep birlikte paylaşacağız. Bu anlamda Koç Topluluğu Teknoloji Günü’nün çok faydalı olacağına inanıyorum” dedi.
Uzman gözüyle “Yükselen teknoloji”

Koç Topluluğu Teknoloji Günü’nün bu yılki teması olan “Yükselen Teknolojiler” konusunda uzmanlar, tarafından yapılan sunumlar, katılımcılar tarafından ilgiyle izlendi. Gün boyunca devam eden toplantılarda, Statoil Doğalgaz Özel Danışmanı Per Lindberg tarafından “Current trends in Global Energy Sector – The Views of an International Oil and Gas Producer” “Küresel Enerji Sektöründe Trendler -Uluslararası Benzin ve Gaz Üreticisinin Görüşleri”, Bilkent Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Ekmel Özbay tarafından “Günümüzde Nanoteknoloji ve Uygulamaları”, İTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Candan Tamerler Behar tarafından “Biyoteknolojiden BiyoNanoteknolojiye Geçiş: Yeniden Şekillenen Anahtar Teknolojiler”, Boğaziçi Üniversitesi- Biyomedikal Mühendislik Enstitüsü’nden Ata Akın PhD tarafından “Dünyada ve Türkiye’de Biyomedikal Teknolojileri”, Kale Altınay Robotik ve Otomasyon A.Ş. Genel Müdürü Hakan Altınay tarafından “Türkiye’de Robot Teknolojilerinin Gelişimi ve Geleceği”, Koç Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden Doç. Dr. Hakan Ürey tarafından “MEMS ve Display Teknolojileri” ve Sabah Gazetesi Teknoloji Editörü Timur Sırt tarafından da “İletişim Teknolojileri ve Medya” başlıklı sunumlar yapıldı.


Ar-Ge’ye özel önem veriyoruz”

Koç Topluluğu Teknoloji Günü’nün açılış konuşmasını yapan Koç Holding Stratejik Planlama Grubu Başkanı Tamer Haşimoğlu, toplantının ardından sorularımızı yanıtladı.


Bu yıl ikincisini düzenlediğiniz Koç Topluluğu Teknoloji Günü’nün amacı nedir?

Koç Holding olarak teknoloji ve Ar-Ge’ye özel bir önem veriyoruz. Bu konu stratejik planlarımızda en öncelikli alanlardan birini oluşturuyor ve son yıllarda performans sistemimize de girdi. Giderek sertleşen rekabet ve hızlanan teknolojik devrimler rekabet gücü için teknolojiye daha fazla kaynak ayırmamız gerektiğine işaret ediyor. Holding olarak teknolojiye bakış açımızı, teknolojinin Stratejik Planlarımız içindeki yerini ve ona verdiğimiz önemi şirketlerimizle paylaşmak, tüm şirketlerimizden Ar-Ge ile ilgili yönetici ve uzmanları bir araya getirerek bir iletişim ortamı yaratmak için bu toplantıları düzenliyoruz. Bu toplantılarda ayrıca Topluluk içinde teknolojiye ayrılan kaynaklardan daha verimli faydalanılması için Topluluğa bağlı şirketler arasında ortak çalışmaları organize ederek sinerji üretmek için kurulan “Koç Topluluğu Teknoloji Çalışma Grubu”nun faaliyetlerini de katılımcılarla paylaşmayı hedefliyoruz.


Geçtiğimiz yıl ilki yapılan Teknoloji Günü ile bu yılki arasındaki farklar neler?

Geçen sene düzenlenen Teknoloji Günü’nde ağırlıklı olarak topluluk şirketlerimizden katılımcılar; Ar-Ge teşvikleri, üniversite ilişkileri, fikri haklar konularında kendi deneyimlerini ve görüşlerini aktardılar. Topluluk dışından davet ettiğimiz misafir konuşmacılar “Teknoloji Yol Haritaları” ve “Vizyon 2023” hakkında bizleri bilgilendirdiler. Koç Topluluğu Teknoloji Günü 2005’in amacı, son yıllarda gittikçe güçlenerek hayatımıza giren ve bizi ileride daha fazla etkileyeceği tahmin edilen “Yükselen Teknolojiler” hakkında bilgi sahibi olmaktı. Bunlar nedir? Şu anda bu teknoloji dünyada hangi noktaya geldi? Türkiye’de bu konuda bilgi birikimi ne kadardır? Bu teknolojilerin ilerleme potansiyeli nedir? Uygulama alanları nerelerdir? Bizim işlerimizi ne oranda etkilerler? Doğurdukları fırsatlar nedir? Hangi tehditleri oluşturuyorlar? Tüm bu soruların cevaplarını bu konuda Türkiye’deki en yetkin uzmanlardan almak istedik. Özetle, geçen seneki toplantı daha çok “Teknoloji Yönetimi” odaklı ve Topluluk içerisine dönüktü. Bu seneki toplantı ise “Bilimsel ve Teknolojik Yenilik” odaklı ve daha dışa dönük oldu.


Koç Topluluğu’nun teknoloji ile ilgili tüm üst ve orta düzey yöneticileri ile uzmanların davetli olduğu organizasyona ilişkin katılımcıların yorumlarını öğrenebilir miyiz?

Katılımcıların yorumları bizim beklediğimizden daha olumlu. Yaptığımız değerlendirme anketine gelen cevaplardan da bunu anlıyoruz. Bu arada yapılan değerlendirme anketini dolduran, görüşlerini paylaşan ve önerilerde bulunan katılımcılara da teşekkür etmek isterim. Değerlendirme anketine katılanların tümü teknoloji günlerinin devamından yana. Gelen öneriler ve eleştirilerin ışığında önümüzdeki yıllarda artık “Koç Topluluğu Teknoloji Günleri”ni beklenen bir gelenek haline getirmemiz isteniyor.


Koç Topluluğu’nun teknolojiye, “Yükselen Teknoloji”ye bakış açısını değerlendirebilir misiniz?

CEO’muz Sayın Bülend Özaydınlı’nın Teknoloji Günü’nde ifade ettiği gibi, “Yükselen Teknoloji”ler hem Topluluk şirketlerimiz hem de Koç Holding için önemli. Şirketlerimiz yeni teknolojiler alanındaki gelişmeleri yakından izleyip, oluşabilecek fırsatları rakiplerinden önce değerlendirerek kendilerine avantaj sağlamak, en azından geri düşmemek zorundalar. Bu da gittikçe zorlaşan bir iş, çünkü teknolojiler arasındaki sınırlar gittikçe belirsizleşiyor, yeni teknolojiler ortaya çıkıyor. Belli bir ürünü veya iş alanını kökünden değiştirecek bir teknolojik gelişmenin hangi alandan geleceğini kestirmek güçleşiyor. Örneğin, otomotiv endüstrisi geçmişte tamamen mekanik ile ilgiliyken, bugün elektronik, alternatif enerji kaynakları, yeni malzemeler gibi birçok farklı teknoloji işin içerisine girmiş durumda.


Toplantıda gördük ki, yakın gelecekte biyoteknoloji de otomotivin anahtar teknolojileri arasına girerse şaşırmamamız lazım. Koç Holding olarak, yeni gelişen teknolojileri izleyerek, bunlardaki gelişmeler sonucu ortaya çıkabilecek yeni iş alanları ile ilgili fırsatları değerlendirebilmemiz gerekir. Bu konuda Topluluk şirketleri arasında bir işbirliği mekanizması kuruyoruz. Oluşturduğumuz çalışma gruplarından bir tanesi, teknoloji izleme alanında ortak ihtiyaçları belirleyerek, teknoloji izleme ve teknoloji geliştirme projelerini hayata geçiriyor. Özetle birçok alanda liderlik konumunda bulunan Koç Topluluğu, liderliğini sürdürmek ve geliştirmek için yükselen teknolojiler konusunda da önderlik etmelidir diye düşünüyorum.
1   2   3   4   5


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət