Ana səhifə

1. avrupa biRLİĞİ 1 avrupa topluluklari


Yüklə 369 Kb.
səhifə2/9
tarix25.06.2016
ölçüsü369 Kb.
1   2   3   4   5   6   7   8   9

Avrupa Parlamentosu'ndaki siyasi gruplar Birlik düzeyinde oluşur. 370 milyon nüfusu temsil eden Parlamentonun başlıca işlevi, siyasi itici güç olarak Topluluk politikalarının hazırlanması için gereken çeşitli insiyatifleri üretmek ve bunların uygulanmasını sağlamaktır.
Parlamento, aynı zamanda, Avrupa Komisyonu üyelerinin tayinlerini onaylama ve üçte iki oy çokluğuyla Komisyon'u görevden alma yetkisine sahip bir denetim organıdır. Parlamento, Komisyon'un programını oylar ve özellikle Komisyon ve Konsey'e sözlü ve yazılı sorular yönelterek Avrupa politikalarının gündelik işleyişini izler. 1994'te 3.900'den fazla yazılı soru önergesi verilmiştir. Parlamento araştırma komisyonları kurabilir ve Birlik vatandaşlarının dilekçelerini inceler. Birlik Antlaşması'na göre Parlamento, Birlik kurumlarının faaliyetlerini gerçekleştirmesi sırasında ortaya çıkan görevi kötüye kullanma olaylarıyla ilgili olarak vatandaşların şikayetleriyle ilgilenmekle görevli bir ombudsman atama yetkisine sahiptir.

Parlamento ve Konsey bütçe konusundaki yetkileri paylaşırlar. Parlamento yıllık bütçeyi oylar ve bütçe uygulamasını izler. Böylece Birliğe verdiği politika önceliklerini yansıtır.

Birlik mevzuatı üçlü bir süreç içinde hazırlanır: Mevzuat önerilerini Komisyon hazırlar, Parlamento ve Konsey ise bu mezuatı yürürlüğe koyma yetkisini paylaşırlar.

1986'da kabul edilen Avrupa Tek Senedi, mevzuat önerilerinin Komisyon'un aktif katılımıyla Parlamento ve Konsey tarafından iki kez görüşülmesini içeren bir işbirliği usulü getirerek Parlamento'nun mevzuata ilişkin yetkilerini arttırmıştır. Birlik Antlaşması ile bir adım daha ileri gidilerek Parlamento'ya daha geniş kapsamlı yasama yetkileri verilmiştir. Antlaşma çerçevesinde kabul edilen yeni ortak karar usulüne göre Parlamento birçok önemli alandaki yönetmeliklerin ve yönergelerin kabulü konusunda Konsey'le eşit statüye sahip kılınmıştır

Bu usul tek pazar, sosyal politika, ekonomik ve sosyal kaynaşma, araştırma ve Birlik Antlaşmasının kapsadığı yeni alanlara (trans-Avrupa ağlar, tüketicilerin korunması, eğitim, kültür ve sağlık) uygulanır. Parlamento ortak karar usulünün özellikle tarım ürünleri fiyatları ile Birliğin bütçe kaynaklarını tanımlanmasını da kapsayacak şekilde genişletilmesini istemektedir.

Son olarak, büyük önem taşıyan bazı kararlar (bazı uluslararası antlaşmalar, yeni üyelerin katılımı, Parlamento seçimlerinde her ülkede aynı usulün uygulanması, birlik vatandaşlarının ikamet hakkı, vs.) için Konsey'in, Parlamento'nun onayını alması gerekir.



1.2.4 Adalet Divanı

Adalet Divanı 15 yargıç ve onlara yardımcı olan dokuz kanun sözcüsünden oluşur. Bunun yanı sıra 1989'da 15 yargıçtan oluşan bir Bidayet Mahkemesi kurulmuştur. Bu mahkemelerin üyeleri Lüksemburg'da görev yapar ve Üye Devletler'in mutabakatıyla altı yıllık bir süre için atanırlar. Yargıçların bağımsızlıkları güvence altındadır.

Divan'ın görevi Avrupa Antlaşmalarının hukuka uygun biçimde yorumlanması ve uygulanmasını sağlamaktır.

Divan bir Üye Devlet'in Antlaşmalar'da öngörülen bir yükümlülüğü yerine getiremediğine karar verebilir. Üye Devlet bu kararın gereğini yerine getirmezse Divan para cezası uygulanmasını kararlaştırabilir. Divan, kurumların aldığı önlemlerin iptali için açılan davalarda bu önlemlerin yasallığını inceleyebileceği gibi bazı önlemlerin alınmamış olmasının Antlaşmalar'a aykırı olduğuna da karar verebilir.

Divan ulusal mahkemelerin başvurusu üzerine Topluluk hukukunun çeşitli hususlarının yorumlanması ya da geçerliliği hakkında ön kararlar alır. Bir hukuki işlemin bu türden tartışmalı bir husus doğurması halinde ulusal mahkemelerden herhangi biri Avrupa Adalet Divanı'ndan ön karar isteyebilir. Ancak bunun için ilgili Üye Devlet'te daha yüksek bir temyiz mercii bulunmaması gerekir. Bu durumda Divan'ın kararı bağlayıcıdır

Bidayet Mahkemesi kişiler ve işletmeler tarafından açılan davalara bakar. Hukuk meseleleriyle ilgili başvurular sadece Avrupa Adalet Divanı tarafından karara bağlanır.



1.2.5 Sayıştay

Sayıştay Konsey tarafından Avrupa Parlamentosu'nun görüşü alındıktan sonra oybirliğiyle atanan 15 üyeden oluşur. Sayıştay Başkanı üyeler tarafından kendi aralarından seçilir. Başkanlık süresi üç yıldır ve üç yılın sonunda ikinci bir dönem için yeniden seçilmek mümkündür. Sayıştay başkanı eşitler arasında birinci konumundadır.

Toplantılarını ve çalışmalarını Lüksemburg'da sürdüren Sayıştay, Avrupa Birliği'nin tüm gelir ve harcamalarının hukuka uygun ve düzenli biçimde yapılıp yapılmadığını ve maliye yönetiminin tutarlı olup olmadığını denetler. Konsey ve Parlamento tarafından Avrupa Toplulukları'nın genel bütçesinin uygulamasına ilişkin olarak Komisyon'un ibrasında yardımcı olmak amacıyla yıllık raporlar hazırlar. Ayrıca diğer kurumların talebi üzerine özel raporlar hazırlar ve görüş bildirir. Sayıştay re'sen hareket ederek özel konulardaki görüşlerini her zaman açıklayabilir. Birlik Antlaşması'yla Sayıştay'a tam kurumsal statü tanınmış ve sorumluluklarının kapsamı genişletilerek hesapların güvenilirliği ve hesaplara konu olan işlemlerin hukuka uygunluğu ve düzenliliği hakkında Parlamento ve Komisyon'a güvence bildirimi sunma görevi verilmiştir.

1.2.6 Ekonomik ve Sosyal Komite

Ekonomik ve Sosyal Komite 222 üyeden oluşur. Bu üyeler üç grubu temsil ederler: Bunlar işverenler, işçiler ve diğer ekonomik gruplar (çiftçiler, esnaf vezanaatkarlar, küçük ve orta ölçekli sanayi işletmeleri ve diğer işletmeler, beyaz yakalılar ile bilim-öğretim camiasının, kooperatiflerin, ailelerin ve ekoloji hareketlerinin temsilcileri)dır.

Komite Brüksel'de toplanır. Birçok konuda karar alınmadan önce Komite'nin görüşüne başvurulması zorunludur. Komite re'sen de görüş bildirebilir. Ekonomik ve Sosyal Komite yılda ortalama 170 görüş bildiriminde bulunmaktadır.

Kömür ve çelikle ilgili konularda başka bir organa, AKÇT Danışma Komitesi'ne başvurulur. Danışma Komitesi üreticileri, işçileri, tüketicileri ve tüccarları temsil eden 108 üyeden oluşur.



1.2.7 Bölgeler Komitesi

Bölgeler Komitesi Avrupa Birliği Antlaşması'yla kurulmuştur. Yerel ve bölgesel mercileri temsil eden 222 asil, ve 222 yedek üyesi vardır. Asil ve yedek üyelerin görev süreleri dört yıldır. Komite çalışmalarını Lüksemburg'da yapar. İlk toplantısını 9-10 Mart 1994 tarihinde yapmıştır.

Avrupa Birliği Antlaşması Konsey ve Komisyon'un bölgesel çıkarların söz konusu olduğu eğitim, gençlik, kültür, toplum sağlığı, ekonomik ve toplumsal bütünleşme ve Avrupa çapında ulaşım, telekomünikasyon, enerji ağları gibi konularda Bölgeler Komitesi'nin görüşüne başvurmalarını hükme bağlamıştır. Bölgeler Komitesi bunun dışında re'sen de görüş bildirebilir.

Bölgeler Komitesi'nin faaliyetleri yılda beş kez düzenlenen genel kurul toplantıları dışında sekiz komisyon ve dört alt komisyon tarafından yürütülür. Komite'ye bağlı bir özel komisyon Avrupa Birliği'nde kurumsal reform konusunda bir rapor hazırlamaktadır.



1.2.8 Avrupa Yatırım Bankası

Avrupa Birliği'nin finans kurumu olan Avrupa Yatırım Bankası 1958'de Roma Antlaşması ile Birliğin hedeflerini gerçekleştirmesine yardımcı olarak yatırımları finanse etmek amacıyla kurulmuştur. AYB tüzel kişiliğe ve mali özerkliğe sahiptir. Banka üyeleri Avrupa Birliği Üyesi Devletler'dir. Bankanın merkezi Lüksemburg'dadır. Avrupa Yatırım Bankası 1994 yılı içinde 19,9 milyar ECU tutarında kredi vermiş, böylece önde gelen uluslararası finans kurumları arasındaki yerini pekiştirmiştir.

AYB'nin öncelikli hedefi Avrupa Birliği nin dengeli gelişimine katkıda bulunmaktır. Bunun yanı sıra trans-Avrupa ulaşım ve telekomünikasyon ağlarının geliştirilmesine, çevrenin korunmasına, enerji kaynaklarının devamlılığının sağlanmasına ve endüstri ve küçük işletmelerin uluslararası düzeyde rekabet gücünün artırılmasına yönelik projelere finansman sağlamaktadır. Banka Avrupa Birliği haricinde de Birliğin üye olmayan ülkelere yönelik işbirliği politikasının geliştirilmesine yardımcı olmakta, Afrika, Karayipler ve Pasifik ülkelerinde, Akdeniz havzasında, Orta ve Doğu Avrupa’da, Latin Amerika’da ve Asya’da faaliyette bulunmaktadır.

AYB kaynaklarının büyük bir bölümünü sermaye piyasalarından ödünç alır. Sermaye piyasalarında AYB hisselerinin yüksek ratinge sahip olması (AAA) en uygun koşullarda çok yüksek miktarlarda kaynak bulabilmesini sağlamaktadır. Kar amacı taşımayan bir kredi kurumu olan AYB, mali piyasalarda konumunun sağladığı üstünlüklerden girişimcileri yararlandırır.



1.2.9 Avrupa Devlet Başkanları Zirvesi

1974'te kurulan bu kurul, Devlet ve Hükümet Bakanları ile Komisyon Başkanı'ndan oluşur. Dışişleri Bakanları ile Komisyonun bir üyesi onlara yardımcı olur. Yılda iki kez toplanan kurul gelecekte girişilecek eylemler için gerekli ivmeyi sağlar ve faaliyetlerin ana hatlarını çizer.



1.3 AVRUPA BİRLİĞİ’NDE HUKUKUN KAYNAKLARI

Avrupa Birliği hukukunun temel kaynaklarının başında Kurucu Antlaşmalar ve bunların etkileri, protokolleri, antlaşmalarda yapılan değişiklikler ile üyelik antlaşmaları gelmektedir. Bütün bunlar birincil kaynaklardır. Tüzükler, direktifler, kararlar ve görüşler ise ikincil kaynaklardır.

İkincil mevzuat, daha çok ihtiyaçlara göre topluluk karar organları tarafından oluşturulmaktadır. Bu mevzuatın ulusal mevzuatlarla ilişkisi de önem taşımaktadır. Topluluğun yasama sisteminin bütünü, şu ilkeye dayandırılmıştır: En küçük ayrıntılara kadar, aynı düzenlemenin bütün üye devletlerde, uygulanmasının gerektiği durumlarda, topluluk mevzuatı ulusal düzenlemelerin yerini almalıdır. Aksi taktirde üye ülkelerin mevcut hukuk düzenleri göz önünde bulundurulmalıdır.

Temel kurucu antlaşmalar dışında topluluğun ikincil mevzuatı yaptırım gücüne göre şu şekilde sıralanabilir:



1.3.1 Tüzük

Tüzük genel bir kapsama sahiptir. Tüm yönleri ile bağlayıcıdır ve her üye devlete doğrudan uygulanır. Tüzüklerin uygulanmasına ilişkin ulusal otoritelerin herhangi bir ek düzenleme yapmalarına gerek yoktur. Bir diğer ifade ile tüzükler, topluluk ülkelerindeki vatandaşlara ulusal yasalarda olduğu şekilde hak ve yükümlülükler getirir.



1.3.2 Yönerge

Yönergelerin yaptırım gücü tüzüklerle eşittir. Bir kişi veya bir devlet için yönerge çıkartılabilir. Yönerge, şekil ve yöntem bakımından yetkiyi ulusal kurumlara bırakarak, yöneldiği devleti varılacak sonuçlar bakımından bağlar. Ancak bu bağlayıcılık doğrudan değil, ülkenin iç hukukundaki düzenlemelerle uygulamaya konulur.



1.3.3 Karar

Karar, yöneldiği kişiler için tüm yönleri ile bağlayıcı bir niteliğe sahip olan hukuk normlarıdır. Kararlar, bir ülkeyi, bir firmayı ya da kişileri muhatap alabilir.



1.3.4 Görüş ve Öneri

Tüzük ve yönergelerin aksine, bağlayıcı niteliği olmayan mevzuatı oluşturur. İlgililer için temenni niteliği taşır. Dolayısıyla uygulamaya konulup konulmamaları üye ülkelerin tercihine bırakılmıştır.



1.4 AVRUPA BİRLİĞİ’NİN YASAMA SÜRECİ

1.4.1 Öneri Süreci

Öneri prosedürü Topluluk ikincil mevzuatının kabulünde izlenen temel prosedürü oluşturmaktadır. Söz konusu prosedür özellikle, işbirliği ya da ortak karar prosedürlerinin öngörülmediği tüm durumlarda uygulanır. Buna göre, Komisyon ile Konsey arasında bir işbölümü bulunmaktadır. Prosedür özetle aşağıdaki gibi işlemektedir.

Komisyon öneri hazırlar ve Konsey kabul eder. Bununla birlikte, Konsey herhangi bir karar almadan önce, bazı aşamalardan geçilir ve bu çerçevede Konsey ve Komisyonun yanı sıra, düzenlemenin konusuna göre, Avrupa Parlamentosu ve Ekonomik ve Sosyal komite görüşlerini ortaya koyabilir. Bu prosedürü aşağıdaki aşamalarda incelemek mümkündür:

a) Hazırlık Aşaması: Komisyon prosedürü başlatır ve bir öneri hazırlar. Önerinin hazırlanması aşamasında Komisyon, üye ülke uzmanlarına danışır. Öneri Komisyon üyelerince tartışılır ve basit çoğunlukla kabul edilir. Daha sonra öneri Konsey’e sunulur.

b) Danışma Aşaması: Konsey öncelikle önerinin diğer Topluluk organlarınca incelenmesi gerekip gerekmediğini saptar. Bu kapsamda siyasi açıdan önem taşıyan tüm hususlarda Avrupa Parlamentosu’na danışılması zorunludur. Söz konusu zorunlu danışma dışında, ihtiyari olarak diğer hususlarda da Parlamento’ya danışılmaktadır.

Söz konusu danışmalar sonrasında Avrupa Parlamentosu resmi bir yazılı görüş sunar. Bu görüş Parlamento Başkanı tarafından Konsey ve Komisyon’a sunulur. Görüş değişiklik önerileri içerebilir. Ancak Konsey söz konusu değişiklik önerilerini hukuki açıdan dikkate almak yükümlülüğü altında değildir. Bazı durumlarda, Konsey Avrupa Parlamentosu’nda olduğu gibi Ekonomik ve Sosyal Komiteye de danışır.

c) Karar Süreci: Avrupa Parlamentosu ve Ekonomik ve Sosyal Komiteye danışıldıktan sonra Komisyon önerisini Konsey’e sunar. Öneriler Konsey bünyesinde uzman çalışma grupları ve daha sonra COREPER tarafından incelenir. En son olarak konsey karar alır ve bu karar topluluk resmi gazetesinde yayımlanır.

1.4.2 İşbirliği Süreci

Maastricht Antlaşmasının 189c maddesine göre iş birliği süreci şu şekilde işler:

1- Süreç komisyonun teklifi ile başlar. Ama bu teklif Konseye iletildiği gibi, Parlamentoya da gönderilir. Parlamento teklifin ilk müzakeresinden sonra, Konseye görüşünü bildirir.

2- Konsey, Komisyon teklifi ile Parlamento’nun görüşüne ve kendi kanaatine dayanarak bir ortak tasarı hazırlar ve bunu ikinci kez görüşülmek üzere Parlamento’ya gönderir. Bundan sonra Parlamento aşağıdaki dört yoldan birini izlemek zorundadır:

a) Konsey’in ortak tasarısını kabul eder ve Konsey bunu kesin karara dönüştürür.

b) Parlamento görüş belirtmezse büyük ölçüde Konsey’in tasarısını kabul etmiş sayılır. Bu durumda Konsey tasarıyı kesin karara dönüştürür.

c) Parlamento ortak tasarıyı reddeder; bu durumda tasarının Konsey tarafından kesin kabulü için oybirliği gerekir. Bu da oldukça güç olduğu için öneri düşmüş sayılır.

d) Parlamento genellikle ortak tasarıda bazı değişiklikler önerir. Bundan sonra önemli olan Komisyon’un bu öneriyi kabul edip etmeyeceğidir. Kabul ederse Konsey tadil dilmiş metni, normal sürece göre nitelikli çoğunlukla kesinleştirir. Ancak gerek komisyonun gerekse Parlamento’nun önerdiği değişikliklerden farklı bir metni Konsey’in kesinleştirebilmesi için de oy birliği gerekir.

Bu arada Konsey, Parlamento’nun önerdiği değişiklikler veya değiştirilmiş Komisyon teklifleri üzerinde hiçbir karar almayarak, bir tür veto kullanma veya yasama sürecini durdurma olanağını muhafaza eder. Buna rağmen işbirliği süreci Topluluğun karar sürecinde ileriye doğru atılmış bir adımdır.

1.4.3 Ortak Karar Alma Süreci

Maastricht antlaşmasının 189b maddesi ile yeniden düzenlenen ortak karar süreci şu şekilde özetlenebilir:

1- Komisyon’un teklifini Konsey ve Parlamento’ya gönderilir. Parlamento teklif üzerinde ilk görüşmesini yapar ve görüşünü Konsey’e bildirir.

2- Konsey, Komisyon’un teklifi ile Parlamentonun görüşlerini de dikkate alarak ortak bir tasarı hazırlar. Ortak tasarının Komisyon teklifi ile aynı olması halinde oy çokluğu yeterli olmaktadır. Komisyon teklifinde değişikliğe gidildiği taktirde oy birliği gerekir. Bu bildirim anından itibaren üç ay içerisinde Avrupa Parlamentosu şu yollardan birisini izler:

a) Ortak tavrı benimserse, Konsey, söz konusu ortak tavra uygun olarak ilgili tasarıyı kesin hale getirir.

b) Görüş belirtilmezse, Konsey, kendi tavrına uygun olarak ilgili tasarıyı kabul eder.

c) Parlamento ortak tasarı metninde değişikliğe giderse, Konsey ile Parlamentonun temsilcilerinden bir Uzlaştırma Komitesi kurulur. Bu uzlaşma sağlandığı taktirde, Konsey ile Parlamentonun üzerinde uzlaştığı metin kabul edilir.

d) Uzlaştırma Komitesi’nin bir uzlaşma tasarısı üzerinde anlaşmaları halinde Konsey altı hafta içinde ortak tasarıyı, muhtemelen Parlamentonun önerdiği doğrultuda bazı değişiklikler yaparak, nitelikli çoğunluk oyuyla onaylayabilir. Ancak Parlamento üçüncü görüşmede salt çoğunluk ile metni tekrar reddedebilir ve o durumda teklif düşmüş olur. Dolayısıyla Parlamentonun etkili bir veto hakkı vardır.

Ortak karar süreci, Parlamento için hem bir meydan okuma hem de bir fırsat niteliği taşır. Gerçi bu usulün başarıyla işleyebilmesi için uzlaşma komitesinde bir uzlaşmanın sağlanması zorunludur; ancak usül, Parlamento ile Konsey arasındaki radikal dönüşümün unsurlarını da içermektedir. İki kurum yasama sürecinde ilk kez eşit konuma gelmektedir. Ortak karar sürecinin uygulandığı konular sadece siyasi bakımdan nispeten önemsiz alanlarla sınırlı değildir. Aksine işçilerin serbest dolaşımı, iş kurma özgürlüğü, hizmet sunma özgürlüğü, tek pazarın tesisi için mevzuatların uyumlaştırılması, mesleki eğitim ve öğretim, gençlik, kültür ve sağlık, tüketicinin korunması, araştırma-geliştirme ve bazı çevre programları da buna dahildir.

1.5 AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTAK POLİTİKALARI

1.5.1 Ortak Tarım Politikaları

1 Ocak 1958 tarihinde yürürlüğe giren ve Avrupa Ekonomik topluluğunu kuran Roma Antlaşması, Ortak Tarım Politikasının esaslarını da belirlemektedir. Antlaşmanın 39.maddesi OTP’nın amaçlarını, 40. madde ortak piyasa düzenlerini, 43. madde ise konsey tarafından çıkarılan tüzük, direktif ve kararları gösteren OTP prosedürleridir. OTP’nin amaçları şunklardır:



  • Tarımsal ürün piyasalarında istikrar tesis etmek

  • Tüketicilere düzenli gıda arzını garanti etmek

  • Tarımsal ürünlerin tüketicilere uygun fiyatlardan arzını sağlamak

  • Tarımsal üreticiler için makul bir yaşam standardı sağlamak

  • Tarımsal verimliliği; teknik ilerleme ve tarımsal üretimin rasyonel gelişimi ve üretim faktörlerinin optimum düzeyde kullanımı yoluyla arttırmak.

Bütün bunlarla beraber Ortak tarım Politikası üç ana prensibe dayanmaktadır. Bunlar topluluk tercihi, Ortak bir Pazar kurulması ve mali dayanışmadır.

a) Topluluk Tercihi İlkesi: Üyeler arasında tarım ürünlerinde tek pazarın oluşturulması için gerekli bir ilkedir. Bu ilkenin amacı, Topluluk içi piyasalarda ve Topluluk sınırlarında alınacak önlemlerle, üye ülkeler tarafından üretilen ürünlere öncelikli bir rejim uygulanmasıdır. Bu ise, Topluluk tarım ürünlerinin, ithalata karşı korunmasını, iç üretim ve ihracatın da sübvansiyonlar yoluyla desteklenmesini gerektirmektedir. Topluluk, bu sistemin uygulanması için, iç piyasada ve sınırlarda destekleyici-koruyucu bir takım fiyat ve piyasa sistemleri geliştirmiştir.

b) Ortak bir Pazar Kurulması: Tarım ürünlerinin topluluk tek pazarında sanayi ürünlerinde olduğu gibi serbest dolaşımını amaçlamaktadır. Üye ülkeler arasında tarım ürünlerinin serbest dolaşımını engelleyen bütün kısıtlamaların kaldırılarak, Topluluğun tarım ürünlerinde tek bir piyasa şeklini alması amaçlanmaktadır. Tek pazarın oluşturulması, ortak fiyat ve rekabet kurallarını, merkezi bir yönetimi, ortak sağlık ve bitki sağlığı kurallarını, üye ülkelerde dengeli bir döviz kurunu ve dış rekabete karşı sınırlarda ortak bir korumayı gerektirmektedir.

c) Mali Dayanışma: Tek Pazar ve Topluluk tercihi ilkeleri çerçevesinde uygulanacak ortak politikanın, ortak bir bütçeden ve bütün üye ülkelerin katılımı ile karşılanmasını amaçlamaktadır.

Avrupa Topluluğu, çiftçi gelirlerini arzu edilen seviyede tutmak üzere iki temel mekanizmayla desteklemek yoluna gitmektedir:


  • Topluluk sınırında gümrük vergisi ve prelevman (değişken spesifik ithalat vergisi) tahsili yoluyla, ithal edilen ürünlerin, Topluluk içi piyasalarda oluşması amaçlanan "hedef fiyat" düzeyinin altındaki fiyatlarla satılması önlenmekte,

  • Piyasa fiyatlarının, müdahale fiyatlarının altına düşme eğilimi göstermesi halinde, piyasadaki fazlalık ürünün satın alınması yoluna gidilmektedir.

Toplulukta bütün piyasa destekleme mekanizmaları "hedef fiyat" (ürünlere/sektörlere göre değişik isimler alabilmektedir) prensibine dayanmaktadır. Bu fiyat, üretici için arzu edilen gelir seviyesini göstermektedir.

Piyasa fiyatlarının "hedef fiyat" düzeyinde tutulabilmesini teminen bir "müdahale fiyatı" (temel fiyat ya da referans fiyatı da denilmektedir) belirlenmekte, piyasa fiyatları, bu seviyenin altına düştüğünde, müdahale mekanizmaları işletilmektedir. Buna göre, müdahale alımına tabi ürünler (hububat, sütlü ürünler, sığır eti, şeker ile meyve ve sebzeler) itibariyle çiftçiler ürünlerini, yıllık olarak ayarlanan “müdahale fiyatı” üzerinden müdahale alımı yapan kurumlara satabilmektedir. Ancak, geçmiş yıllarda yaşanan stoklar göz önünde tutularak getirilen yeni düzenlemeler uyarınca, müdahale kuruluşları, sadece belirlenmiş kalite standartlarına uygun ürünleri alabilmektedirler.

Yukarıda açıklanan iç desteklemenin, Topluluk dışından yapılan düşük fiyatlı ithalat tarafından zayıflatılmasını önlemek üzere, ithalatta bir prelevman sistemi öngörülmüştür. Bu sistem ile üçüncü ülke kaynaklı ithal fiyatlarının "eşik fiyat" ın altına düşmemesi ve bu yolla Topluluk ürünlerinin tercih edilmesi amaçlanmaktadır. Topluluk dışından gelen bir ürün, advalorem vergilerin yanısıra değişken nitelikli spesifik ithalat vergileri (prelevman) yoluyla eşik fiyat düzeyine yükseltilmektedir. Eşik fiyat, Topluluk içinde elde edilmesi arzu edilen "hedef fiyat" seviyesini etkilemeyecek bir düzeyde belirlenmektedir. Eşik fiyat 1995 Uruguay Round Antlaşması ile yürürlüğe girmiştir.

Otp’de ilk temel reform 1992 yılında MacSharry’nin önerilerinin kabul edilmesi ile gerçekleştirilmiştir. Bu önlemler çerçevesinde destekleme fiyatları azaltılmış, süt ürünleri kotalarında indirime gidilmiş ve doğrudan ödemeler ve zorunlu olarak üretimden ayırma çalışmaları başlatılmıştır. Bir diğer reform da gündem 2000 paketidir. Bu reform paketi ile ilk kez kırsal kalkınma fonları AB’nin tamamı için ödenebilir kılınmıştır.



1.5.2 Ortak Balıkçılık Politikası

Avrupa'nın ortak bir balıkçılık politikasına neden ihtiyacı var? Ortak balıkçılık politikası (OBP) hem balıkçılık endüstrisini hem de Avrupa'nın bütünleşme sürecini etkileyen bir dizi hukuksal, siyasal, ekonomik, toplumsal ve çevresel etkene yanıt vermektedir. Bu hususlar arasında en önemli olanlarından biri, azalmakta olan bir kaynağı, son derece hareketli olabilen, ulusal sınırları tanıyabilen ve aşırı tüketilen bir kaynağı paylaşmanın güçlüğüdür. Bu sektör ancak, uluslararası düzeyde bile, kuralları çiğneyenlere gerçek anlamda baskı uygulanmasının mümkün olacağı, yaptırım gücüne sahip ortak kurallara bağlandığı takdirde yaşama şansına sahip olabilecektir. OBP, nihai olarak, türleri tüketilmekten korumayı, balıkçıların yaşamlarını sürdürebil- melerini garanti etmeyi ve tüketicilerin ve balık ürünleri işleme endüstrisinin makul fiyatlardan düzenli olarak balık bulabilmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Topluluk, bir yandan da giderek daha fazla ölçüde ve artan biçimde üye olmayan ülkelerden ithal edilen rekabet gücü yüksek ürünlere bağlı hale gelmektedir. Bu durum kısmen dünya çapında ticaretin genel olarak serbestleşmesinden kaynaklanmaktadır. Topluluk birleşmiş bir bütün halinde pazarlığa oturmak suretiyle, üçüncü ülkeler de dahil, balıkçılık alanındaki ticaret ortaklarıyla Üye Devletlerin tek başlarına yapabileceğinden çok daha iyi anlaşmalar yapabilir.

Topluluk içindeki balıkçı toplulukların geleceğini garanti edebilmek için endüstri içindeki balıkçılık filolarının balık tutma kapasitesinin eldeki balık stoklarına uygun bir düzeye indirilmesi, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan türlerin yakalanmasına üzerinde anlaşmaya varılmış bir limit konması ve balıkçılara ve balıkçı topluluklarına, geleneksel yaşam tarzlarında gerekli düzenlemeleri yaparken toplumsal ve mali destek sağlanması gerekmektedir. AB Konseyi her yıl sonunda, Topluluk balıkçılık filoları için önem taşıyan belirli balık türlerinde stok durumu hakkındaki bilimsel önerilere dayanarak ertesi yıl için toplam izin verilen yakalama miktarını (TİY) belirler.

Her TİY, daha sonra, tarihsel balıkçılık kalıpları, balıkçılığa bağımlı belirli alanların ihtiyaçları ve özel ekonomik bölgelerin uygulamaya konulması nedeniyle üçüncü ülke sularındaki kayıplar göz önüne alınarak, kotalar şeklinde, Üye Devletler arasında paylaştırılır. Üye Devletler bu kotalara uyulmasını ve aşırı balık tutulmamasını sağlamaktan kendileri sorumludur.

Ulusalar arası hukuk, büyük ölçüde, sürekli azalan stokların avlanması karşısında, 1982 Deniz Yasası ile kıyı devletlerinin balık avlama bölgelerini 200 deniz miline genişletme haklarını tanınmıştır. Bu özel ekonomik bölgeler (ÖEB) tüm dünyadaki balıkçılık endüstrisi, özellikle de ÖEB'lerin içiçe geçtiği Topluluk için önemli sonuçlar doğurmuş, tüm tarafların hakkaniyete uygun bir pay elde edebilmesi için yeni kuralların oluşturulması gereği ortaya çıkmıştır. Belirlenen kurallar OBP'nin bir bölümünü oluşturmaktadır.

1957'de Üye Devletler hükümetleri, Topluluk'a, Avrupa balıkçılık endüstrisi için ortak kurallar koyma yetkisini tanımışlardır. Ancak , çeşitli balık stoklarının korunması ve işletilmesi için Topluluk çapında bir sistemin anlaşmaya bağlanması 1983 yılını bulmuştur. Bu anlaşmayla balık stoklarında her ülkenin payının tarihsel balık avlama kalıplarına göre belirlenmesi, yerel tekneler için ayrılan her ülkeye ait 12 millik kıyı kuşağının da dikkate alınması kararlaştırılmıştır. 1986'da İspanya ve Portekiz'in üyeliğe kabulüyle çözülmesi gereken yeni sorunlar ortaya çıkmıştır: Topluluktaki balıkçı sayısı bir gecede iki katına çıkmış, tüketim de yarı yarıya artmıştır. 1995'te Finlandiya ve İsveç' in Topluluk'a dahil olmasıyla Baltık deniziyle ilgili bir dizi yeni sorunun dikkate alınması gerekmektedir.

İskoçya'nın kuzey kıyısı açıklarındaki Shetland Box gibi bazı zengin üreme alanlarını korumak amacıyla buraları giriş kontrol altına alınır ve ruhsata bağlanır. Stokların tükenişinin daha da belirgin bir hal almasıyla 1992 yılında yeni kurallar uygulamaya konmuş, balıkçılığın yasaklanacağı ve sınırlanacağı diğer alanları belirleme, buralarda ne miktarda balık tutulacağını veya tutulup tutulmayacağını ve balıkçıların denizde ne kadar süre kalabileceklerini kararlaştırma, ağ büyüklükleri ve azami uzunluk da dahil olmak üzere kullanılan balıkçılık gereçlerini belirleme, belirli balık türleri için tutulabilecek asgari büyüklük haddi konusunda kural koyma ve belli bir balık türü avlanmaya çalışılırken başka bir türün yakalanmaması için daha seçici balık avı yöntemlerini destekleyecek teşvikler oluşturma imkanı Topluluk'a verilmiştir.

Topluluk'un uzak sularda avlanan filosunun yeni balıkçılık alanlarına erişimi için hayati önem taşıyan bir konu olan diğer kıyı ülkeleriyle anlaşmalar konusu OBP'nin temel öğelerinden biridir. Pazarın istikrara kavuşturulması, kaliteli ürünlerin istikrarlı biçimde bulunabilmesinin sağlanması, tüketiciler açısından makul fiyatların garanti edilmesi ve balıkçıların gelirlerine destek sağlanması amacıyla OTPninkilere benzer pazarlama önlemleri tasarlanmıştır.

Topluluk'un koruma konusuna verdiği önem 1995 Mart'ında bir İspanyol gemisinin trol tellerinin kesilmesi üzerine Kanada ile sürdürülen görümıeler sırasında açıkça görülmüştür. Uyduların geniş çaplı kullanmış da dahil olmak üzere daha gelişkin koruyucu ve zorlayıcı önlemlerin gerekli olduğu sonucuna varılmıştır.

Aynı zamanda, rekabet gücüne sahip modern bir balıkçılık filosu kurmak, mevcut tekneleri modernleştirmek, yerine yenisini koymak ya da kullanmıdan kaldırmak, hem balık kaynağı hem de istihdam kaynağı olarak giderek önem kazanan balık çiftçiliğini desteklemek ve balıkçılık endüstrisindeki dünya çapında krizden etkilenen kıyı bölgelerine mali yardım sağlamak için Topluluk fonlarından yararlanılmaktadır. Böylece, temel altyapının geliştirilmesine para sağlanarak bu alanlar yeni girişimler için daha çekici hale getirilmekte ve işsizlerin ya da işlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olanların eğitim masrafları karşılanmaktadır.

Bu önlemler belli bir süredir OBP'nin yürütülmesinde ve denetiminde temel olmuş ve aynı sorunlarla karşı karşıya olan diğer hükümetler için bir model oluşturmuştur.

1.5.3 Ortak Ticaret Politikası

Ortak Ticaret Politikası, Ortak Gümrük Tarifesi (OGT) uygulanması gereğinin, diğer bir deyişle gümrük birliğine ulaşmanın kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

Gümrük birliğinin ertesinde ulusal düzeydeki ticaret politikası uygulamalarının sürdürülmesinin, üye ülkeler arasındaki rekabet koşullarını etkileyerek ticaret sapmalarına yol açabileceği gerçeğinden hareketle ve gümrük birliğinin uygun şekilde işleyebilmesi için üye ülkeleri bağlayıcı ortak kuralların ihdası zaruret arz etmiştir.

Ayrıca, Topluluk Ortak Ticaret Politikası, uluslararası müzakerelerde, üye ülkelere, münferiden sağlayamayacakları bir pazarlık gücü kazandırmıştır.

GATT’ın XXIV’ncü maddesine uygun olarak, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kuran Antlaşma’nın 3(b) maddesi, Topluluğun göstereceği faaliyetler arasında “üçüncü ülkelere karşı ortak bir gümrük tarifesinin ve ortak bir ticaret politikasının oluşturulmasını" da saymakta, Antlaşma’nın 110-116’ncı maddeleri hükümleri de Ortak Ticaret Politikası alanında üye ülkelerin yükümlüklerini ve uyacakları ilkeleri belirlemiş bulunmaktadır.

Ortak Ticaret Politikası, yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde, AB’nin dış ticaretinin düzenlenmesine yönelik çok sayıda aracı bünyesinde bulundurmaktadır.



Bu araçlar kısaca şöyle sıralanabilir:

Ortak Gümrük Tarifesi: Üçüncü ülke kaynaklı malların Topluluk içinde tam anlamıyle serbest dolaşımda olmasının ilk şartı, bu mallara uygulanacak gümrük vergilerinin her üye ülke tarafından aynı oranda tahsil edilmesidir. OGT, halen 2658/87 sayılı Konsey Yönetmeliği çerçevesinde uygulanmakta, tarifeleri gösterir liste her yıl yenilenmektedir.

İthalatta Ortak Kurallar: İthalat, esas itibariyle serbest olmakla birlikte, gerektiği takdirde gözetim ve korunma önlemlerine konu olabilmektedir. Farklı uygulamaların, oluşturulmuş bulunan Tek Pazar ilkelerine aykırı olacağından hareketle, ithalatta uygulanabilecek bu tür önlemler ortak kurallara bağlanmıştır. Bu amaçla çıkarılan ve Uruguay Round çerçevesinde kabul edilen Korunma Önlemleri Anlaşması’nı da dikkate alan 3285/94 sayılı Konsey Yönetmeliği, ithalatta gerektiği takdirde, belirli usul ve şartlar dahilinde olmak üzere, başvurulabilecek gözetim ve korunma önlemlerine ilişkin esasları düzenlemektedir. “Ticareti devlet eliyle yürüten ülkeler” kaynaklı ithalata ilişkin olarak ise ayrı bir düzenleme sözkonusudur. 519/94 sayılı Konsey Yönetmeliği çerçevesinde, bu ülkeler kaynaklı ithalata karşı alınabilecek gözetim ve korunma önlemleri daha kısıtlayıcı temellere dayanmaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti'ne karşı kota uygulanacak ürünler ile diğer ülkelere uygulanacak gözetim önlemleri Yönetmelik ekinde yer almaktadır.

Dampingli İthalata Karşı Korunma: Topluluk üreticilerine zarar verecek düzeyde dampingli fiyatlarla yapılan ithalat, gerekli soruşturma neticesinde önleme tabi tutulabilmektedir. Dampingli ithalata karşı, geçici vergi (soruşturma süresince) veya kesin vergi uygulanabilmektedir. İhracatçı fiyat taahhüdünde de bulunabilmektedir. 384/96 sayılı Konsey Yönetmeliğinin esas teşkil ettiği damping mevzuatı, Topluluk tarafından halen en sık kullanılan korunma aracı olma özelliğini sürdürmektedir. 384/96 sayılı Konsey Yönetmeliği, zarara yol açan dampingli bir ürüne karşı anti damping vergisi konulabileceğini belirterek, dampingi; malın ihraç fiyatının, aynı malın veya benzerinin ihracatçı ülkenin iç fiyatından (normal değer), mevzuatta sıralanan kabul edilebilir nedenler dışında, düşük olması olarak tanımlar. Dampingli ithalata karşı alınabilecek önlemler, zarara yol açan ülke veya firma ürünlerine, zararı giderecek düzeyde anti-damping vergisi konulması ile ihracatçı ülkenin fiyat taahhüdünde bulunmasıdır. Vergi, belirli koşullarla geriye dönük olarak da uygulanabilmektedir. Vergi, belirli bir süre ile uygulanabilmekte, bu sürenin sonunda gözden geçirilerek, dampingin ve zararın devam ettiğinin tespiti halinde uzatılabilmektedir.

Sübvansiyonlu İthalata Karşı Korunma: 2026/97 sayılı Konsey Yönetmeliği çerçevesinde ihracatçı veya üretici devletin yaptığı sübvansiyonlar neticesinde rekabet gücü kazanarak Topluluk pazarına giren ve Topluluk üreticilerine zarar veren ithalata karşı, zararı ortadan kaldırmak amacıyla telafi edici vergi uygulanabilmektedir.

Miktar Kısıtlamalarının (kotaların) İdaresi: İthalata karşı herhangi bir kota uygulamasının yürürlüğe sokulması halinde, tespit edilecek kota miktarının Topluluk ithalatçıları arasında hangi esaslar ve prosedür çerçevesinde dağıtılacağına ilişkin kurallar 520/94 sayılı Konsey Yönetmeliği (Uygulama Yönetmeliği 738/94 Komisyon Yönetmeliği) ile tespit edilmiştir.

Haksız Ticari Uygulamalara Karşı Topluluk Haklarının Korunması: Üçüncü ülkelerin uluslararası anlaşmalara aykırı ticari uygulamalarının Topluluk çıkarlarına zarar vermesi halinde, Topluluğun çıkarlarının öncelikle Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde oluşturulacak organlar nezdinde korunmasına ve bu organların etkisiz kalması halinde Topluluk tarafından tek taraflı olarak alınacak karşı önlemlere ilişkin olarak 3286/94 sayılı Konsey Yönetmeliği kabul edilmiş bulunmaktadır. Sözkonusu mevzaata paralel olarak yürütülen “Pazara Giriş Stratejisi” kapsamında bir bilgi bankası oluşturularak, ihracatçılar, üye ülkeler ve Komisyon’un ilgili servisleri arasında bilgi akışının hızlandırılması sağlanmıştır. Söz konusu veri tabanından Türkiye’nin de tam anlamıyla yararlanabilmesi için çalışmalar devam etmektedir.

İthalatta Uygulanan Diğer Mevzuat: AB, yukarıda belirtilen temel mevzuatın yanı sıra ithalattaki bazı uygulamalarda da ortak esaslar çerçevesinde hareket etmektedir. Bu uygulamaların başlıcaları şunlardır :

Ticari Markaların Korunması ve Taklit Ürünlerin Serbest Dolaşıma Girmesinin Önlenmesi (3295/94 sayılı Konsey Yönetmeliği, uygulama Yönetmeliği 1367/95 sayılı Komisyon Yön.)

Çeşitli standart ve teknik şartlara ilişkin düzenlemeleri

Tekstil ve Konfeksiyon ürünleri ithalatında özel düzenlemeler



İhracatta Ortak Kurallar: İhracat ilke olarak serbesttir. 2603/69 sayılı Konsey Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde yürürlüğe sokulabilecek kısıtlamalar dışında, ihracatta miktar kısıtlaması yapılamaz. 2603/69 sayılı Yönetmelik uyarınca, temel maddelerin üretiminde görülen yetersizlikler nedeniyle ihracat kısıtlamaları yapılabilmektedir.

Resmi Destekli İhracat Kredileri: Konuyla ilgili olarak kabul edilen 93/112 sayılı Karar, bu alandaki OECD Uzlaşması'nı Topluluk mevzuatı haline getirmektedir. Bu düzenleme ile, kamu kredi ve sigorta kurumlarınca sağlanan orta ve uzun vadeli ihracat kredilerinin limit ve şartları kurumsal bir çerçeve içine oturtulmaktadır.

1.6 AVRUPA BİRLİĞİNİN BÜTÇESİ

Avrupa Birliğinin bütçesi aynı zamanda Avrupa Birliğinin imkanlarının ve önceliklerinin de göstergesidir. Bugüne kadar bütçenin en çok pay ayırdığı alan tarım olmuştur. Bu da doğal olarak tarımsal üretimin payının düşük olduğu İngiltere gibi ülkelerin en büyük eleştiri kaynaklarından biri olmuştur. Fakat şu anda Birlik bölgesel ve sosyal alandaki harcamalarına daha çok kaynak ayırma eğilimi içerisindedir.


Bütçe Harcamaları

Miktar


Tarımsal Alan Harcamaları

44,5

Yapısal Fonlar

35,2

Ortak Dış ve Güvenlik Politikaları Harcamaları

8,7

Yönetim Harcamaları

3,3

Araştırma Fonu

3,9

Eğitim, Gençlik vb.

1,0

Enerji

0,2

Tüketicinin Korunması

1,3

CFSP

0,1

Diğer

1,8
1   2   3   4   5   6   7   8   9


Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©atelim.com 2016
rəhbərliyinə müraciət